29 Ağustos 1936 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

29 Ağustos 1936 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kİ »' K— Birinci Fransova BÜYÜK TARİHİ TEFRİKA Caıîirun.- F. Şe;scddln Eenlioğ!u! geçen müzakereler. Birinci Fransova, dul kraliçe Eleonor'la | —Başı 1 inci sahifede— resmen evlendi.. » Kraliçe Teleonora, yelpazesi na gizlenmiş murassa bir #ynaya bakıyor, yüzünü tetkik 'ordu. Nihayet yanak ve z:ıklıunı biraz daha allık lü; zamanın İspanyol mo- d.ll mucibince, k.ıpl ki( sekiz 'P!BUi eteklikleri giydi. u sırada, bir tepeciğin ar- kasından bir süvarip gögrıündü Ve alaya; — Çocuklarım.. Sevgili ço- rım! Diye atıldı. Bu süvari, kral birinci Fran- 30va idi. Kraliçe de mütevaziane se- Bm verdi. Kral gözlerinde yaş “!_duğu halde kraliçeye doğru Yürüdü, kibar bir selâmla: — Madam, bundan sonra Sizin de vatanınız olacak olan Memleketime hoşgeldiniz! ledi, 4, el Birinci Fransova'nın B ikinci teehhülü.. Güzel An, kadife ve kuş tüyü yasdık üzerine yarı yat- Miş, hem ağlıyor hem de hid- detinden mendilini dişlerile Paralıyordu. Hayır, kralın bu İspanyol ğense:llc izdivacında bazır lunmıyacaktı; Teleonara'nın ı'q_!îiniu ucunu - tutmiyacaktı. idecek. saraydan, — yalancı ldan uzaklara gidecekti. An, güzelliğile herşeye imu- Vaftak olacağını sanıyordu; kra- | n pek sevdiği dilber Fran- Sovaz'a galebe çalmamış; onu Sölgede bırakmamış mıydı? Zilaf gecesinin akabinde tala: — Nasıl, karganızla iyi bir 8tce geçirdiniz. mi? Diye sordu. Kral, zarif ve hazır cevaptı; | Ve An'a: — Pekâlâ., Sizinle beraber | luğum zamanlar, hangi kuşla taber bulunmuş. oly'nrdum. | iye' sordu. — Anka kuşuile. , — Hayır... Hayır! Vücuduna '"_lbrtl_: tüyü peğçok ve pek Rüzel olan tavus kuşuile.. | ”. | Sabahın saat ikisinde, Por- | Şimdiye kadar İzmirde görülmemiş müthiş bir SİRK İzmir arsıulusal altıncı fuarı münasebetile iıu'- türparkta bütün dünyaca tanınmış büyük tirtmek üzere ormanları buda- tekiz kralından dul kalmış olan kraliçe Teleonor'la kral birinci Fransova'nın nikâh me- rasimi yapıldı. Bundan sonra yaldızlı bir sefine üzerinde kraliçe, atılan toplar — arasında — Bordo'ya girdi. Şehir baştan başa donan- mış ve şenlik halinde idi, Va- kıa halk şevk ve neş'e içinde idi; Aakat bu zevk ve neş'enin kendisi için değil, sulhun ia- desi şerefine olduğunu bili- yordu. "1 Kral, o gece eğlenceye fazla dalmıştı. — Zamanın — şâirleri: * Cemşidin olmadığı yerde Zühre'nin ne zevki olur!, De- diler. Fakat Eleonor, tecrübeli bir İspanyol kadınıydı. Kralın fazla içmesinin bu akşamki manasını büsbütün başka te- lâkki etti. .ıı Bu sırada Şarlken de mu: kaddes Cerman, Roma impa- ratorluğu taç giyme merasi- mini şaşaa ile yaptı. Fakat Fransova, balayı bile geçirecek halde de ; çünkü bu izdivaç ona güzel ve sarı- şın An'ı kaybettirmişti. Saray, bir şatodan diğerine naklediyordu. Fransız'lar bu noktaya bilhas:a dikkat etti- ler. Kral çök tuhaf olmuş, | yerinde duramıyordu. Yeniden binalar vücüde ge- dıyordu, Luvr yeniden — tamir ediliyor. Kantan Blö'de, Sen Jermen'de, Polonya ormanında yeni saraylar vücude getiri- liyordu. Şambord'da vücude getirilen zamanın en fevkalâde sarayının inşaatlındaki — betaet yüzünden sinirleniyordu. Bu şatoyu, Uuğursuz Pavi selirine gitmezden evel yap- mağa karür vermişti. Bu fikir ona küçük bir aşk macerası dolayısile gelmişti. Civarda sa- kin Kontes Torey, Fransova'yı buraya cezbediyordu, —Sonu vak— KLUKEFSİ SiRKi Fuarın vesmi küşadından itibaren : KLUKEFSi SiRKi k Hu;ıuıuıî trenle Köstenceye ve oradan 6000 tonluk Ususi bir Türk vapurile İzmire gelecektir. KLUKEFSi SiRKi Vah; lanl, ekkeptir. 40_ büyük vagondan ibaret olup 100 adet muhtelif $i hayvan, 4 tane beheri 12 tonluk fil, aslanlar, kap- 'lıü:r’ ayılar, maymunlar vesair vahşi hayvanlardan fekkür taribini de aydınlatacak göksel bir aşıktır, Bu tezle güne. Şin veya ondan — görülen vasıfların kaybalmasızdan çıkan anlamlarla bunlara verilep adların görek Türk gerek Arab dilindeki birlik ve bem ' zerliğini göstererek veni Türk tee- risinin hakikatı ne derin bir görüş. le kavradığı tesbit edilmiştir. doğan mef humlar sayılmıyacak ka. dar çoktur. Bu teze mevrzu yapen. Tar şunlakdır: Akşam, gece, karanlık uzun mikallerle izah edilmiş bir güneşin yzaklaşımasından ve batmasından doğun bü anlamlarla beraber ka: ranlığın insanlığa ilham ettiği Fi kirlerden öyleleri vardır ki ilk dü. şünüşte bunların arasındaki birlik ve yakınlığa aklımız birdenbire varmaz. Bu anlamları akşam ve gece mefhumları ile birliğini an- Tamak için güneş dil metodiler ya- palan karşılaştırmalar tahtada izah edilerek anlatılmıştır. Türkçe'de akşam kelimesi- nin yanındaki arapça akşan ve gece anlamlarına gelen ke- lümelerin uygunlukları göste- rilmiştir. Bu kelimelerden baş- ka arapça gece ve geceye ait birçok kelimelerin ve bunlara bağlı yirmi anlam serisinin nasıl güneşteki vasıflarla uzak- laşmasından — çıktığı — anlaşıl- mıştir. Prafesör Ahmed Cevad'ın tezi Bu tezden sonra profesör Ahmed Cevad Emre bir tez okudu. Profesörün — okuduğu tezin hulâsası şudur: Ahmed Cevad Emre'nin müdafaa ettiği tezin terminoloji mes'elesidir. Bun- dan dört yıl evel Türk dili kurumunun istilâh kolu tara- fından verilmiş olan kararda yabancı dillerde kullanılan te- rimlerin atılması ve yerlerine Türkçelerinin konulması prog- ram olarak çizilmişti. Ahmed Cevad Emre bu ka- rarın Pioria verilmiş bir hük- me dayandığını ve — siyahtifik bir araştırma yapmadan böyle bir kararla hareket etmenin doğru olmadığını söyledi. Teğlta iFah'ebmek. ipiblk zof sözünü ve bunun filozofi- vi müşküllürini KAçti: Ve — Bunları seçmenin sebebi bu kelimenin herkesçe grekçe olduğuna tam bir iman taşı- masıdır Dedi. Bundan sonra bu kelimenin iki unsuru olan Filos ve Sofya sözlerinin araştırılmasına baş- ladı. Yürüttüğü — araştırmada ehhez olarak Avrupa'nın en makbul etimoloji lügatlarına müracaat etti. Bu lügatlar Boi- sacgnin grekce etimolojik lü- gatı gibi eserlerdir. Bunların hepsinde gerek Filos ve gerek Safya sözlerinin etimolojisi ka- ranlık ve şüpheli olarak gös- terilmektedir. Ahmed Cevad Emre bir sözünün etimolojisi karanlıktır, ne demek olduğunu izah etli. Ve bu kelimelerin grekçeye nereden geldikleri Avrupa âlim” lerince malüm değildir. Hind Avrupa sözleri olduğu da ta- hakkuk- etmemiş - demektir, dedi. b Bu ciheti ilmin bütün sera- titine muvafık bir surette izah ettikten sonra kelimelerin gü- noş dil teorisile analize geçli. Güneş dil teorisinin analizin konusu ——— . .—— de her ameliyatının bir niçini ve her niçinin bir çünküsü ol- duğunu söyledi. Hatib sözüne şöyle devam etti; — Bep büyük bir titizlikle bu niçini sormuş ve hepsinin çünkülerini bulmuş ve kabul | etmiş bir adamım. Burada da Güneşin uzaklaşıp batmasından | bu analizi ayni surette yürü- telim. Bunun üzerine Ahmed Ce- vad güneş dil teorisi temeli- nin başlıca ameliyelerinden olan ana kökü ve düşmüş ve kaide işlerinin ne gibi esas- lara istinad ettiğini izah etti. Birer birer kelimelerin eleman- larını yazarak Türkçe ve Ya- kutca lüğatlara müracaat ede- rek mânalarını tesbit e ti. Bu suretle gerek Filas yerek Sof- ya kelimelerinin Türkçe Epra- ison ve bundan çıkan Pil Lul ilim ve sap söz ve sayak ders sözlerinden çıkm ş olduğunu itiraz kabul etmez surette is- pat etti. Bu süretle Avrupa - âlimle- rince karanlık kalmış olan bu kelimeleri apaydın ve arık ol- duğunu meydana koydu. Ter- minolojide kullanılan daha bir çok tâbirlerin hâlis Türkçe ol- duklarını ilâve etti. Bu araştırma sonunda artık bundan sonra kültür aleminde terimlerin esasları Grek, Lâ- tin'dir, Türkçe olamaz kanaa- tnda devam edebilir miyiz? Diye sordu. Ve Avrupa len- guistiğine de şöyle bir sual tevcih 'etti: Ea makbul ve muteber eser- lerimizce meçhul ve karanlık olan nice sözleri aydınlatan | lçhçelere karşı da lâkayd ka- labilir misiniz? Ahmed Cevd. Emre dili orijinali kaybolmuş yalnız yazma nüshaları dünyanın her tarafına yayılmış bir kitabeye ana | benzetti. Bu kitabenin en ori- | jinal ve en sahih kalmış nüs- baları - pasifikten — malantiğe kadar yayılan saha üzerine konuşulan Türkçe lehçelerdir. Abmed. Cevad Emre bu lehçelerin bizimle beraber gü- neş dil teorisi tahlil metod- larile mütaleasına Avrupa dil- cilerinin iştirakini temenni ede- rim, dedi. Profesör sözlerini Türk'ün güneşine bir şâirimizin iki mısran ile hitab ederek bitirdi. “Atatürk andlıyız sana, Güneşten içtik kana kana.; Profesör Ahmed Cevad'dan sonra Abdülkadir İnan hulâ- sası aşağıda yazılı olan tezini okudu. Güneş dil teorisine göre, hiçbir kelimelerle bitmez. Mut- lak bir konsonla biter. Yani Vokal Ek olmaz. Bu gibi gö- rünen kelimelerin sonunda G konsonu bulunuz ce- mürur zamanla aşınmıştır. Birçok ke- limelerde bu G konsonu HG Y V konsonlarına dönmüştür. Türkçe'de sari kuru ulu darı gibi kelimelerde G mın düş- tüğü tav bav gibi kelimelerde Ğ nın ve Ye ve Bey Sag İs gibi kelimelerde G nın Y ye dönüşü klâsik ekole mensub bilginlere de malümdur. Fa- kat baba aba ata gibi keli- melerin sonunda bir konson alacağını klâsik ekol hatırına bile getirmemiştir. 'Türk dilindeki bu kanunu güneş dil teorisi keşfetti, Bu keşif etimoloji bakımından çok önemlidir. Birçok kelimelerin etimoloji ve birçok kelimelerin ayni kökten' geldiğini ancak bu V K eki kanunile tayin edebiliriz, Meselâ: Huma umay Ura vesairc kelimelerin ayni kökten geldi- gini, biz ancak bu V K eki kanunile tayin ediyoruz. V K eki kanynunun Türk diline genel bir kanun olduğu K V son ekile biten yüzlerce keli- menin tetkikile tahakkuk et- miştir. Bunun isbatı için bu tezde beş kelimenin birinci sual, sulu, cana, sani, alasa, abla kelimelerinin - sonunda G'nin düştüğü muhtelif lehçe ve dillerdeki ayni kelimeler'n sosunda bir GK Y S kon- son arının hâlâ yaşadığı göste- riliniştir. İkinci kelimenin eski şekil Cincu'dur. Bu kelime Rus di- line yemcuy şeklinde geçmiş- tir. Sula kelimesinin son kon- sonu garb Türkçe'sindeki yu- laf kelimesinde cana ve sani kelimeleritdeki son konsön Latay lehçelerindeki sanak ve Çagatayca'daki sanak kelime- lerinde görülür. Alaca kelime- sinin son konsonu İslavca'daki Losad ve losak kelimelerinde bala kelimesinin son konsonu Anadolu Türkçe'sindeki mak kelimesinde yaşamaktadır. Dünkü toplantıda son tezi İsmail Müştak Mayakon okudu. İsmail Müştak'ın tez hülâsası şudur: Benden evvel söz söyliyen değerli bilginler dil tetkik ve araştırma yollarını yeni zengin ve feyizli bir ışıkla aydınlatan güneş dil terisini vazıh dil- lere dayanarak müsbet ve il- mi bir şekilde izah ettiler. Eti- moloji ilmine kuvvetli ve em- niyetli bir iddia ile giren Türk jenisinin bu gürbüz buluşu yüce kurultayınız yolu ile ar- tık dünya lengustik âlemine de ilân edilmiş* bulunuyor. gündenberi zevk ve alâka ile dinlenen tezlerden sonra be- nim de söz alışım teorik reel ışıklardan faydalanazak — bazı kıisa etüdlerin aydınlatıcı ve öğretici neticelerini göstermek içindi. Bu elüdler teorinin tatbi- kata tam sahih ve istinasız surette mutabakatını gösteren terimler mahiyetinde olacaktır. İsmail Müştak Mayakon ilkön-” ce il kelimesini ele alarak ih- tiyaç ve itimada salih meahez- lerin bu kelimenin birbirinden çok farklı geldiğini - söyledi ve muhtelif lehçelerdeki mânâ farklarını izah etti. Gerek bu kelimenin gerek ilki kelimesi- nin tecellilerini yapan İsmail Müştak bazı — etimologların Türkçe kelimeleri tahlil ede- rek ana köke yanlış mânâ ver mek dolayısile kelimenin de mânâsını tayinde hataya düş- tüklerini söyledi ve dedi ki: Türk dilinin dünya dillerine nasıl kaynak vazifesini gördü- ğünü izah ve kelime unsurla- rTının mânayı tayinde ne gibi roller oynadığını tesbit etmiye muvaffak olan güneş dil teo- risi bir taraftan bu vazifeyi yaparken diğer taraftan Türk kelimelerine yanlış mâna veren a | Börsa idaresi — Büyük dil kurultayımızda . heyetinden; Borsada ıslak ve taşlı üzüm- lerin satılması memnu olduğu bir kere daha ilân olunun. Üzüm satışları: Ç. Ahçı K. S. 536 Y. |. Talât 9 440 M, ). Taranto 8 403 P. Paci 8 50 353 Alyoti bira. 7 75 333 Ş. Riza halef. 9 75 259 J. Taran. mah.8 50 K. S. 13 25 17 12 13 25 14 50 1244 H. Alyoti — 9 232 H. Alberti 176 K. Kâzı 175 Koope. itti. 148,5 D. Arditi 147 T. Debbas 9 50 » A Üç - Sğü Bi Albayrak 73 A. Pajağno 60 J. Kohen 55 S. Gömel S7 Ş. Remzi 43 T. Erman 42 Beşikçi z. 39 B. Alazraki 32 K. İzzet 21 S. Süleyma. 13 S. Emin 3962 26629 30591 İncir satışları: Ç. - Alıcı K. S. 473 B. S. Alazra. 5 50 292 $. Remzi” — 8 200 Göldeli İzzet 8 25 140 Y.İ. Talât —7 75 98 Ş. Riza halef. 7 65 A, Karaso 58 A. Muhtar. 45 O, eğli 39 M. J. Tarantö 37 E. Arditi 22 P. Paci 21 J. Taran. mah. 8 1490 13171 14661 Zahire satışları: Ç. Cinsi KS 105 Buğday $ 50 150 ton Buğday 5 50 252 ton Bakla - 195 Kumdarı $ 25 » 5rvcuCL —H ÜS -. 11 50 11 25 12 75 7 50 9 50 SARDNZAZ TETENT Z MAD UERDE yanlış metodlarla mücadele etmeyi de kendisi için bir za- rüret telâkki eder. Bu hem kendi vazifesinin selâmeti hem- de ilmin iflfet ve âsaleti namı- na ihmali caiz olmıyan bir vazifedir. İsmail Müştak — Mayakon Arap âlimlerinin yanlış mâna verdikleri bazı ana- kelimeleri izah ederek tashihlerini yaptı. Ve ilk insanların ateşi nasıl keşfettiklerini izah cden bir Türk mitelojisini anlattı. Hatib elektrik ve yaltırık kelimelerinin köklerinde araş- tırılıp bunların morfolojik ba- kımdan birbirlerinin ayni ol- duğunu izahtan sonra otlamak sözüne geçti. Ve ilmi izahla- rinı şu cümlelerle tamttamladı: Türk'e ve Türk'lüğe güneş altında her hakkı lâyik olduğu her feyzi, her nimeti, her ke- mali vermek azmiyle uğraşan. — — Büyük Baş Türk'ün medeniyet, ilim ve irfan yollarında Türk'ün muhtaç olduğu - vasıfları da — gafletin ve cehaletin tahakkü: münden kurtarmıya ahdetmiş tir. Bu ahd bizim için en bü- yük müjde ve en büyük inan kaynağıdır. Bundan sonra başkan Var- şova ilimler cemiyeti şark şu- besinden ve Napoli yüksek şark enstitüsünden gelen teb- rik telgraflarını okudu,

Bu sayıdan diğer sayfalar: