4 Aralık 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

4 Aralık 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| Bayezid, sadrıâğzamın ısrarı üzerine nihayet oğlu Selimin üzerine yürümeği kararlaştırmıştı Selim derhal devlet ve hükü- met teşkilâtını da tanzimç baş- ladı. Birçok hâkimler işten uzak- laştırılıyor, yerine yeniler geçi- yordu, Civardaki sancak beyleri arasında da tebeddülât vardı, Halk memnundu, ordu sevin- cinden kabına sığamıyorda. Her: kes: »— Göyüyorsunuz ya, bu mem- lekete ançak Selim padişab ola- bilir. Diyordu. Bu muvaffakıyet Selime. yeni bir fikir, yeni bir cüret ver- mişti: — İstanbulu zabtedebilir mi- yim? Bu tasavvur zorlukla tahak- kuk edecekti. Çünkü İstanbul kapılarını kapayınca — mevçyd kuvvetle içine zor girilecek bir sehirdi. Dedesi Fatih bile bu şebri bin müşkülâtla eline ge- çireb İmişti. Şimdi ise İstanbulu müdafaa edeçek olan kuvvet, Bizansın ahlâkşızlıktan — bozul- muş orduşu değil, kendisininki gibi yeniçerilerder — mürekkeb ordu idi, Fakat ya kazanırsa?.. Selim, mağlübiyeti de, mah- volmağı da, esir olarak yakala- nıp idam edilmeği de göze al mıştı. Asi şehzade İstanbulda sarayın vaziyetini dikkatle takip ediyordu. Padişah korkmuştu. Beyazıt: — Artık ne yapsak nafile, diyordu. Onun elinden kurtula- mıyaçağız. Selim Elirneyi ele çirip padişgh olduktan sonra İstanbulg da alaçaktır. Bu hal ne yarabbi?.. Evlâdımın kilicile nekbete sürükleniyorum. Ben' ki, ey'âtlarına karşı fena muamelede bulunmamış bir babayım, bu ihtiyar, bu hasta halimde nedir bu gördüklerim? Padişah bunamak vaziyetine gelmişti. Evlâtları kâmilen ayak: lânmış'ar, Şahkulu memleketi kasıp kavuruyor, Rumelinin ber tarafındaki düşmanlar fırsat bek- liyorlar. Beyazıt artık isabetle, itidalle düşünemez olmuştu. Ken- disini vezirigzamın ellerine, mu- kadderata salıvermişti. Ali paşa padişahın bu halini görüyor ve ona muttasıl telkinatta bulunu- yordu: — Şevketlüm, bu gibi ahvale karşı şan ve şerefinizin ewmrile harcket etmelisiniz. Kulunuz, şehzade Selim efendinin İstan- bul üzerine yürümes'ni hayırlı bulmuyorum. Ba - takdirde din düşmanlarına, memleket içinde- ki asilere fırsat verilmiş ola- caktır. Padişab bitkin bir veziyette yakasını silkti; ANADOLU Günlük | — gazete ça Haydar Rüşdü ÖKTEM Umumt neşriyat ve yazı işleri müdü rü: Hamdi Nüzhet ÇANÇAR İDAREHANESİ Yıllığı 1400, alta aylığı 800, üç aylığı 600 kuruştur. Yabancı — memleketler için senelik abone ücreti 27 liradır fakat şiddetli bir Yaşan M. Ayhan —28— — Of, peki ne yapmalı? — Edirge Üzerine gtmek ge rektir. — Ben ha? Bu halimle öy- le mi? — Ne yapalım, mecburiyet şevketlüm, Orduya bizzat siz kumanda elmezseniz — berkese yalan yanlış düşünceler ârız olur. Bu sözler Beyazıdın — izzeti nelsine bir ok gb — saplandı. İhtiyar padişah doğruldu; — Korktu, Selime karşı çır kamadı diyecek,er değil mı? Vezriâzam cevap vermedi, Ellarini açt,., — Derler, Halk dediğin bu- nu da söyler.. Veziriâzam bu f.kri perçinledi: v Olabilir. Padişahım, hem biz'm vaz femiz memieketin asa> yişini emin bulundurmak değil midir? Beyazıt içini çekti; — Öyle, o da değru, Rahat ve huzur çinde ölmek bana na- sip olmıyacak, Haydi bakalım içap edço hazırlığ. yaptır. Ali paşanın gözlerinde bir şimşek çaktı, fakat seviacini gz- ledi, Zaten Padışah ta meyuş bir halde başını eğmişti. Ali paşa dışasıya - fıirlamış'ı, Kendi kendisine; »— Şehzade Selimi muhakkak mağ'üp etmeli, Bu takd rde plân larım müvali «k olmuş demektir. Şehzade Ahmedı tahta geç rmek artık bir gün işi olur, Dyordu, A'i paşa büyük bir ordu hazırlam:şlı. Şehrde aşker arasında müthiş bir dedikodu devam ed yordu: — Selim Edirneyi zaptetmiş. Istanbul üzerine yürüyormuş. Pa- dişah tereddüt ediyormuş. Zaten hasta imiş. Ordu artık bazırdı. Veziriâ- zam tekmil h>berini vermiş ve Beyazıd istemeye İştemeye or- dunün — başına- geçerek Edirne- ye doğru hareket etmişti. Fa- kat Selimin muhabbetile kalbi aşılanan ordu, tıpkı Padişah g- bi zorlukla gıdiyordu. Beri taraf- tan Selim de İstanbul üzerine hareket etmişti. Her iki ordu Uğraş köyüne yaklaşıyordu ki, tarafeynin piş- dar süvarileri göründü. Gerisin geriye baberler uçuruldu. Burası Çorluya çok yakındı. Uğraş kö- yü vadisi harb çin müsaıt idi, Zaten her'iki saraf ta me ileri yve ne de geri hareket edecek yeziyette değild ler. Karergâhlar kuruldu ve çebhe #ağdan sola doğru uzandı. — Sonu var — - —— Bir zenci şahid soy- edini üunutmuş! Çete Mustafa SeeE aNB eat Berast eaince, bay- ram yapaceğ'm diye sevindi, Sarboşluktan suğlu olaralı Vd dirim mahkemesine — sevkedilen Çet- Mustalanın duruşması sıra- sında şahid olarak dinlenen ve bir gözü sakat ihtiyar bir zen- ciye bükim sordu; - Adın? — R mazan,, — Soya-tın? Şah d düşü dükten sonral — K ybettim? — Bu gidışle kendini de kay- hedeersın galiba, İasan soy- adını keybeder mı? — Çetreflli olduğu için ak- lımda tutamıyorum!, v Anlat bakalım şu İşi? »- Kahve dökildü. Bu adam da mırıldandı.. — Na diye mırıldandı? — Görmedimi — Kahvenin döküldüğünü gö- rüyorso | da mırıldandığını ne- den görmüyorsun? — Benim bir gözüm görmez. — Döküldüğünü gören adanir ge mır İdandığını da görür, Hâkim suçluya sordu: —e Ne kadar içtin? — Dört, beş meyhaneye gir di çıktım Şmma, — sarhoş de- gildim! — Dö & beş meybaneye gir- dikten >onra sarhoş olmamak! İnanalım mı buna? — Eğer ben sarhoş olsay- dur; oturduğum kahvenin altın Üstüne getirirdim! — Asko'sun sana! Tevekkeli Çete Mustafa demem şier? Sapt o'smıy n suçundan do- lay Mustafanın ber icline krar verilmiştir. Suçlu mahkemeden ayrılırken hâceme: —— Teşekkür ederim karde- şim, aayenizde bayram — yapa- cağım, Demiş ve sevinçle salondan çıkmıtır. Zeytin hırsızlığı Foçada 500 kilo zeysin çılan Japon ozlu İsma | tutularak ad- liyeye ver İmiştir. ANADOLU Çocukla m eyhanelere gitmek yasaktır! ——— Türk ceza kanununun 574 üncü maddesinin — ikinci — fıkrasında şöyle bir kayıd vardır: “Her nerede olursa olsun, on sekiz yaşınmı doldurmamış bir gence veya akıl ve şuurunun zaafı, sebebile tabii halde olmadığı zahir bulunan bir kimseye müs- kirat verenler iki aya kadar hatif hbapse mahküm olur, «ğer fail müskizat satıcışı İse muvakkaten meşlek ve sanatinia tatiline de hükmolaunrur.., Çok mühim olan bu madde bilâfına harekette bulunmaktan suçlu olarak bay Bedri adında bir zat sulhccza mahkemesine veri miş bulunmaktadır. Hâdi- seyi kısaca anlatalım: Bay Bediinin heş yaşında Ruşen adında bir çocuğu vardır. Bir gün çoçuğunu almış ye biraz gezdirdikten sonra Alay biraha- nesine girmiştir. İddiaya göre de çocuğuna bira içirttirmiştir.Ufak bir çocukla meyhaneye girdiği görülünce hakkında zabıt vara- kası yapılarak mahkemeye ve- rilmiştir. Bu hâdisede Alay bi- rahanesinin kasadarı Remzi de suçlu bulunmaktadır. —— Firari Rıza hâlâ bulunamadı Bu yaman adam hâ. kimi bile dolandırm'ş$ Bostanlıda misafir kaldığı ar- kadaşının parasını çalmaktan Satlu oleYak ikinci ” sümmcera mahkamesinde duruşması yapır lacağı sırada nezarethaneden fi- rar eden Konyalı Ali Rıza he- nüz yakalanamadığından duruş- masına dün de bakılamamıştır. Şürasını haber verelim ki, ci- vadan farksız bulunan bu ya- man adam, nezarethaneden bir delik açarak kaçtıktan sonra © gece Hilâlde bir dükkâna gire- rek on çuyal ua çalmıştır. Ali Rıza bu unları da satm ş ve izi- ni kaybettirmiş'ir. Bu yam n hırsız bundan bir müddet evel ikinci Su'hceza bâkimi Naci E ele başvurarak fakir olduğunu, Konyaya gide- ceğ'ni sö lemiş, üç İira verme sıni istem.ştir. Ali Rza bu yar- dıma teşekkür eti ş ve para ile gelirken kendisine bal alacağını v deylemiş, tabidir ki daha gö ünmem ştir. İşin ga yaman dolandırıcının bugün ay- ni hâkimin karşısına çıkarı'aca- gıdır, Zabita Ali Rizayı aramak- tadır. —— Bay Bedri diyor ki: — Rüşen öz evlâdımdır; vali- deşi hasta olduğu için hâdise günü haslaha eye — yatırılmış'ı. Küçük Rüşene bakacak kimse iyoktu, zaten ben de mütcessirdim; Çocuğumu aldım, Kültürpakta dolaştırdım. Akşam üzeri evime dönerken, Atay bişahanesine uğradım; ayaküstü iki bira ıçtim. Çocuğuma bira içirtmedim.. — Peki gınma, küçük bir ço- cukla meyhaneye ve nihayet sar. başların arasına girmek, bu ço- cuğan ahlâkı üzerinde menfi bir tesir brakmaz mı?, — Bu Fakat ben zaten annesinin hastahaneye yatırılma- şından müteessirdim. Bu tecssür dolayısile birahaneye girdim, o sırada çocuğu kime bırakabi- lirdim?. Hâkim Naci Erel, diğer suç- lulardan — Bartında bulunduğu anlaşılan Remzi hakkında mahal- line talimat yazılmasına, şabidlerin celblerine ve küçik Ruşenin de gelecek duruşmada mahkemeye getirilerek şahidlere gösterilme: ğün babası - olup lmak üzere suçlu içük Ruşenin nü- fus cüzdanlarının - tetkikine ve duruşmanın başka bir güne ta- lik ne karar vermiştir. Konya vapurundaki hâdise! İsmail Ve frrart Kani mahküm oldular Konya vapurunda yalnız ba- şına seyahat eden bir -kadına sarkıntılık etmekte suçlü İsmail ve Kâninin muhakemelerine dün de devam edilmişlir. Kâni evel- ki gün firar etmiş bulunduğun- dan, suçlulardan İsmsil müda- faasını yapmış ve — sark ntılıkta bulunmadığını idda etmiştir. Hâkim, şahidlerin ifadelerin: den suçu sabit görmüş ve firari Kâninin bir ay yirmi gün ve İs- mailin de bir ay on gün hap: sne karar verm'ştir. — Kararın tefh'minden sonra hâkim Naci Erel suç'uya bitaben: — Mahkeme hakk nızda bu kararı vermiştir. İsterseniz tem- yiz edersin. Şurasnı biliniz ki, yalnız olarak seyahat eden bir kadına karşı irtikâp edilen suç; hiç bir zaman cezasız kalamaz! Kâni zabıtaca aranmaktadır. Yakalan nca derhal cezaevine gönderilecektir. Tarzan: Balta değmemiş ormanlarda.. 28 » Dünden mabad - 1 — Vakıa fırtına mmişîîdi' cereyan Tar- zanı nehrip sularına doğru attı. Tarzan müthiş bir yüzücü idi. Maksadı. mucibince yüzerken, sıçak yerler denizlerinde bulunan müthiş ve büyük bir balık peyda oldu. ggt SA 2 — Balığın korkunç bir kuy- ruk darbesi ile sular karmaka- rışık oldü; fakât bu darbe saye- şinde Tarzan kendişini karada buldu. Ve ancak bu sayede bıçağını çekebildi, Balığın sırtına atıldı ve bıçağı kabzesine kadar sapladı. 3 — Bu darbe cidden müthiş ve can alıcı bir darbe idi, Ca- navarın sırtından koyu ve sıcak bir. kan fışkırdı, nehrin suları kıpkırmızı oldu. Balık bu dar- benin acısı ile korkunç hareket- ler yaptı, fakat yavaş, yavaş kuvvetten öldü. 4 — Balığın ölüsünü nehrin düştü ve — nihayet suları denize sürükledi. Tarzan derin bir nefes alarak kuvvetini topladı ve gene suya atılarak yüzmeğe başladı. Maymun ve genç kız ona ellerile bir takım işaretler yapıyorlardı. Tarzan korktu. » Devam edecek - Serki Uğur Yenen ve içilen zehirler y S İçkilerin içinde &n zararsız olanı şaraptır. Yani halif dere» cede ve temiz yapılmış şarabın zararı, diğerlerine nazaran dâaha azdır. Maamafih şarap dahi fazla içilib sulistimal derecesinde vü- cüde idhal edilirse, yukarıda saydığımız vücud bozuklukları ve hastalıklarının. doğmasında en mühim bir faktör olur. Bun- dan maada alkol - irsiyette de büyük ve önemli bir rol oynar maktadır. Alkolik bir babanın çocuğu, anormal (gayri tabil) bir şekilde doğar (idiö). Bu çocuklarda dimağ — teşek- külâtı bazuk olur. Tabil şekilde doğmıyan bu yavrular tahsil ka- biliyeti olmadığından okuyamaz lar, ebeveyninin içki içmekle hayatlarına sun'1 olarak - vel leri neşe, yaşadıkları zevk gü lerine mukabil yavrularına bü- yük bir ıztırab çektirirler. İçtimat hayatta bir mevki bus lamadıklarından yaşayışları ken dilerine zehir olur. Demek ki baba ve annenin içki içerek sürdüğü zevk yerine çocukları keder ve elem çeker- ler. İşte alkolik insanların yav- ruları irsiyet dolayısile günahsız olarak kazandıkları bu hayatf ıztırablar altında sefil ve peri- şen helâk olurlar. Bu belin ha- kikatini öğrendikleri günde, baba ve annelerine lânet ederler. Alkol gıbi vucudun en mü- him kuvvet ve kud.etlerini yıkan, çocukları âdeta hayattâan mah- rüm bırakan bü zehir madde» sne karşı mücadele etmek, her insan için en mühim bir vazife olmalıdır. Çükü zararı yalnız kendisine değil, yavrularında da ruhi düşkün ük, belâhet ve ser- semlik gibi zhin zal yetlerine sebeb olur ki, bu affedilmez büyük bir fenalıktır. -Arkası var- l Nöbetçi eczahaneler I Bu gece Başdurakta Sıhhat, Karanti- nada Eşref, Kemerde Kamer, Eşrefpaşada Eşrefpaşa eczaneleri nöbetçidirler. Mülkiyenin Yıldönümü İzm'rdeki Mülkiyeliler, mek* teblerinin kuruluşunun 61 inci yıldönümü münasebetile bu ak* şam Egepalasta yemekli bir toplantı yapacaklardır. Rozet dağıtılacak Bayram münasebetile Maarif Cemiyeti menfaatına rozet dar fıtılacaktır. Okullardan — müte” addıd kollar, — rozet — tevziati için ayrılmıştır. TAKVİM Rumi - 1353 | Arabi - 1356 Teştinisani 21 Şeval 1 Kânunuevel 4 Cumartesi

Bu sayıdan diğer sayfalar: