16 Ocak 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

16 Ocak 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16 Kânunusani 1932 5 Yeni bir teşebbüs Elbise fiatleri ucuzlıyamaz mı ? Bir elbisenin dikme masarifi kumaştan fazla Son seneler zarfında bayat pahalılığı hissedilecek (derecede ucuzladığı halde bir şeyin kıymeti biç düşmemiştir, oda elbise dikiş ücretidir. Dikiş ücretleri son seneler zarfında bilâkis artmıştır. Metrosu 5-6 liralık yerli kumaş- lar vardır. Bundan 15-18 liraya bir elbiselik tedarik etmek kabil- dir. Halbuki en ucuz dikme mas- rafı 18-20 liradır. Halbuki terzilerin (omasrafları azdır. Bir ceketi çıraklara 3, patolonu 7 liraya, yeleği 30 ku- ruşa diktirirler. Bu suretle bir elbisenin masrafı beş altı lirayı e Buna: mukabil en uçuz 8 - 20 lira alırlar. Elbise fiatlerini ucuzlatmak için en kestirme çare büyük elbise fabrikaları açmak olduğu anlaşıl- mıştır. Burada, bir zaman Avru- padan gelenler gibi muntazam elbise ve palto dikilirse fiatlerin düşeceği muhakkak addolunuyor. Bazı sermayedarlar bu husustsa tetkikat yapmağa başlamışlardır. Italya - Ispanya Roma, 14 (A.A.) — Ispanyanın yeni Roma sefiri kral tarafından kabul edilmiş ve itimatnamesini takdim etmiştir. Yeni usul Ihracat tacirlerinin şikâyeti tetkik ediliyor Gümrükler ve inhisarlar vekâ- Jeti gümrük idarelerine verdiği bir emirde, memlekete giren ve çıkan malların kâmilen muayene- #ini bildirmiştir. Bazı (tüccar, ihracat eşyasının muayenesi ihra- çalı ogüçleştireceğinden bahisle ticaret odasına müracaat etmiştir. Ticaret odası yeni emrin gümrük- lerde ne suretle tatbik edildiğini tetkik edecektir. Şayet, tacirlerin söylediği bibi, yeni usul ihracat işlerini işkâl edecek olursa alâ- kadar makamatın nazarı dikkatini celbedecekltir, Ticaret odasında Kazanova ve Azaryan efendilere benziyenler! Ticaret odasının ellinci yıl- dönümünde Hakkı Nezihi bey odanın yarım asırlık tarihini kısaca anlatmıştı. Hakkı Nezihi bey eski oda erkânından bahsederken şu sözleri söylemiştir. — Odanın reisi Azaryan efen- di idi. Diğer azalar arasında Kaza- nova isminde şayanı dikkat bir zat vardı. Kazanova efendi idare meeclislerinde her Jâfa karışmaz, bir köşeye çekilir, herkesi dinler, fikrini en nibayet söyler ve ka- bul ettirirdi,. Hakkı Nezihi beyin Kazanoya efendi hakkındaki bu izahatı oda azaları arasında bir hayli lâtifeyi mucip olmuştur. Bugünkü idare heyeti arasında bulunan Hamdi B, Kazanova efendiye benzetilmiştir. Belediyede aza, Ticaret borsa- sında reis, bir kaç şirkette aza olan Hamdi B.de meclislerde çok lâkırdıya karışmaz, nihayette bir fikir söyler ve fikrini de kabul ettirir, Azaryan efendi de Hacı Recep efendiye benzetilmiştir. Odanın ilk reisi olan Azaryan efendi pek faal ve her içtimada vaktinde bulunan bir zatmış. Hacı Recep efendi de günde bir kaç komis- yonda fahriyen çalışan, oda da en çok iş gören bir tacirdir. N HABERLER Odundan şeker Kimyager Nurettin Münşi bey izahat veriyor Almanyada bir kimyager odun- dan şeker imaline muvaffak ol- muş, bu hâdise şeker istihsalâtını artıracakmış.. kimyagerinin bulduğu usul hakkında borsa başkimya- geri müderris Nurettin Münşi beyin fikrini sorduk, bize şu ma- lümatı verdi: — Saf sellüloz pamukta, saman sapında nihayet ağaçlarda bulu- nur. Tasfiye edildikten sonra sellüloz kısmı glikoz olur. Glikozu şekere tahvil etmek, yani içindeki kimyevi suyu çıkarmak binnaza- riye | halledilmiştir. (Fakat bu nazariye ameli bir usule tatbik edilmemiştir. Alman kimyageri glikozu sakoroza, yani şekere tahvil için yeni bir usul bulmuş- tur. Bu bir hâdisedir. Memleketimizde sellüler me- vaddı çoktur. Böyle yeni bir usul bulunduktan sonra patates gibi nişastalı maddelerden de şeker yapabiliriz. Yeni usul, şeker fabrikalarını da alâkadar eder. Bu fabrikalar- da melâs diye artan bir madde vardır. Bundan ispirto yapılır, Fabrikalar yeni usul sayesinde melâstan da şeker istihsal ede- ceklerdir. iki küçük prenses Alman imperatorunun küçük Japon kızları hayvanatı vahşiyeye çok meraklıdırlar, Sık sık Tokyodaki hayvanat bahçesine giderek bura- daki hayvanları temaşa ederler. Resmimizde iki küçük prenses bir vahşi hayvanın kafesi karşı- sında görülüyor. Çay, şeker Yükselmekte devam ediyor Çay fiatlerindeki yükseliş devam ediyor. Evelce 200 kuruşa satılan çay şimdi 300 - 360 kuruşa kadar çıkmıştır. İktisat vekâleti çay fi- etlerinin yükselmesine karşı bazı redbirler alacaktır. Salâhiyettar bir zatın söylediğine göre, bükümet yeniden fiatleri düşürecek kadar çay ithaline müsaade edecektir. Bir kaç güne kadar, bu hu- susta gümrüklere emir verile- cektir. Diğer taraftan şeker fiatleri de fırlamaktadır. Piyasada şekerin okkası 65 kuruşa kadar çıkmıştır. Alâkadar bir daire bu hususta iktisat vekâletinin nazarı dikkatini celbetmiştir. Saatte 120 kilometre Avrupada şiddetli fırtınalar Ingiliz sahillerinde birçok gemiler battı Londra 15 — Avrupa yalnız siyasi değil, ayni zamanda hakiki bir fırtına daha geçirmektedir. Bu fırtına Avrupayı baştanbaşa süpürmüştür. İngiltere ile Alman- yada ve bilhassa denizlerde büyük tabribat yapmıştır. Fırtınanın şid- deti saatte 120 kilometreyi geç- miştir. Hamburgda bir yelkenli batmış ve mürettebatı boğulmuş- tur. Tems nehri ağzında da bir motörlü gemi batmıştır. Büyük manevralara hazırlanan İngilterenin | Atlantik o donanmasına mensup büyük harp gemileri limanlarından çıkamamıştır. Fırtınadan evel denize çıkan mubrip filotillası acele limanlara dönmüştür. Atlantikin her tara- fından imdet işaretleri geldiğin- den bazı superdretnotları fırtınaya bakmıyarak denize açılmıştır. Bunlardan “ Royal Svereign ,, Trevaylor Ingiliz vapurunu kurtar- mıştır, Vadetta İngiliz mubribi dümeni bozulduğundan yedekte limana getirilmiştir. 4,000 tonluk bir Yunan vapuru Kent sahilinde karaya (oturmuştur. (Fırtınanın şiddetinden Kardif şehrinde bir çok Oo ticarethanelerin (o çatıları uçmuştur. En ihtiyar şaki Korsikada bir haydut daha teslim oldu Paris, 15 — 26 senedenberi Korsikada (o şekavette (bulunan Simon Ettori cereyan eden mü- zakerat neticesinde dehalet et- miştir. Ettori, Korsikada faaliyette bulunan şakilerin en yaşlısıdır. Korsikada bulunan diğer şaki- lerden bir kısmıwın da yakında dehalet etmelerine intizar edil- mektedir. Ettori gayet tuhaf tabiatli bir şakidir. Kendisi, bir suçtan dolayı, dağa çıkan oğlunu hükümete | teslim olmağa icbar etmişti. Hindistanda Şiddet tedbirleri devam edecek Londra 15 (A. A.) — Hindiş- tan işleri nazırı, Hindistan hükü- metinin faaliyetinin muvaffakiyetle tetevvüç ettiğini söylemiş ve şu sözleri ilâve eylemiştir : “ Hindistanın idaresinden mesul olacağımız müddetçe, hükümet sür- mek niyetindeyiz. İstisnai şiddet tedbirlerini muhafaza etmek iste- memekliğimize rağmen halihazır için Obu tedbirlere lüzumundan ziyade mühtacız. Binaenaleyh, bü- kümet devirmek (teşebbüsünde bulunuldukça şiddet tedbirleri mümkün olduğu kadar uzun zaman tatbik mevkiinde kalacaktır, Şimdi cidal vazifemizdir, Fakat büsnüniyete ve teşriki mesaiye oavdetten mahbzuz ve memnun olacağız. , M. Lebrun, tekrar Fransız Ayan meclisi riyasetine intihap edildi Paris, 15 (A.A.) — M. Lebrun âranın meçuu olan 224 reyden 218 rey ile tekrar âyan meclisi riyasetine intihap 'edilmiştir. M. Hoover tekrar intihap edilecek mi? Vaşington 15 (A.A) — Posta müdiri umumisi Mister Brown, riyaseticümhur intihabatı için M. Hooverin tekrar teklif edileceğini beyan eylemiştir. AKŞAM"'ın tefrikası: No 97 Sahife > ————— 16 Kârunusanl 1932 KIVIRCIK PAŞA Büyük Milli Roman Müellifi: Sermet Muhtar Arbedeye Veysel de dahil Hanımefendi, paşayı aptesthane kapısında görür görmez, Şebriye, kaspahandek gibi, haykırdı: — Soğuklarda ne duruyorsun paşacığım? Zaten yarım adamsın. Kendini üşütüp basta mı ede- olak? Sana yazık, günah değil m Hanımefendiyi, kainbirader bey takip etmişti ; — Öyle dertli dertli durma, paşa enişleciğim. Şu Veyselin sözüne inan. Kellemi veririm ki hep aksatamızı bu zenaat sahibi berbat etti. Orostopoğluluğu ya- pan hep bu kuyruğu boncuklu. Behlül : — Monşer, emin ol ki! derken hanımefendi e dirsekleyip Oönüne geçti. Iç dökecek zamanı tam sırasında bulmuştu ; ağzını açtı: — Burada kim var, kim yok toplanın, beni dinleyin, hep şahit olun. Aldanmak insan için; ben de aldandım. Siz de bana hak verin çocuklar. Kişiyi nasıl bilir- sin, kendin gibi. Bu Şebri denilen mahlükun bu güna fitne kumku- ması olduğunu bilir mi idim? Meğerse, zavallı paşacığımda hiç kabahat yokmuş. Evin içini allak bullak eden bu yere bakan, yürek yakanmış! Bunu bana söylemediler değil. Hürmüzcüğüm de, Hüsnü- cemalciğim de söyledi. Ben insan değil miyim? Aldandım. Peygam- berlerden bile zelle sadır olmuş, Veysel, ağzını açacak iken hanımefendi susturdu, Kaşlarını çattı; “Dur, daha bitirmedim!,, diyerek devam etti; — Kapının arkasından hepsini kulaklarımla işittim. (o Dışyüzüne bakarsan, ne ağzı marifetli, efen- diden kişi. Çenesi öyle göz boyu- yor ki. Söylediklerini bir duysanız; neler de neler, ne maydonozlu köfteler!.. Yok kadın değil de hüri imişim, Eyibin kaymağından, Hacıbekirin lâtilokumundan üstünmüşüm. Mec- nunun Leylâsı, Ferhadın Şirini imişim. Evelce yüzüme dikkatli bakmamış imiş; karşısına geçince gözlerim ciğergâhını delmiş, can evinden vurulmuş. Daha, daha... Ne kâtipçe, okumuşca sözler... Ben de, ayı kaval dinler gibi, sahi diye dinledim, durdum. İyi erkek, hoş erkek amma ne faidesi var. Bunca kadını parmağında oynatmış; ( sındırlıyı || sıyırmış, karaağaca kandil asmış. Bana mı yar olacak? Behlül gene sözü kesti: — El çabukluğunda Kaznöf, muvaffakiyette Don Juan olan bir (monstre) mağlüp ettik. anana KANSIZLIK benizsizlik icin yegâne deva kanl ihya eden En muntahip etibba tarafından tertip edilmiştir. oldu Hanımefendi acayip acayip ba- kınırken Sürpik dudu imdada yetişti : — Senin anlıyacağın Kazaz Artinden lâf açoor. Söylediği adam, Kumkapıdaki, Samatya- daki; bütün karıları çıralı odun gibi yakmış, kavurmuş, ortalığı suspus elmiştir. Teyzem Takuk dudu bilem âşık olmuş; kendini Sulumanastır- daki lâğıma atmış ise güç belâ çıkarmışlar. (Ateş o söneceğine körüklenmiş, Samatya hamamının külhanı gibi tüter imiş! Veysel de araya giriyordu: — Dudu, bayıldım senin teyze hanımın inceliğine. Hanği Takuk bu? Çeçekcide, Yedikuleli Ağavni- nin bitişiğindeki Takuk hanım mı? —A çocuk, her gördüğün sakallıyı peder efendin sandın? Kalbur desem kambur anlarsın? Hürmüzle Hüsnüçemal, ağızları neşeden bir karış, bir şeyler ko- nuşup dururlarken Hürmüs daya- namadı: — Kork Allahtan korkmıyan- dan! Büyük sözüme tövbe, daha kırk yırk yıl dul otururum da bu huydaki erkeğin karsı olmak istemem. Girdiği odaya bile gir- mem; sokakta rastlasam yolumu da değiştiririm. O hercai buyu var mı yok mu? Ağzile kuştutsa makbulüm değil. Amma ne zaman- dır söyliyordum. Bu muzir mah- lâku konakta tutmayın, kapı dışarı defedin diyordum, Kimin kulağına girdi? Hüsnücemal hanım: — Kardeş, benim de dilimde tüy bitti! derken Menekşe bacı da bir kenardan başını uzatmış. — Öylesi kapıdan koğsan ba- cadan girer! diyor. Tiryal kalfa, ellerini dizlerine vura vura, döğü- ne döğüğüne: — Kabahat benim güzel, tom- bul hanımımda; karıncanın bil: kırıldığını istemeyen merhametli, yufka yürekli sultanımda! derken alt tarafını Sürpip dudu getiriyordu! — Bu çeşidin kafasını, yılan ezer gibi, hem de domuzuna ezmek sevaptır. Imam efendi, pa- pas efendi de müsaader ede; hattâ kendileri bilem tepesine çıkar da kefe gelir, mendili ele alıncas bir âlâ hora teper. Abdülgani efendi gözlerile ağzı kapalı, tesbihini çekerken göz kapaklarını hafifçe araladı. Hanımefendinin karşısında, su- sup durmaktan çekinmiş, bir şey söylemiş setmişti. olmak lüzumunu his- (Devamı var) nn Nörasteni, zailyet ve Ckloross SIROP DESCHLENS, PARIS

Bu sayıdan diğer sayfalar: