17 Ocak 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5

17 Ocak 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Edebiyatta yeniler mi eskiler mi? Bayan Şüküfe Nihal edebiyatçı genç kızlarımızdan da şikâyet ediyor ii » İçlerinde öyleleri var ki... Edebiyattan zorla beş numara alan hanım mektepten çıkınca başımıza edebiyat İsmi gençlerin görünmelerine ma, ni olan edibler listesine giren kadın i Nihalle bir sanat mabe. Şüküfe Nihal: Edebiyat gençliğini de böyle gör- mek isterdik, diyordu, fakat nerede? Bizimkiler baylazlık peşinde koşu. yor, büyüklere pay vermekle vakit geçiriyorlar.» Bu esnada genç bir ressam önünde durduğumuz tablolar hakkında iza- hat veriyordu: Bunları henüz yirmi yaşını dol- durmamış bir çocuk yapmıştar. Fakat bakın renkleri ne kadar ustalıkla kullanıyor, heyeti umumiyede hiç bir acemiliğe raslamıyoruz. Çok ş- yanı dikkat hir istidat! Bayan Şüküfe Nihal bana döndü: — Şu bizimkiler kaç yaşında aca ba? Çünkü böyle bir iddia serdetmek için çocukluktan henüz kurtulama- mış olmak icap eder. Kendilerinden evvelkileri okumak İstemiyorlarmış. Okumazlarsa okumasınlar, onları kim zorluyor, Allah Bizim çocukluğumuzda «Bir tasfi- yel rüteb» kanunu çıkmışlı, Bunlar da rütbeleri alaşağı etmek istiyorlar, ama bizim ne mevkilmiz var, ns rütbemiz. Şairlik, edebiyat bize bir mevki vermedi ki.. Sonra hem gülerek, hem de biraz sinirli bir halle: — Daha doğrusu ne demek isle. diklerini anlayamıyorum. İzak et #inler, o zaman biz de belki bir şeyler söyleriz... Hiçbir memlekette böyle bir şeye tesadüf edilmiş değildir. E debiyatta tanınmak bir manevi mev- kis ulaşmak demektir. İnsan buna De kendi arzusile ulaşır, ne de başka- Anın arzusile bu mevkiden uzaklar #abilir, Bu, kabiliyet ve liyakatin ver- bir payedir. Biliyorsunuz ki Ne- Ton bütün ihtiras ve arzularına rağ- Men bir sanatkâr olamadı. — Demek bizim genç edibler bir Neron, ruhu taşıyorlar! — Öyle gibi birşey... Yakıp yikme- > baksanız al Ama bizi böyle dü- temezler. Eğer yaşayacaksak bu İtlilere rağmen de yaşarız. Bizi ten tracak olan ancak onların gös- tada kleri fevkalâdeliklerdir. Ben or- Bun böyle bir şey göremiyorum. O- Için çok zahmet etmesinler — Fakat siz onların görünmeleri- v3 oluyormuşsunuz. İstiyorlar Ta Siz bir kenara çekiliniz, son- “OS kendilerini göstersinler... dük? biz onlara cephe mi kur- | karşı le cepheler kurmuş olsak Mp o iz Beçer, dövüşürüz, mağ- geri çekiliriz, onlar yet- Bizim ve böyle bir cephe yok ki... doğarsa Plığımız içimizden bir şey ra YAP gazetelere, mecmunla- dar. Gençler geç yorlar, işte 0 ka- kini de bassnla” ler, onların. — BİZ gazete » Ye mermi i rine gençler Yazı lâ sahiple- — Hayır #fendim, . dan emin olabilirler, kis gençlerin yetişmeleri rim, İşte Sald Faik, iste Sabahı İse Al! ,..Bunları zevkle okuyor ve bütün tanıdıklarıma tavsiye ediyorum, Hat ba pin. Akya gençler toplanmışlar, biz Ey me lide Nüsretle be- — Yörlerini okudular, Katiyen... Bun- Hatta ben bilâ- e çı kesiliyor Bayan Şüküte Nihal İçlerinde'cidden pek istidatlıları var. Onlardan bütün tanıdıklarımıza ga yet iyi şekilde bahsettik. — Fakat meselâ nesirde bir Cahid Yamaç mevcut olduğunu biliyor mu- sunuz? Nereden bileyim efendim! Ba- tap çıkan sayısız'mecmualara yazıyor- İ dar, ben onları nasıl arayayım. Adam akıllı bi e toplansınlar. Kendile- | rini topluca okuyalım, tanıyalım. Biz — Peki, öyle ise nasıl belirsinler? Meselâ siz nasıl belirdiniz? — Çalışsınlar, eser versinler, uğ- raşsınlar, ben, bilhassa kadın oldu. ğum için çok uğraştım. İlk yazımı 1$ mekteplerde okumak istiyordum, Bir kız muallim mektebi vardı, babam beni oraya, göndermek “istemiyordu. Bununt üzerine ben zannedersem «Sadayı Hak» gazetesine '«Memleka- tin genç kızları hangi mektebe gide. cek, nasıl oküyacak?, diye bir yazı gönderdim. Guzete hemen bu yazıyı | meşretti, oradan iktibas etti. Her tarafta mev- Zuubahs oldu. Sonra kâh ben yazdım, kâh gazetelerden istediler. Dariltü” nuna girince ilk defa «Edebiyata umumiye» mecmuasında şiir neşret- tim. İşte böyle, tanındıksa bu sekil de tanındık. Arkadaşlarımla bir olup komplo tertip etmeği hiç düşünme. dim.» Bayan Şüküfe Nihal bu esnada tasfiyesi ist ediblerle, genç edib- lerden mürekkep Msteyi tetkik Or. du. — Bu gençleri tanıyor musunüz? | dedim, | — Evet, içlerinden bazıla anı- | yorum ve ku Meselâ iste- nen edib) z aya rında — Ola Burlardan hangisini at 7 Bayan Şü rinden sıçradı, kahkahalarla güldü ve halile hiçbirini almak istemediği- ni pek vazıh şekilde anlattı; Ben de Nihai kısa bir fası sözüne şöyle başladı — Sonra bu çocuklar, efendim, bir tuhaf... Ne ise hayra yoralım, şallah böyle değillerdir ya içlerinde öyleleri var de benim imtihan ettiğim bir kızdan bahsedeyim. İki üç defa imtihana girdi. Edebiyattan muyvaflak olamı, yor. Baktık haline acıdık. Bir beş atalım da kurlarsın kendini dedik, çıklı. Üniversiteye girer girmez yap tağı iş ne oldu biliyor musunuz? Bir güzeteye beni, Yusuf Ziyayı, Orhan Seyfiyi edebiyattan çıkarmak lâzım. dır diye yazı yazmak. Edebiyattan beş numara alan hanım başımıza edebiyatçı kesildi. Bizimle uğraşan yazılar yazdı, şimdi ne oldu bilmiyo- rum... Hepsinin böyle olmamalarını in. Fakat Kız lisesin- | ğu tek yamsı, Serveti Fünun'un fev- gençlerin kaybolmalarını değil, bilâ- | yaşında İken neşretmiştim, Yüksek | i İ bunu, önceden başkalarından elbette Ettesi gün birkaç gezete | iLK ADIM ; Bugün plâjda boy gösterip kulaç atarak, o zaman minderde gazel okuyup şiir mırıldanarak göz. girilir, tesir yapılır, cazibe arttırılırdı Otuz şu kadar sene evvel... Bir devir görüp de eser bırakmadan ölenlerin arkasından asıl «Ne hatira- ları da beraber götürüyor» diye acıdı. Bem çoktur, Bir Ahmed Rasim, sami. mi hatıralar bıraktığı için tam Öl memiştir. Muallim Naci (Ömerin « çocukluğu) İle, Ziya paşa yine çocuk” Tuğuna dair bir kaç yansile, dalma canlı, dalma sevimli, hâlâ aramızda. dır, Hatırat edebiyatı hem yazanlar rın, hem devirlerin hayatını ölümden kurtarıyor, Bir roman, bir hikâye, araya teknik karıştığı için ayni tesiri vermemektedir. Muharriri, kendi mu. hitinde, kendi küçük derdleri, neşe- leri, basit, külfetsiz hayatile kendi kaleminden okumak büsbütün başka bir zevk... Okuyucu, O zaman, mu- harrirle kan kardeşi, can yoldaşı olu- yor, karşılıklı bir benlmseme, kay- naşıp anlaşma başlıyor. kadar acaip ve negatif görünüyor. Samim! ve hatıratı, yani insan oldu- kalâde nüshasındaki «Eytamı şühe- daya» dır; nasılsa bunda, yetim kaj- dığını bir hıçkırık tabilliğile akset- tirmekten utanmamışi Dikkat edinia, hatırat yazarken en ağır, hünerli, mürteci uslübcular bile ruh itibarile de, yazış tarzında da sadeleşiyorlar v8 İçli bir hal alıyorlar, Cenap bu gü- zel yazıya «Benim aziz kardeşlerimi» diye başlar. Ömründe bir daha kim- seye böyle hitab etmemiştir. Hikâyenin neresinde idik? Ha, evet » İki meçhul kadın ve üç toy genç - Azâpkapısı” ridan sandala binmiştik. Sohbete nasıl başlıyacağız? - Eskiden yeni güveyler, koltuk merasiminden sonra kısa bir müddet için gelin ile bir odada yalnız kalınca susmuş ol- mamak için kızın adırı sorarlarmış; öğrenmiş, olmalarına rağmen... Ben bunu aklıma getirmemekle beraber tahil bir sevke uydum ve peçesini ya- rı kaldırmış dolgununa; acemilere mahsus lüzumsuz bir sertlikle, bir divanı harp reisi şiddetile; — isminiz? Diye sordum ve kendi sesimin keş- kinliğinden kendim ürktüm, O, benim sada tonumun büsbütün aksi, bir halâvetli nağme ile bir isim söyledi; Seniha, Semiha, Feriha gibi birşey amma hatıramda da kalmamış; zaten asıl adının bunlardan biri ol- madığı sonradan omejşdana çıkmıştı. Sandal ağır ağır yol alırken ve bis, dalgın dalgın etrafımıza bakıp dü- şünürken, şimdi ancak isminin son İ hecesi shaş lı, olduğunu hatırladığım hanım, birden, hem de aruz veznine i çoğu profeşörlerinkinden daha uye | gun bir ahenkle bir manzume oku- mağa başladı: anlaml Ooh, gel... ruhu tabiat gibi mahımuru hamuş Bu vefasız gecenin koynunda, Kulalım bir «bedi saniye dalgın. bihuş. Hemen atıldım, kılanın son iki mısraını ben tamamladım: Kim bilir, belki de sen teylei sevdamtzdır Bunda her lâhza biraz ömrü saadet sayılıri Bilemiyorum bu zamanenin serbes kadınları 9 derece kültürlü müydü ler? «ha> li hanım Tevfik Fikret'in manzumaesini ezberden okuyuvermiş- ti; takdir etniştim, iftihar etmiştim; ERE DEER AŞ ERAT RAR ARİ) temenni ederim. Edebiyatın lâyık ol- duğu vekarı muhafaza ederek haki- katen çalışırlarsa büyürler, — Eh, Allâhaısınarladık efendim, dedim, demek sizin için bir korku yok, — Hayır, dedi, ben genç ediblerin Su... Arkamızdan söyleyip düşman- lık edeceklerine, her şeyi yüzümüze —3— Öbür di arkadaş şiirle alâkasız olduk. larından ikimiz arasında kuruluve. reri mânevi rabıtadan da gurura ka- pilmiş, Üümide düşmüştüm. Kendi kendime, belki de «Zahir yüzümde edebiyat merakım okunuyor, şair ya- pılıyımı» diyerek ayrıca da sevinmiş- tim; bu noktayı unutmuştum. Kirli Eminönüne, «Rübahı şikeste nağmelerile, eski Venedik'te Câ d'Oro sarayına gondoldan iner gibi set& | nadla mahmur, aheste aheste çıktık. Fakat o şaltane keyif bir lâhzada si- Hniverdi; zira edebiyat düşkünü ha- na: — Şuraya, Kâni beyin mağazasına uğrayıverelim! Demiş ve tam da kapının önünde , arkasından bizleri de şiirli cazibesine kaptırarak içeriye girmişti. O âne kadar ağzımı ve peçe- sini açmamış, bedbaht, ezgin halile rHkkatimizi çekmiş olan bodur kız - hemşiresi “imiş . birden - silkindi, açıldı, çevik, çaçaron oldu; bir tez gühtan öbürüne koşuyor, bir kumaş topunu bırakıp başkasına saldırıyor, çıraklara, çıkışiyor, ablasına kafa tu- tuyordu. Hesabı, tabildir ki biz ver- dik, dört buçuk altın kadar birşey... Acemilik, toyluk, alışmamışlık para verişte ve hesap tesviyesinde pek belli olur. Ayrıca bana öyle geldi ki kasa- daki yaşı adam iki müptezel mah acımıslı; sözüşleri manalı ve rikkatli idi. Öyle düşkün, sokak süpürgesi bir kadın (bu son tâbir Enderun! Asaf'ın divanından kulağımda (kalmıştır: «Olma sokak süpürgesi, kadın kadın- cık oli» Eski zamanda o misrai şairin bayağı zevkine misal olarak zikreder- ler, öz türkçeliğine bakarak Adi, ma- haretsiz bulurlar, ayıplarlardı. Fakat ben doğuşta sade türkçeci olduğum- dan çocukluğumda bile beğenirdim.) Evet, öyle, yolunu kaybetmiş bir mah- lük nasıl oluyordu da dekadan şair Tevfik Fikretten manzumeler ezber- Hyecek derecede okumuş yazmış, ince ve yeni zevk sahibi idi? Bununbir sebebi de şudur: Şimdi spornelse edebiyat da o zaman Tevacı arttıran, hoşa giden, vakit geçirmeğe yarayan bir lüzumlu moda idi. Açık havadan, “yaşlısına Naci ve Andslip'ten dahm Yazan — EF AL kırlardan, denizlerden mazdık; kapanık evlerde, cali, ardında, yarı mahpus yaşerfik, hassa kadınla erkek yanyanâ mak için muhakkak dört duvar sına kapanırdı. Tabit odada, boş kit bulunca kürek tenis nıyarak, yüzerek ve koşarak Oyalajf mak ve maharet göstermek Mümküf değildi; eğlence kadınları biraz mi #iki biran edebiyat bilerek”; ne ayrı bir kıymet yermek, taslamak isterlerdi; bu, sanatin Icaplarındandı. Bizim dağımız kadıncağız gençilğimişt edebiyat taraftarı olduğumuza mederek Fikret'ten okumuştu; yaşlılanna Müstecabi İsmet veya Hersekli Ariten, mizaca göre Ö8 Şehislâm Yahya veya Nabi'den okü- yabilirdi, Bugün plâjda boy gösterip kulaç atarak, O zamün İse minderde gazel okuyup şiir mırldanarak göze girilir, tesir yapılır, câzibe arttırılırdı. ... Mağazadan çıkınca kürne halin- de yine duraksadık, İşte o sırada aca- ip birşey oldu; şaire Kadın parmağın- dan, kıymetsizliğine Şüphe etmedi. İİ Bim bir halka çıkardı; içimizde en | çirkinimiz olan, fakat kasaya boş ai- “ tın sayan arkadaşıfuzın elini yeka ( Tadı ve bünu parmağına geçirdi. Ne oluyordu, nişanlanıyorlar muy- dı? Amerikan usulü bir izdivaç kar, şısında mıydık? Sanki otuz $U va | sene evvel, biz gelecek Mikş (“ür bir modern - evlenme Wsulün, “İn edecektik; ne İmam, 08 Niki muru... Sokak ortasındiki bu yle; merasimi şaşkın Şaşkın Seyrederi” “p elbiselik kumaş paketlefini kız * deşinin kıskanç kollarına Vaf// olan yüzük sahibi: — Bu sizde yadigâr dursu?. yet buyurunuz, bu akşam eği” ayrılamayız, fakat yarın, saBt altıda (eski saat) Feyziye m nesinin ön tarafında e ef | Şayed sizler, okuyuc ş MA sa gn e takib ediniz. ez GÜNÜN ANSİKLOPEDİSİ Genç ediplerin kendilerile mukayese ettikleri DUHAMEL Genç edipler kendilerini Maksim Gerki ve Duhamel'le Was cdiyorlar. Gorkinin aksine, Duhamel, halkımız arasında #2 ta- minznıştar. Georges Duhamel 1884 de doğmuş bir Fransiz şalr ye romancışıdır. Tip doktoru olmuş; 1907 desDes Högendes, des vatallles» “Diker serdar yanlar r ri nemine sn tötas (1909);'aNotes sur tech nlaue poftiyue,, yani eşilr tekniğine dair nollar» isimli orijinal bir eser, ki Charleş Vildrae'la beraber yazılmıştır (1909); «Se- ion ma lo» (1010) ve «Les Compaynona (4912) isimil İki manzum eser. Üç Hyatro piyesi; «La Lumitres (1910), «Dans Tombre dos statuss» (1912), «Combate (1913), Ten- kid makalelerinin dergi: «Propos eriti- günes.» 1914 harbine gönüllü olarak igt'Tak “dam Duhsmel harpten «La Vie def WArtyr (1917) ve «Civilisationn (1918) İsimli iki öser getirdi. Bu sonuncusu Goneoürt mü. kâfatını kazandı. Bundan manda, harbe dair «Pnietleng dans le umulter isimli bir kitab Yazdı Sonra Balavin ismindeki bir şajgızıii de © bariz ettirdiği eserler kaleme aldı; «Confession de Minulte (1920), «Las hor mes abandannds» (1923), «Dex hanimsde (4923), «Joumal de Salavine (1927), <A Pierre d'Horebe (1928). i dizi plalsirs et le Jonns (IDN), «possom- Les si . son du monde (1922), «Le Prinoe jJaffam (1920), «Voyage de (1928), Duhamel 1995 de Frans Aza otmuştur. m İnhisarların yeni mamulâtı İnhisarlar idaresi tarafından yakında pi- yasaya çıkarılacak olan Dfalt hülâsasının gişe hacmı ve fini tesbit Malt hülâsaları 35 santilitrelik gişelerde piya saya çıkarılacak ve şişesi 45 kuruşa satılan caktır. Piyasadan kaldırmasına karar verilen İsmet ve Bayan sıgaralarının yerine çıka- riacax olan Gelincik ismindeki Bayan si- garasinın 20 lik fiatı 16 kuruş olmak üzere tesbit edilmiştir. Yeni sigaranın wğ- lar kırmızı olacak, sigaralar lüks nevilere mahsus İnce poryamin kâğıdını sarilmış bulunacaktır. D kolonyasının 25 er santilitrelik yan! çeyrek litrelik şişelerinin de piyasa» ya çıkarılmasına karar verilmiş ve bu hu- Susta İcap eden banrlıklard başlanmıştır. İngilterede ilk teberrüler vörmdaki büyük el gili ime Salliminiiela ğe üzere yapılacak 3 künunusani 1940 tarihli Timesde okü- duğumuza göre banka tarafından agla ane hesaplarının ilk Metesi 398,209 İngilis Urası tutarındadır. İlk listede inne veremi aranda Viekera limited şirketi To sterlin Bristol tayyare şirketi 283 sterlin, abğmllah İ ve şürekâsi 500 sterling, Londrada Osman» h bankası memurları 202 sterting, Dorman Lonz ve şürekâsi 108 sterling, Olbullen ve gürekâz 105 sterling, Sin Mork Collet 100 sterliug, Robert Flominğ ve giirekisi 109 Serie ve diğer tanınmış İngilia yalandağ ve şirketleri vardır,

Bu sayıdan diğer sayfalar: