9 Şubat 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

9 Şubat 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

9 Şubat Çinde: Fikir hareketleri | Edebiydt, felsefe, temaşa hayatı- tının geçirdiği safhalar Yazan: Georges Margoulies Çeviren: Hazar Çinde Tibete yakın kısımlarda görülen heykeller Çin edeb yatında felseli eser- ler çoktur. Bun'arın ekserisi küçük, — küçük — hikmetlerden ve hikâyelerden ibarettir. Bu eserlerin şerhini, münakaşasını, iki taraflı izahlarını ancak — sa- hilelerinde tanınan diğer kitab- ları da işaret etmeden geçmi- yeceğim. Yalnız en eski Çin mahsülleri, #onradan yabancı kalemler görmüş, eski sıhhatle- rini kaybetmişlerdir. Çinin en büyük filezofu Com- fuciusdur ki, İsadan önce (551) yılında dünyaya gelmiştir. Gene altı asır önce dünyaya gelen Lao-Tsen adlı filezofu da zik- retmeliyiz. Bunlardan - birinc si n diğeri de Taocizm mezheblerinin resmmi müessisle- ridir. M lâddan sonra Çine (Budizın) de dahil oldu ve umulmıyacaz bir derecede rağbet gördü. Bu zamanın yazıları bir (<ü) teşkil etmediği cihetle tetkık edilememiştir. Maamafih bütün felseli mücadelelerden — sonra, Confüçeizm, diğer felselfi aki. delere galebe çaldı. Bundan sonra Confuyçüs mezhebi, dev- letin resmi felsefesi suretinde kabul edildi. Bu büyük eser milâdi on birinci ve on - ikinci asırlar arasında hitama — er- miştir. Çin romanına gelince; evvelâ onlarda çok eski zamanlara Bid, esatiri romanlar göze çar- Piyor. T'ang'lar devrinde uzun ve kısa hikâyelere de rasgeli- yoruz. Şüphe yok ki asıl roman ancak (100) tarihinden — sanra hüv yetini göstermiştir. E4 mü- himleri tarihi romanlar, sergü- şet romanları, rüh - tahlili ro- manlarıdır. Ma'ümdur ki, Çin nesri naz- ma benzer. Kaydettiğimiz ro- manlarda da bu dil kullanıl- mışsa da üslüp basit bir şekil almıştır. Ön yedinci asrın ikinci yarısında dünyaya gelen Tsa Siue Kin adlı Çin romancısının eseri olan — (Kırmızı çadrın , rüyası) başlıklı kitap, Çin ro- manının hakikaten bir şahese- ridir. Bu pisikolojik eserin Çin genç liği üzerindeki nüfuzu bugün bile bak dir. (Üç imparatorluk- lar tarihi) isimli roman da Çnde pek meşhurdur. Muharriri Lo Konantong'dur. Bu kitap ta bü- tün Çın tarihi romanize edilmiş ve halkın anlıyacığı bir şekle konulmuştur. Hevi romanlardan on doku- zuncu asırda yazılan (Münev- — verlerin hikâyesi ) adlı roman, ların hayatını ve ahlâkını tasvir eder, Bu eserler lirik ve romanesk - nevidendir. Ko- nuşturmalardaki muvaflakıyetleri kayde şayandır. Çin tıyatrosunun çok eski ol- duğunu bilmexle beraber, vesi- kaların ademi mevcudiyeti buna dair etraflıca malümat verme- mize mani oluyor. Son zaman- larda bininc: yıla ait ufak tefek bazı piyesler elde edilmiştir. Bilhassa (Mongol devrinin yüz tiyatrosu) adlı eser ebemmiyetli bir vesikai tarihiyedir. Bu kitap tarihi piyesler, secye p yesleri, âdet ve ahlâk piyesleri olmak üzere muhtelif olardan iba- rettir. Bun'arda konuşma dili yazı dilile karışıktır. Bütün piyesler ikıl yan ederdi. A:tstler, piyesteki manzümeleri teganami — ederler, yalnız konuşmaları sözle söyler- lerdi. Tiyatro bu tarihlerden sonra gittkçe daha çok halk- laşmıştır. Pi: esler yalnız oynan- mak içindir. Çnliler, onları ki- tep halinde basarak okumazlar. On dokuzuncu asrın sonundan itbaren Çnde garp edeb yatinın tesir ve nüfuzunu kendi edebi- yatında görmüştür. P.ofesör hu Che, halk dilini propaganda etmekte, eserlerin bu dilie ya- zılması hususunda gösterdiği itina ve dikkatte muzaller o'du. Yazı dilinin tamamen kaldı- rılması hususunda ancak bir kaç müfrit ısrar ediyordu. Ma- amıfih edebi eserlerde, halk dili hâkim br sürette ku'lanıl- mağa başladı. Külliyetli miktarda garp eser- lerinden Çinceye tercümeler ya: pildi. Roman - ve pivesler artık gâarp tekniğine göre yazılıyordu. Bu eserlerden bir kaçı haklı bir şöhrete ve muvafiakıyete maz- har o dular. Ancak, bu yenileşmenin diğer tarafında, eski Çın edebiyatını bütün inceliği, bütün derinliği, bütün tekniğile muhalaza ede- rtek onün — inkişafına çalışan ikinci bir gürp ta bütün harare- tile çalışıyor. Tiyatrode ve şiire de bu grup eserler vermektedir. San'atkârane Çin nesri artık uoa'ulmuşa benziyor. Ingiltere Bir propaganda komi. tesi teşkil etti Londra, 8 (Radyo) — İngil- tere, hariçte propaganda yap- mak üzere bir komite teşkil etmiştir. Bu komite, Sir Rober Vahstiyarın riyasetinde iş göre- cek; radyo, sinema vesair vaşı- talarla bütün yabancı Memle: .kîludı propaganda işini idare ür ANADOLU : ıB. Dr. M. S ayın bir gazeteye cevabı Şabite işleri Eskiden imar programı vardı. Âsâ- rı da meydandadır Sayın Bay Hakkı Ocakoğlu: nun bir çok mevzulara temas eden yazısını okudum. Her ne kadar evelki yazımda söylediğim veçhile — Belediye Meclisin elini koyduğu bir işe karışmak istemezsem de kendi- sinin samimiyetle — yazdığına emin olduğum yazısını da ce- vapsız bramağa gönlüm razı olmadı. İşin iptidasından baş- lıyalım: Evvelâ söyliyeyim ki, “Bir bardak su,, — ifadesi içindeki manayı anlamadığım gibi, mes- leğim m kroblarla — uğraşmak olmak itibarile, bulanık — sudan da hiç hoşlanmam. Hatta Kar- şıyaka suyu yağmurlardan sonra bulamık bir hal kesbetti diye evimde bile kullanmamağa baş- ladım. Tabatim de böyledr. İkinc'si İki milyon İiralık iştikraz — programsız — değildi. Programı yapmadan evel hal- kın ihtiyacını doğrudan doğruya anlamak ve memleket münev- verlerinn serbest olarak - fikir- lerini dermeyan etmelerini tes- hil eylemek için bir de anket açılmıştı ve bu ankete gelen ce- vaplar arasında bizzat o gaze- tenin her şeyden evel hoyezler kanalizasyon projesi tatbik olun- sön diye bir cevabı. olduğunu batırlarım ve sonra program hazırlandı. O zamanki program şöyle idi: Ekmek - fabrikası, süprüntü Vihrak farimı, hal ve marşeler, it- faiye merkezi . b 'nası inşası, de- niz hamamları, imâr sahasında yollar küşadı, su idaresinin 1s- lahı, elektrik şebekesinin ikmali bataklık'arın — kurutulması — ve uzun bazp senelerinde tamir görmiyen memleketin ana yolla- rnn ve yukarı mahal âtının ta- mir ve icab eden yerlerinin ye- nideo inşası (Gazi bulvarı civarı vesaire dahildi), Bu program ait olduğu Ve- kâletlerce tasdik edildi ve tat- bika başlanıldı. Eğer belediye- de (Eski imar programı rapor* ları misillü kaybolmadıysa) hâlâ mevcut olması lâzımd r. Bu prog- ramdan Gazi bulvarı civarı ka- nal zasyonu ile beraber cumhu- r yet meydanı, İsmetpaşa bulva- timın kısmi küllisi, itfaiye mı kezi binası, deniz hamamları, imar| sabısında yollar küşadı, elektrik şebekesinin ikmali başarılmış ve yolların tamir - ve icabeden yerleri tamamen yapılmıştır ki bügün altı senedir hiç bir ta- mir görmediği ha:de hâlâ kul- lanılan Gazi bulvarı ve Güzel- yalı caddesi ve parke dözenmiş çarşı yolları — vesaire meydan- dadır. Bundan başka Karşıya- kanın İzmire iltihakile Karşıya- kanın elektrik ve su tesisatı bu paradan yapıldığı gibi Gazi heykelinin yolu bu parâdan ve- Şrilmiş ve bugüne kadar kulla.» nilan su idaresinin ıslahı ve Eş- refpaşadaki büyük lâğum ve kum havuzu tesisatısda yapılmıştır. Bu aralık adi- büdcede faar liyete getirilerek — belediyenin senevi on dört bin lira kira verdiği tanzifat ahırı ve depo- ları inşa edilmiş, belediye mas- raftan kurtarılmış, Darülâceze istimlâk olunmuş, 220,000 lira telefon hissesi verilmiş, Çocak yuvası kurulmuş, eşhas borcu temizlenmiş, fıdanlık yapılmış, tenvirat 3000 lâmbaya çıkarık mıştir. —— İF zi Dr. Memduh Say Yalnız, istikraz parasile ya- placak olan ekmek - fabrikası, süprüntü ihrak fırını ile hal ve marşeler tesisatı vardır ki bun- ların da Avrupa ile olan mu- haberat ve kat'i proje ve detayları hitama erdirilm ştir (ki eğer kaybolmadıysa belediyede beberinin elli a'lmış santimetre kalınlığında dosya kataloğ mu- kayeseli cedvelleri mahfuz ol- ması İâzımdır.) Yani iki milyon- luk istikraz programsız yapl- mamıştır ve kısmı küllisi mahab line sarfolunmuştur. Bu husustaki bilgilerini düzeltmelerini — rica ederim. istikrazdan bahsedi- şime gerince, bana soran arka- daşın mektubuyla sorgusu bu vadide —olduğu gibi, ben de hangi ciddi birişde normal olarak para bulma usulü ya istikraz veyahud bir membat varidat temininden — başka şe- kilde olab.leceğini bilmiyorum. Şeraiti hazıraya göre, yeni bir. membar* varidat bulmak gayrı kabil olunca çiddi bir işin istikraz ile yapılır kanaatinde- yim, Başkaca usul ise bir okkazyon olabilir ki, bu, ciddi işlerde bahis mevzuu teşkil edemez ve| bunlar ihlimal hududuna girer. Bahsi uzatmamak için telhis edeyim: Belediyemizin halihazır proje vaziyeti şudur: 1 — Meydanda para yoktur, 2 — Sayın Anadoluda neşr- olunan —imzası mahfuz zatın yazısına nazaran da, malüm bir proje, bir keşif yoktur. 3 — Belediye azalarına veri- len ve kabulü istenilen daha doğrusu kabul olunan — şey ise bir sahife kâğd üzerine yazık miş esbabı. mucibes'z, raporsüz ve hiç bir mana ifade etmiyen, yalmz bir sıra rakam sütunün- dan ve bunların ceminden iba- rettir. Yani fol yok, yumurta da yoktur. Böyle olan br projeye ve bir hâdiseye benim lüga- tımda “ hakikat , denilmeyip *bayal, denilir. Bu manzara İzmir belediye- sinin iş ve imar programı vaz- iyetinde —deği, benim gibi evinde hayal kuran bir adamın alelâde bir kâğıd üzerine tay- yare piyangosu çıkarsa — şunu yaparım bunu yaparım diye dalga geçmesinden (tabir ma- zur görülsün) başka bir şey değildir. Eğer belediyemizin ümid et- tği bir yardım varsa, ben bu yardıma karşı bu suretle hare- keti muvafık görmüyorum. Ben imar istemiyor doğilim. Bakım: sızlıktan, imarsızlıktan müşteki- yim. İmarı kuvvetle istiyenler- denim, — Fakat — mantıkli ve memleket ihtiyacını hakiki çek- resile gösteren, hesaba, ilme ve fenne istinad eden bir imar görmek istiyorum. Bir bardak suda fırtına çıkar. mak değil biz, gür, kuvvetli fakat yatağında — muntazaman akan ve kuvvetile bizse iş yara. tan bir şehir, bir belediye gör- mek istiyoruz. Daha doğrusu belediyemiz'n, Ulu önderimizin yüksek işaretlerimi, ciddi, man- tıki, iradeli ve ihtiyaçtan doğ- proje ile karşılamasını ve bunu onteveccühlerine şeh: illür B Büyük köy hikâyesi ili, köylü kardeşlerime armağan Köşk YAZAN: Nezihe Muhiddin aü Bu gece de ayazda - titriye, titriye 1ssız tarlanın kenarına geldiği zaman eğri büğrü elle- rile toprağı kazıyarak çömleğin ağzını meydana çıkardı ve avu- cundaki büyülü taşı içine attık- tan sonra toprakları örtüp ayağa kalktı. Yüreği rahattı, bu doksan dokuzuncu taştı Artık işi bitmiş, şimdi düşmanlarının başına ge- lecek lelâketi bekliyecekli. Düşe kalka fabrikanın önüne doğru yürürken içinde umulmadık bir şey bekliyenlere mahsus b'r çar- pınti vardı, hafakanlar boğazını tıkıyordu. Yağız nine böyle helecanla tıkanarak durdu. Bu sessiz ve korkunç gecenin koynundan fe- lâketler çıkmasını beklerken az daha kendi korkudan haykıra- cak ve düşüp ölecekti. Kambur belin: dayadığı iri ve kurumuş bir ağacın gövde- sindeki karanik ve kocaman kovuğun içinde bir. kıpırdama, bir hirilti belirdi. Bir az sonra da bu simsiyah oyuğun içinden bembeyaz bir hortlak çıkarak kendisine doğru sürüklenmeğe başladı. Tam o saniyede fabri- kanın bacasından acı - acı bir puhu uludu. Puhu öterken İfrit dağın tepesinde eski ve yarım bir ay belirdi. Bu eski ve yeşil renkli yarım ay — tıpkı sivri çe- neli, uzun yüzlü bir şeytan su- ratına benziyordu. Bir bulat parçası- sanki bir külâh gibi ayın sivri tepesine geçmişti. Gök yüzünden yerle- re de büyülü ve yeşil bir ışık serpiliyordu. Yağız ninenin kor- kudan dışâarı fırlamış — gözleri, hortlağın ta yanıbaşına geldi- ğini gördüğü halde vücudu ke pırdiyamaz - bir hale - gelmişti. Haortlak kolunu uzat nca bir fer- yad koparmak için ağzını aç masi'e yutkunması bir oldu, — Bağırma, sus.. Yağız nine. Beni tanımadın mı? Evet, Yağız nine onu tan- mıştı. Ö, bir. hortlak değil, şuradan, buradan çapulculuk yar pan akçıl Bekirdi. Gök yüzün- den karanlıklara inen bu tekin- siz yeşil ışık içinde, onun sam- yeli çarpmış yamalı akçıl sura- tı ne korkunç görünüyordu. Yağız ninenin büzük ve renk- siz dudaklarında uğursuz - bir gülümseme peyda oldu, titrek başını iki yana sallıyarak m- rıldandi; — Hortlak değilmiş meğerse. Keşki hortlak olsaydı... — Ne mırıldanıyorsun Yağız nine?. —— rimizin lâyık olduğunu isbata yeltenmesini istiyoruz. *İstedi- gimizi hakikate istinad ederek istiyelim,, diyoruz. Atatürkün — kurulmasını emir ve işaret buyurdukları - teknik büronun karşısında mahcub ok miyalım, diyoruz. İstiyoruz ki, yaşiyan — şehirli Cumhuriyet idaresinin feyzini, ihtiyacatının tehvin olunduğunu, hayatının kolaylaştırıldığını, 17 tırabatının — azaltıldığını mâmür bir şehirde idrak etsin. Ve Atatürkün sayesinde ka- zandığı bu refah ve — saadeti her an yâd eylesin. Yazılarım- daki gaye belediyemizin, şehri- mizin yükselmesini ve atılan her adımın fenni ve şehirlinin dola- yısile memleketin, nefine olma: sını temennidek başka bir şey değildir. E —— n e & eĞ . 4 e e e el eee c Korkusunun tam tersine utm- — duğunu bulmadğı için Yağız nine gevşek sesile: — Sen misin Akçıl!. Dedi. — Benim ya... yordun ki?. — Hiç... Sen buralarda gece yarısı ne arıyorsun?. AkçI Bekir korkunç suratını : buruşturarak fena bir gülüşler — Senin aradığını. $ Dedi. « Yağız nine şaşırmıştı: — Benim ne aradığımı sen - ne biliyorsun ki? Akçıl. Bekir ihtiyar kadının * kolunu tuttu: : — Hele gel şuraya çömele- - lim - dedi - ses mizden — kuşku: - lanmasınlar. Ağacın gövdesine saklanarak cömeldiler. Tepelerinden süzü- lea büyülü yeşil ışığın içinde kzarmış gözleri bir.birine ba- — karken — fabrikanın — bacasında tüneyen iri puhu acı acı, uğur- suz bir çığlık daha kopardı, Uğursuz yarası ta iliklerine kas dar titrediler. Yağız nine çopur, basık burun deliklerile ihtiyar bir canavar gibi karanlık gece- nin bağrında tüten felâket hava» sını kokluyordu. Akçıl Bekir: — Demin bir sorgu sormuş- tun yağız nine? — Ne idi o sorgu? — Benim ne aradığımı ne biliyorsun demiştin ya? — Ha... Öyle ne sanki? ğ — Gecenin karanlık ayazın: dolaşanlara her şeyler mslüm olur. Yağız ninenin vücudünden bir sıtma ürpertişi geçti. Akçıl Bekir devam etti: —Bak ben de sıcak yatağımı buakıp kırlara uğradım, kuşla- rın, canavarların kovuklara; sin: diği bu saatte.. M Yağız ninenin çeneleri atarak sordu: — Meramını açığa vur. Akçıl Bekir. ğ — Ben o kadar irişmedim, — Ben gibi eksik etek bir hatuna ne yapabilir ki? Akçıl cebinden iri ve kalın İ istiyen her şey yapar.. Hem puhu bana emrediyor, “Yağız nine bu işi yapacak, diyor. Kismet böyle, alın yazın böyle yazılmış, ne yapalım! k İhtiyar kadin kendinden geç ” miş, uykuda gezen bir hastalığa tutulmuşa benziyordu. Yavaşça Akçılın sözlerini tekrarladı: — Puhu emrediyor.. Kısmet böyle.. Alın yazısı.. — Yal Alın yazısıl Karşı ge- linmez. Hele al şu çırpıları eline.. Yağız nine titrek elini uzata- rak çırpıları aldı, — Hele şöyle.. Gel ardım sıra,. Ben o yıkılası fabrikanın — eı:ı damarını =ı Bir | vilcm — onu ti * kadar uçurur. W Karanlıklara sinerek, toprak. larda sürünerek, kocaman vü. eudile uyur gibi 4 Kimi “bekli: * **t Akçti Bekir (i im ( gidiyordu. Yüreklerinin güm tüsünü — işitecek kadar sessiz. Uyuyan — gecenin zift karanlığı içinde - fabril yaklaştılar. Akçıl üç dört |. Devamı 10 unzu sahifeci ea 6 £ 6 den aAi

Bu sayıdan diğer sayfalar: