6 Ocak 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

6 Ocak 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 Künunusani 1940 0 Ea — AKŞAMDAN AKŞAMA m Hamiyet yarışı İstanbulun verdiği iane yarım mik yona yaklaştı. (Eşya suretindeki te- berrüler bundan hariç!) İşitiyoruz ki, bazı ecnebi devletler, vaktile meselâ «bir» vermişken, felâ- ketimizin büyüklüğü hakkında tefer- ruatı öğrenince, teberrülerini dört misline çıkarıyorlarmış. Hamiyet yarışında onlardan aşağı kalamayız. Evvelâ: ş — Şu inne, müslüman dinindeki farzı kifayeye benzemez. Yani biri- mizin vermesile (o öbürümüzden sa- kıt olmaz. Farzı ayım tarzındadır. Zengin, fakir, herkes azıcık olsun ver- mel İkincisi de: $ — Bir veren, bir daha verebilir. Para veren, belki bazı eşya da gözden Kazazedeleri gönülden etmemeli... o « Sakın | yinale diye düş çıkarabilir. biran irağ az vermiş © meli İstanbul şehri milyonu doldurma- Mıdır. Unutulmıyacak nokta; Her iş bitmiş, felâketzedeler yeni yuvalara yerleşmiş, muş değildir. Halâ sefil, binlerce insan yar... İsmail Safa duymasın! Abidin Daver de, Peyami Safa da, mesir yazmakla o yektâdırlar. Fakat muhterem üstadlardan birincisinin Âruz musrağlarda kelime değiştirir. ken yanlış yaptığını misallerle bir se- fer göstermiştim; kendisi de bu vezni €virip çevirmekte mahir olmadığını itiraf etmişti. Sütun komşusu Pe: mi Safa, dünkü Cumlwuriyette Finler- le Rusların muharebesinden o behse- derken şöyle diyor: bugü ka ki mukavemetleri, biyetin 3e ediyen kurtarır ağlübi» Ve ka.a | hundan İzin ala- | ederiz: «Mağlüb Mısrağı böyle tornistan etmek için, | merhiim artık rahat bul- sergerdan ire şairden müsaadesini vezin o bozmak ayrıca rica etmek sanmam .ki, Abdülhak Hâmid «mağlüb» kelimesinin aruz- da bu vaziyette kullanılmasına izin versin!... Her halde parmağını serze- nisle sallıyacak — İsmail Safanın oğlu!... İsmail Safi oğlu!,.. Baban duymasın... - diye kaşlarını çatacaktır... a «İnönü'ye» demek yanlış mıdır? 1 bir nâsırımızın vezin ak- dıktan sonra, aşağıda da aide aksaklığına do- Yukarı saklığını bir şairimizi kunacağı, Muhterem Necib Fazılla radyodaki türkçelerin - hele telâffuz cihetinden - ekseriyetle pek bozuk olduğunda müt- tefikim. Ancak, şöyle diyor ki, bu ka- ideyi nereden çıkardığına şaştım: Spiker diyordu ki Ni Sef Inön sustur. karaya. takay «rie biten & Halbuki, şairin koyduğu kaideyi altüst eden misaller: Köprülü, Köprülü'ye; Hüsnü, Hüs- nü'ye; Şükrü, Şükrirye ilh... imeydanı genişliyor Diğer taraftan sü» ile biten diğer izdiham faciası muhakemesi Bayan Lâhika Raufi Manyas ifadesinde: “Saray kapısı kapatılmasaydı bu facia olmazdı,, dedi İstanbulda buluna; melerine dü. devam edilmiştir. yaşındaki kızı Birün da iz yan Lâhika ii rak dinlenmiği, yi şöyle anla; Birun gündi aber Atatüi mektep n naaşları kalabalıktı, Ya- vaş yavaş ilerler enbire öndeki ka labalık durdu. Saray kapısının kapandığ; on bire çeyrek kalaya ka» dik, Kalabalık büsbütün artıyore hat on bir siralarında fac'a oldu. Sa- kapisi birdenbire açı! Biribiri üstü. yığılan ve atlı polisler tarafından ii. ü halk birdenbire açılan kapıdan içeri ladı, Bu, bir giriş değil, mâni önünde toplanan ellerin, kaldırılmasile ve m &rekete gi mak İsterker ellerile boynumu nimdu duran bi in etekler rak; «Beni kurtarınız. diya haykı dimi, Bundan sonra ne olduğunu bilmiyo- rum. Çamurlar için: geldiğim saman elbisem ka: içinde kalmış Dolmabahçe Dolmabahçe camisinin avlu- | sunun parmaklıkları sökülecek m uyu ile Dolma r bahçe meyda na başlanmıştır. Yolun bü kıs an kâğıd deposunun geciyor. Bu beraber bir ndaki madı buradan sasından ahçe Dolmaba mıştır, Burg alışap bina da k Bundan sonra D; da parmaklıkları ecek ve bu niş bir meydan bir takım isimler de, Necib Fazılın de- diği gibi «nes ile «mef'ulü ileyh» eda- tı alır: «Eminönü'ne», ilh... Bunların neden böyle farketti anlatmak bu sütunda gerekmez; uzun düşer, can sıkar, Bence, mekân olarak «İn. önü'ne demek lâzi fakat Reisicüm- hurumuzun soyadı olarak «İnönü'ye» demelidir. Şayed bir zat «Eminönü» sözünü kendine ad diye alsaydi, ona- da «Eminönü'yü gördüm», «Emin önü'ye gitti derdik ve o böylelikle meydanı değil, şahsiyeti ziyaret ettiği miz ve gördüğümüz anlaşılırdı. Yeni. caminin civarına gittiğimiz ise «Eminönü'ne» deriz. «Erenköyü'nen... ismi zaman Onün için, şairin, affına mağruren fikrine iştirâk edemiyeceğim. Ankara radyosunun spiker'i doğru kanaatindeyim, Eve gel- | rt ve yav» | esinde bul- | m kansa saray kapısı kapa- tlmasaydı bu facla olmazdı. Lârım ge Bayan Lâhikanın kızı Füsun da hadise- yi aynı şekilde arilattı O zamanki İstanb Üstündağ da şahld 4 1 beraber düşü killerini de ki birlerde bir nok: netmiyorum. Ben Atatü rında, Belediye ve duğu işin Partide B. Muhiddin Üstü on haftala- akın Ol- muşta. dağ o gere saat gidip dahilen taf- mal olduğunu gö- fir bulundu gu eve gittiğini ve ia facia aldığını söyliyerek şunları ya hatalı ted- #annetmiyoru olmuştur merasiminde bir defa da, Roosevelt lemek istiyen halktan yüz otuz kişi öl bir nutkunu di 30 Kişi ea: Geçen celsede dini lis santral mes panıp nidlerder DIL mir veri 20- anı ka Simi | Karilerimizin mektupları Şirketi Hayriyeden | | bir rica uğu rine ve işlerine kalıy dakikayı rü t bazen 15-20 Halbuki, vapur, k keli | tında hastalanı acaklar, vakit Ve yamanında » gidebileceklerdir. Şirketi Hay- abahları altıda Vaniköyden köprüde sini halkı, bu kar bir kurtaraca! bu noktaya dikkat nazarını çek- ederiz. (AKŞAM: Çe Üsküdar Beylerbeyi ve bu dileği Hayriyenin, ken- disi için hiç bir masraf tah- mil etmiye İthalât limited şirketleri bir handa toplanacak Bütün ithalit limitet şirketlerin lek binada toplanmasına karar veril tir. Bu bina, ya Karaköypalas, ya Ömer Abid Han, yahud da Dördüncü Vakıf Ha- | ni olacaktır. söylemiş, Halbuki ben katiyen emir vermedim. Ben santr murile tes lefon mu Bir 2 hadise yüksek rütbeli “ir ususta emir verdiğini İşittim. Fakat bunu da tesbit edemedim. B, Muhiddin Üstündağ mahkem, muhtelif susllerine de cevap verdikti aymakamı v8 di pöliş müdür muavini B, Daniş, Ziya- ret için alınan (ertibat esnasında yardım- olarak bulunduğu ve hadise esnasında böşle hir in ettiğini, saray rak kabul 16 alınan bir & erirse bunun, tedbiri al yeti mucib olamıy: tahkikatı esnasında; o «Dolmabahçe tanın mevlüdudur. Bu hata isinin kapanıp açılmasıdır.» diği ifade; ediğini bü- gibi hac ini söyly nel te Bir kaş diğer şa- n bulu- istinabe © © gönderim ?- söyledi nlendikten sonra, 1 aranmalarş ından rağ, Lâlelide bir kadın cesedi bulundu Ölümün sebebini anlamak için cesed Morga kaldırıldı mbey apartı, ulur tta bunun, Rasimbif katında oturan Şük- .- riye adında bir larak vaka müddelumumi tir, Müddetumumi gud tahkikata el nasında Şükriyen! iddialar ileri ildiriimişe nuavinlerinden B. Tur. ur. Tahkikağ 35- mü etrafında bazi tür. Bazı kimseler, Şükriyenin bir gün evvel evde oğlu ile kav- ga ettiğini ve kadının, oğlu tarafından pencereden sokağa atılması muhtemel ol- duğunu iddia etmişlerdir. Şükriyenin. &a- zaen pehcereden düştüğünü söyleyenler de olmuştu! dan ya, de kadı de yara izi görülmemiştir. Yalnı ve burnundan kan kalb bhastalığ İazia hiddetle kap da kalb sekte görülmektedir. Ağ kan gelmesinin de, beyin mütâveli Ölümün hı sebebizi için otopsi yapılmak üzere kaldırılmıştır. vetiidir. tesbit etmek Kokmuş et satanlar cezalandırıldı Belediyenin yaptığı , ötekinden berikin- | Iktisadi meseleler Kooperatifler de hayatı pahalılaştırırsa?.. Hayatı ucuzlatmak için hatıra ge- len çarelerden biri de kooperatifler kurmaktır. Kooperatifçilerin dayan» dıkları nazariye şudur: Mutavassıtla- rı ortadan kaldırmak, müstahsillerle müstehlikleri birleştirmek ve bu su- retle mah ucuza satmak... Nazariye halinde bu fikre itiraz edecek değiliz. Hiç kimse bir sürü mutavassıt ve pa it unsurların hayatı lüzumsuz yere pahalılaştırmasına taraftar ola- maz. Pek tabii olarak, bir malın mümkün olduğu kadar mutavassıt- lar elinden kurtularak müstehlik eli- ne gelinceye kadar ucuza satılmasını isteriz. Acaba bu güzel arrumuzu nâ- $ıl tahakkuk ettirebiliriz? Bunun y&- güne şekli kooperatif midir? Kooperatifçiler bu iddiadadırlar. Fakat kooperatif de, diğer bakkallar, manavlar gibi pahalı mal satarsa, bunu nasıl izah edebiliriz? Koopera- tifin müfrit müdafileri buna nasıl ce vap vereceklerdir? Bir misal Meyva satan bir koopera- tifin bir satış mağazasındaki müşa- hedelerimize göre, muayyen cinsteki malların manavlarda daha ucuza Sa- tıldığı neticesine varıyoruz. Acaba mutavassıtları ortadan kaldırdığını iddia eden bu kooperatifteki pahalılı- ğin sebebi nedir? Bu meseleyi merak ederek bir araş- tırma yaptık. Neticede kooperatif teşkilâtının şef ve memur kalabalığı ile dolduğunu öğrendik. Bu geniş me- mur kadrosu da malların pahalılaş- mâsına sehebiyet vermektedir bu su- retle mutavassıtlar, yerine, bu sefer geniş memur kadrosu kaim olmakta- dır. Bir mânaya göre bunlar da mu- favassıtlar haline girmektedir. OKo- misoncu, kabzımal gibi diğer muta- vassıtlarla, aralarındaki fark, maaş almaktan ibaret kalıyor. Eşya fiatlerini ucuzlatmak için te- şekküller kurmak ne dereceye kadar müsbet neticeler temin edebilir? İh- tikârım önüne geçmek . için, tacirleri araya topliyarak limited şirketler pılmaktadır. Bu şirketlerin başına dolgun maaşlı müdürler gelirse, eşya fiatleri yükselmez mi? Bütün bunları hatıra getirmek ona göre tedbirler almak lizımdır. Klâsik iktisadçılar bu işlerin için- den daha kolaylıkla çıkmışlardı. Re- kabet kanunları sayesinde fiatler ucuzlavabilir diyerek meseleyi hallet. mişlerdi. Bu fikri, bayat ve klâsik bir düşünce diye bir tarafa atmamalr yız. Rekabete meydan verecek tedbir- ler de almaktan geri durmamak icap eğer. Hüseyin Avni Gazetemiz felâketzedelere 462 parça eşya hediye etti A ş si ve men arı ta- rafından zelzele felâketzedelerine da- Eıitılmak üzere aya aşağıki dört yüz altmi i pa Şy il edilmiştir; 16 Takım kışlık elbise 3 Palto çift kundura Yün başlık Kışlık don fanlâ Çift yün çorap Adet yün kuzak 462 Tıp Fakültesi De kanlığından: adına 147 ç d husus! teşrihi marazi den Erzurum Meb'usü «128» TT IN ii MİN MİMİ en bir tarafta da del yürüdü bay Amca... vam eder yarışı aldı arasında bir facia yaratmağa çalışır- ken... sından köşa koşa gelen tren sol soluya İstasyo diye dram sahnesi çiziyor... bir arasınd koru ilân ediyor-... B. kat okuyar ie felâketini unutup edebiyat felâketine ağlıyar caklar diye korkarım!...

Bu sayıdan diğer sayfalar: