23 Aralık 1937 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

23 Aralık 1937 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ağızda, Karıman beyinin kellesini uçurttu Mebmed efendi, — tecrübesiz ve çok genç bir vali idi, Fakat buna râğmen cesurdü, zillet ka- bul etmyen bir izzeti nefsi vardı. Bundan başka sadık Deligöz gıbi cesur, zeki ve mağrur bir dostu vardı. Bu dost; Karaman beyi idi. Br ara; hududdan bir haber geldi: — Şehzade Ahmed efendi, büyük bir ordu ile geliyor. Genç Konya valisi vaziyeti kavrıyamıyordu: Bu geliş neye ve niçin? E- bette ki, ordu ile ziyaret yapık mazdı. Saniyen Şehzade Ahmed; ar- tık İstanbula karşı isyan etmişti. Şehzadeye hakikati haber ve- ren gene sadık döstü oldu: — Söyle bakalım Karaman beyi, bu işe ne dersin sen? — Ne diyeyim Şehzadem?. Amcanız, topraklarınıza, vilâye- tinize göz dikmiş.. Genç vali, hiddetle bağırdıu — Bu da niçin?.. Amasyada rahat rahat otursaydi.. Karaman beyi güldü: — Saltanat sevdası bu Şeh- zadem, kolay değil.. — Peki, şimdi ne yapacağız? — Nasıl emrederseniz, öyle.. Fakat bana kalırsa... — Söyle, söylel. Çünkü mu« hakkak ki; yarın, öbügün Konya kapılarında ve şehri de müha: sarada göteceğiz.. — Şu halde benim fikrim; şehrin müdafaasıdır. Hiddetinden tirtir Şehzade ayağa kalktı: — Müdafaa mı?. Evet, doğru ammal.. * Şehzade Mehmed, feci bir mağlübiyetten çekiniyordu. Çim kü kâfi miktarda kuvveti yoktu. Kendisi Konyada oturmakla be- raber anasıl Karaman vilâyetinin valisi idi, Konya şebri de bu hudud içindeydi.. Düşünceşini Karamatlı beyi açıkca - emekten çekinmedi: — etimiz âz, muhasraya tutulursak erzak ister, mühimmat ister ve ister oğlu İsterl. — Şu haldel. — Şehriyardan süratle imdad istiyelim.. — Peki, ©o da olur. Fakat geçikmemek şartilel. Çünkü ne- redeyse amcan bizi basacaktır. Genç vali; derhal dedesi Sul- tan Beyazıda bir mektub yaza- rak; himaye ve yatdım - istedi. Beyazıd; son günlerde, Şehzade Ahmedi affetmeği düşünüyordu. — Nuf Ali halife denilen asiyi tedip edip gene Amasyaya geçsin, otursunl.. ANADOLU Günlük siyasal ııyıııl Haydar Rüşdü ÖKTEM Umuml seşriyat Ve yası işleri müdü. vi Hamdi Nüzhet ÇANÇAR — İDAREHANESİ İzmir İkinci Beyler sokağı CHalk Partisi binası içinde Telgraf: İamir — ANADOLU Teleloti 2716 « Posta kutusu 405 Abone şeralti Yıllığı 400, ahti aylığı 800, üç aylığı 600 kuruştür. Yabaneı memleketler için eendlik abone ücreti 27 liradır ANADOLU MATBAASINDA PASILMIŞTIR titriyen . Yazan M. Ayhan —40— Bile demişti. Fakat — onun kıştığım duyanca: — Artık çok oluyor, benim babalık şelkatimden doğan yu- müşaklığımı svüistimal ediyor! Diye bağırdı. Tam o sırada Şehzade Mebmedin — mektubu gelmişti. İhtiyar padişah, onu da oğulları kadar seviyordu. Çünkü torunu idi. Mektubu okuttu: — Bu nasıl amca, dye m- rildandı, bu nasıl iş?. Mehmed, küçük bir şebzadedir, yetim kalmıştır. Amcaları taralından himaye edileceğine elindeki ara- ziye göz dikiliyor? Maamafih onun maksadı. bence aşikârl.. Mehmedi de bu suretle kenı tabiiyetine — alacak ve yarın, öbür gün başımıza sultan ol dikilmek istiyecekl.. İhtiyar padişah, hafidine şöyle bir mektup gönderdi: — Konya kales.ne çekil, seni muhasara etse bile sakın ona böyun eğip itaat etmel.. Hima- yesiz, yardmsız kalacağ nı zan- netmel, Ben seni düşünüyorum, yakında imdadına yetişeceğiml. Padişahin cevabi. — gelirken; şehzade Ahmed Konya civarına kadar eline geçirdiği zrazide dilediği veçh le teşk git yapıyor, hâkimler tayin ediyordu. Bu meydanda araz yi de kendi ma: iyet ve erkânı aras nda taksiai imed; ile ıqıuldu. Yani Şehzade “Kon- yayı zapi için istcale — lüzum görmemişti. D ğer cihetten haka- niın meklubu, şehzade Mehme din eline vasıl olmuştu. Mehmed, mektubu alınca; der hal 'Deligözü çağırttı. Sevinç içinde idi: — (fte Tye Büğeli, ebrk yarın mektubu! Ş-hri müdafaa edeceğiz, tesfim olm yacağım! Karamanlı bey de, kendi dü- şüncesine uygun olan bu cevap- tan zevk almıştı. Artık Konya etrafında terti- bat alınıyotdu. Mevcud aâsker techiz :dıl.yoı ve şehir, bir as- ker çemberi içine, so' uluyordu. Şehzade Ahmed; Ko iya için deki hazırlığı duymuştu. Buna bizzat Konya ovasna inip şe- hiri muhasara ile cevap verdi. Ahmed, birader zadesinin tos- lim olmamağa karar verdiğini de işitmişti. Harp — başlamıştı. Ahmed, sık sık taarruza g:ç yor. fakat şehte giremiyordu. Konya içinde dedikodu, me- yusiyet ve korku' baş göstermiş- ti. Çünkü pad'şahtan beklenen imdad gelm yordu. Mehmed ikide bir dostu Ka- Tamanlıya: — Söyle bakalım Delibey, ne olacak, ne yapacağız? Diye soruyordu. Deli Sarıgöz müteessir değildi: — Şehzadem, müdsfaaya de- vam etmek lâzım.. Bugün de- gilse yarın imdad gelir.. Bittabi şehr yar, sizi unutimamıştır.. — İyi amma, erzak tükeniyor. — Tükenirse şerefimizle bo- ğuşa boğuşa ölürüz! Genç vali; mutlak bir vermek mecburiyetini yordu. Kendi payımna; müdafaayı mut- lak görüyordu. Fakat bu halkı ve idaresindeki kıwm, neti- cesi bir hiç olan harbe nasıl sürükliyebilird? Onların göz göre mahvolma- sın'n manevi mesulyeti yok muydu? Karamanlı bey, geaç vılinin tereddüdünü anlam ştı. İ ide bir: — Düşünme şehzadem, baş- ka çare yoktur. Diye onu hârbe devam ettir- meğe çalışıyordu. Bir aralık şeh- zade Mehmed, ona haykırdı: — Dostum!.. n bi konuşuyorsun. bir msansın. - Fakat bu halkın ve ordunun yök yere kanının döki'mesine vicdanım razı de- iik. Ben kaçabilirim, fakat or: du ve halk?.. Hayır, hayırl... karar hissedi- Amcamla muharebe etmiyerek tes- lm olacağım.. İşte bak, imdad ümidi de kalmadı. Dedem, ba- şım kaşıy cak vakit bulamadı ve bz: unutfu. Şehzade Mehmed; de hal bir mektub yazdı ve kaleden çıkar- döğı nefere vererek şehri çevi- ren amcasna gönderd. Çünkü bu iş tehir ettiği takdırde, am- cas: şehzade Ahmed daha bir taarruz yaparak şehre girebile- cekti. O takdirde kendisine ve Konyaya ordusu ile halkını di- lediğ g bi şiddetli davranmakta hak kazanacaktı. Mehmed mektubunda: — Amcı, diyordu, şehri tes- Him ediyorum. Yalnız hayatımıza il şmeyin zi.. Şehzade Ahmed mektubu alınca düşündü: — Evetl.. Nıhayet bu benim yeğeniml.. Kendisini esir değil, timde bir vali gibi fılınıyım Zaten ben arkamda kuvvet toplamak mecburiyetin- deyim. Mademki Konyayı sali- men almak imkânı hasıl — oldu. -Arkast var- İZ SELME Şehzade Ahmed, anlaşarak Konyaya girdi ve ilk Kumarcılar beraet ettiler 26 mı, 66 mı oynadıklarını tesbit için mahkemece ehlivukuf celbedildi Dün üçüncü Su'hceza hâkimi B. Ömer Kayanın huzuruna altı kişilik bir kumarbaz kafilesi çe karılmış ve cürmü meşhud ka- nununa tevfikan duruşmaları ya- pılmıştir. Okunan kâğ dlardan anlaşıldığına göre; zabıta kür marcıları Büyük Salepcioğlu ha- nının kahvehanesinde — suç üstü yakalamışlardır. Dünkü duruşma sırasında, hâ- disenn mahiyeti dikkate şayan bir şekil arzetmiştir. Amme şa- hdi olarak dinlenen araştırma memurlarından birisi, bu kumar- cıların 26 oyunu oynadıklarını, dğer memur'ar da; ne - oyna- dıklarının farkında - olmadığını söylemiş.. Fakat elde edilen ve mahkemeye getirilen, kâğıdların birisinin 24, diğerinin 32 adedli olduğu ve binaenaleyh 26 oyu- nu oynamak için tam yani 52 kâğıdın mevcud bulunması icab edeceği anlaşılm ştır. Hâkim Ömer Kaya; bu kw mar işinin -aldığı son vaz yet üzerine hâdiseyi derinleştirmiş ve hariçten iki vukuf ehli ge- tirterek mevcud kâğıdlarla 26 oyunu oynanıp oyaanmıyacağını gormuştur. Bir hakaret davasında Gökgürler —— oraarasin Soyadını söylerken, gök de gürledi. İküe Sülhceza a bit hakaret ve dövme davasının duruşması sırasında hâkim Naci Erel müşteki Bayan Müzeyyene sordu: — Sovadınız?. — Gökgürler. Tubaftır ki; müşteki soyadı nın Gökgürler olduğunu söyler söylemez; şimşek tarakasini mü- teakıb müth ş bir göz gürlemesi başlımış ve hâkim gayrı ihtiyari olarak: — Tam soyadı.. Daha söyler söylemez, gök de şehadete baş- ladı. Acaba bu işte de gök gibi gürledin mi dersin?. — Hayır, ben İstanbulluyum, terbiyem müsaid değ.ldir. — Terbiye dediğin yalmız le- tanbullulara mahsustur demek?. — Hayır efendim!. Hâkim bu defa da suçluya sordu: — Bayan.. Senin soyadın ne- dir?. Kırk beş yaşında ölan bayan Sezanın üst dişleri tamamen çık. Erbabı vukuf, 24 adedli kâ- ğgıdla 66 ve 32 adedli kâğıdla da piket oynanabileceğini söy- lemişlerdir. Bu hâdisenin suçluları arasın- da, hiç oyunla alâkası olmıyan ve her zaman her yerde olduğu gibi seyirci vâziyetinde bulunan iki kişi de suçlu ölarak mahke- meye verilmişlerdir. Avukat B. Kâmil, uzan bir müdafaadan sonra demiştir ki: — Yüksek mahkemeniz, çok ince bir tetkikten geçirdiği bu kumar hâdisesinin içyüzüne ta- mamile vakıf olmuştur. Kumar oynamadığı halde, seyirciler bile suçlu olarak huzurunuza geti- rilmiştir. Bu incelemelerden son- ra, söyliyeceğim son söz şudur: — Allah —mahkemeleri başı- mızdan eksik etmesin! Suçluların - beraetine ve mü- sadere edilen paraların kendi- lerine iadesine karar verilmiştir. Kararın tefhimini müteakıb, büe tün suçlular: — Yaşasın Türkiye cumhuri- yetinin âdil mahkemeleri.. Diye bağırarak — minnettarlıklarını iz- har etmişlerdir. Manisadaki mühim hırsızlık Antalyalı Mehmed, şüpheli görülerek yakalandı. Geçen'erde Manisada mühim bir hırsızlık vak'ası olmuş, suç- lular tesbit edilememişti. Eşyası çalınanlardan B. Mustafa Mani- sadan şehrimize gelmiş ve dün bir tesadüf eseri olarak Bitpa- zatından geçerken, çalınan yor- ganının satışa çıkarılmış bulun- duğunu görmüştür. B. Mustafa derhbal — zabıtayı haberdar etmiş, yorgamı — sat- makta olan Antalyalı Mehmed yakalanmıştır. Mehmed, bu yorganı on liraya satın âldığını, şimdi de satmak- ta olduğunu söylemişse de kim den aldığını bildirememiş ve vaziyeti şüpheli görülerek tev- kifine karar verilmiştir. Tahki- kata devam edilmektedir. mış bir. vazıyete olduğu için, bir şeyler — mırıldanmış ise de bir türlü anlaşılamamış; nihayet samiin arasında bulunan ve ba- yan Si n kocası — olduğunu söyliyen bir zat ayağ kalkarak: — Göktürk. Tarzan: Balta değmemiş ormanlarda.. 42 — Dünden mabat — 1 — Zaten daha fazla durü- cak vakit yoktu. Kızıl İvarın ıı- dadına gelenler çoğalmıştı. Bu süretle harp umumileşti. Fakat Tarzan cesaret ve soğukkanlılığını kaybetmeden aslan gibi çarpıştı. Çarpışanların da idaresi iyi ne- tüce aldı. ea Düşman kayıkları müthiş za- rarlara ve zayiata uğradılar. Bun dan az zaman sonra, Saigradla- rın köyünde başta Tarzan olmak üzere bir zafer alayı yapıldı. Ve ölüm döşeğinde bulunan Kral da kılic ve okunu Tarzana verdi. 2 — Ve: “— Sen muzaifer oldun. Serbest olmâk hakkın- dır. Dile benden ne dilersen!, Dedi. Tarzan da şu cevabi werdi: — Haşmetlü Hükümdar! Sen- den bir şey isterim: Bana inan- mak ve kızını kurtarmağa çalış- maki! Şu anda kızın yamyamla- rın elindedir. 3 — Kral, Tarzana: — Git ve istediğini yap! Dedi. Tarzân da yalnızca yola çıktı. Zigirid hakikaten yam yamların elinde idi. - Bir takım -| Viking esirlerle beraber bulutu- yordu ve bunları yamyamlar yemek için hazırlıklar yapıyor- lardı, - edecek — $ kânwnuevrl Sağlık bahisleri Dahili hastalıklar mütohanssnu Dr. M. Şevki Uğur diyor b Vaktinden evel ihti.. yarlığa karşı savaş — l0— Vücudün kocamasile uzviyett güddelerin faaliyeti durgunlaşı: Bilhassa meni guddelerinde ar tık çalışamamazlık yüz gösterir İasan hayatında bü guddeasii faaliyetinden mahrum kalmas arzu edilir. bir şekil değildir Kadınlarda yumurtalık guddele rinin faaliyeti kırk beş - elli yaş arasında kesilmiş olur. Ve ker dilerinde — ihtiyarlık alâmetled belirir. Erkeklerde ise meni güdde leri yavaş yavaş ve daha geç olarak faaliyetten ve vazileden "düşerler. Bazı kimselerde tena: * süli vazife ileri derecede tena. kus etmiş bulunur. Bazı insanlar vücud makinelerinde bu vazifer lerin tevakkuf etmesile pek 24 yade hassas olurlar. Bunlar eski hatıraların duygularile, rüyalarilı yaşarlar. Şunu gözden uzak tut mamalıdır ki, meni guüddelerinin dahili ifrazı canlanabilir. Ve bu suretle umumi neşe yükselebilir. İhtiyarlaşmış bir vü- cudde bu istenilen faaliyeti tew lid etmek kolay bir iş değildir. Çünkü bunlarda zamanla cam lanma faaliyeti de kaybolur. Uzviyet bu sahadaki mevcut zenginliğini, var olan ihtiyal kuvvetlerini bile şurada burada, keyfi yollarda ve beyhude yere fena bir şekilde bütün kudret- lerile beraber olarak kaybet. miştir. -Arkası var- Nöbetçi eczahaneler u gece Kemeraltında Hilâl, Güzelya. hıda Güzelyalı, Tilkilikte B. Faik, Eşrefpaşada Eşrefpaşa - eczahâe neleri nöbetçidirler. TAKVİM Rumi - 1333 |) Arabi - 1356 Kânanaevel 10 Şeval 19 Kaânunuevel ; 2 3 ; 3 3 7 7 Perşembe Demiştir. Biri Gökgürler, diğeri Göke türk olan taraflar; biribirinin ek tisidirle. İkisi de bir evde ve fakat ayrı ayrı odalarda — otur- maktâdırlar. İncir çekirdeğini doldurmıyacak bir anahtar me- selesinden araları açılmış — ve daha ihtiyar bulunan Göktürk, eline geçirdiği bir nalını fırlate tığı gibi müşteki bayan Gök- gürlerin kafasını yarmış ve kü- för etmiştir. Müşteki Gökgürler hâdiseyi anlattı ve: — Namusumu isterim, namt sumul Dedi. Hâkim Naci Erel: — Telâş etme bayan. Biz de onu arıyoruz, bulduğumuz vak.t vereceğiz? demiştir. Hâkim bu iki eltiyi - barıştır mak için çok Uuğraştı. — Fakat müşteki Gökgürler buna hiç ya- naşmadı. Suçlünün sabıkasının sorulma- sına ve şahidlerin celblerine ka- yar verilerek duruşma başka bir güne bırakıldı,

Bu sayıdan diğer sayfalar: