18 Eylül 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

18 Eylül 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

VİA RR e 7 a? Dr. Sehnetz isminde bir Alman dok- | yemekte oldukları halde, hastalık tek- torunun şeker hastalığını tedavi için bulduğu yeni bir usul, bütün dünya tababet âleminin fevkalâde dikkatini çelbetn Avusturyada Gratz'daki Tıb üni- versitesi seririyatına memur doktor, bakırlı bir maddeyi cüzi bir miktarda siyon yapmakla masraflı olan «insulin» tedavisinden alınan netice. yi bulmuştur. Mumal'eyhe göre, kandaki müvaz&- neyi muhafaza eden bakırdır. Bununla tedavi edilen şeker hastalığı müptelâ- ları tamamen iyileşmektedirler, Te- davi edilenler şimdi istedikleri kadar Şeker ve şekerli ve nişastalı maddeler | rarlamamıştır. Bütün dünyada milyonlarca şeker hastalığına müptelâ adam vardır. Yalnız ingilterede 250,000 kişi bu hastalıktan muztariplir, Birçoğu in- sulin tedavisine muktedir de; Amerikada da milyonlarca insan şeker hastalığından ıztırab çekiyor- lar. Alman doktorunun bulduğu ilâç simdi hem İngilterede, hem de Şika- goda Hille lâboratuarlarında tedkix edilmektedir. Şeker hastalığını tedavi için bulu- nan ve gayet ucuz olan ilâcın mükem- mel olduğuna kanaat getirilirse, bü- tün beşeriyet için büyük bir hizmet yapılmış olacaktır. Pariste 10 günlük hayat 1 kişi tifodan, 112 kişi kanserden öldü; 413 erkek, 380 kız doğdu;8, 481,000 metre mikâbı su içildi. Hiç cinayet olmadı Paris belediyesinin güzel bir âdeti vardır, her on günde bir kere şehirde ölenleri, doğanları, öldürülenleri, has- talıkları, cinayetleri içilen su mikda. | rını bildiren bir istatistik neşretti. Entransijan gazetesi | ağustostan 11 ağustasa kadar neşredilen istatis- tikten şu parçaları almış, aynen nak- lediyoruz. On günde Pariste 837 kişi öldü. Epi- demi şeklinde hastalık yoktur, 1 kişi tifodan öldü. Kızamık vefiyat verme- di, Menenjitten, boğmacadan, kızıl. dan, gripten de ölen olmamıştır. Dir teriden 2 kişi ölmüştür. En fazla vefiyat veren hastalık kan- serdir. 10 günde 112 ölü var. Bundan sonra verem geliyor: 96 ölü. Bü n her z vesile buldu. Uuar'da, Sent Etiyen'de bay ve ba- Muhtelif timarhanelerde 81 ölü var. Kalpten ölenlerin sayısı 68 dir. 26 ih- tiyar eceli mevutları ile öldü. 21 kişi kaza neticesi öldü. Hiç cinayet işlenmedi. 10 günde 442 düğün yapıldı, 793 doğum kaydedildi. Bundan 413 ü er- kek 380 i kızdır. 686 si meşru 107 si gayri meşrudur. Bunlardan 58 tane- sini babaları tanımıştır. Paris bir haftada 8,181,000 metre- mikâbı su içmiştir. Geçen sene aynı günlerde içilen suyun mikdarı 9,330,000 metremikâbı idi, Bu içilen suyun 3,035,000 metremikâ- bı menba suyu 1,402,000 metremikâbı filtrelenmiş sudur. baların en genci fazla memnun olan biri varsa o da ço- babasıdır. Katrsu'nun cuğun. bü; Bayan babası Sent - Etiyen'de garsondur. 1903 te | Yan Katrsu'nun bir çocukları dünya- | doğmuştur, Şu hülde otuz beş yaşın- Yü gi Fransa diyor ki: Çocuğun anaslle babası tabii memnun, fakat onlardan | 2a dadır. Yaşasın 35 yaşında büyük baba olan Ve Fransa bayram yapıyor. Bir dilencinin kumarda kazancı Paristen gelen bir haberde bir di- J| la tanıdığı bir garsona müracaat eder, lencinin kumarda kazandığı parslar hâkkında meraklı tafsilât verilmekte- dir. Vaka birkaç gün evvel Monte Karlo'da cereyan etmiştir. Dilenci de zalen seneierdenberi orada sokaklar- da dilenerek geçinmekte idi, Nihayet bu dilenci Monte Karlo'ya gelen ku- marbazların oyunlarına imrenir, Oda talihini denemek İster, Fakat kıyafe- ti müsaid olmadığı için evvelâ kumar salonlarına giremez. Bunun üzerine bir elbise bulmağa çalışır, Bu maksad- | Garson bu elli yaşındaki dilenciye bir smoking verir ve eline de yirmi frank sıkıştırır. Dilenci kumar salaonuna gider, dalma kırmızı tarafâ koymağa başlar, Az zamanda 3000 frank kaza- nıt, Sevincinden çıldıran dilenci adam kazandığını gördükçe oyuna devam eder ve nihayet gece yarısından sonra kumarhaneyi terkettiği zaman 316 bin #ranga sahip olur, Dilenci artık dilenmekten vazgeçmiş ve bu para ile bir dükkân açarak hayatını kazan- mağa karar vermiştir. Belki bir kısmet çıkar diye içeriye atlamış! Köşedeki bavulu almış, ay ışığında! açınca içinden 7100 lira çıkmış! Bundan iki ay kadar evvel Kara- gümrük civarında Mimarsinan cami- sinin avlusundaki odada oturan cami hatibi Mustafa Necatinin odasından 1100 iirasımı çalarak bir müddet Ana- doluda dolaştıktan sonra İstanbula gelince yakalanan Altın diş Reşad hakkında tahkikat bitmiş ve kendisi dün adliyeye verilerek sorguya Çe kilmiştir. Sültanahmed ikinci sulh ceza mah- | : b İ Jet alarak trene binip Eskişehire git- kemesine getirilen Altın diş Reşadın üzerinde ceketi ve ayaklarında ayak- kabıları yoktu. Yırtık çoraplarla hâ- kim huzuruna çıkan Reşad, hâkimin suallerine soğukkanlılıkla cevap ver- miş ve cürmünü itiraf ederek vakayı şöyle anlatmıştır: — Mimarsinan camisinin avlusunda | dolaşıyordum, Avlunun içindeki oda- yı görünce belki bir kısmet çıkar diye duvara tırmanıp içeriye atladım. Bir kapıyı ittim, derhal açıldı. Pakat İçe- rideki ikinci kapı açılmıyordu. Arka» dan sürgülü olduğunu anladım ve omuzumla hızlıca dayanınca bu da açıldı. Odaya girince köşede bir ba- vul gördüm. Bugünkü kısmet de bu- dur diyerek bavulu alıp kaçtım, Doğ- rüca Gureba hastanesinin yanındaki bahçe çayırına gittim. Ay ışığında bavulu parçalayıp açtığım zaman içinde 1100 lira olduğunu gördüm. İlemen paraları cebime koydum ve bavulu atıp kaçtım. Ertesi gün Haydarpaşadan bir bi- tim. O civarda gezdim çeğlendim ve paraları yedim. Cebimde yüz elli lira kalmıştı. Paranın tükenmekte oldu- ğunu görünce yeni bir kısmet aramak üzere tekrar İstanbula geldim. Fakat bu defa Sirkeci civarında, dolaşırken polisler beni yakaladılar, Eskişehire giderken yeni elbise almıştım, Kara kolda üzerimden bu elbiseleri ve ce- bimde bulunan yüz elli lirayı aldılar. İ Hadiseyi karakolda da âyrı şekilde anlattım. Netice itibarile, imamın odasından çaldığım 1100 lira hiç bir Seker hastalığına ilâç | 7 | büyük denizlerin ortasındarı facık ve meçhul adalarda yaşayan insanlar Adaların garip bir cazibesi vardır. Bizimkiler (gibi, güzel İstanbulun emen yanıbaşın- da mavi sulara serpilmiş zümrüd kümelerine' ben- ları bir tarafa bi- rakın, korkunç de nizler ortasında tek başına yükselen vahşi ve 15sız ada- lar bile birçok insanları kendilerine çekmişler, en ağır başlı, en sakin adamlar dahi bu meçhul adaların es- rarlı cazibesine kapılmışlardır. Bilinen Adalardan tutun da, hari- tarlarda bile gözükmüyen, sadece iç- lerinden biri Kristof Kolombu karşı- lamak şerefine nail olmuş küçücük Antil adalarına, içinde, dokunanı öl“ düren hazineler yatlığı rivayet olu- nan meşum adacıklara, mağlüp Na- polyonun üzerinde can verdiği kaya parçasına, yalnı? deniz kuşlarile fok balıklarının uğrağı olan 15sız adalara kadar bütün bu kara parçaları 7a- man zaman insajılar tarafından ziya- ret edilmiş, bu topraklara ayak ba- sanlardan birçoğu dü tekrar şehre dönmiyetek orada yaşamış ve ölmüş- lerdir. Mecellân boğazının birkaç yüz mil uzağındaki Rinka adasının yegâne hâkimi İskandinavyalı bir kazazede- dir, Bu İskandinavyalı, elbise olarak üzerine yalnız hayvan pöstekisi gi- İ yer, ev olarak intihab ettiği yer bir Buna rağmen et- mağaradan ibarettir, ı bırakmamakta hâlâ ısrar f : Atlantiğin ortasında deniz kuşlari- le yabani tavşanların yatağı olan ve At adası ismi verilen küçük bir top- rak yığını geçenlerde satılığa çıkanı!- dığı zaman, 300 /ranga bir müşteri bulmuştur. Bir genç kız Ebrid adala- rından biri olan uzunluğu #, genişliği 2 kilometreden ibaret Şuna ada- sını güzelleştirip oturulacak bir hale getirmek maksadile 1936 da satın al- mıştır, Hind Okyanusunun orlasında, bir ismi de eKadınsız ada» olan Kokas adasının sekenesi 10 beyaz ve 30 ka- Teyzesini öldürdü Cinayete sebeb kadının bir erkekle düşüp kalkması imiş İzmir (Akşam) — Kemalpaşa ka- zasında aşağı mahallede bir cinayet ölmüş, Necmi adında birisi, teyzesi Münireyi bıçakla altı yerinden yara- lıyarak öldürmüştür. Cinayetin sebs- bi kıskançlık ve namus meselesidir. Katil Necmi 32, teyzesi Münire 45 yaşındadırlar, Aynı mahallede oturan Hüseyin adında birisi, sık sık Müni- renin evini ziyaret etmekte ve Nec- minin zannına göre geceleri de orada kalmakta imiş. Bu hal, Necminin hiç de hoşuna gitmediği için bir kaç defa teyzesile münakaşalar etmiş, nihayet iki gece evvel saat 23,30 da tekrar teyzesinin evine gidince Münls re ile Hüseyini bir arada bulmuş, bundan müthiş bir infiale kapılarak biçağını çekmiş, teyzesinin üzerine atılmış, vücudunun muhtelif altı ye- rinden yaralıyarak onu öldürmüştür. Bu vaka esnasında evde bulunan Hüseyin kaçmıştır. Kadın istimda dına kimse yetişememiş, Necmi, cina- yeti işlediklen sonra kaçmışsa da ta- kib edilerek yakalanmış, adliyeye ve- rilmiştir. Kaza müddelumumiliğines tahkikata devam ediliyor, işe yaramadı, Ancak bir Anadolu se- yahali yapabildim ve yine mahkeme- ye getirildim. Hâkim B, Reşid, Altın diş Reşadın tevkifine karar vererek kendisini ter. kifhaneye göndermiş ve aid olduğu mahkemeye verilmek üzere evrakı müddeiumumiliğe iade etmiştir, Macellân boğazının bir kaç mil uzağındaki Rinka adası- nın yegâne hâkimi İskandinavyalı bir kazazededir. At- lantik “ortasında deniz kuşlarile yabani tavşanların ya- tağı olan bir ada 300 franga müşteri buldu. Hind Okya- nusunun ortasındaki «kadınsız ada» da 10 Avrupalı ve 30 Çinli oturur. Yap adasında erkekler kırmızı bir kilot giyerler, kadınlar çiçeklerle örtünürler. Maceranın tatlı zevki ve enginlerin daveti... dar Çinliden ibarettir. Adanm sakin- leri geçenlerde yapılan bir müracaat üzerine Adaya bir tek kadın sokulma» ması şartile, burasının denizaltı kablo- İarı istasyonu olarak kullanılmasına müsaade ettiler, Küçük Antillerde bü- tün dünyanın tecessüsünü tahrik eden ve halkının büyük bir kısmı Fransız olan Sen - Toma adası ilk defa olarak İs. panyollar tarafından. keşif, bilâhare İngilizler tarafından istilâ edilmiş. sonra Danimarkalılar bu adayı Ame- rikalılara satmışlardır. Seyyaremizin en sakin köşelerinden biri Bahrımuhiti Kebir'in ortasında, Karolin takım adalarından sayılan Yap adasıdır. Bu adadaki erkeklerin elbiseleri kırmızı bir Kilottan ibaret- tir ve kadınlar sadece çelenk halinde örülmüş çiçeklerle örtünürler, Para olarak kullandıkları şeyler sedef par- çalarmdan ibarettir ve bunlar kulü- belerin önünde yığılı duran kalker kümeleri üzerine yapışıktırlar. Ada- nın sakinleri medeniyetin bütün ni- metlerinden müstağnidirler. Buna rağmen, ada bir türlü paylaşılama- maktadır, Evvelâ Almanlar almışlar. dı, sonra Amerikalılar ele geçirdiler, bugün Japonlarındır. Ada üzerinde hâkimiyet iddiaları sürüp gitmekle beraber, halk politika ile uğraşmaz. Yap adasının mesahası 400 kilo- metre murabbaıdır, Yeryüzünün, Üze- rinde gailesiz insanlar yaşatan yegâne 400 kilometresi addediliyor, il Ötedenberi ülkesiz krallar ve haya MW hükümdarlar, üzerlerinde kolaylık- Ja itibar tesis edebilecekleri bu nevi adalara karşı büyük bir düşkünlük göstermişlerdir. Bordolu bir gemici olan Jozef Kabris, Okyanus ortasın- daki Nuko - Hiva adasına çıktığı za- man kuvvetli bazusile halkı teshir et- miş ve ölünceye kadar bu adanın rakipsiz krallığını yapmıştır. Baron dö Vagne- rin karısı Galapa- gos adasının haş- metii imparatöori- çesiydi, Kaybolan meşhur kadın tay- yareci Amelia Er- hardı arayanlar Hovland adasına uğradıkları zaman bu- rada Amerikadan kaçmış azılı bir hay- dudun hüküm sürmekte olduğunu gör- düler. Antikosti adası 1995 te meşhur çikolata imalâtçısı Mönie tarafından salın alınmıştır. Mönle burayı gayet insaniyetkâr kanunlarla idare etmiş, sonra ada, bir Kanada sendikası târa- fından satın alınmıştır. Jan Tere adında bir Brezilyalı, sa- hip olduğu adada kendini Birici Jan ünvanile kral ilân etmiş, hattâ bir parlâmento da tesis etmişse de bir gün tebaası tarafından hazinesi 80- yulduğundan, memleketi olan Brezil- yaya dönmek mecburiyetinde kalmış ve orada kederinden ölmüştür. Fakat bu adaların şöhretleri, iske- lesine yılda ancak bir geminin uğri- yabildiği Tristan adasile şimdiye ka- dar henüz kimsenin meydana çıkara- madığı hazinesile tanınan korsan ada sı Künha'nın şöhreti yanında hiçtir. Avrupalılardan kırk kişilik bir grup Küba civarındaki Mag adasina çık- mışlarsa da bir müddet olurduklan sonra yerlilerin çıkardığı bir isyan Üzerine kaçmak mecburiyetinde kal- mışlardır, Bu küçücük adaların ekserisi da- ima denize batmak tehlikesine ma- ruzdurlar, Suların korkunç savleti ile bir gecede harap olabilirler, volkanik hâdiseler onları bir anda yok edebilir. Fakat maceranın tatlı zevkine ve en- ginlerin davetine mukavemet edemi. yen insanlar, denizlerin korkunç sav- letine ve her an yok olmak tehlikesi. * ne rağmen, adaların cazibesinden kur- tulamıyacak ve dalgalar arasında kaybolmağa mahküm gemilerde ha- rikulâde bir hayat bulmak ümidile bu meçhul adalara koşmakta devam edeceklerdir. Ş,U.R. | Bir Ingiliz filosu geliyor , na mensup on bin tonluk Devanshire kruvazörü ile bin sekiz yüz ellişer tonluk Afridi ve S8, O, Ssek torbido muhriplerinden mürekkep bir filo yarın sabah limanımıza gelecektir. İngiliz filosu ayın yirmi üçüne te- sadüf eden cuma gününe kadar Ji- “ İ manımızda kalacaktır. Filonun gek Filo cuma gününe kadar Istanbulda kalacak, ziyafetler verilecek diği gün mudad olan resmi ziyaret“ lerden sonra Vali B. Muhiddin Üş- tündağ tarafından filo kumandanı şerefine yarın bir öğle ziyafeti verile- cektir, Cuma günü de Tarabyada Tokatlı- yan İtelinde deniz kumandanlığı ta» rafından filo komutan ve subayları şerefine bir ziyafet verilecektir. Giy ini NY A silik EE dk me İyem. mame ye sizi iğ m zman mi ameme mamur zman Sep ms Bm a e e ye a di

Bu sayıdan diğer sayfalar: