1 Haziran 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10

1 Haziran 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

en Istanbulun dört takımı ne vazıyettedirler? Mili küme maçlarının yarısından fazlası oynandı ve kümede takımla- rın vaziyeti tebellür etmeğe başladı, Filhakika Galatasarayın Ankara 3€- yahatinden iki galibiyetle dönmesi ve Fenerbahçenin Güneşi - ne gibi ahval tesirile olursa olsun- yenmesi, Galata- sarayı milli küme şampiyonluğuna en kuvvetli namzed, Fenerbahçeyi de o- na en tehlikeli rakip mevkiine koy- muş bulunmaktadır. Vakıâ bundan sonra da Fenerbahçe . Beşiktaş, Gala- tasaray - Beşiktaş, Güneş - Beşiktaş, Fenerbahçe - Gulatasaray, Fenerbah- çe - Güneş, Galatasaray - Güneş gi- bi çök mülüm altı maçın vaz yet üzerinde elbette bir hayli tesiri olacaksu da, şimdiye kadar yapılan maçların şekil ve neticelerine göre, pek aykırı vaziyetlerin hudusüne ka- dar, yukardaki namzedleri kabul et- mek zaruretindeyiz. Fenerbahçeden sonra, şampiyonluk ihtimalleri Gala tasaray ve Wenerbahçeninki kadar kuvvetli olmamakla beraber bu ihti- mali henüz kaybetmemiş olarak Be şiktaş gelmektedir. Milli küme maçlar rı başlıyalıdanberi anormal ve şanssız maçlar ve neticelerle karşılaşan Gü- neşe gelince, bu takımın şampiyonluk ihtimali kaybolmuş kadar zayıftır. Bi- 28 kalırsa nasıl Galatasarayla, Fener- da paylaşmağa uğraşacaklarsa üçün- cülük ve dördüncülük mücadelesi de Beşiktaşla Güneş arasında olacak gir bidir. Şimdi bu dört takımın kendi vazi- yetlerini biraz tahlil edelim: Galatasarayın, bazı maçlarda şanslı bile olsa, en iyi vaziyete girmesine hü- cum hattının seri, müessir ve becerik- - Mi bir oyun çıkarabilmesinin büyük te- siri olmuştur. Filhakika bu hücum hattı, müdafaasının zaafıni ve hata- larını daima kapatmağa muvaffak ol- muştur. Galatasaray müdafaası, Fe- nerbahçe maçı müstesna olmak üze Te, her maçta 2 veya 3 gol yediği hak de hücum hattı ya o kadar gol çıka” Tarak takımı beraberlikle kurtarmağa, veye daha fazla gol yaparak galip va» ziyete geçirmeğe muvaffak olmuştur. Galatasarayın şimdiye kadar yaptığı #ekiz maçtan beşini galibiyet, üçünü de beraberlikle bitirmesi takdire de ğer bir muvaffakıyettir. Fenerbahçe takımı, geçen mevsime nazaran bu mevsim daha zayıf ve randımanı azalmış görünmektedir. Bunda hücum hattında istikrarın azalması, Fazılım müdafaadan ayrık muş bulunması gibi noktaların tesiri olmakla beraber, öteki İstanbul ta kumlarının geçen seneye göre daha kuvvetli bir hal almış olmalarının da dahli yardır. Takımın Beşiktaşa mağ» Tübiyeti, Gençlerbirliğini iki defa an- - cak birer sayı farkla yenmesi, Üçokia, li | | maçlarının bir defasında beraberliği ve bir defasında gene bir farkla ve güçlükle yenmesi, Doğanspora mağ- Müp olması bunun su götürmez birer delilidir. Bundan sonra yapacağı larda, fena bir vaziyete düşmeme- st için Fenerbahçenin hücum hattını olduğu kadar müdafaasını da düşün- İmesi tizımdır. Çünkü Fenerbahçeyi bugün herşeye rağmen iyice bir vazi- yetie tulmağa muvaffak olan tarafı, muavin hatıdır. Bu hattada, her hangi bir sebeple bir aksaklık olduğu gün Fener takımı kuvvetinden çok kaybedecektir. İ Öteki rakiplerine nazaran Beşik- taşın vaziyetini az çok sarsan İstan- bul takımları değil, Ankara ve İzmir takımları olmuştur, Bunun da sebe- bi Beşiktaş oyun sisteminin herşey- ,den evvel enerjiye dayanan bir siş- fem olmasıdır. Halbuki Ankara ve “İzmir takımlarının enerjisi de Beşik- çtaşınkinden aşağı değildir. Onların da | Oyun tarzları, Beşiktaşınki gibi ener- iye dayanmaktadır. Beşiktaşın geri- 'de yalnız üç İstanbul takımile birer Ç maçı kalmıştır. Beşiktaş bu maçlarda , muvaffakıyet gösterebilirse ikincilik ve dördüncülük namzedi olan takım» b - larla mücadelesinden muzaffer çıkmış olacaktır. Güneş, geçen seneki şekline göre çok daha kuvvetli bir takım haline gelmiş olmakla beraber, kabul etmek lâzımdır ki, henüz #ksıyan noktaları ân eksik değildir. Bu takımın en bü- yük zaafı tecrübesi noksan olan mü- dafaanın umumiyetle karşı tarafın meharetinden ziyade kendi hatası yü- zündeli ve umulmadık zamanlarda gol yemesi, hücum hattının da ge- ne umumiyetle tazyik eden bir oyu- n£ rağmerl fırsatlardan az İstifade etmesi ve gol çikaramamasıdır. Bu takımın, şimdiye kadar oynadığı do- kuz maçın cereyan tarzını gözönüne getirecek olursak, kazanılmış maçları kaybettiğini, hâkim oynadığı maçlar- da bile müşkül anlar geçirdiğini ha- tırlarız. Bununla beraber, İfulbolde şansın da hayli rolü olduğuna göre, Güneşin yaptığı maçlarda İstanbulun. en şanssız takımı sayılması lâzımgele- ceğini de insafla söylemek lâzımgelir, Merkez muhacim sıkıntısı çeken Gü- neşin, Rasihin tahsilden avdetinden sonra müdafaasında da biraz tadilât- la gene çok iyi oynıyan bir takım va ziyetine güleceğine şüphe edilemez. Başka bir yazımızda mili kümenin öteki dört takımı, yani Ankara ve İz- mir takımları hakkında düşündükle- rimizi yazacağız. Sadun Galip Adapazarında bir maç Adapazarı 80 (A.A) — İzmitinen kuvvetli takımı olan Akyeşli futbol ta- kımi İle Adapazar takımının Ada sa- hasında yaptıkları maç çok temiz he- yecanlı oldu. Takımlar sayı yapama» âılar. Sıfırla berabere kaldilar, Bu maçı seyretmeye İzmitten kalabalık bir kafile gelmişti. Oyun üç binden fazla seyirci tarafından zevkle sey- redildi, Güreşçilerle hakem altalta / Yukarıdaki fotoğraf çok enteresen pir hâdiseyi tesbit etmektedir. Pank- ras denilen ve serbes güreşlen daha serbes ve çok seft, icabında tekme, yumruk kullanılabilen, bu hareketler yüzünden uyandırdığı heyecan do- Jayıslle bilhassa Amerikada büyük se- yirci külesi toplıyan bir güreş vardır. Bu resim gene böyle bir güreş esni- sında Amorikada alınmıştır. Bu maç Boston şehrinde yapılmış ve meşhur boksör Dempsey hakemlik et- mişlir. Bir aralık gözleri fazla kızan iki Pankrascı biribirine saldırmanın harareti içinde o kadar kendilerini kaybetmşlerdir ki, hakem Dempseyi İltalya - 3 Norveç 1 Pragda Çek milli takımını 1-0 yendikten-sonra Norveçs giden İtalya milli takımını Oslo'da Nor- veç milli tgkımile yaptığı maçı da 3-1 kazanmıştır. Tam bir hâ- kimiyetle oymyan İtalyanlar ilk devreyi 2-0 bitirmişlerdir. Paristeki maçlar Paris 30 (A.A.) — Beynelmilel Pa- ris sergisinin beynelmilel futbol tur- nuasının tasfiye maçları bugün baş- lamıştır. Havre'de, Viyananın Awstrie takımı Alman Leipzig takımını 20 yenmiş- tir. Strazburg'da, Pragın Slavya takımı Budapeştenin Febus takımını 2-1 yen- miştir, Parisde, Goglya şampiyonu Bolog- İ na takımı Fransa kupası galibi Soc- haux'yu 4-1 yenmiştir. Entibes'de İngiliz profesyonel Chel- sea takımı Fransız Olympic'de Mar- silles takımile temdidlerden sonra 1-1 berabere kalmıştır. Davis kupası maçları Nev-York 31 (A.A) — Amerika, dün Avustralyayı 3-0 İle tasfiyeye ta- bi tutarak tenis Davis kupasının Ame- rika kısmı finalini kazanmıştar. Samsunda at koşuları Samsun 31 (A.A) — İlkbahar at koşularının ikincisi dün yapılmış, sahada on binden fazla seyirci bulun- muştur. 2200 metre Çarşambalı Bayramın Atmanası, 2400 metrede Çiftelerden Kayının Alpı, 3500 metrede Kayserili Halil siğanın Uçarı birinci geldiler. Hayvan sahiplerine 1275 lira ikrami- ye verildi, Koşulardan sonra pehlivan güreşle- ri, yaya ve bisiklet yarışları çok heye- İ canlı oldu. i üstüste de aralarına slarak müşkül vaziyet- lere düşürmüşlerdir. Malüm kuvveti- ne rağınen iki güreşçinin arasında fe- ci bir vaziyete düşen zavallı Demp- Seyi kurtarmak için, ikinci maçı yap- mak Üzere ring kenarında bekliyen biri zenci, biri beyaz başka ili güreşçi de hemen ringe girerek müdahale mecburiyetinde kalmışlardır. Güç- halle güreşçiler ayrıldığı zaman Demp- seyin yüzünün gözünün yara bere içinde kaldığı görülmüştür. Anlaşılı- yor ki, Pankreas denilen güreşte ha- kemlik etmek de her babayiğitin harcı değli, Resim dört güreşçi ile Dempse- yin allalte üstüste biribirina girmiş oldukları sırada alınmıştır, * . «, SARAY ve BABIÂLİNİN İÇ YÜZÜ Yazan; SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme iktibas hakkımakfuzduy j Tefrika No. 891 Abdülhamid Murad beyi kabul etti, maruzatını dinledi, bir çok ilifatlarda bulundu Başmebeyinci lâyihayı arsetmek Üzere huzura gitti o Arab İzzet bey de evveldenberi Hacı Ali beyin dairesi müdavimlerinden idi. Murad beyle de iyi görüşürlerdi. Hattâ bir defa Mu- rad bey cebinde Londrağdan gönderil- miş bir (Hürriyet) nüshası olduğu hal- de başmabeyinci Hacı Ali beyin oda- sına girmiş, orada İzzet bey ile Havı Ali beyi (Tarik) gazetesine sarilmış bir gazete okur bulmuş; bunun (Hür- riyet) olduğunu anlumış; Murad bey girince İzzet bey telâş ile gazeteyi bü- küp yan cebine koymuş. Murad bey: — Ne okuduğunuzu söyliyeyim mi? Aldanmağığıma da yemin edebilirim. İzzet bey — Tarik gazetesi okudu- gumuzu gördünüz, yemine ne hacet? Murad bey — Siz Tariki değil, (Hür- riyet) gazetesini okuyordunuz. Bu söz muhataplarını ziyadesile ş8- şırtmış. Murad bey — Nafile yere telâş et- meyiniz. İsterseniz ben okuyayım da siz dinleyiniz. Diyerek koynundaki gazeteyi çıkar- miş. Bunun üzerine ötekiler de rahat nefes almışlar. Fakat o günlerde daha İzzet beyin Mabeyinde memuriyeti yoktu. Şimdi ise vuziyeti başka idi. Hacı Ali bey lâ“ yihayı alıp içeriye gidince İzzet bey odaya girdi ve Murad beyin yanına yar naştı. Mukaddemeye lüzum görmiye- rek sessizce; — Lâyihanızda efendimize ne de- diniz? Diye sordu. Murad bey — Hangi lâyiham? Be- nim lâyihadan haberim yoktur. İzzet bey — Canım; benden sak- Jamayınız. Benim hepsinden haberim var. Murad bey — Mademiki haberiniz var, bana sormak zahmetini ihtiyar etmenizde mâns ne? İzzet bey — Canım, beyefendi! Bi- lirsiniz ki ben sizl severim. Benim me- selenin esasından hâberim var, Ben hülüs ile size bildiğimi ve yaptığımı söylerim. Sizden de böyle mukabele edilmesini rica ederim. Böyle nazik bir zamanda, böyle her vakit bulun- maz bir fırsattan hakkile istifade et- mek lâzımdır, Mademki zati şahane buneg bendegân arasında ikimizi inti- hab eylemişler, biz de can cana, kol kola hareket edelim, demek tiyorum. Murad bey — Böyle intihsptan ha- berim yok. İzret bey — Efendimiz ortalığın ah- valinden sikılmış, Hacı Ali beyefendi- den kendisine doğruyu söylemeğe muktedir iki kişinin tayinini istemiş. Beyefendi de sizi ve bendenizi söyle- | miş. Efendimiz de ikimizi celb ile iâyi- ha istemiş. Ben lâyihamı dün verdim. | Sizde bugün verdiniz. Beyefendi de şimdi sizirikini alıp içeriye götürdü. Ben lâyihamda hassaten zati şahane- | nin şahsı hümayunları aleyhinde bir şey olmadığını, hal ve vaziyetin Erme- nilerin münasebetsizlikleri ile onlara karşı vükelânın gösterdikleri ehliyet- sizlikten tevellüd etmiş bir galeyan- dan ibaret olduğumu, metanet ve hüs- nü tedbir sayesinde gailenin kolayca detedileceğini izah ettim, Acaba bu hükümde sizinle müttefik düştük mü? Buna merak ediyorum. Murad bey — 'Tamamile ittifak et- tik denilemezse de pek te biribirimizi cerhettik te denilemez, İzzet bey israr etti, Murad bey de lâyihasının mubteviyatını hülâsaten anlatmağa başladı. İzzet bey bu söz- leri pek dikkat ve lezzetle dinliyor- du. Murad bey Bahriye nazırı ile Rar gib beyin cüretleri, LÜL& ağanın ikin- fi sultanlığı hakkında yazdıklarını anlatırken İzzet bey: — DayanamıyacağımI Müsaade et de ağzından öpeyim! Diyerek iki kere Murad beyin boy- nuna sarıldı, O esnada odada hâzır bulunan hassa müşiri Rauf paşa ile Legofet bey de bu hale taaccüple bak- tılar, İzzet bey — Ben sizin kadar cesaret edip bütün doğruyu söyliyemedim. Lâkin söylediğim şeyler sizinkileri tu- tuyor. Allah sizden razı olsun! Hiz- met böyle olur. Yoksa hülüskürane müdahenelerle olmaz! İnanınız! Sizi cidden tebrik ederim. Inşallah haki- mane mütalâslarınız hakkile takdir buyuruflır. Halisane duacınız olduğu- ma kanaat buyurunuz. Bu muhavere bittikten ve İzzet bey gittiklen bir sant sonra Hacı Ali bey içeriden avdet etti. Murad beyin ku- lağına eğilerek; — Hakkın varmış. Hepsini okudu. Ortasına doğru bozuldu; sikıldı. Ben (bir fırtına kopacak) derken geçti. Oduda gezinmeğe başladı. Ben de... Hacı Ali bey sözü bitiremedi. İçeri- ye müsahib İzzet ağa girdi: — Efendimiz istiyorlar, Diyerek Hacı Ali beyi ahp götürdü. Başmabeyinci bir çeyrek saat sonra avdet etti. Murad beye: — Bu akşam saat onda bu odada hazır bulunacaksınız; beraberce ye- mek yiyeceğiz. İkram benden değil, Efendimizdendir. Sonra Elendimiz si- zi huzura kabul edecek. Murad bey ariik maksuduna er- ralişti. O akşam Yıldıza gitti. Hacı All bey ile yemek yedi. Ezan vakti Hacı Ali bey içeriye gitti, On dakika sonra ge- lip Murad beyi huzura, götürdü. Abdülhamid küçük bir kaplan pos- İu ile örtülmüş ufak bir masanın ya- nanda ayakta duruyordu; masanm üstünde bir sigara kutusu, başı koh- rüba yasemin bir ağızlik vardı. Abdülhamld ayağını ve eteğini öp- mesine meydan vermiyerek Murad beyi nezaket ve Ntfatla kabul etti. Koltuğuna oturdukan sonra Murad beye de karşısında oturmasını söyledi ve söze baş — Allahın huzuruna temiz yüzle çikmaktan büyük emelim yoktur. (Bir gün gelip devlet ve hilâfet işleri ida- reme tevdi olunacaktır) düşüncesi beni ötedeniberi az rahatsız etmemiş- tir. Böyle bir yük gltına girince mesu- liyetten kurtulmak emelile daha Elen- liğim zamanımda siyasi işlerle çok İş- tigal ederdim. Kanunuesasiye tarattardım. O ka» nun, halkın sehabı hilâflma olarak, Mithat paşanın eseri olmâktan ziyade benim iltizamım ile husule gelmiştir. İçindeki tahdidkârane tadilât ise Ke- mel bey ile Mithat paşanın teklif ve ilümaslarile yapılmıştır. (!) Mebusun meciisi vükelânın ısrar ve İltizamları üzerine dağılmıştır. (|) Kanunu esa- sinin salname başına dercine ben mu- sır aldum. Söz uyağa düşüp fazla gar ile çıkarilacağı korkusu olmasa bugün de tereddüdsüz Meclisi mabusanı tap lamağa hazırım, (1) Ahwalin aldığı şekilde en büyük mesuliyet iptida Mithat paşanın ter- biyesiz muamelelerinde (1), sonra da Said paşanın beni iğfal eylemesinde- dir. (0) Bu sebeple halkın emniyet ve mus habbetine sekte verecek mesleğe giril- di, Bu mesleğin sekameti geç anlaşi- dı, Artık tehlikeden masun olarak bundan dönmek kabil olamazdı. Bu yüzden Said paşaya kalbi inkisarm tamir kabul edemiyeceğini saklamaz. Bir aralık'sadareti sikça sıkça tebdi- den maksadım, muktedir bir sadra zama rast gelmek idi; olamadı. Ben de işlerin idaresini deruhte etmek me buriyetinde kaldım. Fakat delms muktedir adamlar araştırmaktan d& hali kalmadım. Hattâ bugün sizin Jâ- yihanızı okuyuncut aradığım adamlar” dan birine beni rast getirdiğinden d0- layı Allaha şükrettim, (arkası ver) (1) Abdülbamidin ban tereddütleri" ne ve mütalealarına karşı huzurda Mitat paşanın hiddet ettiği ve: — Beni Astarcı Ahmed ağa mı #9n* yorsunuz? Sözlürini çıktığı, çıkarken de kapıyı rivayet edilirdi. onra kapıdan sarfettikten lin iniği

Bu sayıdan diğer sayfalar: