1 Nisan 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

1 Nisan 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife # — Doktor bu gece ilâcını şam- panya kadehi ile içsin mi?.. Evlenmemizin yıl dönümüdür de... m Şairlerimizden biri eski Mısıra merak sarmıştı, Şiirleri fıravunlar üstüneydi. Ehramlar dilinden düş- mezdi. Bir gün, arkadaşlarından biri- nin İahireye gideteğini” Kabör aldı. — Seni tebrik ederim, dedi, istiyo- ana bir mumya getirir mi- n, — Getireyim. Bir sene sonra ahbabı gel- di, Şair sordu: Hani mumya? — Aşağıda, Şair aşağı indi ve mumyanın karşısında ağzı bir karış açık kal- dı: — Bu ölmüş ayol!.. TERAKKİ v7 ankayı > soyan hırsız bir avukat istedi. Avukat hapisha- neye geldi, hırsızı ağırttı, arşıld- Bankayı soyan: — Tanıdın de- gil mi? dedi. yir- mi beş sene evve, aktardan çikolata idi man avukatlığımı > siz —Evet. Benim de o ilk müdafaamdı. İşe yeni başlamış- mi, — Ben de. Biraz düşündü : — Yirmi beş se- neden li beri terakki etmişsiniz!. kişilik sofra hazır... Amma davetiyeleri gönderip göndermediğimi bilmiyorum !.. Babası (o oğluna sordu : — Sınıfta kaçın- cısın ? — Yirmi altıncı. — Sınıfta kişisiniz ? — Yirmi altı. kaç Bir kaç gün son- ra babası oğluna sordu : — Sınıfta kaçın- cısın ? — Yirmi yedin- — Nasıl: olur yirmi altı kişi de- gil misiniz? — Hayır, mekte- be yeni bir talebe daha geldi Bu yollar bana uzak TUZAK Hep bu yalana kandım geleceksin sandım Beklemekten Ben Kı bana bii Kurdun bana bir tuzak (o VASFİ a Para — İşe hem en son geliyorsun, Seni rahatsız ediyorum hem de ilkönce giden sen olu- yorsun. — Sabah akşam geç kalma- mak için... — Neye bu saatte geliyorsun? — S:bah kahvaltısına... Vasiyet Damad geline tembih ediyor, birçok şeyler istiyordu. aynana kızına sokuldu: , < Damadın her istediğine sab- redecek misin? — Merak etme anne, isteyip istiyeceği bunlardır. Bir kere ni- kıyılsın, istedikleri o vasiyet yerini tutar... — Arab olduğumu neremden anladıniz? — Sesinizde! MATEM Bayan mağazaya girdi: — Bir matem şap- kası istiyorum. beyi bir tecrübe edi- nizl.. Dedikodu Bir salonda. İki bayan, karşıda oturan ba- yandan ötürü atıp tutuyorlar: — Ne rezalet... Böyle bir ka- mu? d —Ya görüştüğü insanlar... — Onların hepsini tanırım, — Ben de... KAYNANA Kaynanayı sevme- mek her kızda huy oldu. Öylesine huy oldu ki, daha evlenmeden kocalarının anasını sevmiyenler pek çok. dur. Iki kız arasında cereyan eden şu ko- nuşmayı dinleyiniz. — Bu gece rüyam- da kaynanamı öl. değil mi. İyi amma sen henüz daha evli de- ğilsin ki — Olsun, gene de de sevindiml.. Kocanız mı öldü? — Hayır o kayna- nam öldü müş gördüm, ' tuhaf il mi? Sarhoş olub geç yatanın bali!, amma, kusura bakma. Bana ku- Arkadaşına sorda: — Neye Ahmede selâm vermedin? — Dargınım. — Sebebi? — Bana geçen gün bunak enai dedi. — Haksızlık etmiş, Henüz gençsin. Bu- nak enai olman için daha on onbeş sene lözım!.. — Sizi boyuna rahatsız izin verseniz de gezmeğe gitsem.. 1 Nisan 1935 — Kırmızı balıklarınız dünyada kavanozlarının .yolunu — bulamıya- caklar... —————— La Fontaine her sabah pişmiş bir elma yerdi. Bir gün elmasını masasının üs- tüne bıraktı, kütüphaneye girdi. Bu sırada bir dostu geldi. Elmayı gördü, yedi. La Fontaine masanın üstünde elmayı bulamayınca işi anladı, dedi ki: — Eyvah!.. Bu masanın üstün- deki elmayı kim yedi? — Ben yemedim. — İsabet, — Neden? — Bu elmanın içine, fareleri öldürmek için, zehir koymuştum. — Zehir mi?.. Eyvahlar olsun, zehirlendim?.. La Fontaine güldü: — Merak etme, dedi. Elmayı kimin yediği anlaşıldı!.. 0) tmiyeyim diye bana BİLMECE ak Refete- Bakma bizde kılık, kıyafete hiç; Görünüşte cılız, bucur cüceyiz; Ne mektebe gittik, ne medreseye; Anadan, babadan kör hocayız! Dilimiz bilner Cibril, Süleyman; Ebced gibi kalır yanında divan; Bulunmaz üstünü, esresi filân; Yazılara sığmaz çetin heceyiz!| Sokmaya kalkışma boşuna yola; Bizde sapkınlıkla akıl kol kola; Çıkar yol bulduysan sör, uğur ola; İpe, sapa gelmez zır deliceyiz! Neler, neler var bilsen gönlümüzde? Bir yer tutamazken sen gönlümüzde Güneş yaratan kara geceyiz! Hayır... Ne kör hoca, bucur cüceyiz; Ne okunmaz hece, ne de geceyiz; Ne kabından zır deliceyiz; Biz... Gönül şairi bir bilmeceyiz!... Hüseyin Rifat Topuz Ha Bayram günü, hiç tanımadığı bir yere girip saçlarını kestirdi. esabı gördü, çıkarken çırak usulca mırıldandı: — Bayram bahşişi yok mu? — Eğer verecek olsaydim, her zamnki berberime girer, bura- im! ya gelmezdim ta sa, ve dilsi; diye kendini tanıtıp dilenen bir dilenci idi. Şaşırmıştı. Acaba yanlış mı görüyordu, dikkatle baktı. Evet, o idi. Sordu: | — Hanı sen sağır pi İh ÇA ve dilsizdin. dil — Haftada birgün benim de dinlenmeğe hakkım yok mu?.. YU Kilim Ses Bir bayan şarkı söylüyordu Sustuktan sonra arkadaşına ib dı aşına; eğil mi, sesimi kı — | km e — Bir zaman benimle evlenmek istediniz, ben istemedim hatırlıyor musunuz? — Evet, Sizden kalan en iyi hatıra da budur,

Bu sayıdan diğer sayfalar: