13 Mart 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8

13 Mart 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Maksimde görülmemiş bir manzara! - Vals icad edilmişken içkiye ne lüzum var? - Henüz Amerikada bulunan danslar ve #nrboglarız am e ayak in «İçki neşeyi davet eder; eğlenmek Için biraz içmek, kafayı dumanlamak Hımdır. sözlerinde pek çok halkikzi olduğunu zannedenler aldanıyor. defa kimin tarafından söylendiği bilinmiyen, fakat doğru olarak kabul edildikleri için asırlardanberi insanla ri meyhanelere sevkederek, beyhude yere, Van gölünü dolduran su kadar rakı, Hazer denizini taştırmaya kâfi gelecek miktarda şarap ve Atlas okyar nüsu İstiabınca bira içmelefine sebep olan bu sözler, haddı zatında, propa- ganda istasyonlarının neşrettikleri har berler kadar asılarıdır. Cumartesi akşamı Beyoğlu gesi na, meyhane ve barlarında, biras eğ- lenmek için pek çok içki içmeğe hazır lananlar, Maksim salonunun kapisın. dan içriye bir kere bakmış olsalardı, orada, pek çok eğlenmek için bir fin- can çay, bir bardak limonata içen ve sonra taşkın bir neşe havası içinde dansedip eğlenen Yeşilay gençliğini hayretle seyredecek ve şimdiye kadar hazım cihaşlarını boş yere alkollemiş olduklarına yanacaklardı. Neşe ile İçki arasında hiç bir yakın- ık olmadığı o akşam isbat edildi. Kö feierde seyahat eden müfrit bir içki ta raftanının gayretini fazla bulmakla be- raber, ben de cumartesi akşamına kar dar, insana muvazene esaslarını şaşırt- mıyacak miktarda alınan alkolün ne ge vereceğini zannederdim. Meğer bu da yanlışmışi İçki düşmanları arasında Yeşilay gençlerinin çayına, içki sev- miyenlerin muhabbetini kazanmış sa- natkâr dostum Cemal Nadir'le barsber gittik. İçki düşmanlarının senelik çaylarını, Maksim gibi, içinde pek çok içki içilmiş, oldukça fazla sarhoşluk tezahtiratı görmüş bir salonda verme- leri mânidardı. İçeri girdiğimiz zaman salon ghhatli gençlerle dolu ML Ke | * erkek, Üçer beşer masaları işgal et- mişler, kızarmış ekmeklere tereyağı sürerek ağır ağır çaylarını içiyor, ba- gıları yalnız İlmonata kullanıyor, tek tük dondurma yiyenlere raslanıyordu. Hariçten gazel okunmadığı ve masa- ların üzeri çay, limonata takımları gi bi kırılıcı mamulâtla dolu olduğu hak de şangırtılar kopmadığını söylemeği tabii lüzum yok. Ve Yeşilay büyükleri oturdukları yerlerden gençleri iftiharla seyrediyor- lardı. Garsonun telâşı Biz de kenarda, carbanda pek yar kın bir yerde boş duran masaya otun duk. Garson geldi ve ne #i sordu. Kendisini denemek için «İki viskil» dedim, Garson, ağrımdan fena bir söz çıkınış gibi sAman ne yapıyor- Sun! Susl» der vâziyette kulağıma eği. di. «Zararlıdır, içme!» diyecek zanne derken: — Akşama buyurunuz! dedi, Şaka yaptığımızı söyledik ve çay getirmesini rica ettik. Biraz sonra çay- larımız geldi. Biz de, bütün içki düş- manları gibi tereyağını kızarmış ek meklere sürerek ve çaymıza Cemal Nadirin «st sütten Kahvaltımız bitince stra cigara iş meğe geldi. Fakat etrafta bir tek ciga, ra içen yok. Acaba Yeşilayın mücade. le programına bu da dahil mi? diye düşünürken Yeşilay umumi kâtib mu» avini Fehmi Atanç masamıza geldi. Biraz oturup karşılıklı hatır sorduğu- muz sırada çebimden ağır ağır cigara tabakamı çikardım. Tabakaya dikkab- le baktığına göre, içiyordu. Hemen açıp tskdim ettim. İçinde cigeraları görünce şaştı; — Teşekkür ederim, dedi, kullan. mem. Ben bunu bir şeker kutusu zan- netmiştim. Fehmi Atanç benim mektep arka- daşımdır. Onun hayatta hiç birşey iç miyeesği zaten o zamandan belli idi. Muumafih clgara içmemizde mahzur olmadığını söyledi, Azalar arasında çi” Yeşilay gençlerinin çayından bir görünüş yaraya karşı mücadele açılmasını iste- yenler varsa da henüz bir karara bağ- | larmamış. Demek ki bu karar çıkın- | caya kadar içilebilir! | Eğlencede esas Çaylar bilirildiği arada salonda da neşe artmıştı. Koca dans mahaili çifi- lere dar gelmeğe başlıyor, ikide bir ça- Hinan valslerle gençler fırıl fırıl dönü- yorlardı. Hattâ bu dönmek meselesi İ Cemal Nadirde şu fikrin uyanmasına İ sebep oldu: — Eğlenetde esas içmek değil, baş döndürmektir, dedi, içki sevenler rakı | e, sevmiyenler valsle başlarını döndü- rüyorlar, | Ve bu arada doktor İbrahim Zati- nin masamıza doğru geldiğini görerek | derhal ilâve etti: — Mamafih vala icad edilmişken iç- meğe ne lrum var! Neşe artıyor. Neşe artayor, içkili eğlence edebiyatı tarifile, çaylar ve limonatalar gittikçe sanyordu. Gençler nefea almadan dansetmek istiyor, cazbandn zinci uzuvlarından biri içinde acafp sesler bulunan şarkılar söyliyerek neşeye neşe katıyordu. Sonra varyete başladı | ve şehrimizdeki eğlence yerlerini isti- | MA etmiş bulunan Macar, Çek, Alman, | İspanyol, Avusturyalı, hattâ Bkandi- | nav memleketlerinden gelme artist- ler, hünerli zenciler biribiri arkasın. | dan oyunlarını gösterdiler. | Maksimin havası büsbütün başka 1di, Garsonlar âdetleri olduğu veçhile | çay içenlere istihfafla bakmıyorlar, var yete yapan kızlar, hiç bir masa Üze- rinde, buz kovasında yatan beyaz pe çetelere sarılmış şampanya şişeleri ol- madığı halde neşeyle oynuyor ve belki Nihayet varyete de bitti ve bu sefer | Yeşilay gençleri hünerlerini gösterme- | ğe başladılar. Belki henüz Ameriks- dan Avrupaya doğru hareket etmemiş en yeni dansları, üçer üçer, beşer be lemeden yürümek ve yalpa yapmadan dansetmek gibi içmeden sendelemek ve yalpa yapmanın da mümkün oldu- | ğunu riyazi bir katiyetle isbat ettiler. Yeşilay gençleri vede Tina Rossi'yi gölgede bıraz kadar güzel sesliler, | profesiyonal ei bile şaşır | taenk kadar wtehikla ağız armeniği ve akordeon çalaniar bulunduğu anla | şıldı. Salon bir istidad kaynağı ha | inde idi. | Balıkpazarında konferans Bu neşeli hava içinde biz gaşyolmuş onları seyrederken Yeşllayın mücahid | reisi doktor Fahreddin Kerim masa- mizi ziyaret emek lütfunda bulundu | İ ve gençleri göstererek: — İftihar ediyorum, dedi, bakın şu gençler ne kadar nezih ve ne kadar | mükemmel eğleniyorlar, Eğlenmek için Içki lâzımdır, diyenler gelsinler de bu | güzel manzarayı görsünler! Mücadele- miz muvaffakıyetle yürüyor, ve göre- reksiniz icap ederse bir gün Balıkpa- yayının ortasında bir konferans vere» rek oradaki vatandaşlara da bu haki- kati anlatacağım.» Profesörün fikrine iştirak ederken | ben üstadın Balıkpazarında vereceği bu konferanstan sonra akşamcıların | nasıl darma dağın olacaklarını düşün- | düm ve her birinin kadehierini kırarak, içkiye tövbe ederek nasıl Yeşilaya ya. | sılmıya koşacaklarını tahayyül ettim, | Fnkat bu konferansın benim aklısn- dan geçen ve temenni ettiğim muvaf- fakıyetli neticeyi alması için, neşeyi İ bir yirmi dokuzluk şişe içinde saklı | i zanneden Balıkpazarı müdavimlerine daha evvel birkaç defa içki düşman. | larmın içmeden nasl eğlendiklerini İ göstermek icap edecektir. İ Şevket Rado | Ev, Apartıman kiralamak için gb eçinütin Süzek ik vin Gla Çağ Knl ya bü mal teşekkül etmekte olduğu gibi şehirde de caddeler genişletiliyor. Yukarda İzzet paşa caddesinin dört yol başı görünüyor | mek tutulacak yolların en salimidir. | leğini ihtiyar edecek bir kabinenin İçki duaları nasıl eğleniyorl'/ MEŞRUTİYETTE SARAY ve BABALI Doktor Fahreddin Kerim : “ İcab ederse Balıkpazarı ortasında bile bir konferans vereceğim !,, dedi Yazan: SÜLEYMAN KÂNİ İRTEM — Tercüme, iktibas hakkı mahfuzdur. Tetrika No: 141 Muhaliflerin baskın hazırlığı ve bastırılan beyannameler Fethi bey — Bugünkü hükümet | idi. Bu rolde o kadar muvaffak ok | Velev mümkün olsa bile tekrar iskatı mukarrerdir (() Bu sebeple memls ketimizde mürettep fedakâr ihtilâl cilerin sâyi semeresile her husus im- kân deiresine alınabilir, alsin de bu ihtilâleflerle mesainizi tevhid eyleme niz lâzım gelecektir. Mahir Sald bey — Fethi beyin ne derece gayyur olduğunu efendimize argetmiştim. O her türlü fedakârlığa Amadedir. Sabahaddin — O halde kendisini Satvet Lütfi ile görüştürünüz. Ertesi günü Fethi bey, Mahir Sald bey delâletile Galata rıhtımı üzerinde Selânik birahanesinde Satvet Lütf bey İle görüşür. Bu suretle oda taklibi hükümet teşebbüsüne dahil olur. Merkezi Sâbahaddin beyin Kuru- çeşmede yalısındaki yazhanesi olan ve onun manevi himayesi altında bu. Junup kendisine sadaret makamını temizi eylemeği gaye ittihaz eden faal heyetin bir içtimaında Satvet Lütfi bey şu yolda idarel kelâm eyle- mişti: — Memleketi kurtarmak için hükü- meti ademi merkeziyet esaslarını ta- kip edecek bir kabineye tevdi etmek. ten başka çare yoktur. Böyle bir ka- bine teşekkül edecek olursa Allah sak- Eş Edlme sukut etae bile: — Edime ve civan bir bitaraf munteka addedilmek üzere sulh âkdo- Yunmak; 2 — Osmanlı hazinesine elli mik yon | kraz edilmek; 3 — Büyük devletler tarafından | otuz sene müddetle dahili işlerimize müdahale edilmemek; keyfiyetleri temin olunmuştur, Bun- dan dolayı memleketin menfaatle. rine en uygun olan bu siyaseti takip için hemen bügünkü hükümeti devir. Bunun fzerine faal beyet bu mak- sada vusül için: 1 — Babılli civannda büyük bir içtima akdolunmaşına ve orada Mah- mud Şevket paşa kabinesinin siyasi mesleği takbih edilmesine; 2 — Bir cemmigafir ile saraya gidi, lerek kabinenin azlile divanı Âliye sevki ve idari ademi merkeziyet mes. hitap) ünvanlı bir beyannamenin ya. mlıp bastırılması, firsat bulunursa daha evvelden neşredilmesi de mü. karrerat cümlesindendi. baka etmek güş işti. İstanbul muhafışı Cemal bey, Se bahaddin nesdinde ve onun hesabı na işgören fani heyetin çalışmala” rından İlk defa şair Celisi bey tarafın- dan haberdar edilmişti. Celisi bey bir taraftan muhaliflep. MW birlikte çalışmağa devam ediyor, diğer taraftan ber gün haber aldığı şeyleri 'Talââ ve Cemal beylere bildi- riyordu. Cemâl beyin yaveri Sırası Hilmi bey de kendisini muhalifler tarafın. dan gizlica kazanılmış göslermekle muştu ki Nihad Reşad beyi tamamile de kullanılmak üzere İran 'htilâlcfle rinden Mehmed Ali ile bombalar si- parişi mürakeresine girişmişti. Hükümet bu sırada gizli cemiyetin beyannameler bastırmakta olduğun- dan haberdar olmuş, fakat matbaayı öğrenememişti; cumartesi günü giz Mce matbaalarda tahkikata tevessül eylemişti. Bundan kuşkulanan matbaa sahi bi pazartesi s8bahı pek erkenden be- yannamelerin büyük bir kısmını Bey oğlunda (Marni) o apartımanındaki ikametgühina nakletmişti. Serdarzadenin (arkadaşlarından Jandarma mülâzımlığından mütekatd Mustafa Vasfi efendi de o gün Er- zuruma gidecekti. Faal heyetten bir kaç kişi Ahmed Bedeyinin haberi ol- madan bu beyannâmelerden bir mik darını bu Vasfi efendiye verip Erzu- ruma göndermeği münasip görmüş lerdi. Şerdarzade Sıdkı efendi Vasfi efendi ile birlikte matbaaya giderek Orada kalmış beyannamelerden sekis yüz nüsha kadarnı ona teslim et. mişti Mustafa Vasfi efendi hükümete hiz- met emeli ile (2) bu beyannameleri götürüp İstanbul muhafızı Cemal be- ye verdi, Vasfi efendi bundan başka komple hakkında bildiklerini de kâmilen iti- raf etti. Bunun üzerine Serdarzade S&wda efendi, arkadaşı İran Mhtilâlcisi Meb- med Ali ile birlikte tevkif olundu. Muşlu Said beyle Horhorlu Hasan efendi de yakalandı. Pazartesi akşamı matbaada araş- tırma yapıldı. Beyannamenin Sıdkı efendinin el yamsile tashih edilmiş provaları ve birkaç nüsha elde ediidi. Reşmen matbaa sahibi görünen Nİ- ba hamal Sald de tevkif olundu. İhtilâi tertibatının başında Saba- haddin beyin husus! kâtibi o Satvel Lütfi beyin bulunduğu ihbar ve ifa- delerden anlaşılmıştı. Fakat Satvet LAtfI bey gaybubet etmişti. Muhafız Cemal beyin, prens Saba- haddine bir mektup yazarak Satvet LâtfI beyin, eğer masum İse, hiç korle- aradan yirmi dört saab geçtiği halde Babahaddin bey bu mektuba cevap vermemiş, Satvet Lütfi bey de mey- “dana çıkmamıştı. Cemal beyin (eğer masum ise) şarta vın kendisini ne kadar büyük tehli- kelere maruz bırakacağını takdir et- miyeceklerden olmıyan Satret LOtf bey Kendi kendisine böyle bir kapar na tutulacaklardan değildi; gaten komplo teşebbüşlerinin arkasını da bırakmıyordu. (Arkası var) (1) Ahmed Piedevi notları Bu meşelede bay Satvet Lütfi ve Nihadm oynadıkları Folleri bizast ortaya koymaları kendileri işin tarihe karşı bir borç olduğu kanaatin- deyim. (2) Bu tabir Cemal paşa hatıratındandır. Ahmed Beder! notlarında (rütbesinin iade si mukabilinde) deniliyor. ei

Bu sayıdan diğer sayfalar: