4 Ekim 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

4 Ekim 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Teşrinievvel 1935 Tefrika No. 142 TAOLARI ÇİĞNEYEN HÜKÜMDAR CENGiZİN O İSKENDER FAHREDDİN Akay ile Kırlaguç, Çagataydan gizli olarak, arslanlarla| dövüşüyorlardı. Akay elindeki hançeri arslanın ağzına saplamıştı. Mogol zabiti, Kırlaguçun ölümünü bekliyordu. yi Dlüm sırası anındır...İ,, Akay Pa Sürel hasmının gözünü korkutmak istiyordu. Aka- yı müthiş Ki lili ğe başlıyan sağ ağzından kö- iri saçılıyor. Kırlaguç, pie atılışlarından ve kendini alime ini uu dövüşteki incelikleri anlamağa ça- lişıyordu. Akay birdenbire hançerini sal- saldır: ladı ve üzerine ıran aslanın ağzına daya İşte bu vuruş, en kesti irme yoli- le vahşi hayvanları bile bir anda yere devirebilirdi. zından çekmiyordu. A: bir müddet debreşti. Debreştikçe ve bacakları Artık yerde yatan ii sesi meri y kolunu yavaşça aslanın zindan lip çıkarmıştı. Cüda kendi kendine: — Canavar gi ibi bir Diye söylenirken, ri iii seslendi: — Şimdi sıra Kı rlaguçundur. Akay yorgun bir tavırla geri- ye çekildi ve ai bir ağaca da- e i Dağların kızı oldukça yorul muştu Hz hızlı soluyarak, kolunu ©- ğuşturuyordu. Kırlaguç meydana çıktı ve yük- sek bir sesle haykırdı: en de hazırım. Haydi, as- Tanı Bayağı. çıkarınız Demir kafesin banda duran nöbetçi, parmaklığın sürgüsünü çekti, İkinci aslan, gökten düşen bir yıldırım gibi m Aslanın bird: za gok acıktığı beliydi. same V vüşünde ölen deli- Mp mpi eğil, Çaga- tay aslan dövüşünü çoktan yasak etmişti. i Bu yasağa karşı bile, gizli gizli öşenler bulunurdu. Çagatay sarayındaki eri işmana ı bir si kullanırdı. ve bunları ancak ni erdi. ehir içinde bir kaç zengin evin- Şehir içinde lir dan yi İstanbul, eyni Başal z banlarıydı m eler li). 1, Soçi Ce ene mite ii dostları lez NA e re im zavallı adayı i tayın dos! rı türkçe sözlü eser- 5 a alnız on- g 2 2030 Badye caz ve tango dağlar, sarsıntıla; ler, : i ların aslan beslemesini hoş görür | 21:35'Son haberler - Bonalar, 2. 56 | bekliyo ve a içinde betin kete Bayan Babikyan, o refakati 1,10 Paker ii tu. Vahşi mi Eg şehir dı- da terbiye ederi Erlas, kendisine gri sandığı lele birkaç dakika sonra ölümle bit: vi ei dövüşünü he- yecanla bekliy. Cüdanın bei ya sapsa- rı olmuştu. di kendine: i yasi iline gelmesey- dik... Kırlaguç aslana yenilirse, ben yabancı illerde tek başıma ka- lacağım., Diyordu. K h ini çek mişti. Aslan, meydanda duran de- likanlıyı gör rdi.. üzerine atıldı.. fakat, Kırlaguç yerinden kıpırda- madı. Aslan al ileriye doğru koştu.. sonra tekrar döndü.. durdu ve u- zakta rai girkadliy bakarak kökremeğe başladı. Aslanlar, cansız ve hareketsiz duran şeylere sa dırmazlar, reyi iç bunu biliyordu. O, han- YUM 4 saplamak için iii kolluyo rlas bıyık alı gülerek mi- rıldandı: — Ben onun yerinde olsam, son nefesimde bir kere daha karı- n boynuna sarılırdım. Hele şu herife bakın... Ölürken bile karı- sının yüzüne bakmıyor. Kırlaguç aslanın üzerine atılma- ğa hazırlanmıştı. meydanında sanki iki yıldırım biribirile çarpışıyor gibi. ikisinin ağzından da ateş ve köpük saçılıyordu. Erlas kendini tutamadı: — İşte şimdi yere yuvarlana- cak... Geberecek. Diye bağırdı. Cüda, Mağol zabitinin yanına sokuldu: Aslan geberecek, değil mi? siz ER gerebeceğini ne ği biliyorsunu: Erlas el verdi: —— Kocan geberecek, a buda- la... açarak cevap (Arkası var) Radyo aaa 4 vim teşrin Cu: Istanbul, 18 Dans musikisi Göle 19 usiki EN 19,45 Ege caz, 20, rine, 20.50 real, a İyo caz ve tango orkestraları, 21, 5 Son haberler - Borsalar, 21,50 Ma- halk musikisi, bayan Aleksandr May- pe mel Bükreş, 13-1 ve duyum servi- i. 8 Radyo oylara 19.20 Konse 21 Donizettinin imi m (Plâk ii “23, 5 Almanca ve fransızca duyumlar. V 1800 Eynal kemin kon seri, |9 Orkestra konseri, 19,30 Muhtelif, 19,45 Plâk, 21 Hafif ünik, 22,05 Sen- fonik konser, 23,20 D. Budapeşte, 18,31 müziği, 19 kılı sözler yayım, 30 d'Albertin «Ti- mp operası, (İstirahatlerde: 22,05 plâk, 20, 30 Verdi Orhello> operasını röle, 23,30 Plâk, 7348 Rusça duyum 5 m Gomartsi li e a Mi AKŞAM Santorin adası (Baş tarafı 7 inci sahifede) Küçük kaldırım era döşen- yol ta- çekerek önd Ful — Bağlarımız var; şarap yapa” rız. Zaten ar en mühim ti- careti şaraptı — Ba Ee nerde? Ben gine b il — Şehrin arkasında vadiler ve bağlar vardır. — Adanın şu sağ cephesinde, bir vapur bir takım topraklar yük- lüyor. Onlar nedir?. — Buranın diğer bir ticareti; çok para eden bir toprakmış. Fa- kat nedir bilmiyorum ısır püskülü Yenzindeki saçla- rını okşayarak küçük eşeğinin sır- tında sallanan bir madama tercü- manlık teklif eden bir delikanlı emen e n yetişti ve iyi- ce bir fransızca ile: — Ben erkal; dedi; o cuk bilmez. Şu yüklenen t all lar balçık yahut kildir. Onların bir nevile çimento ve diğerile fağfu- | — Bütün ER ahalisi ne ka- dardır? 'Thera şehrinden başka on köy vardır; tekmil ahali ön altı bin kişidir. altı İskenderiye Fransız lisesinde tahsil ettikten sonra ine ba- basile beraber buraya gelmiş olan genç Rum artık Vi bırakmadı; ei ravyı gezdirdi; Tatavlalı bir fotoğrafçıya, Arnavutköylü bir kahveciye götürdü; e türkçe konuşuyorlar timizden hasretle Balli otel, Nihayet şehrin en güzel ve en ye- ni oteline gittik. Tatlı şaraplar iç- t n götürerek: «Ah İstanbul, dedi, acaba onu bir daha görecek miyim?!» o Sonra, 1 Bi 3 © ey” o “$ RG 5 p 5 plaji e g m aldılar; sevgi ile dolu birçok şeyler söylediler. ver Akşam; vapurumuz bu yanar ağları diyarından, bu alev ve tu- fan ucubesinden yavaş yav: öküyor, si- yah topraklarla kayalara geçici tie can ve renk veriyor. Güvertede çalan orkestranın şen marşları mu. hitin yalnızlığını ve garipliğini da- ha österiyor. Bilmem neden, hepimiz mütees- siriz, hepimiz susuyoruz ve tabia- tin bu felâketzede parçalarını yak- laşan geceye bırakırken onlara aci- hiş anemi gibi karanlıklarda i Her akşam | bir hikâye vu Onlar için köşkün büyük bahçe- li küçük dairesini hazırlamışlardı. Yeni gelin ve güvey bura başa, > bir yerde yaşıyabile- cekle: ez dadı âdeta acı bir kıs- kançlıkla sevdiği Bedianın gözle- rinin Mi bakarak: m, mi; deli” ben içeride Li, EE yatak yaptım, istersen işini burada, Belki bir şey lâ- zım olu: Bedin e cevap verdi: şekkür ederim, Fakat sen rahatsız V Ee et, Bize hiç bir şey is ım değ gi tadi, mütereddid, mut- laka o gece yeni gelin güveyin kü- çük dairesinden çıkmak istemiyor- du. Nihad ihtiyar kadından bir evvel kurtulmak için kizla omuzlarından tuttu, yüzünü kapı- ya doğru çevirdi: — Haydi dadı, arş! dedi. Artık git rahatına bak. İhtiyar kadın lerini çık- tı. Galiba çıkarken ana © gönteri- bunları duyacak kulak yoktu. had mev isi ile ilk zi yak > imanın h sı işinde lâf olsun e sordu: cenin der Zifaf gecesi iu u içinde, yl üyeler, Mine şaşırmış. gibiydiler. Bedia — Yalmız korkacağız! dedi. B nu söyirken Nihadin kendisini Li ları içine alarak muhafaza etmesi- ni istiyordu, Fakat Nihad kapıya doğru dönmüş, bir şey dinler gi- biydi. Seslendi: — Kim 0? imse cevap vermiyordu, Bedia yavaş sesle: — Senin dostlarından biri ola- ak. Köşkte dansı bırakmış, sana azizlik etmek için buraya gelmiş olacak, dedi. Fakat kapıya yumuşak bir şey sürülüyor gibi bir ses geliyordu. edia anladı: — Ha! Benim «Âteş» dedi. Bak bizi tebrike gelmiş! Aç, kuzum Nihad, Ateşi içeri alalım. mu, Kocaman, azgın bir kurd köpeği siçrayarak Bediaya koştu. Ayağa kalkarak genç kıza sarıldı. Bedia tatlı lâkırdılarla köpeği okşuyor, seviyordu. — Sen burada bizimle kal, A- teş... diyordu. Sana şuracıkta bir yatak yaparım... Bizi beklersin olmaz mı? ği yatak odasının dışında halının üstünde bir yer yaptılar. yim ge a ığım, seni ömrümde Be kadar güzel görmedim, diyor- Bedia mesud bir tebessümle rise duyuldu. Kapıyı vuruyor, içeri k isti- yordu. Nihad bu iş, sıkıldı. Bedia: — İçeri alalım, bari, dedi, B nim odamda yatmağa ii Nihad: — Dışarıya bahçeye çıkarsak olacak | nasıl olur? diye sordu. — Kabil değil, öyl — Sahife $ S bütün köşktekileri başımıza top- lar! Nihad içini çekti. Ses çıki tağın ayak ucunda yer gösterdi ve yatırdı.. ©; saye meşgul iken Nihad soyu aşladı. Bedia bu ilk teklisizlik başlangıcından kızar- al tekrar biribirlerine sanki yabancı yapıyordu. Nihad işi samimiyete dökmek için: — Haydi .bakalım, dedi, han gimiz daha çabuk yatağa girece- giz!, Bedia banyo salonuna geçti, So- Ta re ti Nis hada iş rdı, Nihad gene buz gibi kesildi. Be- dia e hafaza ediyor! dedi. — Canım bana alışık değil mi? © Şimdiye kadar onun yanında yüz kere öpüştük! — a,.. Hiç bu geceki gibi yatağa gelmemiştin ya... Bedia yataktan fırlamış, Ateşi teskin etmeğe çalışıyordu. Nihad: — Böyle olmıyacak, şunu bağlı di. Mutfağa gittiler. Kalın bir ip yoktu. İpleri ekleyip birleştirdiler, kalın bir ip yaptılar. Bunu Ati li geçirdiler. Sonra köpeği ip pencerenin tokmağına bağladılar, Ateş bu muameleden hiç memnun görünmüyor, fakat ses de çıkarmıyordu. Bedia yatağa girdi. Nihad yan- görünce yataktan dışarı atladı. Ka- 7. koştu. Ateş arkasından kova- ıyordu. Nihad kapıyı zor kapaya- bildi. Bedia şaşkın bir halde yataktan tekrar kalktı, Bir taraftan Ateşi azarlıyor, bir taraftan kapıyı aç mağa çalışıyordu. Fakat o Nihai gi köpeğin korkusundan kapıya ya- pışmış, açılmasına meydan bırak- mıyordu. Ters, ile e sesle: — Bara bak yavrum, dedi, Sen sevgili küçeğinle biir “güle otur. Ben otele gidiyorum. İstersen ya rın Ertesi günü acaba otele gitti mi gitmedi mi? Burasını bilmiyorum ben de. Ne yaptı acaba?. İ Hi

Bu sayıdan diğer sayfalar: