14 Kasım 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

14 Kasım 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

M Teşrinisani Büyük röportağ—- 12 Yırtıcı hayvanlar avcısının çok heyecanlı hatıraları R—ere1e- ” ANADOLU Yahudi kızı Erika Muharrir Mehmet Esadı nasıl aldattı? öküzün derdinden kurtulduktan sonra anbara in-| ye dik, suyun nereden gırdıgını aramaga başladık Bu karışıklık, bizi silâh isti- maline mecbur kıldı; bu sebeble büsbütün korkan yaban öküzü, çok vahşi bir hal aldı. Büt şiddetile nehre atladı. Hayvanı büsbütün kaybetmek işim ze ge- mezdi; büyük gayretlerle azgın hayvanı tuttuk ve dört ayağın- dan sıkı, sıkı bağladık. Hayvan yaralı olduğundan kestik ve adamlarımıza bir ziyafet çektik. Öküzün derdinden kurtulduk- tan sonra ambara indik, suyun nereden geldiğini aramağa baş- ladık. Rahneyi bulduk; Bombo da mahirane bir manevra ile gemiyi küçük bir adanın küçük lima- nına soktu ve gemiyi karaya oturttu; su, bugün cezrin tesiri altında idi. Gemiyi tamirden sonra, meddin tesirile gemimiz kendiliğinden yüzdü. Portekiz Ginesi muhabirimiz, Abdu bizi eski ve samimi bir dost sıfatile karşıladı. Abdu, cidden garib bir adam- dı. Eskiden Senegal - silâh en- dazlar taburunda çavuşluk yap- mıştı. Bir. müddet de burada zabıta memuru olmuştu. Bu se- beble disiplini çok sever, mu- hiti karış, karış bilirdi. İkamet- gâhı da bir nevi kaleyi andı- rıyordu. Her şey mükemmeldi; hatta %'_kurık senelerde, , veya uzun r muhasarada bile susuz kal- mıyacak tetibate malikti. Böyle bir adam, sabık bir silâhendaz olmasına rağmen, benim en son sistem silâhıma bakarken: “ Bu kadar küçük bir ağızdan çıkan merminin bir insanı öldürmesine şaşıyorum!, demişti. Abduya sürperiz olmak üzere ikiyüz metre uzıkta kalın bir ağaç seçtim ve nişan aldım, ateş ettim. Abdu, bu kadar mesafe- den bu ağacı delen kurşunuma şaşmaktan kendisini alamadı. Ayni zamanda havadan ge- çen iri bir kartalı da bir kur şunda yere düşürdüm. Herifin hayreti ve dehşeti arttıkça arttı. Bu adamın bir maceraperest olduğuna şüphe yoktu. Fakat benim işime çok yarıyacaktı. Nasıl ki -Portekiz hükümetinin de işine yaramakta idi. Yalnız herifin silâhımı eline aldığı za- silâhtan biç anlamadığını Abdunun muhariblerinden birisi| gördüm. Abdu bize güzel bir öğle yemeği de yidirdi, işini bilen biradamdı.. Malikânesinde »ara- ziyi çok güzel taksım etmiş, bir çok sebze ve meyva yetiştir- mekte idi. Abdu bana siğaralarda ikram etti. Kendisi küçük bir pipo içiyordu. Rahat, rahat oturmakta - ve siğara, pipolarımızı içmekte iken acı acı feryadlar başladı. Bir ses: — Ho, Kuluba, Ho Kuluba!. Ey büyük dağ, ey büyük dağ! Diye bağırıyordu. Fakat Abdu sesin geldiği ta afa bile bakmı- yordu. Biraz sonra kapıda bir deli göründü ve tesbihinden bir taneyi içeriye attı. — Kiline! — Fulal Dedi. Bir tesbih daha attı ve: — Sabıal Dedi. Bu, üç demekti. Bu suretle; — Nani dört, Lulu beş, Ten on! diye sayılar devam etti. Dilümz Yazan: Amerika Cumhurreisi M. Ruzvelt Çeviren: Faik Tefrika Numarası; K4 — İlka, aşkına inandım, şimdi Sen dulsun artıkl. Müjdesini bana getirebilecek Misin! — Canım, ben, seni şimdiden dül addediyorum. — Dikkat, Earl, dikkat! Dul Olmak benim için müsavidir. Ben Tüdece sana (nişanlım ) diyebil- Tek istiyorum. l im, bu suretle ummadığı şey- Ki de öğrenmiş oldu. Demek | kendi kendisine plân hazırla- Amış ta olsa iş kendiliğinden emmelen yürüyecekti. Çinkü * ve Gşıkı kendisini öldür- Şemseddin Benlioğlu meğe hazırlanmışlardı. Ah alçak- lar. Bu onlara çok pahalıya mal olacaktır. Jim, İlkayı bir az dahal söyletmek istiyordu. İkinci kısım «Eğer benden istemiş olsay- dınız.. , ( Bu kısım Samuel Hopkins Adams tarafından yazıl - mıştır. | Evet, İlka ile Eari, Jimi öldür: meği düşünüyorlardı. Jim, bu hususta ne öğrenmek İâzımsa öğrenmişti. Fakat telefonu elin- den bırakmazdan - evel bir kaç şey daha ilâve etmek lâzımdı. Bu sayılar, mutbak tarafından kesilen her hayvanın sayısı idi. Bu kadar hayvan niçin kesi- liyordu. Maamafih, biz buralarda böyle şeyler göreceğimize emin olduğumuz için henüz ortada hayrete şayan bir cihet gör- m yorduk. — Devam edecek — — Başı 4 üncü sahifede — ve temiz sütle muayyen miktar- larda verilmek şartile iyi olur. Fakat hastalık (müzmin süt has zımsızlığı) şeklini almışsa, süt su veya pirinç suyu ile ne kadar sulandırılırsa sulandırılsın, şifayı temin edemez, bu' gbi çocük- lara lâzim olan ya ana südü, ya muaddel sütlerdir. İnek veya keçi südü 'dokun- duğu için sık sık tabiatile pirinç suyu, yulaf suyu, hububat suyu gibi gıda kuvveti hemen hiç olan şeylerle beslenir. Uzun müddet bunlara devam edince (Un hazımsızlığı) denen hastalık başlar. Çocuk gittikçe zay flar. Bir talih eseri Avrupanın kutu içindeki hazır muaddel sütlerin- den tazesi bulunursa çocuk kur- tulabilir, aksi takdirde ya kaşe- kiden veyahud mikrobların vü- cudü zehirlemesi yüzünden daha bir yaşını ikmal etmeden hayata gözlerini yumar, " Çökcdk İsbüllerinin, çocuk ba- gırsak hastalıklarının pirinç suyu, yulaf suyu, pirinç lapası kabilin- den perhizler tedavisi artık ta- rihe karışmıştır. Almanlar bir süt çocuğunu pirinç suyunda 24 saatten, Franm- sızlar da 48 saatten fazla bırak- mazlar. Bizde haftalarca pirinç suyu içirilmek yüzünden kaşekis neticesi ölen çocukların haddi hesabı yoktur. Bu felâketin önüne İzmirde ancak gündüz çocuk bakımevleri — ve Avrupanın şafi gıdalar dedikleri muadde! sütleri tevzi edebilecek bir (süt damlası) tesisile geçilebilir. HDAFT CAKATAILAĞ AAA KERLAKAIKAYI KOKD AAA AUK Diş Tabibi Cevat Dağlı Ükinci Beyler sokak No. 65 Telefon: 3055 IIIlIIIIII||llII!IIllmll|Il|lIlIIIlIIIIIIIlHlIIIIllI!Il Çünkü sporcu dörer dnmııeı. Jimin bu telefon hilesi meydana çıkacaktı. Vakıa, Jimin Vantiri- lok olduğunu — bilen yoktü. Bu- nun için bu hilenin kendisi tara- fından yapıldığını hiç anlamıya- caklardı. Fakat ne olursa olsun vaziyeti kurtarmak, izleri kaybet- mek lâzımdı. Jim bunun da ça- resini buldu. Birdenbire sesini değiştirdi. ve kalın fakat gene tabil bir sesle İlkaya: — Teşekkür ederim azizem. Belki bundan sonra d ğer kadin- ların ahvali hakkında daha mun- sif olacaksınız sanıyorum. Telefon ahizesini yerine as- mazdan evel Jim, İlkanın ümit- siz bir şekilde inlediğ ni duyar gibi oldu. İlkayı şimdi derin bir ıstırap, endişe ve hiddet içinde görüyordu. Bu güzel fakat soy- suz kadın, böylece ahmakcasına bütün sırlarını kime verdiğini düşünüp duracak, bulamıyacak ve kuduracaktı. Doktorumuz diyor kiz| Erika bir arkadaşı ile Viyanada bugünlerde oldukça gürültülü bir muhakeme, bir karı koca davası başlıyacaktır. Merkezi Avrupada dolaşan bir. Mehmed Esad vardır; bu adamın hakiki milliyet ve ma- hiyeti meçhuldür; kalemi ile ya- şad ğını söyler, bazı Viyanada bazı da Berl.nde bulunur. Mısıra, Bosna - Herseğe mensubiyet id- dia ettiği vakidir; fakat neden dolayı mensubiyet iddia ettiği memleketlerden harçte yaşa- dığını söylememiştir. Davanın — mevzuu — Mehmed Esad ile güzel zevcesi Erikadır. Esad bundan bir kaç sene evel bazı mühim el yazıları kop- yaları almak ve bunlar üzerinde tetkikat yapmak üzere Berline gitmiştir. İşinin iktizası olarak da bir daktilo kız aramıştır. Kendisine müracaat eden yüzlerce daktilo kız içinde Erika Levenstayn adlı bir Yahudi kızını seçmiştir. Bu Yahudi kızı, ailesinin Al- manyada uzun seneler oturmuş olması hasebile ırkına mahsus şekillerden bir çoğunu kaybet- miş, şimal ırklarına mahsus bazı hususiyet ve güzellikleri de ken> disinde toplamıştır. Bu sebeple cidden güzel bir kız idi. Böylece nihayet bir âmirlik ve memurluk şeklinde başlamış bu- lunan münasebet, tabil mecra- sında kalamamıştır. Dili uzun olanlara göre, Erika, kendisine nisbetle kâfı derecede yaşlı bu- lunan Esadı baştan çıkarmak için elinden geleni yapmıştır. Daktilo başına oturduğu zaman- lar -belki de müsabakalarda kazanacak kadar güzel olan - bacak'arını en cazip şekilde ar- zedecek tavırlar alır ve hatta, kısa eteklerinden de çok istifade edermiş! Kelem sahibi adamcağız, bu İlkanın geçireceği istiraplı. ve kâbuslu geceyi de düşünüyor, o güzel vücudü, © güzel başı, o güzel kırmızı dudakları ve o ka- dar sevdiği ve şimdi - kendisini öldürmeği düşünen bu güzel ka- dini böyle ıstıraba soktuğu için Jim seviniyordu. Jim, kendi kendisine bu cina- yete, böyle kanlı bir haniliğe İlkanın neden lüzum gördüğünü soruyordu. Bir âşık, serseri bir adam için mi? Bu serserilerin menfaat icabı her gün başka bir| kadını avlamağa mecbur olduk. larını İlka düşünemiyor muydu? Hakikat! İlkanın önce gözleri bir an için uyku görmedi. Çok büyük bir endişe ve korku için- de idi, sabahleyin gözlerinin et- rafında mor bir hâle olduğu halde salona geçen bu güzel ka- din şimdi âşıkını bekliyordu. Biraz sonra salonun kapısı açıldı ve içeriye Earl girdi. İki âşık: Brükselin kanaati: —— A L Japonya müzakere kapı- larını kapadı, geçti Konferans bir şey yapamıyacaktır. Japonya. bugünkü harbi, meşru bir müdafaa olarak gösteriyor Tokyo, 12 (AA) — Hirota, | dan okumaları neticesinde Ja Belçika sefirine Japonyanın Brük- sel konferansına iştirak etmesi için ikinci defa olarak vuku bu- lan daveti reddett x bildiren bir nota tevdi eti h Japon notasında 7 11-937 ta- rihli — şifahi nota ile bildirilen konferansa iştirak eden devlet- lerin mütaleası derin bir tetkik mahsulü olduğu kaydedilmekte fakat, bu mütaleanın imparator- luk hükümetinin 27-10-937 ta- rihli cevabında ve ayni tarihli aleni? beyannamesinde açıkça imza edilen Japonyanın noktai nazarını ve siyasetini değiştir meğe kâfi gelmediğine teessüf edilmekted r. İmparatorluk hükümeti hali hazırdaki hareketinin Çinin mey> — möbleli ponyaya tahmil - edilmiş - bir meşru müdafaa hareketi oldu. ğuna — ve 9 Devlet — konferansı çerçevesi - haricinde — haldığına kat'iyetle kanidır. Bu itibarla bu muahedenin tatbiki meselesini münakaşa et- meğe imkân yoktur. Dokuz dev- let muahedenamesi ahkâmına tevfikan. içtimaa çağrılan bir ko feransa bu muahede ahkâ- mını ihlâl etmek'e ittiham edi- len imparatorluk hükümetinin iştirak etmesi tabil imkân hari> endadir. * Brüksel, 12 (A.A.) — Japon- yâ tarafından — verilen cevabin Brüssel konferansı ile yeniden müzakereye girişmek imkânına karşı kapıyı adığı Brüksel mahfellerinde, söylenmek ed r. Ingiltere - Italya müzakereleri Londra, 12 (A.A.) — Sabah gazeteleri, İngilterenin — Roma büyük elçisi ile İtalya Hariciye Nuzırı arasında dün yapılan mü- lâkatta İngiliz-İtalyan yaklaşması bahsinde müzakerelere başlan- ması ihtimallerinin mevzuubahis edildiğini bildirmektedir. Times diyor ki: “İtalyan mehafilinin fikri, İtal- ya ile İngiltere arasında müza- müsait arzlar. sayesinde çak kısa bir zamanda abayı daktilosuna yakmış ve bir gün.. Bay muhar- rirle bayan daktilo bir sıcak banyoda biribirlerile - her halde hazırlanmış bir tesadüf ile - bu- luşmuşlardır . Banyo, Berlin ve bilhassa Vi- yana banyoları, çok güzel yer- lerdir. Kadın ve erkeği, tatlı te- sadüfler için plâj mevsimini bek- lemekten azade kılar. Esad, bu tesadülften istifade etmiş ve ora: da aşkını da ilândan çekinme- miştir. Yahudi kızı bul Hesapsız menfaatsiz muaşaka onun defte- rinde yer bulmaz. Bunun için, eğer kendisini zevce olarak ka- bul ederse, istediği kadar sevişe- bileceğini - Esada - hem de mu- kaddemeye, esbabı mucibeye lü- zum görmeden - söylemiştir. Esad - Erika ailesi işte böy- lece kurulmuştur! Fakat balayı- nın ne kadar devam ettiği, ya- hut zevcenin aile hukukuna ne — İlkal — Earl! Diyerek biribirlerinin arasına atıldılar: kolları İlk mülâkat ateşi ve zevki geç- tikten sonra, bayan İlka Blak, Bşıkına: — Sevgilim, siz, bana dün akşam telefon ettiniz. mi? Diye sordu. — Virjinyadan mı? Tabit ki hayır. Bu sualin sebebi ne?. — Hiç. Fakat dün akşam yaptığım bir telefon muhaveresi beni hayrete düşürdü, bundan hiç bir şey anlıyamadım. Eğer, İlka telefon muhaveresi bakkında - bildiklerinin bepsini söylemiş olaydı, âşıkı yaptığı ahmaklığa çok, pek çok kızâ- caktı. Buna meydan vermemek için İlka, telefon muhaveresi hakkında daha fazla izahat ver- medi. « Devam edecek - kerelere başlanması için havanın çok müsait bir vaziyete girmiş olduğu merkezindedir. , Daily Ma|l diyor ki: *Bu mülâkat neticesine göre, B. Çemberlaynın Avaupa mese- leleri ve İngiliz- İtalyan münase- betleri hakkında B. Mussoliniye bir mektup göndermesi muh' « mcldır .. kadar mudd:t riayette bulundu. ğu meçhüldur. Çünkü az zaman sonra şayialar, — dedikodular, skandallar biribirini takibe baş- lamıştır. Ve şimdi, bu genç ka- din Filip Müller adlı bir - deli- kanlı ile birlikte ve aile hukuna tecavüz suçile hâkim huzuruna çıkmak üzeredirler. Esad - Erika — ailesi, evlen- dikten az sonra, Almanlar tara- fından * halis kan ırklarından olmadıkları — için - tardedilmiş, kat'i şekilde Viyanada yerleş- miştir. Erka Viyanada güzelliği ile hemen nazarı d kkati cebetmiş, Viyenanın işi gücü kadın avla- mak olan Donjuanları da Erika- nın etrafında mekik dokumağa başlamışlardır. Erika pişkin bir kadındır! Bu bir sürü ırz ve aile hukuku aç kurdu onu kor- kutmamış, hatta kâfi derecede memnun etmiştir. Donjuanlarla münasebetler, randevular, biri- birini takib etmiş, nihayet ma- ceraperest kadın, Filip Müllere fena tutulmuştır! Bu aralık sah- neye Fransi adında güzel ve şuh bir kadın daha - girmiştir. Bu kadın şimdi Esadın şahidi- dir; Fakat skandaldan evel ve sonra bu aile nezdindeki rolü Jhenüz taayyün etmemiştir. Filip; Esad ile resmen dost olmuş, dostluğunu © kadar artırmış ki, bu aile nezdine davetsiz girip çıkmak hakkımı bile elde et- miştir. Esad bir gün karısını Filip ile gürmü meşhud — halsnde tut- muştur. Buna rağmen — kanısını terketmemiş yalnız kapıları Fi- pe kapamıştır. İştel Asıl kiyamet, büyük skandal buradan — başlamıştır. Erika evvelâ talâk istemiş, Esat muvafakat göstermemiş, nihayet Amerikada kâin Lus-Anjelosa

Bu sayıdan diğer sayfalar: