April 20, 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9

April 20, 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sahife 9 # Binbir gece masallarından Seyyit Sendabadın Harikulâde deniz seferleri C zZENEE N-W': ’İ;İ:_- Hazar Salda getirdiğimiz. yamyam cevizlerinden sekiz adedini B l- tana, sekiz adedini büyük ho- caya, sekizini de askerlerin ku- mandamına verdik. Onlar bu hedayamızı görür görmez âdeta düğün yaptılar. Bize kadınla: rını çıkarmaz iken, meyvaları ellerine ahr almaz artık çıkar- dılar. Buranın kadınları — güzel değildi. Beyazla siyaha çalan tuhaf bir renk, bizi kendilerine ısındırm:yordu. Faki söylediği gemi nere- de kalmıştı? Cesaret edip, kendisine ge- miyi soramıyordum. Fakat bir sabah ufuktan bü- yük bir yelkenli göründü. Elhak bu yelkenli kadar geniş, bu yelkenii kadar azim bir sefine ömrümde görmemiştim. Hüş- rüş'lerin hakanı bulunduğumuz eve kadar bizzat teşrif etlir — Müjdeler olsun, müjdeler oltun, nidalarile gemiyi bize gösterdi. Meğerki bu gemi on yılda bir, Hüşrüş adalarına uğrar, oranın mahsulâtını satın alarak yoluna devam edermiş. (Fakir) in gözleri bu sırada benim gözlerime tesadüf etti. Bu adamdan muhakkak ki korkmak lâzımdı! Karanlık meç hüllerin içine gören, onları lâh- zıda aydınlatarak bize keşli istikbal yapan şu esrarengiz VFaki ), elbette ilâhi bir kuv- vetin sahibi bulunuyordu. Ondan korkmamalıydım. Oki bizi ölümlerin en azılılarından kurtarmış, bizi ateşte yakmak- tan, kaplan kadar yırtıcı hay- vanların pençeıiııde. inim inim inlemekten alıkoymuştu! Ona nasıl teşekkür etmemeliydi? Elmden gelse, bizi Bağdada gö irecek olan gemiye binme- den evel onun önünde dize ge- lir, kendisine sümmehaşa iba- det ederdim. Fekat, (Fakir), o kadar mü- tevari, o kadar alayıştan nefret eden bir adam idi ki tarif ede- mem. Arkadaşlardan birini Hüş- rüş Hakanı yanında alıkoymak ve onu damadı. yapmak istedi ise de, (Fakir) buna muvafakat etmedi. Gizlice benim kulağıma eğilerek şunu söyledi: Şına söylel O, sakın bu a: kalmasın! Çünkü bu adalılar- dan birinin karısı ölürse, ko: cası da diri diri karısile birlikte mezara girmek, onunla gömük Il'k_ yani ölmek mecburiyetin: dedir. Vaz geçsin evlenmekten vaz geçsin! Arkadaşımız (Fakir) i dinledi. O da bzmle beraber gemiye bindi. Artık gemideki rahatımız beyde, paşada yoktu! Fırtina bile olsa sefinemizi hiç saramı- yor, tam bir sükünetle yolu. muza devam ediyorduk. Gemide kalabalık - fazlaydı. Bz, kimseyle konuşacak — ikti- darda değldik. Yorgunluğumu. zu dinlendirmek için elimizden | geleni yapıyorduk. —Ancak ay- rılık gönleri yaklaşıyordu. Çün- kü Hürşüş adalarından - çıkalı sekiz gün olmuştu. Artık Bağ- dada yaklaşıyorduk. Ben evime barkıma, memleketimin sema- #na, insanlarına, ahlâk ve &- detlerine hbasret çekiyordum! Gözüm, gönlüm, içim, dışım hep Bağdaddaydı. Likin niçin bilmem, (fakir) den ve diğer derd ortaklarım- dan ayrılmak meselesi bana çok güç geliyordu.. Saatler geçtikçe içim sızlıyor, (fakir)in dizi dibinden uzaklaşamıyordum. N.hayet beklenilen gün geldi. Basra, minarelerile, beyaz be- yaz binaları ve körlezdeki ge- milerile gözlerimizin önünde belirdi. Vatan duygusunun ne kadar derin, ne kadar ateşli bir duygu olduğunu o anda bir kat daha anladım! İçim içime sığmıyordu. — Tanrım, sana bin şükür- ler olsun! Hayatımı bana bahş- ettinl Diye duaya başladım. Velhasıl gözyaşları — içinde, Arkadaşlarımın boyunlarına sa- rılarak ve dakikalarca ağlıya- rak, hıçkırarak felâket günleri- min felâketli yolcularından güç hal yrıldım. Bilhassa (Fakir)den ayrılmak; sevgiliden ayrılmak, — evlâttan ayrılmak, vatandan ayrılmak gibi acı oldu, Onun için acı ACcı gözyaşı döktüm. Bir az sonra, Basra rıhtı- mında — kendmi — yapayalnız buldum. Yanımdan geçen va- tandaşlarım bana garib gârib bakıyorlardı. Gözerimi deniz: den bir türlü ayıramıyordum. Neden sonra kendime geldim. Kendime geldiğim — zaman, Ortada ne gemi, ne Fakir, n» Hicazlı ve Yemenli seyyahlar, ne de Amrüler ve Nasihler vardı! Bütün bu tehlikeli yolculuk- tan hiç bir eser, hiç bir yadi- gör kalmamıştı, Evet gemi gitmiş, gitm'ş, canlı gitmişti. Ben, yapayalnız davadan çıkm ştıml İçim boş, başım boş, etraf bor, deniz boş, herşey herşey bomboştu. Bu sırada genç bir. âmanın hazin bir şarkı söyliyerek ağır ağır önümden geçtiğini gör düm. Bu şarkı ne kadar mü- essirdi, bu şarkı ne kadar içi, ne kadar ince, kadar çok, gözyaşlı idi? Şarkının manası bile instnı şaşırtacık derecede güzeldi Âma mütemadiyen Böye lüyordu: *Bir zaman gelecek, unutma bunu ey yolcu! bü ün arzuların, bütün — ihtiras'arın — fırtınadan sonra sütliman olan denizler gibi sü ürete kavuşacakl Her şey anide bir hiç; ve her mey- cut anide bir serap hadin gire- arkadaşlar hıatıralar sönüp bu kanlı a. | ANADULU 'First Vienna : takımı geldi , . ki Bugün İzmir muhteliti ile karşda-l tafetten mahrumi bir şacaktır. Acaba nenetice alacağız? kızdı. İstanbul ve Ankarada üç maç| — Bu takım, şüphesiz ki mev: yapan, bunlardan ikisini kazar nan ve son imaçında mağlüp olan Viyananın meşhur - First Vienna takımı oyuncuları dün hrimize gelmişlerdir. Viyani bugün de muhte- Ktimizle oynıyacaklardır. Maç, hava yağmurlu olduğu takdirde 17 de, iyi olursa 17,15 de baş- hyacaktır. Bu müsabaka için muhtelit kadrosuna oyuncular davet edilmişlerdir: Alsaecaktan: Hilmi, Cemil, Ali, Necmi, Enver, — Rasim, Saim, Basri, lyas, Hakkı; Üçoktan: Âdil, Said, Namık, Kemal, Hamdi; Ateşteni — Muzaffer, Ömer, Şeref; Doğanspordan: Bu oyuncular spor — İevazımile — Alsancak stadında hazır bulunacaklar ve bölge fudbol ajanının riyasetim de yapılacak bir toplantıya iştirak edeceklerdir. Bu toplam tıda takımın ne şekilde çıkarık ması muvafık olacağı bir daba tetkik edilecektir. Muhtelit takım kadrosunun şu süretle teşki'i çok muhte- meldir: Hilmi, Cemil, yahut Şe- rif ve Ali, Enver, Âdil, Rasim, Saim, Sait, Namık, Fuat, Basri veya Hamd. cek. Ancak bzde — yaşıyacak eserler (hatıralar) dır. Dikkat et, hatıralarını Jkaybetme! Sev- gili, sevgilil Senin — kokun ne güzell. — Hatıralarımı uyandıran kokunl...., Bu hazin şarkıyı -dinlemeye tahammül edemedim. Tokrar çocuk gibi ağlamaya başladım. Bütün seyahatlerim birer birer gözlerimin önünden geçmeye başladılar” Ey Ömür! Sen ne fanisin! İnsan oğlu! Bütün kuvvetine zamanın, hâdise- » kahpe mukadde- bir oyuncak değil: misia sankil Hızlı akan bir suda zerreyiz ey yolcu.. Şu önümdeki uçsuz bucaksız deryada bir katreyiz ey kar- deş.. Harmanda değil, rüzgârla buğday saman fakat değil, | savrulup giden saman çöpünün küçük bir parçasıyız ey dost! Her şeye ve her felâkete ve her ümidsizliğe karşı gene ne şemizi, dudaklarımızdakı — ezeli tebessümü -Tanrıya güvenerek- muhafaza etmeğe çalışalım.. Yaşamak hakkını kendilerin" de — bulanlar — yaşıyacaklardır elbetl, Zayıflar yerde — sürünecekler, kuvvetliler yamaçlara tırmana: caklardır. Artık göz yaşlarımı yenimle sildim. Artık âmâ hafızı dinle- mek istemiyordum! — Bağdad — yolul Bağdad yolalk — Nesedesin, meredesin! Beni kollarının arasına all. Diye bağırdım. Çünkü ora- dan anamin, babamın, dede- min, niremin, evimin, ocağımın, toprağımın, taşımın sesi Ve kokusu geliyordu., Hızla Bağ- dad yoluna doğru seğirtlmeğe başladım. —- sO0N— cut oyunculardan - teşkil edile- bilecek en kuvvetli bir takım- dır. Bilhassa forlar arasında anlaşma olursa, Viyana Wüda- faasını kolaylıkla atlatmak ka: bildir. 936 senesinde İstanbulda yine bu takımla karşılaşan görek Ankara ve gerekse İstanbul muhtelitlerinin - mağlübiyetleri- ne rağimen 4- 1 gibi büyük farkla galibiyet temin eden İz- mir takımı, o zaman şöyle toşp kil edilmişti: Cahid, Ali,Fethi, Âdil,Hakkı, Nurullah, İbahim, Sait, Vahab, Fuat, Basri ve Hakkı. Bu itibarla bizim tahmin et- tiğimiz takım, İzmirin çıkara- bileceği en kuvvetli teakım ek duğu kanaatindeyiz. First Vienna nasıl bir takımdır? Viyananın birinci likinde ikin- ci vaziyette bulunan First Vi- © yalnız Viyana ve — ceki Avusturyanın değil, orta Av- rupanın tanınmış - bir fadbol kulübüdüz. Bu takım Avusturya foderas- yonunun bundan - bir kaç ay evel neşrettiği bir broşürde gördüğümüz malümatı okuyu- çularınıza — bildirmeği faydalı bulduk. Kaleci: Havlıçek — 24 yaşında, Vi- ennanın genç takımından. Fev- kalâde istidadı dolayısile kulü- bünün büyük ümidler beklediği bir oyuncudur. Avustirin — takı- minin İngiltereye yaptığı son seyahatte kendisi takımını tak- viye için beraber götürülmüş- tür. 8 defa beynelmilel oyunda oynamıştır. Bekler: Rainer — Sağ bek oynar, 32 yaşındadır. Fevkalâde soğuk kanlılığı ile beraber her vaz- iyetteki teknik üstünlüğü ile futbol âleminin en iyi beki olarak kendisini dünyaya tanıt- mış bir oyuncu. Şimdiye kadar elli beş defa beynelmilel ob muş. Sehmats — (Şmavz) —Kafa oyunlarındaki isabet ve hâki- miyetile şöhreti olan bu sol bek 27 yaşndadır. Taktik ve teknik oyunlarile Avusturyanın en iyi sol beki olarak tanın- maktadır. Genç — takımdandır ve şimdiye kadar 18 defa bey- nelmilel olmuştur. Kimyacıdır. Hafbekler: Kaller — 28 yaşındadır, 18 defa beynelmilel oyuna iştirak eden bu futbolcu da sürati, atılganlığı ile takımının en kiy- metli elemanları — arasındadır. Hakkiâktir. Hofmann — Elektrikçidir; 30 yaşnda. Santrahaf mevkiinde takımının en mühim kâlkanlı- ğımı gördüğü gibi ileriye pas tevziatındaki isabeti de bu yerin en iyi oyurcuları arasında sa- yılmasını temin etmektedir. 40 defa — enternasyonal — oyaıyan bu oyuncunun bilhassa kafa paslarındaki topa hâkimiyeti üdeta santimetre ile ölçülmüş gibidir, Machu— 26 yasındadır. San- atı marangozluktur. Beş dela beynelmilel oLan bu oyuncu da kat'iyet ve biraz da sert oyu nuyla kend.s.ni tanı gı şiir, Yaş elli, fa!şat hâlâ güzel ve olgun. o vaktile cazibesiz, le- Ah! Şu elektirik neler yapı yorl. Bu saçları ondüleli meş> hur yıldız. Mac Vestin ellisine yakın olduğu hiç akla getiri- lir mi?. Zamanımızda, projektörler sa- yesinde, otuz yaşındaki bir ka- dın, henüz daha bebek sayılı- yor, kırk yaşınâ gelmiş kadın- Mae Vest Bir fittı haşunetli duruşu, — omun, Yaşın: dan şikâyetçi olmadığına şüp- he bile bırakmıyor. Hatta, yaş denen şeyle alay edebilecek veriyettedir. Yirmi yaşında iken çirkin bir kızdı. Letafet, cazibe, güzellik > dan çok uzaktı, Adeta, ra- Tar hayattan ümitlerini kesmi- | yorlar. Şekilden şekle girmek sure- tile kraliçeliği ele alan şu Mae Veste bakınız... Dolgun yüzün- de bir tek ık yok; yuvarlak kalçaları, klık nedir. bil- mez. Kirpikleri, güzelliğini ar- tıran benleri yirmi yaşında bir genç kızınkinden daha mü- kemmel. İasanı cezb ve tahrik eden Forvetler: Molzer — 28 yaşında. Büro memurudur. Teknik oyunu ve bilhassa süratile temayüz eden iyi bir sağ açıktır. 10 defa bey- nelmileldir. Geschweidi — 33 yaşında, 55 defa beynelmilel olmuş. Takımın en iyi oyuncusu, ma- neceri orta ve sağ iç muhacim | mevkilerinin esas oyuncusudu: Şütleri ani, isabetli ve boldur. Bilhassa diriblingleri meşhur- dur. Topa ve vücuduna hâki- miyeti fevkalâdedir. Mandi — Sağ iç. 22 yaşın- da; takımın genç elemanların- dandır. Teknik bir oyuncudur. Şütleri kuvvetlidir. Baryli — 23 yaşında. Maki- nist. Kuvvetli şütlerile bu ku- lübe yeni giren bir oyuncula- tıdır. Fischer — 20 yaşında, Çilin: gir henüz iki defa enternasyo- nal olmakla beraber orta mu- hacimi olarak — iştirak ettği oyunlarda kale önündeki karşı taraf beklerinin küçücük bir hatadan — ca büyük istiladey çıkarmanın yolunu pek iyi bil. | dğuün gösermektedir, Mae Vestin diğer bir pozu mbe olmağa namzet bir kıza benziyorda, Fakat yaşı ilerledikçe cinsi zevk için yaradılmış bir kadın olduğunu ispat etti. Şimdi her hoşuna giden şeyi yapıyor; âlemin dedikodusu ona vız geliyor. Onun binlerce macerası dik lere destandır. Nitekim — işte maceralarından biri: Mae Vest, stüdyodan dön- düğü zaman, kapısının önünde kendisini bekliyen dokuz mösyö görüyor! Onlara, biraz düd ettikten sonra: *Centilmenler, çok çalıştım; — bu derace yorgun im; j tered. diyor, bugün akşamn son Vizdet bi | çila gümesi iâzı

Bu sayıdan diğer sayfalar: