14 Haziran 1937 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

14 Haziran 1937 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İRİ a A ADAN Mi M Haziran 1937 AKŞAM Amerikada radyosuz kimse kalmadı Son istatistiklere göre doksan sekiz milyon kişi radyo dinliyormuş Radyo artistleri, sinema artistlerini gölgede bırakacak kadar çok para kazanıyorlar Radyo gittikçe artan bir süratle bü- tün dünyaya yalıyor. Hele bazı mem- leketlerde radyo artık mobilya gibi, tabak, bardak gibi evin zaruri eşyası arasına girmiş bulunuyor. Bu memleketlerin başında Amerika gelmektedir. Amerikada radyo bugün 0 kadar salgın bir hale gelmiştir ki radyosu olmıyan aileye tesadüf etmek hayli güçtür. Her evin asgrl bir Yadyosu vardır. Bazı evlerde birkaç Tadya blunuyor. Bunun sebebi de rad- yoların çok mütenevvi modelelerinin yapılmış olmasıdır. Yalnız kısa dalga” hı istasyonları alan, sadece uzun veya orta dalgalı istasyonları dinliyen rad- yolar çok rağbet görmektedir. Bun- larla dinlenen istasyonlardan sesler * daha net, daha parazitsiz ve dahâ ta- bii gelmektedir. Otomobillerde radyo Amerikada bugün radyo bir hasta- lık halindedir. Biraz gezip hava almak Üzere evinden sokağa çıkarken radyo- Sunu kapıyan Amerikalı kapısının ö- nünde bekliyen otomobile bindiği za- man motörünü işletmeden evvel oto- mobilinin radyosunu açmakta, dinle- mek istediği istasyonu bulup, sesi net- leştirdikten onra hareket etmektedir. Yani Amerikalılar yolda bile Tadyosuz duramıyacak bir hale geldiler. Amerikada nüfus kesafetile otomo- | bil kesafeti biribirine nisbet edilince | her öileye bir otomobil düştüğü ma- lümdur. Yani aşağı yukarı her aile- nin bir otomobili bulunur. 937 senesi başında -4,350,000 otomobilde radyo vardı. Şimdi fabrikalar otomobil imal ederken satışa çıkarmadan evvel mu- hakkak bir radyo ile teçhiz ediyorlar. Çünkü acenteler Tadyosuz otomobil- lere müşteri bulmakta çok müşkilât çekiyorlarmış. Radyoların ucuzluğu Amerikada radyonun bu kadar ta- ammüm etmesinin en başta gelen s6- bebi radyoların çok ucuz olmasıdır. Mükemmel bir radyo dört veya beş dolara satın alınabilmektedir. Yani bizim paramızla beş altı lirayı gözden çıkardınız mı, bütün dünyayı dinli- yen mükemmel bir kulağa sahib olu- yorsunuz, demektir. Tutulan son istatistiklere göre, A- merikada radyo dinleyicilerinin adedi 88 milyona baliğ olmuş. Demek ki kun- daktaki çocuklar ve sağırlar müstes- na, bütün halk radyo merkezlerinin sadık dinleyicileridirler. Amerikada en iyi arkadaş radyodur. Bir kere radyo istasyonları 18-20 saat «mütemadi neşriyat yaparlar. Pro- gramları çok zengindir. En bşta hal- kan eğlence ihtiyacı göz önünde tutul muştur. Musiki ve komediler pro gramlarda en mühim mevkii işgel ©- derler. İ nakliye tarifelerini, şehre yeni gelmiş Halkı alâkadar eden haberler Bundan başka Amerikan radyo 1s- Amerikada genç bir çocuk tasyonları daima halkı alâkadar eden, onların ihtiyaçlarına cevab veren ma- lümat neşrederler. Meselâ halk bugün etin kilosunun kaça satıldığını, ekmek fitalerinin artıp artmadığını, vesalti bir tiyatro kumpanyasını ve sair işe yarıyan malümatı hep radyodan öğ- renir. Radyolar son derece doğru ma Iümat verirler. Piyasa haberleri, tica- ri istatistikler neşrederler. Tıraş ve ukalâlık yoktur. Yeni bir artist sımfı Amerikan halkının radyoya göster- diği rağbet ve alâka Amerikada radyo artisti diye bir sınıfın vücud bulması- | na sebeb olmuştur. Bilhassa komik artistler çok seviliyorlar. Onun için Amerika radyolarında komedi ve ko- mikler çok mühim bir yer tutmakta- dır. Bunların arasında sinema artist- leri kadar, hattâ onlardan daha faz- la kazananlar var. Bu artisiler yüksek ücretlerle 15-20 hafta için mukavele ile angaje ediliyorlar. Jack Benny adındaki komik Ameri- kan radyo dinleyicileri tarafından o kadar rağbetle karşılanmıştır ki bir radyo istasyonu bu komikle seneliği bir milyon dolara üç senelik bir kon- trat yapmıştır, Bizim İstanbuldaki sinema merak- larının da pek iyi tanıdığı möşhur sinema aktörü Eddie Cantor sinemayı bırakmış, radyo için altı senelik bir mukavele imzalamıştır. Haftada tam 15 bin dolar sincak. Yani bizim pa- ramızla haftada 19 bin küsur lira!.. radyoda bir masal anlatıyor radyoyu tercih etmeğe başladılar. Ger- çi sineme artistleri de çok para ka- zanmaktadırlar. Fakat onların işi radyo artistleri gibi devamlı değildir. Senede ancak üç dört ay çalışarak filim-çeviriyorlar ve bütün seneyi bun- dan kazandıkları para ile geçirirler. Halbuki radyo artistlerine bütün 8€- ne İş vardır ve haftalıkları bu suretle çok mühim bir yekün tutmaktadır. Sanatkârların kazanci Diğer tarftan Amerikan radyo istas- yonlarında çalışan orkestra sanatkâr- ları da dehşetli para kazanıyorlar, Hepsi tanınmış ve muktedir adamlar- dır. Radyo onların kazancını da iki misline çıkardı. Bunlar şimdiye kadar kış mevsiminde haftada 90-100 dolar kazanıp yazın boş gezerlerken radyo- da bir sene haftalığı 130-150 dolar üc- retle çalışıyorlar. Orkestra şeflerinin aldığı para şaşılacak kadar fazladır. Caz artistlerinin vaziyetleri de böyle- dir, Amerika radyo istasyonları bir ta- | raftan neşriyat yaparken diğer ta- raftan inşa ettikleri mükemmel tiyat- ro salonlarında radyo artistlerini ve oyunları ucuzca balka da seyrettir- mektedirler. National Broading Com- pany'nin tiyatrosuna 1936 senesinde 800 biri seyirci gelmiştir. Amerikada halkın radyo artistleri- ne gösterdiği bu büyük alâka üzerine şimdi radyo kumpanyaları müdürleri her tarafa adamlar çıkararak radyo- ya elverişli yeni artist keşfetmeğe ça- Uişıyorlar. Yani sinema artistleri gibi şimdi de radyo artistleri aranmakta- dır. Amerikan radyo artistleri sinema ertistlerinden daha fazla mektup al- makta imişler, Halk tarafından bu kadar tutulan radyoda bakalım daha nasıl değişik- likler göreceğiz!?.. Iş bulmak için Uzun uzun düşünecek yerde AKŞAM gazetesine bir KÜÇÜK İLAN koydurunuz, 3 defası 100 kuruş Tefrika No. 127, Gözlerimle gördüm ki, bir jandarma | reya onbaşısı, hemen hemen kır serdarıdır! Keyfine ve faidesine göre iş görür, kontrolsuz ve tettişsizdir.. İstediği gibi zabıt vara- kası tutar, istediği gibi hükme âlet olur. Bunun bu kadar nafizüttesir olduğu- nu gören köylüler, amaline vesatat dan başka kurtuluş olmadığını öğren- mekte gecikmezler. Kadimdenberi | köylülerdeki mütereddid cevaplar, ka- | çamaklı ifadeler, mahza emniyet ve | istinad edecek bir melcei sdalet bula- | madıklarındandır, Kasabadaki jan- | darma zabiti de kontrolsuz ve teftiş- | sizdir. | Eğer biraz ahlâkça da zayif ise bütün keyfi icraaatın yegâne sahip ve malikidir. Nizamın, kanunun, usulün bu gibi teftişsiz ve haksızlı- ğa karşı şiddetli bir cezanın mele- küssiyane gibi durmadığı yerlerde bir heyülâdan fazla tesir ve hükmü yoktur. : Burada büyük Frederike karşı bir değirmencinin: «Benim de Berlinde hâkimim verdıri» o sözünü hatırlamamak ve bizim köylüye bu emniyeti veremediğimizden dolayı meyus olmamak mümkün değildir...» Harbin sonuna doğru dahili bir ihtilâlden korkmuşlardı Çok dikate şayan oln bu mektupta verilen tafsilât, harbin ikinci sene- sinde, henüz daha İztırabın ve sefaletin artmadığı ve harbin netice- sinden ümit kesilmediği bir zaman- da İzmir vilâyetinin dahili vaziyeti bu şekilde tasvir edilirken, harbin sonlarına doğru, 1918 senesinde memleketin umumi manzarasını ve idare teşkilâtının ne kadar elim bir safhaya girdiğini tasavvur etmek güç değildir. Bu vaziyet, öyle bir hale gelmişti ki vilâyetlerdeki idare adam- ları ellerindeki derme çatma beş, on Jandarma İle kasabaların bile âsa- Yişini temin etmeğe muvaffak ola- miyorlardı, Memleketin bir çok yer- lerinde bütün o havaliyi haraca ke- sen eşkiya reisleri avenelerile bera- ber hükümet konağına giriyorlar, fakat kendilerine bir tek söz söy- lenmesine imkân bulunamıyordu! Bu vaziyet karşısında, hayatından emin olmıyan halkın, bütün bu hal- lerden mesul gördüğü hükümete karşı bir râbita beslemesini bekle. mek abesti. Başla Talât paşa oldu- ğu halde bütün hükümet ricali, har- bin sonlanma doğru cephelerdeki bozgunluğa inzimam edecek dahili bir ihtilâl çıkacağından çok korku- İ yorlardı. İnzibat kuvvetlerini arttırdılar | Bu korku o dereceye gelmişti ki Talât, Enver, Cemal paşalar, halkın ve hattâ halka ftihak edecek firarile- rin, gayri memnun unsurların; bazı askeri kuvetlerin yardımını da te min ederek gerek kendi şâhislari aleyhinde, gerek bütün «İttihad ve Terakki; ye müteveccih olarak ümü- mi bir ihtilâlin bir sulkad şeklin. de tezahür edeceğini düşündüler, Bu itibarla İstanbuldaki inzıbat kuv- vetlerini bir kat daha takviye et- meğe lüzum gördüler. Gerek polis müdürlüğünde, gerek ciheti askeri- yede mevcut olan polis ve askerden mürekkep muhtelit (kıtal munta- zıra) ların mikdarı arttırıldı. Bunlar, “İttihad ve Terakki,, nin son devirlerinde Suikasdlar ve enirikalar Yazan: Mustafa Ragıb Es-atlı Sahitş 7 Mebuslardan bir kısmı, Talât paşanın Enver paşayı kabineden çıkaracağını tahmin ediyorlardı fakat... Bu endişeli ve korkulu günlerde her ümidin kaybolduğundan doğan yeis ve ümitsizlik, sadrâzamla ar- kadaşlarının İdd; veya bu şekilde gerek memlekete, doğ- rudan doğruya şehislerma gelecek tehlike karşısında slınscak tedbirler hakkında selâmetle düşünmelerine imkân bırakmıyordu. B. Fethi ile arkadaşları yeni bir fırka toplantısı istiyorlardı Bundan başka bütün hülk tabaka- larında günden güne &rtan şikâ- yetler üzerine meclisi mebusanda da asabi bir haya gsmeğe başladı. B. Fethi ile erkadaşlarının muarız vaziyetine iştirâk etmiyen ve dört senedenberi hükümetin her türlü icraatına, mem- lekette hüküm süren söfalet ve İzti- raba ses çıkarmıyan, meclisin ekse- riyeti, artık. harpten beklenen bütün ümitlerin yıkıhp. gittiği böyle bir zamanda hükümetin meclise gelip hesap vermesi lâzımgeldiği kanaatin- de idi. Meclise hâkim olan bu hâ- leti ruhiye, B. Fethi ilç arkadaşları etrafında toplanan grup içinde da- ha şiddetli bir şekilde tezrhür edi- yordu B. Fethi ile arkadasları, memleke- tin bu umumi çökmesi karşısında, belki son bir kurtuluş çaresi bulu- nur ve cephelerdeki mağlübiyet kar- şısında İtilâf devletlerle daha mü- sait şartlar içinde bir sulh yapılabi- lir ümidile hükümeti istifaya sevk edecek bir fırka grupu toplantısı yaptırmak istediler. Bu arzudan Ta- lât paşa derhal haberdar oldu. Sadrâzam, bundan bir ay evvel kabineye alacağı yeni nazırlar vesi- lesile yaptırdığı parti toplantısını biraz da kendisi hazırlamıştı. O 2a- man Enver paşaya «mecliste muarız bir kuvvet teşekkül etmiştir» hissini vermek için B. Fethi ile arkadaşla- rınm parti toplantısı arzusunu ilti- zam eden Talât paşe, bu sefer böy- le bir toplantının daha tehlikeli bir netice vermesi ihtimalini düşündü. Çünkü arada geçen bir aylık müddet, hadiseler üzerine büyük tesirler yap- mış, musibetler, folâketler bir kat daha artmış, son ümitler de artık büsbütün zayıflamıştı. Bu düşünce ile hareket eden Talât paşa, bu se- ferki fırka toplantısına mâni ola- mıyacağını takdir etmekle beraber, | mebuslara karşı uysal davratmanın doğru olmadığına da karar ved. Talât paşa, Enver paşayı kabineden çıkaracak mı? Son günlerde cephelerdeki vaziyet çok fena bir şekle girdiği için, me buslar arasında Telât paşanın İsti» fa ederek Enver paşayı açıkta bıra- kacak yeni bir kabine teşkil etmek üzere bulunduğu söyleniyordu. Het- tâ bazı mebuslar, içtimaa devet ct- tiği hirka grüpunda Talât paşanın Enver paşayı kabineden çıkatrmağa karar verdiğini tebliğ edeceğini de iddia edecek kadar ileri gidiyorlardı, Böyle bir tahmin ile toplanacak olan fırka grupunun çok şiddetli münakaşalara sahne olacağını, Ta- lât paşa, Enver paşanın kabineden çekileceğini tebliğ etse bile, bu be yanatının gruptaki asabiyeti dağı. tamıyacağını ve kabinenin umumi şehirde en küçük bir âsayişsizlik ve intizamsızlığı derhal tenkil edecek şe- kilde hareket etmek emir ve salâhi- yetini almışlardı. «İttihad ve Terakki» liderlerinin bu endişleri yalnız hariçten gelecek bir tehlikeden mütevellit değildi. Sene- lerdenberi birbirine “karşı rekabet eden bu şahsiyetler, vaziyetin muh- telif inkişaflarna göre İçlerinden her birinin diğeri aleyhine bir hare- kete geçmesi ihtimalini de düşünü- yorlardı. Bu takdirde Talât, Enver, Cemal paşalardan her biri - vaziyeti kendisine daha müsait bulur ve da- ha. evvel davranırsa - rakiplerini cebren devirebilirdi.. Her üçünün de siyasetinin şiddetle hırpalanacağını İleri sürüyorlardı. Bir çok mebuslar, B. Feihi, B. Hüseyin Kadri ve bil hassa bundan evvelki fırka toplan- tısında Kara Kemalin izşe nazırlığı- na tayini hakkında Talât paşaya şid- detle hücum eden Lâzistan mebusu B. Ziya Mollanın da gene fırsattan istifade ederek bu hücuma İştirik B. Ziya Molla: «İnanma böyle şey olmaz!» diyor Nihayet aradan çok zaman geç meden parti toplantısı yapıldı. Lâ- zistean mebusunun yanında oturan Kastamonu mebusu B. Hasan Feh- mi (üç sene evvel vefat etmiştir) B, Ziya Mollaya dönerek: (Arkası var),

Bu sayıdan diğer sayfalar: