24 Şubat 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9

24 Şubat 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

dikkatine mıştı, Genç kadının eşyası pek çoktu. Ba- doldur- mak istiyordu. Hamdi kendi kendine: «Tuhaf şey. dedi, bu kadında. herhalde bir sir var amma ben anlıyamıyorum.. Acaba o yanındaki yuvar- lak garip kutu da nedir?..» Şimdi delikanlı bu güzel, esrarengiz ka- dınla daha ziyade alâkadar olmağa baş- Mamiştı. Onun en küçük hareketini bile ka- çırmıpordu. Bir aralık Hamdi sigara içmek için va- gonun koridoruna çıktı, Yan gözle İçeriye, rtamanına, bakıyordu. Sarışın kadın i yalnızlığından istifade etmek istiyor- gibi hemen yanındaki yuvarlak kutu- gildi. Bu kutunun etrafı keten idi. Genç kadın hafifçe ki- van içine baktı. Hamdi me- raktan çıldıracaklı. Bu kutunun esrarını herhalde öğrenmeğe karar verdi Bindeki sigarasını cereden dışarıya atarak Rompartımana girdi. G rdenbire Hamdiyi karşızın- halde bozulmuştu. Hemen Yanındaki kutunun lolıfını tekrar kapadı. Bundan sonra elindeki kitabı açarak oku- Mağa başladı. imdi Hamdi ona bakarak bir takım dü- şürcelere dalmıştı. Acaba bu kadın tehlike- ii bir mahlük mıydı? Birdenbire son Za- ir elnayet havadisini el genç bir ada- 1. Katil ile beraber bu Imuştu. Zabıta genç, &a- kadından şüpbeleniyordu. Hamdi ne: «İster misin polisin güpbe- lendiği kadın bu olsun*.. Hem işte buda Benç ve sar Bonra belki de yanındaki âcalp kutunun içinde öldürdüğü adamın başı var. Herhslde katli bu kadın “ola- cak.» diyordu. Yavaş yavaş genç kadın hakkındaki dü- ri içinde heyecanlı bir ro- ağa tı. Şimdi n cinayeti neden İşledi- »dine zeştetmişti. kadın öldürdüğü delikanli seviyordu. Bir kıskanç- hk yüz canına kıymıştı Lâkin saaller geçtikçe genç kadının ha- Mndeki seniplik arıyordu. Bezen durup dururken, hiç yoktan gürültüler yapıyor, ayağını yere vuruyordu. onun bu halini gördükçe kendi kendine: «Acaba de- Mi mi?, diye düşünüyordu. Tren şimdi yüksek dağların eteğinden, big takım uzun tünellerin içinden geçiyordu. uş muydu? Ne idi? Bir aralık uzun bir tönele girdikleri zaman Hamdi ile genç kadının bulundukları kompartımanın lâm- bası yanmadı. Tren sifiri bir karanlık içinden gideskem Hamdiye âdeta büyük bir heyecan gelmiş- ti, Bu bir türlü esrarını anlıyamadığı garip tavır: kudınla karanlıkta kargı karşıya bu- Tunduğunu düşündükçe tuhaf bir ürperme dayayan vi Bir aralık kulağına aca'p bir İç p bir ses geldi, — Bonjur güzelim... dedi. Genç Kadın buna aksi aksi cevap verdi: — Sus bakayım. Ni Deminki se; — Bonjur i — Aman iyi... Anladık. Bonjur.. — Ne kadar güzel bir kadınsın!.. İyi, iyi, Kes çeneni artık! bir daha tekrar etti: Tuzak içinde Tuzak Tefrika No. 75 Tezer'den Belkis'e mektup Kardeşim Belkis, Mektubunu aldım. Amatlıklarının bir aşk olduğunu izaha hacet yok. Bundan şüphe mi ediyorsun a saf çocuk? Bahçenizde gezdiğimiz o gün, ke. | merlyeye girdiğimiz zaman sen Mı-- sırli genç hakkında şölye demiştin ve ben de onu sevdiğini derhal anlamış” tım: — Ne kadar güzel çocuk, değil mi? Pek kibar bir hali vâr! Uzaktan #eyretmek bile insanım kalbine ferah veriyor, İşte bu sözler neticenin neye vara- €ağını anlamam için kâfi gelmişti. Şu anda sen bahtiyarsın, ben bed- batıtım... Kapıldığım ümidlerden son- 32 uğradığım felâket beni harap etti. Mümkün mertebe kendimi toplamağa uğraşıyorum. Kuzenim, melek nikabı altında gizlenmiş bir ucube imiş. O tesadüf sayesinde kendisinden kur- tulabildim. Metin olabildiğime, kendimi yese yek #stmediğime çok memnunum. ime anne İ Ankara Radyosu İm, (8) Mi (4) ediyorum. Ne yapayım? Bu hayvanı çok se- verim. Halbuki yolcu trenlerine Desi bul edilmediğini işileniştim. Onu gizlice tre- ne soktum... Acaba papağanla trende se- yahat etmek hakikaten memnu mudur? Ya beni yakalarların..» Hamdi gülünedi: — Merak etmeyiniz. dım ederim. Genç kadın kendisine bir Yar- dımcı bulduğuna pek memnun elm tu, Kafesin üstündeki kılıfı myirarak Ham- diye papaganını gösterdi. Hayvan «Bon- Jr güzelim.., «Ne güzel kadınsın», «Pek şekersin« etimlelerinden baska birşey bil- miyordu. Hamdi ile Nazlı bu vakadan sonra çok iyi arkadaş olmuşlardı. Bir müddet geçin © papagan yeni bir cümle öğrenmişti. «Hamdiciğim... Beni pek seviyorum.» 1448 m. 182 Ke./a 120 Kw. T.A. P. 3LT m. M5 Kaş 90 K. W. Türkiye saatle CUMARTESİ 24/2/94 unun oldum ey veçbi ahsen), 3- Muhlis Ge- bahattin - Kürd HE şarkı: (Ey benim bahtiyarim), 4- Muhlis Babahattin - Hieaz- kâr türkü: (Eminemin onbeşe vardi YAŞI), $- Muzaffer İlkar - Türkü CYeşli çamlı yay- Man), 6- Musaffer İlkar - Türkü: (Aşkımız- a düğüm var, çözemez onu eller), 2— Oku- yan: Melek Tokgöz, i- Arif bey » Suzinak şarkı: (Aşkınla yanınaktadir), 7 Musa Büreyya « Suzinak şarkı: (Sensiz geceler Beçti haynlât (le), 3- Suzinak şarkı: (Bir ni- Gâbinis kapıldım gönlümü verdim sana), 430 Müzik; Riyaseticümhur bandosu (Şef: İhsan Künçer), 1- V. Bury: Mi 2-R. Volistedt: La Belin Onrmancita ( yol vals), 3- Johann Strauss: Yarasa opere- tinden uvertür, 4- G, Bizet; L'Arleslerme'- den ikinci sülte, (1) Pr&lude, (2) Entermes- ole, 16,15-1540 Konuşma (Kadın saati) 18 Program: ve memleket sast ayarı 1805 Radyo caz orkestrası, 18,40 Konuşma (Yurt bilgisi ve sevgisi, 18.68 Serbes sani, 19.10 M et anat ayarı, Ajans ve meteoroloji haberleri, 19,50 'Türk müzigi: Fasıl heyeti, 30,10 Konuşma (Günün meseleleri), 2025 Türk müziği, Çalanlar: Vecihe, Reşat Erer, Ruşen Kam, Cevdet Kozan, 1— Okuyan: Nü- Hi Ealii Poyraz; 1- Feruhnak peşrevi, 2 Tanburi AH E£, - Ferahnak beste: (Ah eder ipler gönül), 3- Tophaneli Hayri - Ferah Dak şarkı: (Tesiri tahassürle gönül, 6 D de - Evicara şarkı; (Geçen hafta kayıkla ben geçe), 5- Dede - Evicara gari: (Gel «y güzeller serveri), 6- Osman ağa - Eviç Semai: (Sabreyleyemem ol güle canım de- medikçe), 7- Baz semaisi, 2— Okuyan: Mü- seyyon Benar, 1- Refik Persan - Hüseyni şarkı: (Lebinde ararken şebnemli gül), 3- Hüseyni türkü: (İki karpuz bir koltuğu si- tar mu), 3- Hüseyni türkü: (A Fadimem ba- di senle kaçalım), 21,35 Müzik: Küçük or- kestra üğef: Necip Aşkın), 1- Dindemann: Volga şarkısı, 2» Hans Thaler: Ku-Kuk (Polka), $- Joh. Strauss: Vals, 4- Bocce: Noturno, 6- Levine: Hümoresk, 6- Franz Lehar: Şen dul operetinden Foks-Trotlar Potporisi, 22,15 Memleket saat ayarı, Ajans babrleri, ziraat, esham - tahvilât, kamdiyo- nukut borsası (flat), 2230 Konuşma (Ee- Bebi dilerde - Yalnız kısa dalga postastle), 3230 Müzik: Cazband (P1), (Saat 23 e ka- z uzun dalga postas), 23.20,2330 Yarınki program ve kapanış, ...senane semen anar saaEaNEE ARALAR san eaaae code. 2 — Bayramdan bir gün evvel - Cenubi Nakleden : (Vâ - Nü) detini diliyorum, kardeşim. Bana bir de nasihat vereyim: Bu tehlikeli oyunun daha fazla de- vam etmesine ne lüzum var? l Komşun seninle evlenmeği ya İs l tiyor, yahut istemiyor. Şayet arzusu bu merkezdeyse, yaşı, serveti, mile serveti, hulâsa her şeyi müsaiddir. Ak ın. Gelip babandan sana talip ok | sun; her halde reddetmiyecektir. Şayet izdivaç taraflısı değilse, sar- maşıklar altındaki mektup kutusu- Du kapatıver artık. Bir centilmen, bu vaziyeti pek fazla devem ettirmez. Dahasını da söyliyeyim? Dinle: Yanında gayet akıllı, candan bir | insan vâr: Annen: Bütün maceranı, hislerini kendisi- | ne anlat, Onun fikrini al. Sühl beye karşı duyduklarının da bir zerresini sakla. | ma. Başbaşa kaldığınız zaman, açıl bakalım, ne diyecek, Baban belki bu maceraya kızar. Seni azarlamağa falan kalkışır. Er- kekler haşindirler, (Amma, başkalar rı hakkında, bilhassa kadınlar hak- kında ha... Kendileri mevzuu bahso- Arabistanda bir körfez. 3 — Bir kadın Ismi - Tersi avutmanın baş- 4 — Asiler - Şaheserler yaratan eski bir mimarimiz. 5 — Tersi karındır - Başına «Ps gelirse fesi şeydir. 8 — Başına «R> gelirse can olur - Oğuz hanın efsanevi kılavuzu. 7 — Tutulacak yer - Tersi mahzurdur. na «D, gelirse uzaktır. 10 — Ters! münezehhtir - Savaş. Geçen bulmaçamızın balli Soldan saka: 1 — Erzincan, 2 — Belki, Mavi, 3 — Eko- momi, As, 4 — Gitar, Koca, 5 — Edi, Eh, — Ahu gibi, 7 — İsim, Düj, 8 — Ye- a” a1), 9 — Onur, Bemâi, 10 — Rehakar, Yukardan aşağı: | — Ebegeliyor, 2 — Rekid, Sene, 3 — Zioti, İnun, 4 — İkna, Amira, 5 — Nioreh, 6 Hulüsa, 7 — Amik, Güher, $ — Na, Onljam, 9 — Vasib, LAJ, 10 — Misafirlik. lunca mesele değişir.) Annen tabia- tile söna karşı yumuşak davranücek- tar. Ne dersen hoş görecektir. İşte tavsiyelerim şimdilik bunlar. dan ibaret. Benim babam, işte tam bu tarif et- tiğim tipte... Her şeyime kızar... ÖF keli mi öfkeli... İşte onun yüzünden buluşmamız şimdilik kabil olmıyacak... Amma kimbilir, belki de günün birinde an- ızın çıkagelirim.,. Şayet babamdan müsaade koparabilirsem... Senin yâ» nında birkaç gün geçirmek beni öyle sevindirecek ki... Seni yanaklarından muhabbetle öperim Belkisciğim, kardeşim. “ “ Burhan Korsanoğlu, avukatın oda- sından çıktığı vakit, pek a2 ümide kâpılmıştı. Derken daha canlılaştı. Yolunu kaybettikten sonra uzakta ışık görmüş bir seyyaha benziyordu. Zaman geçtikçe ümidi artıyordu. Her halde Zonguldaktaki mahud evi kira» yan, kendi bildiği balıkçı Kara Yu- #ufun karısı Pervindi. Eğer iki sene evvel oralarda oturduysa, belki hâlâ civarda yaşıyordu. Bir evden çıkıp başkasına girmişti. Onu bulmak ihti- mâl kabil olabilirdi. Bu ipucunu ele geçirdiğinden dola- yı memnundu. İlk işi giderek tahki- İSLAM TARİHİNDE Türk kahramanları Yazan: İskender Fahreddin İbrahim hançerini çekti: «Canıma susayan varsa çıksın meydana!» diye haykırdı Haecac, Bizanslı deniz korsanının -müslü- manlar imha maksadile- Suriye sahillerine Halife o günlerde Medineye gitmek isti- lu. Bizans gemilerinin Suriye sahilleri- ne geldiğini duyunca hareketini tehir etti. Ve : Haccaca; — Amlral Androniki nasl püskürtecek- “in? Diye sordu. Hecenc askerlerini hazıriamıştı. — Onların bir avuç askerine bir tatam baldırı çıplakin mukabele edeceğim. Çapul- suları öne sürüp, askerimi geride sakirya- cağım. Dedi. Ve hemen Şamdan ayrıldı. Amirsi Andronik bu sirada Bayda, Bey- rut, Bur, ve Hayfa Umanlarına uğrıyarak, buralarda bir hayli yağma ve tahribat yap- mışsa da, bir türlü askerini sahile çıkarma- Ba cesaret edememişti. Bu Hmanlardan hangisine uğradıysa: — Havcac meydanda yok mu? Diye soruyordu. Yerliler Bizanahlara Has- cacın Mekkede olduğunu söylüyorlardı. Andronik bu habere inanarak, bu sahi- lere bir miktar asker çıkarmak cesaretini göstermişti. Halifenin dajın önceden gönderdiği! tedip ordusu da L isyanı münasebetile Lübnan dn karargâh kurmuştu. boyuna inerken, buradan ge- çecek ip ozdusunu da yanma alacak- t, Bizanslılar bu hilenin farkında değiller- di. Andronik, Hacencim » ordusile beraber - amdan sebil boyuna doğru hareket etâi- ğini haber alamamıştı. — Madem ki, Haccse Mekkeye gitmiştir Yarguna devam edelim. Diyerek, bütün sahillerdeki müslüman genginlerini soymuş ve memleketin #öryo- tini gemilere taşrmağa başlamıştı. Artık, sahi) şehirlerinde genç kadınlardan başka kaçırılsenk birşey kalmamıştı. Andronik Arap dilberlerini çok severdi. — Bunların en güzellerinden üçünü imparatora bediye götüreceğim. Diyerek, Beyruttaki güzel kadınları birer birer gözden geçiriyor ve bunlarla gönül eğlenâiriyordu. Beyrutta «Nebrülkelp» civarında Fatma adlı yirmi yaşlarında güzel bir kız oturur- du Fatmanın babası Irak cephesine gitmiş, beniz döne i Fatmanın bir erkek kardeşi vardı: İbra- bim... Fatmanın kardeşi otuz yaşlarında serge- Hi ruhlu bir gerçel, Babaslle birçok akınları m de, iyi bir nam alamadan dönmüş- Ibrahim, Beyruldaki hiristiyanlarin çok düşüp kalktığı için, içkiye de alışmıştı. Bey- Tuta Zahleden üzüm şarabı getirirler, müs- Yüman gençlerine şarap içirerek ağundan Mf almağa ve kendilerine hıristiyanlık tel- kinine çalışırlardı. Bir gün Ibrahime bir arkadaşı: — Kız kardeşine dikkat et! dedi - Bi- sanslı amiral şehirden güzel kızları kaçırıp gemilere götürüyor. İbralılım, kız kardeşinden çok emindi. — Ona kimse el uzatamaz. Diye cevap vermişti, Fatmanın oturduğu er ağaçlık içinde ve yüksek bir tepede idi, Buraya gerçekten herkesin kolayca çıkmasına imkân yoktu. Fatma bıçak kullanmasını da bilirdi. O, Beyrutta, tanınmış bir muharibin kızıydı. Andronik bir akşam adamlarile beraber gehre İndi. Sahildeki meyhanelerden biri- ne gitti, Beyrutlu birlstiyan gençleri bu- rada toplanmışlardı. katı derinleştirmek olacaktı. Vaktile korsan kaleyi basmağa git- tiği zaman yaplığı gibi, geniş bir se- yahat pardüsüsü giymiş; bu mevsim- de icap etmemesine rağmen yakasını kaldırmıştı. Zonguldaktan epey uzaklaşmış yü- rüyordu. Yolda rastladığı bir amele- ye: — Burada Menzil diye bir yer var- mış, Neresi? - diye sordu. — Doğru gidiniz, efendim, — Uzak mıdir? — On dakikada varırsınız, — Eyvallah oğlum... Kaptan, güzel manzaralı yerlerden geçiyordu. Nihayet, köyle amele ma- hallesi arasında bir yere vardı. Menzil burasıydi. Bir müddet mütereddid kaldı, Ne tarafa yürüyüp kimden sağlık alaca- fini kestiremiyordu. Bir kaç adım daha ilerledi. Andronik, hristiyan gençlerine sordu: — Buradaki müslümanlardan memnun musunuz? Gençler etraflarına bakındılar. İbrahim- den başka meyhsnede bir tek müslüman yoktu, Gençler, orru da kendilerinden sayı yandı: — Halifenin adamları bize zulüm ediyor- lar. Onlara ağır vergiler vermekten usan- dık. Artık bu yulümlara, bu ağır yüklere ta- hammülümüz kalmadı. Siz neden buraya gelip otur muyorsunuz? Andronik ayrı ayr gençlerin yüzüne bak- ya — Hepiniz bu fikirde misiniz? Hepsi birden başlarını uzattılar: — Evet. vergilerden hepimiz şikâyetei- yiz. Kazancımızdan elimizde birşey kalmı- Yor... Zorla alıyorlar. Memleketimizin b tün servetini halifenin hazinesine götürü- yorlar. Andranik sordu: — Ne alıyorlar sizden?... — Kazancımızın onda birini. Bizanslı amiral güldü: Hiç şikâyet eimeyin! Biz gelirsek, hem kazancınızın onda ikisini alırız. Hem de sizi böyle sokak ve meyhanelerde tembel tembel dolaştırmayız. Hepinizi çalıştırırız. Hristiyanlar biribirlerine bakışarak #us- Andronik tekrar gençlere döndü: İmparatora şehrinizden bir hediye gö- türmek istiyorum. Bana getirdikleri kızla rın hiç birini beğenmedim. Aranızda, imps- ratora Hyık bir kiz tanıyan yok mu? Gençler düşünüyorlardı. Biraz sonra, bunlardan birisi, İbrahimin yüzüne baktı. İbrahim tehlikeyi anlayınca meyhanede kaçmak istemişti. Androniik; Tbrahimin kaçmak istediğini — Kimdir bu adam? Diye mırıldandılar. Andronik fena halde hiddetlenmişti: — içinize kadar sokulan bu hafiye, de- mindenberi bizi mi dinliyordu. Diyerek ayağa kalktı, Ve adamlarına ses di; — Yakalayın şu Köpeği... Gençler, İbrahimin ne azılı bir adam çi- duğunu biliyorlardı. — Ondan, size ve bize zarar gelmez. Diye söylendilerse de, amiralın kanı oy- namıştı bir kere, Verdiği emri geri alamaz- dı Bizanslı denizciler İbrahimin etrafını kus satmıştardı. İbrahim hançerini çekti; pg) Osnma sumyan varsa çıksın meyda- Diye haykırdı ve bir atılışta iki Bizanslı denizeiyi birden iç sokuldu. Korsanlar, korkmuşlardı ki, birçoğu amiral meyhane- de yalnız bırakıp kendilerini sokağa atmiş« Jardı. İbrahimi gene yerliler önlediler; — Memleketimize gelmiş bir misafiri böy- Je mi karşılamak Jâzimdir? Haydi. sok han- gerini kınma... Diye bılar. Andronik birdenbire şaşırmıştı. — Bu ne cesur, ne atılgan genç. Diyor ve onunla konuşmak istiyordu. Bu arada, İbrahimi sevmiyen hüristiyan gençlerinden biri yavaşça amiralın kulağı- na eğildi: — İmparator götürmek istediğiniz hedi. yeyi ancak onun evinde bulabilirsiniz! Andronik vaziyeti anlayınca, İbrahime Htifat etmeğe ve şarap baş- Jamıştı, (Arkas var) Vehbi Korsanoğlu hayretle: — Vay! Sen benim kaptan olduğu» mu nereden biliyorsun? — Artık bizde mi bilmiyelim, pas şam?... Kaç senelik Karadenizliyiz... Sizin vapurlarda az mı gidip geldik? Ben vaklile size sebze mütaahhitliği yan pârdım. Usta, gevezenin biriydi. Kaptanın: — Şu ev kimin?... Burada kim otu» rTuyor? - tarzındaki suallerine, arzu edilenden fazla cevap verdi, Nihayet, avukatından aldığı tafsi. lâttan istifâde ederek, etrafı araştıra âraştıra, kaptan aradığına kavuştu. — Uzun zamandanberi hep bura larda musın, çavuş? — Evet beyim... — Öyle ise şu küçük evde Iki üç se ne evvel kimlerin oturduklarını bile- ceksin? — İsimleri neydi? — Durun bakayim... Bir anne ile Aki kız kardeştiler... Annenin adı... j — Pervin mi? — Huh, tamam. — Kocasınınkini de hatırlıyormur sun? , — Kara Yusuf mu, acaba? MArkası var) | a ve bd m

Bu sayıdan diğer sayfalar: