5 Ağustos 1939 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

5 Ağustos 1939 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

" ».>-8 Ağustos 1939 Cumartesi - Seyahat notları :19 Manisa muallimlerinin " Hatay dönüşü Konya ovasının kuraklıktan kurta rılması için hazırlanan su- lama tesisatı Manisa muallimleri yolda rastge ldikleri arkadaşlariyle bir arada Gene müze müdürünün sözlerini|su işleri ıştığı için kıymetli|lunu değiştirmiye muvaffak olmuş- ÖLEM LA Kalim v Kortlblkek olen iakeıt l lavasının bir zahire anbarı olduğunu| fakı imzalamamıştır. Mühim olan ve (200) kilometrelik bu ovanın|budur. Generallerin mukavemet gös- sulanarak ezeli kuraklıktan kurtarıl-| masi için topraklar altında su ara- kaldığını ve karşımızda görülen mondaj makine- sinin indiği derinlik 487 metre oldu- 530 metreye iyi netice verirse bütün ovada beşyüz metre derinliğe inerek gür sular aranacağı- ni anlattı. Ve 50 . 90 metreden su çıkaran köylüler bu suretle rahat ve gözlerini takip edelim. — Meşhur Halet efendinin hediye ettiği sakalı şerif bir kitap önünde durdu nümarasına baktım 149,.. Ta- Frihi 1199 Âşık Ömer Divani... Hep!- mizin toplanmasını bekleyen müdür söze başladı. — Âşık Ömerin bu divanını Ata . türk çok beğenmişti ve bunun hiçbir. yerde bulunmıyan Türkçe beyitlerin! istemişti bir dosya halinde çikardık Ve gönderdik üşik Ömerin bir halk Şairi olduğu zannolunuyordu. Hal- buki divan şairi olduğunu bu kitap gösteriyor. İşte gene Sultan Murad zamanında yazılmış ve her satırların altında' Türkçesi bulunan şu Kur'an da'kıymetlidir. Bunu da Atatürk be- Yenmiş ve bizden basılmamış kelime-, lerini istemiştir. Dikkat buyurun ya- * San Türkçe kelimeleri de yani tercü- Mesin! de harekeli olarak yazmış ve Nİ var, Vakit dar. Mesnunun tereüme- sint yapan biz Amerikah ası) mesnu- nilik bizdo olduğ! öğrenmiş ha- riciye vekâleti vasıtasiyle izin alarak geldi ve beş altı yüz lira sarfederek bütün sahifelerin 13 X18 fotografis- rını alarak onlardan tamam tarcüme Yapmak üzere burada çalıştı. Müzedeki eserlez saymakla bitmi- 'or, Her biri ayrı bir âlem.. Ayrı bir; iymet.. Bir lâhza duruyorum.. Asşker, kumandan, âlim, tarihi, in- #ân ve tam bir adam Atatürkü düş Nüyorum çünkü o Kayserideki müze- de bir Bti arması önünde yirmi daki- ka duruyor Konya müzesinde bi Dazması önünde oyalanıyor ve niha- Vet Konyada eserlerin kıymetini bir " Görüşle anlıyor suretlerini istiyor.. Biz de buraları gezdik ve gördük Takat sadece dinlemekle kaldık no o- lardu onun görüşünün yüzde biri biz Üt olsaydı da biz de o görüşle bu mü- Beleri görüp gezebilmek saadetine er #eydik, Müzeden çıktık yürüyoruz.. Bu sırada San'atlar mektebini ge- L_—ı ve mektep müdürünün kıymet- izahatından istifade eden bir kı- n arkadaşlarla kız öğretmen oku- 'tdaki arkadaşlar da geldiler... Şimdi Dede bahçesine bütün Kon eTi inin toplandığı yere “he, Yolumuz üzerinde Cazi ilk oku- da uğradık. Burada da san'atta, “ötin gene elektrikli materyeller kibrit mak mecburiyetinde ğunu ve makinenin inebileceğini ve burada suya kavuşacaktır dedi. Hepimiz hayretle metreden çıkıyor demek... derin bir samimiyet ran kalır.. nan sevgileri dökmek içinmiş. . dedi ki.. ' baktık.. denlar renkli tebeşir gözü ile şişeler- : iş toprak tabakaları, / Büuktan kış manzaraları gibi tale- velinden çıkmış bir hayli eşya mü- “lan GYT aldığı gibi hazır ders vasıta. v_,—"ı 'var.. Bina yeni.. Tam bir mek- i "%"..A' sonra Dede bahçesindeyi V' aynizamanda fidanlık gibi bir yüksek H.,FL' taraf ağaç fakat suyu ne- “itede” Konyada böyle bol bir su ne k 'k_;“h diye sağa sola bakıyoruz. *W Mazda bir motörlü mondaj ma- kaşfil dürüyor. Buna dikkatli dik- qnhm gören Konyada Tan ün muhabiri olduğunu öğ- Takı Miz Bay Celâl ayağa kalka- BU hususta kendisi uzun müddet dinliyoruz. Beşyüz metreden su çıkarmak.. Kar- şımızda gürül gürül akan su 487 Akşamki caz gene şen parçalar çalarak ortalığa neş'e saçıyor. Don durmalar yiniyor herkes şakalaşıyor İacağız ve belki bir daha ne onlar bizi ne de biz onları göremiyeceğiz. Öy- le iken konuşmalarımız o kadar sı cak o kadar içten ki bizi hariçten sey redenler olsa birbirini göremiyecek bir günde tanışan insanların böyle havası içinde konuşrmalarını görse muhakkak hay- İşte bu meslek yakınlığını bu sı- cak havayı kafileden Altınerin sesi bir lâhza durdurdu caz sesini kıstı.. Az sonra anlaşıldı ki bu ses bu ya- kınlığı durdurmak değil bilâkis onu kuvvetlendirmek, içten gelen heye- canları tapdığı ifade için ve büzirler Avni Altıner bu samim? manza- rayı tasvir ettikten ve görülen hüsnü kabulü heyecanla anlattıktan sonra| — Biz Konyaya gelirken yorgun- duk. Fakat istasyonda Konyalı ar- kadaşların sıcak tebessümleri karşı-| sında bir lâhzada hepsini unuttuk. Onlar bizi yıllarca uzakta kalmış bir baba bir kardeş bir anne gibi karşıla- dilar. Biz de onlara ayni heyecanla teklifsizce kendi evimize gelmiş gibi | mi O sırada güneş ufka kavuşuyor- du. Biz de Konyaya kavuştuk. Gü- neşin gurubunu seyretmek ne kadar İdoyulmaz ve emsalsiz bir manzara teşkil ediyorsa Konya- öğretmenle- b işlenmiş haritalar riyle Manisa öğretmenlerinin birbir- kutularından camlatılmış kolleks-İlerini heyecanla karşılayışları gurup kadar seyredilecek bir manara teşkil etmişti. Bütün halk bize böyle bak- mıştı., Biz yıllar geçse de karşılaştı- Zımız o kiymetli anı ve aranızda ge- çirdiğimiz ve hayatımızda bir daha| rastlıyamıyacağımız bu kıymetli da- kikaları unutmıyacağız ve Keran bu ü misafirperverliği Konya öğ- retmenlerinin ılık ve gür samimiyet-| minarenin 1901 de yıldırımdan iki lerini kalbimizde yaşatacağız. Diye- rek sözlerini bitirdi. Alkışlar arasın- da Avni Altıner yerine otururken|tılan mimar Çelik Abdullahtır. Alâ- öğretmen Memduh Yavuz söz ala-|eddin tepesinin üstüne çıktık. Gene rak Konyalılar nâmına kendilerine|orada da bugün elimize geçmiyen kargı gösterilen teveccühten ve bu|bir çok fotoğraflar alındı. Doğruca taymetli günleri kendilerine yasattı- * Jorduları kumandanlığından mahrum dikkat edelim Her gün, dünkü haberi tekzip eden yeni bir haber geliyor. Dün gözden düşmüş olan ve her hudutta| geöçmesi ne zaman geçeceği beklenen| general Oncipo de Llano — general| Franko ile görüşmüştür. Çıkarken demiştir ki: «Hiç bir zaman aramız- daki iş birliği bugünkü kadar samimi olmamıştı. Bana hariçte mühim bir vazife tevdi edecekler, mesleğimin en enteressan vazifelerinden biri.> Bu vaka, bize, dışarıdan gelen gürültülü rivayetlerine kadar ihti- yatla karşılamamız icap ettiğini gös- terir. Çünkü muhakkak olan bir şey var: General Oueipo de Llano cenup edilmiştir. Fakat bir başka hâdise vukua geliyor: Gözden düşmemiş- tir. Biribirine zıt gibi görünen bu iki haber ifade eder? Bu hususta bir şey / bilmediğimizi af etmek hüsnüni- yetini gösterelim ve acele tefsirler- den korunalım. İspanya işleri çok ka ranlıktır ve sinirlerimize karşı giri- şilen taarruzlara mükemmelen âlet| elabilir. General Franko memleke- tinin gemisini elinden geldiği kadar maharetle idare ediyor. Fakat deniz dalgalıdır. Kendisi şimdiye kadar yo-| terdikleri, ve B. Serrano Sunerin on- lardan öcünü ağmak azminde oldu- Zu söyleniyor. Güzel! Fakat şef olan Frankodur, ve o kimsenin keyfiyle hareket etmez. İç siyaset onu dış siyaset kadar | iyor olmalıdır. On üçüncü sadık olan kralcılar var, Karlistler var, Flanjistler ve daha haşkaları var. Bunlara karışmıyalım. Cünkü mihverciler aleyhimizde istis- "ar için reaksiyonlarımızı gözlemek- tedirler. Metodik surette kuvvetimi- zi ve vahdetimizi inkişaf ettirmek yolunda sebatkâr olalım. Telgraf tellerinde ve radyo dalgalarında ve zıldıyan böceklere kulaklarımızı tı- kıyalım. İspanya bitaraf mıdır? Evet, şimdilik bitaraftır. Başka şeyle uğ Gallus İNTRANSİGEANT larını samimt arkadaşlık duygularını izah etti. Artık hepimiz cazı unut- muş hepimiz tekrar tekrar söz almak içimizdeki sevgileri boşaltmak- isti- Paris Hava tab -Nevyork 16 s;at v N akası dışındauçacak — tayyarelerin sür'atları Amerikada yapılanson tecrübelerde, yolcuların — hava mes'elesi de halledilmiştir Tayyarenin taammümünden sonra | yapılmaktadır. Boing 3897 sistemi 4 |cidar tazyika tahammülü ölmiyan, aramağa başladılar. Bu çareler art- tırilirken tabit tayyarelerin hızlı uç - malarına mâni olan müşküllerin de ortadan kaldırılması düşünüldü. Tayyarelerin uçarken süratini dü- şüren ik; sebep vardır: Havanın mu- kavemeti; havanın kesafeti... Havanın kesafeti yukarı tabakala. ra doğru çıkıldıkça azalır, kesafet â- zalınca o nisbette mukavemet eksilir. Binacnaleyh tayyareler yüksek ta - bakaya çıktıkça süratleri artar. Bu prensip clhan harbindenberi malümdur. Almanlar Purisi bombar- diman etmek iİçin yaptıkları meşhur Berta topunu düşünürken bu topun Mmermisini yüksek irtifaa çıkarmak, bu suretle havanın mukavcmetinden kurtardıktan sonra İstedikleri sü - ratle hareket ettirmek çarelerini a - raştırmışlar ve bu suretle Parisi 120 kilometre mesafeden bombardıman edobilmişlerdir. Mesele bu şekilde düşünülürken şu noktanın hatıra gelmesi imkânsız- dır. eMademki yükseğe — çıkıldıkça bava azalıyor ve tavyarenin sürati artıyor; o halde tayyareyi büsbütün hava tabakasından harice çıkarsak müthiş bir süratle gitmesini temin et- Miş olmaz mıyız? Tayyarenin içini tazyik edilmiş hava ile doldurarak denizaltı kemilerinde olduğu gibi tayyaro içindekilerin yaşamasını te -| min etmek çok kolaydır.» Bir kaç sene evveline gelinceye ka dar bu düşünce boş bir hayal telâkki| edilirdi. Fakat bugün bu mesele de halledilmiş sayılabilir. Makine daire teri İle salonların hariçle alâkası ke- silmiş tayyareler bugün çok yüksek irtifalara kadar çıkıyor ve yüksek bir hızla uçuyorlar. Bilhassa Ameri - kada bu hususta çok eiddi tecrübeler kız öğretmen okulda misafir bayan arkadaşların —eşyalarını — istasyona| yorduk. Kafilemizden Enver de da-. yanamıyarak söz aldı. Herkesi gül- düren nükteli sözlerle hiç bir yerde görmediğimiz bu kalabalık öğretmen kitlesinden ayrılmanın çok zor ola- cağını ve Konyalılara — ısındığımızı söyledi. Etraftan — Kalın, kalın bir gün daha kalın sesleri üzerine, — Kalacağız amma - biletlerin müddeti bitiyor tren paramız dâ yok biletleri alırsanız kalalım diyerek her| kesi güldürdü.. Bu sirada kafile baş- kanı Celâl da söz alarak bu çok sa- mimi sıcak toplantıda ne yazık ki iki kıymetli şahsiyet yok. Biri Rauf İnan Manisa öğretmenle- rinin sevgi ve selâmlarının bildiril mesini rica etti, Hepirniz birden mahzunlaşmıştık. Sanki büti her toplantıda, — O olsaydı daha iyi olurdu. öyle olmazdı. Diye andığımız se- imiz zamanlar aramızda gör- züldüğümüz zamanlar onun teselliyetkâr ölerini dinlemekten zevk duyduğumuz kıymetli direktö- rümüz Rauf İnan hakikaten hiç ol mazsa Konyada olmalı idi. Diye dü- şünmiyen hiç birimiz yok.. Vaktin darlığı dolayısiyle kalk- tık, yürüyoruz. Yolda meşhur ince minarenin önünden geçerken Mem- duh Yavuz gene anlatarak kıymetli izabatına başladı. — 681 de yapılan bu meşhur İnce gerefesi düşmüştür. Bu eseri Sahip Ata yaptırmış yapan da evelce anla- San'atlar okuluna geldik. Bu sırada kanlanmış gözl famızdan teşekkürlerini ve hevecan-|bir araba ile bizim eşyalarımız ve , olmıyan suratına bakarak saatten sa- yük olmasın diye yollamak lütfunu da gösteren Konyalılar akşam yeme- | ğine davet ettiler ki bize verdikleri | bu üçüncü ziyafet oluyor.. Acele ile yemek yiyoruz. Çünkü tren saat yedide kalkacak.. İstasyona|rek ve bir kaç söz söyliyerek çekili- indik Konyalı urkadaşlar katile bep- kanına bir büket verdiler.. Gene trende yer yok hemen he- pimiz bir daha üçüncü mevkide se- yahate töbe etmiş gibiyiz... Trenin her birimiz bir tarafına yerleşti. Top Tu yer temin edilemedi.. Bir taraftan bir tarafa dolaşmağa imkân yok.. Şimdi gene gece başlıyacak... Bir çok yolcular bu yollarda seyahat ede ede alışmışlar hepsinin batanniyeleri yastıkları yanlarında.. Bu sırada ba- kıyorum bir kompartıman kilidli ar- kadaşları arıyorum. — Biletçiye rica lederek açtırıyorum... Eşyalarla kar- yollarda biran bile dili-|deşimi bırakarak diğer arkadaşlara üşürmediğimiz ve heryerde|haber vermek üzere gidiyorum.. Tren çok eğlendi. Meğer bu is- tasyonda epiy kalırmış.. Aşağı inek tekrar arkadaşların Tini sıkak. Kompartımana döndüğüm zaman bizim çantaların hepsi çıkarılmış kar- deşim beni ariyor. Kıyafetine naza- ran bir bay fakat hakikatte nezakat- ten çok uzak olduğu anlaşılan bir yolcu kompartımanın kapısına dikil- miş. — Siz örkadaşlarınızın - yanıma gidin burayı ben bekliyordum. Ge- lirseniz cinayete de kavgaya da ha- zırım, Benim de arkadaşlarım var. Bu kravatlı, fakat insanlıktan çok uzak yolcuya ne yapılabilir. Ka- dına saygıyı bilmiyen ve tren içinde yol kesen bu hafif çiçek bozuğu gir- diği kıyafete lâyık olmadığını göste- ren bu kaba saba adama karşı man- tık para etmiyor. Belâ hazır buna karşı biletçiyi çağırıp burası sekiz ki- şiliktir diye oturacağım amma onun inde insaniyet eseri bütün tayyare fabrikaları tayyarele| motörlü tayyareler bu maksatla ya - |iç cidar tazyika tahammülü olan bir rin süratlerini çoğaltmak çarelerini | pılmıştır. maden halitasmdan imal edilmekte- * dir., Tamamiyle hava haricinde uçacak| — Bu suretle imal edilen tecrübe tayyareler için halledilecek mesele |yaresi , içerisinde imal eden mühi gene hava meselesidir. dislerle beraber bir uçuş yapmış ve Çünkü seyahat edocek yoleuların |ilk uçuşta 10700 metre irtifaa kadar ve bizzat tayyare motörlerinin yeni|çıkmıştır. Bu irtifaa çıktıktan sonra ve temiz hava ile teneffüs etmeleri |içerideki hava cihazları mükemme- şarttır. len işlemeğe başlamış, ve tayyare Motörlere alt hava meselesi epey- |müthiş bir sürat kazanmıştır. Uçuş ce zaman evvel halledilmiştir. Çünkü|üç saat devam etmiştir. Tayyarenin son sistem Fransız uvcı tayyareleri, |sürati birinci saatte 512, ikinci saat- tamamiyle hava tabakası dışarısına | te 560, üçüncü saatte 580 kilometre- çıkmamış olmakla beraber, pek yük|yi bulmuştur. Halbuki bu üç saatte sek irtifalara kadar çıkmak imkânını | motörlerin devir adedi ve yaktığı ben — bulmuşlardır. Bu tayyarelerin motör|zin miktarı tamamiyle müsav; kal « — leri havayı tazyik eden ve sonra taz-| mıştır . yik edilen havayı adi şartlar dahiline| — Mühendisler, tecrübeden çok mem sokan birer kompresör ile müceh -|nun olduklarını ve bu meselenin ta- hezdir. mamiyle halledildiğini ifade etmiş- Bolug fabrikasının hava tabakası|lerdir. Bu tayyarelerle nakliyat te- dışında uçmak üzere hazırladığı tec| min edildiği takdirde Nevyorkla Pa- rübe tayyarelerinde dahi motörler|ris arasındaki mesafe 16 saatte lylı bu osasasa göre yapılmıştır. mış olacaktır. - Yolcu salonlarıma hava temini me. yi .ı —oo——— " selesi biraz daha müşkül olmuştur. Tayyare yükseğe çıktıkça dışardaki Hudson.Vohtet hava tazyiki azalır. İçerdeki tazyik .. .. * normal olduğuna göre içerdeki hava goruşmesi dışarıya fırlamak istiyecek ve tayya| — tagiliz ikısad nazırı B. Hudson B. renin mamul olduğu madde ne olür-| yohtatla yapmış olduğu konuşmanın sa olsun mesamatından sızacaktır..| Manşın iki tarafında sebebiyet ver- Bu sırada yolcular tazyiki azalmış | y7i , eyecamt anlamadığımı "itirâf e- hava teneffüs etmek meeburiyetinde B ş KaRSDökeiü derim. Denilecek İngiliz Iktısad Bu meseleyi halletmek demek, dı-|Nazırı bu işe kendiliğinden girişiniş şarıda havüa tazyiki ne kadar azalır-| olamaz. Her halde, B. Çemberlayn, sa azalsın iç ve dış hava tabakala-| ne derse desin, bu mülâkattan haber rı arasında muvazeneyi muhafaza ©-| dardı ve perde urdından onu bizzat î:_*;'îî::gl“..m'”?“ bir halta yap- | gandisi idare ediyordu..> Hiç bir şey- Bu meseleyi bu'suretle halledemi-| dt haberdar olmamamıza - ve B. yen Amerikan mühendisleri yolcu| Semberlaynin kat'i tekzibine rağmen salonlarını iki cidarlı yapmak sure -| bunu kabul edelim, Peki sonra, mese- tiyle halletmeği düşünmüşlerdir. Dış|le ancak rivayet çerçevesi içinde kâ- lan bu mülâkatın safhalarını bilmek. te değildir. İşin esasını bilmek lâzım- dır. Ve işin esası şudur: B. Hudson Alman muhatabına demiştir ki: «Bu hızlı silâhlanmamız sizi hangi âkıbe- te götürecektir? Aradığınız hatp mi- dır? Öyle ise aradığınızı bulacaksı- nız, ve biz dövüşeceğiz. Fakat harbi istemiyorsanız, siz; iflâsa sürükliyen gilâhlanmayı bırakın, burada ve baş ka yerlerde yardımcılar bulacaksınız ve onlar harp sanaylinizi sulh sana- yiine çevirmek hususunda size yar- dımda bulunacaklardır. Fakat velâ silâhları tehdit etmeniz ve koslovakyayı tahliye etmeniz lâzı dir.> Si Bu sözlere ne denir? Bunlar Lot dra ve Pariste hükümet rolsleri tara- fından yapılmış olan beyanatlara uy- gundur. Ne ingiltere, ne de Fransa, rahat durduğu takdirde Almanyaya tecavüz etmek niyetinde değildirler. Fakat yen| fetihlere girişmeyi mo - netmeye katiyen — azmetmişlerdir. Her zaman ilân etmiş oldukları gibi vaziyetleri bir mukavemet vaziyeti- dir. Pençermanizme yolu kapamak stiyorlar ve Almanyanın tahakkü- inü Avrupaya teşmil etmesin. razı hal kafileden bir grubu bularak sı- / y yacaklardır. Her şey bunda mün- kıştım. Fakat yer yok.. Nihayet ikil 4emiçtir, gerisi lâf ve güzaftır. köylü bir jandarmanın yanına soku-| Bugün, Alman gazeteleri hiddetle luyorum bu candan adamlar: cevap veriyorlar: Nasıl yök! Alman: — Buyur kardeşim yolculuk buljarın paraya ihtiyaçları var. Rakat rahatsız olmazsan sana da yeter bizeljleri sürülen şartı kabul etmiyorlar. de diyerek vason — kabadayısından (8'lâhları bırakmıya ve Çekoslovak - çok asil olduklarını gösteriyor. yayı tahliyeye razı olmuyorlar: Bay Sinirim oynadı. Düşünüyorum| Hudson sözlerinin Alman tarafindan © adama kim bilir hükümet ne kadarlişitileceğini ve anlaşılacağını Bânıyor iyi bit iş ve kimbilir hangi teşekkül- |muydu? Asırlık terübeler neticesi de bir iş vermiştir. Halbuki vatan-|biz Fransızlar bu neviden hayallere daşlık terbiyesinden çok uzak oldu-|kapılamayız. Fakat B. Hadson, Bay ğunu nereden bilsinler bunlar ancak 'King-Hallin açtığı yolda muvaffakı. böyle zamanda belli olur, dişini gös-| yetle ilerlemiştir. Onun sayesinda AL terir, mâanya ingilterenin ne harp, ne de Konyalılar şerefine üç defa, hatta çemberleme sevdasında olma- — Varol, Varol, Varol diye ba- dığını anlamıştır. İngiltere, bizim ©'le ğırıyoruz. Mendiller sallandı ve tre- bi, müvazene, hürriyet ve sulh iste. nimiz Afyona yollandı. mektedir. Avni Altıner * ate sinirleneceğim belki de irademi kaybedecüğim. Lüğnel ölrük diyimek ve belânın üzerine yürümiyerek bir söz vardır. Deli ile deli olma, çirkefe taş at- ma üstüne sıcrar derler.. Söğüklemldiğindi örikalreeder yorum. Fakat böylelerine söz tasir eder mi cennetten çıkma.. Lâzım.. İnsan yolculukta bazan böyle şu adam kılığı kıyafeti yerinde buraya oturayım diye yanaşır. Fakat o kı- hğın altından çıkar böyle bir hışır.. Yolculukta bu da geldi haşımıza.. Ar kadaşlara bakıyorum her biri bir ta- rafta diğer bir yere sokulmak istiyo- rum. Burada da iki yolcu vagonu inhisar altına almışlar homurdanma- ğa başka yer yok mu burayı biz tut tuk demeğe başladılar. Yalnız olsam gam yemem.. Anlaşıldı bu trende yer bulamıyacağız. Bütün kılığı ye- tinden adamlardan hayır yok. Karde- şimi kadınlar kompartımanında tek başına seyahat eden simsiyah çehre- li, şık bir bayanın yanına sokulu - yorum. Ne ise bu yüzü kara bayanın kalbi akmış... O yerleşti ben de güç| bularak &- Gallus — İntransigeant

Bu sayıdan diğer sayfalar: