9 Aralık 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

9 Aralık 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 KRünunucvel ANADOLU HİKÂYE İntikam Hamdi Nüzhet ÇANÇAR — Bir hatıra defterinden — Bana deli diyorlar, ihtimal, aksini iddia etmedim ve zaten ne diye edeyim? Akıllı diye ge- çinenlere şöyle bir baktığım, onların yaptıklarını ölçüye vur- duğum zaman halime şükret mekten başka söyliyecek bir şey bulamıyorum. Bana deli diyorlar veyahud hakikaten deliyim de ne o.uyor sanki?.. Evet, ben de itiraf edey'm, deliyim, hem de düpedüz: bir deli... Fakat benim deliliğim herkesin anladığı, herkesin bu kelimeye verdiği manada değil, o büsbütün başka, bambaşka bir delilik... Bırakalım onlar, beni bilmi- yenler, tanımıyanlar veyahut an- lamıyanlar ne isterlerse söyle- sinler, pek umurumda değil. Fakat o, o biliyor ya; ben de- liyim; deliyim amma akıl delisi, muvazene delisi de; Söyli- yeyim mi, haydi söyliyeyim, aşk delisiyim.... Eğer hareketlerimde muvaze- nesizlik varsa, eğer sözlerim bi- ribirini tutmuyorsa, nihayet de- dikleri gibi eğer hakıkaten deli isem beni delrten, çıldırtan odur; onun © Muvazene nedir bilmiyen, o itidal nedir tanım- yan delilikleri, çgın'ıklarıdır. Eğer tabir doğru ise evet ben deliyim, fakat deli yüzün- den deliyim, delinin delisiyim. Durup dururken, ben onu hiç aramadan niç'n, ne diye önüme çıktı? Gözlerini, o şeytanetinin bütün inceliklerini derinliklerin de toplıyan gözlerini ne diye üstüme dikti?. Onlarda ne ka- dar cilve varsa, ne kadar - işve varsa hepsini ayrı ayrı, hatta hepsini birden kullanarak beni çıldırtacak, çileden çıkaracak ne vardı?. O, evli bir kadındı; ben ken- di halimde, kendi — âlemimde yaşıyan bir erkek... Benden ne istedi, ne istedi ki Allahın günü ben kendisini aramadığım, bul- mak için hiç bir harekette, te- şebbüste bulunmadığım halde hep karşıma çktı, karşıma çık- mak için hatır ve hayale gel- mez sebebler, vesileler icad etti. Haydi bunları yaptı, ruhun- daki o anadan doğma kokotluk meyline kapılarak yaptı. Beni her kadının her erkeğe yaptığı gibi, sadece teshir etti. — İyi amma burada niçin kalmadı? Niçin daha ilerilere, daha de- rinliklere gitmeğe kalkıştı? Hiç yoktan kıskançlıklar icad ederek hiç yoktan beni kıskandıracak vesileler bulup onları körkör gözüme sokarak beni ne diye çıldırttı?. Bunlardan ne bekliyordu? Bir erkeğin, bu hale getirilirse, çile- den, zıvanadan çıkacağını; bir küçücük hiç için bütün bir ha- yatı, bütün bir mevcudiyeti yok etmeğe kalkışacak ve hatta yok edecek kadar kendinden geçe- ceğini, kendini kaybedeceğini niçin düşünmedi?, Haydi buna da peki diyeyim, haydi bunu da kadınlığın muam- ma deyib geçtiğimiz o esrarlı rubunun bir temayülü; kaprisi diye izah edeyim, fakat beni bu kadar delirttikten, - çıldırttıktan, şeytan gözlerinin basit bir ba- kışına bu derece esir ettikten, nihayet aylar ve aylarca benim, yalnız benim, münhasıran benim olduktan sonra durub dururken, ortada hiç bir sebeb, hiç bir vesile yokken, hatta en ufak bir sebeb bile söylemeğe lüzum görmeksizin, en basit bir vesile bile ihdas etmeğe tenezzül et meksizin beni ne diye birden- bire sokak ortasında bırakı- verdi?.. Bir erkeği, çarşıdan geçerken şöyle bir vitrinde görülerek ho- şa gittiği için alınmış ve sonra bir az eğlenildikten, vakit ge- çirdikten sonra — birden bire se- bebsiz sokağa atılıveren — zarar- sız, ruhsuz, kalps'z bir taş be- beği mi zannetti idi?. Düşüne- medimi ki hayatını altüst ettiği, mevcudiyetine varıncaya — kadar her şey'ni çorbaya çevirdiği bu adam da... Nihayet tıpki ken- disi gibi etten, kemikten, sinir- den... Ah hele ve bilhassa - si- nirden mahlüktur?. Düşüneme- dimiki onun da taşacak bir kal- bi, ayaklanacak, —muvazenesini kaybedecek bir siniri ve nihayet köpürecek bir gayzı, alevlene- cek bir intikam bi vardır?.. İatikaml.. Evet, intikam ya... Bilseniz bu kel meyi, bu kelime- nin o korkunç, o tüyler örpertici manasını bugün ne kadar sevi- yorum.,, Düne kadör onu nasıl sevdimse, halta -ah hainl- hâlâ ne kadar seviyorsam işte bu in- tikam kelimesini de öylece, çıl- ginca, düşüncesizce, — iradesizce seviyorum.. İntikam.... Meğer one tatlı şeymiş?. Bir kadının ince ve şehvetli dudaklarında, fıkırdıyan ve hoppa aşkında ve hatta em- sali yok zannettiğimiz vuslatında ve hatta.... Hatta.... Onun du- daklarenda, onun vuslatında ne kadar lezzet varsa, emin olunuz, int kam almakta ondan bin defa, yüz bin zevk var..: Evet artık intikam alacağım, intikam... Şimdiye kadar, dünya kuruldu kurulalı ne kadar erkek ne kadar kadının yüzünden in- lemiş, harab olmuş, mahvolmuşsa hepsinin gayzını ruhuma dol durdum, bütün erkeklerin inti- kamını ondan, yalnız ondan ala- cağım. Ne zevk, ne zevk, ne vahşi, ne doyulmaz bir zevk yarabbi.. İntikam.. Bu kelimenin telâffu- zunda bile insanı nasıl doyuran, nasıl tatmin eden, tesk'n eden kasvetli füsunlu bir eda var?.. İatikam... Evet intikam.. Evin- den, ailesinden, çocuklarından, muhitinden intikam... Her şey- den, onun her şeyinden intikam.. Artık onun: her şeyini öğren: dim, herşeyini biliyorum. Düne kadar ona ait, onun hayatını alâkadar eden hiç bir şeyi öğ- renmek istememiştim. Fakat bu gün hepsini, hepsini biliyorum. Bütün genç kızlık hayatında na- sıl yaşadığını, nasıl evlendiğini, evlendikten sonra evinin içinde ve dışnda nasıl ve kimlerle evet, kimlerle yaşadığını, anlı- yor müusunuz? « Hepsini, hepsini en küçük te- ferrüatına kadar hepsini biliyo- rum ve bildiğim, öğrendiğim içindir ki intikam hislerim, in- tikam —arzularım — dayanılmaz, önüne — geçilmez, zaptedilmez bir şiddet alıyor. İntikam, in- tikaml... Hem bilseniz bu ne tatlı, ne zevkine doyulmaz bir şey ola- cak... Onun, kurmak için sene- ler ve senelerce uğraşarak, —di- dinerek, Zzekâsını, kabiliyetini, bütün — şeytanetini — sarfederek kurduğu © ocak, 6 - aile ocağı böyle.. Bir gün, hem de pek yakın bir gün, hem beklemediği bir dakikada, ve hiç düşüne- mediği bir şekilde çatır çatır fa fazla lezzet, fazla İngiliz polisi, suçlunun yalnız aley- hinde değil, lehinde de delil getir Skotland Yard ne demek? Bir hâdise, bu meşhur müessesenin mensublarını gözden düşürmüştü Fakat İngiliz polisi ve Skotland Yard Eskidenberi İngiliz hâkimlerine çok büyük bir istiklâl atfetmek âdettir. “İngiliz hâkimi, mahke- mede İngiltere Kralından ve par- lâmentolardan da - kuvvetlidir., Bize kalırsa, bu İngiliz hâkimi- nin kendisinden doğan bir mev- cudiyetten ziyade halkın içtimai telâkki ve terbiyesinin bir neti. cesidir. Bu kanaat'mizi göstermek için şu adli sahneyi naklediyoruz: Derin bir süküt. Başka yerler- de pek az tesadüf olunur derin bir süküt. Bu süküt, Londra Adliye - sarayının bir mahkeme salonunda hüküm sürmektedir. Çünktü hâkim yerine gelmiş ve oturmuştur. Bugün Marta Hüçkin adlı ni- şanlısını hiddetle öldüren Ber- tram Alfred adlı katil maznunu mubakeme edilecek ve hakkında karar verilecektir. Zabıta memurları — arasında maznun sandelyesinde — oturan katil çok sakindir”Bu dürüst de- likanlının bir hiddet nöbeti a'a- sında bir genç kızı öldürdüğüne inavmak çok güçtür. Maznun evvelâ hâkime, sonra yedi erkek ve beş kadından mürekkep jüriye ve en nihayet samiine baktı, Ve bütün bu insanların kendisine muhasım mevkide olduğunu an- ladi. Hâkimin ilk suali karşısında benzi sapsarı oldu. Hâkim ağır ve ahenkli bir sesle: — Bugün, bin dokuz yüz otuz yedi senesinin Teşrinisanisinin on sekizinci güni iye celseyi açtı ve maznuna: — Bertram Alfred, nişanlımızı kati ile maznunsuz. Katil misi- niz?, Masum mu?. diye sordu. Maznun ayni sükünetle: — Katilim. Bir katil olarak yıkılır, onu da bütün emellerile, ümidlerile, hulyalarile altında ezerek yıkılırken ben... Karşıdan bu yıkılan, bu göçen, ve çöken manzarayı, bir tiyatro sahnesi gibi, ne sonsuz bir zevkle sey- redeceğim... Ve sonra herşey olup bittik- ten, her şey onunla birlikte yır kıldıktan, ortadan — kalktıktan sonra, ben, bu harabenin üze- rinde zevkine doymuş, kârını itmam etmiş, vazifesini bitirmiş şom bir baykuş gibi ne uzun, ne derin, ne zevkine doyulmaz bir kahkaha atacağım... Tıpkı son “günü Jâkayt ve yabancı önümden geçerken onun attığı ©o zalim kahkaha gibi.... Ve işte bana asıl o zaman, hem de bu defa haklı olarak, deli, deli diyecekler.... Hamdi Nüzhet Çançar muhake edilmeliyim Milord! ce- vabın: verdi. Bu öyle bir mukabele idi, ki maznunun darağacının yağlı ipini kendi elile boynuna geçirmesi demekti! Ve nasıl ki öyle oldu. Hâkimler kısa bir müşavere- den sonra, reis şu hükmü maz- nuna bildi — Bertram Alfred, sizi ölümü mucib oluncıya kadar boynu- nuza yağlı ip takılmağa ve asıl- mağa mahkâm ediyorum. Allah taksiratınızı affetsin; jüri vazile- sini görmüştür. Celseye nihayet veriyorum| V. yıda İngütere polis « re. n kalp paraları, aşağıda güli mürekkepleri tedkike mahsus makineleri Mahküm Bertram Albert, mah- keme salonunu dolduran resmi ve gayri resmi insanların hep- sinin kendisine muhasım oldu- ğunu sanmıştı. Halbuki bu zan yanlıştı; Skodland Yardın “ci- nal işler tahkik dairesi,, memur- larından detektif Smit: — Yazık. Ben bu maznun aleyhinde olduğu kadar lehinde de delil getirmiştim! Demekten kendisini alamamıştı. Bu son cümleyi yerinde kul. lanılırken göstermek için sade- dimiz dışında görünen bu mu- hakeme sahnesini yazdık. Evet, *Skotland Yard,, bu - cümle ile izah olunan bir müessesedir; her hangi bir mesele karşısında hem aleyhde, hem de lehde Malümat ve deliller toplar! kezinde ve Taymis şehrinin ke- parınd 1 din Dlası, Duyuk Ve eski usul İ | külün şefi Sir Skotland Yar- (| şimdi!.. kulelere malik bir binadır. Da- mında telsiz antenleri göze çar- par. Skotland Yardın telsizi mü- him merkezlere maznun ve müc rim olanların fotoğraf ve par- mak izleri kopyalarını verir. Skotland Yardın “cinai iş- ler tahkik dairesi,, 1878 de kur rulmuştur. Ayni şekilde bir da- ire de Paris polis müdürlüğün- de vardı. Bu yeni — müessese, daha tesis edildiği sırada yıkıl: mak tehlikesini atlatmıştır: Gizliden çocuk — düşürmekle iştiğal ettiği zannedilen doktor Titlay aleyhine, bir detektif (polis) metresinin çocuğunu ak dıracağı şeklinde bir yalan ile kurduğu tuzak, Londrada kıya- metler kopmasına sebep olmuş ve (cinaf işler tahkik dairesi) detektifleri cürüm Vve cinayet tasni ile ittiham edilmişti. Mat. buat bu daire — tetektiflerini şiddetle tenkid ediyordu. Çün- kü İngilterede cürüm ve cinayet tasni, yalandan cürüm isnad edenlere müsamaha gösterilmez. İngiliz efkârı umumiyesi bundan şiddetle nefret eder. Bu teşek- Vilyam Harkur mahkemeye sevkedilmiş fakat maiyetini ve dairesini — yıkıl- maktan kurtarmak için hâkim huzurunda bundan böyle — bu gibi çirkin usullerin kullanılmı- yacağı hakkında kat'i teminat vermeğe mecbur kalmıştır. Fa- kat vaziyet bununla kurtulmuş mudu? * Cinaf işler tahkik idaresi , kadrosunu teşkil eden detektifin içtimai vaziyeti pek berbad bir hal almıştı. Londra ve bütün büyük Britanyada bu daireye mensub olan detektifler en se- vilmez adamlar sırasına geçmiş idiler. Sade böyle olsa ne alâ.. Detektif, melun ve menfur bir adam demek oldu. O kadar ki bir mahallede bu detektiflerden birisi oturduğu zaman mahalle halkı vebadan kaçar gibi dağıl- mağa, başka mahallelere göç etmeğe başlamışlardı. “Skotland- Yardın adamı, haydud veya melun ile müteradif olmuştu. Fakat İngilizler, ne pahâya olursa olsun hedefine yürüyen, inatçı insanlardır. İstediklerini mutlaka yapan bu insanlar, yirmi sene gibi az bir zaman içinde Skotland Yardın *cinaf işler tahkik idaresi, me- mur ve mensuplarını, melün ve haydud addedilen insanları bütün Londra ve İngilterenin en ziyade hürmet edilen ve sevilen insan- ları derecesine çıkarmışlardır. Skotland Yardın bu gün erbabı namustan hiç bir kimsenin zerre kadar korkmadığı ve çok say- dığı, sevdiği 1200 — detektifi vardır. — Sonu yarın— otör Faik Ibrahim İzmire gelmiştir Eskisi gibi öğleden evel | Fransız hastanesinde öğleden Birinci Beyler sokak Diş “ühmet Ali altın- n has- M. Delbosun seyahati KBŞ ÜÜ Sakifede 25 milletinin Fransanın mümessi- * — line karşı göstermiş oldukları — iyi kabulden dolayı — minnettar- * lığını bildirmiştir. * İlk Rumen istasyonu olan “ — Opasehide köylüler, B. Delbosu * — alkışlamışlardır. B. Delbos, istasyonda depart- * man prelfesi ve Rumen Hariciye * Nazırı erkânından iki zat tara- fından ist kbal edilmiştir. ş İkinci istasyon olan Carnat-: — zide Fransanın mümessiline kar- - şı yeniden tezahürat yapılmıştir. * B. Delbos, trende yarı resmi - Parst Ajansının muharririne Ru- — men milletine hitab eden aşa- ğgıdaki mesajı vermistir: 5 *— Rumen milletine Fransa — milletinin selâmını iblâğ eder-” — ken, bütün Fransızlar için pek” — aziz olan bir memlekette bulun- ” maktan duymakta olduğum haz- z ifade etmek isterim. Ziyaretim, siyaseti ayni pren- siplerden ve ayni muslihane gayelerden ilham almakta olan * dost millet ile uhuvvetkâr - irti- batı muhâfaza etmek arzusun dan mülhemdir. Fransa, mütekabil müveddete istinat etmekte ve iki milletin dahili menfaatleri ile sulhun menhafiinin en iyi zâmanını teş-- kil eylemekte olan Fransız - Ru-: men dostluğuna hususi bir kıys- met atfetmektedir..., Bükreş, 8 (A.A.) — B. Dek bosun muvasalatı münasebetiyle Üniversal gazetesi yazıyor: *Fransa bizim için yalnız bir” ziya, bir kültür menbası değik dir. Belki istikbalimizin zami- ridir., Diminetza yazıyor: *“B. Delbos, pek büyük icrâat âmkânları arzeden Fransız - İn- giliz cephesinden teşci edecek şeyler getirmiştir., Timpul diyor ki: N *B. Delbos, hiç kimse aley- hine müteveccih olmıyan ve bü- tün dünyaya açık bulunan ci- han sulhu fikrini muvaffakıyetle müdafaa etmiştir.,, Bükreş, 8 (A.A.) — Havas Ajansı muhabirinden: ğ Milli köylü fırkası, B. Delbo- sun şerefine tertip edilecek ka- bul resimlerine iştiragten istin- kâf etmeğe karar vermiştir. Bu münasebetle neşrolunan bir notada Milli köylü firkası-. nın bu kararın ne Fransa ve ne de B. Delbosun şahsı aleyhine, müteveccih olmadığı beyan edil- Bu yolda karar ittihaz edil, mesini sebebi hali hazırda izahı mevsimsiz olan bir takım âmil- lerdir. g Müşahitler diyorlar ki, -milli küylü fırkasının bu hareketi hiç şüphesiz dahili siyasete mütcal: lik esbaptan mülhemdir. Çünkü — halihazırda- — iktidar mevkiünde bulunmakta olan Li-- beral fırkasile >milli köylü fır- kası arasında intihabat dolayı- sile şiddetli bir mücadele ya- pilmaktadır. Ankara, 8 (Hususi muhabiri- mizden) — Fransa Hariciye Na- zırı B. İvon Delbosun, bu ya- kınlarda memleketimizi ziyaret etmesi mevzuubahis değildir. Ziyaretin, şubat ayında olması muhtemeldir. General Roder Ro. maya gidecek Budapeşte, 8 (Radyo) — Ma< caristan Harbiye Nazırı general Roder, yakında Romaya gide- cektir. oneral Roderin seyahati, bir. ! hata kadar süreçektir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: