7 Ocak 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3

7 Ocak 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Yeni edebi nesil Bizim Halit Fahrinin oğlu Gavsi Halit Ozansoy, İstiklâl gazetesinde ye- Bi edebi neslin hakkını yiyenleri tas- fiye etmek istiyor. İşte bir kaç cümlesi; «Şiirde Faruk Nafiz saltanatı ara- miyor, Halk, çikolata paketlerinden çıkan mânileri, takvim yapraklarına yazılan beyitleri bile şiir diye okuyor, « Meydan maalesef üç renkli pak basabilen mecmua sahiplerile şöhret simsarlarını işgalindedir, Bu iki hududun. içerisinde bulunan kari, bir üçüncü hudud daha oldüğü nu nereden in? Hikâyede bir Satd P: k'in, nesirde bir Cahid Yanı em, resimle bir Abi- din Dino'nun, şiirde bir Melih Cepdet, Tihami Bekir, Cahid $ et, İlhan Berk'in mev udiyetini kimden öğren- sin? Türk sanatında programlı, kültür- Hi ve malzemeli bir «nesile yetiştiği Nİ, duvar afişleri yapıp sokaklara mt asalım? Hayır, bir çare var: Tasfiye. Sanat ve zerk ölç tasfiyeye muh- taç : Neyse, son cimle kalblerimize biraz teselli veriyor. Demek ki, tasfiyeden maksad, kafa kesmek değilmiş; kel. leyi kurtardık! Sadece ahalinin san- at ve zevk ölçüleri değiştirilecek. Ben, munsif olmak için, Halit Fah- Ti xadenin ısrar ettiği isimleri kendi | sütunuma dercediyorum. Aksam ka- rilerine cânı gönülden, samimiyetle tavsiye ederim: «Bu imzaları nerede görürseniz okuyunuz!» Bana önceden fikrimi sorarsanız, bunlar arasında «şair olmıyan» bazle larını beğeniyorum. Fakat işte o ka- dar; beğeniyorum! Yani «Eh, fena . Bâzı o hasletlere daha sahip olurlarsa bir gazete yazıcılığı yapabi- lir!» diye bir takdir; Babıâli caddesin- de vatandaşlık hakkı namzetliğini ta. nımak tarzında bir beğeniş... Yoksa dahi namzedi, yahud şimdiden üs- tadı âzâm olduklarını ve G. H. Ozansoy'un © dediği gibi program- b (7?) vesaireli bir edebi nesil he- Yeti umumiyesi teşkil ettiklerini, Mmazurum, göremiyorum; buna, çok müteessirim, İnanamıyorum. Meselâ | bizzat küçük Gavsinin babası Halit Fahri ve amcaları Faruk Nafiz, Orhan Seyfi, Yusuf Ziya, Reşad Nuri, Mah- mud Yesâri derecesine varabildiğine de, varahileceğine de akıl erdiremiyo- rum İ Çünkü «Ayinesi iştir bakılmaz!» Bir şair için kâğıd ve mürekkeb gi- bi nesir vasıtalarına bile lüzum yok- tur. Yahya Kemalin şiirlerini intişar- larından eyyel herkes kulaktan öğren misti. Bir nâsır içinse, «Serveti Fünuns gibi bir mecmuada yazabilmek kâfi. dir. Bütün Edebiyatı Cedide, söhretini orada yaptı. Şimdi de bir çok yeni İmzalar ayni yerde feyiz hulabilir.. Keza, B. Gavsi'nin: sMeçcmuacılık muhtevadan ayrıldı, kapaklaştı!» de- mesini haksız buluyorum. Zira, «mâ- Kazin» tabir olunan tip neşriyat her yerde vardır. Muharrir, evvelâ başka yerde şöhret kazanıp oranın teferrü- atı arasına sonradan girer, Gazeteler geline imdiki bütün kadroları tasfiye etsek, yerine Halit Fahri zadenin ekipini alsak, bu genç- ler - hoş pek te genç değiller ya; ek- serisi otuz beşinde zevat - acaba mev- kişinin lâfa cut karileri muhafaza edecekler mi?... Yoksa, Cemal Nadiri, Peyami Safayı, Bürhan Feleği ilh sevenler onların çalıştıkları mecmuaları aramaya mi başlıyacak; binlerce kari, bir taraftan öle tarafa mı Köçecek?... Mesele bun- dadır. Buna karşılık, sanat ve zevk tasfiye- $i lâzımmış, Fakat ne mukabilinde?... Program dedikleri şey nedir?... Cidden Kültürlü, cidden seleflerine faik olmasını temenni ettiğimiz yeni imzalar bize şark âlemini ml, garb Mei mi, milli alemimizi mi açacak. ar”... Hele bir yol aesinlar... İste o zaman karilerini, müsterilerinj bizzat yarata- caklardır. İrfan sahasında arsalarımız var ki kimsenin binasını yıkmadan şöhret sarayları kurmak mümkündür. Hemen kişide öyle bir kudret ola... i öyle boş a mam Erzincandan dün şehrimize 2 si ağır yaralı 170 felâketzede geldi Istanbulda akrabası bulunmıyan 130 felâketzede Kadıköy ve Istanbul otellerine Erincan felâketzedelerini şehrimize nak- letmek üzere Devlet Demiryolları idaresi tarafından . tertip edilen alle vagonları dünkü muhtelit trenle Haydarpaşaya gel- miştir, Bu katarda beş vâğon feliketgedelere tahsis edilmişti, Bunlarda 170 felâketze- de vardı, Bunlarla beraber getirilen Re sincanlı Hüseyin ve Perizad isimlerindeki İki ağır yaralı da derhal cankurtaran oto mobilile Nümüne hastanesine sevkedilmiş- lerdir, Bunlardan Erzincanlı Hüseyin; karısile iki çocuğunu memlekette ölü bırakmış, Perisat da on ekiz kişilik gilesinden on tanesini kaybetmiştir. Felâketzedelerden kırk tanesinin burada aile ve yakınları bulunduğu cihetle bunlar bu akrabalarının yanlarına gitmek üzere treni terketmiş- lerdir, Geri kalanlar; trenden iner inmez istasyon büfesine alınmışlar ve sıcak çay ye çorbalar verilmek suretile yol yorgun- luklarnının alınmasına çalışılmıştır. Kadı- köy kaymakamı B. Cenup, Kadıköy emniyet Amiri B. Vasıf, Haydarpaşa baş komiseri B. Cafer, Belediye baş hekimi ve diğer alâkadarlar (o istasyonda felâketzedelerle alâkadar olmuşlar ve istirmhatlerini temi- ne çalışmışlardır. İstanbulda kimsesi olmayıp buraya sığı- nan yüz otuz fclâketzede Kadık, de hazırlanan otel odalarına mişse de bu otller kifayet etmediğinden bir kısmı da İstanbul otellerine nakledil- mişlerdir. Felâketzedeler arasında bulu- nan hafif yaralılar için Haydarpaşa Nü- mune hastanesinde on Dir yataklı ağrı bir koruş tahsis ödllmiştir. Felâketzedelerin ekaerisi yolda en ufak istasyonlarda bile âzami ihtimam ve yiyecek hususunda yar dım gördüklerini, anlatmışlardır. Felâkelzedeler arasında bulunan Evzin- canın Taşçılar köyünden Dursun, kanısını, e! ıdaki oğlu 2012 müteakip disini bir dalları altında bulmuş ve burada n iki gece kaldıktan sonra kurtarıls Halis, bunları gözleri maktadır. Erzincanın yine Taşçılar köyün- den Salâhaddin; karısile beraber kurtul- duğunu, gelinlik kızını, damadile beraber erkuz altında bıraktığını yana yakıla an- latmaktadır. Sahte şehadetname Ferişte sahte şehadetname ile oğlunu mektebe yazdır- mak istediğini inkâr ediyor Bir ilkmektep şehadetnamesini tahrif et- mek ve mektep başmnallimine rüşvet ver- meğe kalkışmaktan maznun Ferişte adım- da bir kadın dün asliye dördüncü kemesine verilmiştir, Vaki iddirlara naza- ran Ferişte, komşularından İsmail adında çocuğun İlkmektep şehadetnamesini rak üzerindeki isim ve bazı kayıdları silip yerine kendi uğlu Hasarın ismini yazmış ve bu sahte şehadetname ile Darüşgefaka- ya gidip oğlunu kaydettirmek istemiştir. Fakat Darüşşefaka idaresi şehadetnamenin tahrif edildiğini farkederek Maarif mi. dürlüğüne malümst vermiştir. Sahte şehadetnamenin Maarif müdür- lâğüne gittiğini ve keyfiyetin Beyoğlu 37 inel ilkmektepten sorulacağını öğren“n Perişte bu defa da bu tebe giderek baş- muallime- — Benim büyük oğlum Mustafa birkaç sene evvel sizin mektepten mezun olmuştu. Şimdi kendisi Erzincanda iş sahibidir. Va- zlfeye geçince sirin evvelce kendisine Yap- tığınız büyük iyilikleri hatırlamış ve ilk maaşından ayırdığı otuz birayı size verli- mek üzere barın göndermiş, Siz bu otuz li- rayı Kabul ediniz, fakat benim de sizden bir ricam var: Küçük oğlum Hasani Da- rüşşefakayu yazdıracaktım. Şehadetname- sinde bazı çizgiler görmüşler, kabul etme- diler. Şimdi bunu Maarıf müdüriyeli sizden soracak. Şehadetname size gönderilip 89- rulunca bunu siz verdiğinizi söyleyiniz. Gibi garip bir teklifte bulunmuştur. Mektep idaresi para ve şehadetname beklif- lerini reddetsiği gibi kadin hakkında da alâkadar makamlar müracaat etmiş, We- rişte hakkında evruk tanzim olunarak mahkemeye verilmiştir. Dün asliye dördüncü ceza mahkemesin- de muhakemesi yapılan Ferişte kendisine ismad olünan rüşvet ve gehadetname sah. tekârlığı suçlarını tamamile inkâr etti, Sn- hid olarak dizlenen mektep muallimleri hâdiseyi yukarıda yazdığımız şekilde ar'ak tılar. Mazhun kadın bu ifadeleri de tama- mile reddetti, Diğer şahidlerin çağrılıp din- 1enmeleri için muhakeme başka güne bra» kıldı. Sekteden ölüm Üsküdarda Gültem hatun mahallesinde oturan Emine p civarda Türbe snkağından geçmekte iken birdenbire tenalaşıruk düş- miiş ve ölmüştür. Yapılan muayenesinde kalb sektesinden öldüğü tesbit edildiğin- den çesedi ailesine teslim ir. yaşararak anlat i » “ ar Yukarıda; Felâketzedelere Haydarpüşa aşağıda: Gelen Bugünden sonra gelecek felâketsedelere ni muamele tatbik rada kimsesi olmıyanlar Kızılay himays- sinde muhtelif otellerde iskân edilerek laşe olunacaklardır. Şüpheli ölüm Bayan Şükriyenin sekteden öldüğü anlaşıldı Evvelki sabah Lâlelide Rasimbey ap manında oturan Şükriye adındar! ka, sokak kapısı ör ie ölü olarak bulundu; nu ve kadin iddialar ileri sürüldüğü cihetle müddelu: milikçe tahkıkata girişildiğini yazmıştık. Müddelumuml muavislerinden B. Tur- gud tahkikatını bitirmiştir. Neticede, öte- denberi kalb hastalığına müptelâ olan Şük- riyenin evvelki sabah apartımanın sitmcı katından inip kapı önüne çıkınca birden- bire kalb şektesinden yüzü koyun yere yu- varlandığı ve öldüğü, burnunun da taşlara çarpma neticesinde kanadığı anlaşılmış" tar. Erzincanla telgraf muhaberesi Erzincan ile diğer şehirler arasındaki telgarf muhaberalı üç gündenberi in edilmiştir. Muhaberatın açıldığı ilk günü İstanbul ile Erzincan arasinda dört yiz telgraf muhaberesi yapılmıştır. Mangal kömüründen zehirlenenler Şişlide oturan on dokuz yaşlarında ha- yan Hayriye mangala koyduğu maden kö- mürile zehirlenmiş polis tarafından berayi tedavi hastaneye kaldırılmıştır. Aksarayda oturan bayan Zebra da ovi nin gusulhanesinde yıkanmakta iken man- gala koyduğu kömürden çıkan zehirle 2e- hirlenmiş, derhâl tedavi altın alınarak ha- yatı kurtarılmıştır. |, Kamyondan düştü Kâmll isminde biri, bir yük kamyonu üze- Fihde Balmumcu çifiği civarından geçmsk- te iken muvazenesin! kaybederek düşmüş, muhtelif yerlerinden yaralandığından pollâ tarafından hastaneye kaldırılmıştır. Kızılayın tebliği Türkiye Kızılay cemi yeti İstanbul mümessilli- ğinden: Anadolu zelzelesi münasebetile teberrü edi- lecek para ve eşyaya mu- kabil Kızılay alâmetini havi makbuz alınması ri- ca olunur. edileceği ve bu- | yerleştirildi istasyon lokantasında yemek verilirken felâketzedeleri istikbal Mahalli hüki oradan bur gön- derilen #eliketzedelere birer vesika ver- mektedir. Bugün de muhtelit katarla yüz kadar fölikelzedenin daha gelmesi bek- Jenmektedir. Dumlupınar vapuru Bugün öğleden sonra lim nımıza gelmesi bekleniyor Şehrimizde, Anadolu felâketzedeleri için toplanan eşyayı ve sihhi heyetleri gölü- ren Dumlupmar vapuru, Ordu ve Gire- suna uğrıyarak hamulesini boşalttıktan sonra bir mikdar 1 ve yolcu alarak İstanbula hareket etmiştir. Dün, Dumlupı- rardan, İnebolu mahreçli bir telsiz alın muştır. Hava müsaid olduğu takdirde gö- minin bugün öğle üzeri limanımıza gel mesi beklenmektedir. Dün sabah 530 da Karadenizden limanımıza gelen Ege V purile zelzele sahasından pek az yolcu mişse de Tapurda Y. kimse yoktu. Demir İthalât Limited şirketi toplandı Demir ithalât limitet şirketi, dün, Tica- ret Vekkleti ihracatı kontrol dairesi reisi B. Hakkı Nezihinin reisliği altında top'a- | rak şirketi alâkadar eden meseleleri gi- rüşmüştür. Bütün ithalât şirketlerinin bir binada toplanmasına karar verilmişti, V kület, limiteş şirketlerin bütün içlima, müzakere ve faaliyetlerinin merkezi bir büro tarafından tedvirini istemektedir. Bunun için şehrimizde, mıntaka ticaret müdürlüğüne merbut merkezi bir büro teşkil edilmiştir. Büro, ihracati kontrol dairesi relsi B. Hakkı Nezihi tarafından idare edilecektir. Zeytinyağı ihracatçıları birliği İzmirden şehrimize gelen malümata gö- re Türkiye zeytinyağı ihracatçılar birliği kurulmuştur. Zeytinyağı ihraç etmek ımü- Saadesini haiz olanların bir defaya mah- sus olmak Üzere 100 lira dühuliye ile bir- liğe kaydına başlanmıştır. Birlik merkezi İzmirdedir. Birlik ik içtimamı 15 kânunu- | sanide İzmir ticaret odasında yapacaklar. Sümer bank kanun projesi mecliste Ankıradan şehrimize gelen malümata göre Sümerbank töşkilât kanun © projesi Meclise veri iştir, Malüm olduğu Üzere bu proje ile Etibank lâğvediliyor. Bir sa- nayi işletme idaresi kurmuyor ve Bümer- bank kredi müersesesi haline getiri! Kanun İiyihası süratle müzakere edile- cektir. Valinin tetkikleri Vali ve Belediye Relsi B. Lütfi Kırdar dün sabah elekirik, tramvay idaresine gi- derek bir müddel meşgul olmuştur. Erzincan yolcusu bekliyenler Haydarpaşa istasyonu © erkenden dolmuş. İskeleye yanaşan her vapur, kalabalığı bir kat daha arttinyor. Herkeste sabırsızlık güze çarpıyor, Garda sinirli adımlarla mütemadiyen dolaşanlar, sık sık sante göz alıyor. lar, yelkovanın ağır hareketlerini tâ. kip ediyorlar. Dakikalar uzadıçka ke- yecan, sabırsızlık artıyor, yüzlerdeki hüzün çizgileri biraz daha derinleşi- yor. Bu heyecan, bu sabırsızlık; hek. lenen bir yolcuya kavuşmaktan mü» tevellid sevinç alâmeti değil; felâket fırtınalarına gömülen bir yurd köşe- sinde onbinlerce ana, baba, kardeş, yavru ve sevgililerin meçhul âlabet lerine bağlanmış kırık bir ümidin tit. reyişinden ibaret. İki kişi yanyana gelip konuşmağa başlar başlamaz etrafları sarılıyor. Orada birbirlerini ilk defa gören ay- ni darbenin yaralıları, dertleşmek, ufuk bir tesel ulmak ihtiyacile der- hal dost oluyorlar. Sualler soruluyor, tahminler yürütülüyor: — Acaba, bu trende Erzincandan kimse var mi? — Gelenlerden bir haber alabilir iyiz, dersiniz?... Minimini bir kız çocuğunun elin- den tutmus yaşlı bir kadın önüne ge- lene soruyor: — Evlâdım, andan gelenler arasında Mustafa adında bir deli- kanlı var mı acaba?... İki ay evvel git- mişti, Zelzeleden sonra bir daha hâ- ber alamadık, Kızıllamşımş gözlerinden dökülen yaşları çocuğa gösltermemeğe çalışı- yor. Dudakları titriyerek mırıldanı- yor: — Ah... Evlâdım öldü mii yoksa”. Onu bizden ayıran felâket, şu mâsum yavruya da mı acımadı? Nihayet, trenin keskin düdük sesi çınladı. Garı doldnran kalabalık ara- sında birdenbire sesler kesildi. Loko- motif yaklaştıkça çehreler renkten renge giriyor. Gönüllerde, birbirine zıd arzular çarpışıyor. Herkes biraz daha İleriye sokulmak, beynini tırma» hyan sunllere bir an evvel cevap al mak arzusile yürümeğe uğraşırken, âni bir hissi kablelvuku ile ayaklar köstekleniyor. Kalblerde çırpınan za- yıf ümid heyecanlarının, korkunç hakikat ejderlerile boğazlaşmasından mütevellid ağır bir tereddüdle vücud- lar irkiliyor... Felâket diyarından taşıdığı yükün fecastinden utanıyor gibi, siyah du- man perdelerine bürünen lokomotifin fren gıcırtılarile kalabalık arasında tekrar telâş başladı, Şaşkın şaşkın ko- şuşanlar yagon basamaklarına, pen- cere demirlerine sarılıyorlar. Sanki; garı dolduran şu yüzlerce insanın ümidlerini sürükliyen haberler, çe lik zırhlı vagönların köşelerine giz- lenmiş. Soğuk demirlerin dile gelip teselli verici haberler anlatması bek- leniyor. Pencereden uzanan her baş, bir sürü sunallerle karşılaşıyor: — Erzincandan mı geliyorsunuz? — Sirden başka kurtulanlar var mı? — Hangi mahallede oturuyordu- nuz? — Allah aşkıma doğru söyleyiniz. Ölenler arasında kimleri tanıyorsu- nuz? Gözleri kızarmış, soluk benizli yol- cuların: — Kurtulanlar çok.. yiniz. Şeklindeki cevapları hiç kimseyi tatmin edemiyor. Çünkü; buradaki- leri teselliye çalışırken onların derin yaraları yeniden didikleniyor. Göz yaşları, hıçkırıklar birbirine karışıyor. Dört köşesinde huçkırıklar, feryad- lar çınlıyan, buzlu kaldırımları ilik göz yaşlarile ıslanan istasyon baştan- başa bir ıztırab sahnesi. Cemal Refik nr ma Dünkü ihracat Dün Romanyaya 23 bin liralık portaksl satılmıştır. Romanyaya portakal ihrac nın devam edecefi anlaşılmaktadır. İtai- ya ve Fransaya kuru fasulye ihracı devari etmektedir. Karadenizde karayel, Mar- marada lodos fırtınası var Dün, liman riyaseti, rasadhanedön ai“ nan malümata güre, Karadenizde karayel dan, Marmara ve Ege denizlerinde Todos” tan fırtına şeklinde şiddetli rüzgürlar © tğini sefere çıkacak gemilere bildirmişti Merak etme-

Bu sayıdan diğer sayfalar: