20 Haziran 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

20 Haziran 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ge AKŞAM” Yazan: SULEYMAN KÂNI SARAY ve BABIÂLİNİN İÇYÜZÜ IRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur — Tefrika No. 505 Kazadan sonra cesed aranıyor, kurtulanlara yardım ediliyor. Bundan sonra kazazedelere el- bise tedariki düşünüldü. Japonların verdikleri yazlık kı- sa ve küçük esvaplar bu seçme uzun boylu adamların üstünde an- cak vücudların bele kadar kısmi- nı örtmeğe yetişiyordu. Türk ge- miciler bu kıyafetle köy sokak- iarında dolaşırken köylülerin yüz- Vesile si ou karışan tebessüm- ler görülüyi Müdür Makam mutaşarrıfına telgrafla kazadan hebar verdi. Mesafenin uzaklığı ve ada ile mutasarrıflık merkezi arasında pri sas epoleiisin tamamen düz olmamasi en mu | telgrafı ancak ayın de aldı. Mümkün olduğu hadar süratle * yetişen mutasarrıfın kâ- tibi ve muavini kazazedelere yardım teşviklerinde bulunmakla halkı boğulanlı Bu a arasında Seyis bilenler varsa da kazazedelerin Japonlarla konuşmaları, alm u, rile b mutasarrıf nezdine gönderdi; yaralıların torla- ra ihtiyacı olduğunu da ir- da ce- sedlerin aranılması için haberler uçuruldu. z Kaza mahallindeki kayalar sa- hilden 150-200 yarda kadar ya- ım iselerde sahil dik yarlar ve keskin kayalandan müteşekkil, de- nizin yü de mühlik ile kaplı bulunduğu için fırtına biraz sükünet bulmuşken bile bu araştırma en ei gemicileri yıldıracak bir Buna rağmen adla taharri- yatta bulunmaktan hiç çekinme- diler. oCesedler lundukça ip- lerle sahile çekiliyor; sırtlara yük- lenilerek keçi yollarından tepe- lere çıkarılıyordu. 3. e. YE e Tefrika No. 43 yi ALLAHA ISMARLADIK! Yazan ESAD MAHMUD KARAKURD Kamaranin kapisina doğru yü- rüdü. Hıçkırık seslerini duymu- dı, elleri m Sigarayı zor- la i, dumanlari içi- bardak sicak çay!... i.. hafif bir sa- ılık Kurtulanlar kobe hastanesinde tağını kurtulanlardan biri gör- üğünü İstanbula avdetinde söy- lemiştir. Bu darbenin ölümünü intaç et- tiği anlaşılan paşanın cesedini bulmak için sakafanderlerile dal gıçlar kullanıldı; fakat üniformasının setresi bulundu. Ohshima yardım komi- tesi namına şu ilânı vw Fahametlü şanın cesedini bulana mükâfat pü rak birto > 20 litre - alemi lecektir. 35 yaşlarında; boyu6 6 idam şişmanca; bıyıklı; sağ elinin a mağında bir yüzük.) Felâketin büyüklüğü karşısın- da Japon memuru Osman hi “Kendi arzularile çiğ işi bıra- kan Japon köylüleri yemiyor, iç- miyor, uyumuyor, araştırmalarda devam ediyorlardı. mi gösterdikleri Ertuğrul firka- ee ancak 69 kişi ş olmasına ve 13 kişi de ko çürümüş ve korkunç şekil almış tam cesedlerini veya paçalanmış âzasını gemisine aid tebizat ve eşyanın da denizden çıkarıl. masına hakiki gayretler sarfolu- rasgelirse (o sürüyüp ((oattıkları bugünlerde bu küçük ve fa- kir Japon adası ehalisinin ettik- leri fedakârlıklar ve denizle mü- seterdikleri lerin yi neşerettiği ri cadelede cesaret 400 kadar köylü günl d. | Türklerin hi ğı hut parçalanmış âzanın | niyet eserleridir. taaffüne aldırmıya- Hiyogoda bulunan Alman harp graştılar. gemisi Bini mutasarrıflıktan Süvari kaymakam Ali beyle baş- | gönder bir memuru hamilen Osman paşanın denizde yüzerken asın: yirminci günü Ohshima li- idi. , Burada bulunan mutasarrıf ile Japonların mevcudunu 650 ola- | müzakere neticesinde Türk za- bitlerile is altmış be- şini Kobeye nakletti. Ohshima adasında biribirini müteakip de- nizden aşi kema. olan cesedleri da ağır ağır ilerliyer... Gidi- yor... Gidiyoruz... sas pr e içinde... Telefon- ar iş luruyor... Polis, bek- çi, hafiye pan obalm dö- külmüş!. ir heyecan, bir gü- rültüdür dim İngiliz motör- botları ağlarını kurup üzerinde dolaşan aptal (örümcekler gibi, Boğazın iki tarafında şaş kın dönüp duruyorlar... «Babıâli» esrarengiz bir suret- te ortadan kaybolan ve saçlı, elâ gözlü bir kızı arıyor! Polis müdürünün ilsfdam ça- manlısı ile, fark emyiz etmek, techiz, | İıyo: üdür kı sea pere işlerile uğraşmak lâştan Hee ellerile makineyi üzere em i yalnız i imam alıyor: hafız Ali efend — Alo, ye” bir nefer kaldı, — Ben dahiliye nazırı!... Kobeye nakledilenler iptida — Buyurunuz efendimiz? orada hastaneye kalbedilen bir mabede yerleştirildiler, bahriye nezareti 0 haber alınca Yaey: misini Obahimaya gönderdi. Bu i ayın yirmi birinci günü Ohshimaya geldi, Bu geminin zebitleri ve rettebatı karaya çıktıkları akşam şiddetli bir fırtına kopmuştu. Ja- pon köylüleri fenerlerle bu gemi- cilere delâlet ve muavenette bu- Tundular. Okhshimada cesedlerin defni için lâzım gelen tertibat alın- mıştı. Fenerin doğu em ve 200 metre cenubunda 100 metre mu- rabbamda bir mi Cesedler an » kalka tabutlara konularak dikkat itina ile bu m iki kadem derinliğinde kazılan arlara fnediliyor, üzerleri toprakla kapanıp ediliyordu. (1) Evvelce başka bir noktaya gö- mülmüş olan esed de b raya nakledilmişti. Bu işle yüz Ja- pon amelesi uğraşıyordu. Bu kabristan denizden kolay- hkla farkedilecek bir mevkide- ir. Ş namına ayri- ca bir kabir yapılarak sol tarafına geminin süvarisi kaymakam Ali ve doktoru miralay ü beyler defnedilmiş, zabitlerin kabirleri üzerine ta lâvhalar dikilmiş, bu lâvhalara isimlerile rütb xeri ya- zılmıştır. Yeayama ik Ogemisinin muvasalatı üzerine yapılan ce; ze âyininde geminin li za- bitleri, mürettebatı ihtiramen saf bağlayıp durdular, Japon gemisi ” işler için burada kalmış olan efendi ile nefer Hayriyi - eylül 1890 da Kobeye götür. (0) Japon mutasarrıfın 23 eylül 1890 #arihli ranarn — Ne oldu, mu?.. — Müatteesiüt efendimiz, he- nüz bir neticeye desteres ola- madık!... bir iz buldunuz — Felâket, ne yapacağız!... üdrikim, buyurunuz, elimizden geleni ya- pıyoruz!. lim konuşabiliyor mu? — Hayır, telefon ettiler. He- Al e hayli derinmi türlü een gelemiyor kadın!.. Bütün ümidimiz onda... Bir Mn kuvvetli e ii ek de etmek imkânı hasıl olacak. Maamafih kayıkta üç ii E duklarını öğrendik... Şimdiki hal- de, bahriye zabitinin kızı kaçır. dığı m muhakkak... Fakat nereye mi niçin götürdü bunu tes- e Zabit hakkın- gösteriyor... O halde bu vakayı neden yapıyor, işin, bir aşk me selesi ile al İmasına ih- timal vermekten başl çare kak mıyor efendim!.. — Keşki öyle ai. mm dü > — elbise verildi. Ey- lâlün ördünde Bi da bem ra iltihak et undan sonra çıkan mii ba bu meydanlığa gömülmüş- Bunlar o derecede çürüyüp e bir halde bulunuyordu ki karaya alınmaları pek güç olu- yordu. Felâketin vukuu haberi Tokyo şehrinde umumi bir mate gibi karşılandı. Pek ziyade mütees- olan imparator Motsohito saray teşrifat müdürünü ve saray 2. “ doktorunu Kobeve göndermekle — Böyle*ümid ediyoruz efem imiz Ez — O halde niçin zabit, kız kar“ deşinin ği bu darbeyi in- diriyor. — Belki kadın bu işe mâni ok mağa çalıştı da, ondan!... — Evet, kabil!... Şimdi son veziyet nedir?. — Bir yandan taharriyat yapi” yor, bir yandan da kadının ko ge” er intizar edi — tanede kimi aalarmeliruii yorumuz? ci şube müdürü orada? Şimdi Cim bendeniz de gidiyo rum. — Kim bakiyor kadına!... ö He si“ Fransız polisleri hastanın başın- da dönüp duruyorlar... — Derhal şimdi siz de gidin, neticeyi bana telefonla bildi- rTin!,.. Ben geç vakite kadar bu" . İcap ederse gece de kalırım... — Başüstüne efendimiz! Telefon boğuk, karışık bir. gü rültü ile kapanıyor. pre Ayni gün... Kotra Karadeni- zin küçücük dalgaları ei ilerliyor... Saat üç... İzzet başi tuğun kenarına Yakar | izlerine bir battani lu sahillerinden mütemadiyen çi- çek ve çimen kokuları taşıyor... iy yandı, güverte- ye çıkmak istiyor.. ne yapalım yüzbaşıyı kaldıralım mı? — Sus!... Daha yavaş o Ulan!... Şimdi uyanacak!... Ak lah müstahakını versin.. uyuyans kadar ne çekti o biliyor 1 Beklesin biraz daha içeride ge bermedi ya... — la be!... — İsterse kıvransın kahbe!.. Yikkğeşii Se az duke yabanın kaltağ Gâvurca ler söyledi e adamcağız renkti rile mütemadiyen işaret edip du" rüyor yukarı bri diye!... — Ne vakit kalktı . — Beş, on eki W — Biraz daha a a mıy” dı sanki!... — Zaten uyuma değildi ki o!..- (Devamı var) emeli.) kalmıyarak Japon kırmızı ha$ cemiyetin e tedavisin? baklalar da ei 5 nesi kazazedelere hastane ittiha? olundu. Kırmızı haç cemiyeti” den gönderilen doktorlar ve ce" rahlar tarafından burada el di gelenlere ameliyat yapılıyor tedaviye pek büyük dikkatle sarfolunuyordu. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: