5 Haziran 1938 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5

5 Haziran 1938 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kumandan izah etti: Evet: efendimiz, üç silâhşorla mühafız M. dö Büsinyi ile bühse işerek Sen Gervay kalesinde kah- K Gtmeğe karar vermişler ve kah- te- Nit esnasında kaleyi iki amat düsma- har Y karşa müdafma etmekle beraber ş.. kaç tane de Roşelli öldürmüş- ve: — Üç silâhşorun isimlerini üğ- iniz mi? * 60 —. Evet, efendimiz. — İsimleri neymiş? | — Atas, Portos ve Aramiz.. —- Gene benim cesur adamlarım Diye katdinal söylendi. | — Muhafız kimmiş? — M. Dartanyan.. — Gene benim külhanbeyi. Bu 4 m mutlaka benim olmalıdır.. O akşam kardinal, ordugühta dil- destan olan sabahki cüreti M. Trevile gsöyledi . Bu sergüzeş pan kahramamların ağzından din- olan M. Trevil, Haşmetliye. vlu meselesin i de unutmamak le, en incee noktalarına kadâr lattı. Kardinal dedi ki: — Çok güzel M. dö Trevil; rica — Çak güzel, M. döTrevil; rica bu havluyu bana göndersinn » Üzerine kılaptanla üç zambak eki işletin alem olarak fırkanıza liye edeceğim M. dö Trevil ceyap vedi: — Efendimiz, bu — muhafızlara baksızlık olur. M. Dartanyan taburumda değildir; o M. Essart fıkasında bulunuyordu. — Pekâlü, siz anu kendi fırkanı- ahnız; bu dört kişi biribirlerine derece bağlı bulununca dördü- de bir tabur da çalışması daha olur. BN aei Di dças ldinmiş ve dördünü birden ertesi kahvaltıya davet etmişti. Dartanyan sevincinden kendin- geçmişti. Hayatta bütün emeli- silühşor olmak olduğunu biliyo- Üç arkadaş ta son derece sevin- nr ':fi Dartanyan Atosa dedi ki: , — Alimallah bu sizin zekânızdan da toğmuş bir zaferdir. Söylediğiniz ,akibi, bDüyük bir şeref kazandık ve 'k mühim kararlar da verdik. Be, — Arüık yapacağımız şeyler için eit den kimse güphe etmez, çünki Al eri İhın inayetile bundan âonra kardi- girtal partisi sayılacağız. ! © akşam Dartanyan M. dö Essar- ç$& hürmetlerini arzetmeğe giderken Yeni vazifesini bildirdi. Dartanyanı çok seven M. dö Ez- Mart ise yen! vazifesinden dolayı lâ- m şeylerini tedarik için para mecbur olduğunu — bildiğin- kendisine yadımda bulunmağı eline verdiği almamı paraya çe- nek niyetinde bulunduğunu söy- erek kıymet biçmesini rica etti. Ertesi gün saat ikide M. dö Essar- h uşağı Dartanyanın koğuşuna gel ve kendisine bir kese içinde yedi bu di aile işi ile bütün dünya karşı- y meşgul olabilirdi. Akamis: uşaklar fikrini ortaya koy yüzük meselesini hatırla- , Dartanyan: Umumiyet — itibarile Stdünden de zeki olduğu halde or- 'a hiçbir fikir koymamıştı. Fakat, da söyliyelim ki, Mayledinin dağıtmiştı. — 172 - yafeti pek neşeli olmuştu, Dartan. yan üniformasını giyinmiş — bulunu- yordu. Çünkü, Aramisle bir boyda olduğu için Aramisin şürlerini satın| nlan kitapçının kendisine her şeyi çift tedarik edebilecek kadar — bol para vermiş olmasından arkadaşına tam bir takım hediye etmişti Dartanyan Mayledinin — hayalini her zaman ufukta yükselen bir kara bulut gibi gürmekte bulunmamış ol- saydı, şimdi neşesi sona — ermişi olacaktı. Kahvaltıdan sonra akgam Atosun yerinde bulunmağa ve — kararlarını kat'i bir neticeye buğlamağa züzleş- mişlerdi. Dartanyan 6 günü karagühm her tarafında silâhşor elbisesini — göster- mekle geçirdi. Akşamleyin gözleştikleri — saalte dört arkadaş buluştular; artık karar verilecek üç şey kahmıştı: Mayler'inin kayınbiraderine ne ya-! zacaklardı; Turdaki zeki adama ne yazaçaklardı;. uşaklardah — hangisi mektupları götürecekti? Her biri kendi uşağım teklif etti: Atos, Grimonun tedbirüliğinden — ve ağzı efendisi tarafından açtırılma- idıkça bir kelime bile süylemiyeceğin- den bahsetti. Portos, —Musketonun kuvvetliliğini ve orta boydan dört - damı tepeliyecek kadar vücutlu oldu- ğunu öğündü. Aramis, Bazenin kur- nazlığından emin bulunduğu — için kendi şakirdi hakkında uzun uzadıya medihlerde bolundu. NihayetDartrn- yan, Planşenin cesaretine tamamile kani bulunduğunu süyliyerek Bolan- yadaki çok nazik vak'ada nasıl hare- ket etmiş bulunduğunu hatırlattı. Bu dört fazilet uzun uzadıya sena edilerek haklarında çok güzel müna- kaşaları mucip olmuşsa da can sıka- eaklarını zannettiğimiz için tekrarla- Esef olunur ki, göndereceğimiz &- idamda bu dört faziletin birden Tunması lâzım,» «Fakat, öyle bir uşak nerede bulü- nur?> «Bulunmaz! bunu — ben de biliyo- rum; o halde Grimo gitsin> diye Atos bağırdı. «Musketon gitsin!» «Bezen gitsin!» «Planşe gitsin; Planşe hem - cest, hem de zekidir, bunlar dürt faziletten ikisi demektir.» İMDİKLE bu- |P Yazan: Aleksandı DÜMA Akşamlayın sözleştikleri saatte dört arkadaş buluş- — tular,artık karar verilecek üç şey kalmıştı.: Aramis dedi ki: «Efendiler, mesele uşaklarımızdan hangisinin tedbirli, kuvvetli, zek but cesur olduğunu bilmek değildir; iş hangisinin parayı daha çok sevdi- ğini bilmektir.> Aton buna cevap verdi: eAramisin söylediği makuklur; biz onların fena tabiatle hyız, faziletlerini değil. Pa di, siz büyük bir ahlâk mütehassısızı- Aramis devam etti:— «Şüphesiz biz muvaffak olmak için yalnız eyi çalışmak islemeyiz, Takat bununla beraber ücir — kulmamak ta isteriz; çünkü üçiz kaldıkları takdir- de başlar mes'uldür. uşaklar değil..> «Biraz yavaş söyle, Aramis» diye Atos sözünü kesti. Aramls gene devam etti: «Doğrusunu söyliyorum; — uşaklar mes'ul olamaz, efendileri olur! Uşak- larımız bizim uğrumuzda — canlarını feda edecek kadar sadık — midırlür? Hayır.» «Allah bilir ama, ben Planşeye gü- venebilirim> diye Dartanyan söze ka- rIStı, «Pekülü, azizim, onun bu sadakati- ne iyi miklarda para ilâve et te, son- ra ona bir yerine jki kere guven.» İş hususunda nikbin ve fakat adam seçmek hususunda hodbin olan Atos dedi ki: «Oh! Allah hakkı için, o zaman al- dandığımızı anlarsımız. Para — hatırı için her şey yapacaklarını vaadeder- ler, fakat yola çıkınca korku — onları işten meneder. Ele geçtikleri takdir- de sakıştırilirlar; — sikiştirilinta — her 'çocuk değiliz.İngiltereye varmak için ini kardinalın yavaşlattı), leri ile dolu bulur geçilecek, gem için İngilizce bilmek lâzim. Bana ka- iş çok müşkül.> sını istiyen Dartanyan Atsan buna cevap verdi: «Hiç te değil, bilâkis, çok kolay bu- luyorum, Süylediklerinizin — yapılacı- Hna şüphe yok. Hey Allahım! Lort dö Vinter işi ehemmiyetil bir şekilde yazârsak, kardinalın zalimliğinden bahsedersek...» «Yavuş söyle» kesti. R diye Atos sözünü — Sonu var— Ayaklarımıza dair Yaz geldi ve ayak; hürriyetine su- bulmuş. Şöyle bir bakmığ; ayak de- samiş gibi, kendisini aaran — çoraba, batta kabn ayakkabılarına birer tekme vurarak çırılçıplak meydana ğül, san'at eseri.. Dayanamamiış, öp- Müşz.. Ayağın çoşidinin. — münakaşasını, çıktı. Ayak şimdi, yazlık ayakkabı-|kundüracılar yaparken — düydüm . ve nın içinde, parmaklarını rahat rva- hat oynatıyor, ökçesini rüzgüra öp- türüyor, bütün Üst tarafımı güneşe açıyor.. Kışın korkan, büzülen, — sızlıyan ayak, şimdi kumlara, taşlara, tahta- Jara çıplak çıplak, rahat rahat ve ge. niş geniş bâsıyor., Ayağın çirkin, hantal, biçimsiz parmaklı, —kahn olanlarının bu açılışına, geçen yaz mevsiminde de yazdığım gibi, düğ- manımdır. Pazar ve piyasa, güzel olanındır. Çirkin ayak tabiaten yidi ği tokatın acısını, çorap ve ayakkabı- nn mahbesi içinde kıvrana kıvrana mahkümdur. Umumi zevkin müstohzi bakışlârı karşısına — çirkin ayakların — tabanlarını — çıkarmak hakkına hiç de malik değiliz. Hele İhele erkek ayağı olursal. Ayak deyip geçmemeliyiz. Tavus| ' Bazan yalvarışlarımızın heyret ettim. Meğer, varmış?. Terleyip kokanlar da ayrı.. Hayatımızda ayak işi ve rolü çok- ne ayaklar tur.. Talih, yürü ya kulum, demiş Burada rol, manevi — ayaklarındır.. Filân millet ayaklandı, deriz. Mana izi :"'"'V" Sı, ihtilâl yapmasıdır.” *O kadar zeki bir mahlük ki, hep iki ayak üstüne düşüyor.> da ayrı bir cümledir. Pişmanlıklarımızdan — birçoğun- da şüyle derla: sAyaklarım — kırılaydı da gidemez olaydam.> Baki âşık şair bir musraında şumnu| kullanmıştı: «Baştan aşağı yarei ebruyü mu-, habbet» ifadesi koşu, rengürenk tüylerinin parıl pa- | şöyle olur: yıl 3htişamı içinde, çirkin olan ayak- larına bakar bakar da ağlarmış. Ta- İblat, onun gurürünü — ezmek ayak kısmını berbad — bir imal etmiştir. şekilde sAyaklarına kapanarak ağladım.» Bir mevzuun orta malı olmasını şu için, İşekilde ifude ederiz: «Söz ayağa düştü.> Hürmetimizi ayağa — kalkmakla Güzel bir çift ayakla ftamtmlanan (ifade ederiz. Yani, şu ayağın işi ve vücud, bahtiyarlığını da bulmuş dö-|rolü çoktur. Nitekim, akılsız başın zahmetini çeker,, mektir. Benim bir dostum, Efes harabele-İde ayak bir — heykel ayağn “sandik “ — Hizd Takirlerinin garabetleri Uçan adamları, gölgesiz ağaçları gördünüz mü? Italyan Deja, elbiselerile ve oturduğu yerde 20 metre yükselmiş, bu vaziyette boşlukta kalmıştı. Açık gözlerinin üzerinde sinekler <dolaşıyordu. | Hind — fakirlerinin — gölgesiz ağaçlarını biliyor musunuz? Ka natsız havalanan insanlardan haberiniz var mı? Ateşin için- de, hiçbir tarafı yanmadan do- laşan fakirleri gördümüz mü? Ötedenberi alimlerin tetkik mevzuu olan bu garip hâdise- ler, son ginlerde gene günün meselesi haline gelmiştir. Tet- kikat neticesinde neşrettikleri kitaplar ve makalelerle bütün alimler şa aokta üzerinde bir- leşmektedirler: Ortada yapılan hiç birşey yoktur. Fakat med- yuüm seyircilere o kadar mücs- sir oluyor ki, onlara namevcut bir cismi mevcut ve hakikat imiş gibi göstermeğe muvaffak oluyor. Fakat bunu kat'i bir netice- yede bağlıyamıyorlar; bu mu- hakkak böyledir. diyemiyorlar, biz bu kanaatteyiz deyip geaçi- yorlar, Her ne olurmsa — olsun, bu garip hâdiseler cidden tet- kike değer. UÇAN ADAM Uçan adam, Jozef Deja ismin- de bir İtalyandır. 1603 de Nas poli krallığ zamanıada bu şe- hirde yaşamıştır. Bu İtalyan, nefsine tamamile hâkim olabil- mek için kendi kendine zülüm etmiş, tahammül edilmez bir hayat sürmüştür. Nasıl mı? Deja, haftanın muhakkak üç gece sabaha ik tutar, üz.rine sinek bile koasa onu elile kovmaz: vücudüne iğneler batırır, cildi üzerinde bıçakla yaralar açar ve bütün bu acı- lara, meşackıte bir sağır, bir kör heasiyatını kaybetmiş bir adam gibi gözeri bir noktaya saplanmı'ş, hareketsiz mukave- met ederek. İşte uçan adam, senelerce hayatını bu şekilde geçirmiş ve nihayet bütün dünyanın alâka- sını üzerinde toplamıştır. O, üzerinde elbiseleri olduğu halde oturduğu yerde havada yükselir, boşlukta dakikelarca kalmağa muvaflak olurdu. Bu bir. medyum mu idi? Herkesi manyetize ederek kendini hava- da, boşlukta mı gösteriyordu? 1644te Papa Vnvans, Deja- nın bu marifetini görmüş, bir kelime bile söylemeden retle ve şaşkınlıkla onu seyret- miştir. Ayni yıl da birinci Ka- rol Emanocelin huzurunda bu marifetini tekrarlamış, 1648 de de Romada yirmi metre kadar yükselmiş, muallakta bir müd- det kalmıştır. O zamanlar seyir« cilerin büyük bir kısmı korku ve heyecandaa ağlamışlar, Ro- ma kumandanı da bayılmıştır. Deja 1649 da Urunovik hü- kümdarı Freudryanın önünde de bir uçuş yapmış, oturduğu yer de yavaş yavaş on metre ha- valanmıştır. Ertesi gün de muw edilmişlerdir. Bunlar, uçan ada- min vücüdünün muhtelif yerle- rinde ameliyatlar yapmışlar ve neticede şu raporu — neşretmiş- lerdir: ( *Aletlerimizi ameliyat için <akirler yılan oynatıyor. kaynatırken, Dejayı bayıld: 2... ettik. Kolları açılmış, gözleri muayyen bir noktada, — çenesi düşük, adeta neles almıyordu. Bir müddetaberi — üzerinde yattığını ameliyat masası — ile irtibatının kesildiğini — ve vücu- dünün — havalandığını — gördük. ayaklarından tutarak çektik la- kat yere indiremedik, fal taşı gibi açılmış gözleri üzerinda bir sinek oturuyordu ve Deja, onun yürümesinden müteesir olmıyor- dü, « Bu rapördan sonra Deja üze- rinde daha fazla durulmuş, muhtelif zamanlarda mütcaddit “tecribeler ve tetkikle yapılmış neticede Dejanın uçtuğu ve ma- Makta durduğu Babası, kızının macera meraklısı olduğunu Amerikada yakalanıp 4 sene hap- se mahküm olun Alman kadın cası- gu Yohunna Hafmandan sonra, bir kadın daha casuslukla ilham edil- mektedir. «Kırmızı saçlı> berber kadının ca, susluk davasının son safhası, mü- him bir casusluk teşkilât ıbulundu- #unu ortaya kaymuştur. Son olarak tevkif edilen diğer kadının da — bu şebekeye mensup olduğu zannedil mektedir. Mis Silviya Bradşo ismindeki bu genç kız, Amerikalıdiır. Fakat çok igüzel Almanca konuşurmuş ve AlL manlardan birçok bildikleri varmış. İtham edildiği suç. Amerikada askeri müstahkem — mevkilerin ve hava — istasyonlarının — resmini ah maktır. Kızın babası, bulunduğu bir be-i yanatta diyor ki: «Kızım macera meraklısıdır. Şim- diyo kadar birçok memleketleri gez miştir. Fransızcayı, Almancayı dili gibi bilir. İspanyolea da konul şur.Daha başka lisanlar da öğreni- «Fotoğraf ta onun en sevdiği bir gevdir. Bilhassa orijinal — manzara- ları almıya bayılır, sAlman arkadaşlarına — gelince, onlarla Almancasını ilerletmek için İmünasebata girişmişti. O zamandan başlıyan arkadaşlıkları da şimdiye kadar devam etmiştir. «Kızım hakkında casus diye - bir| iphe beslemek sanırım ki çok ma- 1Z ve gülünç bir hareket olur.> Diğer taraftan, harptenberi orta- İya çıkan en büyük casusluk şebeke-| ni ismi verilen bu casmaların muhü-|. ikemesinde dinlenecek birinin daha, Almam vıp—"A_* Tikadan kaçması büyük bir heyecan uyandırmıştır. İgnatz Grlebi ismin- deki Almandan sonra kuçan Verner Güdenberg ismindeki diğer Alma. İnın da, vapur Fransaya uğradığı a| için Fransız polisine| kanaatına varıl> — oldaklarını yaz yor. p *'*u' İRERDA ça 2A Haziran 5 mışlır. ç Kendisi bu meseleyi — şöyle — aolatmıştır! : *— Uyuduğum zaman vücu: — düm fevkalbeşer bir kuvvetle — havalanıyor. O sirada başım — — dönüyor, zihnim — dalgalanıyor. Artık gözlerim görmez oluyor. —— His etmiyorum.., İ Uçan adamlara Hindistanda- —— da pek çok tesadif edilmiştir. ! Bilhassa Hind Müslimanlarından — Celâl Rumranın maceraları meş- — hurhurdur. : Maamafih son zamanlarda —— Hindistanda — uçan adamların muallâkta — resimleri çekilmiş, i cam yıkandığı zaman herkesin —— havada gördüğü adamın yerde j bulunduğu meydana çıkmıştır. GÖLGESİZ AGAÇLAR 1905 te, doktor Heasolt Him — distanda bir seyahate - çıkıyor. Hind fakirler.ni, çıplak bir ova- da buluyor. Bir müddet oturu- yor, görüşüyor ve bu sırada — ovanın muhtelif yerlerinde, fakir — ı kendi yakınlarında birkaç ağa- cın çıktığını, büyüdüğünü gö —| rüyor. Hayretle bunlardan birinin — yanına sokulüyor, fakat ağaç —— yerinden kayboluyor. Oturduğu — | yere döndüğü zamanda ağaç tekrar orada — yükseliyor. Bu doktor seyahatnamesinde, fa- kirlerin müdh ş birer medyur — Casus söylem.ş ; «Hambürg, — vapüru yolda — İken — bir İngiliz gezetesi vapurun kapta- ni ile telkiz telefonla — konusmuştur. Kaptan: — Verner Güdenberg — sizin ve- purda mı? Sualine: — Evet, cevabını vörmiştir. B — PFransiz polisine teslim — ede- cek misiniz? diye sorulunca, kapta- nin vetdiği cevap şu olmuştur: — Fazla tafsilât veremem. N yorktan malümat alın.. Hâdisenin yeni safhaları heyeci Ia beklenmektedir, Küycaneuıtim.-, : bayram var öğle üzeri, kö; ktepte bir ziya» Kerrerlaelür KON eç

Bu sayıdan diğer sayfalar: