27 Mayıs 1932 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

27 Mayıs 1932 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

« Sâbife:6: Bandırma mektupları Suyu, aşk ıztıraplarını unutturan bir çeşme! Bandırma civarındaki Sizik harabeleri ve buradaki eserler Yeni bulunan heykellerin etrafında Bandırma muallimleri Bandırma, 24 ( Hususi ) — Ban- dırmadan on kilometro: uzakta * * meşhur “Belkis, harabeleri var- * dir. Bu bharabelerin bir ismi de “ Sizik ,, harabeleridir. Bandırma- lılar bu harabeleri sık sık gezer- ler. Milâttan 1800 sene evvel ku- rulan Sizik şebri bin sene evvel bir zelzele neticesinde harap ol- muştur. Bugün bu eski şehir bir toprak yığını halindedir. Eski asırlara ait meydanda kalan şey- ler Gladiyatörlerin oyun oynadık- ları duvarları, su bentleri zahire anbarlarıdır. Asıl mühim taribi eserler top- rağın altındadır. “Bergama,, harabeleri gibi tetkik edilse ve burada hafriyat yapıla- * cak olsa gayet kıymetli eserler bulunacağı hiç şüphesizdir. Hara- belerde gayet koyu gölğeli mun- azzam bir çinar ve çok eski bir çeşme vardır. Belkis harabelerini ziyaret edenler bu çinarın gölğe- sinde otururlar ve bu çeşmenin suyundan içerler. Bu çeşmenin tarihi çok eskidir. Meşhur (OYunan (o üdebasından “ Pelin ,, in iddiasına bakılırsa, aşk yüzünden ıztıraba düşenler bu çeşmenin suyundan içerlerse şifa bulurlarmış, elemleri geçermiş, içlerine derin bir ferahlık gelir- miş... Işte Belkis harabelerindeki eski harap çeşmenin suyunda böyle esrarengiz bir kuvvet vardır. Ha- rabelerin (o yukarısında etrafı ağaçlarla kaplı meşhur “Anna, mabbedi vardır. “Anna, mab- bedi asrının en muhteşem mab- bedi imiş... Mevkii çok yüksekte olduğu için ayni zamanda limana girip çıkan gemilere fener vazife- sini de ogörürmüş. Bunun için mabbedin o tepesinde daimi bir ışık yanarmış... Bir rivayete naza- ran Süleymaniye cami! bu ma- betten çıkarılan kıymetli sütunlar ve nadide taşlarla yapılmıştır... Geçenlerde bu harabeleri ziya- ret ettik. “Anna, mabedine çık- tık. Büyük çınarın altında dinlen- dik. Anna mabedini dolaşırken geçen sene görmediğim iki hey- kel gözüme ilişti. Ikisi de gayet san'atkârana yapılmış... Bu hey- keller, bir yerde toprağın çökme- sinden, tesadüfen çıkmış... Bura- larda biraz hafriyat yapılsa daha neler (Obulunacağına bu iki eser iyi bir delildir. Zaten heykellerin | çıktığı (o çöküntünün etrafında derin derin yarıklar husule gelmiş... Bu yarıkların içinde bir takım mermerler, sü- tunlar görünüyor.. Yani tarihi eserlerin pek o kadar derinlerde olmadığı gayet belli, Bu harabeler Gladyatörlerin oyun oynadığı sahanın yüksek duvarları Mabedin biraz ilersinde büyük bir amfiteatr var. Burası deniz sporlarının seyrine mahsus... De- | nizde yarışlar vesair sporlar ol- duğu zaman buraya halk topla- nırmış... Herkes deniz eğlen- celerini yarışları buradan sey- reder Sizik amfiteatrı yer yüzündeki (o amfiteatırların (Oen büyüklerinden biridir. Sizik, milât tan 1800 sene evvel Tesalyadan ve Trakyadan gelen muhacirler tarafından .inşa edilmiştir. Bu muhacirler, şimdi pomak dediği- miz türklerin ecdadıydi. Bunun için Sizik şehrinin eski türkler tarafından kurulduğunu kabul et- mek lâzımdır. Fakat ilk inşa edil- diği zaman şehrin isminin ne ol- duğu tamamile anlaşılamamıştır.. Sonradan bu şehri “Sizikus,, isminde bir kumandan zaptet- miştir. Şehre kumandanın ismi verilmiştir. “Sizik,, liler zaman zaman Ati- nalıların, Ispartalıların, Romalıların Iranilerin dostu ve müttefiki ol- muştur. Nihayet Makedonya kralı büyük Iskender şehri eline geçir- miştir. O zaman “Kapıdağı,, yarım adası henüz sahile bitişik değilmiş. Bunun için İskenderi Kebir ada ile sahil arasında iki köprü yap- tırmış. Köprülerden © birinin de başına büyük bir kule inşa ettir- miş, bu kulenin ismini “ Balkız, kulesi koymuş. Işte Belkis ismi buradan çıkıyor. Hicretin on ikinci senesinde Istanbulu zaptetmeğe gelen arap- lar buraya da uğramışlar ve şehri yağma etmişlerdir. Nihayet Sizik şehri yukarıda da yazdığım gibi bin sene evvel bir zelzele netice- sinde tamamile yıkılmıştır. Şimdi garip bir tesadüf olarak Sizik harabelerine mübadil pomaklar yerleştirilmiştir. Bunlar ecdatların- dan kalan yerlerde oturuyorlar. Akşam Mecliste kavga Faşistlerle komünistler adamakıllı harbettiler Berlin, 25 (Hususi) — Bugün Prusya mebusan meclisinde şim- diye kadar misli görülmemiş hâ- diseler olmuştur. Faşist mebuslardan biri Prusya hâkimleri aleyhinde bulunmuş ve çok şiddetli sözler söylemiştir. Bundan sonra bir komünist mebus ayağa kalkmış ve Faşistlere “sizin aranızda katiller var!,, diye bağir- mıştır. Bunun üzerine faşistler, komü- nistlere hücum etmişler ve meb- ustan sözünü geri almasıni istemiş- lerdir. Fakat bir komünist mebus fasist mebusa tokat atınca ortalık karışmış bir kavga başlamıştır. komünistler etllerine geçen şeyleri Faşistlerin üzerine atmağa başla- mışlar, Faşistler de aynı tarzda mukabelede bulunmuştur. Kommünistlere mahsus olan sol cenah berbat bir. haldedir. Ortada lâmba, iskemle parçaları ve saire duruyor. Hadiseden sonra meclis müsi ler heyeti toplanmış, fakat taraf ta (izahat vermemiştir. Merkez fırkaları ve sosyalistler tahkikat yapılmasında ısrar edi- yorlar. On mecruh vardır. Adende kargaşalıklar Aden 25 (A.A.) Hitama ermiş gibi zannolunan cemaatlar arasındaki ihtilâf ve nizalar, bu ! sabah yeniden baş göstermiştir. Yeniden Müsevilere ait mağazalar yağma edilmiştir. Bir takım arbe- deler olmuştur. Zabıta, vaziyete hakimdir. Fakat yahudilerle arapların münasebatı çok gergindir. Babil kulesinin izleri keşfolundu Nev York 25 (A.A.) — (Michi- gan darülfünunu müderrislerinden olup Iraktaki asarı atika taharri- yatını idare etmekte olan profesör Leroy - Waterman, eski Ahşak şehrinin kâin bulunduğu mahalde Babil kulesinin izlerinin keşfedil- miş olduğunu bildirmiştir. Yataklı vagonlar kumpanyasında işten çıkarılanlar Yataklı vagonlar idaresi, son günlerde 17 memurunu işten çı- karmıştır. Iktisadi buhran dolayı- sile, bu idare, şimdiye kadar 70 memuruna yol vermiştir. Yapılan hesaba göre, Yataklı vagonlar, en âz Türkiye hatlarında memur çıkarmıştır. Irlandada sadakat yemini meselesi Dublin 26 (A.A.) — Serbest Irlanda devleti âyan meclisi, dün sadakat yemininin ilgasına ait kanun Jâyihasının omünakaşasına başlamış, fakat kısa bir müzake- reden sonra celse 1 Haziran ta- rihine talik edilmiştir. izmirden Selâniğe, Pireye ve Mtinaya seyahat Izmir, 25 — Himayelietfal ce- miyeti İzmir şubesi Pire ve Ati- naya bir seyahat tertip etmekte- dir. Bu hususta bir program ha- zırlamaktadır. e Seyahatin günü henüz tesbit edilmemiştir. Bundan başka Himayeietfal cemiyeti bir de Selânik seyahati tertip etmiştir. Selâniğe 20 hazi- randa hareket edilecektir. Selânik seyahati burada büyük bir alâka uyandırmıştır. Bu sene konyada meyva az Konya 25 — Bu seneki şid- detli soğuklarda üzüm çubukları üşümüştü. Haber verildiğine göre bu sene bazı meyvalar ve bilhassa üzüm pek az olacaktır. Şu halde bu yaz bol ve ucuz meyva yiye- miyeceğiz, demektir. 27 Mayıs 1932 Istanbulda yeni bir stadyum.. | Yaşşşa Balat.. Passsl.. Dayan Edirnekapı... Gooll Tribünlerin bir tarafı Balat, öteki .« tarafı Edirnekapılılar Çukurbostan stadyumunda maç seyredenler, kabak çekirdeği ve sair yemişler yiyorlar AS... — Bravo Mesut.. — İlerle. İlerle.. Haydi.. Dayan. — Goal... — Gooo00000l... — Goo000000000l !.. Çukurbostan stadyumu çın çın çınlıyor... Kendisini, yahut şapka- Sını sahaya atanlar, zıp zıp siçri- yanlar hattâ kalelerin arkasında perende atanlar bile var... Istan- bul belediyesi: — Stadyummu? biliyorum.. Ya- pacağım. Yapıyorum Tentesi yok.. Tentesi var... Diye dursun İstan- bulda kendi kendine, hüdayı na- bit'yeni bir stadyum 'meydana çıktı: Çukur bostan... Burası ga- yet ömür bir yer... “15, kuruşu veripte tahta tornikeden geçdi- nizmi geniş bir saha... Meydanın kenarları tel örgülerle ayrılmış, tellerin arkasında sıralar, iskem- leler... Buranın en büyük hususi- yetlerinden Oobiri de seyirciler arasındaki . çarşaflı, baş örtülü kadınlar.. Buranın da bir Galata- saray - Feneri var... Edirnekapılılar - Balatlılar... Bu cıvar halkının hemen hemen yarısı Balat çelik idman klubünden yarısı da Edirnekapı gençleri biriğin- den... Bunun için tribün maka- mında kullanılan tel örgülerden birini Balatlılar ötekinide Edirne- kapılılar işgal etmiş.. Karşıdan karşıya bağırışmalar gırla... Maç hararetlenmişti... Balatlılar faaliyette... Balat tribünü heyecan- dan yıkılacak: — Haydi Mesut... — Dayan Fuat... — Pas Lefter... Masut buranın “Zeki, si... Edirnekapıdan Mehmet Ali de “Nihad,, 1... Uzun boylu şişmanca bir genç hem haykırıyor, hem de: — Vur.. Dayan.. İlerle..Derken elile okolile etrafına işaretler yapıyor, boşluğa yumruklar atıyor. Bazan bu yumrukların bir kaçı şişman gencin sağındaki zayıf adamın bazen de solundaki baş örtülü ihtiyar hanımın başına ge- liyor.. Zaif adam o kadar heye- canlı ki bu yumrakların farkına bile varmıyor, fakat haş örtülü hanım ikide bir çıkışıyor: — Aaa.. Üstüme iyilik sağlık oğlum.. Niçin tepeme yumruk atıp duruyorsun?.. Vallhi yarım baş ağrım zaten dört günden beri iki göz kapağımı birbirine değtirtmiyor.. Genç biraz kendisini topladı... Fakat biraz sonra ihtiyar hanımın ta tepesine, tam yarım baş ağr- sının bulunduğu yere bir yumruk daha indi... İşte o zaman ihtiyar hanım köpürdü: — Aaaa... Şimdi polis efendiye şikâyet edeceğim... Ben rahmetli efendiden yumruk yemedim yauu... Hem.ne celâllı adamdı... Fakat genç adam hiç o taraflı değil... Muhacimler kaleye yaklaş- tıkça etrafa yumrukları savuruyor. Ön sıraların - birinde sıra ile beş altı kişi yemek yiyorlar... Ehhh.. Ne yaparsınız burada mac- lar oldukça erken başlıyor... Maç- lara yetişmek için yemeği Stad- yumda yemekten başka © çare yok.. Fakat heyecan yüzünden bu yemeklerde pek garip olu- yor... Meselâ birbirini tanımayan iki adam... Karşılıklı fakat ayrı ayri yemek yiyorlar... Kanbu- rumsu, uzun boylusunun gözleri sahada, elleri önündeki yemek mendilinin içinde... Ara sıra dolu ağzıyla haykırıyor: — Dayan.. Gol.. gi Tabii bu aralık ses gayet kısık çıkıyor ve dudakları arasından yediği yumurtadan parçalar etrafa fışkırıyor.. Fakat aaa.. Heyecan- dan uzun boylu zat karşısındaki adamın yemeklerini yemiş. Öteki de maça daldığı için farkına varmamış.. İkisi de suda kayna- mış yumurta yıyorlar.. Yemeklerin ayni olması bu kazaya biraz daha yardım etmiş.. Yemeği yanlışlıkla yiyen işi anlayınca etrafına şöyle bir bakındi.. Ve hemen yerinden kalktı,, Yavaş yavaş oradan uzak- laştı.. İyi ki uzaklaşmış.. Çünkü yemeği yenilen zat pek iri yarı bir şeydi.. Ve biraz sonra meselenin farkına vardı.. O zaman işte adamın arslanlaşmasını bir görmeli idiniz... Top gittikçe kaleye yaklaşıyor. Ha girdi.. Ha girecek... Yemek yiyenlerden biri elindeki zeytini ağzının hizasında tutuyor. Fakat heyecanından bir türlü zeytini ağzına atamıyor... Nihayet bir ses yükseldi: — Gooool... Ve topla beraber zeytin de ye- mek yiyen zatın ağzına girdi... Maç bitmişti. Kapıdan çıkıyo- rum... Küçük bir kız çarşaflı bir hanıma sordu: — Ya sen Edirnekapılı mısın? — Balatlıyım.. — Ya hanım yenğem. — O Edirrekapılı. Yalnız kibar hanımlarda spor merakı olmazya. HR

Bu sayıdan diğer sayfalar: