30 Temmuz 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

30 Temmuz 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kırılmaz ca © Zamanımızın mühim keşif ve ihti- Taları sayılan birçok işlerin binlerce #ehe evvel kullanılmış olduğunu tari- hi kayıdlar birer birer isbat etmekte | dir. Meselâ otomobil ve otobüslerd8 camların kırılmasından çıkan kaza” (ların önünü almak için istimali mec- büri tutulan kırılmaz çamların eski Yunanlılar tarafından icad edilip Ro- m tarafından daima kullanılmış buğu şimdi anlaşılmıştır. Kiran; feri laz Tilberius kırılmaz camın icadına o kadar ehem- Ii Yunanistandan Romaya davet et- IMİŞ ve kendisine birçok şeyler yaptır- mıştır, Mucidin başka memleketlere gide Tek ayni şeyleri orada dahi yapmama” Si için bu kadar takdir ettiği ve mü” kâfatlara garkeylediği adamı, mucibince öldürtmüştür. Umumi harbin sor devrinde Kulla- nılan tank dahi yeni birşey değildir. Londrada sarhoş olduğu halde otomobil kullanan bir şoför tevkif edildi, mahkemeye verildi. Mahkeme Şoförün bir sene müddetle vesikası- nün istirdadına ve 25 İngiliz lirası c€- Za ödemesine karar verdi, Şoför muhakeme sırasında kendini Şöyle müdafaa etti: — Sarhoş olup olmadığımı tesbit etmek üzere merkeze çağırılan dok- torun her istediğini yaptım, ancak İki şeyi yapmadım. Biri “ğa «She sells sea shafls On the seashore» cümlesini bir 80 lukta söylememi emretti. Kocam erkek değil Miyet vermiştir ki, bunu icad eden ada- değil çok eski bir icattır ZN Sarhoşun mantığı kanuna uymadı Bükreşli bayan Şarlot Nöjman mahs| eye baş vurdu: — Kocam erkek değil, kadındır, beni ayırınız! dedi. Şarlot bundan iki sene evvel Şari adında bir gençle evleniyor... Bu 28 ta Etçenlerde sahtekârlık cürmile tev- kif edip hapse atıyorlar... Hapishane- ? ank yeni Bunu ilk içad edenler Kartacalılardır. Yalnız eski muharrik kuv- veti benzin değil canlı hayvan idi. Demir kule şeklinde yapılan bu tankları içinde bulunan filler düş manın üzerine | yürütmekte idi. Bu tanklar sayesinde Kartacalılar birçok zaferler todern şehirlerde seyrüseferi tan- : muhafaza etmek usur n Yeniçerileri olan protor- | lerin bir vazifesi sokakların başla- | a durup dörtnala at ve araba sü- | renleri ve kazâya meydan vetenleri ! tutmak ve mahkemeye teslim etmek idi, halkın emniyetine bü- ik kıymet verildiğinden işaret ve — memurü askerlere en yüksek maaş verilmekte idi, Bu cümle de türkçede: «Bu köşe kış köşesi bu köşe yar köşesi gelen Sıvas paşası üç tunç tas kayısı ho- şalı» ci on kere söylemeğe | benzer. İ Sonra 493 rakamını 788 ile darbet | dedi. Bunu da yapmadım. Dedim ki: — Bu darb ameliyesini doğru yap- mak için ağır ağır yaparsam sarhoş diyeceksiniz, çabuk yapar da yanlış yaparsam gene sarhoş diyeceksiniz. Bunun için yapmıyacağım!.. Fakat hâkimler bu müdafaayı kâfi bulmadılar ve şoförü mahküm ettiler. 'kadındır!. rub adında bir kadın olduğu meydana çıkıyor. Şarl sekiz yaşına kadar kız olduğu- nu, ondan sonra garib bir tahavvüle uğradığını, Bükreşe gidip erkek Kıya fetinde gezdiğini, Şarlota âşık olup evlendiğini itiraf ediyor. Doktorlardan mürekkep bir komis- yon bu garip hâdiseyi inceliyecektir. de Şarlın erkek olmadığı, Sesil Veyni- Halkın işleri Muakkiplerce değil bizzat halk tarafından takip edilecek Evvelce yapılan tebliğlere rağmen devair ve müesseselerde halka aid İşlerin bir takım muakkib ve müâ- meleciler tarafından takib edildiği görülmüş ve bunun mahzuru hak kında Belediye reisliğinden Şubelere bir tamim gönderilmiştir. Bu tami- Me göre hükümet dairelerinin bütün Vatandaşlara açık bulunduğu Cüm- huriyet devrinde vatandaşların ken- di işlerini bizzat takib etmeleri lâzım Belirken iş muakkiplerinin memur ları işgal ettikleri ve bu yüzden Me mMurların da muaheze edildikleri 8ÖZ Önüne alınarak halkın işlerini bis Zât takib etmelerinin temini » miştir, a Sabit çöp kutuları Caddelerin münasip yerlerine K9 Man çöp atmağa mahsus sabit Kutu” ların kaldırılmasına karar verilmiş V8 zi ei İatbikine ezer ari * Kutulara dökülen » A İüddet kaldırılmadığı için (sar vi getirmektedir. ime kak masındaki sebep budur. Fin yerine tekerlekli ve otomatik kör i seyyar kutular - yap! G Db ER 50 tan&- Sİ hazıklanmış ve temizlik amelesin8 © Verilmiştir. Bu kutular ihtiyaç misbe € arttırılacaktır. Line ; kanl ih? Ma elik icin yerime deva ip, | KANSIZ Bit mücadelesi Yapılan mücadele muvaffa- kıyetli ! neticeler verdi sene kışın bib mücadelesi mak üzere fakir halka m çe AhSUS bası > ii Yapılan sihhi teftişler neticesinde bit mücadelesi muvaffa- kıyetle neticölenmiş ve kontratı bi- ani hamamlaria yeni kon- mece. i Gini akdine lüzum görülmemiş ime şehrimizdeki tarihi ha- mayaları şahuslar elinden kurtararak bizzat kendi tasarrufuna geçirmeğe karar verdiğinden bu Dümeşiler bir kısmı zamanla mukayyed Si ie sızın, devamlı surette meccani va rak halka tahsis edilecektir. ne , retle fakir halkın temizliği ; edilecektir, yapıl Nörasteni, zafiyet ve Chlorose LI DESCHLENS, PARIS EE Bir Hoklor kâlp hastalıkla run- dan yüzde doksanının kurun- tu olduğunu iddia ediyor Zamanımız in- sanlarının bir çok şeyler hakkında olduğu gibi hasta- Uuklara müteallik bilgileri de artmış- tır, Bugün bir çok hastalıkların s8 bebleri, arazi ve takib ettikleri s0- yir herkes tara fından bilinmektedir. Fakat devri- mizde insanların fazla evhamlı ve #i- nirii olmasının başlıca sebebini de çoğu ağızdan kapma ve noksan olan bu bilgiler teşkil ediyormuş. Mişigan (üniversitesi (o profesörle- rinden doktor Frank yer yüzünde kendini : kalb hastalığına müptelâ zannedenlerden yüzde doksanının kaib İlletine değil, kuruntu illetine müptelâ olduğunu iddia etmektedir. Doktor iddiasını şöyle müdafaa edi- yor: ? Hastalıklar hakkında birçok bilgi- lere sahip olduklarını zanneden İn- sanlar bu bilgilere dayanarak kendi- lerini dinlemekte ve küçük bir gayri tabilliği gözlerinde büyüterek kor- kunç hastalıklara tutulduklarını zan- netmektedirler. Bühassa gazetelerde sık sık görülen «Kalblerinden hasta olanlar gittikçe çoğalıyor, 1935 sene- sinde kalb ohastalarının yekünu 312,333 iken bu miktar 1936 da 90,000 fazlalaşmıştır» gibi haberler halkın | vehimlerini kabartmaktadır. Halbuki gazetelerde sık sık görülen bu rakam- Jar baştan başa yanlıştır. İnsanın bir kalb durmasile vefatı kaçınılmaz bir hâdisedir. Fakat kalk bin durması yalnız kendi hastalığın- dan ileri gelmez, vücuddeki bütün bozukluklar az veya çok kalb üzerin- de tesir icra ederler, Ve bütün ölüm- ler kalbin durmasile vükua gelir. İnsanın bir tek hastalıktan öldüğü nadir birşeydir. Doktorun vazifesi ölü- me sebep olan hakiki hastalığı mey- dana çıkarmaktır. Bodadımız ileri yaş* Jarda gelen ölümlerin sebebine «ihti- İKTİSADİ MESELELER — Sanayi hareketlerinin ziraatimize tesiri Başvekil B. Celâl Bayar, Yerli Mal- lar sergisinde gazetecilere verdiği be- yanalta Şu sözleri söylemişti: «Eski- ler sanayi ile giraati birbirinden ayrı telâkki ederlerdi. Halbuki sanayi ve ziraat bir küldür. Birbirle- rini itmam ve ikmal ederler.» B..Ce- Iâl Bayarın bu sözlerile, onsene ev- vel, sanayi hareketlerinin yeni baş- Tadığı sıralarda çıkan münakaşaları hatırlıyoruz. O zaman, bir çokları fikir diye şu sözleri ileriye sürmüş“ lerdi. «Türkiye bir ziraat memleketi- dir. Zirasti ihmal edip, sanayie kuv- vet vermek doğru değildir. Biz, ziraat memleketiyiz. Gene ziraat memleketi olarak kalmalıyız.» O zaman, sanayi ile #iraat birbirinden ayrı olarak te- Jâkki ediliyordu, Halbuki; aradan ge- çen kısa bir zaman isbat etti ki, Tür- kiyede sanayiin inkişafı, yeni yeni fabrikaların kuruluşu, ziraati ihmal &tmemiştir. Bilâkis sanaylin ilerle- mesi, ziraatin de genişlemesine 86- bebiyet vermiştir. Buna dâir birkaç misal alalım, Beş senelik endüstri plânları mucibince, pamuklu, doku- ma fabrikaları açılmasaydı, pamuk Ziraati inkişaf edemezdi. Pamuklu dokuma sanaylinin büyümesinden sonra, hükümetimizin p&muk ziraa- tinin inkişafına o verdiği ehemmiyet meydandadır. İpekli sanayii inkişaf etmeden ev- vel, kozacılık ölmek üzere idi. Halbu- ki kozacılık ipekli sanayiinin ihti- yacı olan ham maddeyi güçlükle te- min etmektedir. Küçük birip ve halat fabrikası yüzünden, Kastamonuda, kendir, ke- nevir ziraati genişlemiştir. Birkaç Kalplerinden hasta olduklarını zannedenler müte- hassıslara müracaat edecek olsalar çoğu sağlam oldukları cevabiyle karşılaşacaklardır. Eğer bir gün nabızlarınızın her zamankinden fazla attığını his ederseniz o gün çok çalıştığınızı hatırlayarak derhal istirahate geçiniz yarlık» dediği halde zamanımızda umumiyetle «Kalb durması» denildi- gi için kalb hastalıklarının yekünunu gösteren rakamlar şişmektedir. Rokfeller müessesesinde Claire Ling ile beraber çalışan doktor Alfred Cohn- un İlmi araştırmaları neticesinde bun- dan elli sene evvele kadar kalb has- talıklarından mütevellid vefiyalın yüz de miktarı büyük bir fark göstermez» ken son elli altmış sene içinde şayahı dikkat bir azalma olduğu tesbit edil- miştir, Bu azalmanın başlangıcı da tıbbın tifo, kızıl, çiçek, difteri ve ve- remle kati surette mücadeleye giriş- tiği günlere tesadüf ediyor. Hakikatte kalb hastalıkları frengi, romatizma hürmması, tansiyon ve da- maz sertliğinden tevellüd eder, Frengi yalnız kalbi değil bütün vü- cudü hırpalıyan bir hastalıktır. Dok- torlar bu vahim hastalığın kati teda- vi yolunu bulmak üzeredirler, Tama- men önüne geçildiği gün kalb hasta- lığından ölüm nisbeti yüzde on azala- caktır . 12 yaşına kadar çocuklara ârız olan romatizma hümn erinde dok- torların yaptıkları araştırmalar müu- vaffakıyetli neticeler vermektedir. Bil- hassa Nevyorktaki İrvington hastane- sinde çocuklar bu haslalıklan tama- men kurlarılmaktadırlar, Bu da kalb hastalıklarının azalmasında mühim bir âmlidir. Kalb hastalıklarının mühim bir kıs- mı hiç şüphesiz tansiyon ve damar sertliğinden ileri gelir.“Tababet tansi- yon meselesini henüz lâyıkile kavrıya- mamıştır, Maamafih son zamanlarda Evlenmenin Evlenme memuru huzurunda ha- yatlarını birleştirecek merasimin ic- rasını bekliyen çiftin yanında şahit sıfatile bulunurken gayriihtiyari ka- nunun eylenmeğe dâir umumi hü- kümlerini hatırladım! Merasimin icrasile işte bir birlik vü- cut bulacaktır ki, kanun buna evlilik birliği diyor ve birliğin teşekkülü ile beraber karı kocanın yekdiğerine kar- şı bu birliğin saadetini müttehiden temin ve çocukların iaşe ve terbiyesi» ne beraberce ihtimam etmek husus- larını iltizam etmiş olduklarını yazı- yor. Ayni maddenin son fıkrası ise «Karı koca birbirine sadakat ve mü- zaheretle mükelleftir» diyerek her birinin diğerine göslermeğe mecbur olduğu sadakat ve müzaheretin yal- nız insanlık ve sevgi borcu olmayıp kanuni bir mükellefiyet olduğuna da işaret ediyor. Her birliğin bir relsi olması tabii | olduğuna göre 152 nci maddede «Ko- ca birliğin reisidir» denilmiştir. Lâ- ! kin 153 üncü madde hemen şunu ilâ- | çikolata fabrikası, memleketimizde iki süt tozu fabrikasının açılmasına, sebebiyet vermiştir. Hatıra gelen şu birkaç misalle anlıyoruz Kİ, Türki- yede sanayi hareketleri, ziraatin de inkişafına sebebiyet vermiştir. 'B, Celâl Bayarın da dediği gibi sa- nayi ile ziraat birbirini mükemmel bir surette tamamlıyan iki kuvvet ol- muştur. Bir tarafta fabrika, diğer tarafta fabrikaya ham madde yetiş- tiren tarladır. Eğer fabrikalar olma- Kanun Bilgileri ve etmiştir: Kadın müşterek saadeti et, balık, yumur- ta ve peynirin tan» siyonu arttırdığı kar naati terkedilmiş» tir. Mutlak olan birşey varsa o d& kü şişman adamın kalbi esasen çok ağır bir çalışma ş6- râili içinde bulunuyor demöktir, Kalbin sıhhatini muhafaza için en emin çare ağır yorgunluklardan kağ- maktır. Kalb hastalıkları - mütehas- sıslarından ekserisi şehirlerde oturan insanların şiddetli bir faaliyet içinde bulunmaları .yüzünden o kalblerinlej vaktinden evvel yıprandığı flkrinde- dirler, İstatistikler köylülerin şehir- Werden daha uzun ömürlü olduğunu göstermektedir, Şehir sakinleri gay- risaf bir hava ve dağdağalı bir hayat içinde bulundukları İçin birçok ârıza tesirler altındadırlar. Esasen az uyumaya mahküm olduk ları halde çalışma ile geçen bütün bir günün akşamında istirahat etmezler, 'gecd hayatına karışırlar. Bu âsabı harap eder, âsabın bozulması da kalb- te derhal tesirini gösterir. Fakat asıl mesele Insanların vehim- lerine nihayet vermelerindedir. Mü- temadiyen kalblerile meşgul olmak- tan, kendilerini dinlemekten vaz geç tikleri gün kalb hastalıklarının büs- bütün azalacağı şüphesizdir, Emin olus nuz, kalblerinden hasta oldukların zannedenler derhal mütehassıslara, müracaat ederlerse onda dokuzu hiç bir ârıza olmadığı cevabile karşıla” şacaklardır. Onlara yapılacak tavsiye şudur: Har yatı daima iyi tarafından görünüz ve eğer bir gün nabizlarınızın her zaman» kinden fazla attığını hissederseniz O gün fazla çalıştığınızı hatırlıyarak der» hal istirahata geçiniz. Kısa bir din- lenme endişenizi dağıtmak için kâfi ge- lecektir. — $. H.R. hükümleri temin hususunda gücü yettiği kadar kocasının muavin ve müşaviridir, Evi intihap hakkı kanunen koca nın, eve bakmak hak ve vazifesi ka dınındır. Karı ve çocukların müna» sip veçhile iaşesi kocaya aittir. 154 üncü madde her nekadar birli- ği kocanın temsil ettiğini yazar ise d evin daimi ihtiyaçları için koca gibi karının da birliği temsil hakkını haiz olduğunu 155 inci madde gösterir. Birliğin siyaneti başlığını taşıyan 161 inci madde aynen şöyledir: Karı kocadan biri aile vazifelerini ihmal eder yahut diğerini tehlikeye, hacâlete veya zarara maruz birakır- sa müteessir olan taraf hâkimin mü- dahelesini taleb edebilir, Hâkim, ka- bahatlı olan tarafa vazifelerini ihtar eder ve bu ihtar semeresiz kalırsa bil liğin menaftini siyaneten kanunda muayyen tedbirleri ittihaz eyler. Bu tedbirlerden gelecek yazımızda bahsedeceğiz, Avukat Emcet Ağış saydı, bir kısım tarlülar boş kalacak- tı, Halbuki eskiler, sanayie verilen ehemmiyet yüzünden, ziraat ihmal eğilecek zannediyorlardı. H.A e İZMİR ve mülhakatı için AKŞAM gâaze- tesinin tevzi yeri münhasıran İz- mirde İkinci Beyler sokak 52 nu- marada Hamdi Bekir Gürsoylar

Bu sayıdan diğer sayfalar: