27 Kasım 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

27 Kasım 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

KAKRA KORSANLAR ŞEFİ Dilber -— (8- ANADOLU — kadın korsan A Aşktan başka kuvvelte başeğmiyen deniz kızının maceraları... Nakıli: Faik Şemseddin BENLİOĞLU Gemi son iskeleye yaklaşırken, Karasakalın kuvvetli korsan gemisi de ufukta göründü Samuel Fild homurdanarak kasaya elini attı, ve bir kese içinde elli altını yeğenine verdi. Genç kız keseyi aldıktan sonra: | — Âlâ. Kalan 70 a'tını da anneme - terkediyorum. Belki de onu bir daha görmek bana na- sib olmıyacaktır. Allahaısmar- ladık.. Dedi ve dayısının tezkeresile *Mavi yıldız, gemisini bulmak için meyhaneden çıktı. .. Şu sekiz gün içinde Merinin hepsi de istikbaline müessir o mak üzere bir çok hâdiseler olmuştu. İhtiyar kadının ölümü, dayısının meyhanesine intisabı, nihayet meyhane müşterilerinden birisini öldürmesi... Hep mühim hâdiseler idi. Şimdi de meçhul insanlar elinde bulunan bir ge- miye gidiyor, bunun vasıtasile görmediği, bilmediği mubitlere atılıyordu. Maamafih, bu hiç unutulm- yacak vak'alar hasebile sergü- zeştlerle dolu bir. hayata atıl- dığı için de âdeta memnundu. * .. Meri, bir erkek kıyafetile *Mavi yıldız, gemisine girdi. Kaptan kendisini iyi bir şekilde bul etti ve sabaha yakın, gemi demir aldı, yelken açarak liman- ah ayrıldı. Mekn yani erkeklik işmile Ed- Vâr Rid, gemide geçen ilk gün- lerden çok memnundu ve ken- disine ne iş verilirse hemen ve mükemmel — surette yapıyordu. Hele silâhh bir iş verildiği vakit U işe canla, başla sarılıyordu. İkinci kaptan, Plimutlu, iyi kalbli güler yüzlü bir adamdı. Bu adam Meriye gemicilik hu- Susunda lâzım olan malümatı Veriyor ve bu suretle onu iyi ir denizci olarak yetiştirmeğe talışıyordu. Edvar Rid, tam bir deniz çocuğu demekti. Gençti, Zeki ve cesurdu, kuvvetli idi. /— Bunun için o devrin denizci- liğinde bu üç hassaya malik olan Mükemmel bir gemici - sayıla- ilirdi. Kaptan Harri de Meriye böyle töylemiş ve onun gemicilik hu- Tusunda büyük - istikbali oldu- u bildirmişti. Meri, gemide hiç boş durmu- Yor, ve kabına sığmayan haşarı T hayat yaşıyordu. Birinci kap- B e a — âbilam delikanlıyı gemiye aldığına memnun değildi. Samuel Fildin tavsiyesile gemiye aldığı bu delikanlıyı ilk iskelede bırak- mak istiyordu. Fakat bu da fik- rini çabuk değiştirdi. Çönkü Meri, erkek elbiseleri altında, harikulâde bir kabiliyet göste- riyordu. *Mavi yıldız, son iskeleye yaklaştığı zaman, Merinin de vaziyeti yeniden mevzuu bah- soldu. Fakat henüz limana yak- laştıkları sırada vard yada bulu- nan Meri, ufuklta, çok uzaklarda siyah bir leke gördü. Usul veç- hile bunu hemen başkaptana ve ikinci kaptan Harriye haber verdi. Her iki kaptan, ufuktaki bu siyah lekeyi dürbinlerile tetkik ettiler ve bunun bir gemi oldu- ğunu anladılar. Bir az sonra, tekrar yaptıkları tetkik üzerine başkaptan: — Büyük bir gemi, hem de çok yollu.. Bütün yelkenlerini açmış, rüzgârı arkaya almış, yıl- dırım gibi bize doğru geliyor! Dedi. Hâdise, gemide çabuk şayi olmuş ve bütün tayfalar güver- teye, ambar ağzına toplanmış bakıyorlardı. - Gemide sebebi meçhul bir endişe havası esmeğe başlamıştı. tan ise bu Kaptan tekrar: — Şüphe yök, dedi. Bu gömi | bize doğru geliyor, hedefi bizim gemidir! İkinci kaptan da: — Hem'de harp gemisidir. Hiç olmazsa kırk topludur. Bana kalırsa bu bir Fransız gemisidir. | Fakat bayrağını henüz göremi- yorum. Dedi. — Bayrağı yok ki göreliml. Fakat tam bu sırada büyük geminin grandi direğinde büyük bir. bayrak açıldı; bu bayrak siyah zemin üzerine kırmızı işa- retli bir bayraktı! Bua manzara üzerine iki kap- tan bir ağızdan: — Eyvah.. Dediler. Bir kor- san gemisi. Hem de büyük.. Kuvvetli bir gemil Bunların yanında bulunan lus- tromo da: — Karasakalın gemisi.. Ben bunu tanıyorum.. İki sene evel Fransızlardan zaptetmiştir. omani Yazan: Amerika Cumhurreisi M. Ruzvelt Çeviren: Faik Şemseddin Benlioğlu — — — Tefrika Numarası; — 23 Bu bina içinde bulunan her h eski ve müstamel idi. Ba- .;jı kanlı bir sarğı olan bir İnli m, portmantoya dayanmış ü ;yurdıı. Yanında da bir kadın d, Yordu. Bir hasta bakıcı ka- la koşarak merdivenden çı- —î'l:'du. Bir Papaz da beyaz tda ve beyazler giyinmiş bir mla münakaşada idi. ':_IBlık. kendisini yer altın: ler diyarına girmiş bir Ka0 ı)'Ihz: - L'him_Bu Çocuğun hususi Papazı ğ Eğer ameliyat muhakkak ve zaruri ise, kendisi ile her halde görüşmeliyim, diyordu. Beyaz elbiseli adam bir az dü- şündü, sonra: — Pek âlâ.. vabım. verdi. Bu sırada, yağlı bezlere sarıl- miş bir çocuk olduğu halde bi- tişik odalardan birisi çıktı. Papaz, bu adamı ve kucağın: daki çocuğu takip ederek mer- divenden çıktı. Beyazlı adam da onları sadece gözlerile takip etti. Buradadır. Ce- Son endişeler Jim, vaziyeti anlamak istedi Dedi. Meri de lustromoya: — Bu Karasakal da kimdir? Diye sordu. İkinci kaptan Merinin bu sua- line cevap vermedi. Fakat bi- rinci kaptana: — Evet, geminin korsan ge- misi olduğu muhakkak. Bunun için yolu değiştirelim.. Dedi. Meri birdenbire; — Kaçmak mı?. Fakat kaç- mak namerdliktir.. Namussuzluk, alçaklıktır. Diye bağırdı. Sonra: — Burada kalacağız, Kara- sakal dediğiniz herifle ve adam- larile döğüşeceğiz. Diye ilâve etti ve ikinci kap- tana da dönerek: — Fakat söylemediniz ya.. Bu Karasakal denilen herif kimdir? Diye sordu. — Az sonra gördüğün vakit kim olduğunu anlarsın!. Birinci kaptan ikinciye: — Fakat, dedi; kaçmak im- kânsızdır. Çünkü korsan gemisi bize çok yakındır ve gemi yol- ludur. Bizi top ateşile batıra- caktır. Harb etmeğe gelince; bu da imkânsızdır. Değil bu gemi ile, mükemmel silâhlı bir harb gemisinde de olsam, gene karşı koymağa cesaret edemez- dim. Herif çok —kuvvetlidir, ilk hamlede bizi mağlüb edecek ve beni de Mizena direğine çarpın: ca çarmıha gerecektir. Bunun için teslim olmaktan başka çare göremiyorum. — Sonu var — Kimsesiz çocuk- lar yurdu Himayeietfal Karşı- yakada bir yuürd açtı Çocuk Es'rgeme Kurumu İz- mir merkezi, Karşıyakada Alay- beyindeki eski sörler mektebinde bir çocuk yurdu açmıştır. Bu yurda, anasız ve babasız çocuklar - alınacak, yidirilecek, giydirilecek ve ilk tahsilleri de cemiyet tarafından yaptırılarak yetiştirilecektir. Çocuk Esirgeme Kurumunun bu muvalfakıyetini takdir eder, başında — bulunanları — tebrik eyleriz. ve yüksek sesle: — Ben doktor Grimhavı gör- mek istiyorum. Beyaz saçlı, adam başını döndürdü ve: — Doktor Grimhav benim. Siz kimsiniz? Diye sordu. — Ben de Jim Laveril Bür- tonum. Doktor — parmağile kaşıdı, Jim hayretle: — Beni hatırlıyamadınız mı?. — Hayrl — Fakat nasıl olur? Sizinle mektupla pek çok defa muha- bere etmedim mi? Bu sözler üzerine doktorun yaziyeti birdenbire değişti ve gülerek: — Jim Bürton! Hiç sizi ha- tırlamaz olur muyum? Beni bir an unuttuğum için mazur görü- nüz, görüyorsunuz ya, burası hu- susi bir kliniktir, bu akşam da yapâcak pek çok şlerim vardır. beyaz elbiseli burnunu Maamafih burada bir saht kadar ——— Belgraddan geçti, Sofy ya dönüyor.. Kral Boris Belgrad, 26 (Radyo) —Bulgar krah Boris, bugün buraya gel miş ve istasyonda, Kral naibi Prenşes Pavlo tarafından karşı- lanmıştır. Kral, akşam üzeri Sofyaya müteveccihen hareket etmiştır. B. Norman Davis Brükselden Parise hareket etti Brüksel, 26 (Radyo) — 9 lar konferansında hazır bulunmak üzere buraya gelmiş olan Ame- rika baş delegesi B. ( Norman Davis) ve maiyeti bugün Parise hareket etmiştir. Bulgar kralı — Fransız 27 Teşritanini parlâmentosu sa baha kadar çalıştı — Memurların maaşlarına yapılacak zam hükümetin arzusuna göre kabul edild Fransız parlâmentosu Paris, 26 (A.A.)—Parlâmento umumi hizmet memurlarının ma- aşlarına zam yapılmasını 6 reye karşı 518 reyle kabul etmiştir. Dev'et memurları içinde bir mil- yar 700 milyon franklık tahsisat kabul edilmiştir. Müzakereler esnasında komü- nistler Maliye Nazırının itilâfgi- rizliğini memurlara karşı değil bankalara karşı kullanması lâ- Jurnale d'ltalia Fransaya meydan okuyor Alp dağlarının ötesinde yeı_'leştirilmiş olan toplar emre âmade imiş Nİ N Sim l bir makalede, (General Bona- part) vapurunda Fransa Deniz Bakanı B. Kapenki tarafından verilen söylevi şiddetle tenkid etmekte ve nazıra hücum eyle- mektedir. B. Kapenki, bu söylevinde italyaya hücum etmiş ve faşizm aleyhindeki cidalin, Korsikadan başlıyacağını söylemişti. Bundan bahseden ( Jurnale d'İtalia) diyor ki: sızinle görüşecek vaktim var. Fakat ıslanmışsınız. Sizin oda- Italyan Roma, 26 (Radyo) — (Jur- nale d'İtalia) gazetesi; yazdığı niz ikinci kattadır. Merdiveni çıkınca tam karşınızdaki oda.. Yukarı çıkabilirsiniz. Yalınız du- yacağınız — şeylere ehemmiyet vermeyiniz. Bir hastane için bu duvarlar tamamen gayrikâfidir. Dedi, Jim, yukarı çıkarken içini de- rin, derin - çekmekten - kendini alamadı. Bu geceyi bu batakha- nede geçirecekti. - Çünkü başka çare yoktu, fakat.. Yarın hemen kaçacak, yerine dönecekti ve iki adamın çıkarmakta oldukları bir tabut, bu kararını büsbütün kat: ileştirdi. Maamafih odasına gi- ripte valizini bir kenara koyduk- tan ve ıslak elbiselerini değiştir: dikten sonra bu kararı bir az sarsıldı. Oda, her halde fena değildi. Duvarlar tatlı mavi bir boya ile boyanmıştı. Son sistem bir karyola, güzel üç koltuk, son neşredilmiş kitaplarla dolu bir S a MUki SAA şxx*x% AAA LA Pi askerleri *“Bu sözleri söyleyen Fransız deniz nazırıdır.. Bu adam, hem kendisini ve hem de muhatap- larını aldatmakta — ve söylediği sözlerle bizi tahrik etmek iste- mektedir. Bu sahte Korsikalı bilmelidir ki, Alp dağlarının ortasında, her hangi bir mütecavize mü- kemmel bir ders verebilmek için dünyanın en mükemmel topları yerleştirilmiştir. Bu top- larla beraber, kırk beş milyon- -— - —— Avrupa dahilinde zimgeldiğini söyledikten sonra halk cephesinin tehlikeli bir şekilde parçalanmasına — mani olmak için hükümetin mali siya- setini tasvib etmedikleri halde projeyi kabul etmişlerdir. Şotan hükümet memurlarını mantık dairesinde hareket et- meğe davet etmiştir. Bundan evel bir kaç mebus kalabalık aileler lehinde — söz söylemiş ve hükümetin orta sınıf ve köylüler lehinde de gayret sarletmesini istemiştir. Bütün tadil teklifleri reddedi- miştir. Paris, 26 (Radyo) — Fransız parlâmentosu, dün gece toplan- mış ve saat beşe kadar devam eden müzakere neticesinde, me- murların maaşlarına yapılacak zam bakkındaki lâyihayı, hükü- metin noktainazarına mutabık bir şekilde kabul ettikten sonra âyıhn meclisine sevk eylemiştir. Ayan meceliisi maliye encü- meni, bugün saat 15 de top- lanmış ve B. Kapoyu riyasete intihap ettikten sonra, İâ; müzakeresine başlamıştır. Lâyihanın, gelecek perşembe günü âyan heyeti umumiyesine verileceği ve cuma günü müza- kere edilerek tasdik olunacağı söyleniyor. Halkevi Yeni kurslar açıyor Halkevi, şimdiye kadar açmış olduğu İngilizce, Almanca, Fran- sızca, Riyaziye vesair kurslar- dan çok iyi neticeler almış ve bu kurslar büyük alâka görmüş- tür. Halkevi, bu defa daktile makine ile dikiş ve nakış kurs- ları da açmağa karar vermiştir. Bu kurslar da açılacaktır. veya hari- cinde olsun, icabında vazifesini yapmağa âmadedir. Fransa deniz bakanı tecrübe etmek isterse buyursun. Onu, her halde lâyıkı veçhile karşıla- Dluk bir millet va dr. Bu millet; | mağa gayret edeceğiz... etajer, hasılı ranat, her turlu h- tiyaçlara uygun güzel bir oda. İki saat sonra, içinde mülâyiım bir ateş yanmakta bulunan şö- minenin karşısında sabık Jim Blak ve lâhik Jim Bürton, yeni dostu doktor Gri mbav ile tatlı tatlı görüşüyordu. Doktor: — Çok eminim ki, klinik sizde çok fena bir tesir husule getir- miştir ve kararınız yarınki ilk trenle Nevyorka dönmektir. — Evet doktor, eğer size fe- na bir tesir yapmıyacak ise, fik. rim ve kararım budur. — Fakat ben ne bilirdim ki siz böyle bir havada ve gece vakti geleceksiniz, bu suretle bir sürü hasta ile ortalığın karma karışık olduğu bir sırada beni bulacaksınız. Maamafıh gelmiş olduğunuza göre, size bir iki şey söylemek — isterim. — Sizi - dinliyorum. — Sizin de öğrendiğiniz veç- bile ben, çok zamandanberi Omahada yaşamış bir adam de- gilim. -Diplomamı Boltimorda Con Hopkins Tıp Üniversitesin- den aldım; orada da dahiliye mütehassısı olarak iki sene ça« lıştım, bundan sonra bir müd« det te Harvard Tıp Üniversite- sinde çalıştım. Omahayâa niçin geldim? Sebebi şudur: Omahada bir kız vardır, ben, bu kızı çok seviyordum. Bu kız da meflüç annesinden ve annesi de bura- dan ayrılmak istemiyorlardı. Bu- raya geldim, yerleştim, fakat meflüç kadın bir müddet sonra öldü; çok sevdiğim kızı da zem gin bir sabun fabrikatoru ile Şanghaya kaçtı. Ben, bu evi bunun üzerine hâstane haline soktum ve tecrü- belerimle başbaşa kaldim. Bu- radâ tecıübelerimle meşgulüm. En müstacel hâdiselerde hasta kabul ediyorum. Demin gördü- günüz küçük kız çocuğu g.bi âni ve hâd apandisitlerde ça ıştım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: