6 Ağustos 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

6 Ağustos 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kara Ali - Şeri maçının arifesinde.. Türkiye eski başpehlivanı Kara Alinin başından geçen tuhaf bir vaka. “hususi hayatımda dünyanın en fazla gıdıklanan adamıyımdır. Halbuki güreşte hiç PM Halk arasında meşhur şairleri, meş- bur edibleri, meşhur sanatkârları bil- hiç en k yadolu Istanbulun mahallelerinden kadar st m bir köyde bir uyorduk iylerine unut mec bahsettim. Bana uzun | izahat Bu hs alk rilar ön saf şöhretleri ar vanı arıya arıya da, bir otelde hlivanı ki gözlerile yüzüme ba Kar n en zeki köylülerind yarladı diyorlar ama, görünüyorsun. — Tam 38 yaşındayım. deği, 14 senelik peh vanım. Daha 10 sene mis gibi gü- reşebili Pehiivanlıktan başka işin var Evet.. Rençberlik ettim, koyun- culuk ettim. Ondan sonra İşi tama- mile güreşe döl m, Bütün Avrupayı dolaştım. Yalnız İngiltereye gitme- dim — Bu uzun güreş hayatında kimbi- bir başından ne tuhaf vakalar geçmiş- tir değil mi? — Ovoo., Çok... Bir kere İstanbula Bulgaristanlı Niyazi isminde çok ya- man bir pehlivan gelmişti. Ama deh- şetli bir şey... Hayatımda ben bunun kadar kuvvetli pehlivana çok az ras- Jadım Bulgaristanlı Niyaziyi iki gece yen- mek için üçer saat uğraştım, Adamı imkânı yok alt edemiyordum, İkinci gece artık bu pehlivana yenilece- ğimi adaınakılh anlamıştım. Üç saat ştim. Niyazi ile debelleşirken birdenbire ayağım da kaydı. Minderin kenarındaki tahtanın üzerine yuv: landım Gözlerimden şi li çaktı, Min- Sabık Türkiye şampiyonu Kara Ali derin kenar tahtası karnımı kesti, barsaklarım dışarı çıktı, sandım. Ayağa kalktığımı bilmiyorum. Elim- le karnımı yokladım. Bir şey yoktu. Fakat müthiş hasmımın karşısında artık güreşe devam etmeme imkân yoktu. Ağımı açtım. Tam «pes» kelimesi ağzımdan çıkacağı esnada rakibim eli ni havaya kaldırdı: Pes... dedi, artık ben güreşten vazgeçiyorum Öyle şaşırmıştım ki Tam benim pes diyeceğim onun pes demesi hayretti. sormayınız. saniyede Eğer bir saniye ağzını açmasaydı ben pes diye- | cektim, Güreşten sonra rakibime: — Aşk olsun birader... dedim. Eğer sen bir saniye ağzını açmasaydın, ben pes diyecektim. Bulgaristanlı pehlivan acı acı gül dü: — Bunu önceden bana söyleseydin ya birader... dedi. — Avrupada, meselâ Pariste geçir- diğin maceralar... — Orada da kadınlar birader... Hem Yukarıda: Kara Alinin Tekirdağlı ile eski güreşlerinden bir sahne, aşağıda: bir maçta Kara Alinin incinen kolu muayene ediliyor eğe alin na genç genç, güzel g Onlar arasında pel rın itibarı - her ne hikm. Ja üzel kadınlar... vanın, sporcula n sonra kimi gelir, ba rimi tutmağa Kalkı mi hediye verir, kimi — Bu kıravatı diye tak... der, getirir: - Aman şunu ir de hep Paris güzel... Ama ben İsj hınıni dansların — çok dans o birader. Ne dans inde çok heyecanlarır heyecanlandığım r usulüm vardır. Bir İki yudum deta kedimi tuhafı ben husu$l k la gıdıklanaij bi Hususi hayatımda beni birisi gidik kya gıdıklıya yere yatırabilir derece heyecanlanırım ki gıdıklanma: ğı bile unuturum... Güreşte hiç gıdık- Tarimam, ne yiyip, içiyorsun? — Benim kadar intizamsız yaşıyan bir adam daha belki de dünyada yok- tur, Ne uykum muntazamdır. Ne ye- mem, he içmem. biribirine uymaz. Uyku saatlı ge- ne öyle... Fakat böyle olduğu halde gene de kuvvetliyim işte... — Pazar günü Şeri ile karşılaşacak” sın... Ne düşünüyorsun? Kara Alinin bir bakış vardı: — Vallahi ne inkâr edeyim... Çok kuvvetli bir pehlivan 0... Sonra ken- disine öyle iyi bakıyor ki hiç sorma... Ben idmansızım. Kendime baktığım yok... Böyle olduğu halde gene güreşi kabul ettim. İyi bir netice alacağımı yüzde yüz ümid etmiyorum, Ehhh. Pchlivanlık bu... İnsan kazanır da kaybeder de... Sonra bu Avrupalı pet Mivan: gözlerinde düşünceli — Var mı bana karşı çıkacak? diye ortaya atıldı bir kere... Bizim pehlivanların çoğu bugünler- de güreşemiyeceklerini söylediler. Ehhh.. O oynamaz, bu güreşme: Adam da meydan okuyor... malı? Kabul etmeğe mecbur kaldın. Ben ötelden giderken pehlivan ar- kamdan şaka ediyordu: di ağ m sen de biraz gü- . Dişini sıksen bell Hikmet Feridun Türkiye Ecnebi 1400 kuruş 7700 kuruş Posta ittihadınr dahil olmiyan ecnebi memleketler: Beneliği 3600, altı aylığı 1900, öç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdili için yirmi beş kuruşluk pul göndermek iizımdir. Öemaziyelâhir 9 — Ruzuhımr 93 8. İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yata E. 74 38 450 882 1200 146 Va, 340 4591120 1613 1920 2106 İdarehane: Babıdli civarı Acımusluk sokak No. 15 yi OMRE eli era Yemek saatlerim | Ne yap- | Bir gecenin romanı zan! Perihan Ömer Karanlık ve sıkıntılı bir günden son- ra İstanbulu mışlı, Saatle cerelerde, damlarda baş ler çıkararak durmadan yağmur or; i gök, derdli bir ka ana sonu gelmiyec ırıklarla dolgun g yordu Bu yıldızsız larda dolaşan ve karanlık nil tile 1 in âsabı tüyleri vücudlerine yapışan lerinde hırçın ışıklar yar k birer köşe ararken ana çıkan vücüd- svet veren bir uyuşuk ını kısışlarında, ucundar &n ip gibi k vetli ıslıklar çamurlu sokak 1 bir kaç saniye parlatır mobillere ayni tehdid ru koşan tehlikeler önü inde n adımlarmı sık O & lüzum meden ap 9 ır gi hırçın gı kömürs gür- canlarından bikmı adet denile iğrenerek tin henüz terket: ti salonlar vardı. F âzımgelen evlerde bile, bir ibi duran gök- kalblerinde lar da Sanki la yeri kaçıvermişti, ediği s- at ne- li olması yüzünün ezi 1 hissedenler az değildi Şişlinin en güzel e nden birinin geniş mütalea odasında, arkasını muhteşem eşyaya çevirerek, maroken koltuğuna gömülmüş bir adm tam karşısına isabet eden camın karanlık uratından sizan yağınur dami boş ve mânasız gözlerle seyrediyordu Belki bir saattir ayni vaziyette idi. Ne düşünüyordu? . Alnında ufak bir çizgi, yüzünde ızlırabı ifade eden kü- çük bir kırışık bile yoktu. Bunu men kırpmadan bakan gözlerinin cam- laşmasından meşeden çok uzak olduğu anlaşılıyordu. İhtimal yorgun Odanın ortasına âzametle kurulan yazı masasının üstü yazılıp yarım kal- mış kâğıdlarla dolu idi. Hattâ bunla- rın içinde acele ile bükülüp sepete gir- meğe vakit bulamadı re düşenle- ri bile vardı. Yuvarlak beyazlıklarile öteye beriye serilen ilmi mecmualatın yanlarına sokulmuşlardı. Yalnız du- varların boyunca uzayan içleri kit larla dolü kütüphaneler intizamlarını muhafaza ediy Pencerenin önüne çekilerek yalnız kalan maroken koltuğun önündeki alçak masanın bir köşesinde yarıya kadar boşalmış bir viski bardağı duru yordu. Yanındaki tabla, yan Ta uçlar miyen k da kaçacak yer bulamadan bir dumü tabakası vardı, Kapının birden açılışile bu tabaka sarsıldı. Aybi zamanda odayı tatlı bir lâvanta kokusu kapladı, Genç bir ka- Ğın sesi; — Of, gene ne duman! dedi. Maroken koltukta oturan adam ay- ni sükünetle duruyordu. Kadın biraz sonra kesik bir kahkaha ile devam etti: — Hem oda gene dans ediyor, Koca sepetin içinde iki buruşmuş kâğıd var; ötekiler yere zıplamışlar. galiba $ tin içinde canları sıkıl lara da sıcak basmış olacak; açılıp, sa- çılıp, serilmişler, Gülümsiyerek etrafa bakan gözleri viski bardağına ilişince ciddileşti, Ha- fif titreyen bir sesle: — Ferid, gene içiyor sordu. Adam ccrab vermedi. Başını bile çe- virmeğe lüzum görmeden olduğu va- ziyette kaldı Kadın mera — Ne dü; yorsun? musun? diye orsun, nereye bakı- — Karanlıkta ne görüyorsun? — Bir şey görecek olsam, b: Tefrika Görmekten lık ne mânasız usandım r ne boş, 1 n çıkaran bu iten yorgunu ih ediydii elsenel diyorsunuz de mii uttün mu? “Ğİ mda değilim, Neden di sun. Ne © Bilmem diyorsunuz? Cahide hanimetend k kostümlü nın arkadan n göl ; nuntazanr bâşmâ, Koyu saçla Bu başi dol celeri biç bir zaman anlamı di. Üşümüş gibi ellerini rında gezdirerek, yâ Bu hava, dedi uyor ki — Neden? — Bilmem küçüktenberi fazla yağ” murlu gecelerde içim korku ile dolar garib bir hisle ağlamak ihtiyacını dü“ yarım. — Herhalde bu gece öyle değil. — Neden? | — Cahide hanımefendinin balosunü unuttun mu? Yaşlı gözlerle taziyete gidiler ama, parlak kostümlü bir be loya değil Lâmianın yüzü büsbütün bulutları miıştı. Ferid devam etti; — Ne tuhaf bazı insanlar dünyay yalnız şikâyet etmek için gelirler. Yağmur, güheş, soğuk, sıcak; velhasıl her şey hırçınlaşmaları için bir s dir. Memnun kalmamıya azmettikleri için dalma fena tarafları araştırırlar. Bilmem sabırsızlıkla beklenen bir eğ lenceye giderken bile hava bozuk ok duğu için ağlama ihtiyacı duymak, neşeye zorla sürüklenip, ızt zevk almak değil midir? Iztırabdan zevk almak mı? Bunu ancak hayatında hiç ıztırab çekmemiş lir, Sen iztirab çektin mi , Vakit bulamadım. Çün» kü tembel v şuk oldüğum zama" ehzi sordu: — Iztırabın mânasını: bilmek i muhakkak dökmüş — Evet Ferid, gül her şeyi benden iyi okuduğun kitablar karşısında be bakan gözlerim bir kör kadar âciz n gibi geçmiş asırları sal i felerde çevirmedim. İns n vücü” de getirdikleri tedkik etme dim. İleriyi merakla düşünmedim. B€ nim kendi hi araştıracak, 1 l zamanım verdi zaman zaman göz Imak mi lâzımdır? miş “bir büyü hayatını sühuletle'anla sokaktan geçen birin ht olduğunu der hal adamın lirsen, be mesud veya b söyliyebilirim tıcı, ne ke: bif in değildir

Bu sayıdan diğer sayfalar: