28 Kasım 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

28 Kasım 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Şeytankulu artık muzafferiyet- ten muzalferiyete koşuyordu ve bu sefer hedef Bursa idi.. Selim Dobriceyi geçtikten son- ra, Rumelideki beyleri kendi ta- rafına çekmeği düşündü. Bunun için de bir içtima lâzımdı.. Rumelinin şimal kısmındaki Osmanlı beyleri; Beyazıdın tah- sallandığını anlamışlardı, Bu içtimaa iştirak etmemek belki, bilâhara kendilerine pahalıya İçtimada Silistre beyi Bali beyle Ahmet ve Ferhat beyler nevi divan kurulmuştu.. Şehzade Selim; bir kaya gibi dimdik, vekar ve mehabetle otur- muştu. Maksadını beylere şöyle anlatmağa başladı: — Hakani muazzam efendi- Miz; görünüşe nazaran, kardeşim sultan Ahmedi seriri saltanatına çıkarmak ist yor.. Halbuki şeh- zade Ahmedin tabiat ve mizaç- larını herkes bilir. O; bu asırda böyle bir devlete padişah ola- maz. Böyle bir hal, millet ve devletin zeval bulacağına alâmet , Benim maksadım taç ve taht değil, din ve millet- tir. Görüyorsusuz; dahilde n fak ve şikak var. Devletimiz gitgide hiristiyan anasıra kerşi dinimü- bini koruyamıyacak bir hale düş- mek üzeredir. Bu vaziyeti dü- zeltmek fena mıdır, bana yardım İçtimada hazır bulunan beyler bep birden çevap verdiler; —- Fermanınız başüstüne dev- Tetlâ şehzademiz!, Bu memleketi ancak siz kurtarabilirsiniz!, — Öyleyse anlaştık dımekl, Yarın hareket ediyoruz, ordu Selim artık Edirne üzerine Ve şehzadenin or- dusu, üâdeta karlı bir dağda yuvarlanan kar topu gibi git leşiyor ve kalabalıklaşıyordu. , .'. Beri tarafta — padişah Beya- td çare arıyordu: Selimi nasil durdurmalı? Ona ne suretle ve kim vasıtasile na- İş tehlikeli bir şekil almıştı, Padişah vezirine; pek sert davranmağa — gelmez, Kan dökülmesi ihtimali vardır. Nibayet tedbiri gene kendisi — Çağırın bana molla Sarı- ANADOLU Günlük siyasal — gezete ve aharrıci Haydar Rüşdü ÖKTEM Umumi neşriyat ve yazı işleri müdü- rüz Hamdi Nüzhet ÇANÇAR — İDAREHANESİ İzmit İkinci Beylar sekağı € Halk Partisi binam içinde Telgraf İzmir — ANADOLU Telefon: 2776 « Fosta kutusu: 405 Yıllığı 1400, altı aybğı 800, üç ayı Yabanaı — memleketler için — senelik abone dereti 27 İlmadar ANADOLU MATBAASINDA — BASILMIŞTIR Yazan: M. Aayhan — Molla, devrin çok kıymetli bir alimi idi. Kendisini herkese sevdirmiş bir şahsiyeşti. Söz söylemesini, nüfyz — etmesii Ü- lirdi, Beyazıd ona vazilesini bil- dirdi; Selimle konuşacak, onu ikna edecekti.., Hoca hareket etti. Edirnede — bekliyecekti. şehzadenin — ordusunu yakıp bir yerde buldu. Selim Mo'la Sarıgirzü gö- rünce meseleye intikal etmiş: — Babam göndermiş, fakat imkânı yok, dönmiyeceğim! Demişti. Şehzade hozaya çok büyük iltifat gösterdi. Onunla memleketin bütün işleri etralın- da görüştü, Haca, Seimi durdurmak için Anadolu isyanını anlattı. Bu su- retle; — Memleketin şu karanık gügünde br az feragatkâr olu- nuz!. Demek iştıyorda. Nıhayet asıl maksadını da anlattı. Selim al- tın işleme sarıklı kavuğunu sal- ladı: — Hocam, dedi, ben pede- rim hakanı görmek, onun e'ini öpmekten bışka bir şey düşün- müyorum. Hiç bir fesid emelim yoktur. Bu arzum çok — küvyet lidir, bundan vazgeçemem. Hoca içn yapılacak iş kal- mamıştı. Selim, ısrar karş sında kafasını bile uçurüverecek — bir Ynsandı, — Şı balde şehriyare arze- deyim. — Evet hocam, arzet. Hoca ayrıl iktan bir kaç gün sonra Selim de orduyu tekrar barekete geç'rdi. Art k Edirneye doğru yol alıyorlardı, Padişah hocanın eli boş avdet ettiğini duyunca düşünceye da!- mıştı. Kan dökülmesini isteme- diği halde şimdi oğlunun - Üze- rine asker göndwmek icab edi- yordu. Selimin böyle kollarını salbyarak, cübbesini savurarak gelib tahta geçmesine elbette müşaade edilemezdi, Veziriâzam Ali paşa şu fikirde bulundu; — İrede buyurulursa Rumc i beylerbeyi Hasan paşayı sev. kedelim. — Fakat kan — dökülmesin, Hasan paşa bir ordu ile Edir. neden çıkayak ona görünsün, Unutmasın ki harb değildir, bir tehdid, nümayiştir. Ali paşa pad şahin korktü- Padişah Hoca, hududa p adısah oğlu Sellmi durdurtmak istedi. Kan dokolmeıını istemiyordu. Fakat teşebbüsü akim kaldı. Karagöz paşa gözlerini açıp kapadı, hırıldadı ve kazığın üs- tünde; kazık gibi dimdik can ğunu, oğlu ile kılıçlaşıb kan akıtmak istemediğini anladı. — Ferman padişahımındır. Deyib çıktı. Hasan paşa kuv- vetlice bir ordu ile Edirne ha- ricine gitmişti. Bu sırada Amasya valisi g:hııd: Ahmedden bir mektub geldi. Ahmed babasına şuaları ya- zıyordu!. Biraderim Şehzade Korkud İspartadaki hükümetinden Saruhan eyaletine geçli. Bu ha eke: çok yolsuzdur. İradei Şahanelerine iktiran etmeden ba nasıl olur? Kendisinn tedb ve terbiyesi lâz mdır. Müsaad> buyurun da ben kendisini eski yerine dele- deyim.. Şehzade Ahmed bu mektu'u yazmakla beraber Amasyadan Ankaraya doğ u bir. ordu Me hareket etli. Ahned, elinden Satanet gidecek diye korkur yo du. Sel min Edirneye yürü- düğünden henüz habe i yoktu. Pad şah mektubu alınca can sıkıntıs; ile kaşlarımı çattı: — Br bu eksikti, dedi, aç hna esen diledği yere gidiyor. Mem'ek t karmakarışk oldu. Şehzide Ahmede taraltar olan Veziriâzam Ai pışa ise ellerini oğuşturarak güldü: — Devam edeçek — aa — — — — Küçük hırsız Davi Bu defa da bir palto aşırmış Daha iki gün evel — cezaevin- den çkmış olan küçik hırsız Davi, düa gene mahkemeye çe- kildi. Davi, bu defa arkadaşı Cakoyu da kandırmış, açık bu- lunen pencereden bir eve gire rek palto aşırımış ve satarken de yakayı ele vermişti. Hükim: — Daha geçen gün seni mah- küm ettim. Sen uslanmıyacaks n galiba? Ded. Davi göz yaşları dö- kerek paltoyu çalmadığını iddia eyled. Fakat deliller — bırsızlığı meydana koyuyordu. — 20 gün hapsine korar vetildi. Bu işte yanız gözcülük yapan ve iğfal edldiği anlaşılan Cako da be- Tet elli. Urla zabıt hâtibi tevk f edildi Urla mahkemesi zabıt kâtibi- vin kullan İmiş paları tekrar kullanmaktan suçlu olarak adli- yeye veri dığin; yazmıştık, Zabıt kât bi Cenah dün tevkif edilmiş ve hap sbaneye gönderilimniştir, ANADOLU Acaba erkek olmasın? Saglık bahisleri n.un hastalıklar mütehasaaımız Dr. M. Şeski Uğur diyor ki: Şadiye! bir kadına Yenen ve içilen ilânı aşk etmiş! Bu enteressan davanın duruşma- sına dün başlandı Eskiden Türk ceza kanımunda yalnız bir erkğin bir kadına yap- tığı sakıntılık suç — sayılıyordu, Bilâhare buna bir fasıl daha ilâve edildi ve bir kadının diğer bir kadına yapacağı sarkıntılığın da suç sayılacağı kabul olundu. İşte böyle bir hâdise dün ilk dela olarak İzmirde cereyan etti ve cürmü meşhudu — yapılarak suçlu nöbetçi mahkemeye sevk- edildi, Hâd se şudur: Ba. Şadiye, Melâhat ve Seher, Karataşta tbir aile evinde ve ayrı ayrı oturm iktadırlar. Bun. lardan Şadiye dün gece bir az sarhoş olmuş ve müştekilerden Seherin odasna gelerek: — Sürmeli, — güzel — gözlü S-her! Senin gözlerine baygır num, seni seviyorum, başka ka- dınlarla görüştüğün için kızı- yorum, Diye söylenmeğe başlamız. Se- her, ba saçma sözlerden hir şey anlamamış. İhtarda bulunmuş, fakat Şadiye buna kızarak cam ları kırmış ve oradan ayrılmıştır. Aradan bir kaç saat geçtikten sonra Şadiye bu defa da Melâ- hatin odasına gelmiş ve koca- sının yanında hiç çekinmeden kendisinc yaklaşmış, baldırla- rını okşamağa, göğüslerini sık- mağa ve hararetle öpmeğe baş- Tamıştır. Melâhat bu hal İ(nrşı sında kocasından utanmış, hatta adamcığız bile bu kadının ha- reketlerinden şüpheye düşmüştür. İşte hakaret ve bir kadının diğer bir kadına sarkıntılığı hâ- disesi budur. Mahkeme çok kalabalıktı. Müş- tekiler bütün başlarından ge- çenleri an'attılar, davacı olduk- larını söylediler. Şadiye ise bun- da ne hakaret ve ne de sarkım tılık bulunmadığını — iddia etti. Ve dedi ki; — B. Hâkim, bir defa Seherin gözlerile benim — gözlerime dik- kat ediniz, Vakıa onun gözleri sürmelidir amma, her halde be- nim gözlerim kadar güzel de- gildir! Hâkim Naci Erelk: — Ben b tarafım. Bunu tefrik edecek vaziyette de değilim. Bu, erbabı. vukufun bileceği bir iştir. Bundan sonra - şahitler din- lendi; hepsi de şanları söyle- dileri — Şadye Seherin odasına ö girdi. Seni sekiz senedir sevi- yorum, aşkımı ilân ediyorum. Gözlerineği bayılıyorum. — Senin kocan olacağım! Diye söylendi. Sonra camları kırdı. Melâhati de öperken ve sıkıştırrken gör- dük! İşte bu garib dava böylece sürüp gitti.. Hâkim şu kararı verdi: Suçlunun doğum - tarihi telgrafla İstanbuldan sorulacak, müdafaa şahidleri celbedilecek, sabıkası olup olmadığı araştırı- lacak, Bu gün saat 14 te duruşmaya devam edilecektir. Sarhoşluğun cil- veleri Hem hakaret, hem de Allaha küfür Dün gece Tepecikte bir sar- hoşluk hâdisesinin cürmü meş- hudua yapılmıştır. Mümin ve Ca- fer adında iki kişi kendilerini bilemiyecek derecede Üzeyir pa- şalının kahvesine girib bağırıb çağırmak ve Allaha, peygam- bere küfür, Hüseyin —adında birisine de hakarette bulunmakla suçlu olarak mahkemeye veril- mişlerdir. Hâkim Naci Erel suçlu Mü- mine sordu: — Allaha ve peygambere kü- für etmenin manası ne?. — Yalan! — Dur bakalım, yalan mı ya? Şahidler dinlendi. Müminin herkesin rahatım bozacak surette bağırıb çağırdığı ve Allaha, pey- gambere küfürde bulunduğu an- laşıldı. Hâkim, Müminn yedi gün müddetle hafif hapsine ve der- hal tevkifine ve Calerin beraetine karar verdikten sonra Mümine döndü. — Umarım ki bir daha kah- veleri altüst etmezsin?. — Etmem mi, hele bir çıka- yım da gör, yapmıyacağım kal- mıyacaktır. Bunlar beni yaktılar. — Çok lâfın lüzumu yok. Bu hareketine karşı mahkeme gene merhamet göster yor; bir daha hap shaneye girersen aklın - ba- şına gelir. Burası dağ — başı değil. Ve jandarmaya emrediyor: — Al şunu, götür hapisha- neye.. Tarzam Balta değmemiş orııuuılarda.. 24 -— Dünden Mlıd - 1 — Tarzan vahşilere, kendi dillerile kraliçelerinin arzusunu bildirdi, fakat vabşiler gülmeğe başladılar. Bunun üzerine genç kadın bir çocuk gibi ağlamağa başlamış idi. 2 — Vakit uzadıkça, bu anarşi de şiddetini artırıyordu. Yahşiler akşama doğru Tar- zanı kafesten çıkardılar ve bir ağaca bağladılar, Etrafında da başladı, Tarzan: “Görmüyor mu-| ölüm dansı oynamağa başladı- sunuz? Sizi hiçe sayıyorlar,, dedi. | lar. Vaziyet çok mühim, çok Köyde artık şiddetli bir anarşi korkunç idi. _:,k_ Vahşiler, birer, birer, rejslerine Te Yirlae l aankş bir hal ve vahşet vardı. Koru bazı dualarla beraber genç kıza ateş yakmasını emretti. Ateş yakılacağı sırada artık karanlık basmış idi. Fakat, genç için.. 4 — Şu anda ateş yakmak mümkün değildi, bunu gören Koru “bu da yalancıdı. Bunu öldürünüz, diye genç kızı gös- terdi.. Tarzan bu ani tehlikeden kur: tulması için genç kıza hemen kaçmasını bildirdi. Fakat bu sırada., (Sonu var) zehirler silğ'eE Tütünün Nikotinism tesiratının çoğalması şekle göre tebeddül eder. Tütün yapraklarının havi olduğu Nikotinin içildiği vakit bir kısmı yanar, bir kısmı da dumanla beraber hava borula- rını tabriş ederek geçer ve kana karışır: Tütünün yanma harâret dere- cesi yüksektir. Nikotini havi dumanda ise azdır. Bunun için kuru tütün, yaş tütünden daha- hafiltir. Ayni miktar tütünü havi olan sigara şeklindekilerde yan» ma hararet derecesi - (400) dür, Halbuki püro sigara şeklinde olanların yanma hararet dere- cesi (700) dür. Şu hale göre, birincilerdeki — Nikotinin tesiri ikincilerden daha çok fazla ol duğu anlaşılmaktadır. Bu suretle dumanla uzyiyete giren Nıkotin, tekrar dumanla çıkmaz. Dumanla hava yollarına giren Nikotinin hemen hepsi burada imtisas eder. Ve vücudüş pek ağır bir surette yaptığı zarar ve fenalıklar içinde kıv- randırır, durur. Hatta ölümüne sebeb bile olabilir.. Tütünün en zararsızı yoktur. Kullananlar için en az zararı olan pipodur. Burada Nikotinin hiç olmazsa bir kısmı olsun pipoda kalıyor. Ve bu suretle vücude az Nikotin girmiş oluyor. SŞu hale çöre nasıl kullamlırsn kullanılsın, tütün uzviyet içia pek şiddetli ve mühlik bir 2e- hirdir. Her kullanan bununla az çok zebirleniyor demektir. *Arkası var- Bu geçe Kemeraltında Hilâli, Karataşta Halif, Keçecilerde Yeni İzmir, İrgadpazanında Asri - eczahanee leri nöbetçidirler. Yarın gece Kemeraltında Şifa, Güzelyar hda Güzelyalı, Tılkilikte M.Faik, İkiçeşmelikte İkiçeşmelik, Alsan- cakta Jozef Jüliyen eczahaneleri nöbetçidirler. — —— — —— Yeni Adam Yeni Adamın 204 üncü sayışı çıkt.. İçindekiler : İsmail Hakkt Halkevinde müzk, Okutmanıt prensipleri, Hayatım, Hüseyit Avni, Sokak, Ahmet Naim, Uzut — Mehmet, Hakkı Toklu, Belçikâ* nın Ziraat politikası, Resimlerit romamı, Sami Boyar, Senettö orijinalite, Sefer Aytekin, oğlu Ahmet, Tarık Onan, İç V€ Diş sosyete, Haftanın bulmacâ” - ları ve Düşünceleri... Rumi - 1353 J Arabi - Toşrinisani 15 Ramazat Teşrinisani

Bu sayıdan diğer sayfalar: