5 Kasım 1939 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

5 Kasım 1939 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İşkembeci dükkânına gittim ve burasını pek eğlenceli buldum. Ayıplamayın. İnsanın canı bazen sirkeli ve sarmısaklı işkembe çorbası da isteyiverir. Belki sizin canınız böyle münasebetsiz şeyler istemez amma, arada sırada ürsix canlılar suhur etmezse İşkembeciler he kazanacak? Hem maazallah cümle âlem kibarlaştık da hep birlikte kuşkonmaz yemeğe çkalkıştık far- zediniz. O saman yili iktisadımızın hall yamandır. Neyse efendim, canım İşkembe istedi. DÜK-| kâna girdim. Benimle ayni masaya dışarılıklı iki genç oturdu. Onlar da birer kâse yumurtalı çor- ba getirttiler Ufarak tefereği kaşığını doldurup hö- Öbürü de höpürdetti. — Oovoh! Ooooh ki he oooh!,. Çorba 1514 cak emme çok ilezzetli imiş be... « İyi düşünüvirdim €€ senf buran iletivir- ni Haydi ülen be! Sen nerden iletivirdin? Ben iletivirdim. — İşkenbe çorbası içivirelim diye ben diyivirmedim mi be? — Sen diyivirdin emme baraları kim vire- çek ülen? — 8en vireceksin, heh heh heh.. Gene höpürdetmeğe başladılar. — Üleh, emme de iezzetdi imiş be... — İlezzetli ya... — Birer kâse daha içsek mi idük kü? — Hani bara? — Yok ki.. Bara olaydı da bir yol birer kâse deha içeydik dedi İdimi . Muhavereye ben de #ârıştim: — Memşebrim! — dedim. -'İşkembe çor- bası dehşet, deği mi? — Evet efendim... Teyşet... — Siz hep burada mi yemek yersiniz? — Yok efendim... Herigün ustanın artık- Karını yiyiviririz.. Bugün nah bu ağam,bir | müşteriden bahşiş almışda bir yol işkenbe- ciye gidek de işkenbe çorbasi içek dedik idi hani... Demek ki işkembe çorbasını beğendi- niz?... Birer kâse daha içseniz &-. —Para nerede ki efendim?. Para çikiş- maz ki... Haydi, ben ısmarlıyayım da için,.. Çıraklar biribirlerine baktılar, Kızardı- lar. Gözlerini önlerine eğdiler. işkembeciye seslendim: Oğlum! Bize üç kâse çörma getir. işkembeci söylediğimi yaptı. Çıraklara sordum: — Ayran da içer misiniz? Melınekette içer idük'emme,. Birer bardak da ayran, getirttim. “Onları da içtiler. Artık çıkma zamanı gelmişti, rinden bir tanesi çebinden bir gazete di. «Okuyacak m?e diye hayret ot- esasen eskiydi. rg bu Ülen gel, barayı a)... -“dedi, vi Yook! - dedim - Paraları ben verece- in, — Doğru efendim... Birer çorba ile birer ayranın barasını sen vireceğin. İlk çorba- larınkini biz virivireceğiz. — Yok, olmaz! - diye itiraz ettim. - Koyun paranızı cebinize. Bütün paraları ben ve- receğim. Hayret ediyorlardı. — 5iz nerelisiniz? - diye sordum. — Beşçınarlı. — Kimlerdensiniz? -— Hacı Baffetierden. Ötekine döndüm; — Sen? — Ben de Hacı Saffetlerden, (İkisi de biribirlerine benziyorlardı.) — Kardeşsiniz. değil mi? - diye sordum. — Kardeşiz efendim. — Beni tanımadınız mu? - Tanımadık efendim... “efrika No. 119 — Ulan, ben sizin amcaniz değil miyim? Şaşkın şaşkın bakıştılar. Şakaya mı, cid- diye mi alacaklarını bilemeyip sırıttılar, — Değilsin! - dediler, — Nasıl değilim? - dedim. - Ben sizin, urun zamandır İstanbulda oturan amca- nizım... Babanızla aramız açıktı da onun için İstanbulda olduğumu size söylememiş. İşkembeciye paraları verdim. Çıraklar» bir söz söylemeden dükkündan çıktım. Köşe başını döndüğüm sırada hâlâ ar- kamdan sersem sersem bakıyorlardı. Onlarca iki ihtimal vardı: Ya sahiden amcalarıydım. Yahut ta Hizirdim. ... Halbuki doğrusunu isterseniz, bu tanış- madan, ben daha kârlı çıktım. İşkembe paralarını verdim amma, bir hikâye mev- zuu buldum. Nakleden: (Vâ - Nü) Yugoslavyada muhaceret menedildi Belgrad 4 (AA) — DN.B.; Bir emima- me ile buğün Yugoslavyadan muhaceret bir Yugoslav kasakasına pasaport veril- mediği gibi vize de verilmemektedir. Askeri liseler atletizm birincilikleri Dünkü müsabakalarda Kuleli 45, Bursa ve Deniz 20 şer, Maltepe 16 puan aldı Askeri iseler atletizm birinelliklerine dün Fener stadında başlandı. Kuleli, Mal- tepe, Bursa, Deniz lsesine mensup 149 ötletin girdiği İstanbul atletizm ajanı ve #por eğitmen kursu talebelerinin İdare ettigi müsabakalar muvaffakıyetle netice- lenmiş ve şu dereesler elde edilmiştir: 100 metre 1. Şerif Deniz lisesi 11.6, 2. Hü- seyin Kuleli 11.7. 3, Ali Kuleli 119, 800 metre İ, Osman Maltepe, 2. Rahmi Maltepe, 3. Remzi Kuleli, Cirid 1, Ali Kuleli 47/72, 2. Ekrem Bursa, 3. Hayri Kuleli, Sırık atlama 1. Fikret Kuleli 3 imetre, 2. Mümtaz Bursa, 3. Şerif Deniz lisesi, 4X400 birinci Kuleli, ikinci Bursa, 3 ün- cü Deniz lisesi, Müsabakalara buzün de devam edilecektir. Bugün yapılacak maçlar Teksim stadı; Beylerbeyi - Kale Fenerbahçe - Vefa > Şeref stadı: - Alemdar - Şişli Kasımpaşa - Hilâl Beşiktaş-Süleymaniye Fener stadı: Beykoz - İ. Spor Galatasaray-Topkapi Saat 12,30 14,30 10,30 1230 1430 12,30 1430 Demirspor liglerden çekildi Şehrimiz ikinci iküme kiüplerinden De- mirspor külübü futbol ajanlığına gönder- diği bir mektupta bazı oyuncularının Ilsans muamelesni Ikmal edemediği cihetle zayıf kaldığını ve bu yüzden liglere iştirak ede- miyeceğini bildirmiştir. SEVİLEN KADIN Böyle gevezelik ediyorlardı. Bir müd- det sustular, Saat ikiyi çaldı. Bu sırada, koridorda bir ayak sesi işitildi. Necile göründü. Necile Vehbiyi görünce - kaşlarını çattı, Tatlı yüzü inanılmaz bir haşin ifade aldı. — Burada mısınız? - diye soçdu. — Nasılsınız, karıcığım?... — Ne istiyorsunuz? — Sizinle konuşmak, Suzanların annesi, hizmetçisine; — Haydi sen yatak odasına geçi «emrini verdi. - Fakat buralardan pek uzaklaşma. Vehbiye üüncrek: — Neymiş efendim? Erkek, karısının bariz şekilde düş- manca olan tavru hareketi karşısın- da müdafaa vaziyeti almağa karar verdi, — Hiddetliye benziyorsunuz! - de- di. . Bu baliniz beni hayrete düşürü- yor. Avdetinizden haberim yoktu, Bu- Taya dönünce odanızda ışık gördüm, Ziyaretinizde bulunmak istedim. — Gördünüz işte... Evde yoktum; Nakleden ( A Şey olabilir mi? — Çiflikte daha fazla oluracaktınız zannediyordum. — Pikrimi İnsan her gün fikrini değiştirebilir, Bundan do- layı hayrete düşmezsiniz sanırım. — Düşmem elbet... Buna rağmen bu âni avdetin bir sebebi olsa gerek... Bu sebebi öğtenirsem memnun olu- rum. — Niçin alâkadar oluyorsunuz? — Size ait her şey beni alâkadar eder. Necile, bariz şekilde düşmanca bir tavırla: — Bu hususta sizinle mutabık ol- duğumu söyliyemiyeceğim! - dedi. - Bilhassa şu anın İzahaf almak için fena seçildiğini de gizliyemiyeceğim, — Niçin? — Çünkü yoldan geliyorum... Si- nirliyim, yorgunum, yalmz kahıp ba- şımı dinlemek istiyorum, — Acaba yorgunluk ve asabiyet bu- nun yegâne sebebi mi? — Başka ne gibi sebepler teveh- Fener - Vefa Beykoz - İ. spor Bugünkü lig maçlarının neticeleri ne olabilir? Lig maçlarının altıncı hafta müsabaka- ları bugün Fener, Taksim ve Şeref staüla- rında yapılacaktır. Lig maçlarının başladı- | fı gündenberi biribrini takip eden sürpriz- ler bu müsabakalarda ehemmiyetini gittik- çe arttırmaktadır. Bu cihetle her haftaki müsabakalar üzerinde velev ehemmiyetsiz bir kurşılaşma dahi olsa dikkatle durmak icap etmektedir. Daha geçen hafta milli küme klüplerin- den Vefanın Galatasaraya büyük sayı far- kile mağlöp oluşu. diğer taraftan Beyko- gün Fenerbahçe ile berabere kalışı evvel- den düşünülmesine imkân olmıyan birer sürprizden başka birşey değildir. Lig maş- larının puvan cedvelinde bu yüzden büyük. değişiklikler vuku bulmakta ve büyük klüp- lerimizden bazılarının vaziyeti cidden müş- kül bir pozisyona girmektedir. Eski durum- larını muhafaza etmek için bu klüplerimi- #in bundan sonra yapacakları maçlara faz- la ehemmiyet vermeleri icap etmektedir. Bugün on klüp arasında yapılacak maçlar- dan ikisi hiç şüphesiz haftanın en entere- san karşılaşmalarıdır. Bu maçlardan biri Taksim stadtndaki Vefa - Fenerbahçe ma» çı diğeri Fener stadındaki Beykoz - İstan- bulspor karşılaşnasıdır. Beykoz İstanbulspor maçı bilhasın İstan- bulsporlular bakımından büyük ehemmi- yeti haiz bulunmaktadır. Çünkü genç ele- manlardan teşkil edilen İstanbulspor takı- mi şimdiye kadar beş maç yapmış dördün- de galib gelerek 13 puvanla halen ikinci vas ziyette bulunmaktadır. Liglerde başta gi- den dört klübün milli kümeye almacağı tabii olduğundan san siyahlıların bütün ai bu dört klüp arasında kalabil- ai taraftan Beykozlular da her zaman olduğu gibi geçen hafta enerjik bir oyun- la Fenerbahçe ile berabere kalmağa mu“ vaffak olarak ihmal edilmiyecek bir kur- vet olduklarını isbat ettiler. Bu maçın çok sıkı geçeceği tabii olduğu cihetle fırsat- lardan istifade etmesini bilen takım tara- fından kazanılacağından boşka bir tah- min yürütmek doğru değildir. Ayni stadda yapılacak Galatasaray - Topkapı maçının normâl neticesini Galatasarazın galibiyeti şeklinde gösterebiliriz. Taksim stadında yapılacak Fenerbahçe - Vefa maçını geçen hafta Galatasaray kar- sındaki çok sayılı mağlübiyete bakarak yeşil beyazlıların kati olarak aleyhinde görmek doğru olamaz, Vefa taktmı iiğler- deki diğer birinci sinif klüplerimizden aşağı bir kuvette olmamakla beraber taki- mın yegâne hatası bugüne kadar istikrar memesidir. ii beyazlıların müdafileri ile hücum hattı arasındaki irtibatı temin ettikleri zâ- man aldıkları iyi dereceleri gözönünde #u- tarsak bugün Fererbahçelilerin Vefa karşı- sında rahat ve kolay bir galebe kazanacak» larını iddia etmemek lâzımdır. Bu maçta yegine rolü Feyerbahçeli oyuncularım faz- la tecrübesi oynıyacaktır. Şeref stadında yapılacak Kasımpaşa - Hilâl maçı müsavi kuvvetler arasında cereyan edeceğinden heyecanlı geçeceği tabiidir. Beşiktaş Süley- maniye karşılaşmasını Beşiktaşlıların ka- zanması normaldır. Süleymaniye stadındaki maçlar tehir edildi Bugün Süleymaniye stadında yapılması icap eden ikinci küme maçları sahanın son yağan yağmurlar dolayısile oyhanamıyacak bir vaziyete gelmesi yüzünden futbol ajan- lığınca tehir edilmiştir. Bu maçlar lig maçlarının birinci devresi nihayetinde Taksim ve Şeref stadlarında yapılacaktır. hüm ediyorsunuz? — Doğrusu hayret ediyorum: Sizi asla bu derece haşin görmemiştim. Adeta mutaarız bir haliniz var... Halbuki umumiyetic hilim ve müld- yemetin tâ kendisisiniz... — Dikkat ediniz: O hilim ve mülâ- yemet dediğiniz şey bende sadece za- hiridir. — Sizi ayni zamanda sabırlı bili- rim, — Sabrın hududu vardır, — O hudüd geldi mi? İhtimal, — Görüyorsunuz ki sizden izahat istemek hakkımmış, z — Pekâlâ... İstediğiniz gibi olsun... — Ne zaman? — Yarın, Bir an süküt oldu. İkisi de düşünüyordu, Vehbi yerinden kımıldamadı, — Kısmen bildiğim bazı hakikat. ler var. Bunları bana şimdiden itiraf. ta bulunur musunuz? Necile mantosunu ve şapkasını çıkar- makta idi. Bunları bir kanapenin üs. tüne attı; kocasına döndü. Ve hiddet fışkırtan, âdeta ısılık gibi kısık ve sert bir sesle: — Birazını biliyorsanız hepsini bi- liyorsunuz demektir... LEYLÂ ie MECNUN 'Tefrika No, 108 Yazan: İskender Fahreldin Şeyh Mehdi, Seyid Ahmede yazdığı mektupta: «Bana yardım edersen süvarilerimi derhal gönderirim» diyordu — Ben, senin kizini seviyarum, diyordu, 0, benim nikâhlı karımdır. Ben onu boşa» madan, sen Loylâyı bir başka erkekle nasıl ewlendirebilirsin? Şeyh Mehdi, kızının son reyini aldıktan sonra, Ömerden boşalmak teşebbüsünde bulunduğuna pişman olmamış değildi. Ne yazık ki, bu teşebbüs Mehdiye çok paha- hya mal olacaktı. Ömer, kayınbabasının fikrini öğrenir öğrenmez Helvan kabilesi reisine gizlice bir haber göndererek yardım. istemişti, Heivanller Ömeri çok severlerdi. Hattâ onun için: — Bizim başımızda Ömer gibi bir cengâ- ver olsaydı, şimdiye kadar çölü baştan başa zaptetmiştik.. Dermişlerdi. Ömer #on kararını vermişti: — Şeyh Mehdi fikrinde israr eder ve kı- zıni benden ayırımak teşebbüsünden va geçmezse, Lerlâyı Kaçıracağım. Ömer bu kararından - nasılsa boş bulu- narak Leylâyı da haberdar etmişti, Oysa ki, Leylâ kendi kabilesinden uzaklaşmak niyetinde değildi. O zaman Ur dağına çok uzak kalacak, (Can) beyden sik sik haber alamıyacaktı, Ömere iltifat göstermesi, bir başkâ erkeğe varmamak içindi. Leylâ, Ömer- den daha muti, daha uysal, daha taham- müll bir erkek bulamazdı. Ömerden başka bir erkek Leylânın nazını çekebilir miydi? Leylâ, babasının kendisini Örerden ayır- mak fikrinden vaz geçtiğini görünce, gene eskisi gibi Ömere surat etmeğe, gülmeme- Be, hatt& odasına almamağa başlamıştı. Onun bu hali Ömeri büsbütün çıldırtıyo: ve Laylâyı Helvan kabilesine kaçırmak fu rini biran evvel tahakkuk sahasına çıkar- mak istiyordu, Ömer kendi kendine: “— Hels onu bir kere oraya götüreyim, diyordu, ondan sonru ben Leylâya kendimi saydırmasını bilirim. Burada babasına ve anasına dayanarak, şimarık bir çocuk gi- bi, bana nazinmıp duruyor, Fakat çöl orta- anda onun nasinı kim dinler?! Bir sabüh Fırat boylarından gelen bir yol- cu Kafilesi şöyle bir haber getirdi: «— Urman ölüm döşeğinde yatıyor!» Şeyh Mehdi bu haberi duyunca serinmiş- ti. Yolculara; — Onun h4$talığı hakikat mıdır? Diye soruyor ve inanmak istemiyordu. Urman çok dinç, sıhhatli bir adamdı. Yaşı ilerlemiş olduğu halde, gençlerle birlikte Ai yarışlarına girer, ok alar, ormanlarda av peşinde kaşar ve yorulmak bilmezdi. Böyle sağlam bir adamin birdenbire ölüm döşeği ne düşmesine elbette kolayca inanılımaz- Lu Yolcular, kabile şeyhine: Onu gözümüzle görmedik, dediler, fa- Xat yurdda göze çarpan bir matem havası var. Âdeta Urman ölmüş gibi, herkesin çeh- resi asık. Hattâ (Ölüm kuyusu'ndaki mah- kümlar bile muhafızlarını öldürerek yeryü- süne çıkmışlar, (Taşbilek) adli bir kahra- man, Utmanın yerine geçmek istiyormuş. Şehirde müthiş bir kargaşalık var. Türkler iki fırkaya ayrılmışlar, Biri (Can) beyin reis olmasını istiyor, diğeri de (Taşbilek) adlı kahramanın peşine takılmış. onu baş yapmağa çalışıyor. Yolculardan biri de şunları ilâve etti: — Urlular (Can) beyin dağlarda bir mecnun gib dolaştığını bilmiyorlar. Bunu bilenler pek azdır. Halbuki, telin oğlu bir kıza gönül vermiş. onun hayalile dağlarda kuşlar ve hayvanlar arasında yaşıyormuş, Böyle sersem ve mecnun bir adami kendi- lerine baş yaparlar mı hiç? Şeyh Mehdi bu izahatı alınca, uğuşturarak gülümsedi! — İşte, Türkleri -can evinden vurmanın Sırası geldi. Taşbilek vaziyete hâkim olma- ellerini Ve gözlerinden şimşekler saçarak: — Habasetlerinizin hepsini! — Temin ederim ki bir şeyden ha- berim yok. — Öyleyse niçin ısrar ediyorsunuz? — Kancığım! Hayatta çok acemi- $iniz... Yanlış bir yola sapıyorsunuz. — Ne demek istediğinizi anlıyamı- yorum, — Senelerdenberi İnzivadasınız... Kim bilir ne düşüncelere dalmışsı- nız!,.. Ne hayaller kurmuşsunuz?... , — Ne demek istiyorsunuz, beyefen- di? — Bir aşk ve ihtirasınız var... Göz- lerinizi bürüyor... O derecede ki, bü- tün bir hayat imtidadıncı gözleriniz dünyayı görmedi... Gençliğinizi mah- vettiniz,.. Cihandan bir zevk âlmadı- niz... Hattâ sizin için pek meşru zevk- leri bile,.. Aile zevklerini... Bu söz- lerimde ne derece haklı olduğumu siz de tasdik edeceksiniz... On sekiz s6- nedenberi türlü türlü tecrübelerde bu- Tunup sizi makul tarafa sevketmek istedim... Arzu ve İradenize hürmet ettim... Lâkin benim bu derece müsa- mahakârlığıma mukabil siz bana ne temin ettiniz?... Olsa olsa, ismimi kirletecek bir şey yapmamak... Hal- buki... — Halbuki... — Eski âşığınız İstanbula avdet etli, Bunu müteakip sizde derhal dan, Seyid Ahmedi elde etmeliyim, Seyid Ahmed, Urmanın vesiriydi. O da Taşbilekteri korktuğu için, ya başka bir ü1- keye kaçarak, yâhud onu öldürterek elin- deki kuvyeti alıp Türklerin başına geçecek» ti. Bu haberlere bakılırsa Urmatın öldüğü arlaşılıyor'“ Belki de Fırat boylarında onun ülüm..ü saklıyorlardı. Mehdi bu va- ziyotten İstifade edebilmek için, daşıadı Ömerden başka bir kimse ile anlaşamazdı. Ömerin çölde hem müfuzu vardı, hem de Türkleri çok iyi tanırdı. Leylânın babası zaviyesini Fırat boyları- na kadar genişletmeğe ve buradaki Türkle- re de hâkim olmağa muvaffak olursa, çöl- de hükümdarlığını ilân etmesine hiç bir mâni kalmıyacaktı, Leylânın babası, Urman'ın vezirini elde edebilecek mi? Şeyh Mehdi, bu haberi alır aimez, sadık adamlarından birile Seyid Ahmede şöyle doly mektup gönderdi: sUrman'ın hastalığını duydum. Hattâ bu- rada onun öldüğünü söyliyenler bile var, Öldüyse başınz sağ oldun. Seninle aramızda eskimiş bir kan davası yardı, Bu yüzden şimdiye kadar darzın bu- Munuyorduk. Bugün sana bu mektubu yaz- makla bu dargınlığa nihayet veriyorum. Şimdi beni iyi dinle Seyid Ahmed! Ikimiz de Arap nesline mensubuz. Ben çölde bir kabi- lenin reisiyim.. sen, Fırat boylarında biz- den kuvvetli bir Türk kabilesinin vezirisini Madem ki, kabile reisi ölüm döşeğinde ya- tiyor.. madem ki, bugün bütün kuvvet senin elindedir. Bu fırsat her zaman ele geçmez. “Taşbilek denilen yırtıcı canavarın (Mah- kümlar kuyusu) ndan çıktığını duydum. Her işten öner onun iş başına geçmesine mânl olmalısın! Bu adam hem genin hemde Arapların düşmanıdır. Eğer o, Urman'ın ye- zini tutacak olursa, İk önce scuin eşini yere serecek, ondan sonra çölü baştan ba- #a işgal ederek hepimizi esir gibi küllana- caktır, Bütün Türklerin de Urmandan son- Tâ onu sevdiklerini benim gibi sen de bi- lirsin, “O, Türklerin başına geçerse, çölü zulmet kaplıyacak, Arapların yıldızı ebedi- yen sönecektir. Zira bu adamın öledenbeci fikri çölü işzal ettiklen sonra hilâfeti yık- mak. bülün Arabistana hâkim almektir. Fizlife ile uzlaşmak süretile bu hâkimiye- HM gölde ve Firat boylarında biz de temin edebiliriz. O zaman sen iki büyük kabilenin birleşmesinden doğacuk bir çöl mltanatının veziri olursun! Hazinemin yarısını sana ves ririm, bu hususta bana yardım vade- dersen, maiyetimdeki süvarileri derhal sa- na göndermeğe hazırım. Bana müsbet cevap verirsen, bu suretle kınmın kalbini saran şu iğrenç aşk mace- rasindan onu kurtarmış olursun! Şüphe yok ki, o zaman İlk yapacağın mühim işlerden biri de (Canvin vücudünü ortadan Kaldır- mak olucaktır.» Leylânm babası, Seyid Ahmede bu mek- tabu gönderdiklen sonra, kızini dâ sıki bir göz hapsine aldırmıştı, Sarayın bahçelerine de göze görünmiyen yerlere gözeliler kuy- muş, hsremağalarına ve cariyelere şiddeti emirler vermişti, Teylânın hariçten yabancı bir kimse ile teması şiddetle menedilmişti. Şeyh Mehdi, damadının Helvan kabilesi: , le gizliden gizliye temaslar yaptığını aezi- yordu. Maamafih, Urmanın hastalığı onla- rı çabuk birleştirmişti. Ömer, herhangi bir çarpışmada kayınba- basına yardım edeceğini vadederek, tekrar şeyhin gözüne girmek vesilesini bulmuştu. (Arkası var) tavru hareketinizi < değiştirdiniz... Hemen onun yanına koştunuz... Böy- le bir ihtiyatsızlığın ne netice verecö ğini düşünmeden, gece yansından sonra saat İkilerde evinize dönüyor- sunuz... Hiçbir kaygunuz, endişeniz yok.., Necile omuz silkti: — Dünya bana vız gelir, — İştecee... İnkâr bile etmiyorsu- nuz. — Bilirsiniz ki yalan söyliyerek kendimi küçültmem. — Cemil Hüsnü bey İstanbulda, do gil mi? — Evet, — Şimdi onun yanından geliyorsu- nuz! — Doğru. — Öyle bir haliniz var ki, dehşete düşüyorum. — Demin bana yaşamadığımdan, hayatımı boşa geçirdiğimden bahse- diyordunuz, — Evet... — Peki, Vehbi beyefendi, yaşama- | ğa başladığımı tasavvur ediniz... Ben de kendime meselâ bir âşık seçmi- şim... Hem de fena bir adam değil... Gayet civanmerğ, iyi bir insan... Zi- ra, kocam ölan Siz bana kifayet ede- miyorsunuz... Buna lâyık değilsiniz... (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: