15 Nisan 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 4

15 Nisan 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

inn Sahife 4 Geçmiş zamanlar: Abdülhamid ve garp musikisi Bultar Abdülhamidin alaturka mu- sikiye rağbeti yoktu. Fakat garb mu- sikisinden hoşlanırdı ve en ziyade meşhur İtalyan bestekârlarının eser- lerinden ve operalarından lezzet alır- dı, Pederi Sultan Abdülmecid de garb musikisini severmiş. Beşiktaş sarayı- nın gerisinde küçük ve fakat gayet müzeyyen ve mükellef bir tiyatro yap- tırmış. O vakit Beyoğlunda ve şimdi- ki Tokatlıyanın yerinde Naum na- mında birinin idaresi altında bir ope- ra tiyatrosu varmış. Devlet tarafın- dan bu tiyatroya nakden iane verilir- miş ve güzel sesli kadın ve erkek ma- hir artistler getirtilirmiş. O zaman- ların modası üzerinde opera tiyatro- Jarında hep İtalyan operaları oynanır- mış, Haftada bir kaç defa padişahın istediği geceler Nam tiyatrosunun artistlerinin bir takımı gelip saray ti- yatrosunda opera fasılları yaparlar- mış. (1) Abdülhamid pek gençliğinde bu sa- ray Liyatrosuna devam ede ede İtal- yan musikisile kulağı dolmuş ve İta!- yan ustalarından saray hizmetine gir- miş olan Govatelli paşadan piyano dersi almış. Padişahın arasıra piyano- da İtalyan havaları çalarak eğlendi- ğine ben de şahid olmuştum. Sultan Abdülhamid de pederi gibi Yıldızda küçük bir tiyatro yaptırmıştı. Vüke- JAyı, vüzerayı ve ecnebi elçileri ve mi- safirleri bu tiyatroya davet ederdi. Baray hizmetinde daimi olarak İtal yan artistilerden mürekkeb ufak bir opera trupu da vardı, Bunlara istedi- Bi İtalyan operalarını söyletir ve devre çıkıp İstanbula da uğrıyan meşhur Fransalı artistleri de getirtip dinler- di, ... Bir aralık (Eolian) namile elektrik ile veya basamağının ayakla tahriki ile işliyen güzel sesli bir erganun icad edilmişti. Meşhur operalardan ve bes- telerden ve senfonilerden pek çoğunu bu çalgıya mahsus delikli notalara geçirmişlerdi ve bu notalar tomar şek- linde toplu olarak çalgının içine takı- ıp basamak tahrik edilince ve nota- lardaki işaretlere göre haricde muh- telif saz sadası veren boru ağızlarının kapakları açılıp kapandıkça notalar- da yazılı olan besteler pürüssüz ve kusursuz olarak çalınıyordu. Mezunen İstanbula gelişimin birin- de musikiye aid şeylere merakı oldu- ğunu Sultan Abdülhami- de (Eolian) dan bahsetmiştim. Pek beğendi: «Sanatlı ve pek eğlenceli bir şey olacak. Aman şimdi git Parise tel- graf çek hemen şimendifer ile yolla- sınlar» dedi ve sevdiği ve hoşlandığı operaların ve bestelerin bana yazdır- dığı listedeki notalarını da ayni za- manda getirtmekliğimi emretti. “*.. Bu sıralarda Fransalı bazı muhte- kirlerle para âşıklısı mebusların ve ba- zı mühim gazetecilerin teşkil ettikle- ri bir sendika tarafından Fransa te- baasından Lorando İle Tubini namma esasen yüz bin lirayi geçmiyen bir borca mukabil yüzde yirmi dörtlen otuz senelik faizi mürekkeb tlâvesile bir milyon lira istenilmesinden dolayı açılan davaya sendikadaki nüfuzlu kimselerin ve onlara Ntihak eden ser- mayedarların menfaatlerine hizmet eden bazı hükümet erkânı bu işe Fran- sa sefaretini de müdahale ettirerek hükümetimizi sıkıştırmakta ve sara- ya ve hükümetimize mensub paşalar ve beylerden bir kaçı da kendilerine vaadolunan nemalı komisyonlar ve Tüşvetler mukabilinde sendikaya mec- Yub olup davacıları irşad etmekte idi- ler, Hattâ Fransa hükümeti tarafın- dan daha işe müdahale olunmadan evvel elçi Konstan bu iki kalem bor- cü yüz on bin lira ile kapatmağı Ba- biâliye döstâne surette teklif etmiş- ken bu İş için sendikanın kendilerine bir milyon üzerinden vaadettiği ko- misyonun yüzde sekseninden mah- Tüm olmamak âzmile bizim paşaları- muz, beylerimiz ustalıklı intrikelar ile ve sureti haktan görünerek verdirdik- leri jurnallar ile Konstanın teklifini Babıâliye kabul ettirmemişlerdi, Ni- hayet Fransa hükümetinin fiilen mü- dahalesi vaki olmuş ve iki devlet ara- sındaki resmi münasebata halel gel- miş ve Midihi gümrüğünün İşgal edi- leceği haber alınmıştı, Siyasl bir mesele şekline giren bu pis işin şan ve haysiyetimizi ve mali ! menfaatimizi mümkün mertebe sıya- “dülhamid beni hkoyarak şunları söy- net ve vikaye ile beraber biran evvel hal ve tesviyesine çare bulunmak üze- re Yıldızda «meclisi hâs» akdolunu- yordu. Padişah beni de bu meclislerde bulunduruyordu. Hazır olan vükelâ ile padişah arasında şifahi muhabere benim vasıtamla icra olunuyordu. Ya- ni vükelânın mütalealarını ve karar- larını kâğıd üzerine konulmadan gi- dip padişaha - izahat ta vere ben arzediyordum. Padişahın cevablarını, mütalealarını, emirlerini de gelip mec- lise ben tebliğ eyliyordum. Mevzuu bahsolan mesele hakkında rey ve fikir beyan etmek ve her iki ta- rafa gidip gelerek söz anlatmak, me- ram anlatmak hayli zahmetli ve yo- rucu bir işti. İşle bu gidip gelişler ara- sında telgrafla Parise ısmarladığımız Eolianın geldiğini ve bana tesl olunmak üzere iç kapıya getirildiğini haber verdiler. Padişah bu çalgıya pek merak sardırmıştı. Gelip gelmediğini mullasıl sormakta idi, Onun için he- men huzuruna çıkıp geldiği müjdesi- ni verdim. Abdülhamid memnun oldu ve çak gının hemen bulunduğumuz köşke ge- tirlip baştaki salona konulmasını emretti, Alelâcele sandığı açtırdım ve çalgıyı dediği salona yerleştirdim. Derhal benimle beraber geldi ve iyice baştan aşağı muayene etti. Ve nasıl işlediğini öğrenmek ve anlamak için sevdiği operalardan birinin notasını taktırıp bana çaldırdı. İki defa bu tec- rübe yapıldıktan sonra kendi iskemle- ye oturdu, kusursuz olarak iki muh- telif fasıl yaptı, Fakat bu tecrübeler | dolayıslle köşkün diğer ucunda top- lanmış olan vükelânın padişahdan al- mak istedikleri emir ve reyi alıp gö- türemedim, Epeyce bir teahhiirden sonra ettiğim istizanın cevabını mec- lise tebliğ edebildim. Vükel& ile gene müzakereye dalmıştım. Bir hademe gelip padişah tarafından istenildiğimi bildirdi. Kalktım huzura girdim. Sul- tan Abdülhamidi çalgı ile ve notaları muayene ve muhtelif sada boruları kapaklarını işletmekle meşgul bul dum. Çalgıyı elektrikle işletmek üze- | re tellerin nasıl takıldığını öğrenmek istiyormuş. Tarifesi mucibince göste- rip telleri taktım ve çalgıyı işlettim. Sonra telleri çıkarıp kendisine bırak- | tım, Aynile benim yaptığım gibi taka- | rak çalgıyı kusursuz işletti. | Gene meclise gitmek üzere yanın- dan ayrılmak üzere iken Sultan Ab- ledi: «Senin halinden, tavrından, ba- kışından hissettiğime göre, içinden diyorsun ki çirkin bir vaziyette dağ- dağalı ve şerefimize dokunan bir iş ile meşgul olduğumuz sırada bu adam çalgı ile muzika ile uğraşmaktan geri durmuyor. Evet! Suri olarak bu fikrin doğru olabilir. Fakat vükelâmız hiç bir işin gerek teferruatına ve gerek esasına aid kararları kendiliklerinden vermeyip benden sormağı âdet edin- , Bu hale göre muğlak ve pü- rüzlü devlet işleri hakkında doğru rey ve karar vermekliğim için arasıra zih- nimi devlet işlerile münasebeti olmı- yan şeylerle meşgul ederek kafamı bo- şaltmalıyım, dinlendirmeliyim. Bu usule riayet etmemiş olsam demincek vükelâ tarafından bana arzettiğin ka- rarın pürüzlü ve siyasetimize mugs- yir olan noktalarını görüp ve size ih- tar edip tashih ettiremezdim. Biliyorsun ki ben çok sigara içerim. En âlâ tütünleri bana getirirler, Fakat elbet nazarı dikkatine çarpmış olsa gerektir ki arasıra cebimden köylü tü- tünü ve asker tütünü paketini çıkarip o âdi tütünlerden sigara yapar İçerim. Böyle yapmamış olsam âlâ ve nefis tütünlerin lezzetini takdir edemem.» Salih Münir Çorlu Müteksld büyük elçi (1) Sultan Abdülâziz devrinde bu ti- yatro kazaen yanmış ve fokraf yapılma- > ÖLÜM Osmanlı bankası İstanbul şubesi emtia Çocuk insanların çiçeğidir. Se- viniz koklayınız fakat öpmeyiniz. AKSAM İHatayda mebus seçimi (Baş tarafı birinci sahifede) meçhul - istatistikleri #sas diye alı namâzdı. Bugünkü işgal altında ya” pılacak bir nüfus sayımının dâ tam bitaraflık kıymeti olamazdı. Her ta- rafı tatmin edecek, itimada değer bir nüfus sayımı olabilmek için Ha- tayın, ecnebi işgalden tamamen tec- ridi ile, Milletler Cemiyetinin Kantro- Ta altında, vaktile Sar'da yapılan ameliye gibi bir sayım akla gilirdi Fakat, bugünkü manda vaziyeti bu fikrin tatbikine imkân bırakmaz, Bu müşkilâtı önlemek için Türkiye heyetinin tekilfile, bir nevi nüfus sayımı ile karışık bir intihab sistemi kabul olundu: İlk seçim ameliyesi olarak, rey vermek hakkına malik her vatandaş intihab hangi camiaya mensub olduklarını ifa- de edecek ve isimleri o camianın lis. | tesine yazılacaktır. Bu suretle, inti- hab heyetine gelerek: «Ben türküms yahut: «Ben arabım, aleviyim.» di- yenlerin yekünu, Türk, Alevi, Arap ve saire camialarının xmüntehibleri ade- dini meydana çıkaracaktır. Türkiye sa göre, her vatandaşın sadece ifade- si; kendisinin arzu “ve beyan ettiği camia defterine yazılması İçin kâfi gelecektir. Yani «Ben türküm, yahut arabım, aleviyim...» diyen bir mün- tehibe, kontrol heyetlerinin: «O mu- sun değil misin?, gibi herhangi bir itiraz, tetkik, red hakkı olmıyacaktır. Her centaalin müntehibi sanileri- | nin ve binnetice mebuslarının adedi, bu suretle hazırlanacak defterlerden çıkacağına, ve her cemaat kendi me- buslarını yalnız kendisi göre, netice itibarile en mühim ame- liye bu ilk milliyet veya cemaat kay- dıdır, Ondan sonraki asıl seçim rey- lerinin, mebus ekseriyeti üzerinde l hiç bir tesiri yoktur. Bundan dolayı- | dır ki, heyetimiz Cenevrede, bütün || dikkatini bu ilk kayıd ameliyesi üze- rinde teksif etmiş, bu muamelenin en | serbes ve her türlü tazyıklan azade bir şekilde yapılmasını temin edecek şartları intihab nizamnamesine koy- durmaya muvaffak olmuştur. Bunun sebebi, Hatayda büyük türk ekseriyetinden emin O olmamızdır. Hakkından asla şüphe etmiyen her insan gibi, neticeyi sükünetle bekli- yebiliriz. İstediğimiz tek şey, orada - yıllardır cereyan eden tazyıklere, z0r- luklara nihayet verilmesi, Cenevrede hazırlanan intihab nizamnamesinin, Milletler Cemiyeti tarafından gönde- rilen kontrol heyetleri tarafından tam ve bitarafane tatbikine imkân bıra- kılmasıdır. Hatayda türkler aleyhine yapılan, ve son zamanlarda şiddeti artan tahrikât ve propagandalar da gösteriyor ki bu yolda çalışan un- surlar, türklerin ekseriyetine emin- dir ve buna engel olmak İstiyorlar, Biz de emin olmak İsteriz ki Milletler Cemiyeti kararnı tatbik vazifesini üzerine almiş olan Manda İdaresi, bedihi ve zâhir olan türk ekseriyetini bir takım basit manevralarla mağlüb etmek isteyenlerin oyunlarına âlet olmak mesuliyetini yüklenmek iste- mez, i Necmeddin Sadak KONFERANS Kadıköy Halkevinden: 15 nisan #38 Cuma akşamı saat 21 de evimiz salonun- da Pro. Dr. Seda, Tuvat iVitaminlere dair) bir konferans verecektir. Konforun. 8a herkes gelebilir. bürolarma gelerek | seçeceğine (| YENİ NEŞRİYAT gelecek yarın acaklar?.. erin başında | bulun acaklar?. pek ince bir mizah Onra..) şaheseri olen (20 romanında, istikbalin yor. (AKBABA) mocmuasının. dünkü say sından tefrika edilmeğe başlanan (20 yı sonra.) Pı laka okuy İ bi, zarif bir eser okumak müstesna lezze- tini tadacak, hem her tefrikada bir çok tanıdığınız simanın yirmi yıl sonraki mad- di ve manevi çehresini o görecek, ibretle düşünecek, hayretle güleceksiniz! (AKBABA) yalnız Türkiyede değil, dün. ya mizah edebiyatında bile eşi hakiki bir v Dünkü say ik renkli resim- lerle süslü olarak çıkan (AKBABA) yı bütün okuyucularımıza tavsiye ederiz. LOKMAN HEKİM Lokman hekimin 20 nel sayı çıktı | İnsanı timarhenye ve mezara çekenleri, Ah bu ihtiysrlık!, Hekim gelinceye kadar ne yapmalı?, Bir kaç öğüt!, Gözler mü- kemmel bir cihszdır!, İngilterede dayak cesası!, Lokman hekimin öğüteri!, tenekeleri mikrop yuvaları!, Neden kor- karsınız?, Adam sen de nezledir bu deyip geçmiyiniz?, Elma hem gıda ve hem de devadır!, Vitaminli gıda yemiyenler has- talanırlar!, Medeniyet âleminde neler olu- | Çaylı dansın tehiri | Türkiye Kızılay cemiyeti Çarşı şubesi İ tarafından 16/4/4898 cumartesi akşamı A- lay köşkünde terlib edilen danslı çaya fa7- la rağbet olması ve yerin de müsait ol maması hasebilemüsamere tehir edilmi tir. Nerede ve ne zaman yapılacağı bil- Davetiye alanların hakları mahfuzdur. TÜRK Sinemasında Sinema yıldızlarının en güzeli İ ŞEHZADEBAŞI TURAN TİYATROSU Bu gece Hakkı Rüşen ve arkadaşları, (o Madmazel Miçe-Pençef vazyetesi- nin iştirikile «Kalbin sy- naste komedi 3 perde 15 nisandaki müsamere 29 nisana tehir edilmiştir. 13 Nisan Pazartesi akşamı 21 de Fransız tiyatrosunda En büyük piyano üstadı ALFRED GORTOT'nun KONSERİ Pazartesi akşamı 9 da Kadıköy Süreyya sine- masında Rahmet Efendi Bursada ( Akşam ) ın satış yeri «AKŞAM» gazçlesi ve «AKŞAM neş- Fiyatı Bursada münhasıran Atatürk Pazarında satılmak caddesi 2 tadır. «AKŞAM; abonelerine hüsusl tenzilât yapılır. Sahibi Bay Esada müracaat. çöp | İ yor? gibi çok kiymetli makaleler vardır. heyetinin ısrarı ile kabul olunan esa- | ——————— ahara gazetelerle ayrıca Yin olunacaktır. | İsimli “yeni | hikâyesini anlatı. | HEYECANLI — MERAKLI — MÜDHİŞ — MUZZAM ve FRANSIZCA SÖZLÜ ân KUVVETİ « İPEK -... : Başan SAKAR Y A siremasndı GRACE MOORE'un CARY GRANT ie berberçeridiği * En lüks. En şen... ve en fazla musikili ve Fransızca sözlü YALNIZ SENİN İÇİN Filminirt ilk büyük İraesidir. Bu film, bütün dünya konservatuvarlarına men- sup en büyük musiki san'atkârlarının iştirakile Nev-York'da yapılan büyük festivalde çevrilmiştir. GRACE MOORE «TOSCA», «SCHUBERT'in SERENADI», sMARTHA» ve «LA HABANERA» şarkılarını muhrik ve tatlı sesi ile taganni ede- cektir. İlâyeten: EKLER JURNAL ve «İLKBAHAR GÜZELLİĞİ» çok güzel bir giliy senfoni, Yerlerinizi evvelden aldırınız, Telefon: 41341 AKŞAMDA.N AKSAMA ———— Namuskâr Türkün adını düşünceleri “neler olacak”. | kötüye çıkaran meşum âdet kalkıyor! (Baş tarafı 3 üncü sahifede) . Bu gibi pazarlıklar, müteahhidi, tax biatile kötü malzeme kullanmağa sevke İ ediyor. Onun için şu usulden de vas geçsek... Meşhur kavuk hikâyesini unutmıyalım: «Bir arşın çuhadan beş kavuk da yapar mısın? On kavuk da yapar mısın?» diye pazarlık eden ada- ma, kavukçu fincan kadar serpuşlar (0) hazırlamış: «E, birader, başıma gö“ re olur mu diye sormadın ki.» de- miş, Rus çarlarından biri de, fennen yüz bin rubleye çıkacağı tesbit edilen bir ae ye yüz elli bin ruble tahsisat ayı- Nasıl olsa elli bini haminte Di büri geri kalanla köprü mat- Tuba muvafık, sağlam çıksın!» diye... Biz, hamintoyu koruyacağımız için değil, müteahhitten iyi iş istiyeceğis miz için, pazarlığı devlet işlerinde de kaldırmalıyız. Hayatımızın her kısmından yıkılsın, gitsin, bir daha hortlamasın pazarlık! Yere batsın!. (VA-Nü) Veni ziraat vekili (Baş tarajt 1 inci sahijede) kadar beraber çalıştığım İktisad ve- kâletindeki arkadaşlarıma veda et- mek, yeni arkadaşlığa başlıyacağım Ziraat Vekâleti memurlarını da s6- lâmlamaktır. Ziraat Vekâletine gelişim, Ziraat mejnurları kadrosunda bazı değişik- | likler yapılacağı şaylasının ortaya çıkmasına vesile oldu. Bu şaylanın hakikstten uzak olduğunu söylemek | isterim. Benim ötedenberi ziraat iş- ! lerindeki düşüncem ziraatten evvel ziraatçi yetiştirmketir. Bu düşüncemi yardımınızla hep birlikte tahakkuk ettirmeğe çalışacağız. Fransız parlâmentosu mayıs sonuna kadar tatil edildi Paris 14 (A-A.) — Her iki meclis 31 mayısa kadar devam edecek olan bir tatil devresine girmiştir. Yugoslav malı ithalâtçılarına ilân Yugoslav müstahsalâlı ithalâlile meşgul olup da İstanbul gümrüğün- de malı bulunanlar 15 ve 16 nisan cu- ma ve cumartesi günleri saat 11 le 13 arasında kendilerine verilecek bir malümastan dolayı Misk sokağında kâln Yugoslav general - konsoloslu- Euna müracaat etmeğe davet olunur- Jar. Yugoslav general konsolosluğu Nisan — 988 (AKŞAM KAPANIŞ FİATLERİ) TAHVİLLER Türkborru birinci tertip 1941 Türkborcu üçi tertip 19415 Ergani A, B. C. yüzde beş faizli 101 PARA (ÇEK FİATLERİ) Paris 25,13 Madrid Neryork 0,70,2225 Berlin Milâno Varşova Brüksel Buda; Atina Bükreş Cenevre Belgrad Yokohama Amsterdam 14255 | Londra Prag 22,738 | Moskova 2386.25 ss |Pazarlıktan an kurtuluyoruz! : di

Bu sayıdan diğer sayfalar: