8 Şubat 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

8 Şubat 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 6 , PAZARTESİ KONUŞMALARI O PUŞ Aylardan beri, komşu Sovyet ülkesi, heyecanlı bir kültür hareketi içindedir, Bundan tam yüz yıl önce bir namus meselesi için yaptığı düelloda genç, daha otuz se- kiz yaşında iken ölen Puşkin, - ölü- münden yuz yıl geçtikten sonra de- hâsı ve hatırasile memleketi yerinden oynatıyor, coşturuyor; kendini okut- turuyor, kendi için yazdırıyor ve her- kesi kendi üzerine söyletip konuş- turuyor. Matbaalar bir yıldan beri Puş- kin'in. kitaplarını basmaktadır. Eser- leri ilim akademisi tarafından 18 cild Üzerine 540,000, Devlet basım evi ta- rafından 6 cild üzerine 600,000, aka- demi tab'ı olarak 6 cild üzerine 150,000, perakende eserleri 8,400,000, haytına ait olup halk için yazılan ki- tap 5,000,000 üzerinden neşrediliyor. Tiyatrolar onun piyeslerini oynu- yor; sınıflarda onun parçalarından ders veriliyor; büyük, küçük şehirler- de heykelleri dikiliyor; hatıra lâvha- ları, Leningradda, Moskovada, Kiyef vilâyetinin Kamenka köyünde, Bol hele . bugünlerde haline getiriliyor, ikinci müze Miha- yanın hr köşesi onun adını aniyor, eserlerini okuyor, seyrediyor. Dış görünüşile her hangi bir in- sandan farkı olmıyan bu fani var- lık, nasıl oluyor da böyle milyonlarca insanı kendisile bu kadar meşgul edi- yor? Bu' sualin cevabı şu konuşmada aranabilir; Çar . Nikola — Puşkin, sen de Petersburgda olsaydın 14 kânunuev- yel isyanına iştirâk eder mi idin? Puşkin — Şüphesiz, haşmetpenah! Çünkü benim bütün arkadaşlarım komploya girmiştir. Ben de buna iştirâk etmemezlik edemezdim. Zulme, cebre, kahre ve bir kelime ile istibdada düşman, hürriyete âşık bir ruhta olan Puşkin, bu sözleri söy- Jediği zaman yirmi yedi yeşında idi. Çok gençken başlıyan edebi hayatı, bu sıralarda onu bütün Rusyada meş- hur etmiş, hattâ Çar onun zehirli lediği arkadaşlarından bir kısmı öl dürülmüş, bir kısmı da sürülmüştü, Onun ruhunda istibdada isyan ne kadar” kuvvetli olmalıydı ki mukad- deratını arkadaşlarınınkine bir sö- zile benzetebilecek kudertte olan Ça- rın sualine böyle âni ve ateşten bir mukabelede bulunabilsin. Bugünkü Rusyanın onun ul 'Tefrika: No. 17 * Yavaş gayet yavaş bir hareketle ya- nımdan sıyrıldı, Gözlerimi açtım... Yü- zünde: «Nasılım ben? Bir başkasile bu kutsi dakikayı yaşıyamazsın; diyen müstehzi bir mâna vardı. Ben de ba- kışlarıma, ayni ifadeyi vermeğe çalış- tım. «Bu derece mağrur alma Mitnat, sen de Süzi gibi bir genç kıza tesadüf pan inilti kolay zaferlerinin her da- kika kulaklarını dolduran iniltilerine — Seni Büzan, bir bed- baht gibi seviyorum, beni reddetmeğe hakkın yok..» dedi, Bu defa aklımı başıma toplayıp 8€- dirden kalktım. O da değişmiş gözler- le ayakta duruyordu. Birdenbire kork- tum, bir kaplanmkine benziyen başın- dan korktum, — Bırakınız beni., diye bağırdım. — Mademki seni seviyorum... KIRILAN BEBEKLER şey, istibdada nefreti ve hüriyet aş- kıdır. Nitekim şaheserlerinden biri olan Boris Godunoyun XXIV. sahnesinde- ki şu konuşma da Puşkinin hüriyeti ne candan sevdiğini bize gösterir: Bir dilenci — Merhamet edin, Al Jah için merhamet edin! Muhdfız — Haydi git, mahpuslarla konuşmak yasaktır. Fedor — Git işine, ihtiyar! Ben senden daha bedbahtım, Çünkü sen, hürsün. Puşkin, aristokral bir muhitte ye- tiştiği halde istibdad düşmanlığının ruhunda uyandırdığı heyecanlı his- ler, onun büyük adını halk dostu olarak milletin tarihine emanet edi- yor, İki sene mecburi ikamete tabi tutulduğu Mihayilovsk köyünde tam bir inziva hayatı geçirirken dadısı ih- tiyar Arina Rodlonovnadan dinlediği masallarla halk ruhuna derin bir alâka, duymuştu, Evgeniya Onegin adlı eserindeki dadı. tipinin aslı bu ih- tiyar kadıncığazdır. . Çarın emrile yazmaya teşebbüs et- tiği büyük Petronun tarihi için” ar- şivlerde çalışıp durduğu sıralarda XVI, asırda vukubulan köylü isya- nının başı Pugaçef, onun hayaline hâkim olmaya başladı. O devirde ve o isyan hareketile başında bulunan Pugaçef üzerine bir roman yazmak istiyordu. Buna muvaffak olmak için vakanın cereyan ettiği bölgede do- Yaşmak, halktan rivayetler toplamak Yâzımdı. Dört ay için izin aldı. Kaza- nı, Orenburgu, Uralskı gezdi. Çarın hafiyeleri arkasından o ayrılmıyordu. Fakat o korkmadan, çekinmeden Pu- gaçeli malümat top- Jadı, onun hükümet kurduğu Berdi'ye gitti, «Pugaçef isyanının tarihi» böy- lece vücude gelmiştir. Bu da gösteriyor ki ceberuta baş- kaldıran ve halktan çıkan Pugaçef te Rus ruhunun Şahlanmasını" ebedileş- tirmek istemişti." Püşkin, bütün eset- lerinde hâkim karakter olarak yaşat- tığı” bu “esasi “duyüğlürile “isteğinde muvaffak olmuştur; #Puşkinden Gor- kiye kadar: formülü ile hulâsa edi- len muasır Rus edebiyatının başı ol mak şerefi kendisinde kalıyor. nümunelâr ini ald ve âlelâde bir tak- İitçi kalmadı. Coşkun bir romantizm tipi olarak Byron'u, geçmiş devirleri halde bütün canlılığile yaşatmakta W. Scott'u hayatta gördüğü hadise ve karekterleri insan halinde yarat- makta Shakespeare'i bulmuş ve sev- mişti,. Fakat dehâsı, bu üstadlarda mahpus kalamaızdı. Bilgi ve tecessü- sünü her tarafta gezdiren Puşkin, geniş bir edebi kültür sahibi olarak, milletinin mâzi ve halini eserlerine 'koyabilmiş ve bütün memleketini de- Nakleden : Zeyneb İdil Zavallı dostum! Niçin bu acıklı dar kikayı yaşadık. Geçtiği salonlarda İzini bırakan Mithat sen misin? Şenaatini bilmiyor değildim, fakat güzelliğin, zerafetin için bütün kusurlarını affe- diyordum. Benliğime hâkim olman için seni seçmiştim, bütün bunları silip 'unutmamı niçin istedim?, Âdeta güreşe başladık, güreşimiz ki- sa ve iğrenç oldu. Kendimi kurtarmak için uğraşırken kolumu büktü, canım acısından gayri ihtiyari: — Alçak! diye bağırdım, Mahcubiyetinden durakladı, sonra büsbütün bıraktı, Acıyan kolumu uğuş- tururken 0: © — Affet Süzi, ben bir alçak, bir se filim., diyordu. — Bret bir sefil, Fakat artık her şey bitti... Çabuk şapkamı veriniz. Şimdi, biraz evvelki korkunç, iğrenç halleri geçmiş, şaşkın hattâ müteessir bir vaziyette yerinde mıhlanmış gibi duruyordu. Çarpılan kıravatını düzelt- mesinden istifade ederek; — Şapkamı.., Çabuk şapkamı.. dedim, © ge Sikiş al yoz AEŞAM Güzellik ölçüsü! Amerikada yeni bir makine icad edildi! Çehre güzelliği için çok eski zaman- danberi bir takım kaideler vardır. Bu kaideler alnın genişliğini, burunla çe- ne, ve burunla saçlar arasındaki yne- safeyi kaşların, çenenin boynu ve Sasr€- yi tayin etmektedir. Bir çehre bu ölçü- lere muvafıksa güzel denir, Amerikalılar, insan gözünün yanıla- bileceğini düşünerek güzellik ölçüsü Bu makine çehreyi ölçmekte ve güzel mi, yoksa çirkin mi olduğunu tayin cy- lemektedir. Yukarıda yeni makine ile genç bir kızın çehresi ölçülürken gö- rülüğor. Sıvasın Ümraniye: nahiyesinde iki köylü soğuktan doridu Sıvas 7 (Akşam) — Zaranın Ümra- niye nahiyesinde iki köylü yölda s0- ğuk ve tipi yüzünden donmuştur. masanın hâsının ışığile aydınlatıp" yurdaşları- nım gözü önüne sermiştir. Bülün bunları kendine gelinceye kadir ya- lancı bir.klâsisizm mahiyetinde olan Rus edebiyatının: kalıbı olan kalın do- kumalı dille değil, “hâlâ ananesi de- vam eden güzel, ince ve şeffaflaşlır- dığı Rusça ile yazmıştır. Puşkin, devrinin ve eski devirlerin hiç bir fikir ve sanat hareketine kayıtsız kalmamıştı. Bundan başka ken di milletinin hali kadar mazisini de elemişti, A. Sirandelle'in - dediği gi- bi Rus toprakları üzerinde terennüm- lerle akan her ırmak, onun pınarın- dan kaynağını almıştır, Milletlerin büyük adamlarında göründüklerine Puşkin en güzel bir misaldir. Onun içindir ki bugünkü Rusya, onu yara- tanlardan biri “olan bu büyük sanat dehâsında kendini kutluyor. $ Şubat 1987 Üzüm kongresi martın onunda t oplanıyor Ankarada toplanacak kongrede başlıca görüşülecek meseleler İzmir (Akşam) — Üzüm standardi- zasyonu ve maliyet fiatinin indirilme- si için bir (üzüm kongresi) akdedile- ceğini yazmıştık. Kongrenin 10 mari- ta Ankarada toplanması kararlaştı- rılmıştır, İklisad vekâleti, kongreye üzüm ihracatçıları ile müstasiller na- muna her yerden birer murahhas dâ- vet etmiştir. İzmir ve Manisa ile diğer üzüm mintakslarının saylavları, Ay- dın sayları Nazmi Topçuoğlu, İzmir Tariş üzüm kurumu direktörü İsmail Hakkı Veral, ticaret . ve sanayi odası genel sekreteri Mehmed Ali Eten ve borsadan üç murahhas ta kongreye sağırılmıştır. Üzüm kongresinde, bu en mühim ve kiymetli ihraç mahsulümüzün daha nefis bir şekilde istihsali, işlenmesi, evsafının güzelieştirilmesi, temiz ve zarif birer şekilde ambalaj edilerek ih- racı için mühim kararla alınacaktır. Kongrenin belli başlı iştigal edeceği mevzular şunlar olacaktır: 1 — Bağcılara iyi kükürt, göztaşı ve potas temini, 2 — İş zamanlarında orta Anadolu» dan fazla amele getirtilerek işçi buh- Tanımı önlemek ve maliyetin yükselme- sine mani olmak, 3 — Üzümleri yerde ve toprak üze- rinde kurutmıyarak tahta kerevetler- de veya üzüm sergi kâğıtlarında ku- rutmak, 4 — İstandardizasyon, 5 — Muhtelif üzüm tiplerinde Kara- 'böce ve ıslak üzümlerden ne nisbette bulunabileceğinin tesbiti, 6 — Ambalaj malzemesinin ucuz temini ve zarif ambalaj usulü, 7 — Üzümün ihracı esnasında köns trol şeklinin pratikleştirilmesi, bu su- retle ihracatçıların zararlarına mey- dan verilmemesi için alınacak tedbir- ler, 8 — Müstahsil, mütevassıt ve ihrâ- catçıların derdleri üzerinde serbest konuşma ve şikâyetler varsa onlara karşı alınması Jâzımgelen tedbirle, 9 — Hususi eşhas tarafından yapr lan rekolte tahmilleri yanlış olmak- tadır. Onun için rekoltenin her yıl er- kenden ve devlet vesaitile tahmini, Bütün bu mevzular arasında en mü- himmini üzümün istandardize ve ihraç esnasında kontrol edilme- si teşkil ediyor. İzmir ihracatçıların- dan bazıları, yıllardanberi yapılan ü- züm satışları neticesinde üzümlerin 7-12 numaralı tipler arasında kalite- Hasan Âli Yücel | lere ayrılmak suretile zaten istandar- Gidip getirdi, fakat elinde tutuyor” | değil, hep ayni alaycı gözler, » Yalnız du. Bu defa dostça yanıma yaklaşarak; | yanaklarım fazla beyaz. Biraz renk ver. — Bu şekilde benden ayrılmana razı | mek için çimdiklemek istiyorum. olamam Süzi,.. dedi. — Büsbütün nefret etmemi mi isti- yorsünuz... Tekdirimin karşısında dona kaldı. Affetmem için yalvarmağa başladı: — Seni ne derece sevdiğimi bilemez- sin Süzi... Benimle evlenirsen çok me- sud olurum. — Ben de aksine, Kendini sedire atıp ellerile yüzünü kapadı, i — Tertemiz bir adamım. diye söy- ki yazın bütün sıcaklığı içime akmıştı, Yolda tek tük rasladığım yolcular ta- nımadan yüzüme bakıyorlardı. Ne de- liymişim yarabbi! Sevgi dedikleri his bu mu imiş? Bunun için mi günlerce, ay- larca, senelerce ağlıyorlar? Şimdi ha- yallerim, canlı kalbimde sakladığım .) vaatlere gülüyorum. Haydi. yürü kı- am... Bir dükkân camekânının önün- “de durup yüzüme baktım, Hiç te feni Şuşutu bıraktığım yerde buldum, He- men kolundan tutup onu da çılgınca- sına sürüklemeğe başladım, Bomonti caddesini, Bulgar çarşısını bir şimşek hızı İle geçtik. Bazen bir erkek, dönüp şaşkın bir tavırla yürüyüşümüze bakı- yordu, İleri! Nereye gideceğimi ben de bilmiyorum Şuşut. Hazır tramvay gel- mişken binelim, bugün babamı görmek için yanıyorum, Bahçekapıda indik, Daniş bey hanı- nın siyah kocaman yazılarını uzaktan okudum. Merdivenleri üçer dörder çı- karkeri tanıdığım simaları birer hayal gibi görüyordum. Onlar da benim gibi koşuyarlardı. Bu binanın içinde bitip tükenmez bir faaliyet var, Ayağımın alışık olduğu bir odaya doğru gittim. — Hangi rüzgâr seni buralara stt12. — Eğlenmek İstiyorum baba, — Çok mu sıkıldın?, — Evet, Beni eğlendirmek için nereye götü- receğini bilmiyorum, fakat ona, yalnız ona itimadım var, Yanan ellerimle ya- naklarını okşarken tutup ikisini de ğp- “tü İşte tiyasır, mehfallsiz bir öpüş. dize edilmiş olduğunu söylüyorlar. Fa kat gene bir kısım ihracatçılar da Şime diki tiplerin ihtiyaca uygun olmadığını, her tipte bulunabilecek olan âdi kalis te üzüm miktarının tesbiti doğru ole cağını söylüyorlar. Bazı ihracatçılar, sırf fazla kilo çek için bam bağcıların istihsal etti. leri üzümleri ıslatarak satışa çıkardıki larını, ıslanan üzümlerin, işlenmeğe > ne derece uğraşılırsa uğraşılsın, Bö. Kiki rengini iktisab etmediğinden Şi kâyet ederek bunun önüne geçi ni istemektedirler. Bu mesele de, kole grede mühim bir mevzu teşkil ede” cektir. Son yıllarda İran üzümleri de, &$ piyasalarda üzümlerimize rekabete başlamıştır, İran üzümlerinde görülen kauçuk ta'mı, İran müstasillerinin gi dıkları tedbirler neticesinde zall gir muştur, İranda işçi gündelikleri de çok az olduğundan İran üzümleri, fevs kalâde ucuza maledilmekte, dış piya” salarda bizim mahsulümüze nazaran yarı fiate satılmaktadır. Kandiye ve Korent üzüm cinsleri dö son yıllarda ıslah edilmiş ve fiatçe de üzümlerimizden daha ucuza satılmağf başlanmıştır. Onun için üzümlerimi- zin maliyetini behemehal düşürecek tedbirler alınması lâzımgelmektedir. Üzümlerin ambalaj malzemesi pa halıdır. Bunun ucuz temini için günr rük tedbirleri almak, ihraç esnasın da kontrolün, ihracatçıyı zarara sok* mıyacak şekilde yapılmasını temin efe mek lâzımdır. Bu mühim meseleler üzerinde, Ür züm kongresinde alınacak mühim Ka rarlar, üzümlerimizin kalitelerini 15* lah ve rekabet sahasında muvaffak ok mak için birer'âmil olacağı gibi müs* tahsil ve ihracatçılarımızın şikâyetler rini de ortadan kaldıracaktır, Kadın meselesi Amavudköyünde bir genç iki kişiyi yaraladı Evvelki akşam Slam ve Halid is- minde iki kişi Arnavutköyünde Akınif burnunda bir güzinoda ottururlar- ken yanlarındaki masada öturan Lâ- tif, Mehmed ve Recep isminde üç ki- şi ile aralarında kadin meselesinden dolayı kavga çıkmıştır, N Lâtif silâhla ateş ederek Siamia Halidi yaralamıştır. Yaraları hafiftir, Meseleye polis ve adliye vaziyed et- miştir. Tahkikata devam ediliyor, -— Nereye gidelim Süzi?. — Nereye istersen . — Seninle de her yere gidilmez ki... — Bundan sonra her yere gidebilir sin baba, — Hele hele şuna bakın! İstersen ak şam yemeğini Park otelde yiyelim?. — Mükemmel!, “e Şuşutu eve gönderdikten sonra Park otele gittik. Akşam epice ilerlemişti. Sa bahki bunaltıcı sicak yerine şimdi ha» ff bir serinlik vardı. Biten günün bu en güzel saatinde yapraklar daha t€“ miz kokuyordu. İstırap ve mücadeleyd sit ne varsa yarın tekrar başlamak için sanki uykuya çekilmiş gibi idi, S0» rin dallı ağaçlar altında bir masa seçe tik. Yemek esnasında babam bu çok sevdiği misafirini fazla şımartmak içini sin armani olmaktan korkumuyorum, Kemanın tellerinden kopup çikar, hazin bir vals melodisi zihnimi altüsü ediyor, buna rağmen gülüyorum, Masa mızdan üç dört adım uzakta oturan dudakları boyalı, iğreti kirpikli iki ka» dın bir cehennem hayatı sürüyorlar? genççesinin elinde bir erkek şapkasi var, hiddetinden yüzünü tersine çevirb yor, bazen de yamıyassı ediyor, Onlara bakarak gülüyorum, Bu akşam ne şi dar çok güldüm. ER Gaya Za

Bu sayıdan diğer sayfalar: