24 Şubat 1930 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

24 Şubat 1930 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ahife Akşam Tarihi roman telrikamız: 130 BİZANSIN $ İZİNCİ istanbulu na Sultan Mehmet, kesik umumi hücuma karar verdi Romanos kapısından Halil paşa, diğer cephelerden Padişah kuvveti inkisama uğratmak istemedi ON GÜNLERİİ KISIM sıl fethettik? Yazan: iskender Fahreddin baş hadisesi üzerine . “Bizansa mutlaka girecegim!,, diyordu. de hücum taraftarıydı. Fakat, Umümi hücum gecesi Bizanslılar (Ayasoryajya iltica ederek, Allahtan istimdada başlamışı: kurtaramıyaca; Yunus bey evelce Bizansa bir kaç defa gidip geldigi için: hem rumca biliyor “hemde Bizansın | maruf adamlarını tanıyordu, Sultan - Mehmet, Şitir priamos ismini duyunca, hayretle başını salladı. - Demek ki, donanmaya kahbece aaldıranlar arasında Bizansın en maruf sür vatanperverinden biride ati Bu esnada Veziriazam da ha- diseyi işiderek Hünkâr çadırının önüne gelmişti. — Şevketmaap! - dedi - Harbii ancak hud'a ile kazanılabileceğini efendimize akdemce de arzetmiş- tim. Görüyorsunuz ki, takbih iz bu harekete " Priamos meşher bir şair de iştirak etmiştir. Bu adamın ölümü, Bi- zanskları yeniden harekete geti- recek en mühim sebeplerden | olacaktır. | Sultan Mehmet, Halil paşanın bu | sözünü çok doğru ve makul bul- | muştu. Halil paşa zeki ve vaziyeli çok iyi muhakeme eden tecrübeli bir devlet adamıydı. Muhasaranın devamına taraftar olmamakla be- zaber Padişaha / siyasi vermekten de hâli kalmazı Şair Priamosun kell düşündürmüştür. Türkün — ananay mertlik ve kahramanlık hislerile harbe devam etmenin manasız bir cidal olduğunu anlayan - Sultan Mehmet ertesi gün en makul ve müktedir kumandanlarile istişare ederek, umumi — hücuma — hazırlanmağa karar verdi. Cinevizliler cephesinde düşün- dürücü bir vaziyet yoktu. Zağnus paşa - Cinevizlileri — iyice - tedip etmişti. Halice inen türk donan- ması Halicin Bizans sahiline uzan- mak için büyük ve kuvvetli köp- rüler hazırlamıştır. çelince: Anadolu cep- çok - kuvvetliydi. - Askerler taşları eriterek, kayaları çigne- yerek Bizansa aşmak istiyorlardı. Edirne Kapı'da da yeniçerilerle yüz binden fazla” başıbozuk kuv- veti vardı. Fakat, Padişah evelce hafiyeler vasıtasile elde cttiği malümata güvenerek - Romanos Kapısına fazla ehemmiyet vermiş ve Bizanslıları bu cepheden fazla hırpalamıştı. ar ve sıhırbazların (Bizans)ı anlamışlardı. Romanos Kapısı, vetlerinin tahaşşüt ettiği yegâne müdafaa noktasıydı. Bu cephe, günde bir kaç defa zedeleniyor, —dıvarları — yıkılıyor. Tekrar ve süratle tamir ediliyordu. Sultan Mehmedin, umumi hü- cumda alacağı istikamet aşağı yukarı taayyün etmişti. Bizansa Romanos girecekti. Halil paşa Sultan Mehmede sordu: — Daima ayni noktayı ateşe tutmakta ısrar edecek miyiz? Evet Ayni — cepheden hücuma devam... — Başka cephelerden de sıkış- tırasak, muvafık olmaz mi? Padişah güldü. —Hayır, muvaffık olmaz.. Çün- kü © vakit Bizanslıların lehine hareket etmiş oluruz. Halil paşa bir şey anlamamış gibi davrandı. — Bizanslıların kuvetlerini inkı sama uğratmış oluruz. zannediyo- rum Şevketmaap! — Bütün cephelerden hücum edince, onların - kuvvetleri nasıl inkısama Uuğrarsa, bizim kuvet- lerimiz da ayni surette inkısama uğrar.. — fazla — telefat — veririz. Beklediğim — neticeyi de — uzun zamanda ancak elde edebiliriz. Kestirme yol varken niçin askerin şevk ve gayretini kıralım? noktadan hücum... ınsa — mutlaka kapısından gireceğim! (Mabadi var) Birden üç çocuk doğuran kadın Bolunun kozviran köyünde otu- ran Yusuf ağanın zevcesi Şeri hanım bundan dokuz ay evvel ha- mile kalmıstır. Şerife hamımın karnı gayritabil bir şekilde büyümeğe başlamıştır. Köyde evvelâ kadın- cağızın kanna yılan — girdiğine zahip olmuşlar, hattâ bazı cahilâne tedbirlere de 'baş vurmağa kal kışmışlardır. Lâkin Şerife hanım bunlardan — hiç — birine aldırış etmemiştir. Geçen hafta genç kadının san- cıları tutmuş ve evvelâ bir kız, sonra bir erkek sonra da gene bir kız çocuğu doğurmuştur. Bolu zenginlerinden bazıları bu üç çocuklu fakir aileye yardıma karar vermişlerdir. kapısından Romanos | Garip bir bahis! Kim daha evel sigara içerse 25 bin peçeta verecek | — Meksika sabil reisicümhuru M. | Partes Gil ile Pucblfa hükümeti harbiye nazırı ceneral Pedro Al- mada, sigara ve her hangi alkollu içki içmeğe karar vererek bahsa tutuşmuşlardır. - İkisinden hangisi bir sigara, yahutdbir kadeh alkol içerse diğerine 25 bin peçeta verecektir. Geçenlerde hususi bir ziyafette ceneral Pedro Almadanın ahbap- ları sigara ve şampanya — içmesi | için” teşvik etmişler, ve 25'000 | peçetayı kendilerinin ödeyecek- | lerini söylemişlerdir. | Ceneral, sabik — reisicumhur içmeden katiyen kendisinin bahsı bozmıyacağını söylemiş, M. Potes Gil ise: demişüir. Şimdi iki bahısçılar sebat et- mektedirler. Bu hal on bir aydan beri devam ediyor. Balo elbisesinde intihar | Peştede gayet zengin bir akar | sahibinin genç kızı balo elbisesile intihar . Kızın etmişt vereme dan İsviçrede Davosa pönderiler cekti. Hareket edeceği günün arifesinde baloya gitmek istemişi. Kız ötedenberi alâkadar olduğu genç bir Macar zabitiyle bu ba- | loda görüşmeği kararlaştırmıştı. Fakat baloda babası, bastalığını nazarı dikkate alarak kızın dansa gitmesine müsade etmiştir. Kız ısrar etmiş, annesi müsade vermek istemişsede babası mu- manaata devam etmemiştir. Kız eve avdetinde dans elbise- sini çıkarmamış ve sabaha karşı banyo odasına girerek burada bulduğu — dezenfekteye — mahsus süblime tabletlerini yutmak sure- lile intihar etmiştir. Bulgaristanda soğuk Sotya da soğuktan bir türk dondu Bulgaristanda — karla beraber yeniden şiddetli soğuklar başla- mıştır. Bihassa geceleri şimdiye lar tesar tanda bulunan Romanya türklerin- den Hacı Hasan ağa isminde bir adamcagız geçenlerde bir. gece Sofyada — dolaşırken birdenbire donmuştur. Diğer taraftan Yugoslavyada da şimdiye kadar yazı hatırlata- birdenbire bozmuş, şiddetli yağ- murlar başlamıştı. Yagan yağ- murların tesiri ile Vardar nehri | 25 seneden beri görülmemiş bir du ise alıp surüklemiştir. Bu meyanda bir çok hayvan da #flarm cereyenna kapılarak bogulmuştur. İstanbul — Mahkemei Ticaret. Dalresinden: “Tüceardan Nasip, Zümi, B Biraderlerin bamil balunduğu v Emin beye oiro edilmiş olan arihinde Triyesteden hareket eden bayraklı Tovere vaparunün 38 sefor nümarasile - Fransisko - Parisi efendi tarafından irsal edilmiş olan N.P. rkah 9078 No lü yün mensucatı havi 115 kila sikletinde bir sandığın Gülatada, k Necip nınet Eylül Toyit Tüyestina ser acenteliğinden ve rilmiş 199 No lü könşimentoya ait Ördinoya zayi eylediğinden bahisle ipta- ime karar tasi - talebile İnumailoyhi yukubular muracaati üzerine mezl grdinonun kimin yodiade is9 kuk beş gön zaründa mahkemeya ilrazi ve ihraz edilmediği takdirde iptaline karar veri- lecoği Iüzümünü - gazetalar l ilânina mahkamece kanır - vörilmiş - olduğundan börmücibi karari mahkeme — keyfiyet | kanant ticaretin maddei mahsusesi mu- Ben inatçıyım. Bir şeye karar | verdim mi imkânı yok dönmem,, | istidadı olduğundan ailesi tarafın- f edilmemiş derecede ithiş donlar olmaktadır. Bulgaris- cak derecede güzel giden havalar | tarzda taşmış ve civarda ne bul- | Refik Bey, yirmi sekiz yaşında, tendi fabrikasının müdürü. O anedek/ gayet ymuntazam bir ömür sörmüş. Halâ da prensiplerine uygun bir halde yaşıyor, iSSine ve mantığına mülüyim gelon bir kızla evlenmiştir. Karsile arasınıı ilk zalnazaa, - zahiren — ehemmiyetsiz görünen fakat hakikatte Rafik Dey sipini halaldar eden bir. tiyatroya gidip gilmemek — meselesi — elrahında çıkıyol O akşam, Relik Bey, karısı Naciye ile karşı karşıya gayet tabil ve iştakalı yemek yedi. Sanki, hiçbirşey olmamış gibi Ve, karısının somurtkanlığına al- diriş etmer Hadise, ileriki da, tekerrür etti. Karısı, kocası- nn prensipini - bozmak — iste kocası, — karısınm bü. arzusuna karşı koydu. Sonra, genç kadının talepleri gitgide seyrekleşti. Derken, bu taleplerin arkası tamamile kesilı Refik, azm ve sebatını alkışlıyordu. Naciye, ailedeki rolünü anlamıştı. İşler yolunda gidiyordu. .| fena — gittiğini aylar zarfında Yemek yediler... Naciye, bir- denbire ç — Kı im Fe bana telefon etli; birlikte bir otomobil gezin- tisine çıkmayı söyledi. dedi — Hoppala.. Yepyeni bir kapris| Halbuki, ben, bu gil iz heveslerinin nihayeti annediyordum... Biliyor- , annemin evine bugün misafirler gelecek ve annem senin yardımına mühtaç. — Amnenin yardımına daima koşuyorum. Bir kere de ihmal et- miş bulunayım... Ne çıkar? — Neler söyliyorsun, Naciye? — Karar verdik... Gezeceğiz! — İsrar etme. — Peki... Esasen, bana böyle cevap vereceğine emindim... O halde, ben, kuzinimle gezmeğe gideceğim. Dönüşte de artık bu- raya avdet etmiyeceğim... Gayrı, seninle yaşamak istemiyorum... Evlendiğimiz gündenberi, üzerim- ithiş istibdat yapıyorsun... Müs- in küstahça... Şayet bana en ufak bir müsaadekârlığı göstermiş olsaydın, en ufak bir hürriyeti verseydim, izzeti nefsim tatmin olunacalıırtık sesimi çıkarmıya- caktım. Fakat, artık herşey bitti. Seni sevmiyorum. Ânmemin evine gideceğim... Ve, sonra, talâk da- vası açacağım. Gayetle sakindi... Erkek, ouu, şaşkın ve muüstarip bir halde dinliyordu. Zira, karısını sevmekte idi.. Yalvarmak, tarzı hareketini değiştireceğine dair vaatte bulun- mak istedi. Fakat, hakimâne vakarı buna mani oldu... Omuzlarını kaldırı — Beni tehtide mi kalkışıyor- sunuz! Kalktı... Karısının, bu sözleri, bir asabiyet anında söylediğine kail olarak yazıhanesine gitti. Fakat, akşam üzeri, karı: Aşk ve prensip evde bulamadı.. Nahak yere istırs içinde bekledi. Ayaklarına kapane mağa çoktan razı idi. Amma, izzeti nefsi? İzzeti nefsi mani olduğu karısını / aramağa çıkmadı. M w Naciye geri dönmedi. Ve, Refik, azabına rağmen, kibrini yenmedi. Talâk, onları ayırdı. Refik, Naciye'yi unutmak için yeni baştan evlenmeğe verdi. karar l B Bu seferki karısı, Naciye dere- cesinde güzel bir kadındı. Fakat, tab'an başkaydı: Şen, koket, heye- canlı.. Adı, Reyhan'dı.. Refik, ilk tecrübeden sonra, artık akıl- Janmıştı... Karısına karşı fedakâr- lıklarda bulunacak; onu serbest bırakacaktı. Prensiplerinden her irini feda etmekle beraber mesut yaşıyordu. İlk izdivacında nasıl Naciye'ye “Peki, olur!, dememek için büyük bir cehtügayret sarfetti ise, bu sefer de, Reyhan' yar, olmaz!, dememek için «Har iyük bir gayret sarfediyordu. “İlk saadelimi hayır diyerek kaybetlim! Bunu da kaybetmiye- yanl,, diye düşünüyordu. Fakat, gene felâket baş göş- terdi... Hem de apansız... Bir gün, öğleden sonra, vücu- dunda azıcık kırgınlık hissederek muttattan birkaç saat evel eve döndü. Kapı, gürültüsüzce açıldı Kalın hallar, ayakseslerini boğdu... Refik, bir akşam evel kitabını unuttuğu salonun kapısını açtı. Reyhan'ın - burada - bülün- madığına emindi. Halbuki, karısı oradaydı.. Hem de bir delikan- lmen kolları arasında... -. Delikanlı, pek iyi tamdığını bu hareketile isbat ettiği evden kolayca kaçabildi. Hiddetlenmeğe hayretten vakit bulamıyan Refik, karşısında put misali duruyordu. Gençkadın, ağlıyarak: — Kabahat - senin! - diye ba- ğirdi. - seni / seviyordum, Refik! Fakat, insan, karısına böyle muamele etmez. Sen beni sevmi- yordun ! İlk karını sevmiştin. Onu 'adım adım takip ediyor; ona mu- kayyet oluyordun... Beni ise sev- mediğin için başıboş bıraktın... Beni ise, sevmediğin için başıboş bıraktın... Ne dedimse*Evetl...., Ne dedimse “Peki...,, Akibetimle alâkas dar bile olmadın... Ben de sana isyan ettim... İşte bu işi sırf hırsımdan yaptım; sirf hirsımdan... Refik, bir iskemleye yığılı ve, kadın rubunun anahtarını bi türlü keşfedemediği Nâkili: (Hat Dr. Ekrem Emin Dahbili hastalıklar mütahassısı Dr. Mükerrem Emin Kulak, Boğa: Burun mütahassısı Kadıköy, Yoğurlçu parkı ka hergün ikiden dörde kadar efon: Kadıköy 16t 32 Devlet demiryolları ve Limanları Umumi idaresinden: 1200 meşe travers kapalı zarfla münakasaya konmuştur. Münakasa 15 Mart 1950 Cumartesi günü saat 15 te Ankarada Dmir yolları Idaresinde yapılacaktır. Münakasaya/ iştirak edeceklerin teklif mektuplarını ve muvakkat teminatlarını aymı günde saat 14,30 a kadar münakasa komisyonuna vermeleri lâzımdır. Talipler, münakasa şartnamelerini üç lira mukabilinde Ankarada, Malzeme dairesinden, İstanbulda Haydarpaşa mağazasından tedarik edebilirler.

Bu sayıdan diğer sayfalar: