7 Ekim 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

7 Ekim 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ME AKŞAM Fenerbahçe -Güneş muh- > teliti Leviskiyi 4- Öyendi ulgar Leviski takımı, dün Fe- nerbahçe stadında ikinci maçı Fe- dında ei İmei evvel tam sahanın ortasında, Atatürkün heykelinin Ti gazetecilere mahsus bir yer pa ei çiya her tarafı takib ediyorlar ve yazmakta bir kısmı görülebilir. Hele maçın heyecanlı dakikalarında seyirciler ayağa kaltığı zaman sahanın bir kısmını görebilmek için mutlaka ayakta dürmak Sağ Fener- bahçe stadyom idaresinin gazete- cileri kasten bu yere attığını zan- netmiyoruz ve bü manasız po de- umuyoruz. anan sahaların gets vi zor! Sini ik değil, kolaylık gi meleri kendi menfaatleri kataliz Gm saat dörtte başladı. Ha- m B. Nuri idi. Karışık takımı mızın kadrosu şu idi. Necdet Farak Cavad Lürfü (G.S.) M. Reşad Niyazi > Rasih Naci Fikret merkez muavinyerin- de Gill Lütfü oynayordu Oyun başlar başlamaz karışık ta- kımımız ağır basmağa başladı. Ar- ka arkaya golle neticelenebilecek üç akın yaptık, top, Bulgar Kalesi dibinde muhacimlerimizin a; © na düştüğü halde, bundan istifa- de edemedik. akikada kalemiz bir gol tehlikesi atlattı. Bulgarlar mer- bücum yaptılar. açığı çok akika sıkı kti. Top, kalemize girerken ka- — leci Nece sıkı bir yumrukla to- pu uzaklaştırdı. On beşinci dakikada sol iç Na- ciden yerinde bir pas alan Rasihin sıkı bir şütü, kalenin yan direğine Fikretten v bir pas alan Rasi- — hin sıkı b gülü, gene yandan a- yaptık. Top Şabandan © Niyi akın ile Mn yk bi Bulg; ar soliçinin sıkı bir şütü kaleci Nec- detin elinde eri e, 35 inci dakikada Şaban Naci- den aldığı bir pasla ikinci golümü- zü yaptı Fikretin sıkı bir şütü de ei ei il iti el Gİ zi dakika —— det girdi ve ilk ri 2-0lehi- mize bitti, Ikinel haftayım İkinci kaftayımda Mehmed Re- şadın yerine Güneşli Reşad girdi. Bu devre de yine akınlarımızla başladı. Yedinci iliş kre bir akın yaptık, Fikret rek Naciye verdi. b ie Naci- cü e yen ürk sıkıştırıyor, Bulgar kalesi, iki dakika içinde üç gol tehlikesi atlattı. erir arasıra yep akınlar müdafaam! yordü. siya inci dakika Niyazi, en fes bir çalım ile Bulgar müdafiini atlattıktan sonra çok yakından sıkı bir şüt çekti. Bulgar kalecisi topu kornere atmak suretile muhakkak bir gole mani oldu. Devrenin ortalarına doğru, Bul garlar hâkimiyeti ele aldılar. Ar- rkaya kalemize akmağa baş- ladılar. Fakat Bulgar muhacimle- rinin beceriksizliği, çok uzaktan şüt çekmek sevdasına düşmeleri, Yaba Medelin uk Lan güzel oyunu gol yapmalarına mani Muhacimlerimizin Şaban müs- tesna Dini üzere e v sür- mekten üşenmeleri şmeleri Bulgarlar an ii diya bü yükü müdafaamıza tiyordu, 40 ihcı dakikada hâkem B. Nuri kendisine tahkiriâmiz işa- retler yapan Bulgar sol müdafiini oyündan çıkardı. 41 inci dakikada Bulgarlar ce za çizgisi dahilinde topu Necdete çelm taktılar, Hâkem bu harketi penaltı ile Gözlemi Necdetin siki bir şütü bize dör- düncü golü “ka: ları ve maç 4-0 galibiyetimizle bitti. Takımımız galip gelmekle bera- ber, beklenilen oyunu oynayama- mıştır, Leviski takımında yalniz leci ve müdafiler iyidir, 7 Teşrinievvel 1935 Max Bear : ne diyor? Joe Loius beni namuskârane bir surette yendi İki hafta evvel Nevyorkta ya- pılan müsabakada zenci Joe Loüise nakavutla ük eski boks şampiyonu Max Bear lübiyetinin sebepleri Amerika gazetelerinde bir makale yazmıştir, Eski şampiyon açıktan açığa yenildiğini itiraf ederek di- yor ki: 1 iki İl bir şampiyonun glübi e ve pek nadir bir şeydir. enlik onuru, zenci Eceli Ti çok meşru ve dü- rüst bir surette yendiğini ve bana çok acı bir ders verdiğini itirafa sevk ediyor, Boksörlük hayatımda, hiç bir Louwisin müthiş yumrukları altında olduğu kadar hiç bir zaman kırılmak teh- likesi geçirmemişlerdir. Ne sukutu hayal! Louis o kadar re serdi ki, doğru Kendi kendimizi aldatmı- yalım. Rakibim, tahayyül ve ta- vwur ettiğimden daha a bir beliğ Büyük bir yön olmak için bütün Si ağ dir. .Maamafih şunu mâktan başka bir şey yapm Bu ahmakça hareketimin cezası belki de boksörlük hayatıma bir nihayet verecek olan dünkü Tezi- lâne mağlübiyetim oldu. Ben h BeLimd gimi sanıyordum. Fakat ilk ravünd aşlamaz anladım ki vücu- dum bir gölgeden başka bir şey değil, smıma mütema- yordum. Halbuki, 2 dale leri min aksine oldu. Rakibim yıldı- rım şüratile hakkımdan gelerek bana müthiş yumrukları altında nefes aldırmadı. Joe Löuis gerek kuvvet, gerek hiz, gerek isabet ve ataklık ba- kımindan beni yendi. Daha ilk ravundda yenilmiştim, En iyi dev- re, benim için ikinci ravund oldu. Bu itirafımı bitirmezden evvel EE birkaç söz söylemek is- Mei Joe! Beni namuskâra- ne yendin. Parlak bir istikbalin vardır. Zira vi Şim. | ki beşeriyet bütün bütün aiz | iyor, Herkes yalnız kendi | diklerini « yol i i YASEMİNLER ARASINDA Kendisini — rehavetten kurtaran mektup harp- te tanışmış ee bir Fransız ih- tiyat zabitindendi. leri önünde yaralı bi edilen bu zabit hayatını Nahide borçlu biliyordu. iki genç insan- sürükleyen kan selinin deh- şetleri ında sıkı bir dostluk rabitasile bağlanmışlar, zabiti Alfröde Didime ona, harp ittikten sonra, sağ kalırsa, Afri- kaya seyahat ederek hürta ağaç- ları memleketini gezmek istedi- pe İsem am m d ında “ mektup bi hasıl Sine an Nahi- din Tunusa seyahat kararını ver- mesine —— olmuştu. Alfröde Didime — in saa- detlerini ee , şarkın güzel- liklerine azla bildiri- sir ide Frek - yi sl bah- vakit, pi ne- şesi kocaman bir dalga gibi ruhu ar. Frek - el - luz bahçeyi çok sever. Bahçe içinde küçük bir evde ya- Bütün Tunus onun aşkın- an ölüyor.» Nahid dostumu coşturan bu gü- bir hülya ile karşılıyor- ismi ta- şıyan arap kadını onun içinde de uzakta ve merak lekesi Frek - el - luz kimdi? Artık Nahidin ruhu kendisini bir atalet çemberi içinde sıyrılıp çıkmıştı. İhtimi kararsızlığın içine dü- Fakat buna vakit vardı. Daha evvel birçok ümüdler boşa çıkmak, birçak yemli sukut etmek icap ede ik Nahid yol arkadaşlarının ii gü rlerine liler. yorladı. Hepsi, dünya- nın en mühim şeyi imiş gibi, sırf kendi benliklerini İcüve siri başına gelmiş is. şeyler umu- runda bile olmuyor. Bu âdeta bir sergi, Bu ad lar kim bilir nerelerden ii lar, kim bilir nerelere gidiyorlar. Hepsi, göklere doğru bir bayrak kaldırmış. Bayrağın üzerinde yal nız bir kelime yazılı: Bej Ben varım, sen yoksun, , Öteki bu hodgâmlik bayrağını takip edere! yürüyorlar. Nahid, hiç bir şey söylemeden, cenunba doğru kendisile ni yuvarlanıp giden ve ka- dınlara bakıyordu. ompartimanında bir 'se simsar vardı, esör vardı, zelce bir kız vardı, şişman bir zi bir muhterem mebus, emlâk sahibi bir adam, bir de papas vardı. Şişman kadın papasla' ko “ğe nUŞU- Simsar, profesör, mebus mlâk sahibi, güzelce kız ke: di eli sohbete dalmışlardı. reye gittiğini sordu, ismini söy- led: — İsmim Ambrogio Percallidir. Arluâ ve oğulları firmasını tem- sil ediyörum. Bekârim, Otuz iki yaşındayım. Ömrüm hep seyahat- te geçer. Biraz sonra Loletta ona küçük ismile: or çile Ge hitap etiğe LN 1, O di e lk: kadar ileri varıyordu. şte pimendiferde, e sınıf böyle lardı. Muhavere yalnız ben!. Ben!;. Ben!. lerin bir çarpışmasın- dan ibaret kalıyordu, lerine, iztiraplarına alâkada mek için ve iki aralarındâ bir mü- sabaka va endi! ina bir veşin içinde- bir sima iktisap eder. İhtimalki trenin salıntısı, ihtimalki demir- lerin gürültüsü, ihtimalki uzun ve muttarid yi ine arı içleri- gizli maceralarını biribirlerine an- latan bu adamlar belki de biri- hiç görmiyecek- w sapa bir ya otu- bir ayl a göçme son- ra, biribirlerinin yüzlerine bakma- ğa ve içlerini dökmeğe başlıyor- lar, Mânevi çıplaklık onları korkutmuyor, Bu gevezeliğe biraz sonra bütün vagon iştirâk ediyor. O zaman ben! lerin dansı baş- yle- xünde bir bağı vardı, nişırlar. Fakat şimendiferde, birinci si- nıf bir kompartimanda bir Lo- letta ile bir Ambrogio anlaşmağa başladıkları aman, yapayalnız değilseler, öteki yolcuların da işe karıştıklarını görürler, o Çünkü hepsi bu ebedi ko yada aktör olmak iddiasındadırlar, Loletta yalnız sinyor Arabro- giöya bakmakla iktifa etmiyordu.. Ötekilerine 'de bakıyor ve gülü- yordu. a Bütün dünyahin Lolettaları da hemen hemen hep böyle yaparlar. Buna en iptida kızan yam rem mn 2 Genç kıza rt gibi İli var, dedi. Siz pek afacan, kurnaz bir şey olacaksınız! ükürt gibi gözler tabiri profesörün hoşuna gitmedi. Bu teşbihin bağlara musallat haşe- ratı aklına getirdiğini söyledi. Her- kes güldü. Şişman enne ile papas ile, Papas ta gülmüştü. Çünkü Şen da cennettekinden başka'ye:

Bu sayıdan diğer sayfalar: