18 Aralık 1938 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

18 Aralık 1938 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18 Kânunuevvel 1938 YAŞ « BAŞ) esi VİZE Fen ve San'at Başlangıcını yaptığım hafif, hoş, eğ- lenceli bahse girmeden evvel, biraz <iddileşmemi ister misiniz? «— Hayır! Sosyolojiden, psikoloji- den, fizyolojiden, daha bir sürü loji- lerden; belki de estetik, metafizik ve- Ya metapisişik gibi bir sıra tik, zik ve Şiklerden dem vuracaksanız hayır!» dediğinizi işitir gibi oluyorum. Fakat madem ki sözümü icadlara Estirdim, bunlara aid fikrimi, umumi bakıştan anlatmak isterim. Mümkün Olduğu kadar sade şekilde... Geçenlerde fen ve spor meraklısı bir bu uğramıştım. Masasının Üstüne yığılmış resimli Amerikan ga- > ve mecmuslarını göstererek dedi — Son icadlardan, son harikalar. an haberin var mı? Hayır, değil mi? Benin okuduğun eserler malüm: Şiir, hikâye, tiyatro, tenkid, roman, yani, Mmâsal, hayal, martavsl! Biraz da şun- lira göz gezdir, fenni hayatin, terak- Kiyatla alâkadar ol, Meselâ, bak şu Tesme, Görüyor musun, otomobile ben- | 3iyen bir araba... Fakat giderken ar- kasındaki deliklerden buhar, gaz, du- Mân gibi birşey fışkırıyor. Bunları #&kın yollarda, şoseler üstünde git- Mek için icad edildi sanma. Bunlarla Böğe çıkılacak, yıldızlar arasında do- lâşılacak... Tecrübeleri yapıldı, araba bitden dikine olarak iki yüz kilometre Yükselebildi. Fen adamlarının fikrin- | ©€ artık gökte seyahat fikri bir hülya Sayılamaz. Bu keşif, az zamanda Me- TİR ile Aya gidip gelme imkânını te Win edecektir. Sonra şu fotoğrafane diyorsun? Yüz metrelik bir bayırdan yuvarlan- dığı halde hiç bir tarafı sakatlanmı- Yan, hattâ camı bile kırılmıyan bir | “tomobil, İşte bu da yeni bir icaddır; | “tmobiilerin bundan sonra parçalan. Ması ihtimali kalmıyacak, bir kaza vur kuunda yolenların burnu bile kanamı- Yücak, «İnanılacak şey değil!» mi di- Yorsun? Tabii... Sen bir rüya içinde Yaşıyorsun, azizim, fennin tekemmü- İtin takibe vaktin yok kit Al bir harika daha: Şu torpidonun başka bir harp gemisinden sence far- kı yoktur, İşte bacası, makineleri, 9pları, torpilleri... Denize açılmış, Bidiyor. Fakat kazım ayağı öyle değil! Bü torpidoda, tek bir nefer, bir canlı “dam yoktur. Onu uzaktaki bir gırh- İdan veya sahilden telsiz telgrafla İdare ediyorlar, istedikleri yere gidi- Yor, arzu olunan manevrayı yapıyor, yan alıyor, top atıyor, uydurma bü- utlara bürünüyor, hülâsa, muti, kor- kusuz bir âlet! Pek şaştın, ağzın açık kaldı... Fakât bunlar birşey mi? Hele şu mektuba , he anlıyorsun? Hiç... El yazısile Yazılmış, imzalı bir ticaret mektubu! Evet, öyle... Fakat bilmelisin ki bu Mektup posta ile, müvezzi veya kapı- S1 ile gelmedi. Onu telsiz fotografla Bönderdiler. Ne zannettin ya, şimdi Otur Şuraya, yaz bir makale, beş da- Kik& sonra bu o makalen el yâzınla Amerikaya varıverir. Hoşuna gitti. Siz- €r, muharrirler, bizlere masal okur- en bak fen adamları ne şaşırtıcı, ne HN neticelere varıyorlar, .. Gel, şu sahifeyi seyret. Burası Su- yanda bir fabrika... Amma fil konser. Sa veya zenci pastırması yapmak ÇİN kurulmamış. Güneşin sıcağını toplıyarak ondan tahrik kuvveti elde *decek, bedava ve hiç tükenmez bir kuvvet, Pilvaki henüz tam neticeyi Vermedi; fakat pek yakındır, öyle Ümid ediliyor. Şu suni ada ise başka #$şid bir kuvvet fabrikasıdır; Bahri. Muhit üstüne kuracaklar ve denizin titindaki soğuk sularin üstündeki s1- Cak dalgaların tesirinden müthiş bir uvvet istihsal edecekler... Ne kömüre, DE de petrola ihtiyaç kalacak; dün- Ya baştanbaşa elektrikle donanacak; taat onunla. ticaret keza, san'at ge- * öyle... Maamafih bu, lâzım gelen ne-! İCEYİ veremezse, şu fotoğrafa bak: Bu Makineler Arzın kabuğunu oymak ve Merkezdeki ateşe varmak için kurul ia, ür, malüm a, - hoş sen meşgul 'mazsın,.. Nereden bileceksin? Yüz “ometre derinliğe inilirse hararetin öm derece arttığı görülür; orada en rt kayalar bile eriyip mayi haline ge- İZ. İsta ie soltan istifarda atlara Arz üzerinde her şey o hararetle işli- yecek ve çevrilecek! Daha müthişi var: Belki okumuş- sundur, bütün gazeteler yazdı: Bir İn- giliz âlimi hayatın sırrını keşfetti, ölü- mün çaresi bulunmak üzeredir... Hat- tâ, ister inan, ister inanma; bu âlim yoktan yaratmağa başladı; yani; çok! sürmiyecek insanlar ölmekten başka, sade doğurma suretile değil, imal su- rötile de mahlükat vücude getirebi- lecekler, Binaenaleyh... sa Arkadaşım bu keşifler ve icadlar si- ralamasına devam ederken benim göz- lerim bir resimli mecmuadan kesilip duvara asılmış levhaya, bir kır man- zarasına dalmıştı; Gorot'nun bir tab- losu: Kavaklar, iki keçi, bulanıkça bir gök, bir kaç bulut... — Ha, peyzaja mi bakıyorsun, en- fes şeydir; dört fırça darbesile, biraz boya, ortaya bu çıksın? Hayret! Şimdi ikimiz de otomobil, torpido, fabrika ve makine resimlerile, fennin harikalarile dolu gazeteleri bırakmış, unutmuş, Gorot'nun kavaklarına an- atılamaz bir tad, bir keyif duyarak bakakalmıştık. İcadların bize verdiği heyecan gön- le işlemiyen, ruhu kaplamıyan, ideale ulaştırmıyan kuru, yavan, katı bir «teheyyücedür. Halbuki Ar benliği. mizin en koytu ve derin duygularını harekete getirir, bizi sadece meraka, | hayrete değil «istiğrak» ve «vecd e ! ulaştırır. Ar ile alay edemem; fakat | hayretten kedimi alamamakla bera- ber fenni keşiflerin ve icadların gü- lünç, Türumsuz, yorucu taraflarını dalma görebilirim ve sizi güldürebili- rim. Fen yalnız «Kemmiyetaden, yani rakam ve adedle anlatılabilecek şey- lerden bahseder. Bu onun kuvveti, fa- kat ayni zamanda zâafıdır. «Keyfiyet», yani ruhani, manevi kıymet kendisi. ne yabancıdır. Fen bakışından Falih Rıfkı'nın Zeytindağından bir parça, ayni satırlar ve ayni harflerle ayni kâğıda basılan bir ince saz ilânından farksızdır! ği Oldu mu ya? İşte tahammül edemediğim kuruluk ve katılık budur. Fen, parasız kalıp da altın kordonu- nuzu satmağa gölürdüğünüz kuyum- İ cu kadar ölçülü, terazili, dirhemli, ra- kamlı, ters yüzlü, hülya ufkunuzu ka- patıcı bir şeydir. Anladığı altının âya- rıdır, el emeği, göz nuru, sanat kısmı da değil! Ar nedir? En iyi izahı şudur: Dünyamız, | fennin bütün keşiflerine rağmen sis ve pus ile örtülü, boğucu, sıkıntılıdır. Gökte bir ışık hazinesi mevcud oldu- ğunu bu sisler ardından biraz sezer | gibi oluruz; onu göremeyiz. Derken bir rüzgâr darbesi sisi yarar, güneş tepemize ışığını, ruhumuza sıcağını | yayar. İşte kasvetli, loş dünyamızın sisini.dağıtan nefes, Ar'dır; o güneş de İdealdır. İnce sanat bizi İdeal'a kavuşturur; sians ise her gün çoğalan icadları ve keşiflerile bu İdeal hasretini ancak arttırmağa yarar. İnsanın hem fen, hem sanat çerçe- vesine girebilen en büyük icadı hangi- sidir? Evvelâ bunu bulalım, Posta iftihadına dahil olmıyan ecnebi memleketler: Seneliği 3600, altı aylığı 1900, üç aylığı 1000 kuruştur. Adres tebdil için yirmi beş kuruşluk pul göndermek lizımdır. Şevval 26 — Kasım 41 8. İmank Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı EB 1252 231 129 San 1200 1; Va, SM TAMIZII MAO 1642 1831 Idarehane: Babâli elvan Acımusluk sokak No, 13 AKŞAM Ankara Radyosunda 1 saat... Madagaskar adası civarından geçen bir transatlantikte türkçe şarkı... Ankara radyosuna Malerya adaların- dan Japonyadan gelen mektuplar.. Ankara radyo evi: Büyük stüdyoda davetlilere mahsus koltuklar “ Ankaraya gelmişken yeni radyo müzia biraz meşgul olmak istedim. Radyo evine evvelâ öğleden evvel git- miştim. Kapıdan bir takım musikişi- naslar gibi çıkıyor, yukarıda şarkılar, çalgı sesleri devam ediyordu. Bu saat- te neşriyat yapılmıyordu. O halde bu faaliyet nereden çıkıyor? Sonradan öğrendim ki Ankara rad- yosu, neştiyat için tıpkı bir tiyatro gi- bi hazırlanıyor. Proğramdaki neşriya- tın birkaç kere provası yapılıyormuş. İçeri girdim. Radyoya aid birçok me- selelerle meşgul oldum. Ankara radyosunun bugün 40,000 abonesi vardır. Avrupa ve Amerika radyolarına nazaran bu miktar pek azdır. Her yerde radyo abone nisbeti nüfusun asgari beşte biri derecesin- dedir. Bu itibarle Ankara radyosunun abone miktarını da çoğalması gayet tabii birşeydir. Ankara radyosunun beynelmilel radyoculuk âleminde işareti «T. A, P.» dir. Bugün radyomuzun üç servis postası vardır. Bunlardan biri milli posta yani «Türk radyosu» denilendir. 1639 mef- re ve 120 kilovalla çalışır. Bülün mem lekel bü postayı dinler. Civardan, me- selâ İrandan da bu posta işitilebilir. İkinci servis gece 31/70 metreden verilen neşriyattır. Üçüncüsü ise gün- düz 19,74 metreden verilen neşriyat- tar. Bunlara da Ankara radyosu deni- lir. Şimdi akla birşey gelebilir? Niçin radyomuz gece 31,70 metreden, gün- düz ise 19,74 metreden neşriyat yapı- yor. Gece ile gündüz arasında bu su- relle neşriyatın başka yerlerden ve- rilmesine niçin lüzum görülmüştür? Çünkü gece en iyi neşriyat 31 met- reden, gündüz ise 19 dan yapılır. Bunun için gece ile gündüz arasında bu de- gişikliğe lüzum görülmüştür. Kısa tul. lerle yapılan neşriyat yalnız Ankara. dan iyi işitilebilir. Çünkü Ankara bu neşriyatın tesir sahasına dahildir. Bu tullerle yapılan neşriyat tesir şahası. na kendisini gösterdikten sonra uzak memleketlerde işitilmektedir. Bunun için kısa tullü heşriyat Türkiyenin başka memleketlerinde işililmediği halde çok uzak yerlerde gayet iyi dinlenmektedir. Bu dünyanın her tarafından Anka- ra radyosuna gelen mektuplardan an- laşılmaktadır. Bu mektuplar arasında sonderece şayanı dikkat olanları var- dır. Meselâ bunlardan biri Madagas- kar adaları civarından geçen büyük bir transatlantik vapurundan Bu mektuba nazaran transatlantik Madagaskar adaları civarından gö çerken yolcular bir aralık radyoyu açıyorlar, Gayet iyi işitilen, güzel bir musiki parçası çalınan bir istasyon. Yolcular merak ediyorlar. Burası neresi? İstasyonları gösteren modelle- re bakıyorlar. Lâkin bu istasyonun neresi olduğunu bir türlü anlamıyor» lar. Nihayet geminin süvarisine sorma- ğa karar veriyorlar. Vapur süvarisi bir müddet İstanbulda bulunmuş. Türk- çeye karşı kulakları yabancı değil. Süvari biraz radyoyu dinledikten son- ra hemen; — Burası 'Türkiye!... diyor. Bir müddet sonra da radyoda spike- rin sesi işitiliyor: — Burası Ankara radyosu... O gece transatlantikte Ankara rad- yosunun neşriyatı bitinceye kadar hep Türkiyeyi dinliyorlar. O kadar hoşla- rına gidiyor ki, Ankara radyosuna bir mektup yazarak memnuniyetlerini bik. diriyorlar, Ankâra radyosunda şimdi bu kap- tana kendi ismile hitap edilerek mek- tubunun alındığından bahs olunacak- tar. Hariçten gelen mektupların çoğun- da umumi bir arzu vardar. İsimlerile radyoda kendilerine hitap edilmesi... Radomuzda bu arzuları yerine getir- meğe çalışıyor. Gelen mektuplardan biride yık larca evvel memleket haricinde çok | üzak bir yerde kalan bir kadından gelmiştir. Bu kadın bir gün Hollan- dadaki evinde radyosunu açmış... "Türkçeyi işitince: — Memleketim... Memleketim!... diye radyonun başına geçmiş. Neşri- yatı sonuna kadar dinledikten sonra Ankara radyosuna bir mektup yaz- İ miştar. Ankara radyosu da yaptığı neşri. yatta bu kadına ve kocasına İsmile hi- tap etmistir. Baş, Diş, Nezle, Nevralji, ,7 Bes ve söz kumanda masası Hollandadan gelen ikinci mektup- ta: «Bize türkçe hitap etmek suretile evimizi saadete garkettiniz» denilmek- tedir. Bilhassa memleket (haricindeki Türkler radyoy& mektup yağdırmak- tadırlar. Amerikadan pek çok mektup gelmektedir. Hele Finlândiyada bulu- nan Türkler radyo ile çok alâkadar almaktadırlar. Finlândiyada küçük fakat son derecede zengin bir Türk kolonisi vardır. Radyo ile son derece alâkadar olan bu Pinlândiyalı Türkler için Ankara radyosunda bir «Finlân. diya gecesi» yapılacaktır. Pinlândiya Türklerinin kendilerine mahsus bir musikisi vardır. Bu, Türk musikisi ile karışık bir şimal musikisidir. Bu Fin- lândiya gecesi için Pinlindiyadan mu- siki elemanları gelirtilecektir. Gelen mektuplar arasında Malerya adalarından, Japonyadan, cenubi Afri- kada Yuansburg giib çok uzak yer- lerden bile olanları vardır. Radyomuzda sabah neşriyatı yapıl- masi da düşünülmektedir. Bundan bir müddet evvel Ankara radyosu dinleyi- cileri spikerin şunları söylediğini duy- muşlardır: — Her radyonun bir kütüphanesi vardır. Biz de bir kütüphane yapmak istiyoruz, kitaba ihtiyacımız var. Bunun üzerine dinleyiciler radyoya kitap yağdırmağa başlamışlardır. Ankara radyosuna bir de kütüpha- ne yapılacaktır. Hikmet Feridun Es irana naanasanas saran sansa ANAN SAMAN Amana eee İZMİR ve mülhakatı için AKŞAM gaze tesinin tevzi yeri münhasıran İz- mirde İkinci Beyler sokak 52 nü- marada Hamdi Bekir Gürsoylar mağazasıdır. * Grip Komatizma kırıklık ve bütün ağrılarınızı derhal keser, MAN ŞEN lcabında günde 3 kaşe alınabilir. MASA İyi

Bu sayıdan diğer sayfalar: