30 Nisan 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

30 Nisan 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—: ein aa .— m k Cemal Nadir ve Karikatür albumü Mer gün gülerek geçen saatlerimizdem bir kaç dakikasını Cemal Nadire b yaz. Hele onun yeni çıkan karikatür al bumünden bir tane edinip evinize sok- muşsanız saatlerce gülmek imkânına ka- vaştanoz, demektir. Cemal Nadi devir Türk mizahınm yegâne üstadıdır. O istisna edilecek olur- sa bizde kıymet terarisine vurulacak bir mizahın mevcudiyetini iddia etmek çok güçleşir. On beş sene evvelki yazıları tek- | rar tekrar basan, posası çıkmış esprileri | muayyen zaman fasilalarile tefrika eden | mizah mecmuaları; yavanlıkla senli benli | olmus; hükteli yazi yazmak için kulağını xeki münevrerin ağzına sokup bekliyen | kol mizah muharrirleri; çoğunun allında | bir yabancı sanatkârın imsasile onu | beşreden vasıtanın. sher hakkı mahfuz- dur, damgası yatan yerli karikatürler arasında Cemal Nadir bögünkü Türk mi- zahını nüklesi ve çizgisile tek başına tem- sil ediyor. Onun kale eline aldığı zaman oşl ul parıldayan zekâsile harikulâde görüş kabiliyeti muvaffakıyetinin birinci sebebi ise ikincisi her hakiki sanatkârda olduğu gibi taklide ve bayağıya karşı duyduğu | sonsuz nefrettir. Zekâdan mahrum bir çizgilerle oyapacağı nükte lar beyhude ise aradığı muvafakı- yete vurgun ve taklid yolundan gitmeğe çalışan bayağıdan ürkmiyen karikatürist de alelâdenin içinde kalmağa mahkümdur. Cemal Nadirin kuvvetli şahsiyetinde toplanan meziyetlerden birinin de emsal- sm tahlil kabiliyeti olduğunu unutmaya- lum. O karakterini ortaya vuracağı İnsa- nın dış hayatından iç âlemine ustalıkla girmesini bilir ve yakaladığı haleti ruhi- y6yı gizlendiği köşeden iki kalem darbesile çıkarıp pürüzsüz bir nükte ile şerh eder. | Sonra Cemal Nadirin bazan şiire kadar | giden mavaffakıyetinin âmillerinden bir başkası da insanlar kadar hayvanlar #şya hakkında da sanatkârane bir görü- | gü olmasıdır. J Renee Cemal Nadirin yeni çıkan kari- katür albumü, içinde yaşadığımız devri, | İnsanları, hadiseleri ve dekorile anlatan, | mantığı ve mantıksızlıklarile, güzellik ve | girkinliklerile, korku ve meşesile tahlil €den en mükemmel ve en ince kitaptır, | İnsanı kahkahalarla güldören bu kitap- | (a baş gururu, mürailiği, kötülüğe istida- | &ı. hedbinliği, mânasız düşmanlıkları, pintiliği tasvir edilmektedir. Şevket Hufzı 5caba Otuş mecmuasınn bu hafta çıkan nüs- basından şar Ahmed Kudsi Tecer'in «Acaba. başlıklı yazısını aşağıya alıyoruz; Henüz mektepli bir çocuktum. Şiire merakım vardı. Güzel sandığını ve çoğunu | esberden bildiğim şiirleri tekrarlamaktan zevk alırdım. Evimizde bir subay emirberi vardı. Mektuplarını ben yazardım. İlk elimlesi dalma şöyle idi: «Gözü bağrı daşlı validem kadına. Evvelâ iki e)- AŞKIN K AKŞAM 'ın tefrikası lerinizden pus edüb hatırı şerifinizi sual | ederim... ilâh...» Bilâl - onun adı - bana bir çok türküler söylerdi. Sesi bâlâ kulaklarımdadır. Fakat beni en fazla meraka düşüren vesinli, kafiyeli beyitler bilmesi (di, Gerçi bunları pek sade, hattâ değersiz görürdüm. İç den kendi. bildiğim ve dilimden düşi diğim. üstadlarımın seçme Şi dar, bunların yanında Bilâl &leta gülünç bulurdum. Bilâla karşı yapmak, ben de ona bildiklerimi oku gürül gürül okudu- ucuna kadar gelir, fa- tku- gum şürler dilimi kat sesim boğazımda düğümlü: murdum. Bir türlü okuyamı Kendi ker, «Bunlar Jügatlı sözler, derdim, Bilâ1 bunları bilmez kil.» dam, Üniversiteli bir ger iigim vardı. Bası me Beşretmiştim, Beni gi bir hülya svcıbğının hasadı ola Jarımı, sedetlerimi keni rlerde olduğu kadar h lan merean- arı yaldızlı def- fıramda da itina e saklar, vakit vakit onları kendi kendi- me mırildanmaktan büyük bir haz du- yardım. o Muvaffakıyetime - arkadaşlarım da gıpta ederdi. Zaman değişmiş, bizim nesillere gelimceye kadar dil de büyük bir tasfiye görmüştü. Hiç değilse lirizm, Üni- versite mahallelilerinin konuştukları gibi bir dile sahip olmuştu. Bir alle ziyareti için Denizli'ye gitmiştim. Bir gün, civar- dn dolaşırken, biraz dinlenmek için bir wmak kıyısına oturmuştuk, yanımızda köylüler de vardı. Orada şen fıkralar, eğ- lenceli hiküyeler söylediler. Bir tanesi de beyitler okudu. Burlar mükemmel dizi- miş, ölçülü, kafiyeli sözlerdi Hayretimi saklayamadım, Gerçi bunlar aşısız, ya- ban ağaçların kekre, buruk yemişleri gi- bi idi. İçimden, kendi şiirlerimi murılda- ruyor, bünalrın yanımda dinlediklerimi pek yavan bülüyordüm. Onların bu ikre- mına karşı altta kalmamak, karşılık yap- mak için, ben de kendi şiirlerimi okumak istedim. Yaldızlı defterimde olduğu kadar hafızamda da saki: duran şiirlerim dilimin ucuna kadar geldi, dudaklarımı kıpırdattı, fakat sesim boğazımda düğümleniyordu. Yutkundum, bir türlü okuyamadım. Kendi kendime: «Bu ince fikirler, ince hayaller, dedim, onların bunu anla- ması kabil mi?» Hevesli bir öğretmendim. Rdebi bir mecmu: Edebi tekâmülü tedkik da/ meslekdaşlar tenkld kendimde r bi On sene £um bir şiir nesli fa başlıyan sirleri bile, üstadlar biz yordum. Kültürü dikkatimi bayramı yapıldı ya geldik. Gün nın örnekleri dular. Köklü, mütekânil bir kültür mah- solü olan bu gümrah, çağıltılı ve ışıklı bir su gibi, akan; şiir tezahürü önünde hay- ranlık duydum. Onların bu derece yakın- nkla, muhabetle yarattıkları şiir havasına ben de kendimce bir atamaz mıydım? İşte bizim şiirlerimizin de konuşluğumuz gibi'bir dili, hattâ onlarınkine yakın bir #ekli vardı. Ben de, aralıkta bir, dilimin ucuna kadar geler şiirleri okumak istiyor- dum. Bir kaç kere yutkundum. Mısralar damağıma yapışip kahyordu. Bir türlü okuyamadım Kendi kendime: «Acaba, dedim, biz bu insanlar için söyletiyor müyuz?..» etmek, sırasında etmek İçin zengin halk çekti. Halk şairleri Haik şairleri ile bir ara- 'Tefrika No, 49 URBANI — Büyük macera romanı — , Nadire böyle şeylerde son derece yal- | paktı, Ve bu hususiyeti sayesindedir ki Zaten erkeklere bütün istediklerini yaplırırdı, O herşeyin sırasını, zama- nın bilir; ve mânasız inadlarla kar. şisındakini aksilendirmezdi. Paşa coşkun bir muhabbetle sevgili- sini öpüp, göğsüne batırdıktan son- Ta; — Öyle ise müsaade et; ben gidiyo- rum. Yarın bir aralık gelir; seni görü- rüm. Belki de obürgün... İnşallah gi deriz, sö. Konaktan içeri girer girmez hizmet- çi kız: — Hanımefendi sizl odasında bek- iyor. - dedi. Eve avdetinde genç kadın rahatsız- bk bahanesile odasına kapanmıştı. Bir kaç kere Tendu yanında oturmak için Asrar ettiği halde: — Yalniz kalmak istiyorum, karde- gim... Başım ağrıyor... - diye hemşire- &ini kabul etmemişti. Perihan vicdan azabı içinde kıvra- Nakleden: (Vâ-Nâ) nıyordu. Babasını o vaziyette gördük- ten sonra kendisine lânet etmeğe baş- lamıştı. 'Tendunun saf, temiz yüzüne bakmağa utanıyor, bütün yaptıkları- na nadim oluyordu. Artık Ratibi düşünmüyordu bile... Muztarip ruhunda aşkını yaşatacak yer kalmamıştı. Babasının bütün başına gelenlere se. bep kendi değil miydi? Hırsı yüzünden ona kucağını açmamış, onu tanıma- mış, serseri bir herifi onun yerine ge- i çirmiş ve bugünkü günde âdeta bir ba- ba katili olmuştu Şimdi dimağında yalnız bir fikir, bir gaye vardı: O da bütün yaptıkları- ni temizlemek ve babasını kurtar- mak! Raâtibin bir sözü aklına geldi: »Ben- ce bu adam katil değil. Fakat itirafile kendini felâkete sürüklüyor.» demiş- ti, Her halde avukatın kanaati doğru olsa gerek! Fakat bunu nasıl isbat et- meli? Buhranlı dimağında birdenbire bir tablo canlandı: Cinayetin işlendiği Bu haftanın neşriyatı Kitaplar Atatürk için Muherrir mail Habibin, Atatürk ha- | yatta iken zdığı yazılarım ölümünden #onra neşrettiği hatıralar «Atatürk için» ismile kitap halinde çıkmıştır. Kiralık konak Tomancılarımızdan o Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun evvelce eski harflerle basılmış olan «Kiralik Ko- k» isimli romanının mevcudu kalmadı- ndan Remzi Kitspevi bu eseri yeni harflerle ve tek cild halinde neşretmiştir. Eski harfleri bilmiyen -y suretle üstadın İlk eserleri okumak imkânını bulmuş oluyorlar. Kıymeti Tarihi çocuk romanları mış muharrirlerimizden İskender diri Sertel''nin hazırladığı «Tarihi çocük Tomanları. serisinden sekiz küçük kitap neşredilmiştir. Tarihi devirler içi den birer şahsiyet alınarak çocuğa tarih ve okuma zevki vermek gayesile yazılan bu küçük romanlar 12 cild teşkil edecek- tir. Bu seriden intişar eden sekiz kitap gü isimle taşımaktadırlar: «Avcı Mehmede, oKarakurumdan Tü- naya Türk akınis, akkalede Küçük. hmedin kahramanlığı», «Tanrının oğlün, 'arihin çocukları». Timuçin ve oğullm 13, Kubilây hanın akınları», sKutublarda, bir Türk kızın. Diğer dört kitap ta bugünlerde hazıt- lanmış olacaktır. Kitaplar, Kanaat kitap- eri tarafından bastırılmıştır. Kadın kalbi tus ediblerinden A. Çekof'un «Kadın kalbi» isimli romanı B. Haydar Rıfat ta- rafından türkçeye çevrilmiştir. Mütere! min İnel roman koleksiyonunun üçün- cüsünü teşkil eden bu eser İkbal Kitapevi tarafından neşredilmiştir. İcrada ıslahat düşünceleri Avukat Ali Şevket Frkün tarafından neşredilen bu etüd müellifin ferada isla- hat etrafındaki düşi nunun düzeltilip dü kndaki mütalâasını ve kanundaki müd- Getler listesini ihtiva etmektedir. Gebelik, emziklilik ve çocuk hastalıkları Doktor Mecdi Emin Sayman tarafından meşrtdilen bu eser kadın masında riayet etmeleri mi hifzıssıhha kaideleri, süt emen Çç0- cuklara bakmak usulleri ve çocuk hasta- lıkları hakkında faydalı malümatı ihtiva etmektedir. Eser, Tefeyyüz Kitapevi ta- rafından hazırlanmıştır. Mecmualar Yeni Adam: Profesör İsmall Hakkı Bal- tacıoğlunun haftalık mecmuas (Sayı: 220, Serveti Fünun, » Uyanış: Haftalık edebiyat ve sanat ratcmuası, Aramak: Bu isimle İzmirde yeni bir edebiyat ve sanat mecmuası çıkmağa başlamıştır. Ay- Ga bir meşredileceklir Oluş İ Ankarada neşredilen bu edebiyat ve fikir mecmuasinın. 17 nel sayısı da çık- muştır.. Oluş'un bu nüshasında tanmmış İ muharrirterimizin kıymetli edebiyak ve İ #ikir yazılazile şair Ahmed Hamdi Tanpı- İ narın «Defne Dalı. isimli yeni biz şir İ vardır. rivayet edilen akşam o sahte paşa ile konuşmak istemişti. Lâkin. henüz gelmediğini kendisine bildirmişlerdi. Pek sinirli bir gecesiydi bu! Gözü- nü uyku tutmuyordu. Kardeşini zehir- | lemek için verdiği emir onu fena hal- | İ de sarsmıştı, ruhi mücadelelerden son- İ ra bu fikirden vaz geçtiğini Refete an- | latmak niyetinde idi, Adam teşebbü- se başlamasın diye derhal onu görmek lâzımdı. Asabiyet içinde penceresinin önünde otururken yalancı Kadri Mem. duh paşanın geç vakit geldiğini duy- du, Hemen erkeğin odasına koştu. Menhus projeden şimdilik sarfı nazar | ettiğini söylerken gözleri, konsolün mermerine atılmış bir deste paraya | ilişmişti. Evet, şimdi çok iyi hatırlı. yordu ki, bunların bir tanesinin Üs- İ tünde kanlı iki parmak izi vardı. Artık zihni buhar almış bir makine İ gibi işliyordu. Cinayet vakasına ismi karışan Nadirenin Refetle alâkasını | biliyordu. Demek öldürülen Suriyeli İ bânkerle aralarında bir rekabet vardı. Cinayetler en ziyade kıskançlık yü- zünden çıkmaz mı? Düşündükçe yeni yeni fikirler bülü- yor ve buldukça bunların hakikate pek yakın olduğunu hissediyordu. Biçare babası hakiki suçlunun uğ- | Tuna kurban giderken, katil sahte ün- | vanının şerefile saltanatlı bir ömür mü| sürecekti? Hayır, hayır! Bu olamaz! Ne baha i le bir iş yapacağına hayret edeceğimi | tahmin etmediniz mi? 30 Nisan 1939 Reisiclimhurun çocuklarının çay ziyafeti Mi Şefin çocukları tarafından minimini arkadaşlarına verilen çay ziyafetinden iki intiba Beyazıd çoçuk osirgoma kurumunun faaliyeti Çocuk Esirgeme kurumu Beyazıd kolu 23 Nisan 1939 çocuk bayramı mü. nasebetile kendi bölgesinde mevcut yardıma muhtaç (40) erkek (30) kız ço- cuğa elbise ve manto ayakkabı çorap; şapka, fanilâ ve bunlarla beraber 95) çocuğa da ayakkabı verilmiştir. sına olursa olsun Perihan hakikati meydana çıkaracaktı. Bunları düşünürken kapısı vuruldu Refet göründü. Herif mütebessim: — Beni çağırmışsınız, Perihan ha- nım... Bakın hemen geldim. Emriniz? Genç kadın hışımla: — Babamın katil şüpheile hapse girdiğini biliyordunuz, değil mi? Sahte paşanın yüzü derhal meyus bir ifade aldı: — Eveli Biçarenin bu vaziyetlere düştüğünü gazetelerde okudum. Lâkin üzülmeyiniz diye size bahsetmemiş- tim. — Para verdiğim halde babamın 8e- faletten kurtulmayıp ihtiyaç için böy- — Elbette! Hayretinize ben de işti- Tak ederim... Romanyada rahat yaşa- ması kabilken acaba ne diye tekrar bu- raya geldi? Herhalde birisine kanmış, elindeki avucunakini kaptırmış olsa gerek! — Onu götüren arkadaşınızın adre- | sini biliyorsunuz değil mi? | — Tabit — O halde bana verin de kendisine | bir mektup yazayım! — Ben yollarım. — Hayır olmaz. Kendim yazacağım! — Benden şüphe mi etmeğe başladı- nız, Perihan hanım? Biran evvel hakikati meydana vur- mak istiyordu. Erkek tavrını bozmadan ciddiyetle: — Hakkınız var! Ne yalan söyliye- yim?... Bu hususta cidden kabahatlı- yım. Teslim ettiğiniz paraları Kadri Memduh paşaya veremedim. O sra. larda beni sıkıştıran mühim bir bor- cum vardı, İlerde pederinize iade ete mek niyetile önce kendi hesabımı tes mizledim. — Alçak! Perihanın gözünü öfke bürümüştü. Herif müstehzi bir tebessümle: — Bu kusurumu affedeceğinizi bill. yordum. Zira hiç bir zaman bir evlâd babasına sulistimal davası açamaz! — Hakiki babam mahküm olurken susacak mıyım sanıyorsunuz? Bu tehdid karşısında Refetin rengi uçtu, fakat sükünunu kaybetmeden: — Ne demek istediğinizi anlamıyo- rum! » dedi, , öyle mi? O halde izah ede. yim: İlk işim hâkimlere sizin kim ol- duğunuzu söylemek olacaktır. «Evlâd babasını takip ettiremez.miş.. Siz benim babam değilsiniz ki... Siz sahte imza atan bırsız Refetsiniz. his maye etmeğe hiç bir mecbur yoktur. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: