6 Nisan 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

6 Nisan 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dünya güreşinde üç devre Dünyada derece almaları muhakkak dört güreşçimizi hakkiyle ve usülle gi Yazan: Güreşçi Saim o — Güreş seyahat ve turnelerinde edindiğm kanaatle ben, dünya güre- şinde yer tutan milletleri üçe ayır» yorum: 1 — Güreşe başlıyanlar, 2 — Güreş yapanlar. 3 — Yenenler. Bugün dünyada 32 millet güreşle meşgul olmaktadir. Bunlardan İs- veç, Almanya, Pinlândiya ve Eston» ya «Yenenler» merhalesine varmış- lardır. Türkiye, Macaristan, Çekos- Jovakya, İtaiya, Birleşik Amerika, Fransa, İsviçre «Güreş yapanlar» devresindedirler. Geri kalan yirmi bir memleketin güreşçileri henüz <Baş- lama» vaziyetindedirler. «Güreş yapan: milletlere mensup bazı güreşçilerin, «Yenen» milletlere mensup güreşçilerle hususi ve yahut resmi maçlarda muvaffakı- yetleri ve galibiyetleri olmuştur. Hat- tâ onların arasına girmeği de ba sermışlardır. Fakat, temadi ettirs- memişlerdir. Bu suretle bu dört mil let dünya güreşinde dalma başta kalmışlardır. Bir milletin «Başlamas devresin- den güreş yapan milletler arasına geç- mesi için, ciddi çalışmak şartile beş, on sene lâzım gelmektedir. Fakat güreş yapanlar sınıfından yenenler sınıfına yükselmek için memleket dahilinde mutlaka güreş seferberliği yapmak meeburiyeti vardır. Aksi tak- dirde, yani Böyle bir seferberlik yar pılmazsa, «Güreş yapanlar» sınıfın dan «Yenenler» sınıfına geçmek için yirmi sene ancak kâfidir. Bunu da yalnız bizim gibi aslından ve eskiden , en aşağı dünya veya Avru- pa üçüncülüğüdür. Bunların ari sında iki üş olimpiyadın şampiyon» Tuğunu alan ve muhafaza eden gü- reşçiler de vardır. Bu milletlerin şampiyon ve şam- piyon namzedlerinin idman sistem- leri şudur: Bir İsveçli güreşçi çalışmak -için Finlândiyaya gider, orada bir iki ay kalir ve Pin güreşçilerle idman maç- ları yapar. Keza bir Fin İsveçe, bir Alman Pinlândiyaya, bir İsveçli Al- manyaya giderek ayni şekilde hare- ket ederler. işte dünya ve Avrupa | Düşünülürse bundan tabii, bon dan doğru bir şey olamaz. Çünkü iyi maç, en iyi idmandır. Senede on ay idman yapmak meeburiyetinde bulunan bir güreşçi daima ayni adamla çalışsa hem ilerlemek im- den müteessirim. Eğer o zaman şik mallilerie çalışmağa barlasa idik ta» kınımızda: bugün dört beş eleman dünyada derece alahilirlerdi. Bugün olan olmuş, geçen geçmiş” tir. Hiç olmazsa şimdiden sonra şimale ehemmiyet verelim. Güreşçi- lerimizi şimal memleketlerine idman maçlarına yollamazsak onlar da bi- zim gibi ortadan yukarı çıkamazlar. Aninttığım şekilde çalışmanın fay- das, böyle yetişen bir. güreşçinin, eğer dünyada bir derece alabiliyor. sa, bu derecesini uzun zaman muha- faza edebitmesindedir. Buna muka- bil ayni usulü tatbik etmiyen mik beynelmilel müsabakalarda Bildıkları dereceleri kısa bir zamanda Bilerinden Kaçırmaktadırlar. © Bugün elimizde üstünde burabi- b) Mustafa, bugün, dünyada mevcut yarım ağırlar içinde kuvvet ve gös- teriş itibarile âdeta Bu güreşçimizin dünya şampiyonu ok mamasına biz değil, rakipleri olan ec- nebiler bile müteessir olmaktadırlar. ği adam az daha dünya şampiyonu oluyordu. Ahmed, onun bunun sözüne ka- pılmaşıp derhal takımındaki yerine gelmelidir, güreşçi formunu muhafaza etmek için mutlaka Şimal veya Orta Avru- pa güreşçilerile idman maçları yap- mak (mecburiyetindedir. e Yaşara ehemmiyet verir ve İyi çalıştırırsak en aşağı derecesi dünya üiçüncülüğü- dür. Kenan: Son şimal turnesinde pek güzel çalıştı. Finlândiya ve İsveçte haklı olarak iyi not aldı. Bu güreşçimiz henüz gençtir, bu İİ kardeşi a. hk. SAKAY ve BABIALİNİN İç | SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM a Tee iktibas hakkımahfuzdur. | Gazi Osman paşa kızdı, tercümana “Sen tercüman mısın, simsar mı?,, diye sordu Abdülhamid — Bir göz bebeğimi sana emanet ediyorum. Onu ne ka- dar memnun edersen o kadar hoşnud olurum. Diyerek Felek hanımı Hacı efendi- ye tevdi eder. Felek hanım bir seccade üstünde arabaya götürülür. Hacı Mahmud efendinin evine naklolunur. Felek hanımın biraz dili de tutul- muştu. Hacı Mahmud efendi Felek hanr- ma gayet iyi baktı, Doktorlar kadın- cağızı pek dikkatle tedavi ettiler. Ho- caların okumaları, üfürmeleri de ek- | sik edilmedi! Felek hanım bivaz zaman sonra ta- mamen iyileşti. İkinci hazineder Mihrimenend ha- nımın kardeşi Ahmed Şevket paşa kendisine talib oldu. Mihrimensnd hanım şehzade Ab- dülkadir efendi validesinin Kalfası idi; Abdülhamid görüp kendi dairesi- ne almış; ikinci hazinedarlığa kadar yükseltmişti. Abdülhamid ikinci hazinedarının Kardeşinin arzusuna muvafakat gös terdi. Gelin için parlak bir çeyiz ha- gırlandı. Hazinei hâssadan kendisine ve Ahmed Şevket paşaya maaşlar tah- sis olundu; Ahmed Şevket paşanın rütbesi bir derece terfi de edildi. Felek hanımın; ismi nikâh olürken Fehime hanım oldu. Saraylılardan Hacı Mahmud efendiye baba, haremi- ne de anne mazarile bakanlar vardı. Felek Fehime hanım da Hacı Mah- ma sen bağla! Diye rica etmiş, o da kabul ile geli- ne kuşak bağlamıştı. Teli duvağı ta- kıldıktan sonra Fehime hanım Hacı Mahmud efendinin evinden bahçe sinde yeni gelin, güveğiye tahsis edi- len köşke götürüldü. Orada Hacı Mahmud efendi Ahmed Şevket paşa- ya: — Ben kaynalanım, bizim hanım da kaynanan! Sana verilen hanım dâ efendimizin gözbebeğidir. Buna göre davran!, Diye tenbih etti. Fakat Felek Fehi- me hanımla Ahmed Şevket paşa ge- çinemediler. Bir gün paşa hanım- na bir tokat vurdu; Kiyametler kop- tu. Ahmed Şevket paşanm Fehime hanımı boşaması için irade çıktı. Kiz Mihrimenend hanım olma- saydı Ahmed Şevket paşa kendisini sürgünden bile kurtararmyacaktı. Felek Fehime hanım 19 yaşında vefat etti. Hali fennlaştığını hissedin- ce padişahın yüzünü son defa gör. mek istedi! Arzolundu. Abdülhamid: — Getirin, göreyim! Diye irade etti, Fakat, eski tabirle, Felek müsaade etmedi! Fehime ha- mm ancak mezara götürülmek Üzere yatağından kaldırıldı! Teahhur kabul etmem! Abdülhamid taşradaki oordularda askerin aç, çıplak, hasta, sefil kalma- sına aldırmazdı. Bağdaddan Trabius- garba bir menfi gibi kaldırdığı mü şir Receb paşadan başka bu ordular başında kendisinin emniyet edebile- ceği kumandanlar bulunuyordu. Bu- ralarda çıkacak şikâyet avazelerini susturmak o kadar güç değildi. Ancak payitahtta durum kendi ğine, zaruri ihtiyaçlarına itinası zi- yade idi. Halkın bu yüzden sıkıntıya düşmesi muhtelif tabakalar arasında dedikoduları intac edeceğini, bun- dan fena neticeler çıkabileceğini he- sab eden padişah ekmek narhının beş para artmasını, bir mahallede suyun âzalmiş olmasını kendisini meşgul edecek en mühim meseleler- den sayasdı, Tahsin. paşanın mabeyin başkitip» liğine tayininden sonra bir akşam geç vakit bahriye nazımndan bir tezkere geldi. Nazır (maliye nazırı donanma efradı muayyenatı için müretteb haf- talığı vermedi; un müteahhidi mat lubunu alamadı; unu kesti; firmlar- da un yok. Askere ekmek dağıtdamı- cak.) Diyordu. Başkâtib tezkereyi takdim eder etmez huzurg çağrıldı. Padişa- hin canı pek sikilmiş olduğu belli oluyordu. Donunma efradının bir gün ekmeksiz kalması başa ne büyük bir gaile açabilirdi! Bunun mutlaka der- hal çaresi bulunmalıydı. Başkâtib padişahtan şu iradeyi te- | Mülki etti — Nizamiye aıbar ve fir kâfi miktarda un vardır imtyacı İçin hemen şimdi lüzumu Kadar un verilsin, Pırınlar sabaha ka- dar çalışsın. Sabahleyin o behemehal ekmek yetiştirilsin; vakit ve zamanile tevzi olunsun. Hiç bir buhune ile te ahhür kabul etmem! Tahsin paşa bu kati iradeyi derhal serasker paşaya imi etti. Geceleyi ne Kadar bilen bah- Tiye nazırı da donanma efradına «s2 yei inayetvabei mülükânede, ekmek- Teri tevzi olunduğunu o sabah arzey- ledi. (1) Ne olurdu, Balkanlarda, hele Asir ve Yemende çarpışan, sefalet çeken mehmetçikler de biraz böyle düşünül seydi! Ya Kartal nişamı, ya Lejyon dıör! Almanya imparatoru ikinci Vilhelm ilk defa İstanbula geldiği zaman sa- rayda verilecek ziyafete eski sadra- zam Tunuslu Hayreddin paşa du da- muvafık görmez Davet günü akşama yaklaşır. Ha- mmefendi bir hazırık görmeyince paşasının daveti unuttuğuna hük- meder. Keçecizade Reşad Fuad bey yeni damadları olmuştu. Hanımefendi pa- şaya münasip surette daveti hatır- latmasını damad beyden rica eder. Reşad bey de kayınpederinin yanına gider; fırsat düşürerek: — Sarayda Almanya imparatoru- na verilecek ziyafete gitmek için ara- bayı oemrediyorsanız hazırlatayım efendim? Diyecek olur. Paşa kati bir tavırla: — Gitmiyeceğim! Cevabını vererek sözü keser; Aradan bir kaç hafta geçtiklon ve damnd ile kayınpeder arasında husu» siyet biraz daha kuvvetlendikten san- ra Roşad bey bu ziyafet davetine ica- bet etmemesinin sebebini paşadan 60- rar, Hayreddin paşa şu cevabı verir. — Her devlette her siyaset için ek de damlar bulunmak lâzımdır. Ben Tunusluyum; tahsilimi Fransada yaptım. Fransa ile iyi siyasi müna- sebetler tesis ve idamesi yolunda dev- Tete hizmet edebilirim. bulunmıyan İşte bunun için gitmemiştim. Tercüman mı? Simsar mı? Osmanlı - Yunan muharebesinden evvel askeri techizat için kararlaşan munzam rüsum hasılatının idaresi ve bu techizatın mübayaası ile uğraş- mak üzere bir (mübayaatı askeriye komisyonu) teşkil olunmuştu. Bu komisyon Gezi Osman paşanın yiyasetine verilmişti; . hâssa müşiri Ranf paşa ile musarifatı askeriye nar zırı Sadettin paşa da - Merkez kuman- danı Sadettin paşa ile karıştıılmar malı - buraya Aza nasbedilmiştiler. (Arkası var) (1) Tahsin paşanın hatıratı

Bu sayıdan diğer sayfalar: