19 Mayıs 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

19 Mayıs 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 9 19 Mayıs 1935 AKŞAM Tefrika No. 4 . Her akşam TACLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR, CEN iZiN OĞLU İSKENDER DER FAHREDDİN HREDDİN Tuli, (Han) ırmağının ğının başına geldiği : geldiği zaman, ölümden orkmayan uzun saçlı bir kızla karşılaştı.. Dağların kızı, arslanlarla Mogollarin yolunu kesmişti! Birinci kısım Oktay (Kin) imparatorlu- Si istilâ Rd tayın ordusu Kin il yayılmıştı. em bir kaç &Y içinde imparatorluğun (Şen- Si) havalisini baştan başa feth- etmişlerdi. Oktay, bu eyaletin merkezi o- lan (Fön Sinu)da konaklamıştı. i, Tuli bu Yazileyi kabul ederek, ordusile beraber yola çık- miştı, le sisi şimalden (Sarı- nl rpten yüksek dağlar mbar “(fan Konn) kalesile > Bu inde m ordusuna ge zi ir Kin zabiti, Tulinin yanında bu- lunuyordu. Tuli, otuz bin atlı ile (Şen-Si)- arla kar- Be Gözsldi Yolları bilmek ge ye Tali, ordusile (Song)ların tureile yüksek — dağları (Hu-Nan) sınırlarında ia in iki boyu yüksek dağlar- X çevrilmişti. ı Tuli, bu ırmağın başında, Ni gelmiyen bir engel ile Bigi ak- saçlı, iri boylu bir ya- ban | b yolumuzu kesti, İleriye Zidemi Dem erdi, Wi b yüzüne hay- zraklarınızı ne güne sak- Bellerinizde taşıdığı. Mz okları neden atmadın: v2? si Kılavuzlar — Hepsini yaptık.. hiç birisi, bü ai Eh iç birisi, Medi, mın vücuduna iş b “Ye cevap verdiler, mi ai le- rku bilmezdi.. Babası- nın sağlığında bile çok ker: . Genc bir kızın sırtını yere Veriredek gücünüz eri mı? Diye ağlı Atına bindi.. Kı- m peşine düştü.. (Han) nünden geçenleri birer birer ye- re devirmek için, yayını germişti. Tuli genc kıza seslendi: — Akıncılarıma neden yol ani n yol istemeden, ge- çip gitmeğe yeltendiler... Ben de yollarını kestim. n kimsin? Ölümden kork- maz mısın?. — Ben bu dağların bekçisi- yim... Ölüm benden kaçar... Tuli, genc kızın cesaretine hay- | ran olmuştu: Yere in de konuşalım.. Biz, uzaklardan gelen zararsız yol larız, Dedid. Dağların bekçisi LE madı., Gerili yayını taşın üctüne büyük bir kal la balık yi Belli ki bu kalabalığın işin ! Neri selip ii gidiyo: arip bir şek eşeniilir ce- vap verdi: z hanın oğulların- danım. Ortaasyadan geliyorum.. (Ton-Koan) kalesini Dilem büke- © » m, Dağların kızı dudağını rı pm — Acır: ana.. ve senin bu ben nelerin, — Ni Ee kalesi Kinliler- den başka bir zn eline dü- şemez. O kalenin surlarına var- per hepinizin ser kılıçtan ecek.. Birini önmiye- Seksiniz! — Bunu nerden biliyorsun?, > in gibi çok yiğitler, bu eyi elde etmek istediler.. Sa- döktü- ler ve başlarını bıraktılar, Siz de onlar gibi, ölmek mi istiyorsu- ? Tuli, bu kadar sert konuşan bu dağ kızının sırrını anlamak is- di: u dağlara nasıl hük- İm ça birden yü- mek İ rümek istersek, yolumuzu nasıl keseceksin? Diye sordu. Dağların kızı: — Biraz bekleyiniz.. şimdi si- 78, yolunuzu nasıl keseceğimi gös- erimi Tulinin iii ayrıl- dı.. ta ım tepesine . ve iki elini ağzına ink vahşi hayvanlar gibi ulumağa başladı. Yüksek kayanın dört çevresini birdenbire aslanlar kaplamıştı. Dağların sırtında göğremeğe baş- lıyan hayvanların korkunç sesle- ri, başta Tuli olduğu halde, bütün a arı püskürt- meli rı ve al bir hikâye Bavulum elimde, merdivenlerinden şkın iniyordum. nü dinlemiyerek kendi kafam ile apartımanın şaşkın min sözü- ti n yapılacak şimendifer için, mem- leketimize bir genç mühendis e mişti. Bu mühendis bay pek iyi ahbap olmuştuk. Bizim e ev- d tanbula davet etmişti. gün aklıma esince, yol çantamı yakalayıp eşi seli at- mıştım, Anam, bir az, ce- vap al falan dedise de kulak as- madım. Şimdi gençlere mik» olmak yakışırdı. Hemen Nedir o, lnel «diha- harekete geçmeli idi. l Il b | | Acid bir gece 1 den korkuyorumş gibi kapının zin- cirini tuttu. Sonra kapıdaki kü- mantosunu, şapkasını çıkarmış, bü- ütün güzelleşmişti. Fakat Ea o kadar durgunluk vardı n bu kadar müteessir- siniz? diye sormaktan kendimi menemedim. Neden ağlıyorsunuz? Benim bu sualim üzerine göz yaşları arttı. — a da onun için! diye cevap veri ayretle yüzüne bakıyordum. Neden korkabilirdi? Od di: dı. vakit kaybetmek? Asri gençler böyle köhneliklere ehemmiyet ver- meli miydi? Fakat ben mühendis bay Azmi- nin kapısını çalınca, karşısına bir hizmetçi kadın çıktı. Bay Azmi- nin beş on gün için dışarıya git- miş olduğunu söyleyince bende de deki para ile İstanbulda bir haf- ta bile oturamazdım! Böyle aklım fikrim perişan bir halde merdivenden çinerken, asansör sesi işittim, A: karı du, kapısı açıldı. Güzel kokular içinde lâtif bir kadın çıktı, Ben yol vermek için biraz geri çekil- dim. Kadın yüzüme bakmadan merdiven başındaki kapıya doğ- ru yürüdü. ntasının içind. anahtar arıyordu. Birdenbire hıç- hıçkırık için d sıçradı. Korkusundan kekeliye- rek: — Ne yapıyorsunuz orada? di- ye gi — Korkmayınız .. M venden iniyorum. Rahat bir nefes aldı, Fakat benim ar- tık merdivenden inecek halim kal- mamıştı. Kadının tatlı lâvanta okusu, güzel zi iy hali beni e. sanki mı «Kaj açmağa MR yakl İkinci defa olarak hıçkırdığını işi- tince yardım için yanına aştım. O da artık ii sy bulunuyordu. Benim teklifime: — Teşekkür ederim, diyerek içeri girdi. ve kapıyı kaj çarptı. Bunu genç kadın düşürmüş- tü. Eldiveni aldım, Sahibine ver- mek için kapıyı çaldım. İçeride bir hareket oldu. Sanki bir şey- meğe yetmişti.. Aslanlar kayala- arasından Le eği kenarına doğru Dağların kızı, Mezol ei nı daha fazla korkutmak iste- medi.. Tekrar ellerini ağzına gö- türdü.. ke sesile haykırmağa başlad Bu 4 sesi duyan aslanlar, ayakla- rından mıhlanmış gibi, birden ol- Irmağın başka bir ucundan Yi yakaya üşü- beli ya). | nüyor, kendi kendime gölüne ben çok korkarım. Ge- celeyin yalnız kalamam. seen iştüm. Dönüşte İnci bera- i. Fakat kalktığım zaman bu- lamadım onu. Zavallı inci... gözlerinden yaş dö- u gil anlamla, geldim: — İnci çocuğunuz Göz yaşları içinde ye ile üldü — Değil, köpeğim! dedi. — Merak etmeyin bulursunuz. bir ilân verirsi- Bu hiç aklıma gelmemişti... İyi dediniz... Fakat bu gece ne ya- pacağım? Derhal aklıma bir fikir geldi, k bu e otele gitme! küçük bir oda- Şeytmakürne tebessüm ede- i — - Kabil değil, dedi. Kocam gelebilir Durunuz yım, Saat on ikiye “kadar burada w labilirsiniz. radyo dinleriz. Saat onde apar- tım on ikiden sonraya dışarıda kal- a | HASAN DEPOSU: Ankara, AMR AŞAN 7 GIDA KUVVETİ HASAN FISTIK OZU YAĞI Zayıf ve cılız olanlara fazla k zayıf olanlarla vereme istidadı olanlara az za 2 fında kat'i tesirini gö: r yarlara çok büyük faydalar temin eder, İstanbul, Beyoğlu, Şişesi 75 or- el ta 125, büyük 200 kuruştur. Fikir Hareketleri MECMUASI'nın taşradaki bayilerine: Hareketleri mec n doğruya idare- hanesinden” “gönderileceği için taşra bayileri Akşam matbaası müdür! Jöğüne müracaat ede- ilirler. dum Belki yarın bu afacan kadı- nı yumuşatırım diye hülya edi- yordum. Tam bu sırada asansör kımıldandı. başladı. karı koca beni zemin EEE o garip halde görünce yüzüme bak- tılar. Çıktım. Asansöre bindiler, Bekledim, Tekrar asansöre bi- nip genç kadının kapısı önüne gek dim. Gözüme bir türlü uyku miyordu. Yerim çok rahatsızdı. Uzanamıyordum. ege arşı imden Aşağı doğru inmeğe Dışarıdan geç kalmış bir garip rüyalar içinden ken geçmiş bir halde iken sm tekrar harekete geldi. maz. s İN ikide siz de asan- | gene zemin katında buldum. Asam söre girersiniz. Benim kapının | şörün — açılınca mühendis e hizi öl Ei in © mu? : i i kl iz .N akit geldin?) Hiç olmaz mı? Saat o yil Şimdi. perte kadar beraber kaldıktan sonra nasıl olsa kendisini şatırım, anda kalırım diye ümid ediyordum. Tatlı tatlı yemek yedik. Radyo- da rumbalar, darbukalar dinle- dik. Birdenbire genç kadın sor- du: » .— Dans etmez misiniz? Bir parça bir şey bilirim amma dansı beceremem denir mi? Sa- londa dansa başladık. Göğsümde genç kadının hararetini hissettik- sıgeçti. Fakat genç kadın kendi- ni toplıyarak, sıçradı, uzaklaştı. — Yetişir! dedi. Saatoniki... Haydi bakalım, nöbete! O kadar kati söylüyordu ki mahut yol çantasını yakaladım. Son bir ümitle gözlerinin içine baktım. Niyetimi anladı. — Ne kadar m diyz rek güldü. Sonra ilâve et — Geceniz hayrolsu; Bana bir örtü ile sym de yastık verdi. Boynumu bükerek asan- g5rün içine girdim. Halimi e enin kapısını sak madın m — HM — Ben teyzeme bir oyun, et- tim. Ben on gün dışarıya gidiyo- rum, dedim. Kendisi evden çıka- maz, çok gril ia katta benim bir dostum » Şimdi başbaşa yaşayacağız. İşi anladım. Demek o genç ka- dın bizim mühendis bay Azminin dostu idi! O kadar bozulmuş- Azmi halimde bir fevkalâdelik olduğunu anladı. — Sizde ii ger var, dedi. — Evet, sinirlerimden hasta- yım, onun için İstanbula tedaviye geldim. Bana bir doktor tavsiye eder misiniz? ürüz, bakalım, > maatteessüf ikinci kata alamı yok. Hem doğrusu yel Kl bir adamım. Sen teyze- min yanında otur. Mühendis bay Azmi ikinci kata çıktı. n el çantamı, yakaladı- ğım giki, apartımandan fırladım. Bir daha kimseye görünmeden he- men memlekete kapağı attım b

Bu sayıdan diğer sayfalar: