29 Haziran 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

29 Haziran 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Emniyet Sandığı ilânlâr 0/0 8,5 faizli ve sekiz sene taksitle emlâk ii eski İmaret kiğ,a Mü. y düşen cuma günü saât 14 ten 18 ya kada ham kiymet 0 Cinsi 47 metre tamamı bbal bir arsanın odalı kt o 700 i ahşap bi yapılacak n üstünde kalacaktır. çesi derhal © 10 a iblâğ edi 3 — Pey ak açık arttirma n dörtte birl taksitte öden! 3— Ta Zslir, 6—B: Fazla tafsllât aln Muamele vergisi nü saat peşi * Wu nisb pey akçı eylediği takdirde pey ak- yatırılmalıdır. ekiz senede sekiz müsavi birinei dı İpotekli lohunda teşhir olunmaktadır. (40543) Kanununa tâbi müesseselerin tutacakları YENİ İTHALÂT ve İHRACAT IMALÂT ve MUAMELE DEFTERLERİ ÇIKMIŞTIR. Istanbul Vali ve Belediye Reisliğinden İstanbul Umumi Meclisi Azasın 371/940 çarşı en sayın Âzünın muay, Mis salonunu te; Rusmame 1 — Üskü a günü sant ide bir günlük fevkalâde gün ve saatte Umumi takbel şekli hakkında Piyaset Makamının teki Iğızılay Cemiyeti Umumi Merkezinden: 25 adet28.5x46x37 25 adet 18.5x31x25.5 ED'adında cem'an 50 adet Grafit Döküm Münakasa suretile satın alınacağı ve ihalesinin 2/7, günü saat onda Yeni Postane civarında Kızılay İstanbul Satış Direktörlüğünde icra edileceği ilân POTASI'nın /M40 tarih Salı Deposu -— PROTEJiN —. FRENGİ ve BELSOĞUKLUĞU Afetinden koruyan yegâne ilâçtır. Her Eczanede bulunur, Esrarlı Yüzük AŞK ve MACERA ROMANI 'Tefrika No. 22 Nine, bunun üzerine kaşlarını büs- bütün çatar, oğlu aleyhine homur- danır dururdu. Şimdi de, sesini beye bir şeyler anlatıyordu. Şu ke limeler kulağa çarpmaktaydı: «— Kötü kadınlar... Kaçakçılık... Bir gün bir jandarmanın kurşunlle leşi serilecek... Buna da razıyım... Hapse girecek yerde...» Raif, heyecanlanarak:; — Bir anne, nasıl olur da oğlunun hapse girmesi yerine ter?... - diye sordu. — Ben onun annesiyim... Ne İste diğimi biliyorum... Allah duamı ka- bul eder... — Peki nine? Bedri hakkında ne düşünüyorsun?... Söyle: Hayatta ve mücrim olması mi iyi, ması mi? Makbule gülümsedi: — Mücrim mi? Bedri mi?... Onun ne yüksek insan olduğunu ben bili- rim, yavrum. Birdenbire odayı bir çatlak kah- kaha kapladı. alçaltarak, Raif ! Nakleden: (VA - Nü) Konuşan iki insan şaşırdı. Mecnu- nönin orada bulunduğunu unutmuş. Jardı. Raif, ayağa kalktı; yürüyerek: — Nine! - dedi. - Artık gitmem lâ- zım... Mitat için üzülme... Onu bir işe koşarım. . Kabiliyeti varsa gös- tersin... Her halde sen üzülme... İhtiyar kadın misafirinin gözlerine baktı: — Her halde bu iyiliği iyilik olsun diye yapıyorsunuzdur... Başka bir sebebi yoktur? — Başka sebep yok... Bu sabah esasen Mitat işini görüşmek üzere buraya geldim. — Teklif edeceğiniz iş tehlikeli ol- masın? — Mademki maceradan hoşlanı- yor, bu hevesini tatmin edici bir iş amma, tehlikeli değil... — Uzaklara mı göndereceksiniz? — Çok uzaklara... Fakat ben onu emniyetli gördüğüm için bu işi ken- disine havale edeceğim. kapıya doğru ! | | | 9YO ANKARA RADYOSU haziran Cumartesi, yasetieümk 18 Progra al Tu Eminön Kemal) Jdeğires y Üsküdarda ad), Bayiktaşta il Halldy, Büyükadada; (Şinasi Riza), Heybelide: (Halk), Eyüpte: (Hikmet), Fatih n hzadebuşında - İnce kurum. ri pazar kurulan ye m za - Tersi taharr Tersi un ü yüz yıldır, * Nü meli — Pizme eder Tabii bir t 6 — Tersi ayrılık kederi - de oi eski bir gazdır Bedeli icar başlangıcı - Yapılmak Geçen bulmacamızın halli Soldan sağa: Ya r 3 4 i C , 4 — Ateşalmalı, 5 Ar, 6— İredür, 7 —'TI, Relenes, 8 — Mecid, M, 9 — En, Nazenin, 10 — Raf, İane, Yukarıdan aşağı: — Evet, pek gecikmeğe gelmez. Fakat Mitat şu anda si Na zaman geleceğini de Allah bilir. Belki bir saat sonra, belkide bir hafta sonra. — erim Zum. — Gelince size yollıyayım mı? Ralf tereddüd etti. — Yarına kâdar gelirse istemez. Çünkü yarın ben kendim gelip Bed- riye ile görüşeceğim... Ben gelme. den sokağa çıkmasın. — Peki efendim... Fakat şayet is- terseniz o Bedriyeyi de size yolliya- yım, — Eayır, nine... Bilirsin ki tor nunla kızımı yanyana getirmek İs temiyorum... Onunla sade ben alâ- kadar oluyorum. Kârımın ve kızımın da alâkalanmasını istemem... Bu benzeyiş çok üzücü... Şayet Bedriye evimize gelip gitmeğe başlarsa bazı münasebetsizlikler olur diye korku- yorum . Bana her halde lâ- İhtiyar — Yok canım, benim de ille oraya gitsin dediğim yok... Zalen fıkara bir kız için öyle muhitler tehlikelidir, Bahçeye çıkmışlardı. Raif atına binmezden evvel, ihli- yar kadının elini tuttu ve öptü. Son- ra hayvana atladı ve uzaklaştı, ÂŞIK GARİP BÜYÜK m MASALI No. 1 Başlangıç Tebriz valisinin sarayında bir sünnet düğünü tertip ede nü eğlendirirdi. dilen çocuklar 8 adlı 22 urumlu ven sen, hali ve yerinde, bağları tanın: n bir adamdı n sünnet düğününde on > gün sünnetten sonra ç0- bir kese dolusu para ver- se dönmüştü. Resulün ba- adamdı, böy dikten sonra bası âlim, müteasap bir erlerde eğlei ep oturmuştu, tada bin bir bazlara dalıp ken dağıtıyord » gün, İlk defa, an; K Şairi #ibi Şu € lâm bana um çektiği a Dü cuk Yaşından, boy nki büyümüş de tekrar büyük söz. ilinin vekilharcı, çonl en de, Resul, annesinin yü- üne bakarak, şu kıtayı Ben de unuttum Görünce parlak t 1 var olsun, benim yan gözl eri hoşuna ktı. Ra başına birkaç gerçekten, uğum biri var, dedi, Beni: irleri gibi konuştu. Onu i Han $ yatağın kenarında eğler nına gitti. Ona kimin çocuğu olduğu sordu. Resul, Ali hana cevap verdi: med hocası oğluyum Babam iplik tüccarnd: Ben, atam bağl Babamın tuğu sarıdır ruh, Bire derler #rsururul, Küçük'yaşta at koşturur. Geçeriz biz, er sarp yolu. Kılıç elde, kır: boş durur, Ali han, Resulün ömuzur — Tanrı sana, mu gib vermiş. İleride büyük ada; mutlu anana... Senin b muş okşadı: eden ilmini acaksın! Ne uk doğur- k, Resulün kucağını m bir mavi Tarıri nazardan 6sirgesin hediyelerle cuk astı; yavrum 50- Ali han geçip gitmişti, Vakat, bu hhdise İ o gün dilden dile yayılarak, akşama kadar, Bir müddet ilerledi. Sonra başını döndürdü. Bu eve uzun uzun baktı duvarından çikan mektuplar sahte değil, sahi- ciydi. O sararmış kâğıdlar üzerinde eski bir aşkın hazin hatıraları bütün samimiyetile çizilmişti. Bundan yirmi beş sene evvel, İs- kender Fennoz ismindeki komşu, genç | bir kızla evlenmişti. Galibeydi. İskenderle karısı arasında büyük bir yaş farkı vardı. Karakterleri de hiç uymuyordu. İzdivaca sırf İsken- derin serveti sebebiyet vermişti. Ga- libe, bu izdivacı, erkekleri bilmediği ve kendi hislerini de tanımadığı için kabul etmişti, On altı yaşında eylen- mişti. İstanbuldan ayrılıp İzmire ge- linee nasıl büyük bir hata işlediğini anladı. Bu münzevi, fakat ihtişamlı mu- hitte kocasının kabalığı ve alçaklığı ile karşılaştı. Meğer İskenderin İs- tanbulda gösterdiği incelikler, kibar. lıklar sadece ya dan ibaretmiş Burada onlar düştü, bakiki ahlâk göründü Bu kızın ismi Galibenin kocası &vdan ve balık- tan zevk duyuyordu. oHoşlandığı mahlâklar, kayıkçılar, arcılardı. Daha fenası: İskender, civar ka- an: İSKENDER FAHREDDİN ağzına düştü. Her- ik oğlundan bahse- i konuştu- kes, hoca Ahmedi gunu, şürler rmağa başladı. Anası bu söz- ey anlıyamadı. Bütün gün gü- şan bu garip yaratılışı ço- ca, neden eve gitmek lsti- ui? «Bu zülme ben dayanamam...» mis- ra ile neyi işaret ediyordu? Valinin sara- yındaki bahçede zülme benzer ne görmüş- esul o gün birdenbire o kadar imiam- ma iş, © derece nazarı dikkati çekinişti ki... Nihayet, bu hâdiseyi dahi Ali hana ha- ber vermeğe mecbur kalmışlardı. . Ali han çok mağrur üstebid bir vali idi Onun evinde ve çesinde, kendisine zulüm ve işkenceden m bahsedebllirdi? Oyda ki, 0 akşam, orada gördüğü rolü: du. bunu duyunca, başındaki seyr oldu ve adami rip, Resulün başındaki bütüm zi; kucağında dolu durun hediyeler Zavallı çocuğu çırçıplak. bahçeden k e beraher — soka giderken memnu: uyacak #eniyordu. Resul evine va- gülmeğe, sevi; 8 başlamıştı. Ahmed hocaya vaziyeti anlattı lü de evde eki yala ırdılar. unca, kaşlarını çatarak i Billbülün çektiği hep dilindendir; Bu çocukta da bir bülbül hadi var. var, anlı deyletinin sınırlarını gün geğ- genişleten Kanuni Süleymani gözü- nün önür Bu rülmü duyarsa eğer Süleyman, Umarım devirir tahtını hanın. acak bir delik arar o zaman, (Arkası var) (1) Tebriz, Azerbaycan eyaletinin en meşhur şehirlerinden biridir. Ermiye gölü- nün şark sahiline kadar uzanan geniş bir ovanın kenarında ve (Acı çay) denilen neh- rin üzerinde kurulmuştur. O yaman ya: milyona yakın nüfusu vardı. Tebriz geniş çaryıları, muntazam sokak , bol suları, bağ ve bahçeleri ve bilhassa «Sultaniye. namile maruf çekirdeksiz üzümü, pek mak- bul kayısıları, şarabı ve ipek fabrikalarile meşhurdur. Hindistan, Horasan, Rusya ve Türkiye ile pek işlek ticareti vardı. İske- lesi 'Trabzondur. Farside «Dâfiölhummüs demek olan İsminden dahi anlaşıldığı öze re havası mutedil ve gayet sağlamdır. İran müverrihlerine göre, Tebriz, Harünürreşidin zevcesi (Zübeyde) tarafından tesis edildiği iddia edilmekte ise de; daha eski Türk me- hâzlerine göre Tebriz, sitti Zübeyde zama- nmda küçük bir köyden ibaret olup, bilâ- hare Türk aşiretleri tarafından imar ve tevsi edilmiştir. Daha sonra, islâm mede- nin intişarile Tebriz şebri büsbütün müştür. (90 HM. yılında, Kanuni Sü- leymanın şark seferinde Van, Beyazıd ka- lelerile Tebriz, Hemedan ve sair Azerbaycan memaliki zaptedilerek Osmanlı devletine #ihak edilmişti, Buçün dercine başladığımız meşhur (Âşık Garib) hikâyesi, Azerbaycan ve İran mehazlarına göre, Kanuni Süley- manın Tebrizi zaptından birkaç yıl önce geçmiş, Lam mânasile milli, bir Türk ma- dınlarına eskiden pek musallattı Aşağı tabakanın bu biçare kızları ve kadınları o evlendikten sonra biraz rahatlıyacaklarını sanmışlar, fakat aldanmışlardı. Bu kâdar güzel karısı olan bir erkeğin ona nâsıl ihanet eds- ceğine bir dı. Lâkin hakikat böyleydi: hâlâ macera peşinde... İskender b* ilk zamanlar kocasından şüphelenmemişti amma, bir müddet sonra hakikatleri anlamakta gecik medi. Hizmetçiler, ahçı kadınlar, işçi kadınlar ağlıyarak kendisine geliyor- lardı; — Aman, hanımcığım... Söylemek istemezdim amma, beyefendi bize ne- ler yapıyor... - diye yanıp yakılı- yorlardı Galibe, bu hâlden fevkalâde üzül. dü. Kocasile alâkayı kesti, Bunun Üzerine, kaba erkek büsbütün kaba- laştı. Karısını boşamadıysa da artık onun yunında oturmamağa başladı. Sık sık İstanbula gidiyor, bazan dâ İzmirde kalıyordu. Galibe de arada si- rada İstanbula giderdi. İkisi bu evde birleştiler mİ, İskender muhakkak ava çıkardı. Hulâsa evli olmakla böra- ber karı koca-gibi yaşamıyorlardı. İşte bu sıradn Galibe komşuları genç Relfle tanışmıştı. (Arkası var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: