8 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12

8 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Mecliste dünkü müzakereler (Baş tarafı 1 inci sahifede) Birmen, maddenin muayyen bir mes. ege mensub olan bazı vatandaşları #p tabit haklarından mahrum etmel- olduğunu söyledi ve bilhassa bu atın, efradın talim ve terbi- meşgul olmuyan askeri hâkim, mugsmelât ve hesap memurla» Hina teşmil edilmemesi lâzımgeleceği mütalâasında bulundu ve maddenin Öeğiştirilmesini istedi. Adliye encümeni mazbata muhar- #ri Kocaeli mebusu B. Salâh Yargi, muvazzaf subaylarla mensubini as- keriye arasında vazife itibarile bası farklar mevcud olsa dahi, bunların, ordunun bir uzvu olduklarını unut- mamak lâzumgeleceğini söyledi ve Ad- Myo encümeninin ne gibk mülâhaza- larla bu projeyi kabul ettiğini an Bitti Sıvas mebusu EB, Abdürrahman Na çi Demirağın bir sualine cevap veren Milli Müdafaa encümeni mazbata muharriri Erzurum mebusu B. Şük- rü Koçak, askeri memurların nasıl yetiştirildiklerini izah ederek dedi ki: — Evvelce askeri memurlar alay- dan yetiştirilirdi. Şimdi ise Harp oku- Muna ve âskeri liselere devâm eden ta- lebelerden bedeni kabiliyetleri olmı- yanlar arasından yetiştiriliyor, Aske- 4 memurların diğer bir kısmı daha vardır ki, onlar da ihtiyat zabitliğin- den gelmişlerdir. Bu gibiler bu kanu- nun hükümleri haricinde tutulmuş- tar. Ankara mebusu B, Yabya Galib Kargı bu kanunun evlenme yaşlarını tahdid eden kanunu medeni hüküm- leri ile nasıl telif edileceğini anlıyama dığını, hukukcu mebuslarımızın bunu izah etmelerini istedi. Evlenmek için izin almak lâzım Adliye encümeni mazbata muhar- diri B. Salâh Yargı ahkâmı umumi. yenin mahfuz olduğunu syliyerek dedi ki: — Bunlar evlenmek için izin al mak mecburiyetindedirler. Şayed izin almadan evlenirlerse evlenme akid- leri batil addedilmiyecektir. Yalnız askeri ceza kanununun bir maddesi- ne göre ceza göreceklerdir. Rize mebusu B, Fuad Sirmen, bu proje hükümlerinin askeri memurlara teşmil edilmemesi hakkındaki noktai nazarına verilen cevâabların kendisini tatmin etmediğini söyledi ve madde- nin değiştirilmesinde ısrar etti. Ankara mebusu B. Mümtaz Ökmen gwlenmek ahkümından mahrum elan odu mensuplarının sayısı hakkında izahat verilmesini isteği. Milli Müdafaa encümeni mazbata muharriri ve Erzurum mebusu B. Şükrü Koçak, Encümende bu husus- ta bir malümat olmadığını söyledi. B, Mümtaz Ökmen bu suali neden sorduğunu izah ederek dedi ki: — Evlenmeleri menedilen orduya mensub zabit ve askeri memurların sayısı çok mühim bir yekün tuluyor- sa, genç ve dinç zümreye mensub va- tandaşları bu yaşta evlenme hakkın- dan mahrum etmek doğru değildir. Nüfusun arttırılmasını Çanakkale mebusu B. Ziya Gevher: — Askerliğin eibette bir hususiysti vardır. Ve bundan dolayıdır ki bu madde teklif ediliyor. Eğer biz, nüfu- san artlarılmasını, çocuk Yetiştirilme! dini istiyorsak kanuni bir teklif yapa- lum ve sivil memurları çocuk doğurt- mağa mecbur edelim, (Gülüşmeler) Tokat mebusu B. Emin Aslan: — Nişanlı subayların vaziyeti kur- tarılmalıdır. Encümen bunlar için ne Bursa mebusu B. Şevki Uludağ: — Bilhassa genç zabitlerin evlen- melerinin kayıd altına alınmasını doğru buluyorum. Fakat üstteğmen olduktan sonra evlenebilmelidirler, Bundan sonra gerek B. Fund Sir- menin, birinci maddenin: encümene inde edilmesi hakkındaki takriri reye Konularak ve gerek lâyihanın 2,3, ve 4 üncü maddeleri kabul edildi. Denizyolları ve limanları işletme umum müdürlükleri Bundan sonra devlet demiryolları ve limanları işletme umum müdür- Wklerinin teşkilât ve vazifeleri hak- kimdaki kanım Jâyihasının müza- keresine geçildi. Encümenin kanu- nun müstacelen müzakeresi hakkın- daki teklifi heyeti umumiyece tasvib edildi, Maddelerin müzakeresi sırasında söz alan Çanakkale mebusu B. Ziyd Gevher Etili, umum müdür muavin- lerinin denizci olup olmuyacaklarını sordu. Münakale Vekili B. Ali Çetin kaya, umum müdür muavinlerinden birisinin idari ve diğerinin teknik iş- lere bakacağını söyledi. B. Ziya Gevher Etili, umum müdür kim olacağını sordu. B. Ali Çetinkaya, umum müdürün umumi vaziyete hâkim olmasının €808 olacağı cevabını verdi, B. Ziya Gevher Etili; — Bir vakitler yarı dünyayı keşfe kadar giden Türk denizeiliğinin bu- günkü hali elbette ki hüzün veriyor... dedi ve denizciliğimizin denizden ân- lıyana birakılmasını istedi, B. Ali Çetinkayanın cevabı Söz alan hatiplere Münakalât Ve- kili Ali Çetinkaya şu cevabı verdi: «Arkadaşlarımla ayni kânaatte de- gilim. İdâre işi memlekette ehemmi- yet verilecek bir vaziyettedir. Her işi teknik hususiyeti, mali hususiyeti ve sair hususiyeti itibarile mütehassısı- nı bulup ta tavzif etmek zamanında değiliz. Şahsi kanaatim budur. Bir defa bir idarede otorite, inzibat ve dürüsti esas olması kanaatindeyim. Onun için böyle mühim bir teşkilâtı yaparken benim noktasi nazarıma mü vafık bir alamı.aramak mecburiye- tindeyim, Kendilerinin odedikleri gibi teknisyen bir denizi »u- lacağım diye uğraşırsam, belki bul mağa imkân olmıyabilir, Evet tekni- siyen adamlar vardır, Fakat işin şü- mul ve hususiyeti itibarile geniş gö- rüşlü ve iyi düşünceli ve insanları ida re kabiliyetini haiz bir adamın başta bulunması lâzımdır, Yalnız bu iş için değil, umum işler için böyle düşünü- yor ve mütalâalarına iştirak etmiyo- rum. Bununla beraber herkesçe ma- lüm olduğu gibi, bu müessese de bir- çok kısımlara ayrılmıştır. Yeniden tanzim ve tahkim edilecek bir idare Düşündükleri mülâhaza, meselenin aslını alâkadar eder bir şey değildir. Çünkü o adamın emrinde çalışan ay- rı ayrı teknisiyenler olacaktır. Fen kısımlar onlar tarafından idare edi- lir. Müdür bizzat kendisi her işi kendi kafasile idare edecek değildir. Bunu tindeyim. Kendilerinin (dedikleri çesinde göreceksiniz.» B. Ziya Gevher Etili, tekrar söz ala- Tak dedi ki: — Donanmanın idare işleri yok mu- dur? Donanmamızın başımda bulu- sında B. Ziya Gevher ELİN tekrar söz aldı. Denizyolları idaresinde çalışan meslek erbabı namına B. Ali Çetinka- yaya iltica ettiğini söyledi, bunların merhameti celbedecek vaziyette bu- lunduklarına nazarı dikkati çeke- rek terfihlerini temenni etti, B. Ali Çetinkaya: — Sayın arkadaşımız temenniler- de bulunurken, ben de Maliye Vekili arkadaşımızın yüzüne baktım. (gü- lüşmeler). Bütçemizi tesbit ve takdi-a ettiğimiz zaman her halde kendileri teshilât gösterirler, İaşe, küçük mü- lâzim ve kaptanların terfihi teklifle- rine tamamen iştirak ediyorum, 'Teç- hizat teklifinde bulunuyorlar. Söyle- dikleri gibi bu meseleleri halletmek bunlara bir nizam ve intizam vermek ve bu meslek mensuplarını az çok menun etmek bizim de arzu tiğimiz bir şeydir. (Alkışlar) 'B. Ziya Gevher Etili; — Sayın vekile teşekkür ederim. Ayni sözü, şimdi de Maliye Vekilinin ağzından dinlemek isteriz. (gülüşme- ler) Msliye Vekili B. Fund Ağralı: — Hiç şüphesiz ki, buyurdukları noktalar ve şaruretler nazarı dikkate Sa hepsinin teminine çalışıla- yer eş zakere edilerek kanun aynen kabul edildi. Mit müdafaa mükellefiyeti hak. i kındaki kanun lâyihasının müstace- len müzakere edilmesi umumi heyet- çe kabul edildikten sonra projenin maddelerinin müzakeresine geçil- şaları mucib oldu ve projeye şu fikra- nım eklenmesi heyeti umumiyece tas- vib edildi. «On beş yaşından aşağı ve altmış beş yaşından yukarı olanlarla malül ve sıhhati muhtel bulunanlar, bakıma muhtaç çocuğu olan ve gebe olan ka- dınlar şahsi mükellefiyete tabi tutul. mazlar.» Bundan sonra kanunun diğer mad- deleri müzakere ve kabul edilmiştir. Büyük Millet Meclisi cuma günü Sa- at 15 te toplanacaktır. “Hatay, Türklere derhal iade edilmelidir,, (Baş tarafı 1 inci sahijede) Müteâkiben Fransız muhabiri, Hi- #itlerin memleketi için Hatayın Tür- Kiye için haiz olduğu büyük ehem- miyeti, ve milâddan iki bin sene ev- vel Hititlerin, Sümerler ile beraber Türk milletinin iki kolunu teşkil et- miş olduklarını, Hitit aslan heykel lerine Ankaranın geniş caddelerinde sik sık tesadüf edildiğini kaydettik- ten sonra devamla diyor ki: «Modem "Türkiye, binlerce senelik medeniyetini isbat eden bu heykelle- Ti gurur ve iftiharla gösteriyor. Yal- nız bu hadise, Hitit vatanını Türki. yeye iade etmek hususundaki dos- tane jestimiz, bizim takdir edemiye- ceğimiz bir kıymet kazanıyor değil mi? Fakat mesele yalnız bundan iba- ret değildir. Bu sancağın 100,000 nü- fusunun büyük ekseriyeti Türktür, İskenderunun 20000 nüfusundan 16,000 i, Antakyanın 35,000 nüfu- sundan 30,000 i Türklür. Erasinin ekserisi Türklere aiddir ve kendileri tarafından işletilmektedir. Binaena- leyh kablettarihi hakka milliyet hale kı da inzımam ediyor. Biz ötedenberi milletlerin bizzat kendi mukadderatlarını serbösçe tör yin etmek prensipini müdafaa etti- gimiz cihetle, Suriye idaresine tabi tulmak istememiş olduğumuz San cak halkının açıkça. izhar edilmiş olan bu arzusuna lâkayd kalamayız» Fransız muhabiri, bu meselenin hallile Fransa ile Türkiye arasında- ki yegâne münaziünfih noktanın da halledilmiş ve Fransanın büyük menfantler bekliyebileceği oananevi Türk »- Fransız dostluğunun avdet o olacağını kaydediyor ve diyor «Bu ililâfın sadece Avrupanın bu- inkü ha d ğ i iyi tesirden bahsetmiyorum. Bunda Türkiye ile Suriyenin haklı menfaat- leri de vardır. Türkiye - Suriye müş- terek hududu 800 kilometre uzun- luktadır. Bu hudud boyunca uzayan Türk şimendifer hattından Suriye münakalâtı da istifade ediyor. Bir Türk dostum, -haklı veya haksız- stratejik hiç bir vaziyetin ve askeri hiç bir tedbirin bu derece (uzun olan hududun Suriyeye ald olan kısmının emniyetini temin edemiyeceğin! ye- gâne ve en mükemmel garantinin ve hudud masuniyetinin Türk dostluğu olduğunu bana söylüyordu. Türk mil leti, kendi Şefinin ağzından Hatay meselesi hallolunduktan sonra hiş bir kuvvetin Türk - Fransıs mukare- netine mâni olamıyacağına söz ven memiş midir? Türkiyenin sözü, Su- riyenin temamiyelini her türlü ted- Yeni yolumuzda (Baş tarafı 1 nci sahifede) O yerde bu esaslardan tegafül edile. rek söylenen sözlerin çoğu, kelime i#- Aatlerimizi gene bir takım prensip ışıl” ları altında aydınlatmağa o çalışaca- gır: Eski zamanların (itfaiye) teçhiza- tirı pek iyi hatırlıyanlar âramızda yok değildir. O vakitler kullanılan hortumlar o kadar haraptı ki, yan- gın yerine sevkedilmek istenilen su birçok sokakları ırmak haline getirir, fakat asıl ateşin karşısında gayet za- yıf ve kifayetsiz kalırdı, İnanalım ki ferdle hükümet, gerek büyük milli vazifeler, gerek her günkü âmme me- salihini başarmakta biribirinin ger çekten yardımcısı ve şuurlu hayırha- hı olamadıkça, resmi ve gayrı resmi enerjimizin en mühim kısmı boşubo- şuna akıp gitmekten tamamile kur- tulamaz. Peki amma bu kolay mi de- nilecektir. Hemen cevap veririz ki ha- yır! Zaten bu ziyanın önüne geçmek- teki zorlük değil midir ki, idare ma- kinesini, kendisinden pek sık şikâyet edilir bir cihaz halinde tutmuştur. Fakat ikinci cevabımız birincinin ar. Bunu hiç unutmamalıyız ve dalmâ hatırda tutmalıyız ki, biz güçlüğü ba- kımından bu işin fersah fersah ileri- sinde bulunan nice dâvalar: hallet tik. Acaba idare teçhizatını daha mü- tekâmil bir mertebeye çıkarmak hu- susundaki başarılarımız niçin diğer bir takım inkilâplar deregesinde bizi memnun edememiştir? 'Tereddüd et- meden söyliyebiliriz; çünkü ikinci dâ- va, içine muhtelif mahiyette birçok Amil karışan meselelerden biridir ve bilhassa takip fikri, metod fikri ile devam ve intizam melekelerinin bir cemiyette artmasına, gürbüzleşmesi- ne ihtiyaç gösteren bir husustur. Cümhuriyet Halk Partisinin son kurultayı, bu mevzu üzerinde bizi pek çok düşünmeğe davet eden man- hakkında söylediklerini dinledik, di- leklerini okuduk ve tekliflerini gör- dük: şahsan erdiğimiz kanaatlerin ba- zıları şunlar oldu: 1 — Ferd ve cemiyet biribirine kâ- fi derecede yakın değildir. Bunlardan hiçbirisi, diğerini adamakıllı anlama» | ğı bilmiyor. Şu sebeple halkı aydın- latros uğrundaki Parti teşebbüsleri hem pek yerinde, hem de çok büyük özenle genişletilmesi, kuvvetlendiril- mesi zaruri olan işler arasındadır. Sırp - Hırvat müzakereleri Yugoslavya Başvekili «mü- zakere devam edecektir» diyor Belgrad 1 (A.A.) — Pravda gazete- si, Başvekil Tzvetkovitch'in, bir ınu- zy verdiği beyanatı neşretmek- ye lar arasında bir anlaşma husulünün Sırp, Hırvat ve Slovenlerin menfna- tine olacağını ve bundan dolayı bu anlaşmanın elde edilmesi lâzımgel- diğini kaydettikten sonra şunları ilâ- ve etmiştir: — Maçek ile yapılan müzakereler inkıtaa uğramamıştır. Bu müzakere- ler, devam edecektir. İki tarafta da hüsnüniyet mevcuttur.» esassren. birden daha iyi bir surette temin edi- yor. Bu mütaldaları kaydediyorum. Meselenin biran evvel halli - esaslı noktalarında aktedilmiş olan bir iti- Iâfın kaleme alınmasına sureti tesvi- ye demek caiz ise - lehinde olan di- ğer mülâhazaları da kaydediyorum. Yalnız Suriyedeki (omenfaatlerimiz meyvzuubahs değildir. Türkiye Ak manyadan başka diğer memleketler e de ticari münasebetlerde bulun- 2 — Devletçilik prensipini kendin umde bilen Cümhuriyet rejimi, yurt taşların yalnız hakkını yerine getir- mek değil, vatandaşın, vatandaşa ve vatana karşı vazifelerini de onlar& a Simi 3— al şuurlu ve müvazeneli tenkidi hem yapmağa, hem dirileme- ğe gerek resmi, gerek hususi mahfil- lerdeki ihtiyaç katidir. Bu hususta en küçük ihmal, pek büyük zararlaf verebilecektir. 4 — İktisadi kalkınma ve iç ekono miyi koruma mevzuu üzerinde ayri” ca durmak lâzımdır. İçinde imtiyazlı sınıf tanımıyan bu milletin bin türlü fedakârlık pahasına himaye ettiği | iktisadi kuvvetler, toprağımızdaki vw | tandaşı yalnız sömürmeğe çalışır ve memlekette bir nevi iç müstemlekeci | lik kurmağa kulkışırsa, bu gibileri behemehal kahretmelidir. Çünkü (|. bunlar memleketin en büyük ideali üzerine s&ldıran bir takım veba mlk- ropları, hattâ seretanlardır. Ve aç gözleri mücrim nankörlüklerinin o& zası olarak kör olmalıdır. 5 — Memlekette cismani ve ahlâ ki terbiye mefhumları gerçek ve mu- asır mânalarile anlaşilmeak iktiza eder. Zira birçok emek rağmen birçok gencin henüz bedeni kudret kazanmadığı gibi, mânevi kuvvet kaybetmekte olduğuna delâs let eden hâdiseler az değildir. Memleketin adliyesine, ziraatine, sıhhatine, ticaretine ve sairesine ait birçok hususa ait müşahede ve mür Yhazalar, dikkatimizi bep şu nokta» lar üzerinde biriktiriyordu: — Vatandaşta her nevi şuurun di ha derinleşmesi ve içtimai ahlâkla s9 ciyenin iyice gürbüzleşmesi lüzumu, Diğer bir hakikat te pek sarih gö“ rünüyordu. Anlaşılıyordu ki, mevcud mürakabenin daha uyanık ve hassas olması icab ediyor. Ve gene anlaşılı- yordu ki, bu mürakabeyi cidden fay- dalı ve verimli kılacak en hakiki un- sur, ancak mürakâbe edenle edilenin; gerçek bir irfan ve mütekabil bir ha- yırhahlık içinde çalışmasıdır. Erdiğimiz son kanaat, ötedenberi mevcud bir İmanımızın içimizdeki sa“ lâbetini arttırdı: Gerçek demokrasiye her gün daha | samimiyetle hürmet etmek mecburi- yetinde olduğumuzu yeniden gördük | Bu vecibenin emrettiği ilk vazife , | meydandadır: Her türlü demagojiden şiddetle ka- çınma! İşte böyle bir zihniyet içindedir ki geleceğe doğru yol almak İstiyoruz. Fazıl Ahmed Aykaç Almanya-Letonya Almanya - -Estonya | Almanya bu iki aminlükçeliei ademi tecavüz iz paktı imzaladi Berlin 7 (A.A) — Alman - Teton ademi tecavüz pakt: saat 1030da Hariciye Nezaretinde Letonya ve Ağ- manya Hariciye Nazırları tarafından imza edilmiştir. Birkaç saniye sonra Estonya ve Al manya Hariciye Nazırları Alman - Es- tonya ademi tecavüz paktını imza et mişlerdir. . Bu vesikalar Danimarka ile Alman- ya arasında aktedilen ademi tecavüz aynidir. Paktlarda imza ede | paktının tarafların biribirine karşı harbe veya bir cebir hareketine müracaat etmi- yeceklerini teahhüd ettikleri tasrih edilmektedir. Üçüncü bir devlet tara- fından âkid taraflardan birine karşi harp İlân edildiği veya bir cebir hare ketine tevessül olunduğu takdirde di ğer taraf mezkür devlete hiçbir voç- hile yardım etmiyecektir. Bununla be» raber bu üçüncü devletle ticari müns- tonya ve Estonya Hariciye Nazırlari yanlarında von Ribbentrop ve Letonyt ie Estonyanın Berlin sefirleri olduğu halde Hitler tarafından kabul edilmi” lerdir. Hitler, bugün Berchtesgaden'e hs» $ reket edecektir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: