22 Haziran 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7

22 Haziran 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

2 Haziran 1980 saba katılması lâzım gelen bir kuvvet: Türk ordusu Bir Fransız muharriri diyor ki: “Türk askeri dünyanın en mükemmel askeridir. Türk zabitlerinin bilgisi garpli meslektaşlarınki gibi ileridir,, Petit Parislen gazetesinin Ankara Muhabiri B. Lowis Roubaud <Türk or dusu, istinad edilebilen ve “istinad €dilmesi Jâzım gelen bir kuvvettir başlığı ile yazdığı uzun bir mektupta “cümle diyor ki: «Bu ordu, yeni Türkiyede esaslı bir Xol oynamaktadır. Bu ordu, Balkan or- dularının en rabıtalısı, en ciddisi ve «en muharibidir. Dostları bu orduys İstinad edebilirler düşmanları ise bu. Mu hesaba katacaklardır. Türk » Fran- iz mükarenetinin İlk hareketi, askeri Olmuştur. Türkiye ile asırdide müna» #ebetlerimizin tekrar (o tcessüsünde İlk kucaklaşma mareşal Fevzi Çak- Mak ile general Weygand arasında-vu- ku bulmuştur.» Müteakiben Pransız muhabiri, ma. Teşal Fevzi Çakmak ile general Wey- Band arasındaki mülâkatın son dere €e samimi olduğunu ve iki memleket arasındaki siyasi dostluğa askeri dostluğun takaddüm ettiğini yazdık- tan sonra diyor ki: 9 senesinde Türk ordusu, bax ıvalde kati neticeyi temin edebile Cek teknik bir kuvveti temeil eder. Türk ordusunun 180,900 kişilik olan hâzari kadrosu seferde 600,000 kişi- Ye çıkarılabilir, Bugünkü kadroları, bir milyon asker çıkarmağa müsald- dir, Fakat ne yaman askerler?... Ağır Aârâzide bu kadar süratle koştukları- Mı gördüğüm ve bir kışlanın çatısı altında uyumıyan bu adamlar, ayak- Yrını germek ve kafalarını çevirmek İçin kurulmuş mihaniki askerler de- Öl, haftalarca müddet, sırtlarındaki bötün ağırlıklarile günde yetmiş ki. Dbmetre mesafe katetmek için an- İrene edilmiş süratli çevik ve muka» Vemetli, adali yağız çehreli askerler» dir. Son manevralarda Türk askerinin gösterdiği mükemmeliyet budur. Pek yakında şafaktan güneş batıncıya kadar günde 89 kilometre yürümek #üretile bu rekoru da kıracağı ümid edilmektedir. Şoseleri ve şimendifer hatları bol olmıyan Şark arazisinde cereyan edecek bir harb oyununda bu fevkalâde çalüki kati bir koz teş- kil edebilir. Kanaatkâr, disiplinli, mukavemet- li, şeflerine tam bir emniyet ve iti. Mad besiyen bu askerler yalnış Ölümden değil, mihnet ve mahru- Miyetlerden de yılmazlar. Türk askerinin sabır ve metanet hususundaki şöhreti de dünyaya ya- Yılmıştır.» Müteakiben Fransız muhabiri, Türk meziyetlerinden, istidat YE bilgil, »sediyor ve diyor ki «Genç yaşında Çanakkalede bir or- duya kumanda etmiş olan mareşal Tevzi Çakmak, İstiklâl harbinde bü- Yük erkânıharbiyenin relsliğini deruh- te ötmiştir. Müşarileyh gibi ekser Türk generalleri, Atatürkün yanın. da harb etmişler ve muharebe mey- danlarında askerlik sanatını öğren- mişlerdir. Türk zabitlerinin teknik talim ve terbiyesi en mükemmel mü. tehassısların beyanına göre gearpli meslektaşlarınınki gibi ilefi ve mü kemmeldir. Küçük yaştanberi askeri Mselerde mükemmel bir orta tahsili gördükten sonra Ankaradaki Harbiye mektebinde siki bir tahsil ve imtiha- na tâbi tutuluyorlar. Her sene Harbi. ye mektebinden bin kadar zabit yetiş- mektedir, Harbiye mektebinden çıkan genç asteğmenler kendi istidad ve kabili. | yetlerine göre topçu, islihkâm, tay. yarecilik vesaire gibi ihtisas mektep- lerinde bilgilerini tamamlıyorlar. En nihayet bunların içinden en İyileri senelerce süren hizmetten sonra kur- may veyahud yüksek kumanda vazi- Manisa (Akşam) — Halkevi spor kolu gençliği spora teşvik içir koşular, müsabakalar hazırlamaktadır. Spor kolu üç hafta devam etmek üzere mükâ. | fesini görmek üzere İstanbuldaki harb akademisine veyaâhud yüksek kuman- da kursuna giriyorlar, İşte Türk or- | dusunun böyle askerleri ve böyle kad- roları vardır.» Fransız muhabiri, Karabük fabri- kaları işlemeğe başladıktan sonra Türkiyenin memleket dahilindeki ip. tidal maddeleri kendisi işletmeğie baş- lıyacağını ve bugüne kadar Türkiye. nin başlıca harb malzemesini Alman- yadan temin ve tedarik ettiğini kay. | dederek diyor ki: «Sulh zamanında bu müfrit inhi, sar, harb zamanında tehlikeli olabi- lir. Binâenaleyh menfaati müştereke namına ve şâyanı takdir ve hayret bir kuvvet ve silâh olan Türk ordusu- na bütün müessiriyeti temin edilmek isteniyorsa Türkiye ile müdafan dev. letleri arasında iktisadi münasebet- lerin sıkılaştırılması elzemdir.» fatlı bir bisiklet koşusu tertip etmiştir. Resimde derece alan bisikletçiler gö- rülmektedir. Kırşehir (Akşam) — Kırşehir ortaokulu her sene olduğu gibi bu sene de ders senesi sonunda bir sergi tertip etmiştir. Çok beğenilen bu sergi talebele- rin bir sene içinde vücude getirdikleri eserlerden mürekkeptir. Resimde eski Kırşehir valisini ortaokui öğretmen ve talebelerile sergiyi ziyaretten sonra gös- teriyor, | yom —— Profesör Cemil Topuzlu ile mülâkat Dolmabahçe Gazhanesi kaldırılamaz mı? Haydarpaşada istasyonun yanı başında verem tedavihanesi olur mu: Belediyeyi, sporcuları meşgul eden günün mevzularından biri de Dok mabahçede yapılacak yeni stad s8- hasıdır, Dolmabahçe gazhanesi, stad- yomun istenildiği şekilde inşasına mâni oluyor. Profesör Cemil Topuzlunun bu mevzu etrafındaki fikrini sordum. Dedi ki: — İk yapılan plân mucibince Gazhaneden dolayı büyük bir stad- yapılamıyacağını gazetelerde gördüm. Bu stada Gazhane binası katiyen mâni olamaz. Bugün Beledi- ye isterse masrafı şirkete aid olmak üzere Gazhaneyi derhal şimdiki ye- rinden münasip bir şemte nakletti rebilir. Fikrimi biraz izah edeyim: Belediye vaktile Gezhaneyi, benim zamanımda, Hazinel hassadan satın | | almıştı Bunu Belediye İşletemedi, bir çok zarar etti. Nihayet Hazinel hassadan aldığı fiatten kırk bin lira fazlasile bir Fransız şirketine sattı. Ben o vakit, şehrimizin en şerefli ve kalabalık bir semtinin ortasında bulunduğundan havasını daimi su- rette ihlâl eden bu Gazhanenin ye- rinde kalmasını münasip görmedim. Bunun üzerine şirketle yaplığımız satış mukavelesine Gazhanenin bir sene içinde yerinden sökülerek şirket- le emanet arasında tekarrür ede- cek şehrin tenha bir yerine nakli mecburiyeti hakkında bir madde koy- durttum. Şimdiye kadar Belediye- miz, bu mukavele ahkâmını şirkete tatbik ettirememiştir. Bunun sebebi- ni bir türlü anlayamıyorum! — Üstadım, sizin yaptığınız satış mukavelesinde oGazhanenin nakli hakkındaki madde, bilâlare yapılan diğer bir mukavelede çıkarılmış. Ne dersiniz? Profesör, kati bir tavırla derhal cö- vap verdi: «— Bu ikinci mukaveleden benim malümatım yoktur.» Diğer taraftan benim tahkikata göre Belediye ile şirket arasındaki son mukavelede şirket, Gazhaneyi başka bir yere nakletmek mecburiyetinden kurtulmuştur. Dol- mabahçe Gazhanesinin bacalarından çıkan gazların halkın sıhhatine çok muzır tesirler yaptığını iddia edenler çoktur. Hattâ, bizzat kendim Nişan- taşı, Maçka ve civarında oturan sözZ- lerine inanılır ve bugün hemen hepsi hayattan ayrılmış bir çok yaşlı z6- vattan bu mevzu etrafında baz malümai almıştım. Bu zevat, Dolma bahçe sarayına havagazı vermek üzerine tesis edilen bu fabri- kadan evvel, Beşiktaş sırtlarının ve Maçka, Ayaspaşa semtlerinin havası daha saf ve temiz olduğunu, Gazha- nenin tesisinden sonra bu semtlerin havasında hissedilir bir değişiklik husule geldiğini iddia ederlerdi. Bu iddlanın be kadar doğru olduğunu tayin edecek vaziyette değilim, An- cak, Dolmabahçe Gazhanesinin bâa- calarından çıkan gaz zerreleri bu semtlerin havasını hakikaten bozu- yorsa, yalnız müstakbel stad yaptığım değil, şehrin sıhhati itibarile de Gaz- hanenin buradan kaldırılmasına te- şebbüs etmek, Belediyenin baslıca vazifelerinden biridir. Profesör Cemil Topuzluya, Vali ve Belediye Reisi doktor Lütfi Kırdar'ın şehrin hastane ihtiyacını karşılamak üzere Şişli haricinde yaplırmağa ka- rar verdiği hastaneden bahsettim Doktor Cemil Topuzlunun çehre- sinde derhal memnuniyet hatları be- lirdi ve dedi ki «— Hastanenin gerek vaktile Bele- diyeye verilen Mecidiyeköyü arkâ- sındaki arsada, gerek Bulgar hasta- nesi civarında yapılması muvafıktır, Ben Valinin bu teşebüsünü alkışlar, kendisine muvaffakıyet tor etmekle şehri noksanını telâfi ediyor. Bu vesile ile size bügün gördüğüm bir şeyden bah- sedeceğim. Bugün trenle Haydarpasay ken gözüme çok girip birn isabet elti, Bul uğum vagondan Haydarpaşada henüz inşa edilmeğe başlayan köprünün yukarıdaki ge çit mahalli yanında bir bina gördüm. Bizim şimendiferin dumanı o bina- nın İçine doğru hücum ediyordu Yanımdaki arkadaşım, bana bu binanın intani hastalıklara ve bahu- #us verem illetine yakalanan zaval- ulara bir tedavihane olduğunu ve binanın taraçasında yatan hastaların da veremliler bulunduğunu söyleyin- ce şaşırdım. Kendi kendime şimen- difer dumanlarından, kömür tozla» rından, lokomotif düdüklerinden ve tren gürültülerinden bu biçare has- taların nasil İztırap ve azap çektik- lerini düşündüm ve müteessir oldum. Bilhassa açık, temiz havaya muh- taç olan veremliler için tesis edilen bir hastanenin burada bulunmasına hayret ediyorum. Bu hastanenin bir gün bile burada barındırılması tıbben katiyen eniz değildir. Bunu bilhassa ehemmiyetle kaydediniz.» Muhterem profesörü fazla yorma- mak için gösterdiği nezaketle teşek- kür ederek kendisinden Ayrıldım Mustafa Ragıp Bu gece Nöbetçi eczaneler Beyoğlu ciheti: Gulatasarıyda Kan- zuk, Dairede Güneş, Tarlabaşında Nihad, Pertev, Necati- bey caddesinde o Viçopulo, Sarıyer Osman, . İstanbul tarafı: Fatih: Veznecilerde Üniversite, Karagümrük: Arif, Emin- önü: Buhçekapıda Agop Minasyan, Bakırköy: Hilâl, Aksaray: Ziya Nuri, Fener: Balatta Elümmeddin, Küçük- pazar: Necati, Samatya: Erofllos Çu- a, Alemdar: Ali Riza, Şehremini Ahmed Hamdi. Kadıköy: Modu caddesinde Alând- din, Pazaryolunda Rıfat Muhtar, Üs- küdar: İmrahor, Hoybellada: Halk, Büyükada Ortaköy, Ar kos, Paşabahçe, Anadoluhisarı, Ta- rabya, Yeniköy, Emirgân ve Rumeli. hisarındaki eczaneler her gece açıktır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: