14 Kasım 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

14 Kasım 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SImmnDdor m! 14 Teşrinisani Sahife 9 Masal değil hakikat! Bir kadın! Aıtt',irç gg=3:2 uöıâ%ı:dfü?c' Kooperatife ortak olmıyan Zavallı kadın çıldırdı.. Ve tüfeği kapıp sine- ıann İnCİrlerİ Satııamadı ANADOLU Gençliğin de bir dileği var: Çalışmak için bir bina istiyor.. Aydında ev kiraları yükseliyor "—adan dönen çocuklarını beklemeğe başladı Aydın yakında suya kavuşacak. Belediyenin Zavallı anne Maceranın seyri şudar: B esud. bir aile, tam ev kadını 'ayan Conson, kör talihin acı ve korkunç bir darbesi, çocuk- ların vahşiyane katli; b Şimdi bu hulâsayı izaha baş- yabiliriz: ,Mukadderat, istikbal için hiç ir tahmin yapılamaz; hiç bir iüse yarının ne olacağını, nasıl B bir akıbeto doğru sürüklen- iğini ve akıbetinin ne olacağını Övelden bilemez. Hiç bir kimse ı'ı nlııı_ünün bütün devamınca i '_' selime malik - olabileceğine “lmal vermemelidir. Kara tali- nn Öyle cilveleri, bilhassa mesut v.,d"l"' karşı öyle kancıklıkları Ve *r ki bunun da ne şekilde heleri icap ettirecek! surette hılîiııl.i,q edeceği tamamen meç- 4 uzunca mukaddememize bitön ailesini misal göstere- iriz, q:i"qik Amerika - sakinlerin- SE M başlı, ter- Ve ı.ğ::'"-e Ve yanıbaşına diz çö- L“yu" ellerini dizlerinin üstüne h OT sessiz durüyor, dudak- Revelt ucunda - gizli bir d elihıdu_ la gizli bir duayı hu Süye NS Si Talıj 'enin adım Melek koy- A:Yoıdı._ Riç dân üç gün, dört gün “nw_H'*lce görünmedi. Annem Megizı Hamızda geçenleri bil- y 7 'Sin sormaktan çekinme- klh 308 uğursuz — bir şeyden er gibi: p S BİDİ; cevap verdi: Bün adını bir daha an- b ğ Böyle olacağı zaten belli Onun saçlarını, sırtını i. Fakat İmüş sayılır!, BN i> Oîe:ı?"' öldü mü yoksa? Pitede di daha ivi SK & aha iyi, Bn. —Conson da, yedi çocuk annesi, aff, çalışkan bir ev ka- dınıdır! Bn. Conson ' henüz 18 yaşıa- da evlenmiştir. Bu sebebe en büyüğü 16, en küçüğü de 4ya- şında olan yedi çocuğa rağmen henüz 36 yaşındadır! Çocukların üçü oğlan, dördü de kızdır. M. Conson irad sahibi bir adam olduğundan ailenin geçim tarzı da fena değildir. Hasılı bu aile halinden memnun ve me- sud bir ailedir! Fakat feleğin kıskançlığı bu ailenin üstüne kara bir. kanad germiştir. Bayan Conson, bir akşam beş küçük çocuğunu uyultuktan sonra bitişik odaya geçmiş ve o sırada Ş.kagoda bulunan kocasına bir mektup yazmağa başlamıştır. İki en bü- yük çocuk da sinemada komşu bir bayan ile birlikte yorlardı. ğ Bayan Conson ancak bir kaç satır. yazdıktan — sonra, elinden bırakmış ve bulunu- Yazan: Kadircan Kaflı — Anlamıyörüml. Geceleri yatsıdan sonra cin: lerden, şeytanlardan bahseder gibi sesini kıstı, parmağını ağ- zına götürdü, azarladı: — Sus, dedim, sana. anma artık! Dudaklarının arasından bir duayı mırildanıyordu. Tesbihini çekiyor, sağa sola sallıyordu. Merakla ona bakıyordum. Ku- lağıma eğildi. Bir fısıltı halinde şunları söyledi: — Şaytana uydu. Fena oldu; fenal. *Fena kadın,ın ne olduğunu bir efsane gibi biliyordum. Bun: lar yarı çıplak, efelerin orta- sında — oynarlar, — onlara rakı verirler, ötekiyle berikiyle nikâh- sız yaşarlarmış. Hepsi de sonun: da bir oturak âleminde bir Onu tedbirile kasablar yolg geldilecr Aydın, (Hususi)— Bu yıl incir işi, müstahsili tatmin etmiyen bir durumda yürümektedir. Ha- len İzmir incir çarşısında 15,000, müstahsilin elinde de — 80,000 çuval incir vardır. Buna sebep olarak şu mutalea dermiyan olunmaktadır: Bu yıl rekoltesi 250,000 çuval incir, 50,00) çuval hurda olmak üzere 300,000/ çuval; yani 25- 30 bin ton arasında tahmin olunmaktadır. Bundan 2500 tonu Amerikaya, 8000 tonu da İngil- tere ve Kanadaya - gönderilmiş, Fransaya gönderilecek 5000 ton da frangın sukutu — yüzünden 1000 ton gidebilmiş, Almanyada sarfolunacağı umulan 8000 ton- dan da ancak 1500 tonu sevk- olunmuştur. Amerika, İngiltere ve Kanada ihtiyaçlarını tamamen aldıklarından; - Fransız frangının sukutu vesair sebeplerle Fransa piyasasını da — Cezair — incirleri doldurduğundan halen elde ka- lan incirlerin eridilebilmesi için Almanya ile yapılan anlaşmanın neticesi beklenmektedir. Bu vaziyetten sıkıntıya düşen satış kooperatiflerine aza olm- yan müstahsildir. Çünkü, koope- ratifler oraklarının — incirlerini tamamen almışlar ve vasati ola- rak sekiz kuruştan parasını da vermişlerdir. Kooperatifler dr şında | kalan ; müstahsillere ge- lince, satabildikleri bir kısım mallarından ellerine vasati altı kuruş geçmiş kalanını satmak için müşteri beklemektedirler. l incir kurumunun elde ettiği bu muvalfakıyet in büyük ümid verdiği gibi, bütün incircileri et- rafında topliyacağının — müjde- sidir. Ev kiraları: Aydın, gittikce kalabalıklaş- maktadır. Ev kiralarıbu yüzden çok yükselmiştir. Buna rağmen ev bulmak kabil olamamaktadır. Kasaplar yola geldiler: Belediyenin halka ucuz et ye- dirmek içn koyun tedarik ede- rek kestirdiğini — bildirmiştim. Belediyenin bu hareketi karşı- sında kasaplar da koyun eti keserek kırk kuruştan satmağa baş'amışlardır. Aydın suyu: Belediy, Aydın suyu için be lediyeler bankasından 110,000 Kira almıştı. Bunun için hususi muhaseben yardım olarak veri- len 10,000 lira da alınmış, is- tasyona günde — verilecek 300 metromikap su karşılığı olarak Nafaa Vekâletinden gönderilen borular da teslim — alınmıştır. İmar müdürlüğünce 150,000 li- raya eksiltmeye çıkarılan şehir suyuna talp olan müteahhidin mühendisleri Aydına — gelerek | tetkike başlamışlardır. S ALREERLLALAELARELL L asılı bulunan kocasının av çif- tesini alarak çocukların odasına girmiştir. Bu kadın, silâhla çocukların odasında ne yapacaktı?. Bu ka- dın, akla gelmiyen bir iş yap- mak, çocuklarını öldürmek için odaya girmiştir. İlk olarak, kar- yolosında yatmakta olan 13 ya- şındaki kızının başucuna gitmiş- tir. Kızcağız bir melek gibi ma- sum ve mesut uyumakta iken, cani anne çifteyi göğsüne daya- mış ve ateş etmiş, zavallıyı ani bir surette öldürmüştür. Slâh sesi üzerine uyanan dört çocuğuna, bu cani kadın: — Hiç bir şey yok. Siz uyu- yunuz! Demiş, çocuklar da başlarını yorganları altına çekerek sinmiş- lerdir. İk kızın kı dıni ne kurşun veya bıçakla ölüp gider- lermiş. Bu haber beni şaşırtmıştı. Tıpkı bir İzmirli kızı andıran o kibar, ince ve güzel Hatice nasıl orta malı olabilirdi? Onda değil efelerden birini, Eğirdirin en yakışıklı delikanlısını bile yadır- gayan bir gurur vardı. Annemin de, — benim de hak- kımız varmış. Zira o orta malı olmamıştı, efelerin kucağına düş- memişti. Akranlarımdan şunları öğren- dim: Beş altı ay evel istasyon me- ınurluğuna İzmirden Ali Bey isminde bir genç gelmiş. Koca baş zadeler diye anılan meşhur bir ailedenmiş, zenginmiş; Hatice ile bir bakış, bir tanış ve bir öpüşten sonra nikâhsız olarak beraber yaşamağa başlamışlar, Fakat bu hal kasabanın gücüne gitmiş. Efeler: — Bu İzmirli züppe, kızımızı Bu defa da en küçüğü öldürmüş, korkudan yataklarından fırlıyan- ları da, bu deli anne serçe kuşu avlar gibi birer, birer öldür- Müştür. Evet.. Bu kadın birdenbire çıldırmış bulunuyordu. Bu sırada sinemadan dönen çocuklar gelmişler, odayı bir harb meydanı halinde görünce kaçmağa başlamışlardır. Deli anne, son kartucunu da kaçan iki çocuktan birisine, da- ha kapının eşiğinde iken atmış, onu da öldürmüştür. Zabıta bu feci hâdisenin geç- tiği evden, derin bir sükünet muhafaza etmek şeklinde delir- miş olan bir anne, altı küçük maktul çıkarmıştır. Bay Conson da şimdi, sade bir çocuğuyla bu katmerli faci- anin matemini tutmaktadır. ayarttı; bizi kodoş yerine koyu- yorl Diye baskın vermişter. Halbuki içyüzü başka imiş: Kabakulakların: Mehmet efe çok- tanberi Haticenin peşinde dola- şıyormuş. Fakat genç kadın aldırmıyormuş. Aşılı âşık hıncını çıkarmak için arkadaşlarını kış- kırtmış ve bu işi kasabanın namusu haline sokmuş. Eline bir şey geçmiş mi? Ne gezer? İki sevgili baskını evelden haber almışlar ve ilk - trenle İzmire kaçmışlar. Söylediklerine göre şimdi ya- lıda büyük bir konakta — oturu- yorlarmış. — Haticenin ayakları yere değmez, otomobille gezer- miş. Hizmetçiler çifte çifte, el maslar, altınlar herapsızmış. Eski basma entarilerin yerine en son moda ipekli elbiseleri varmış. Huriler gibi yaşıyormuş. — Zaten güzeldi amma, şimdi o kadar BAA ARARARAmE etmiş, ne de telâşe düşürmüştür. Kuşadası, (Hususi) — Kuşada- sının iki büyük derdi vardır: Doktorsuzluk ve eczahanesizlik.. Nüfusu 6000 i bulan kasabada, alelâde bir ilâcı dahi bulmak kabil değildir. Çünkü eczahane yoktur. Halk, hastalık anında kamyon, otobüs ve icab ederse husüsi otomobillerle İzmire ve- yahud da Sökeye kadar giderek ilâç tedarik etmek mecburiye- tinde kalmaktadır. Bu derde bit çarâ bulunma- sını, bütün Kuşadası halkı sabır- sızlıkla beklemektedir. Burada bir hükümet doktoru vardır, halkın sıhhi durumları ile yakından alâkadar olmakta- dır. Fakat şunu derhal söylme- liyiz ki ihtiyacı kaşılıyamamakta- dır. Çalışkan hükümet doktoru her tarafa koşmaktadır. Ancak öyle bir zamanlar olmaktadır ki Ödemiş belediyesi, çok mü- him bir teşebbüse girişmiştir. Bu teşebbüs, Ödemişi, Ankara ve İzmir gibi otomatik telefona kavuşturmaktır. Otomatik tele- fonlar için bir santral ve makine alınmıştır. Ödemiş otomatik te- lefonu, ilk fırsatta İzmir otoma- tik telefonuna bağlanacaktır. İle- ride bu telefon şebekesi, Öde- mişin bütün köylerine ve Boz- dağa kadar uzatılacak ve böylece İzmir, İstanbul ve Ankara ile Ödemiş ve Bozdağdan görüş- mek mümkün olacaktır. Belediyenin bu mühim işi ba- şarması için Adliye Vekilimiz sayın B. Şükrü Saracoğlundan teşvik gördüğü haber alınmıştır. Türkiye kazaları arasında Öde- miş, ilk defa otomatik telefona güzelleşmiş ki yüzüne bakmağa doyulmazmış. Her şey iyi, her şey yolunda imiş, fakât çok büyük bir eksiği varmış: Genç adam Haticeyi nikâhla almıyor; kapatma gibi tutuyormuş. Hoş, Haticenin umu- runda değilmiş amma, keşke da- ha az mes'ut olaymış ta nikâhla alsaymış.. Yaz ayları tatsız ve kederli geçti. Haticenin hayali gittikçe benden uzaklaşıyor, fakat has- reti her an içime siniyordu. Yalnız ara sıra Zehra ile karşılaşınca ince bir teselliye rastlamış gibi oluyordum. Beni görünce yüzünde pembe bir sabahın rengi dalgalanıyor, gözümden kayboluyordu. Vücudüne derisi gibi yapışmış olan daracık, kızıl ipek elbise- ler içindeki Hatice ile bu küçük kız arasında ne büyük fark vardı? Büyük bir şaheserin kü- çük bir modeli gibiydi. Lâkin Doktorsuzluk.. İşte ikinci derd.. Gençliğin istediği bina budur bu yegâne doktorun her tarafa yetişmesine imkân kalmamak- tadır. Kuşadası gençliğinin bir rica- sını da bu arada zikretmek fay- dalı olacaktır. Kasabamızda Halkevi yoktur ve Halkevi vazifesini gençliğin gayretile faaliyet gösteren (Ada kulübü) görmektedir. Rütubetli bir binada durmadan çalışan gençler, cidden muvaffakıyet göstermişler ve göstermektedirler. Kuşadası — sahilinde kısmen harab olmuş bir bina vardır. Bu bina, parti ve belediyenindir. Kulüb veya Halkevi olmağa çok müsaittir. İşte gençlik, bilâhare Halkevine kalbedilmek üzere bu binanın Ada kulübüne - tahsis edilmesini istemektedir. Bu işin yapılması, gençliğin faaliyetini artıracak, onları daha fazla ça- lışmağa teşvik edecektir. Ödemiş otomatik telefona kavuşuyor Izmir ve Ankara ile i görüşebilecek ——— — Ödemişten sonra diğer kazalarımız- da bu medeni vasıtaya kavuşacak kavuşmak şerefini kazanacaktır. | Bunu, diğer kazalar belediyele. rinin teşebbüsleri takib edecek ve beş yıl sonra vilâyetimizin hemen hemen bütün — kazaları, bu medeniyet vasıtasına kavuş- muş olacaktır. İncir alınıyor ; Kuşadasının Selçuk nahiyesin j deki incir müstahsılları, ellerin: | de bulunan mühim miktarda im | ciri satamadıklarından şikâyet etmişlerdi. Satış kooperatifleri | umumi birliği tarafından derhal ! Selçuğa -gönderilen kooperatif memurları, müstahsılların eli deki incirleri kooperatifler birr Hği namına satın almağa baş: lamışlardır. muhteşem sofralarda yıyen adam- lar, yokluk — zamanında kuru ekmeği de tatlı bulmuşlardır. Henüz bu kadar kestirme düşünemiyordum. Annemin korka korka bahs ettiği şeytan, bir defa rüyama girmiş, bir defa yoluma çıkmış ve bütün hayatımca beni arka- sından sürüklemeğe başlamıştı. . .“. İzmirde dört yıl kaldım, oto« mobille geçen her güzel kadına: — İşte ol. Diye ümitle baktım. Fakat onu göremedim. Şebri Yunanlılar aldılar. O yaz İisenin on - birinci sınıf im- tihanlarını verdik. Evime dön- düm. On dokuz yaşında idim. Ba- bamın yanında — çalışıyordum. İstiklâl — kavgasının - heyecanlı, buhranlı günlerini yaşıyorduk. Bu sırada bizim evimizin de bir — Sonu var —

Bu sayıdan diğer sayfalar: