23 Temmuz 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

23 Temmuz 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bir seyyah gibi Istanbula geliş.. HEKİM ÖĞÜTLERİ Kadın hastalıklarının la tedavisi Bir Amerikalı seyyah İstanbula gelirken Hormonlar neler görür, karaya nasıl çıkar ?.. “ İstanbulun sabah manzarası şimalin gece yarısı güneşinden bile güzeldir..,, Vapurumuz 'Türk sularına yakla- gırken yol arkadaşım olan Amerikalı- ları derin bir merak sarmıştı, Erkek- ler etrafımı sarıyorlar: Bize görülmeğe lâyık yerlerin bir listesini yapar mısınız? diye rica edi- yorlar, kadınlar: — Aman... İstanbuldan satın ala» bileceğimiz güzel şeylerin bir listesini yapar mısınız? diye adetâ ya)varıyor- Tardı, İşte o zam de en bü i anladıri, Aşağı yukarı on, on buçuk ây evvel Avrupadan, Ami ya giden trans- antlantiğe bindiğimiz zaman geminin salonlarına binlerce broşür, konuk muş, sayısız duvar lâvhaları her tâ rafa asılmıştı, Bu broşürlerde Ame- rikada gezilip görülecek yerler, satın alınabilecek ucuz ve güzel şeyler, hat» tâ yemek yenebilecek ucuz, temiz 10- kuntalar, otellerin fiatleri, şimendi- ferlerin, vapurların, otobüslerin fiat- leri, Amerikaya ilk defa gelen bir s€ n lâzım olan bütün malümat Hamburg önündeyken Nevyorktan - Los Angt- lese kaç paraya gidilel ni, en un, en ucuz vasılasının hangi- n seyyah celbi mesele» k eksikliklerimizden bi- si olduğunu, eğer Fransız yemeği yemek istersek nereye gideceğimizi, İtalyan, Çin, Alman, İspanyol o- kantalarının nerelerde olduğunu öğ- nişitik. Daha Avrupa sahillerinde, Amerikanın turisi teşkilâtı tarafın- dan verilen bu malümat gün geç- tükçe artıyordu. ipurum Amerikaya Ça yeni broşürler, yeni listeler 7 muza dağıtılıyordu. Nihayet Nev- yorka geldiğimiz zaman adelâ kendi- mizi bir «Amerikada yaşama progra- mıs yapabilecek kadar malümt sahibi olmuştuk. İreceğimiz oteli, Amerika içlerine bizi götürecek nakil vasıtala- rını, alişveriş edeceğimiz dükkânları ka, urlaştırmıştık. Şimdi Amerikalılarla beraber tanbula gelirken bunları hatırlıyor- dum. Amerikada hangi şehre giderse- niz gidiniz. Tâ seyahatinizin başlan- gıcında size uğrıyacağınız yerlere , dair bir sürü broşür, şehir rehberi, alışveriş edileceM dükkânların, ye mek yenilecek Iokantaların, otellerin, görülecek yerlerin, nakıl vasıtaları fi- alerinin lisetlerini verirler, Meselâ, Amerikadan o Meksikaya, yahut Kanadaya geçeceksiniz. Treni- nizin, olobüsünüzün duvarlarına he- men gideceğiniz yere ald fiat Listeleri, şehir rehberleri astlır, Halbuki bizim vapurumuz İstanbula gelinceye ka- dar Amerikalı seyyahların eli , tek bir broşür, tek bir şehir rehberi geç- için İstanbulda nereleri ren medi, Onla dolaşacakları, neler satın ae tamamile meçbuldü. Halbuki biz seyyah celbi, memlekete döviz girme- si için son derecede uğraşıyoruz. 2 Bunun için Türkiyede ecnebi sey- yahların nereleri dolaşması ve geldiğini, memleketten meleke e alınabileceğini, en ince teferrüatan, kadar Türkiyeye aid malümat ve Mânzaralarla dolu yüzlerce çeşit bro- gür ve rehber bastırıp Avrupadan >. Amerikadan hareket eden büyük yol- cu vapurlarına dağıtmalıyız. AE Avrupa ile Amerika, Amerika ie rika ve Asya arasında işiiyen vapur ların salonlarında muhtelif mem” leketlere dair son derece nefis e lar, fotoğraflar asılıdır. Bir dap bütün dünya şehirlerine aid. ahli lar, resimler görürsünüz. Gri gi mid güzel fotoğraflar, güzel tablo) > yaptırıp £ seyyah vapurlarına tırmıyoruz Şah Vaka akla şöyle bir fikir m İlalyan vapurlarında İtalyaya si Alman vapurlarmda Almanyanın g zelliklerini gösteren fotoğraflar — yorlar. Bu ecnebi vapurları acaba Galata rıhtımı ve bir posta vapuru zim memleketin fotoğraflarımı asabi- lirler mi? Ben seve seve asarlar zan nediyorum, Çünkü Alman ve İngiliz vapularında Amerikaya, Meksikaya, Avrupanın diğer memleketlerine dâir pek çok fotoğraflara, tablol Tas- geldim. Neden bize sid fotoğrafları, tabloları asmasınlar? Memlekete yaklaşirken aklıma bir fikir daha geldi. Türkiyeye bir Ame rikalı seyyah gibi gelmek... Türkiye- de bir seyyahın n eri dolaştığını, neleri görmek İs ini, neler satın ne gibi müşki karşısında aldığını, kaldığını, nelerle alâkadar olduğunu, yanımdaki Amerikalı yol arkadaşla- rımla birlikte tedkik etmek... Zaten Amerikalı seyahat arakadaşlarımın ilk müşkillerini anlamıştım. İstan- bulda gezecekleri yerlere, satın ala- cakları eşya hakkında hiç malümat- ları yoktu. Vapurumuz Çanakkaleye yaklaştı. bi İ Burada bir müddet durmamız lâzım, Vapur kontrol edilecek... Bu esnada gemimize bir motör yak- | 3, Giyinişinden motörcü olduğu- — mesin bir zat, mükemmel bir Amerikan şivesile kaptanımıza seslendi: — Nered.n geliyor, nereye gidiyor- sunuz? Kaç yolcunuz var. Yolunuz neresidir? İstanbula ne zaman va racaksını7... inüöceli bir yandan yanındaki ük memurlarile türkçe konuşu- aftan da bizim kaptan- İddlasız haline bakılır- sa bu zatın böyle fasih bir ingilizce konuşacağı akla bile gelmez. Çanak- Kaledeki bu motörcü vatandaşı içim- den alkışladım. Fakat onu ne kadar beğendi isem gümrük ve polis me- murlarının bindikleri motörden de, Amerikalı yol arkadaşlarıma karşı utandım. ma sahillerinde Casablancada, Tunusta, ve İskenderiyede vapura yaklaşan polis ve gümrük motörleri yepyeni, gıcır gıcır boyalı idi. Mem- leketin ilk kapısı olan Çanakkalede Avrupadan, Amerikadan gelen sey- yahlar ilk defa türklerle burada kar- şılaşıyorlar. Seyyah gemilerinin Ça- nakkalede: ilk defa önlerine çıkan gümrük ve polis motörüdür. Halbuki bu motör tahta bir sandaldan bozma, gayet eski, her tarafı yamalı, boya siz, Nuh peygamber zamanından kal- na bir teknedir. m sefalet manzarası halinde lüks seyyah ovapurlarma yaklaşan tzkne seyyahlar üzerine memleketi- mizin fakir bir yer olduğu tesirini vE riyor, Çanakkale her halde güzel; te- iniz, yeni bir motöre sahip olmalıdır. Gece sofrada Norveçli kaplan Ame- rikalılarâ: gümri yodu. Bir tâ Ja ingilizce... ahleyin şafak sökerken İs ünde demirliyeceğiz. .. Bü- tanbul ön tün dünyayı gezdim. Fakat yer yü- zünde İstanbulda güneşin doğuşu kadar güzel bir manzara seyretme. dim. Bence İstanbulun, mehtabın- dan, gurupundan ziyada güneş do- guşu bir harikadır. Ben Norveçte ge- ce yarısı güneşlerini çok seyrettim. Fakat diyebilirim ki, Istanbulda gü- neş doğuşu, Şimâlin gece yarısı gü- neşinden de güzeldir. Tavsiye ede- rim, biraz erken kalkmız, İstanbulda güneş doğuşunu seyrediniz. Kaptanın bu sözleri yol arkadas larımıza pek tesir etmi; Bunun için ertesi sabah erkenden herkes güverteye fırlamıştı, Hakikaten nefis bir manzara... Güneş yeni doğuyor, . Amerikalılar hayran hayran etrafa bakıyorlar. Aylarca süren bir ayrılıkta nsonra İstanbula göz gezdidiriyorum. Bakış- larımla şehirde bir yenilik arıyorum. Yeni yolcu: salonunun yapılmasına başlanmış ve inşaat oldukça ilerlemiş. Yeni" salonun < denizden manzarası, bitmemiş halile bile hiç fena değil... * Lâkin -söz aramızda - Galata köp- rüsünün uzaktan göze nefena bir görünüşü var. Dünyanın hiç medeni bir yerinde böyle dubalar üzerine ku- rulmuş, derme çatma köprüye rasla- namaz. Böyle köprüler harp zaman- larında, fevkalâde vakalarda dubalar üzerine, muvakkaten konur, Sonra köprüyü bir de çiğ, yemyeşil renge bo- yamışlar. Uzaktan şehrin manzarası- nı berbad cdiyor, Ne de olsa duba üze- rine kurulmuş köprü çok çirkin, Halbuki tuhaftır. Bende İstanbul daüssilası başladığı zaman, uzak mem- Jeketlerde hep bu köprüyü düşünürüm, Şimdi o bu zavallı manzarası ile kar- şıma dikilince bir garipsedim. Biraz sonra gürvrük ve polis me- murları vapurumuza geldiler. Hepsi de genç ve nazik insanlar, Pasaportlarımızı büyük bir çabuk- Jukla muayene ettiler, Muamelelerini yaptılar. Takat karaya çıkmadan önce sey- yahlar büyük bir müşkülât karşısında kaldılar. Ellerinde Amerikan, İngiliz paraları olduğu halde bizim paramızı bulamıyorlardı. Vapurda bana soruyorlardı: — Yanınızda Türk parası var mn? Benim yanımda Türk parası nere- den olgcak?. Seyahat esnasında bir “memleket hududuna girince vapurlara, trenle- Te derhal resmi kambiyo acenteleri gelirler ve para değiştirirler, Halbuki bizim vapura kimseler gelmedi. Hela pazar günü memlekete gelen seyyah vapurlarmı düşünün... Her yerin ka- lerarası Kadın Hekimleri kongresinin esas mevzularından birisini Hormon- lar, ve bunlarla kadın hastalıklarının tedavisi teşkil ediyordu. Kongrede muhtelif dünya müelliflerinin en ye- ni tecrübelerini dinlediğimiz ve son senelerde büyük inkişafına şahid ol- duğumuz ginekologinin bu kısmı hak- kında, sayın okuyucularıma malümat vermeyi faydalı buldum. Hormon nedir? Evvelâ bunu izah Amsterdamda son toplanan Millet- i edeyim: Vücudümüzde bir çok guddeler (bezler) vardır. Bunların bir kısmı hasılatını, müfrig kanadları vasıtasi- le harice veya vücudün muhtelif boş- Tuklarına döker; böylece meme gudde- leri süt, tükürük bezleri luab, karaci- ger guddesi safra ifraz eder ve bu if- razat bir çok işlere yarar, İşte bünla- Tin yanısıra kanatı müfrigası olmıyan bir takım bezler vardır Ki, bunlar ha- sılatını doğrudan doğruya kana verir. Bu hasılata (Hormon) diyoruz ve güddelere de (Blutdrüsen) yani kan bezleri ismini veriyoruz, Meselâ: Hy- pophyse, Thymus, böbrek üstü bezi, yumurtalık, meşime ve ilâh... gibi. Ba- zan bu guddelerin vazifelerini lâyıkl- )e yapamamasından, veya fazla Hor- mon husule getirmesinden ileri gelme rahalsızlıklar olur. Bunları muhtelif Hormonlar vermek suretile tedavi ediyoruz. Hormon meselesi kadın hekimliğinde on iki sene evvel Aschheim ve Zondek tarafından gebeliğin erken teşhisini temin eden biolojik taammülün keş- fedilmesile aydınlanmış ve son on sene zarfında büyük tekâmül göstermiştir. Berlin kadın hekimlerinden Asehheim ve Zondek, yaptıkları tecrübelerle şu neticeye varmışlardı! Kendisinden ge- belik şüphelenilen bir kadının idrarı, yavru dişi beyaz sıçanlara şırmca edi- Dir, ve yüz saat sonra öldürülüp otop- sisi yapılan bu hayvanların yumurta» hik ve rahimlerinde büyüme, keza yu- murtalıklarında kâhil farelerde tesa- | düf ettiğimiz kırmızı ve sarı lekeler görülürse, bu kadın muhakkak gebe- dir vay Hormonlarla tedevisine muvaffak olduğumuz hastalıkları kısaca gözden geçirelim: I — Hiç âdet görmiyen Kızların ve- adam akıl halletmemiz lâzım... Karaya çıkmak hususunda ikinci müşkül de şu oldu: Rıhtımısızlık... Afrikanın en ücra sahillerinde “ bile vapurumuz yanâşacak bir rıhtım bul. muştu, Halbuki İstanbula gelen bir- çok seyyah vapurları şehrimizde yâna- şacak rihtm bulamıyor, Seyyahlar sandallarla, dalgalar arasında sallana sallan vapurdan uzaklasıyorlar, Rıh- palı olduğu bugünde seyyahların na- sıl para bulabilecekleri hakikaten bir meseledir. Biz ki memlekete döviz girmesini canı gönülden istiyoruz. Bu meseleyi İıma gelince de vaziyet büsbütün fe- nalaşıyor. Rıhtım çok yüksek, sandal- Jar aiçak olduğu için Amerikalı, İngi- liz kadınların halini bir görseniz... Ak çak sandaldan, yüksek rıhtıma çıkın. | i kesilen genç kadınların âdetini getir. meye (Prolan, Pregny), Progynon, Gynoestryi( Proluton ve ilâh.) şirme galarile muvaffak oluyoruz. Âdet me- selesinin kadınlıkta ne kadar mühim olduğunu takdir edersiniz. Hayzını göremiyen kadın veya kız, kendini bedbaht hisseder ve bir takım asabi rahatsızlıklara tutularak çok ıztırab çeker, TI — Memesinde hiç sütü olmıyan, veya nz sütü bulunan ve çocuğunu doyuramıyan kadınların sütünü Hor- mahlarla getiriyor ve çoğaltıyoru? Biliyorsunuz ki çocuklar için en iyi ve en sıhhi gıda anne sütüdür. Anne sü- tü olmadığı veya yetişmediği takd de, bebeği hariçten süt vererek besle mek icab eder ki, bu suni tagdiye dai- ma ihtilâtlar yâpmakta, çocuğun mi- de ve barsaklarını bozmaktadır. Bu- gün elimizde mevcud (Prolaktin) müs- tahzarını şınnga etmek suretile, lo- husaların sütünü getiriyor ve istedi- ğimiz kadar çoğu!tabiliyoruz. TI — Başka hiç bir ilâçla durduru- lamıyan genç kizların rahim kanama- larını, Hormon tedavisile tevkif edi- yoruz. Kezz kadınların o (Methropathiz hâemorrhagica) dediğimiz kanayıcı metritlerini de Hormon (Progestine, Proluton, Hormoflavsine, Luteoran) enjeksiyonlarile iyi ediyoruz. IV — Yumurtalıklardan İs olunan (cismi asfar Hormonile) itiya- di çocuk düşürmelerinin önünü gw yoruz, İtiyadi düşüklerde, kadın ke defa gebe kalırsa kalsın, sebebsiz ola- rak çocuğunu düşürür. Eskiden bü düşüklerden çoğunun, annede mev- cut frengiden ileri geldiğ AYIN yorduk. Fakat yaptığımız kan m nelerhin mühim bir kısmında, frengi bulunmadığını gö ruz. İşte bu gi- bi vakalarda, Hormon tedavisile (Pro- luton, Progestire şırınga ederek) ço- cuğu, dokuzuncu ayını bitirin ka- dar, rahmin içerisinde muhafaza et- meğe muvaffak oluyoruz. es Bugün Hormon meselesi daha inki- şaf halindedir. Zaman geçtikçe, buna . ald bir çok yeni bulüşlar karşısında kalıyoruz. Nitekim Bittmann, Ludwig ve Ries ismindeki üç müellif, muhtelif tenasül! Hormonlarını bazı gebe hay-. vanlara ve bilhassa bunların âşılan» mış yumurtaları içerisine şırınga et- mek suretile, doğacak yavrunun - ar- zuya göre - erkek veya dişi olmasını temin etmenin mümkün olduğunu kongreye bildirdiler, Belki de ileride ayni hâdisenin veya buna benzer bir Hormon. tecrübesinin kadınlara da tatbik edilerek, doğacak çocuğun, is- tenilen cinsten olmasını temin etme- nin kabil olacağı meydana çıkacak- tari hsaj Dr. Ahmed Asm Onur Ortaköy Şifa Yurdu sahih ve başhekimi Erzincanda elektrik tenviratı Erzincan (Akşam) — Şehrin elek- trik projesi yüz kırk iki bin küsur lira olarak Nafıa bakanlığınca tasdik edil- miştir. Vilâyet vasıtasille belediyeye gelen projeyi eksiltmeye koymak ve belediyeler bankasından istikraz yap- mak için vali veya belediye reisinin Ankaraya gideceği söyleniyor. İstikra- za karşılık okturva geliri gösterile cektir, Her sahada memleketin yük- selmesine ve imarma çalışan vall Fah- ri Özenin elektrik işini de muvaffakı- yetle başaractağından emin olan halk ya evvelâ âdet görüp sonra hayızdan ço sevinmektedir. ..... caya kadar çığlık savuruyorlar, kar&- dan el uzatanlar... Sandaldan yardım edenler,.. Herhalde hiç hoşa gitmiyen bir manzara... Topraklarımıza ilk de- fa ayak basan seyyahları böyle bir va- siyete sokmuyalım... Kâfi derecede rıhtım yapıncaya kâs dar hiç değilse açıkta demirliyen va» purların yolcularını almak için biref güzel motör, yahud küçük birer şir- ket vapuru gönderelim... Gelecek yazımda Amerikallerin İs- tanbulu bir seyyah gibi nasıl dolaştı ğımı anlatacağım... Hikmet Feridun Es

Bu sayıdan diğer sayfalar: