29 Ağustos 1940 Tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6

29 Ağustos 1940 tarihli Akşam Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ahmetle aramızdaki dostluğun pek uzun biz mazisi yokta, Lâkin kısa biş zamanda da onunla pek iyi anlaşmış ve sevişmiştik. Onun çok mazbut, muntazam bir yaşayışı vardı. Evli İdi. İstanbul civarında, gidilen bir sayfiyede oturuyordu. Yalnız bü çocuğun garip bir huyu vardı. Her akşam evine döneceği trenin kalkma- sina pak çok zaman varken şimendifer 1- tasyonuna koşardı. Uzun uzun tren bekle- mekten hiç sıkılmazdı. Hayatta en büyük korkusu her akşam eve döndüğü treni ka- çırmaktı. İki eli kızıl kanda olsa o, akşamları eve döndüğü treni kaçırmamak için herşeyi gö- &6 alırdı. Bir kere kendisine sormuştum; — Kuzum Ahmet treni kaçırmaklan ne- den bu kadar korkuyorsun? Biri kaçarsa öteki e gidersin. Bundan kıyamet kopmaz ya. O: Öne deme, diyordu, bili ki, ben muntazam bir adamımdir. Bir gün treni ka- gırınak beni âdeta hasta edör. Bir gün de Ahmetle beraber Beyoğluna çıkmıştık. Tünelin başindıu benden; — Aman trene yetişeceğim!... diye ayrıl- mak istedi. Saate baktım. Daha Ahmedin tcenine aşağı yukarı bir salt vardı. — Canım daha dünya kafler vakit var. Bu kadar erken gidip ne yapacaksın? — Ancak yetiğirim. Maazallah sonra teen kaçirirsam halim ne olu Ns söyledi pi et rılâı, Onun treni kı bu müthiş itinay Sanki bengün 97 #nle gitmeğe meö- Durdu. Lâkin bir akşam üstü beni pek 2i- yade şaşırtan bir hâdise oldu. O günü Yeşilköyde bir ahpatıma gidtcek- tim. İstasyonu gelince tarifeye baktım. Me- ğer on dakika evvel bir icen gitmiş... Bun- dan sonraki trenin yakti gelinceye kadar ne yapacağımı düşünüyordum. Bir aralık istasyonda Ahmeti laşmayayım mu? | 1, Benden ay- için gösterdiği | yorduk. Treni kaçırdın düğüm treni kaçırdı kalâde b düşün bir şam muntazaman evime gi tı! © kadar e: Salli etmeğe Aldır sıkkındı ki sebur oldum âdeta onu te- , Allah başka keder vermesin! Hür şey mi? Bu da düşü Bilmezsin azizirı.. Bu iş benlin için n9 kadar mühimdir. Bunu anlıyamazsın!.... Lâkin birdenbire gözleri parla, — Aman, dedi, bans mek ister misin? — Tabii isterim O halde bu akşam bizim eve gidelim. Kanma treni beraber kaçırdığımız, istas- yonda beraber beklediğimizi ve benim senin yanından bir bile ayrılmadığımı söy- le... Olur mü? Onun bu garip arzus raber — Peki!.. dedim. Neden sonra bineeğimiz tren geldi. Bir vagona yerleştik. Ahmet yanıma otururken: Biliyorum, dedi, deminki arzum sana pek garip geldi. Lâkin şimdi beni dinlersen bu işte ne derpce haklı olduğumu anlarsın. Bir sigara yaktık, Ahmet anlatmağa başla- dı — Beş sene önce bekârdım, Gens ayni #ayfiyede otururdum. Evlenmeğe de pek ni- yetim yoktu. Fakat o yaz bizim köye gayet güzel bir genç kız taşınmıştı. Onunla biz türlü ahbap olamıyordüm. Çağla bademi rengindeki yeşli gözleri geceleri rüyalarıma giriyor, o zamana kadar hiçbir kadına kar- a şaşmakla be- ğı temadiyen onu düşünüyordum. Ne yapıp ya- pip bu kızla ahbap olmak istiyordum. Hiç akşam her zaman köye dön» ıştım. Bomboş istasyon» dolaşırken birden- düğüm t da bir aşağı bir y bire heyecandan Yi benim gibi treni kaçı Ahbap bakışlarla birü kat bir türlü cesaret edip de yanına soku- lâmıyordum. Fakat istasyonda sabırsız adımlarla dolaşır dururken her karşılaştı Hımız zamanda belli belirsiz bir gülümseme İle tatiı tatlı bakışıyorduk, O günü bu ka- çırdığım tren yüzünden yeşili gözlü kızla göz ahbaplığını adam akıllı ilerlettik Aradan on beş gün geçti, Ben o vakitler reni kaçızmamağa bu derece dikkat et Esrarlı 'Tefrika No, 82 Fevkalâde hiddetlenmişti. Esad 'anladı ki, bu aşın hiddet, bir deruni azaptan ileri geliyordu. Kaşlarını çatarak: ün... — dedi — Benim edağımlıa fazla kızdınız... Bu da aleyhinize bir delil teşkil eder, Kadın durakladı, Uçurumun yanında uyanıvermiş bir sairfilmenama obenzi- yordu. — Aleyhime bir delil mi?,.. Naml?... Adliye bu adamın ha- tesbit ediyor... Siz de hükümet adamlarının karşısına çıkacak- sınız... Haber aldım: Okumuş kadınmış- sınız, konuşmanızdan da belli... Elbet çok dindarsınızdır... Yemin edeceksi- niz... Kurnna el basarak... Makbule, misafiri süzdü, Soğukkanlılığını takınmıştı. Dedi ki: — Hükümet adamlarının karşısına çi- kacağımı söylüyorsunuz, Demek ilk sefer iddia ettiğiniz gibi siz hükümet tarafın- dan gelmiş değilsiniz. mezdim, Bir gün gene İreni kaçırdım. Bu sefer de istasyonda yeşil gözlü kızla karşı- laşmaz mıyım? Artık o günü bütün cesaretimi gösterdim. Zaten biribirimizle tanışmamız için de mü- nasip bir fırsat düşmüştü. O günü istasyon lokantasında oturduk. Tath tatlı konuştuk. Aynl kompartımanda köye döndük. Ahbap- lığımız bu suretle devam etti, Kaçırdığımıs tren yüzünden biribirimizi bulmuştuk. Nihayet evlendik. Şimdi karım Sabiha ne zaman treni kaçıracak olsam: — Ben o tren kaçırmaları gayet iyi bit- rim!.. Hatırlarsın ya... Benimle tanıştığın, beni ayartlığın, gözümü boyadığın, beni yaldızlı sözlerinle iğfal ettiğin günü de ge- ne böyle tren kaçırmıştın. Aklındadır dağli mi? Şimdi karım benim tren kaçırmamı ken“ dime mahsus çapkınlık usullerimden biri | addediyor. Tren kaçırdım mı? Bunun mut- laka bir uygunsuzlukla alâkadar olduğunu sanıyor. Halbuki ben ona: «Karıcığım ben beş sene evvel iki kere tren kaçırdım ve s8- ninle evlendim. Artık tren kaçırsam bile ga- yet masumana kaçırırım.. Buna emin ol.» diyorum ama kim dinler?... O bir kere bunu aklına koymuş... Şimdi eve seni bunun için götürüyorum. Treni kaçırdıktan sonra ga- yet uslu durduğumu ve ondan sonraki tren- le beraber geldiğimizi söylemen için... Yoksa evde: «Gene mi tren kaçırdın?.. Ahlâksıs adam?.. Vaktile kaçııdığın trenler yetişmis yor mu?7. diye kavga hazırdır. Hikmet Feridun Es Türk hava kurumunun Havacılık Haftası müna- sebetile beyannamesi ndaşlar, en bulanık, en istikrarsız de, harp dışında dertsiz ve gi- iz bir 39 ağustos Jdrak ediyoruz. Harp dışındayız, fakat damarlarımızda 30 ağustos gününün imanı yanıyor. Yurdumuzun havası 30 ağustos günü- nün sarsılmazlığı ve güvenile doludur. Utuklar karardıkça enerjimiz çelikle- şiyor. Ürkeklik, kararsızlık ve şaşkınlık Türk vatanının sınırlarında, kayalarda, parçalanan dalgalar gibi eriyivermek- tedir. Dişini tırnağına takarak, bin bir acı ile, bin biz mihnetle boğuştuktan sonra, bu toprakların bütünlüğünü te- mine muvaffak olan Türk milleti, yave rusunu koruyan bir kartal gibi, her ka- nş vatan parçası üzerine bütün titizli- Elle tltremektedir. Hudut boyunda sürgüsü parlayan tunç yüzlü yiğli, 30 ağustosun aym Mehmetçiğidir. Ons itimadımız, bugün, kuvvetini birkaç misli arttırmıştır. Ka» rada olduğu kadar, denizlerde ve gök- lerde aynı Mehmetçiğin gölgesine, bü- zur içinde, sığmabiliriz Bilhassa gökle- rimizin kahramanlarına beslediğimiz güveni tekrarlamak için en uygun gün, bugündür. Tesneli Türk hava kurumu- nun kamplarını dolduran idealist geng- lik yığınlarına dayanan Türk havacı- ağının hergün bir ileri adım daha ai- dağını görüyor, hissediyoruz. Muhterem vatandaşlar, Harp eden milletler bütün hamle, kuvvet ve iman varlıklarını göklere ta» şıyorlar, Dövüşenler artık karada biri- birine saldıran insanlar değil, göklerde boğuşan kanat sürüleridir. Bir çarpış- mada, birkaç dakika içinde yok olu- veren tayyare ve pilot sayısı, hakiki big havacılığın nasıl arkası kesilmez bir insan ve makine kaynağına dayanması lâzım geldiğini bize bütün çıplaklığıle gösteriyor. Bu manzara karşısında bize düşen vazife, isabetle seçmiş olduğumuz yol- da yürümek, Türk gençliğini, mümkün olduğu kadar kım bir zaman içinde, kanatlandırmaktır. Türk hara kuru- munun azası arasında bulunursanız havacılık haftası içinde kurumdan yap. dımlarınızı esirgemezseniz, büyük dar vaya siz de, gücünüz yettiği kadar yar. dım etmiş olursunuz. Türk hava kurumu, sizi hizmetlerin en mukaddesine çağırıyor. Türk Hava Kurumu başkanı Erruram mebusu Şükrü Koçak Yüzük — Ne oluyorsunuz, nine? İhtiyar kadın cevap vermedi Fakat Kahkahasile mütenasip öyle müstehat bir nazar attı ki, Hacı Esadı âdeta tokatladı. — Hanım... Açık konuşalım... Siz, Bana söylediğiniz Jâflarla oğlumuzu ele vermiş oldunuz... Bedri Yelkenli şa anda mahvolmuştur. Eğer siz benimle ittifak ederseniz onu kurtarabilirsiniz. Kadın: — Oğlumu ele mi verdim?... Sesi özle değişmişti ki, Esad, heyocag Yelken şampiyonluk müsaba- kaları bu hafta yapılıyor İstanbul yelken şampiyonluk müsaba- kaları cuma, cumartesi ve pazar olmak üzere üç gün Moda koyunda yapılacak ve bu suretle yüzme ve kürekten sonra yelken yarışları da nihayetlenmiş ola caktır. Muntazam bir program altında bütün yaz hemen hemen her hafta yapılmak üzere tertip edilen su sporları müsaba- kalarının yelken kısmı da pazar günkü karşılaşmalarla nihayet bulacağı cihetle eyMil içinde yapılması tekarrür eden İs- tanbul kürek mukavemet şampiyonluğu ve Marmara kürek birinciliği ile su spor- larının 940 faaliyeti bitmiş olacaktır. Rüzgârların değişmesi yüzünden yek kencilerin avantajı nazarı itibare alına- İ rak üç gün arka arkaya yapılmak üzere tertip edilen yelken şampiyonasının, ev» velce icra edilen teşvik yarışlarına klüp- letimizin gösterdiği alâkayı göz önünde tutarsak çok çetin ve sıkı geçeceği tah- min edilmektedir. Şampiyonanın kıymet li birer yelkenci olan Galatasaraylı Burhan ile Demirsporlu Feyyaz arasında paylaşılacağı ümid edilebi Müsaba- kalara her üç günde de sanat 15 de baş- lanacak ve varış rotam müsabaka gün- leri yelkencilere bildirilecektir. Ankarada güreş ve boks müsabakaları yapılacak 30 Ağustos Zafer bayramında Anka- rada yapılmak ve hasılatı Türk Hava Kurumuna terkedilmek üzere boks ve güreş müsabakaları tertip edilmiştir. Gö- reş müsabakaları İzmit Ankara, boks müsabakaları İstanbul ve Ankara bölge- li arasında yapılacaktır. İstanbul bok- sörleri on kişilik bir grup halinde bugün Ankarsya hareket edeceklerdir. İstanbul atletle Anadolu türnesine çıktı Atletizm fedetasyonu tarafından Sı- vas ve Malatyada yapılması tekerrür eden atletizm müsabakalarına iştirak edecek İstanbul atletlerinden mürekkep 17 kişilik bir grup dün Sıvasa müteveo- cihen şehrimizden hareket etmişlerdir. 30 Ağu ile | Eylülde yapılacak olan bu müsabakalarda beden terbiyesi genel direktörü general Cemil Taner e atletizm fsderasyonu başkam doktor Adnan bulunacaklardır. Bisiklet müsabakalari Bisiklet federasyonu tarafından İstan- bul, Ankara, Eskişehir, Kocaeli, Bursa, Balıkesir, Kırklareli ve Edirne bisikletçi- leri arasında 30 Ağustos Zafer bayramı dolayısile şehrimizde bir bisiklet müsa- bakam tertip edilmiştir. Zafer koşusu na- mı altında yapılacak olan bu koşuya bil fil Bükreşte yapılan Balkan müsabaka- larına iştirak etmiş olan koşucular iştirak edemiyecektir. Yarış 70 kilometre olmak Üzere Flory: ivri yolunda yapılacak- tır. Beden terbiyesi İstanbul bölgesi arci- ik ve atıcılık ajanlığı ve avcılar atıcılar cemiyeti başkanlığından: Bu sene avcılar ve atıcılar bayramı ve atıcılık müsabakala» rı 1/9/940 pazar günü saat onda Saray- burnu park gazinosu ve itlsalindeki saha- da yapılacaktır. Bütün Avcılara, bu ilân ve beraberlerinde getirecekleri av çifteleri da- vetiye yerine kalmdir. Törende basz bu- lunmiaları rica olunur. Fenerbahçe spor kulühünden: Kulübümüz fevkalâde içtimai 8 Eyidi 1940 tarihine müsadif pazar günü sast 10 da klüp merkezinde içtima edeceğinden umumi heyete iştirak edecek Azanın Leş- rifleri rica olunur. # Altınordu klübü idare heyetinden: Altınordululara: Klübün şahsiyeli mane- sına tegrifiniz rica olunur. İ öm Deminki asabi halinden ninede eser kalmamıştı. Acaba büyük bir irade sarfile mi nefsine hâkim oluyordu? Yoksa bu kadın samimt mi idi? Nine, devamlat Ve sesi haşinleştir — Teslim bile etmezdim... K. Ben öldürürdüm... İşte, pa ellerimle... Yumruğunu ileri doğru uzattı. Sanki Bir bıçağın kabzasıni tutuyorda, Bu ha- reketi, bakışı ve sesinin ahengi eidden harikulâdeydi; korkunçtu. Hiddetle haykırdır şında öldü... Ban yirmi sene onun İçin göz yaşı döktüm... Böyle bir vaziyette, böyle bir anaya gelip de böyle şeyler söyleme- yiçdanszlığınızz gğeterirme sa, Parmaksızı bulamadığı için de o dere- ce hiddetleniyor, yumruklarını sıkarak: — Bu melünu mutlaka bulmalıyız, diye ” Ün Gerim, santiye sok acımı. Op Mahmudun gözleri birdenbire dönmüştü. — Merak etme, Hasaniki! Limanda kırk parçâ teknemiz var. Benin öcünü alma- dan, adayı terketmiyeceğiz. Dedi, Ve palâsinı kınından çekerek, mey- hanecinin üzerine yürüdü: — Bana bir Kellme ile cevap ver, teresi Parmaksız Yuvanı nereye sakladın? Meyhaneci gözlerini süzerek, Mahmudun yüzüne mânalı bir tavırla baktı; — Bilmiyorum. — Bunu senden başka bilen yoktur. Hay- di, doğrusunu söyle bana. kafanı uçura- cağım şimdi. İhtiyar meyhaneci, gözünün önünde pa“ rldayan büyük ve keskin Türk palasına boynunu uzattı: — Haydi vur! Fakat, beni vurursan, bü- radan sağ çıkmıyacağını da bilesin. Bu sırada wzaklan bağıran Târa; — Koca aslan, onun başını vurursan, biç bir şey öğrenemezsini ded. Yuvan şimdi adada yoktur. Onu ancak (Arşipel) yalun- da tutabilirsiniz. Sarı Mahmud, Târayi yanına çağırdı: — Bre kaltak! Haniya sen bana Yuvanı burada Bulacağımızı söylemiştin? — Bodrumlara saklandığını ummuştum, aslanım! Mademki orada yoktur. Kaçmış demektir. Çünkü, Yuvanın adada sakla nacağı yer ancak orasıdır. — Sen Hasanâkinin burada hapsedii- diğini biliyor muydun? — Evet. Fakat, onun kim olduğunu bü- miyordum. Yalnız geçen yıl, bir » Par- maksız Yuvan Dodruma İnerken: «Türkle. rin en meşhur denizeisini fare gibi kapa» na attım!s demiş, Bunu adalılardan duy» dum. O zamandanberi, bu meğum meyha- nenin bodrumlarında böyle tanınmış birf- nin yattığını biliyordum. Sarı Mahmud palasını yere indirdi; — Pekllâ, Bu herifi sana bağışladım. baydi sen de evine giti Denlzeiler o akşam, geç vakit Hâsanakiyi meybaneden aldılar ve kaptan Zzemisine götürdüler, Terranovalı denizcinin başından geçenler.. Hâsanaki, gemiye gelince, başından ge- genleri Hamza relse anlattı; il > yıldır şu haydutlar ininde Inliyoğ- imidimi kesmiştim. Hzr gibi imda- dıma yetiştiniz, beni kurtardınız. Allah ela- den razı olsun, Şimdi beni dinleyin: Ben, eski denizciyim.. Adalar arasında olup bi- tenleri hepinizden iyi bilirim. Parmaksız 'Yuvan Üç dört yıldanberi Akdeni:de bir korsan donanması hazırlamakla meşguldür. Bunu bana kendisi de söylemşiti, Bir gece bodruma indi: «Sen bana günün birinde lâzım olacaksın. Seni bunun için öldür- müyorum!». dedi, Kendisine: «Ben ne İş yararın ?» diye sordum. Yuvan: «Sen, &da- ların kurdusun. Hizkaç korsan araya ge- lerek bir donanma yapmak fikrindeyiz. Seni de aramıza alacağız.» dedi, ben ba işi yapamıyacağımı söyledim. Yuvan bana kız- dı: «Sen bir hırlatiyansın.. Hâlâ Türkler- den yardım mı umuyorsun? Bana yardım edersen, sen! ihya ederim!» dedi, kabul ete medim. Hiddetlenerek yanımdan çıkıp git- H. Yuranın o zamandanbari bu İşin peşin- den koştuğunu biliyorum. Siz, bu kahpeye inanıp da CArşipel) adalarına kadar git- meyin. Fakat, onm inanmış gibi görünerek, buradan çıkıp gidin. Ve şehir içine birkaç Bütün vöcudünü İpenenlyi kapla- miştı, Bir iskemlenin arkalığına dayandı. Erkek hayretteydi Bu eve gelirken, pek çok hakikatler çıkarabileceğini, ihti- yar ninenin ağzından lâflar kapabilece- ini, böylelikle kuvvetli bir şehadet elde edeceğini ummuştu. Başka bir manevraya müracaat etti: — Peki amma, nine, başka bir şeyi | unutuyorsunuz. Bu Raif bey kim olursa olsun, senelerdenberi pek çok iyilikler yaptı. Büyük işler gördü. Hemcinsleri arasnda kendin: gösterdi. Kendisini herkes takdir ediyor... Yirmi senedir memleketimiz onunla iftihar ediyor. Şa- yet bu adam Bedri Yelkenli ise, siz de | © sayede zengin olacaksınız... Oğulları- nız, torununuz servete kavuşacak... Bil- hassa onu düşünün: Bedriyeyi... — Bedriye mi? — Öyle ya... Ancak para kuvvetile Bataği silinir. çocuğunun istikbali emni- yet altına girer, — Çocuğunun mu? Kadının iniltisi öyle acıklı idi ki, Esndan taş yüreği bile merhametle bur- Nine... Torununuzun evlâd sahibi ol lağunu ilmiyor muydunuz? Makbule, ne gevst> dedi, ne eha- yp... Kaskat duruyordu. Ağzından yayılmıştı. Adalılar Türklerin — Arşipele duyunen sevindiler. r Hamza reis, rumca bilen iki casus olarak adada bırakmıştı. Bunlar KE dilerine kaçak süsü vererek, sırtındaki &— biseleri çıkarmışlar ve balıkçı kılığına # rip saklanmışlardı. Adalılar arasıra bü bi hâdiselere şahid oldukları için, i lardan göphelenmezierdi. Ada mu da gizilce talimat verilmişti. Muhafız Dö an bey, bunları kabında himaye eee a; cenup kıyısında küçük bir vardı. Doğan bey ve maliyetinde bul yüz kadar muhafız bu kalede yatarlardk. Doğan bey yaşlıca bir adamdı, Yuvanla başa çıkamadığı için, yakasını rakmıtı. Hatti Hamza reisle kon — Bu deli herifi yakalayınca, adanın yanlarına ipe çekmelisiniz! O zaman Demiş ve akal takdirde adalıları yolâ tirmenin, kaçakçılığın, vurgunların. önl Moyaşnia kabil olamıyacağını iddia j : ni Bey, Hamza velsa şunları da sr Memişti; — Yuvan buralarda yalnız değildir. Asf ara büyük bir yelkenli ile (Terasibol) minde bir kaptan gelir, Yuvan onunlü fıkı konuşur. Bu adamın da Akdenizde gÖ reti v Kendisi yaman bir vurguncj Hattâ son zamanlarda aralarında bif kabet de başlamıştır. Yuvan, Aldan de: nlzciliği hâkimi; yük vurşunlar yaparak, adalıları tir. Terasibol, eski Yunanlılar zaman yaşayan adaşının yaptıklarını yapmak tiyor, (0) Hamza rels bu işi kökünden temizler karar vermişti. Ertesi sabah Tilos a dan ayrılacak ve Arşipele gidiyormuş $İ adadan uzaklaşarak, bir gün sonra tekriği eçekti, Terranovaı Hasanâki,o g*c9 martinin güvertesinde Âşık Garibie şurken, korsanların eline nasl esir günü anlattı: — Hava fırtınalıydı. Birdenbire yari müş ve muvazenemi kaybetmiştim. Gemi kenarında duruyordum. Denize yu! dığımın farkında bile değildim... geldiğim zaman su İçinde çirpiyord. — Düştüğün gemiden seni neden Kur madılar? — Fazla açılmıştım... Nihayet koranların eline düştüm — Korsanlar, eline geçirdikleri öldürürler mi? Carkam (4) Tarihte meşhur CTbrasybule) Atina cümhuriyetinin tanınmış rındandı. Atinaya hücum ederk, «D bükümeti.ni devirmiş ve menfada Alkiyadi'yi tekrar hükümetin başına, meğe muvaffak olmuştu. Bilâhare A: hâkim olan İspartalılardan kaçan Ati larla birlikle Tebe'ye hicret elmiş, lar Atinada «Otuz hükümeti. kı bir müddet sonra, muhacirlerin başıns çerek, Miliddan evvel 403 tarihinde sellâhan vatanına dönmüş ve b elinden Atinayı kurtarmış, bu suretle huriyeti inde etmişti. (Thrmsybule) atılgan bir muharipti, bu muzafferiş den sonra Trakya sabillerini de za) istemiş, fakat buna muvaffak olam) Trakyada bir kağın tarafından katle tir, Yunanlılar bu hidiseden senrs müddet Trakyaya hücumu uğursuzluk yarak, bu toprakları ayak bası i (Yunan adalarında korsanlık Ya; birçoğu sonradan bu ismi alarak hk sevdasına düşmüşlerse de, hiç birl, Yuna tarihinde meşhur Thrasybule M şhöret kazanamamıştır) — İF, S. tek kelime çıkmıyordu, Yüzünün adal.si oynamıyordu Nine, Bediiyenin anne (olduğ haberdar değildi. Çünkü Raif bey, kız hakkında ona malümat vermi onu yatıştırmakla beraber bütün katleri söylemek ( cesaretini gön mişti. «— Bedriyr İstanbulda el işleri parak hayatını böylece temin yor. — demişti. — Gerçi fena çirdi amma, son zamanda izini b gum için artık emniyettedir.» Heyhat ki bu cümlelerin b bir münasebeti yoktu, Zira, vi kının şiddetine dayanamamış, ' yeniden dönmüştü. Böylelikle Rafi sirinden ve himayesi altından yeke ği muştı. Tapınırcasına sevdiği adami” 7 düşmanı valn biriyle münasebet” sıl devam ettirebilirdi? Malüm kavgadan sonra, Bedriy cuğile birlikte Cemile gitmişti. di İ yavrusunu görüne ona kara büyük 5 alâka göstermişti. İki âşık yeniden naşmışlardı. Şimdilik hayatları yordu. Cemil, zahiren sevgili İsydı. Mütevarı mikdarda para d8 rik ediyordu. Bedriye, saadet İÇİ Çark

Bu sayıdan diğer sayfalar: