4 Şubat 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4

4 Şubat 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ANADOLD Hakan bir sipahinin getirdiği malümata, şe- hirden epeyce uzakta agâh olmuştu Beri tarafta ise padişahın ; Ordusu şehir kenarına gelince derhal muhtelif kollardan mu- hasara terlibatım almış, diğer bir kol da şehre sarkmıştı. Ş.hirde ses yoktu, hareket nâm'na hç bir şey gözükmü- yordu. Ha:buki ordu, mukave- met göreceğini zannediyordu. Ö d:n giden bir Yeniçeri bö. şehzadeain — sarayım basmağa memurdu.. Müfreze efradı, yalın kıliç sokaklarda koşarken, Manisa halkı; şaşkın bir vaziyette pen- cere ve kapılarını açıyor, sonra gözleri dehşetler içnde geri çekiliyordu. Bölüğü idare eden ağa; sa- rayı iyice biliyordu: — Bu tarafa, bu tarafal. AÂz zaman sonra şehzadenin sarayı çevrilmişti. Gözler pen- cerelere dikilmişti. Ağa, kapıyı vurdu ve bağırdı: — Hakanın iradesile geldik, kapıyı açıp teslim olunuz! Fakat bu kumandaya içeri- den bir kaç kadın hıçkırığı, te- lâştan, koşmaktan mütevellid bir gürültü cevap verdi. Ağa tekrar bağırdı: — Açınız! Diyorum, kapıyı kırarız.. Yeniçeriler, silâhlarını pence- relere çevirmişlerdi. İki dakika sonra ağa son kumandasını verdi: — Kapıyı kırınız! Bu sırada bir nefer koştu: — Ağa, dedi, bahçe kapısı : ardına kadar açık! Kapı, balta darbeleri altında çatırdıyor, — gicirdiyordu. Ağa omuzlarını silkti: — Olabilirl - Kâpı büyük bir gürültü ile — yakılınca ağa ve onu takiben neferler içeri girdiler. Şimdi saray altüst olmuştu. Haremdeki kadınlar bağrışı- yor, ağlaşıyor, selâmlıkta bir kaç söray uşağı, kavuksuz, pe- rişan bir vaziyette kollarını kal- dırıyorlardı. Ağa, kılıcım — bunlardan bi- rinin göğsüne dayadı: — Hani şehzade?. — Bilmiyoruz — vallahi ağal. Din ve Muhammed hakkı için görmedik. Biz şimdi uyanıyoruz. — Lânet olsun!. Sakın kaçır- dik mil.. Saray altüst edilmişti, Bu sırada gene saray uşaklarından biri: — Boşuna arıyorsunuz ağa! dedi, şehzade kaçmış. Ağa boğulur gibi haykırdı: — Kaçmış mı? Nereden ladın?. — Ahırda hayvanı yok, Pi- yoksa Günlük siyasal — ıyıııl gıxzıı Hııdaı nı.ıı ÖKTEM Umum! neşriyat ve yazı işleri müdü- 1i Bumdi Nüzhet ÇANÇAR — İDAREHANESİ İrmir İkinci Beyler sokağı C.Halk Partisi binan içinde Telgraf İzmir — ANADOLU Telefom: 2776 « Posta kutusu; 405 Abone şeraiti Yallığı M00, altı aylığı 800 “ANADOLU BASILMIŞTIR. K— 01 e 30 aa — Yazan: M. Ayhan ÜB yale efendi de beraber gitmiş olacak, çüncü sevdiği bayvan da kayba karışmış. ahıra doğru fırladı, içe- riye baktı: — Eyvah..Doğru imiş. Şimdi ne yapacağız! Artik güneş epeyce mişti. Padişah ta Manisaya yak- laşmıştı.. Saraydakt — taharriyat vessire, kâmilen halkın ağzına düşmüştü. Manisalıların hemen kâffesi: — Kaçtığı iyi oldu. Muka- vemete kalksaydı felâket bizim başımıza — patlıyacaktı. — Belki şehir de yakılıp yıkılacaktı, di- yorlardı. Şebirde kargaşâlık berdevamdı. Artık hakikati padişaha bil- dirmekten başka çare yoktu. Hakan bir sipahinin getirdiği malümata, şehrden — epeyce uzakta agâh olmuştu. Büyük bir hiddet içinde atını mabmuzladı: — Kaçtı mı?..Nereye? Hangi semte?.. Ne cevab verilebilird.? Kimsenin hç bir şeyden adam akıllı malümatı yoktu. Selim, hiç bir zaman bu kadar gazapr lanmamıştı. Ses, hırıldıyarak ç- kıyordu: — Bütüa yolları kesiniz. Bü- tün dağları sarınız, onu muhak- kak yakalamalıdır. Merhamet yok, icap ederss bir tarafı ya- kınız! Padişahın emrile derhal yeni tertibat alınmıştı. Muhtelif müf- rezeler, muhtelif yollardan â leta, örümcek yuvasındaki yo'lar gibi uzadı'ar. Sağa, sola, cenuba, şimale doğru ilerlediler. Padişah emretti: — Derhal civar eyaletlere de tebligat yapılsın. Geçitleri tıka: sınlar! onun yüksel. - .. — Ne olacak Piyale, dostum bu gidişl.. — Hele biraz daha sabır şeh: amaR aa RAR N AAA C LELLALALAILAŞLLLII FIKRALAR Kabul olan dua e ARADA SIRADA — ŞEN İhtiyar dilencinin biri, sokakta Bay N.. nin koluna yapıştı: — Allah rızasiçin bir sadaka! — İbayet o'al — Dua ederim.. Benim duam indillah makbuldür. Hele bir deneyin! — Geçenlerde denedim. ka- bul olmadı. Kaynanam hasta idi, gene sana rasgeldim. Ön kuruş verdim. — Sonra ne oldu? — Ne olacak kurtuldu! Sarhoşlar Geçen gün ayyaşlığile maruf bir ahbap anlatıyordu: — Pek fenayım, dedi, dün gece açıkta yattım. Anlaşılan fena halde üşümüşüm. Etlerim âdeta kıyılıyor.. — Pencereyi mi açık bırak- miştiniz? — Hayır efendim. Açık de- diğim sokaktal Beş arkadaş bardan dönüyorduk. Bir köşe başında nası'sa ayağım kaydı. Düştüm, Kalkmağa — uğraşırken yorgunluktan uyuyup kalmışım. — Arkadaşlarınız sizi kaldır- mamışlar mı? — Ne gezer elendim! Teres- lerin bepsi zi'zurna sarboştu. ııdevııl... İki atlı; artık bilmedikleri, ta- aımadıkları, sarp bir dağ yo- lunda, atlarını yokuşa sürüyor- lardı. — Karhım da aç Piyalel. Korkudun sadık dostu, içini derin derin çekti. Oda bem susamış, hem de acıkm ştı. Et- ralına bakındı: Ne köy, ne de insanl.. Tepeye çıktıkca rüzgâr artı- yordu. Atvar, — yorulmuşlardı. Şebzerle, parmağı ile - solda iri bir kayayı gösterdi: —Şurayı çikinca dinlenelim... — Olur şehzadem. Atlar başlarını sağa, sola sab hyarak nihayet tepeyi tutmuş- lardı. Şehzade endişe ile: —Bak bak, dedi, altımızda bir köy var. Piyale gayet mutedildi: — Gördüm.. Şimdi zatı dev- letleri şöyle biraz dinlenin, ben de sirali gözden geçireyim. Bek ki bir köylüden bir parça yiye- cek koparabilirim. — Peki,, Amma, çabuk gel Yalnız kalmağa hç tabammü- lüm yok, benim vefaşiar dostum!. Piyale; elendisinin ruhap te- seliiye ve kuvvete muhtaç bu- lunduğunu görüyordu. Bu hal, kalbine dayanılmaz bir keder gibi çöküyordu. — Devlet ve ikbal kimseye kalmıyar. Diye mırıldanarak — uzaklaştı. Tepeyi iniyordu. Bir zeytinlik içinden geçerken sağdan bir gürültü geldi. Başımı çevirdi: İleride bir oduncu, ağaç ke- siyordu. Açlıktan ölecek değik- lerdi ya?. Gözü kararmıştı. Kar rarını vererek oduncuya doğru yürüdü.. — Hemşehrim, Allah kuvvet verel, — Allah sana da muradını vere yölcul Odunc , baltasımı kenara da- yadı: — Nereden gelip nereye gi- diyorsun ?. — Sonu var — Temiz çocuk Bayan Vesile, Bayan Edaya kızı Şazimendi methediyordu. — Kardeş! Dedi, öyle temiz kız ki, barmu « destür- aktığı zaman, mendilini - kirletmemek için entarisinin eleğine sümkü- rüyor... Kabahat müşteride Müşteri — |balıkçı Salamona) dün senden aldığım uskumrular © kadar bayatlı ki, adeta koku- yordu.. Attı Salamon — Kabayet bende değil! Yeçen hafta soylediğim vakit, niçin almadınız? Usta sarhaş Bay Mestan işünuş ve zevkusa- fayı çok sever, geçe yarılarına kadar © meyhaneden bu mey- haneye dolaşır, rindmeşreb bir adamdır. Geçenlerde bir gün, işi büs bütün K evine sabahın saat sekizinde dönmüştü. Odaya ,.,ıe-lı hasıl olan gürültü uı" rine Uykudan uyanan karısı he nüz çatmıya hazırlanırken, Bay Mestan daha atik davranarak: — Tul Diye bağırdı. - Utan- madan bu saate kadar uyuüyor- sun ha? İyi ki vurmuşsun! Sabahtan akşama kadar aş- kanlar aktığını görd Hergştgel aşkakanın başını yarmış Müşteki, öğleden sonraya bırakılan celsede bulunamayınca Bundan bir müddet evel, bir gaz alış — verişinden — bakkal Mustafa Taşkakanla seyyar gaz satıcısı d ğer Mustafa Hergitgel arasında bir. münazaa çıkmış ve Taşkakan tecavüze uğrıyarak Hergilgel taraf.ından br taşla başından yaralanmışlı. Dün bu davanın Sulhecezada duruşması yapılmıştır. Taşkakan davasını anlatm'ş, suçlu Hergitgel hâd.seyi inkâr etmiştir. Amme şahidlerinden Sönmezişik vak'ayı şu — süretle hikâye etmiştir; — Maliye tebliğ memuruyum, Bir işin tahkiki zımmında bak- kal Taşkakandan izahat alırken Hergitgel, peyda oldu. — İkisi Arasında bir münakaşa başladı. Ben yüzümü - çevirerek işimle meşgül oldum. — Fakat — ansızın Taşkakanın: — Ah bre... ceksin! Dediğini işittim.. Döndüğüm zaman Taşkakanın — baş'ından Beni öldüre- AAROE A LA ON dava sukut etti Şahidlerden şöyle demiştir: — Kavgayı gördüm. Taşke- kanın başından kanlar aktığını ve münakaşanın - fazlalaşacağını hissedince oradan kaçlım. Suç'u, şehadetleri kabul et memiş ve evelki — duruşmada gösterdiği müdafaa — şahidlerin- den birisnin hasta olduğunu bi'dirmştir. Hâsim: — Müdalas gahidlerisi . geti recek misin? — Eğer hasta iyi Onun yerine vekli gelecektir. — Şahidlerin vekili olmaz. Suçlu müdafaa şahidlerinin olmazsa, Günaydın da | celbinden sarfınazar etmiş, bw nun üzerine sabıkasının merci> lerden sorulmasına karar verile- rek daruşma öğleden sonra, saat on dörde bırakılmıştır. * .. Sant on dört.. Mübaşir tarak lan tekrar çağırdı. Suçlu mahkeme huzuruna alındı. Müşteki Taş- kakanın — gelmediği anlaşıldı.. Davanın ıulıııtunı kırıı veııldı. -Sudan çıkan cinayet Bir şahidin dünkü if Cumaovası nahlyesinin Kısık köyünde değirmen suyu mese: lesinden değirmenci Abdullahı bıçakla yaralıyarak öldürmekle kemesine dün mahkemesinde devam cdılmı tir. Maznun, bundan evelki cel- sede değirmen suyunda kendi- sinin de hakkı olduğunu ve su> yun, kendi arazisi içinden geç tiğini söylemiş, suyun tapu kay dının tapu idaresinden istenme- sine karar verilm şti. Tapu müdürlüğünden gelen ve dünkü celsede okunan ce- yapta Değermenin — mülkiyeti hakkında tapu kaydı mevcud olduğu, fakat suyun — mül<iyeti hakkında bir kayda — tesadül edilemediği bildirilmişti. Verese vekili, ortada bir. c- nayet mevcud olduğuna göre, suyun mülkiyetinin aranmasına hiç lüzam olmadığını söylemiş, mahkeme de bu nokta hakkın: da karar aldıktan sonra evelce dinlenmiş olan Kısık köyü hal kından Âdem bir kere daha dinlenmiştir. Âdem demiştir ki: — Gece vakti -Abdullahın yaralandığını haber aldık, gidip kendisine sorduk, Halil — İbra- himin suyu açtığını, değirmeni işlemez vaziyete getirdiğini, gi- dip ellerile kapattığını, o sırada arkasından yaklaşan Halil İb- rahimin bıçakla kendisini ya- raladığını söyledi. Sabahleyin, suyun çevrildiği yerde tedkikat yaptık, hakikaten Abdullahın dediği yerde parmak izlerini gördük. Ellerile suyu kapattı- ganı anladık. Benim bildiğim budur. UABAT ERE madik tepe burakmıyan avcının biri hiç bir şey vurmağa mu- vaffak olamayınca çarşıdan bir tavşan satın almış, eve gelince de (vurdum!) diye karısına uzat- Mıiş.. Kadıncağız, fazla bayat olan tavşanı tetkik ettikten sonra: — İyi ki vurmuşsun kocacı- Şım, demiş, zavallı hayvan az daha kohclk'l-" ifadesi Müddeiumumi, eski iddiasını tekrar etmiş, müdafaa için mu- hakeme 18 Şubata brrakılmıştır. | İkamet tezzeresi almamış Ali Paşo — e— 9 senedenberi bunu unütmuş! Yugo:lavyadan ailesile birlik: te anavatana gelen» Ali Paşo adında bir htiyar, ikamet tez. keresi almadığından dün Sulh cezada muhakeme edilmiştr. İhtiyar adam kendis'ni şu sw retle müdafaa etmiştir: — 89 sene evel ailem ve gocuklarımla İzmire — geldm. Bir tarafı cahillik, ihtiyarlık; diğer taraftan da çocuklarımın ölmesinden — mütevellid — yeis saikasile bu işlerle alâkadar ola- madım. — Nüfusun nerede? — Müracaat ettim, amma da- ha alamadım. — Kaç yaşındasın? -—22. Mabkeme şu kararı verdi: Evrakdaki — zapıt — varaka- sında suçluğun sekiz sene evel yani 929 senesinde ailesile bir- likte İzmire geldiği sarahaten zikredilmiş ve aradan 9-7-937 tarihine kadar geçen — zaman barile bu iddianın indessübut istilzam edeceği cozanın nevi ve miktarına göre 331 tarihli ecnebilerin ikametine mahsus kanunun dördüncü maddesi yo- lile T. C. kanununun 102 inci maddesinin 6 ıncı bendine tev- kfan müruru zaman tahakkuk etmiştir. Suçlu hakkında takibat yap- lamıyacağından amme davası- nın ortadan kaldırılmasına. Esrar satarken | bozük bir şekildedir. | ziyadeleşir, baş ağrıları çoğalır, Çorakkapıda ikinci Taslıçeşme sokağında Ali adında birine es- rar satan Mehmed oğlu sabıkalı Mustafa yakalanmıştır. Üzerinde 174 giam esrar bululuamüştuür. - bahisleri Dahili hastalıklar Kızamık kerdsı Kızamığın bu devrinde, yana- ğin ç yüzünde, azı dişleri hiza- sında ve dudakların iç tarafında toplu iğne başı büyüklüğünde beyaz ve mavimtrak, yuvarlak, etrafı kırımızı kabarık lekeler hu- sule gelmektedir. Bunlara kop- lik lekeleri derler. Bundan sonra üçüncü devir gelir ki, bu devirde hararet derecesi fazla yükselir ve cild üzerinde kızamık lekeleri çık- mağa başlar. Bu cild lekeleri toplu iğae başı kadar küçük lekelerdir. Sonra bunlar gitgide büyür ve biribirlerile birleşirler. Renkleri daha koyu olur. Leke« lerin etrafı düzenli değildir. Cild seviyesini geçmez, daha sonrar ları kabararak sivilce biçimini alır. Bu lekelerin aralarında bu- lunan cild kısmı da sağlamdır. Kızamık lekeleri, yüzden, kıllı kısımlardan, kulakların ön ve arka taraflarından başlar. Sonra boynu, göğsü ve hatta kol ve bacakları kaplamış olur. En ziyade yüz ve gövdede görül: mektedir. Kızamık lekeleri iki gün içinde tamamlanmış olur. Lâkin bazı defa da dört beş gün geçmiş bulunur. Bu devrede hastalık — bütün şiddetile devam ederler, hasta ağır görünür. Burun nezlesi faz- lalaşır, akıntı başlar; göz'er da- ha kırmızılaşır. ve çapaklar ka- panır. Bronşit hali ziyadeleşir, batta nefes darlıkları husule gelir; ses kısılır. Hastanın umumi hali oldukça Suvuzluk lekelerin cildde çıkması ateşi de oldukça fazlalaştırır.. Boyunda ve vücudüa diğer yerlerindeki Lenfa bezeleri şişerler, -Arksı var- 1 vezahar arı Bu gece Kemeraltında ittihad, Güzel yalıda Güzelyalı, İrgadpazarında Asri, İkiçeşmelikte İkiçeşmelik, Alsancakta B, Fuad eczaneleri aöbetçidirleri Şapka çalmış İkiçeşmelikte Namazgâh çık mazında Bay Tahir Erdemin Erdemin evinden bir şapka ça- lan Davi Tangutn yakalanmıştır. Dolandırıcılık Çorakkapıda Gaziler cadde. sinde tuhafiyeci Bay Hüseyinin dükkâmodan dolandırıcılık sure- tile bazı eşya alan amele Ah- med tutulmuştur. Binanın üst katından düşmüş Tilkilikte bir bina inşaatında çalışan Süleyman oğlu yapıcı ustası Ahmed, yanlış bir iş yaptırmak suretile Ali oğlu Os- manın binanın üst katından dü- şerek yaralanmasına sebebiyet verdiğinden yakalanmıştır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: