6 Ekim 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

6 Ekim 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

i © Testinleyvel 1939 MEKTUPLAR Otuz iki yaşında vat. Btkirdi. Hayati ga- zon ki Keçiyordu. Bir kere işine gücüne künü pri bağlı bir adamdı. Eğlence düş- #ĞİİĞL Kalabalıktan hiç hoşlanmaz- ra dehşetli sıkılgandı. Bir kadınla EN geldiği zaman iki kelimeyi ây& yetirip konuşamaz. kızarır, boza” . Teyzesi onu di i ii & biç onu evlendirmek için çirpini — Mecid, oğlum, bu senin vaziyetin böyle aş ,sdemez. Gel seni başgöz edelim. han Sİ yüzü düzgün eski tabirle «hanım Amoık, kadın kadmcike bir kız bulalım. © YADA Yalnız Yaşanır mu hiş?.. Ma yarin teyrâsine dalma ayni ceva- > Teyzeciğim. Ben bir kadın mesud ede- yem Düşün bir kere herkesin bayıldığı eğ- aöelerder pek zevk ulmam, Germem, toz yn arasına karışmam. Bütün ım. Bu yetişmiyormuş gibi bazen 1p9 de kocaman bir dosya ile gelirim. Kâğnd- ye başımı kaldırmam. Bu geralt al- me karımı nasi mesud edebilirim?... isin ime onu bu fikirlerinden caydırmak Ri çalışırdı. Lâkin teyzeyi kim Ginler. Mali, bildiğini okuyordu. Prem teyzesi İzmirde oturuyordu. Sik mini görüp onun fikrini çelemediği Şok üzülüyardu. Halbuki Macld teyze- m Bu Sirde bulunmasından pek memnun. imi geretle onun evlenmek hususundaki Bir g Alârmdan kurtulmuş oluyordu. Badların | Mücid yazhünesinde bir sürü kâ- — olaya ie gömülmüş salışırken hade- — Sizi bi; o yanl, ir bayan arıyor.. dedi. genç bir karşı bi Şaşkın hademer he Genç bir kadın onu olabilirdi. Hademeye sordu: ar nişi olmasın?.. Beni mi oarı- Hademe; — Evet sizi... tarafından ge Macid; — Buyursunları... dedi, & e Sonra İçeriye genç, güzel, ufak te- etti ipe bir kadın girdi. Kendisini takdim m Wi Feriha imiş. Macidin İzmirde teyzesile pek sevişirlermiş... > kadın bunları söyledikten sonra: il İstanbula geleceğimi teyzeniz duyunca 8 rita ettiler: «Yeğenim Maoldi pek se- Şu bir kutu inciri ona göndermek iş — Sen al götür. Benim hediyem ol- m inciri pek sever... dediler, de teyzenizin hediyesini aldım, size ge- im. Buyurunuz... dedi. Feriha Macidin masasnın üzerine bü- zi» şak bir kutu koydu. Macld her zaman- utangaçlığını mümkü olduğu kadar bir bırakarak; pi Teşekkür ederim, dedi, size çok zahmet Genç kadın: oç, ca ederim... Ne zahmet mi?... diye verdi, Mücid o zamana kadar utangaçlık! Makınlıktan Ferihaya ö nt yer göstermeği unut- ağar baarnd. Hemen: Sem ederim... Buyursanıza... Şöyle teş- ME elsenizei, diyerek odasındaki en geniş, en Pahaş koltuğu işaret etti. 3 1 oturdular. Bir müddet konuş- Genç kadın çoktanberi İstanbula gelme- “ilinden bahsediyordu. Macid: yy Artık bu kadar zaman uzak kaldıktan gpra şimdi İstanbula gelince biraz gezip dolaşmanız. bir parça eğlenmeniz hakkınız» dedi, İzmirden teysenizin rorlarmış!!.. adan büktü: m ki, dedi, ben böyle eğlence düş- a değilim. pek gezip tozmağı da ser- ei ilk defa yaban bir kadınla böyle adi konuşuyordu. Bir aralik genç Mimi olmuş! .. Geciktim... Gitme- ki ayağa kalkınca Macid a Feriha ile konuşurken zaman Be dar çabuk geçmişti? Feriha giderken: — Sizden birşey Kica edeceğim. dedi, ben burada tanıdığım akrabalarımda kalıyorum, Bir gün bir ağrabamda. iki gün başka bir yerde... Bunun için İstanbulda muayyen bir mektup adfesim yok. Mektuplarifian muayyen bik sdrese gelmesini istiyorum. Acaba İzmirdeki arkadaşlamma tanıdıkla- ıma sizin yazıhansnin adresini vepemes mi? Mmektuplarımı sirin vasıtanızla alamaz mi- yım? Mücid: — 'Tabil efendim, dedi, tabii... — Lâkin sizi rahatsız edeceğim. — Ne münnsebet istirham ederim. tılar. Macid genç kadını merdivenlere kadar geçirdi Dört beş gün sonra postacı Diacidin zıhanesine bir mektup getirdi. Zarfin rinde «Bayan Perihayt..s diye yazılı idi Bunun altında da Masidin yazihanesinin adresi vardı. Macid mektubu Âdeta heyecan» la eline almıştı. Kendi kendine: — Feriha yarın veya öbürgün muhakkak gelir... Kendisine mektup olup olmadığını sarar... diyordu. Hakikaten de tahimin ettiği gibi çıkmıştı. İki gün sonra Feriha çıkn geldi Macld bu- gün onu daha güzel, daha şirin, daha ca- na yakın buluyordu. İki gün sonra Feriha için iki mektup daha geldi. Feriha bunları almak için tekrar Mucidi ziyaret etti. Feriha birkaç gün görünmese Macid ken- di kendine: Asaba ne ol&u?. diyor- Yavaş yavaş onu beklediğini, onu sik sık görmek istediğini anlıyordu. İçinden: «Ne iyi oldu da Feriha şu bizim yarıhaneyi ken- disinin datmi adresi olarak gösterdi » di- yordu. Feriha geldiği zaman ona birçok şeyleğ söylemek istiyordu. Fakat genç kadinla karşılaşınca hiç birşey söyliyemiyordu. Ni- hayet aklına bir çare geldi. Ferihaya bir mektup yazdı. Bütün içini döktü. Altına da imzasını attı Sönra bu mektubu zarfa koydu. Zarfın üzerine «Ba- yan Porihaya..» diye yazdı. Altına da ken- di yanhanesinin adresini ilâve etti. Kendi kendisinin vasıtasile Ferihaya mektup ya- sıyordu. Akşıma postacı kendi mektubunu yatıha- neye getirmişti. Ertesi günü de Feriha gel- di. Adresine yazılan bütün mektupları alp gitti. Tabil bunlar içinde Maeldin de mek- tubu vardı. Bir ay sonru Macidle Feriha İzmirdeki teyzeye şu telgrafı çekiyorlardı: «Evleni- Yoruz. Sizi İstanbulda görmek isteriz.» Hikmet Feridun Es Pazar günü yapılacak maçların programı Taksim stadı: Karagümrük - Altınordu saat 11 hakem Sıdkı, Eryar; yan hakem Hilmi - Emin, Al- tantuğ - Beykoz saat 13 hakem Sami Açık- öney, yan hakem Ziya Kuyumlu - Said Fl, Gnlutasıray - Hilâl sant 15 hakem: Refik Top, Yan hakem Samim » Şevki, Şeref stadı: Galataspor - Anadolu saat 11 hakem ge- Mami Akkal, yan hakem Hami - Kenan, Bey» oğlu - Feneryılmaz sast 13 hakem Rifki Aksay, yan hakem Yusuf - Salih, Fem çe - Topkapı saat 16 hakem Eşref Müt- Yu, yan hakem Halid Özbaykal - Rahmi, Fenerbahçe stadı: Küle - Yeniyıldız sant 11 hakem Necdet, yan hakem Harun - Ata, Vefa - Süleyma- niye saat 13 hakem Adnan Akın, yan ha- kem Samih - İhsan, Beşiktaş - İ, Spor sa- at 15 hakem Ahmed Âdem, yan hakem: Pikret - Sabnhaddin. Süleymaniye stadı: Alemdar - Eyüp saat 11 hakem Leva, yan hakem Şevki - Şevket, Galatagençler - A. Bisar saat 13 hakem Feridun Kiliç, yan ha- kem Hazım - Hakkı, Demirspor - Beylerbe- yi saat 15 hakem Şazi Tezcan. yan hakem Cevdet - Muvaffak. Tefrika No. 91 SEVİLEN KADIN Sonra, bu herif her kimse, köyde Meeelemiş diye de işitiyordu. Niçin git- emişti? Hem Necile hanımın kızlığı a marifetleri yok mıydı? ini kapatmak için büyük armesi, kendisi az mı çabalamışlardı? Şim- de bütün buişleri kendi üzerine VAZİfe telâkki ediyordu. Bu sabah do- Kek çıkmasını sebebi, etrafta U alınak içindi. Havadisin menbaı bu kahveciydi. Un ağzını aramak Üzere buraya dür gelmişti. İşte, ne garib tesa- Tu ki, yabancı adam da burada otu. Yor. Bayram ağa, bu şehirli beyin Beceki misafir olduğunu anla- ki bül, Büçlük çekmedi. Zira civarda- ün şahsiyetleri bilirdi. Kah- veye: ta yağmünaleyküm! - diye girer. ğ melyi baştan aşağı süzdü. çehre ona hiç de meçhul değil ği anlar vardır ki, insanin ha- müthiş intibalar bırakmış e yram ağa da, köpeklerini baran se ine saldırdığı zamanın NİÇ unutamıyordu, Şimdi tar. İste Nakleden : Vâ - Nü Cemile bakar bakmaz, şüphesi büs- bütün kabardı, Bu adam?... Bu adam o mıydı acaba?... On sekiz sene evvelki adam!... On sekiz sene evvel, müthiş hadise esnasında, Bayram ağa, ancak biran görmüştü amma, dikkatle baktığı için bu erkek aklında kalmıştı; — Konuşuyordunuz galiba., Sizi rahatsız ettim... - dedi. . Fakat bura- dan geçiyordum da oturup bir kahve içeyim dedim, Hâcı Mehmed Emin davrandı: — 'Tabii, tabi. Buyurun efen- Ve masayı sildi; yer hazırladı. Bayram; — Galiba bey yabancı... Dün köyü. müze bir beyefendi gelmiş diyorlar- dı... Kendileri olâcak, Cemil: — Evet, benim... Gezdim, dolaşlım, pek beğendim. — Ya... Öyledir, şirindir efendim. — Bir yer satın alayım diye de dü- şünüyorun Gece maçı Şişli, Fenerbahçeyi 2-1 yendi Çocuk esirgeme kurumu tarafın. dan tertip edilen gece maçlarına dün akşam Taksim stadmda devam edilmiş ve Fenerbahçe ile Şişli ta- kımları karşılaşmışlardır. Havanın soğuk olmasına rağmen stada iki bin kadar seyirci toplan- muştı, Bu maça Şişli en kuvvetli kad- rosile çıktığı halde Fenerbahçe nis beten zayıf bir takımla oynuyordu. Çok seri bir şekilde başlayan oyunun 96 inoi dakikasında Fenerliler Yaşar vasıtasile bir gol Kazandılar ve devre 140 bitti. İkinci devrede Şişli mağlübiyetten kurtulmak için bütün enerjisile ça» lışarak oyun Üzerinde hâkim vaziye- te geçmiş ve Fener müdafilerinin ha- tasından istifade ederek sağ açıkları vasıtasile beraberliği temin etmiştir. Bon dakikalarda soliçinin sıkı şütile bir gol daha yapan Şişli oyundan 2-1 galip çıkmıştır. Bü maçtan evvel yapılan Matbuat takımı - Şişli tekaütleri müsabakası 0.0 bergberlikle neticelenmiştir. Balkan atletizm müsabakaları 941 oyunları Romanya tara- fından organize edilecek Atina 5 (44) — Balkan atletizm müsa- bakalarına devam edilmektedir. Dün ya- pılan müsabakaların teknik neticeleri gun- Tardır: 3,000 metre: Velkovulos (Yunan) 543.6, Mavropistolos (Yuna) 948. Kristen (Ro- manya) 957.2 Dekatlon: Kiimar (Yugoslav) 5620 puan, Mikiç (Yugoslav) 5537 puan, Lekmisas ye Muesklos (Yunan) 5208 puan. $imdiya kadar yapılan müsabakalar 60- munda umumi tasnif: 1 — Yunanlstarı M5 puan 2 — Yugoslavya V.— >» 3 — Türkiye 4 —» 4 — Romanya 285 » Balkan atletizm kongresi de görüşmele- rine devam etmiş ve ezcümle 1941 oyunlar nmn Romanya tarafından organize edil mesi kararlaştırılmıştır. Türk heyeti, oyunlara şarki Akdeniz mem» leketlerini. ezcümle Misir ve Suriyenin işti- rakini taleb etmiştir. Bu teklif salâhiyettar komite tarafından görüşülecektir. Kongre. konfederasyonu İştirak eden beş Balkan devleti reislerine tasim ve bu mem» leketler milli spor organlzasyonlarına da selâm telgrafları çekilmesini alkışlarla kâ- var altına almıştır Kongreye iştirak edenler ve atletler bu- gün Dolf'e bir gezinti yapacaklar ve gece döneceklerdir. KÜÇÜK İLAN okuyucularımız arasında EN SERİ, EN EMİN EN UCUZ vasıtadır. Alım satım, kira işlerin. de iş ve işçi bulmak için istifade ediniz! — Nasıl yer efendim? köşk mü? — Bakalım... Ne münasib olursa... — Galiba beyefendi, bizim Necile hanımefendiyi de tanıyorsunuz? Dün akşam üzeri teşrif buyurmuşsunuz... — Eskiden tanımak şerefine nail olmuştum... Epeyce evvel.. Lütfen beni hatırladı. İcab eden malümatı verdi. Bayram ağa: — Eğer beyefendi arzu ederseniz biz de hizmetinizde bulunuruz... Ben kendilerinin omaiyetindeyim... Meh- med efendi de icab edenleri söyler ya... Zaten buralarını hepimizden iyi bilen kendisidir. Böyle konuşurken, Mihrinur ha- nımefendinin sadık adamı, bu yaban- tayı süzüyordu. On sekiz sene evvelki şahsiyetin bu olduğuna dair şüphe, yüreğinde büs- bütün yerleşiyordu. Evet, o iki müt- hiş köpeği, geceleyin karanlıkta bu adamın üstüne saldırtmıştı. 'Tam o sırada, Cemil, belki tesadü- fen, belki bilerek ve istiyerek, kolunu masanın üstüne görünür şekilde koy- du. Yeninde derin bir yara izi oldu- ğunu Bayram ağa iyice farketti; «— Kurabaşın dişlerinin yerilş di- ye düşündü, — İstanbulda #m oturuyorsun be yetmedi? . diye sordu, , Çiflik mi, LEYLÂ ie MECNUN 'Tefrika No. 82 Yazan: İskender Fahreddin Mahkümlar kalesinde Seyid Ahmede bagırdılar : “İşte başımızı yakan adam!,, İhtiyar çoban yaplığı hatanın cezasını çe- | Kiyordu. O, denise düşünce yılana sağılma- nın faydasız olduğunu bodrumda inlerken Anlamıştı. — Düşmanımdan şefaat umdum.. yaml- mışım.. Tanrı beni korusun. Diyerek, hava ve güneş göfmiyen bu yer altı odasında boş yere çırpınıp duluyofdu. Seyid Ahmed, çobani bodrumu star af- mas atına bindi. Evden uzeklaştı. Türk yurdunu her saman ve her firentta karıştıran ve halkin huzur ve yahatını ka- gıran bu adam, yıldırım süretile hefeye gi- diyordu? Seyid Ahmed, Taşbilekten nasıl öç aldı? Seyid Alrmed o günlerde (Can) beyi or- tadan haldırmağa çalışıyordu. (Can) bey ortadan kalkarsa, Kabile reisi Urman veli- ahdxız kalacak ve nesli sönecek, Urman öl- dükten sonra da Seyid Ahmed reisin ye- rine geçecekti Seyid Ahmed yolda giderken, at üstünde düşünüyordu: — Urman Irak seferinden dönmeden, (Can) beyin canını cehenneme gönderme- Mydim. Bunu yapamadığıma müteeasifim. Fakat, ne bahasına olursa olsun (Canın vücudünü biran evel ortadan kaldırmalı- Yam. Seylâ Ahmed. bu tesadüften o kadar memnun olmuştu ki. Bütün servetini bu uğurda sarfetse, Taşbilek gibi tanınmış bir kahramanı (Mahkümler kuyusu)na attır- mağa mavaffak olamazdı. Seyid Ahmedin Ur'da çekindiği bir tek adam vardı: Taşbilek. O, Taşbilekten çok korkardı. Taşbilek ona birkaç kere: — Sakın karşıma çıkma ve benimle uğ- raşmağa kalkışma! Demişti. Seyid Ahmed onun bu tehdid- lerini birer birer hatırlıyor ve hiğdetinden yumruklarını sıkarak: — 3 girdin, koca sansar! di- Yordu. Seni oradan hiç kimse kurtaramaz. Seyid Ahmed (Mahkümlar Kuyusuna vardığı zaman mahkümlar öğle yemeği yi- yorlardı. Değirmen taşı durmuştu. Ahmed atından indi, kuyunun ağuna yaklaştı; ve başını içeriye uzatarak: — Himo.. Himo. Diye bağırdı. Kuyu muhafızı başını yukarıya kaldırdı: — Sen misin, Seyid? Hoş geldin... Bize ye- ni bir mahküm mu getirdin? Seyid Ahmed cevap verdi — Hayır. Yalnız geldim. Mahkümlar hak- Xinda #enden malümat almak istiyorum. — Dört beş kişiye çok ihtiyacım var, Se- dir. değirmen taşını çeviremiyorlar. Bana kuvetli beş mahküm gönderemez mi- — Pekülü. Söz veriyarum.. yarın sana beş işi göndereceğim. Cellhdın yüzü güldü. Ahmed teredöldle sordu: Taşbileği değirmen taşına bağladın mı? — Bağlamaz olur mıyım?! Gelenlerin hepsi anun gibi kuvvetli olsa, hergün öğüt tümüz unun bir misli fazlasını öğülürüz. Seyiğ Ahmed geniş bir nefes aldı. Demek Xi, ihtiyar çoban yalan söylememişti. Taş- bilek de öteki mahkömlar gibi değirm, taşını çekiyordu. — Reis onun bacaklarına iki zincir vu- Fulmasını emretti de bunu söylemeğe gel- dim sana! dedi, Mahkümlar muhafızı gülerek cevap ver- di: — Reis merak etmesin. Onu ben de düşüm- düm.. ve yaban aygirı kadar kuvvetli olan ileğin bacaklarını — Şimdilik öyle... dim... — Mısırlısınız demek? — Hayn. bir arkadaşınla birlikte Mısıra yerleşmiştim. Bundan on s€- kiz sene evve',,. O zaman bu 24man- ©r da vatanıma dönmemiştim... Tür- kiyede yapacak bazı işlerim var... Onların tesviyesi için geldim... Pek eski bir hesap işi!... Ne yapacağımı şimdilik Kararlaştıramarım.. Daha sonra kararın vereceğim ... Psrarengis ve gaibe karşı kâr bir şexiide konuşuyordu. Hepsi bir müddet sust daf” Bayram, dalmış, başımı m'ş, düşünüyordu. Bü sada; kahveciye göz ucile bir işarette bu- lunarak şu fikrini anlattı: «— Şunu söylet?3 Ve sonra, yüksek sesle; — Emin «fendi, yemeği beraber yeriz, değil mi? Buradaki ahçı dük. kânında... Benim davetlimsiniz. Ondan sonra da buradan giderim... Eh, Allahasmarladık efendim. — Güle güle... Bayram, Kahveci ile başbaşa kal. dığı saman: — Kim bu adam? - diye sordu. Hat, suale sualle cevap verdi: — Buralarda ne dolaşıyor? maksadı olsa gerek... Mihrinurun kâbyası, kendi kendi. Misirdân gel- tehdid- Bir — Karabulut en yapıyor? — O kadar köpekledi, o derece uslandi ki. bis yildir sesi bile çıkmıyor, Seyid! — Çobanın oğlu ne âlemde? — Yaman'dan mı bahsediyorsun? Oda ötekiler gibi «indi. Misir katırı gibi durma- dan çalışıyor. Mahkümların bepsi onlar gi- bi kuvvetli olsalar, değirmenimiz çok un Öğütecek, Sayid! Ahmed bundan sonra. ihtiyer sihirbaz hakkında dâ malhmat #lmak İstedi: — Asu şahşabiliyor mu? Cinleri ona yar» dam eteniyor yi? Himo başını salladı: — O buradan kaçalı bir hafta oldu, Seyidi — Ne diyorsun, Himo? O tehlikeli adam burada yok mu şimdi? — Hayır. Bir gün kimseye görünmeden gözden kayboldu. Artık onu affediniz. 8i- birbazlar çok tehlikelidir. Onlardan, ancak başlarını vurmakla kurtulabilirsin. Seyid Ahmed bu haberden memnun ol. Mmamıştı. — Bacaklarına zincir vurmamış mıydın? Nasıl oldu dz kaçtı buradan? — Zincirlerini çözmüş. ve bir kuş gibi, kimseye görünmeden uçup gitmiş, Osu şim» diye kadar görmediniz mi? — Hayır. Ne gördüm, ne de duydum. — Belki uzaklara kaçmıştır. — Reis bu haberi duyarsa, canı sıkıla- cak. Keşke gebötseydin onu burada, — Mahkümlara kendini sevdirmişti. Öl- dGürseydim, kuyuda isyan çıkardı. « İsyandan sen de mi korkuyorsun. Hi- mo? Sen Kİ, yeryüzünde korku bilmez bir adamsın... Yaşı yüzü bulmuş bir sihirbaz. dan nasıl oluyor da korkuyorsun? Bimo bundan sonra mahkümlara Karşı daha şiddetli davanacağım söyledi. Yük- #ek sesle konuşuyorlardı. Bu arada kuyu- Dun dibinden bir uğultu işitti; — Seyld Ahmed!,.. Beni buradan çıkar. bütün servetimi anna vereceğim Taşbilek, Seyid Ahmedi tanımıştı. ona yalvarıyordu. Ahmed dişlerini gıcırdatarak bağırdı: — Gökte uçan kartalların, günün birin- de yer altınde sürünen solucanlar gibi kır randığını: seyretmek ne kadar boştur. Kahkaha ile güldü: — Bütün servetin zaten benim elimde- dir. Yarışta senin atına birinci geldim. sevgilin koynumda yalıyor. ve sen göbe- rinceye kadar bürnda taş çekerek inliyecek- sin! Mahkümlardan bir çoğu Seyid Ahmedi tanıdılar: — İşte, başımızı yakan adam... Şimdi de Taşbilekten öç alıyor. Diye bağrışmağa başladılar. Karabulut gür sesile kuyunun içinde in- — Bu herifi neden söyletiyorsun, Himo? Yurdumuzun başina geçen bu çöl çinge- nesini gertecek bir adam yok mu? Seyid Ahmed kuyunun ağzından: — Bu köpeği neden yere vurmuyorsun? dedi. Haydi, kendin; göster. Buranın hâki- mi, reisi sensin, Himo! Cellâd uzan telli kamçısını salladı. Karabulutun ensesine dölânan kamçının ge duyanlar birer birer yere yat- ir: — Tanrım acısın bizlere... Ahmed: — Vur. vur. Diye bağırıyordu Karabulut birdenbire yere devrildi. Himo ikinci kamçıyı Taşbile ğe indirecekti. Fakat. Taşbilek meydanda yoktu. Türk ilinin bu eşsiz kahramanı (Mahkümlar kuyusunda ne zamana ka- * dar inliyecekti? Karabulutun yere devrilmesi çileden çıkarmıştı. Çobanın oğlu (Yaman) da homurdanma- ğa başlamıştı. Taşbileği (Arkası var) sile konuşuyormuş gibi tekrarladı: — On sekiz sene evvel... Mısra gitmiş... Kahveci, bu noktada ısrar etti: — <On sekiz sene> dedi, evet. Ve sonra birdenbire; — Kuzum Bayram ağa hani bir sene, Mihrinur hanımefendi torunile birlikte kışın çifliğe gelip kapanmış- tı... On sekiz sene olmadi mı O Z0- mandan bu zamans? Kühya, ters ters: — İhtimal! « dedi. — Çifliğe böyle gelmeleri neticesi iki şaşılâcak vaka olmuştu. 4 — Dilinin altında ne dol zum? - — Vakâlardan biri, Necile hammın Vehbi beyle izdivacı... İkincisi de bi zim doktor Kadri Ahmedin zenginleş« mesi, — Ne düşündüğünü iyi anlamışım. — O sıralarda da kulaktan kulağa bazı hikâyeler dolaştı. — Ne gibi? — Herkes duymamıştır a... Amma bilirsin benden birşey kaçmaz, ben işittim. Çiflikten iki çocuk götürük müş... — Ne çocuğu canım?... Tevatürdür, — Yok yok... Şahitler var... Ara- bacı Sonra, daha başkaları... — Uydarma şeyler... Ç (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: