29 Nisan 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

29 Nisan 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dartanyan ©o derece şaşırmış — 143 — Fi Aleksandr Yazan: Düma tı ki, Kittinin ne olacağını düşünmeden koşuyordu Bunun üzerine kılıcı — ellerile tutmağa çalıştı; fakat Dartanyan kılicı önün ellerine tutturmıya- rak ucunu kâh gözlerine, kâh göğsüne doğru gösterip —yavaş yavaş Kittinin odasına açılan kapıya doğru geriliyordu. Bu esnada Mayledi de müt- hiş bir gazapla ve olanca kuv- vetile hançerini ona doğru sal hriyordu. Artık bu halin bir düello şeklini almış bulunduğunu gö- ren silâhşor aklını başına aldı. — Çok âlâ, güzel hanım, çok âlâ, dedi; fakat, eğer ra> hat durmazsan alimallah o gür zel yanaklarından birine ikinci bir zambak nişanı çizerim! —— — Alçak! alçak çapkınl di ye Mayledi bağırıyordu. Hâlâ kendini müdafaaya ça hışan Dartanyan oihayet Kitti- nin kapısına yaklaşmıştı. Kadı- nin ona yaklaşmak için odada- ki eşyayı altüst etmesinden ve onun da eşya arkasına siper alarak kendini kadından sakla- mağa hasıl olan gürültü üzerine Kitti büyük bir korku içinde kapıyı açtı. Daima o noktaya doğru yak laşmağa çalışmakta olan silâh- şor kapıya üç adım kadar yak- laşmıştı. Bir sıçrayışta Kittinin odasına kendini attı ve bir bukluğu ile kapıyı kar m“dııeı kuvvetile arka- sından dayanırken Kitti de sür molemişti. OLa. tarafta kalan Mayledi, kadın gücünün fevkinde bir kuvvetle kapının — çerçevesini kırmağa çalışıyordu; fakat bunu başaramıyaCağını anlayınca öl- kesinden l fürtür. Fakat bu kıyafetle nasıl gidersin, sırtında birşey yok. Hakkınız haklısınız! lerden aşağıya indirdi. Tam zamandı; Mayedi çın: gırağını çalmış ve bütün xonak halkını ayaklandırmıştı; kapıcı kapının ipini çekerken Mayledi | lerinden çıkardı; bıyıklarını ve — Kapiyı açma, kapıyı açma! Delikanlı sokağa fırlamış bur lunduğu sırada o hâlâ ümitsiz işaretlerle onu tehdide çalışı- yordu. Mayledi onu gözden kaybedince odasında bayılarak sirtüstü çökmüştü. XXXVII ATOS ZAHMETSİZCE SEFER EŞYALARINI NASIL TEDA- RİK ETMİŞTİ?. Dartanyan o derece şaşırmıştı ki, Kittiye ne olacağını düşüm meden Parisin yarısımı koşa ko- şa yürümüş ve Atosun kapısına kadar hiç durmamıştı. Fikrindeki perişanlık, ken- dini kaçıran korku, peşinden harekete gelen bazı nöbetçile- rin bağırması ve erkenden - iş- lerine gitmekte olan halkın velvelesi ancak yolunu çabuk- laştırmağa sebep olmuştu. Avluya geçti, Atosun apart- manına çıkan iki merdiveni koşa koşa çıkarak kapısını ki- rarcasına çaldı. Grimo, yarı açık gözlerni uğuşturarak, bu gürültücü —mi- safire kapıyı açtı ve Dartanyan o derece şiddetle odaya sak dırdı ki, az kalsın şaşkın uşağı yere devirecekti. Süküti âdetine rağmen bu seler uşak ağznı açmıştı: — Dur be yahul Ne istiyor- sun orospu? Burada işin ne kahpe! Dartanyan başlığımı çıkarıp | attı ve ellerini mantosunun cep- yalın kl cını gören zavallı adam karşısındakinin erkek olduğunu anlamıştı. Nihayet karşısındaki adamın bir anarşist olmasına hükmetti, ve: — İmdat! katil var, imdat! diye bağırdı; delikanlı: — Dilini tut, “ahmak herif! ben Dartanyanım, tanıyamadın mı? efendin nerede? — Siz M. Dartanyan hat mümkün değill, Arkasında gecslik elbisesi ile apartınanından çıkan Alos — Grimo, Grimo, zannede- rim ki boşboğazlığın tutmuş? — Ah, efendim! Fakat.... — Susl. Grimo parmağı ile Dartan- yanı efendisine göstermekle ik- tifa etti. Atos arkadaşını tanıdı. ve Yedek subay okulana gidenler soğukkanlı olmasına rağmen bir. kahkaha salıvermi; ki, gözlerinin önünde bir maskara bulmasindan ileri gelmişt ; etek- liği ayaklarına kadar sarkmış, kolları kıvrılmış ve bıyıkları te- lâşından karmakarışıktı! Dartanyan haykırdı: — Gülme azizim, Allah aş- kına gülme, çünkü, hayatım hakkı için gülünecek mesele değil.. Bu sözleri o derece ciddi ve heyecanlı bir halde söylemişti ki, Atos merakla elini tutarak sordu: — Yaralı mısın, ez zim? ben- zin ne kadar sararmış! — Hayır, fakat müthiş bir tehlike atlattım. Yaln z misın, Atos? — Allahallah! Bu sastte ya- nında kim bulunacığım zanne- dersin? — Alâ, âlâl diyerek deli- kanlı Atosun odasına daldi. Atos kapısını kapıyıp kimse tarafından rahatsız. edilmemek içn sürgüsünü de sürmeledik- ten sonra dedi ki: — Haydi, söyle! Kralmı öl- dü? Kardinalı mı öldürdün? Niçin böyle değişik kiyafette- sin? Haydi, çabuk söyle, me- raktan ve kuruntudan öleceğim. Dartanyan — sırtındaki kadın elbisesini çıkardı va — yalnız gömleği ile kaldı. — Atos, dedi, size inanılmaz | ve işitilmemiş bir hikâye anla- tacağım. — Fakat evvelâ şambrı giyin. ©, robu giyerken telâşla ko!- larını ters geçirmişti ki, bundan da hâlâ müşevveş bir halde olduğu anlaşılıyordu. Atos: — Söyle bakalım! dedi. Ağzını Atosun kulağına ya- naştırarak yavaş sesle hikâyeye başladı. — May:edinin omuzunda zam- bak çiçeği dövmesi var! — Ahbl diyerek silâhşor san- ki yüreğine bir ok saplanmış gibi haykırdı. Dartanyan soruyordu: — Emin misiniz? Öteki ka- dının ö düğire emin misiniz? — Öteki hal — Evet, bana bir gün Ami- yende anlattığınız kadın. — Arkası var — şu ropdü- Bunların maaşlar: okul komutanlığına bildirilecek Kısa hizmete”tabi o'arak ye- dek subay okuluna sevkoluna: cak memurların memuriyetleri ve maaş miktarları hakkında yedek subay okulu komutanlı- ğına malümat verilmesi hakkın- da vilâyete bir tamim gelmiştir. Bu tamimde deniliyor ki: 3041 sayıb kanunun 25 inci maddesinde (Memurlardan talım ve mânevra münasebetile silâh altına Aalınanların. maaş veya ücretleri mensup olduğu daire lerinden almakta oldukları ma- aş ve ücretler haiz oldukları rütbe maaşlarından az olduğu takdirde farkı - Milli Müdafaa Vekâleti büdcesinden verilir.) diye yazılıdır. Binaenaleyh kısa hizmete tabi olarak silâh altına alınanlardan maaşlı memur olanlara yedek subay okulundan çıkarak yar- ütbesile kıt'aya iltihak- en itibaren mensup oldukları dairelerde rütbe ma- aşlarının tam olarak — verilmesi ve şayet bu maaşlar haz ok dukları rütbe maaşlarından az ise yalnız aradaki farkın Vekâ- let büdcesinden verilmesi icap etmekte olduğu halde bu gibi- lere bazı kıt'alarca yarsubaylık maaşlarının verilmiş olduğu an- Taşılmış, verilmiş olan yarsu- baylık maaşlarının eşhas zimemi hesabına aldırılarak — tahsilinin temini ve bu gibilere tesviye olunan maaşlar miktarını mü- beyyin — cetvellerin — Vekâlete gönderilmesi tebliğ olunmuştur. Geçmekte olan muameleden yedek subay okulunu bitirerek Kor birliklerine verilen ve hiz- metlerini ikmalden sonra salı- verilmiş olan yarsubaylardan ANADOLU yi iktısad — ) Balıkçılığımız Balıkçılığımız Denizbanka ge- çiyor. Bu cümle tashihe, keyfiyet tasrihe muhtaçtır: Şimdiki halb- de mevcud olana “balıkçılığımız vardır,, diyebilirmiyiz ki, De- nizbanka geçmiş olsun. Demek ki, Denizbank, Türkiye Şbalık" çılığını tesis etmek istiyor. Şimdiki halde mevcud olan nedir? “ Bu, bir muadeledir. İzmir be- lıkçılığını mütalea ederek mw adeleyi kuralım: 1 — Zengin bir servet kay- nağı olan Adalardenizi, İzmir körlezi, 2 — Kilosu 50 kuruştan aşa- ğı zor düşen ve ancak zengin solrasında görünebilen İzmir körlezi balıkları, 3 — Balığa çok düşkün bir müstehlik yığını, 4 — Ve nihayet, ancak bir kuru ekmek parçasına çalışan İzmir balıkcıları Bol bir servet, pazarda 50-60 kuruşa satılan balık, balığa düş- küs müstehlik fakat bununla beraber kuru bir ekmekten başka kazancı olmıyan bir ba- lıkçı kafilesi; neden? Bu darır ruma göre, balıkçının fazla ka- zanması, müreffeh yaşaması ta- bi değilmidir? Etraflıcı halline sütunumuzun müsaadesi olmıyan bu muade- leyi gene kısaca çözelim: Mıntaka balıkçıları, sermaye- siz, himayesiz bir kafiledir. Ser- maye yokluğundan ellerinde bu- lunan eski, köhne vasıtaları mevsime, fenne uygun düşüre- miyen bu kafile İüzumu dere- cede istihsalât yapamamaktadır. Körfez balıklarının biaman düşmanı olan köpek balıklarını dahi imha edecek kudretleri yoktur. Mintakanın yakın senelerdeki hesaplara şöre yıllık balık is- tihsalâtı 500-550bin kilo radde! dedir ki, kıymeti 110 bin geçmez. Bu istihsalât, kâmilen ist.hlâk edilir. Fakat yukarıda söylediğimiz gibi bittabi kesesi elverişli olanlar tarafından. İz- mir halkının balık yemek için propagandaya ihtiyacı — yoktur. Etten ucuz bulduğu güa balığı her zaman tercih eder. Lâkin yukarıdaki sebeptir ki, balığı seven müstehliğe balığı yedir- mez; balıkçıyı geçindirmez. Balığın ucuz yenmesi, |balık- çının geçinmesi, balıkçılık sana- yrinin teessüsü nihayet sermaye ve teşkilâta dayand'ğından Deniz. bankın bunu bihakkın başara- cağına ve bunu başaracak ele- manları başa geçireceğine şüp- he yoktur. ları anlaşılıyorsa da hiçbirisinin memuriyet maaşlarının mikdarı, ne de askerlik vazifelerini yap- tıkları müddetçe kendilerine Memuriyet maaşlarının - verilip verilmediği malüm olmadığı gibi bazılarının memuriyetlerinin te- beddül etmiş olması da varid olacağı cihetle hazine hukuku- nun mubafazası ve kanun istek. lerine suygun hareket edilmek üzere: A) Vekâletler ve- diyanet işe leri reisliğindeki memurlardan kısa hizmete tâbi olarak yedek subay okuluna sevkolunanların memuriyet ve maaşları miktar- ları hakkında alâkadar makam- lar tarafından doğrudan doğ- rüya yedek subay okulu komu- tanlığınâ * B) Verilmiş olan bu — malü: mattan sonra madşları artmış olanların da keza ayni okul komutanlığına malümat - veril- mesi lâzımdır. Maltı Habeşistan, Avusturya, İngilte- re -Fransa ve İtalya meseleleri. — YUGOSLAVYA “Bir nokta kayboldu,, Başmakalesinde Anşlusla alâ- kaâdar enternasyonal — vaziyeti tetkik eden Vreme gazetesi şöyle yazıyor: *“Avusturya — camhuriyetinin yaşıyamıyacığı herkesçe malüm idi. Bu memleketin dünya hari- tasından silinmesi bir noktanın kaybolması demektir. Dünkü Avusturya değişen siyaseti, ba- zan Fransa ve bazan İtalya ve Almanya ile oynadığı vals, Ha- bsburglar lehindeki hareketi ve komünizm propagandası — için teşkil ettiği merkezle bütün Av- rupa için daimi bir endişe membaı idi., Vreme bundan sonra Küçük İtilâf devletlerinin Çekoslavak- yaya karşı giriştikleri taahhüd- lerden bahsetmekte ve Küçük İtilâf paktında bu taahhüdlerin ancak Macaristan tarafından ya- pılacak muhtemel bir taarruza aid kısımlarında sarahat mev- cut olduğunu kaydeylemektedir. B. Benesin nutku Vrome, geçen pazar günü B. Benes dan söylenen nu- tuktan s.tayişkârane bir lisanla bahsetmekte ve bu nutukta Çe- koslovakya reisicumhurunun bü? tün komşu memleketlerle ve bilhassa Almanya ile uyuşmak istediğini söylediği kısımların Yugos avyada pek müsaid bir tesir bıraktığını ilâve eylemek- tedir. İngiliz - İtalyan anlaşması hak- kında Vreme, Londra ile Ro- ma arasında başlıyan müzake- | relerin an'anevi İngiliz- İtalyan dostluğ munu hya eden müsbet bir netice vereceğinden' do ayı memnuniyetini izhar eylemek: tedir. FRANSA: Habeş meselesini sürüncemede bırakmamalı Fransız gazeteleri, enternas- yonal vaziyeti uzun uzadıya ba- his mevzuu etmektedir. Epok şunları yaziyor: “Habeşistan için takib edi- len usul çok mahiranedir. Bu belki zavahri kurtarmak ve eşkâle uymak için zaruridir. Fakat bütün bunlar birer mas- karalıktan başka birşey de- gildir. Çünkü birçok - devletler emrivaküi daha şimdiden kabul etmiş bulunuyorlar. Dünya suk hunu birçok vahim tehlikelerin tehdit ettizi bir sırada Habe- şistan işini halletmek — için dae- ha üç beş ay beklemek manâ- sızdır. Hususile ki, Milletler Cemiyeti Avusturyanın yirmi dört saat içinde ortadan kalk: masına göz yummuş ve Avru- panin en eski - milletlerinden birisinin yutulmasına — karşı en küçük bir itirazda bulunma- mıştır. Bu böyle olunca Alri- kada bir Arab devletin ida- mesinde gösterilen titizliği bir türlü anlıyamıyoruz.. Ideoloji kavgalarından vazgeçelim Lö Jurnal diyor ki: “İtalya ile Fransa arasında yapılması lâzimgelen tek birşey varsa o da, boş ideoloji kav- gaları dostluk ve dürüst işbirliği zihniyetini ikame ey. temektedir. Binaenaleyh Fransa ile İngilterenin bilhassa bugün- kü gibi biribirine bağlı bulun- tebârüz ettiği bir anda böyle bir harekette bulunma- mız çok kiymetli olacaktır., Halk diyor ki Herşey değişiyor Lö Pöti Jurnal da şunları söylüyor: “Herşey değişiyor. — Hatta herhangi bir karar vermeden evel Fransa veya İngilterenin söz söylemesini bekliyen Mer- kezi Avrupanın müzaheret ve himaye gören devletleri bile meselâ Çekoslovakyanin Berlin ve Romaya yanaşmakta oldu- ğunu görüyoruz. Bu, çok ma- nidardır. ve bi ispat ediyor ki, Fransa devlet rolünü oyaryarak görüşünü kabul ettiği takdirdedir ki haysyet ve şere- fini muhafaza edebilir.. Milletler cemiyetinin kuvvetsizliği Lö Populerin mütalcası da şudur: *Milletler Cemiyetinin kendi prensiplerinden başka biçbir kuvveti yoktur. Bu filhakika az birşeydir. Fakat o derecede mühimdir ki, Çemberlayn bile nlaşmalarını oradan ge- istiyor. Milletler Cemi- yetinin pazarlık yolana girmek- ten kaçınması daha hayırlı olur. Eğer bütün aza devletle. rin esasen terketmiş oldukları bir davayı müdafaadan âciz ol duğunu ilân ederse suih dava- sına ve bizzat kendiısine, pren- sip'erine ihanet etmekten ziyas de yardım etm $ olur., Realizm muzaffer oluyor Lö Populer'e gelince: Ğ *“Milletler Cemiyeti paktı ve hatta Briyan- Kellog misakı bir tarafa atıldı. Realizm muzaffer oluyor. Yalnız bu parlak tab- loda tek bir gölge kalıyor ki — o da, Habeşistanın tamamile istilâ edilememiş olmasıdır. İşte İtalyan faşistliğine büyük müş- külâtı bertaraf etmesi için yar- — dim edilmek isteniliyor. -Belki — bu bir siyasettir. Bugün bunu münakaşa edecek değiliz. Yalı — niz tek birşey sormakla iktila — edeceğiz: Bu hareket, Londra — ve Parisin mütemadiyen ilân edip durdukları Milletler Ces — miyetine ve pakt prensiplerine — sadakat beyanatı ile telif ediler — bilir mi?, ALMANYA: " Ingiliz- Fransız müzakereleri — Börsen Zaytung, İngiliz-Fran- — sız müzakereleri hakkında di — yor ki: “İki memleket — kurmayları. arasında yapılacak müzakerele- — ri mubik göstermek için Avru- — pa semasında beybude yere kara bulatlar aranıyor. Bu mü- — zakerelerin diğer Avrupa dev- letleri üzerinde tazyik yapmak — gayesini güttüğü tahmin edile- — bilir, Fakat böyle birşey psi- kolojik bakımdan tamamile ak- si tesir hasıl edecektir. Alman: ya ve İtalya ötedenberi bu gibi — tesirlere şiddetle karşı zulıirf lerdir.,, VĞ Konak iskelesinin khelâları 4Ğ Karşıyakalı - karilerimiz, Ko- nak vapur iskelesinin helâları- ın açılmadığını ve bu sebepi sıkıntı çektiklerini bildiriyorlar. — dareye müracaat edilince de, helâların müstakbel — gazinoya — aid olduğu cevabile karşılaş- tıklarını söylüyorlar. " Liman idaresi helâları yap. — tırirken, herhalde gazinoya ge- lecekleri değil, iskeleden va- — pura geçecekleri düşünmüştür sanırız. ”

Bu sayıdan diğer sayfalar: