26 Ocak 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

26 Ocak 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

HER AKŞAM BİR HİKÂYE erine dör iğ boynut gay kayt Şaşkın bir tavırla sord O kolye n aktı Mebrure?... Genç kadin E aldım... dedi. Selim sir kolye gördü. Nereden buldun başi arkadaşım e bir tuhaf: m dilinin al- , nedir?» dedim. açtı. İzmire Hiç paran 0 vari 1â- z ş.. Düşün ka 400 lira pa nın haline nek istemedim. Fa- kat Handa etti. Kolyeye baktım. Çok zarif bir şeydi. Hâkikâten birkaç 7a- man bunu takmak hiş de fena olmuyacaklı, Selim Desene ki hin olarak bi lâ bunu satmak istemedi Hira için bu kadar kiymetli birşeyi eri için bir Joca ayırttı- mek için bi Ear k ndikleri tramvay okularak fısıldadı: - İnelim de bir otomobile re yok. Neme lâzım... Ne olur ne olmaz... en Selim da bu fikir ybedecek olurlarsa sor — Peki. dedi, ir 8 idi Kolyeyi bip ne yaparlardı? m de bir otomobile işündükleri gibi yaptılar. Biraz sonra trodaki localarına kurulmuşlardı. Mebrureye tlyatrodakt bütün kadınlar boynundaki kıymetli kolyeye bakıyor gib geliyordu. Nihayet salondaki elektrikler £ Bir aralık genç kadını di. Kölye boynunda değildi. Kocasını tü: Belim, dedi, Genç adüm şaşkın: Kölye mi?.. Na olmuş kolyeye?... Boynumda yok!... Ne diyorsun?... İkisi de dehşet içinde idiler Belki «loca- da düşmüştür!. diye Selim hafifçe eğildi, Birkaç kibrit çakarak locanın her Cara- fına baklı, Araştırmalarda Mebrure de ko- casına yardım ettiği için locada epeyce gü- rültü oluyordu. Sağda, solda ol kolyet.. Tuzak içinde Tuzak Tefrika: No, 46 — Mukâdderalın sevkile... Sızıyan yarama bir hançer daha sokmak istedim... Ne mi yapmak istediğimi sordunuz?,.. Galiba yapacağım şey, buradan yakın vakitte gene çekilip ir. Beynimi alt üst eden fikir. Jer ve hisler beni buna icbar edecek. İhtiyar kadın, sıskâlaşmış, kuru- muş elini kaptanın koluna koydu. — Gidemezsiniz! - dedi. - Bu va- ziyet bedbaht anne için ne üzücül Bir kere onu düşününüz, Yirmi sene- denberi iztırab çekiyor. Evlâd mu- habbetini bir an unutamamış. Bekli- yor. Arayıp bulmalısınız. Hatayı ts mir etmelisiniz. Burhan Korsanoğlu, vahşi denecek bir ifadey ordu. — Oğlum... Şayet bunda muvaffak olursan, bütün eski Iztırablar unutu- lur... Karın sana minnettar olur; 48. ni bütün kalbile sever. in beni bütün kalbile iye düşünüyordu. — Haydi oğlum! Bütün gayretinle şu çocuğun izini ara, bul! - dedi, — Nasıl? İeniyorlardı. Nihayet kolyenin locada ©l- madığını anlayınca dışarı çıktılar. Tiyat- ro müdürlüğüne müracaat ettiler. Her ta- raf arandı. Perde arasında, elektrikler yan- dığı zaman bir kere daha locaya baktılar. Nafile, kolye yoktu.. Karı koca ne yapa- gaklarını bilmiyortardı. Acaba Kolye tram- yayda mı düşmüştü?... Selim biraz düşün- dükten sonra; — Hayır... dedi, gayet İyi biliyorum, tram- yaydan indiğimiz zaman boynunda idi, — O halde otomabilde düşürdüm... — Belki, Mebrure birşey hatırlamış gi — Hayır... hayır... dedi, otomobilden iner- ken kolyeyi elimle düzelttiğimi halırtıyo- rum. Nihayet polise müracaat etmeğe verdiler. Karakola gitti rına gele“ ni uyun uzun anlattılar. Eve döndükleri Ba- man ikisi de konuşamıyacak derecede hü- zün işinde idiler. Yeni hizmetçileri kapıyı açtı. Mebrure soyunurken ceketinin için- den birşey kayıp düştü. Bu kolye idi... Genç kadır haykırdı, Demek o farkını olmadığı bir zamanda kolye çörülmüş ve ceketinin arasına düşmüştü. Vakıi kolyeyi bulmuşlardı amma yaptıkları o kadar mas- rafa rağmen bu gece onlara zehir olmuş- tu. Hele tiyatrodan bir perde bile geyrede- memişlerdi. O günden sonra bu kıymetli rehin yüzün- ti hiz inu soyunu bilmedikleri iyeyi evde bırakamıyorlardı. Mebru- yordu, Lâkin bu dı. Nereye gitseler | niyurlardı. Eeee. Adeta allanin baya ml yaklaşırken dışarıda bir gürültü duy- irlerini uyandırıp soruyor- — Aran dışarıda bir gürültü var. berede ıilanı göze çöp batar» diye bir söz yet bir gün kı nler mi?.. yeyi hakikaten kay- Onu bulmak için baş ileres aradık- Mebrure da olduk» ç him bir & Bu sira da İzmirden Handan birkaç güne kadar İstanbula geliyordu. Bir aralk Selimin aklına kölyeyi bul- mak için son bir çare geldi i verip kolyeyi gi Mebrure kolyeyi Galatasaray arasnda sokakta düşürmüştü. Hemen o günü gazeieye ilânı verdi. Kolyeyi getire- ne 109 lira mükâfat vadediyordu. Acaba o kadar kıymetli bir kolyeyi bulan 100 lira için bunu getirip teslim edecek mi idi? tesi günü akşam üzeri genç bir adam getirip teslim edince Belim sevin- çıldıracaktı. Hemen 100 lirayı seve seve kolyeyi bulup getirene takdim etti, Kolye tam zamanında bulunmuştu. Çün- kü bir gün sonra erkenden Hand geldi. Genç kadın borcunu getiri ilrayı Mebrureye verdikten sonra kolyeyi sormağa bile lüzum görmeden çikıp gidi- yordu, Mebrure: — Röljeni unuttun Handant!... Handan cevap verdi, Ben yeni bir kolye aldım.. O anin ol- d sun. — Lâkin bu kadar kıymetli şey! Handan güldü: laneidir... İ Hikmet Feridun Es | — Bütün memleketi araştırır, taraş- tarırsın. Bunu yapmak için elinde kâfl derecede vesait var. — Çok arattırdım amma, nafile, — Bir kere daha tecrübe et. — İmkânsızlığı tecrübe etmek olür, İhtiyar kadın içini çekti. Ayağa kalktı. Kapıya doğru yürüdü. Bu sırada musiki dinmişti. Davetli. ler dağılıyorlardı. Ev sahiplerine veda ettiler. İhtiyar kadın, kaptana: — Sizi otomobilimle evinize bira» kayım! « dedi, Uzun yoldan evlerine giderlerken konuşmadılar. İkisi de düşünüyorlardı. " ” Dürrülerin en genci olan Gelip, İstanbulda olup biten hadiseleri pek iyi bilirdi. Mülekaid zabit Ferid Berkıya Galib Dürrü'nün bahsettiği Fernina ban | hakikaten ertesi akşam açılacaktı. | İ Şehrimizin ne kadar hovardası varsa buraya gidiyordu. Albatros yatı ile İs- tanbula gelen Süh! bey Elstanbuli ile | hocası barda şampanya İçmeğe gel Türkiye Radyodifüzyon Postaları Dalga uzunluğu Türkiye Radyosu 1648 m. 193 Ko./8. 120 Ew. Ankara Radyosu T.A. P.317 m. 9485 Ke/5 20 K.W. TÜRKİYE SAATİLE Ankara radyosu 317 metre kısa dalga postasilo her gün yapılmakta olan ecnebi dillerde haberler neşriyatı programı: Birinel servis o İkinci servis Sant 10 YAS 1845 2109 1830 İranca Arapça Elenec Fransızca Bulgarca CUMA 28/1/9409 1230 Program ve memleket 1235 Ajans ve me Türk müziği (Pİ), saat ayarı, , 1250 4 Müzik: Karışık 18 Proğram ve memleket sat ayarı, 18,05 Türk müziği: Halk türküleri ve bağlama tanburla oyun havaları Sadi Yaver Ala- man, Refik Fi ın, 18,2$ Türk müziği: Ça» lanlar: Fahire Fer: vdet Çağla, Refik Forsan, 1— Okuyan: 1- Ferahnak şarkı: nuni Reşat - dalmış zevki sefaya), 3- Ferah: SE şar (Hoş yaratmış), 4- Hüse şarkı: (Çek- dim elimi gayri bu dünya hevesinden), 4- Hüseyin Fahri - Hüseyni şarkı: (Vaslın- la cana), 2— Okuyan: Müzeyyen Benar, 1- Sadettin Kaynak - Hüseyni türkü: (Ayrılık yıl dönümü), 2- rim pencereden bakıy: Bü: (İki karpuz bir ko Halk türküsü: saat, 19,10 Mel Ke , 1928 Türk & z Program: Ken 1 reper Faust yazan oethe, operasından alarak eset» refakab edecektir. muşma (AGİ kahramanlık menki- terası (Şef; Bartholdy; 9 - Nottur-| ziraat eahkma - tahvilât “kambik 2228 Müzik Bo- ik: Casband (P1), 23,25 - 23-30 Yarınki a ve Kapanış, 25 İkineikiânen 940 PARA ve ÇEKLER 1 Sterlin 100 Dolar 100 Frank 100 Liret 100 İsviçre 100 Florin 100 Rayşmark 100 Belga 100 Drahmi 100 Leva 100 Çokoslovek Kp 100 Pezeta 100 Ziot 100 Pungo 169 Ley 100 Dinar 100 Yen 100 Isveç Pr. 100 Ruble re 202728 60.15 041 18815 13435 Yer değiştirecek kiracılara tavsiye! Akşam'ın KÜÇÜK İLÂNLA. 'RT'nı dikkatle okursanız kendi. nize en elverişli yurdu yorulma. dan bulabilirsiniz. mişlerdi, «Hi , arada sırada krono- metresini çıkararak o bakıyordu. De- likanlı pek zarif bir şekilde giyinmişti. Bahaeddin, evlâdlığına: - E, ânlat bakalım, iyi havadişler var mı? - diye sordu. — Mükemmel, — Demek kızı gördün. — Gördüm — Belkıs hanım kızımız, konuşu kü- çük beye âşık olmuştur inşallah. — Henüz değil, — Fakat bu işi becereceksin; Aşık olacaktır; eminim! — İhtimal, — Pek lâtif kız. — O derece lâtif, harikulâde ki, onu aldatmanın cinayet olacağını sa- Diyorum. — Melek gibi olan bu kizi sende seviyor musun? — Hayır. Delikanlının bu cevabı kat'tdi. Bahaeddin: — İsabet! - dedi, - Zaten sevecek- sin de ne olâcak? İnsan sevmiyecek olursa aşk işinde çevireceği dalavere- lerde daha fazla muvaffak olur. İz divaç ne zaman? Bahaeddinin gözleri şeytani ifadeyle parlıyordu. — Ergeç muvaffak şüphe yoksa da biraz sabırlı olmamız lâzım, bir 26 Kânunusani 1940 e İSLÂM TARİHİNDE Türk kahramanları Tefrika: No. 35 Yazan: İskender Fahreddin Maryana, Haccacin elinden kurtulmuştu. Şimdi şeyh Saidin çadırında idi — Beni kaçırmıyacak mısın? — Sıramı var, İlk önce ölümü atlatalım.. Kaşmak kolaydır. Mar derhal $: umuy — — Şi dl Maryana birdenbire şaşırdı | nı | kaçamaz bu gece Bağdad valiliği t &im! Sen de bu sonsuz işkenceli bayatlan kurtulacaksın! Miibahır kafasında birdenbire şimşekler çakmoğa başladı: (— Bu gece. hömen.. Bağdad valisi ol mak!) Bu kelimeleri tektarlıyarak düşündü. v fına bakındı. Meydanda kimseler yoktu. Misbah sarayın arka kapızından, Marya- nayı pokâlâ kaçırabilirdi. Derh: daki işlemeli bornusu Maryananın arkam #ina verdi, Halifenin gözdesi iyice sarındı. Başını, yüzünü örttü. Aslanların yuvasından çıktılar. Arka bahçeye indiler. Misbahın atı burada duruyordu. ata bindir. yına gitmek İs- rine getirmk sarayına heteiya xi raya geldiğin zamar di bir dost dar beklerim yana; Haj dön, ve koşarak mahzenden kaçmi peşinden ek gitmiş!) dersin. Bu suretle hem kanda kurtarmış hem de benim kaçlığımı vezire haber veriş olursun! Misbah bu sözlere kandı. Attan indi c üzel çiçek! Yar ğdad valisi olarak karşına gelece- 'Misbah yaya olarak koşa koşa Haccacın sarayına döndü. Maryana da -halifenin sarayına gitmek üzere- yoldan ayrılarak, atını sürdü. Ve yıls dirım gibi uçurak gineğe başladı İspanyol dilberi nereye gidiyorda? Banu tahminde elbette güçlük çekmedi. rs? O, Şeyh Saldin zaviyesine doğru iler- Hyordu. a ilk defa buralardan geçerken, n kudutlarına kadar devam eden, çi grenmi: Şehirden çarçabuk çıktı öyle hizli sürüyordu geçenler, onün meşhur binleilerde ağuna, hükmederek yol veriyor ndan: Kuş olsa, bu kadı Diyerek, hayretle Maryana, E tulmağa muvaffak olm Ukeyi atlatmışt kabilesi içli den daha gını düşün; Şe b ki Yoldân ar- uçamaz bakıyorlardı. yordu. — Vah v vafık olurdu. Hoca sesini al Şikâyetleri neymiş? yürütti ş imüzden... anbuldayız, Yedi aydır İsti henüz bir şey yapamad Beklesinler... | Patlamıyorlar ya... Eninde sonunda bütün emeile- rimize muvaffak olacağız... Şayed başımıza bir felâket gelmezse.. Sühi biran düşündükten sonra sâ- Maryana, Şeyh Saidin kabilesi arasında.. Maryana, Misbahın atile, Hacenein sara- yından kaçtığı günün akşamı, güneş batma Şeyh Bald kabi içine düştü. a hiç kimseden kor yordu. ibetçisi çıktı; reye gidiyorsun? Maryana cevap yerdi — Halifenin adamları kovalıj Nereye gittiğimi ben de bilmi Nöbetçiler Maryanayı yakal Şeyh Saldin çadırına götürdüler. Maryana çok heyecanlı ünüyordu. Ona, ilk defa çıkışında: (Şeyh Saldin adam- ları çok haindir) demişlerdi. Halbuki, nö- betgiler onun kılına bile dokunmamışlar- di irin kapısına çıkan orta boylu, elli yaşlarımda bir adam, Maryananın yanına sokuldu; — Nerden geliyorsun? — Şamdan. — Adın ne? — Maryann... Halifenin gördesini sorguya çeken adam, Şeyh Snidin tâ kendisiydi. Elini Uzattı. Başını ve yüzünü iyice aça. Buralarda ne İşin var, kaçtım. Beni sediye olarak gönder- mii Şeyh Bald çok kurnaz bir adamdı. Genç kadının yüzüne di kk atle baktı: gekemediler, ibi güzel bir kadir elbetde gös & gideceksin? ye gide- n elinden dıra çekti Buralarda dolaşmak benim adam» misafirim. t ve misafirperverlik- ten çok O. Haccsc gibi, insana 5 rmiyor... Ve sörlerile, tavırlari- le muhatabına emniyet ve ediyordu. Maryana k ç — Ben zaten küçükken duymuştum, — i, çöl sakinleri, şehirliler gibi hilekâr değillerdir. Saldin çadırı içiçe giren üç gözden $t. Bir gözünde kendi yatıyor, diğer gözünde, karısı ve cariyeleri oturuyor, üçün- cü gözünde de Şeyh Sald misafiri mek Yiyip Süeikyorü Kabile döşenmiş nda kargılı arınız bağırıyor değil mi? &. Bugün karınları doymadı. Hepsi sır ifşa eder gibi : dandı: Biraz 8 ierini alacaklar... m susarlı o (Arkası var) uzağa düşürmek ne rd ç behsini hailede dural tnerat işinin halli için de bir adım | almamız icab ediyor. -—— Aman! Ondan da hiç hoşlanımı- yorum. — Emin iş, parlak iş... Üzülme, — Nefret ediyorum. mimi bir ifadeyle devam etti: uzun âşk mektupları yazmak; bunu rafına gizlemek ve böyle refaha ka- vuşmak!... Beni böyle bir meslek sa- hibi ettiğiniz size şaşıyorum, doğrusu! — Belkis ne şekilde cevap veriyor? — Pırlantah hislerini mektuplarına döküyor... Saf, bakire ruhlu bir kız neler düşünebilirse onları düşünüyor, yazıyor. — Lâkin bunları yazıp bizim elimi. ze vermekle safiyetinden eser kalmi. yor demektir, heh heh heh, Delikanlı cevap vermedi. Kaşları | gatıldı. Şüphesiz ki hocası ve velini- — Ne garip bir mesleğim var: Uzun | sarmaşıklı bir duvarın işaretli dir ta | — Sebeb? — Fazla tafsilâta ne hacet? Pekâlâ biliyorsunuz, Kâbus gibi | müş, beni bunaltıyor! | &— Bunun böyle olması böyle oldu, oğlum... — Ya mazideki safhalar?... — Onları da unut... ki tarafında iğ sabı burada sorulmaz... onlar... Mazi dokuman beni hayrete düşürüyor... — Mesele kapanmış olsaydı kendi- mi oyalardım, Fakat daha da İşliye- ceğimiz marifetler var... (Arkası var) erime çök» lâzımdı, Dünyanın öte z cinayetin Oldu bitti ri bu derece ince eleyip

Bu sayıdan diğer sayfalar: