20 Aralık 1935 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

20 Aralık 1935 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

20 Kânunuevvel 1935 15 aylık çocuklarını dayaktan ölüm haline getiren bir ana ve baba |, Zavallı yavruyu kalın iplerle de karyolaya > ara Me sında tek başına ormanlar içinde yedi gün aç ve sefil bırakılan yedi yaşında bir kızcağızın korkunç ve yürekler parçalayıcı macera- sından behsetmiştik. Son posta ile gelen Fransız ga- zeteleri de bir ana babanın buna benzer bir vahşet ve insafsızlığın- dan bahsediyorlar, Hadiseyi kısa- ca anlatalım Marcel Dumönt namında 22 ya» şında bir sigortacı simsarı Marlen Durand namında 20 yaşında bir ve bu daktiloyu metres münasebetten bir çocukları dün- yaya gelmiştir. Bu iki genç Parisin çam tel- lerinden birinde kiraladıkları bir odada r. İki genç her ak- şam, otelden çıkıp gitmekte ve ancak sabaha 1 oda! nı kilidlemişlerdir. den acı acı iniltiler gelmeğe baş- , Otelin müşterileri, bu iniltileri otelciye haber vermişler ve ne olduğunu anlamak için ka- Pıyı açarak odaya girmişlerdir. Otekci ile otel müşterileri, çok feci bir e karşısında bulun- lerin açtığı ve hergün yediği da- yaklardan mütevellid bereler için- e idi. “ Otelci bu müdhiş manzarayı gö- Marcel ve Madlen rünce derhal karakola ei ver- miştir. Polis komiseri ote rek kızcağızın ana ve zda insafsızlık ve vahşetinden mü vellid bu feci vaziyetini görünce, kızı derhal hastaneye göndermiş, otelde bekliyerek sinemadan gü- lüşerek dönen insafsiz babayı tevkif etmiştir, Doktorlar tarafından yapılan muyane neticesinde, küçü: ğızın vü i yaralar ve be- 1Zca- relerin dayak eseri olduğu-anla- şılmıştır. Kızın yaşaması ihtimali çok zayıftır. aylığı 1000 kuruştu AKŞAM Sahife 9 Her akya br kiki | çi iye > Meziyet biribirinin mamen zıttı iki kadındılar. ai evin dördüncü katın- 'da bir arada yaşarsa mutlaka ta- biatleri böyle ETS zıttı olma- lıdır. Çünkü düşünceli ve evden çıkmaz bir kadın olan Naciye ile hayalât e yaşıyan, düşünce- siz ilan birbirlerini tamamlı- yorlar, ibi buluşunca tam bir ka- dın oluyorlardı. Hamdi de Meziyetin bir ateş parçası olduğunu söylüyordu. ve at nç kadın daha bu Hi me farkında değildiler, Bu sabah, Meziyet erkenden kalkmış, telâş içinde, çırpınıp du- ruyordu. el yarı gtr za- rif iyor, er onu epin uğraşıyor- lee şikâyet ediyordu: — Aman Naciye, hâlâ dolabım- da bana bir kemer bulamadın! Saç maşası kızmış olacak. Sabah- leyin bu kadar erken de işe git- mek çekilir mi ya? Naciye hiç ses çıkarmadan, ar kadaşının şikâyetlerine ehemmi yet vermeden ona yardım li ten geri kalmıyordu. Bir taraftan a kaynıyan çay suyuna kulak ve ii Fakat Meziyet çayı enine kadar geç kalmış- 1. Bir fırtına gibi merdivenlerden aşağı ko: ağla işine gitti. aynı şiddet ve süratle e inin m gir- mişti. Meziyetin nazarında Ham- di şimdiye kadar tanımış ve sev- miş oldukları erkeklere benzer bir erkekti. Bunlarla tanışılır, gez- meğe gidilir, bir akşam üzeri, yı gezmeden dönerken, ya sinemada oyun seyredilirken, uyuşulur. Fa- kat ilk sevişme ayı geçtiken son- ra da Hamdi, öteki erkekler gibi, bir bahane bulup uzaklaşmamış- tı, smer çehresinde muntazam beyaz eş mieydina ya mi bir ak- Adres tebdili için yirmi şam ziyeti ziyarete siyer ae Aa ri Nida e e lay m 24 — Kasım 49 Va. 554 732 122 )ASI 1648 ui likeküne: Bapaik even iç Acımusluk Sok. gf İ 13 Nm. na da alışmıştı. Nasıl er ye- şil örtüsüne, minderin kırmızı ka- difesine alışmışsa oNaciyenin de elleri karnının üstünde, balkonun penceresine dayanmış bir halde etrafı seyretmesine o kadar alış- mıştı, Şaka için... Bir bahane bulup Naciyeyi w- zaklaştırmak lâzım gelirdi. Çünkü Naciye m İs de ken- disini öptür: namal > daldan dala uçan Meziyetin bu husustaki fikirleri de değişiyordu. Hamdiye söylü- ğe sende, ne zi var, değil ie Bapdi, Naciyeyi den öp . Bul cik tadı- nı e a işin! Hamdi, DAN S5 Naciyenin dağını rmıştı. Fa- kat Naciye ele el Şimdi Meziyetle Hamdi bu sahneyi ha- in kahkahalarla geliri ü- rorlardı. — Aman ne tuhaf kadınsın; Naciye? Bir öpüşme bir cigara gi- bidir. İnsan onu dostlarına ikram eder. Beni görmüyor musun? Ö- püşmeyi o kadar severim ki.. Hamdi li başkası zy za- rarı yok! İnsan ne kadar çok ö; şürse saçları kadar az üni erler! Bir kaç ay sonra, Naciye buse- Hamdi geldiği zaman kapıyı ik buldu. Meziyet döndüğü de kapı hâlâ aralık duruyordu. Naciye yatağın içinde, sessiz, e bir halde yatıyordu. karanlıkta durdu, apmamalı idin, Meziye- ti düşünmeli idin, Hem çok kor- yi isterdim, Beni bırak, sen gene Meziyetin ol.. Meziyet bir rüya, bi ir ideal | gibidir, Naciye. İnsan ideale bir | kere vasıl olunca sonra ondan uzaklaşır. Ben senin uğrunda her | fedakârlığı yapmağa hazırım, , Hamdi, j Naciye. Hattâ > iki yüzlülül: etme, eğe bile razıyı et artık yi daha fazla lurmadı; Kendisini bir uçurumun ta kenarında gibi hissediyo Bu uçurum o kadar derindi ki ona ir eğ bile atsa yere i yukarıya kadar a İşte o da böyle taş gibi merdivenlerden aşağı Naciye ile Hamdiyi öpüştürürken Naciyeye' mi yoksa kendisine mi bir fenalık e olduğunu bile tayin edemiyoi Karanlıkta ur mayi imdi eski çılgınlığının, hafifliğinin geç- miş olduğunu hissediyordu, Boy- nundaki kürkün kendisini çok ra- hatsız ettiğini görüyordu. Bir ucu muttasıl düşüyor, onu tekrar boy- nuna dolamak için sinirli elile ya- kalıyordu. İşte o akşam Meziyete tesadüf ettim. O benim için, can sıkıntılı günlerin dostu idi. Çok teklifsiz- dik. Onu istediğim zaman öpebi- lıyan küçük beyaz yüzü dudakla» rımı kendisine çekiyordu. Halbuki o ağzıni geri çekti: Meziyet, mı? Şaka bu, canım. Ne o ai. sia ağız şim- di çok acı veren bir yara olmuş- tu. m çeken vurulmuş zava all bir eşi gibi yüzüme bakı du. Hiç bir şey söylemeden, sü- mökienle gibi, yanımdan uzaklaş- tı. Hikâyeci Ü Beyoğlu ve caddesinde, N ik, ması karşısında Kiralık mağaza Beyoğlunun en merkez ye- rinde bulunan 154 numaralı “ İstiklâl, apartımanı altın daki ve kiralıktır. Gör- mek içi rtıman a kiralamak için “AKŞAM,, ilâ: memuru Nureddine marie Telefon: 24240 NİL ÇOCUKLA İskender Fahreddin Derdi. Kefr en, hakikaten, otuz mese bie, kendisine itimadı var- dı. Kefren, Mikerinosun Fira söylediklerini bilmiyordu. O Di kadar ei da, nun da gençliğinden istifade ede- ceğinden, bu işte onu da kolayca avlıyacağından emindi. Mikerinos ne de olsa tecrübesiz bir gençti Kefren: güzel kadınlara karşı Koynu: üzellik- Onun Zâafı vardır. una g i © €şsiz bir dilber gönderirsem, | dındı. Tefrika No. 7 RIJ günlerce saraydan dışarıya maz. Ben de işimi çabuk ik Diyordu. Kefren, genç prensi baştan çı- kara onu günlerce, haftalarca -acak, oj yatak odasında e ir ka- dın aratmağa başi Mısırın en güzel, kadini bulundu Prenses Naca, Lidyalılarla har- bederken yaralanıp ölen bir ge- neralin karısıydı. Üç yıldanberi man on ğü yaşında idi. tı, Kocası öldü geni s (Nace) nın n İki baml vardı: Biri mabut ni öteki de Firavunun kerdeşi Fefren, Kefren ile İbni kocası çok iyi dosttular. (Naca) evine erkek olarak Kefrenden başka bir kimseyi ka- bul etmezdi. Kefren bir gün (Naca) yı ziya- rete gitti. Güzel prenses bahçesindeki havuzun rep rüvercinlerine yem vermekle meşguldü.. Firavu- nun kardeşini birdenbire karşısın- a görünce sevindi.. Kefrenin ya- nına koştu — Sizi ei görmek isti- yordum, dedi, uzaktan kalbimi Keira bu kadar çabuk gel- e en ie mermer taşla rına çiz Göğsünü kabar- tarak geniş bir nefes aldıktan son- ra, derin bir hayranlık içinde, gözlerini güzel kadına çevirdi: — Ne derdin var, Naca? gin soluk değil.. Şarabın mı kalmadı yoksa. — Herkesin zorlukla tedarik et- Ren- tiği şarabı hen ŞE EN alar tim. Bunun için sıkıntı çekmiye- rum. Derdim, her zamanki dert. Bilirsiniz ya! Kefren gülümsiyerek genç ka- dının yanağını okşadı: — Hâlâ kendine iy bir koca bulamadın demek. — Koca bulak. m mı? Ku- mandanlar, prensler esir kızları- le oymaşmaktan baş kaldırmıyor- lar. Bizim gibi namuslu dullar da (Oziris) den vefalı koca istemek- ten usandılar. Artık mabutlar da ihtiyarlamış olmal.. oSeslerimizi işitmiyorlar. — Hakkın var, Naca! Ben et- rafımda sana koca olacak mert ve vefalı bir erkek göremiyorum. Fakat, şunu da itiraf etmeli ki, genç ve güzel kadınların gözü hep genç ve yakışıklı erkekler- de.. Sonra birden gözlerini süzerek sözüne devam etti; — Halbuki yaşlı £rkekler i için- de, senin gibi genç ve güzel ka- dınları mesut edecek ne kadar gok koca var! 4 Prenses kahkaha ile güldü; — Böyle bir erkeği her zamani genç ve tecrübesiz bir koca cih ettiğimi siz pek âlâ bilirsiniz! Fakat, o erkeği bulmak ta kolay gibi şerefli ve şöhret e bir akekle evler enmeyi iste, Kefren, genç İnn 7 rını öğrenince, damarlarını kolay- onu reddeder miydin? Prenses Naca, içini çekerek ce- vap verdi: — Beni iş er tahtına otur- tacak olan böy erkeğin bâs- tığı yere şimdiden un sürer- dim. Fakat, o erkeğin, günün rinde Firavunun tahtına otu rabiz İeceğine nasıl inanmalı? İ (Arkan yar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: