25 Ekim 1934 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

25 Ekim 1934 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 10 > Yazan: SULEYMAN KÂNI SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ “— Toroüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika Mo. 377 Prens Bismark: “Şu musibet Vranya için bir gün kaybettik,, dedi Suretini istinsah ettiğim defte- rin muhteviyatı hakkında tetki- katta bulundum. Mahmut Celâ- leddin paşa (Mir'ati Hakikatin) üçüncü cildinde (Aleksandr paşa lâyihası tercümesi olmak üzere bir vesika meşreylemiş ve bu vesi- kanın ehemmiyetini şöyle izah eylemiştir: (Aleksandr Kara Todori paşa prens Bismarkın kongrede tahak- küm ve tehditlerini, müzakerele- serbestisine mâni olan evza ve harekâtını, siyasi işlerde bil- hassa ii işleri hakkındaki fikir ve lâhazalarını, omükâleme kre yazılmıyan bahis ve muhaverelerin tafsilâtını havi çimi ei zy kalem almış, ciye reti İnzima- aile sara Balina Saffet pa- şaya vermiştir, Kongre içtimaımın mahiyetini, muahede hükümlerinin hakikat- lerini tayin ve tefsir için sahih bir a le şayan olan böyle bir mündericatından ah- Jülçe istifade husul sadi bu lâyihanın tercümesini yazıyo- rüm.) Ben tercüme ile eldeki bu z gn ei pla, £ Celâle ci defterin - tercümesini neşreyle- miş bulunduğunu gördüm. Birinci inter. Miami Celâled- din paşanın eline nasıl geçti ve tercümesini kim yaptı? Burası üzere bu defter de mutlaka elden, ele dolaşmış, nihayet tarihe me- raklı olduğunu bilen birisi tara- fından getirilip Mahmut Celâled- bıâli İisanile tercüme ettirilmiş olmalıdır, Sadrıâzam Sait paşanın hikâye de dan kopye edilmiş bulunduğu an laşılıyor. caba Münir paşanın bu vesika ında başka malümatı var mı- an Celâleddin pa- şanın neşrettiği birinci defi birinci kısmında prens Bi kongreye tagallübünden, ikinci kısmında ——. küşadındaki kisminda Bul —. <â şarki Li dör- üncü kısmında Bosna Hersekten Bu ikinci debi başındaki fihrist üç sahifeyi işgal ediyor. Bundaki beşinci kısımda Kara- dağ, altıncıda Yunan, yedincide | Tuna ve tazminat, sekizincide Asya (Anadolu hududu ve Kıb- ) il tetkik olunuyor. Dokuzuncu kısımda Berlin mu- ahedesine umumi bir nazar atf ile bu muahedenin Ayastafanos kavelenamesile mukayesesi yapı- iyor. Onuncu kısımda da bir «ne- tice» vardır, Aleksandr paşa lâyihasının bu son altı kısmının da neşredilen — dört kısmı gibi ilim ve ince talara temas ettiğini mütalea- a anladım. eye e defteri tercüme etme- unların tahammülü ve a oktur; ilk dört kıs- mın tercümesi aslına mutabık ve am mı olduğunu tayin etmek te ak birinci defterin elde olma" sile in n kongresi esnasında 3 bir vesika elde bulunması için bu birinci defter buldurulup tetkik ettirilmekle beraber bu ikinci def- terin de tercüme ettirilerek dev- pi evrak hazinesinde pain esi pek münasip olur zannında- m. 48 Akşamdaki yazılarımın böyle bir emer. ie sıkarmağa sebep ından (o mütehassıl e Seniye mefen- diye © ölme vecibe sa Bu Para #9 bize ifşa et- tiği bir kaç noktayı zikretmeden diğer bir bahse geçemiyeceğim: 1 — Romanya meselesinde sadrıâzam Saffet noktai nazarı Romanya istiklâlinin her- Salsborinin reyini kame ağ o — Romanya ile Sırbistan ve Kara- dağın vaziyetleri biribirine ben- zer. Bunun teklifin baş- ka bir devlet tarafından icrası ve mur, slarının Obuna itiraz eylememekle iktifa etmele- ri muvafık olur) tavsiyesinde bu- lunmasile mura| bu su- retle hareket r. (Bu izahat gösteriyor ki Babıâ- li Ropanja istiklâlini tasdikte e yan nazarı dikkate alımabilmiş olsay- adde- yok başka ie ize e İrke ey- liyecekti.) nci murahhas müşir oğruya muhaberede bulunuyordu; ie muhafaza lâ ümidi hilâfına Vranyanın vi ilhakına karar verildi- ği gün heyecandan ağzını açıp bir söz irisi odori paşanın bu kara ei Biri şu sert terli düyet « ettiz z kongreyi İstanbul mecli- si i ve reisini - prens Bismarkı - pas iu lâsından biri sanı- yorsünuz, şu musibet Vranya için bir gün kaybettik 3 — Osmanlı murekhasları As- ya hududu meselesinden İngiliz murahhaslarına ilk açıldıkların- da bunlar: — Bu mesele hakkında konuş- amanı daha gelmemiştir. Biraz sonra... Cevabını verdiler e bu e dair bir ingiliz - Türk eN telkin edercesine bir tavır takındılar, İngiliz rahbaslarının bu vaziyeti iptida Osmanlı ir mu- amma gibi göründü. İngilizlerin bir taraftan bu ihtiyat ve sükün- larının, diğer taraftan ittifak tel- kinlerinin manasını anlıy. lar. Bun iâliye bildirdiler (15 haziran) ancak hiç bir cevap ve izahat almadılar, İngilizlerin gösterdikleri | ihti- yat sebepsiz değilmiş: Osmanlı murahhaslarının İstan- buldan azimetlerinden dört gün evvel Babiâlinin İngiliz! Kıb- rıs Kaldnda keylediğ * haziran mu- Basra malallir. ıştır, Bu nokta ev- velce de yazdığım. gk işişten n sonra ğine Romanya harbe girmeden ve Ba- bıâliye müracaat eylediği sırada haberleri yoktu, Bu mukavele pek gizli meli murahhaslar bundan ancak 4 tem- muzda, o da dolayısile, haberdar lerdi! .İ edilmiş! (Arkası var) — Fatma, Fatmacığım.., — Nen var Meryem?.. Ne ol- dun? m, arkadaşının omuzuna e, sessiz ağlıyordu. Sumer Tahlilci bir gözle 0 iki kadı. na baktı, Bu iki kalp bir gibi çar- Kadınlığın fedakârlığa yorgun düşen erkeği olan mul beti ile sever... Onun başucunda, eya. bayucundaymış kadar içli duru de hayatından şikâyet te için onu İn. ei çekmiyecekti. Artık eskisi kadar sevilip sevil mediğini anlamak lüzumunu hiş- setmiyordu. Onun ne Mp hastaydı, ne ve kocası kaçmıştı. Tekinin e sarılacak onu sıkı sıkı öpecek, «Seni seviyorum Tekin... Se- ni sevdiğim için, sen benimsin diye sevdim, çok mesudum, diye- be Karısının bu aşk hamleleri, Te- zinciri koparıp atmak isterdi. Su- asabi, hırçın fakat zarif il yanında, Zehranın dol e sl para ederdi?.. Fa- £ Zebran gidip te, a pir vale muydu, bu düşüncesini unuturdu. Zehranin vücudu, vicdan azaplarını uyutan bir yastık olurdu, Zehra da her gün başka bir Zehraydı. Her gün rem kar. şısına yeni bir yüz ve i ni bir mu- pm ber hangi bir sebeple sinirleri iyi çalışamıyanları kurtaran Bromlral 4 dır, va sinir biler giderir, rahat bır uyku getirir ve an alınsa alışıklık w » Bromural sinil ilerin, Make yili MA ve uyuyamayan» e ilâcıdır. 20 komprimeyi havt tüpe a eczanelerde reçete ie satılır. Knoll A-G,, kimyevi maddeler fabrikaları, Ludwigshafen s/Rhin, duyguyla çıkmasının ri bi liyordu, Kâh sevimliydi, kâh ha- dit... Bazan yalvarırdı, bazan da hd erdi, Hele Tekin ondan ayrılsın!.. O yapacağını bilirdi. Elinden bir kaza çikması ihtimali çok kuvvetliydi. Ne gibi kaza?.. Bunu şimdi kendisi de söyliye- mezdi... Fakat o zaman her hal de bir felâket yapardı... lar bu tehditlerine kanan a kin, her gün biraz daha Zehra nüfuzuna giriyordu. soka ğında gü- gündi iz on kere soyunup giyiniyor- Akşam'ın edebi tefrikası No. 22 NİKÂHSIZLAR bey hakikat olmağa baş- 25 Teşrinieyvel 1934 Selâmi İzzet tL, «Şakiyan Bülbül» gazi- Pam şarkı sö kin tavassut edec: da razı etmişti, Te gizlediği rabıtasını, çekinmede; gazino sahibine ifşa edecekti. Yazan ; jen za anın apartımanına başı arıda giriyor, kendini evinde sayıyordu. Fab ii ei ükük seyrederken, issediyor, Te- kinse, kendini Zehremin kolları- na atıp yeniden yaşamağa başlı- yordu, Artık eski ihtiyatı da elden ırakmıştı, Akşam dahi kararmadan, Zebra ile otomobile biniyordu. Gezmeğe gidiyorlardı. Kalabalık gazinolarda, lokanta- larda oturuyorlardı. Bazan Zehra ona — Dikkat et, bir gün yakalana- <ağız, diyordu. Tekin omuz silkiyordu: — Ada n de ık nın üç dört gecesi, beraber Rus lokantalarından biri- yor. Zehra ile, lokantanın bi mi yemek yeli m kimsenin bilmesine imkân ru. Bu düşün“ ce de ona im bi m ime ant du, Kimsenin ceği bir şeyi medi ne ii bie zevkti!., Zehra işte Tekini böyle kapı- yor, son ihtiyarları da elden bi- raktırıyor, Tekini kendine her gün biraz daha fazla bağlıyor, Tekini yanında daha fazla ala- koyuyor, mümkün olduğu kadar onu evine bırakmıyordu. . ie seyrini kaybede: er. ken, perde" ri ra dine geliyor, re muhafaza ediyor, soğukkanlı davranıyordu. ehrayi tapınırcasına s€- viyordu. Zehra ise Tekini tetkik kine, kaç zamandır kurduğu vi söylemenin sırası rl 2 gelm. ğini anlamak ii gibi Babat adamın si ve giye nizi ni kestirmeğ aşırdı Zehranın in merakı al Aca“ ba Tekin hâlâ karısını seviyor muydu? Belki, Bazan Sumeri kıs" kandığını söylemekle beraber bu sea fazla bir kıymet vermi- Demek iş bu raddeye gelmişti? Zehra kudretini takdir ederek göğüs kabartırdı: «Evet, bu raddeye geldi!..» eğil Si mek Mi Zamanla bu mür3* dına da erece|

Bu sayıdan diğer sayfalar: