22 Ağustos 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

22 Ağustos 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

« Sahife 6 PAZARTESİ "KONUŞMALARI: Oskar Vayld ve Biz Büyük ve göz kamaştırıcı zekâlar içinde çocukluğunu ve yaramazlı- ğını dehâ haline getirenler, tarihin önemli şöhretleri arasında sayılmak- tan vazgeçilmemistir. Bu usianmaz çocuk dehâlardan biri de Oskar Vayld - Oscar Wilde'dır, Onun şahsin- da cüretin, küstahlığın, kayıtsızlğın, başkalarına hareket ve sözlerile hay- ret verme zevkinin çok parlak örnek- lerini görürüz. Disiplin ve nizam ce- miyeti olan İngiliz milletinin bağrın- dan ve bu intizama baş bir isyan, onun ruhunun tâ kendisi- dir. o da, riyaya du inkâr ederek ortaya attı. duğu nefreti, ahlâkı Muayyen | çen hayatına bir intihar şuurile ni- hayet vermiçtir, En son, adi geçen eser olmak Üüze- re bu muharrirden birkaç eser, dili- mize nakledilmiştir. Şüphesiz ki bu i mini kütüphanemiz için bir kazançtır. kaldıran | İslâm âleminin Melâmi'leri gibi | | Olgunla kıymetleri tanımadı. Yalnız (güzel), | onun için başlı başına bir değer taşi- yordu. Halbuki cemiyet, içtimai kıy- metler sisteminden başka nedir ki?... Bu düş di vatanın- aştı. Daha hayatında, İngi- 1z vatandaşlığından ölmüştü. Oskar Vayld, dalma makulden kaç- tı. Fikirlerini bir sistemin içinde ara- Yoamalı, Mühim bir yekün tutan eser- Jerile tam bir bina kuramadı. Fakat birer şimşek gibi beynimizde çakan çet- refli düşüncelerile insanlığın tembel zekâlılarına gökten inme bir Kırbaç tesiri yaptı. Paradoks söylemek en büyük hüneri büyük zevki Bu saşırticı fi er, kendisi tarafın- dan bile hayatta tatbik yeri bulama- dı, Onun yaratılışı, yapmak için de- didi ıtmak, dikkati çekmek, be yinleri ait üst etmek rolile dünyaya gelmişti. «Sanat ve sanalkârı gi ye” sidir.» sözü onundur ve Doryan reyin başlangıcında söylemiştir. buki bütün Kitap sanat kadar sa- faşediyor. Şair, sözle- rile tezad halindedir. Esasen buşka türlü olamazdı. Onün mükâdderi böy- le olmukt Bütün iç tan bu adam, al 1 bir nevi sinsilik bellemişti, Onun gözünde yeşşâne ah- Jâksızlık, kinlikti. (Doryan Greyin portresi mli romanında genç deli- kanlının güzel resmi, onun garip fan- tezisi önünde her kötü hareketle bi- raz daha bozularak bakılmağa taham- mül edilmez bir suratsızlığa düşer. Dai- ma genç, dâlma yakışılklı, ve daima et- yafındaki bütün kadınları ve erkek- leri çekecek kadar sempatik olan bu adam, fenalıklarile tam bir çirkinlik âbidesi olan portresine son defa ba- kar; kendi kendinden iğrenir; tualı yırlan bıçakla göğsünü delerek inli- har eder, Bu romanın sonundaki tra- Jedi, Oskar Vâyld'ın kendi hayatının ükibetine çok benzemektedir. Bütün gururuna, bütün dik kafalılığına rağ» men, belki istiyerek düştüğü sefalet ve yoksulluk, onun çırpınmakla ge- ! Genç-kiz ve erkek-okuyucuların Kitap- çılardan kızararak, hattâ verdiği para- nın üstünü almayı unutacak kadar si- kılarak aldıkları bu kitap ve diğerleri, onlar üzerinde sanat ve ahlâk bakı- mından mühim tesirler yapacaktır. tecrübenin bir kıymet SA da o tecrübe- ler arasında ir kademe ol- duğu inkâr gölürmez bir hakikattir. kültürü kuvvetli, kâi- nat ve hayat hakkında az çok kana- ati billüri olanlar bu kitabı okurken elbet hi ve içtimai bir takım faydalar elde edecekler ve kö- yu bir sanat zevki duyacaklardır, Fu- 1 rındaki gençler?!... k sahifeler üstünde rını dolaştınrlarken acaba kör düğüm olmıyacaklar mıdır? Seksüel duyguların hemen her şeklini bazan ima, bazan ifşa eden bu kitap, terbi- yesi nezaret ve dikkat altında bulun- muyan gençler için her halde barut kadar tehlikelidir, kanaatindeyim. Bence tercüme işlerinde fazla bir perişanlık vardır. Dünya edebiyatla- rının büyüklerini göz önünde tutup onun mühinı şahsiyetlerinden ve bu şahsiyetlerin en İleri gelenlerinden başlamak lâzımdır. İngiliz edebiyatı- nı, İddia edebilirim ki, sırf türkçeden okuyanlar içinde genis çerçevesile bi- bizde bu r, Daha evvelini bira- - Shakespeare'den baş- layıp Milton, Dryden, Pope, Ricahrd- son, Goldsmith, Wordsworth, Walter Scott, helley, Keats, Tenny- son, Dikens, Fliot, Meredith, daha ye- nilerden Hardy, Stevenson, Kipling, Wels, Bennett, Conrad, Shaw ve di- gerleri gibi birinci safta bulunanları hiç tanımadan ve tanılmadan Oskar Vayld'e gitmek ve onda kalmak her halde doğru olmasa gerek, Hemen itiraf edeyim ki bu adını söylediğim adamları ben de <biliyo- run diyecek şekilde okumuş değilim. Halbuki bunları, ileri memleketlerin İ orta tahsil mücsseselerinde ders diye okuttuklarından haberdarım. İstiyo- rum ki okuyucularım da haberdar ol- sunlar, Gene istiyorum ki Türk irfa- nına hizmet etmek emelinde olan ve milli kütüphanemizi emek çekip zen- ginleştirmeğe çalışanlarımız, bu esas- lı noktayı hatırdan çıkarmasınlar, Fransız edebiyatı dışında en iyi kuru- rulan tercüme külliyatı, muhtelif ki- tapçılarımızın bastıkları Rus eserle- rinde görülüyor. Alman, İngiliz ve İtalyan edebiyalının da şimdikinden daha usullü ve nizamlı bir surette di- limize nakledilmesi kuvvetli | Bir geceninromanı Tefrika No. 17 r Yazan: Perihan Ömer Neron'suz Adonius. Hah... bir Roma yaparım | Bak, Neron dedim | de aklıma geldi. Bu genç, daha bu | , sabah, Romaya ayak basmış ve coş- kun bir merakla, çırpınmağa başlamış. ,,Büyük Câösar'ın durmadan vuran «li kırbaçlılarının, insan olmadıkla- İ rını zannediyor ve Netonun koca Ro- mayı, şu elimdeki değnek gibi iste- diği tarafa, taştan taşa vurarak sü- , , rükleyebilmesine hayret ediyor. Ben , de, ona, evvelâ Romayı tanı, görün- meden gör, söylemeden dinle, de- dim. Bir memleketin, ruhunu tani “ mak'için bundan iyi çare yoktur. Söylediğimi yaptı, kaç saattir bizi bulduğun köşede duruyorduk. Bil “© mens, artık merakı zail oldu mu. Genç başını sallıyarak: — Hayır, dedi. Hattâ bu merakı olduğu yere atıp kaçmak istiyorum. — Gene mi kaçmak, yabancı ço- cuk?.. İlâhlar hakkı için Adonius, bu genci sarayma götür, biraz da Romalı zevki görsün. Sade at nal larının çıkardığı palırdılarla kırbaç şakkırtıları duydu. İztırabdan buru- Biraz da Romanın şarkılarını dinle- sin, şarablarını içsin, kadınlarını sevsin, Adonius gülerek gencin girdi, hafifçe çekip: — Yürü, deği. Yabancı bütün çekingemliğine rağ- men, kendinden daha kuvvetli olan bir şeye doğru sürükleniyordu. Bu, kızgın bir vahşete kadar ilerliyen bir zevkti. Yani Neronun kanlı ve süslü Roması... koluna Sarayda borazan sesleri duydu. Havada bir telâş dalgalandı, Neron geniş bir tebessümle etrafına ba- kınmadan seri adımlarla geçti, İki muhafızın açtığı ağır perdelerden içeri girince biraz durdu. Bu, geniş, mermer bir salondu. Bütün beyazlıklarile çıplak kadın heykelle, lınlattığı yüksek sü- tunların üstünde, en kıymettar va- zoların süslediği ve güzel kadınların ağırlığını çokmiş olan yumuşak yas- tıkların kucak açlığı bir salon. Siyeri Ölem Binal hep ayni te- Adapazarı Halkevinde Evin bu seneki bütçesi tesbit edildi Adapazarı (Ak şam) — C.H. | P, ilçe yönkürul üyelerinden avü- kat B. Eşref Te- nakol, Halkevi re- isi olarak seçil- miştir, İşe başla- dıktan sonra der- hal faaliyete ge- çen bâşkan, Hal- kevinin bütün kol mümessille- rini topliyarak fevkalâde bir İÇ maykevi başkanı B. tima yapmış, evin Eşref Tanakol bu yılki bütçesi tesbit edilerek bilhas- sa fazla faaliyeti görülen (gösteri, spor ve Halkevi bandosu) işlerine faz- la tahsisat ayrılarak daha ileri çalış- ni kararlaştırılmıştır. Yakın bir zamana kadar binanın etrafındaki boş yerler güzel bir bah- çe haline getirilecek, Partinin kıymet- li müzaheret ve yardımlarile salonun antre ve diğer nevakısı ikmal edile- cektir, Bütün kollar da şimdiden yıl- ık bütçelerine göre, mesaj programi larıni banırlamağa | başlamışlardır. Edirnede şarapçılık kursu Edirne (Akşam) — Şarapçılık kur- su bugün Umumi müfettişlik Ziraat müşavirinin huzurile Tekirdağ şarap fabrikasında açıldı. Kurs üç hafta sü- recektir. Ders ve tatbikat parasızdır. rettir. Meselâ Faustun tamam bir tercümesi yoktur. Dante'yi büyük bir himmetle Hamdi Varoğlu tercüme et- miş, Doğrusu memnin oldum. Bu 2r- kadaşın tedkike vakit bulamadı- gım tercümesini, çok isterdim ki, ital- yancasından yapmış olsun, Hususi te- şebbüslerile resimi müesseselerimizi hayli geride bırakmış olan emektar- lar yanında Üniversitemizin bu faali. yete iştirak etmes' çok faydalı ola- caktır. Bilhassa tedkik ve tenkid hu- susunda bu mevzularda kürsü işgal eden profesörler, doçenller ve genç AŞİ yazılarını ve İmza alli zevkleri olduğ ğu vazifeleridir de, Türk Üniversite, milli irfan işlerinde manevi bir otori- te olmadıkça ve olamadıkça, gelişigü. zel iş görmekten kurtulmak bizim için çok güç olacaktır. Tercüme, bu kültür meselelerinden biri, belki en mühkimmidir. #Oskar Vayld'e gelin- ciye kadar daha önemli olmak üzere şu adamlar ve şu eserler vardır; on- Jarı tercüme edelim» diyecek her hal- de ben değilim. Fakat ne yapayım ki söylemek vazifesi olanlar susuyorlar ve ne söylesen susuyorlar. gale Âli YÜCEL 13 Omar wide - Donan Gray'in Por- tresi; Ferhunde-ve Orhan Şalk Gökyaj. Remzi kütübhanesi — Ostar Wilde'in Ma- salları. Şaziye Berin, Yeni Matbaa — Sa- lome, Nureddin Sevin. Hilmi kütübhane- sl — De Profundis. Burban Toprak. Dün ve Yarın külliyatı, emretti — Yiyecek, içecek ve, Poppda'yi is- terim. Gözlerinde, için için. parlıyan bir neşenin kıvılcımları vardı. Bu, vahşi bir canavar gibi etrafı ürküten adam hiç le çirkin değildi. Sadeiri yü- zünde merhametin, şefkatin, tatlılı- gı yoktu. Şişman vücudünü, yumu- şak sedire biraz daha yerleştirerek, yanından aynâyı aldı. Memnün na- Zarlarla yüzünü süzdü, mücevher- den ağırlaşan elile saçını düzeltti ve, yavaşça aynayı elinden atti. Çok geçmeden perdeler tekrar açıldı ve, Poppda ile büyük bir tepsiyi taşıyan, iki esire göründü. Neron uzun sapı kesme zümrüd- den yapılmış olan gözlüğünü, ağır bir hareketle kaldırarak, bir kadına, bir de tepsiye baktı. Sonra kesik kahkahalarla güldü, memnundu... Kendine gelenleri, yüksekliğine lâ yık olacak kadar güzel bulmuştu. Hakkı da vardı. Altın rengindeki saçlarının buklelerini beyaz ve yu- varlak boynunun üstünde toplıyan, uzun, kumral kirpiklerinin arasın- dan, iri, mavi gözleri parlıyan, kısa ve gergin alınlı, düz burunlu, ufak etli dudaklı, oval yüzlü başın altın- daki vücud, en büyük heykletraşlar zamanlarla 22 Ağustos 1938 Diyarbakır şehrinin imarı devam ediyor Dağ kapı hlikümet konağı yolu parke döşeniyor Mardin kapısında 80 dükkân yıktırıldı. - kadar uzânan yolun parke döşenme- sine devam edilmektedir. Parke dö- şeme âmeliyesi vali konağının önüne kadar Yarmıştır. Yol nafla dairesi önüne kadar parke döşenecektir. Bu yol sayesinde Halkevi, Ordue- vi, vali konağı, nafia dairesi kamyon ve otomobillerin kaldırdıkları tozlar« dan kurtulacaktır. Halkevinde temsil kolu gençleri tarafından bir müsamere verilmiş Kozanoğlu piyesi de muvaffakıyet- le temsil edilmiştir. Hamreval suyunun membaıma ka“ dar demir boru içerisine alınması ve şehir şebekesinin ıslahı İçin Nafia Vekâleti tarafından vilâyetimiz ems rine yüz bin )iralık bir tahsisat ve- Tilmiştir. Yakında tesisal münakasa ya konulacaktır. Belediye, Mardin kapısı civarında maili inhidam bulunan dükkânlar! yıktırmağa başlamıştır. -Şimdiye kâ“ dar yıkılan dükkânların adedi sek“ seni mütecavizdir.. Bu yıkılma . işi muhtemel kazaların da önüne geçe ceği gibi Mardin kapı caddesini de genişletip güzel bir şekle sokacakir. | Hayatı ucuzlatma hususunda vilâ“ yetten aldığı direktif üzerine beledi ye encümeni son toplantısında etin kilosundan on ve ekmeğin kilo*. sundan bir kuruş tenzilât yapılmasın na karar vermiştir. Foçada Kızılayın gardenpartısi İzmir (Akşam) — Bu hafta Foça kaza merkezinde Kızılay kurumu tas rafından bir garden parti verilmiş, sabahlara kadar eğlenilmiştir. Fo- çada istirahat etmekte olan İzmit vali muavini B. Cavid Ünver ile re- fikası, birçok , öğretmenler ve aileler garden partiye iştirak etmişlerdir, ; vakte Endar devam eden ga” den partide milli oyunlar da oynan mış, göğüslerinde Kızılay işaretini taşıyan kız ve erkeklerin kadri! oyu" nu çok beğenilmiştir. Yukarıdaki re simde kadril oyunu oynuyan kız v6 erkek çocuklar bir arada görünüyor lar, heykelleri bile kıskandiracak kadar güzeldi. Her adımda güzelliğini, inceliği- ni, göstermek gayesile, yavaş, yavaş ilerledi. Yeni koparılmış, iki çiçeğe benziyen esireler, ağır tepsiyi taşıya- rak onu takib ettiler. Neron bir eli- ni kadınm yumuşak ve okşayıcı el- | lerine bırakırken, öteki elile de ağzı- na kadar şarab dolu bir kupayı adı. Kadın, Nerona doğru eğilmişti. Gözlerinde, içinin hırsını tatlı mânalar yardı, Adamın elini ok- şıyarak çekti ve, tuttuğu kupada kırmızı dudaklarını ıslattı. Acıtan bir | zevk duymuş gibi, uzun kumral kir- pikleri titriyerek yanaklarına düş- tü. Baygın bir tebessümle, parlak dişlerini göstererek içini çekti. — Neron, senin içtiğin şarabdan bir yudum almak, beni sarhoş ediyor. | Adam, mağrur bir gülüşle, güzel i kadına baktı ve, sedirin iki tarafına, emirlerine âmade bir vaziyette çö- ken esirelere aldırmadan kendine | doğru çekti, gergin dudaklarından, uzun uzun öptü. Biraz haşin hareketle iterek, bir elma yakaladı, bütün kuvvetile xırarak yemeğe baş- ladı, geriye kalan kısmını esireler- den birinin solgun yüzüne fırlatarak kahkahalarla güdlü: — Poppde dedi, bugün çok neşe. kapayan | bir | Romanda çarpan bütün Kalbierdeki sevinç akmış, benim ayaklarımın ak tına toplanmış, ve ben yükselmişinl, yükseldikçe hafiflemişim. â Poppöa gülümsiyerek Nerona doğ” ru eğilirken, tatlı bir sesle: 4 — 'Tabii her şeydö yüksek ola Neron, neşede de en yüksek olma lıdir, dedi, Biraz düşündüten sonra da ilâr€ etti: ş — Madem ki büyük Neron, bu k# dar neşeli bunu “bütün Roma bik | meli. Bu gece bir eğlence yapalım. — Hakkın var, Hemen etrafa D#” ber koşturun, beni sevenler gel: Haberciler koşarken, içeri gözl rinde fena panltılar olan bir adafi girdi. Bu, Poppda ile Neronu sti” hete ve fenalığa sürükliyen Ticeli idi. Neronu selâmladıktan sonrâ, ni kalbi üzerine koyarak bağırdı: — Neron, İlâhlar bilir, seni böy, neşeli görmek beni ne kadar dirdi, Bu geceki eğlence, yütle gözleri kör edecek kadar parlak © malı, sonunda herkes kendi ze” den başka bir şey görmemeli, Poppda, gülerek söylendi: . — Ya ben, bu kadar parlakli” içinde sönüp kalırsam, ne ii 2 Herkes büyük Neronun intihabıi in şaşmaz mı, Auguste Cösar'ın seyi kadına, ei mi? l

Bu sayıdan diğer sayfalar: