22 Ağustos 1939 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

22 Ağustos 1939 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

, —- Mes'e Fransız Filozoflarından Alfred Foui lee'nin bazı * Orta tedrisat program- ları hakkında Edebiyatcılar ve terbiye | Yazan: Rahmi Balaban KM a ei d b Pek mükemmel edebiyat tarihleri yazıldı. Fakat bunlar, ellerine verdi- ğimiz 15 yaşlarındaki çocukların yaş seviyelerinin pek üstünde.. Esas mevzu; isim, hâdise, tarih, biyolog- rafi, rakkam, ilâh yığınları arasında kaybolup gitmiş.. Edebiyat tedrisatında iki metod vadır: / !) Terbiyevt olan felsefi ve ah- | İâki metod, 2) Sadece malümat vermeği ga- “ye edinen tarihi ve tenkidi metod. Birinci edebiyatta; umumi fikir- İar, evrensel ihtiraslar, kahramanane büyük işler arar ki bunlar insanlığın * bütün devirlerinde az çok başka baş-|y: ka Bir tarzda olmak üzere, destani ve kirik şiirlerde, trajedide, komedide, hitabette bulunur. Esasen klâsik ©-| lan bu metod, evrensel olanı ayırır| ve gençliğin his ve fikirlerine evren- sel şeyler aşılar. Ahlâkın pek mü - emmel bir yardımcısıdır. Bu itibar- la terbiyevidir. Bir müddettenberi bu metod terk edilerek yerine tarih Ve erodison metodu alındı. Tarihi Metod, evrensel yerine, hususiyi a- hr, (Rasin) in niçin (Korney) olma V Yıp ta (Rasin) olduğunu gösterme- ğe çalışır. Mütekaddima havali, deh- x'ı' Muhiti tesiri altında (Rasin) in | tajedisi nasıl meydana gelmiş oldu- “ğunu inceler, Bu takdirde edebi ttüdün gayesi şu oluyor; e ai ücilimenn bi ştamlik ince eser imkânsız ol- | Sün, Bu metodla insan, teferrüata, | hususiyata boğulur. Bu nevi edebi- Yat; mütecessisler, mütehassıslar ve * edebi tenkitciler edebiyatıdır. Tama- Men faydasız şeyler olmakla beraber | talebeye bazı şeyler öğretir. Fakat Unun terbiyevi olduğuna leğilim. Hakikat ve fikir yönünden fakir , Slan bu tarz tedrisatta, hiç olmazsa ,Iderîn bir güzellik endişesi var mı? | Ftasen hakiki güzellik; yüksek fi - 1 Firlerden, derin hislerden, derin ilim Ve ahlâktan ayrı değildir ya... Hayır 9 endişe de yok.. Bu metoda göre, trajedinin, komedinin, lirizmin men- seleri izah edilsin kâfi.. Söylenir, tas- hif edilir, tarih rakamları, zaman ve mekân tesbit edilir. Edebi coğraf- L' Ve topoğrafya yapılır. Fakat ede- İYatın esası olan; psikoloji, filozofi, #hlâk, din meçhul kalır. Talebeler, T takım sathi şeyleri — ezberlerler. kipa Siyitincel hayatı yaşamak zev- hi ve zarurf olan şeyi tadamazlar. (Erodi) lerin ithal ettiği her edebi (Materyal, edebiyattan ahlâk espirisi- îî #üzüp çıkarıyor. Talebeden yalnız K ey isteniliyor: İmtihanda bir dil- lügat olmak. Talebe, imtihandan Mra bunları unutacak.. Pek iyi ya- Bacak.. Ve öyle unutacak ki, onu bir Üa ada okumıyacak.. On beş yaşındaki çocuklara, Fran (Miğtharrirlerini tanıtırken meselâ lslyer) in iki (Bejark) ile müna- siyetlerinden bahsile, bunlardan ikin ,“': ile evlenmezden önce birincisi- bin Ağıkı olduğunu, ikincisi kendisini incinin hemşiresi gibi gösteriyor- da kızı olması da muhtemel oldu- Hü uzun uzadıya söylemekte ne ir terbiyevi tesir olabilir. jak Rusonun aşklarından, m (Werens) ve madam (Hou- ) ile münasebetlerinden on beş tnaitdaki çocuklara bahsetmenin ne Nası vardır. PinBendini tahlil edeceğim, “diye in “N6) nin aşkları ve (Şato Briyan) ân EDitim) hisleri üstünde durma- | eyi 3 yaşındaki çocuklar için kıy- nedir? Yek, ” nevi edebiyat dersleri, ders mi at (kur yapmak kılayuzu vsu) iyor kani| / Jan Tnaç D leler : düşünceleri * * A Klâsik tedrisat bu mu? Bu iş yal- nız filologlara, tarihçilere, tenkitçi- lere, erodilere havale dersi öldürmek demektir. edebiyatın gayesi: Hatip, avukat, | Tiyatroculuk ve! romancılık moda.. de edebiyati iriceliyen bir ecnebi, bu- ralarda sade romancı, dramcı, veya (dram tenkitçisi yetiştirmek için ede biyat okutulduğuna hükmedecektir. Esasen edebiyat tarihçilerimiz de bu yolun yanlış olduğunu söylemek tedirler.. (Röne Doumic) parlâmen- to anketine verdiği cevapta: «Edebi- e, edebiyat tarihi ikame e- dildi. Öyle ki, meselâ (Roşfoko)nun 'da müteakip tabılari arasında fari biliniyor. Artık edebiyat dersi, ken- di mihverinden çıkarak; edebi ilim- ler, tarihi ilimler dersi oldu. Sadece hafızaya yükletilmiş olan bu nevi tedrisatın ne gibi fikri neti celer verdiğini Paris edebiyat fakül tesinin bakalora üzerine olan rapor- larından öğrenebiliriz. Bu raporlar- da: «Fransızca kompozisyonları, git- tikçe daha ziyade edebiyat ve tiyal- 10 tarihine ait kuru hafıza kompo- zisiyonları olmaktadır. Hepsi o ka dar bi ayni ki, ekseriya tas- nif bile imkânsız oluyor. Artık bir talebenin imtihanı geçip geçmiyece- Nü eağed adait ön eeei ğülaKMale ce tercümesinden hükmediliyor.> de- liyor. Bunun ancak bir su: geçilebilir: Edebiyat tarihi dersini kaldırmak. Edebiyat muallimi, prog: ramdaki klâsik müellifleri okutup edebiyat için zarurf olan malümatı açar. Pek âlâ olur. Ahlâki neticeler bakımından, ben biliyorum ki, edebiyatta ve - edebi müelliflerde dağınık surette ahlâk da vardır. Fakat şunu unutmamal: dır ki, bunlar da çocuklar, dağınık ve hatta bazan mütemerkiz ahlâk- sızlık ta buluyorlar. Edebiyatçıların, şairlerin, müvet- rihlerin, hatta ahlâkçıların eserlerin- de ne kadar çok yanlış fikirler, so- fizmler, batılalar, kötü hisler var. Ruh ve kalbi bozacak ne kadar çok sahifeler var.. Zannediyor musunuz ki, Molyer, Rasin, Roşfoko, Volter, Didero ilâh tamamen ahlâkidirler?. (Bossoec) bile her zaman iyi bir te biyeci mi? (Bossoe), (zenginin öli mü) hakkındaki eserinde: «Zengin ölürken ıstırap içinde Allaha yalvarı- yordu. Fakat sıhhatli zamanında zen ginin kalbi o kadar sert idi ki, bu dan Allahin kalbi de sertleşerek du: ve niyazlarını kabul etmedi. Artık ona merhamet eden yok...» der. Tanrıyı, kötü zenginden daha sert kalpli yapan bu söz, hakikaten terbi- yevt midir? Paskalın (panse)leri, derinlik ve abes, ateşli iman ve gayri mestur sofizm, yeise düşüren tezadlar, bed- binlik, sepitikliklerle dolu olup bun- lar çocuklar için ahlâksızlaştırıcılık tohumlarıdır. Bilhassa içinde bazan pek iyi, bazan tamamen yanlış fi- kirler olan eserlerden henüz filozofi yapmamış olan gençlere mahsus bir seçme yapabilmek için filozof, hem kuvvetli bir filozaf olmak gerektir. On beş yaşındaki çocuklar, edebi- yat diye, zina hikâyelerine, sanki küçük çapta (Sarcıyc) Lemaitrs, Fa guets olacaklarmış gibi, Molyerin, Rasinin, Volterin bişün tiyatroları- nı incelemeğe dalmamalıdır. Tale- beye, trajedi ve komediyi anlatmak için eski programda olduğu gibi Cid, Horacı, Cinna, Polyetcte, Ester, At- halie, Britanmicu; isantrape ta - — Devamı 8 inci sahifede — etmek, bul | | — Geçen asrın başlarında liselerdeki| | rmek şeklinde idi. Bu| ! Tansız Hiseletin-| | L ÇANADOLU) Maksimlerin ne olduğu bilinmiyor| B Nazilli, 21 (Husu: Basma kombinası memurla! kafile, civardaki K t) , bu geziye k edenlerden iki le görülü- Nazilli|, Vekil, San'at ve Bolü, 21 (A.A.) — D rındaki tet d a gelmiş olan zi- rkmen, dün Mu- tetkikatta bulun arteri vekili » durnu ve GÜ mak Ü rtesi günü lkevinde Bolunun her sınıf ve ziraat erbabı ile görü,; bulunmuş ve . Vekil Mudurnuda: Mudurnu, 21 (A.A.) — Ziraat ve kili Muhlis Erkmen Bolu usları olduğu halde d müddet kaldıktan son- yanında gelmiş ve b ra Göynüke geçm'ştir. vekilimiz bur: at ları esnada zirul ve küçük Galip Bahtiyar Eğitmenlerle bir gö- rüşmede bulundu Manisa, n bölgemiz mebusu Ga köy eğitmenle (Telefonla) — Burada arti müfettişi İs- p Bahtiyar, bu- evi bah- apmıştır. Mü- faaliyetler, cumhu- 4 hükümetinin kendilerinden bek lerini anlatmış, rde mu- Zonguldalğ* “atle gezintileri v Yüz kişilik kafile Devreğe ka- dar bir seyahat yaptı Devrek, 21 (A.A.) — B Halit Aksoy vilâyet parti r Ku halde Zonguldak hal kişilik &ile grobu sast 12 ğe gelmiş ve Devrekliler t içten tezahüratla karşıla Millet bahç karde: a vali inin yüz de Devre- an Tekirdağ'da ee — Bu yı:buğdaybol Yunanistana sarda'ya Tekirdağ, kirdağında ereki sahası geçen yıla kıya; tohumu zeriyat n yüzde eli ıl kuş Ge- çen seneden Müdevver otuz bin çü- nisbetinde az olduğundan bu 'emi rekoltesi yüz bin çuvaldu val stokla beraber halen Te da yüz otuz bin dır. Hariç piyasalarda yi fiatle satışını temin maksadiyle ry hitabede bul. etler temenni *Halkevinin ve yalimiz herkesin hatırmı sormi ada bahçede arada bir bir arı dak halkevi reisi bir karşılık vermi tir. Yemekten sonra parti halk belediye ziyaret edilmiş ve memle- ket gezilerek-bütün Devreklilerle ko- nuşulmüş ve halkevliler bazı etüd - ler yapmışlardır. Zonguldah halkevinin bu kardeş halkevini # liler üze rinde çok mıştır. Bu münasebetle, Devrek ge ler'yle Zonguldak halkevi gençleri görüşmelerde imiş ve me- || —terkrker> (SAHIFE 7) |Izmit te Ketencilik islah olunacak — Ziraat Vekâleti bi tecrübe tarlası tesis etti it, 21 (A.A) — Kocaeli keten. kişaf ve ıslah ettirmek üze- Ziraat Vekâletince alınan tedbir- ler cümlesinden olarak Kandıranın Gaipler köyünde bir ke teçrübe 'ada Ada- onu tarafın. Ziraat erbabı ile bulun uyor Atyarışlaı Yarım ve haliskan Arap atları ara- vi hususiyesi tara- olan at koşuları iştirak eden z dahilin- i izlık kısraklardan yetişti- rilmiş bulun! k kada birinci, tbrahim Özkanın Sevi- mi ikinci, 8,000 metrelik Koca: Ahmod Keseb Manisada otobüs seferleri 1 koşusunda 8,457düki- Man nin mübayaa (Te ettiğ e T yon ara. azam seferlere başladı. | Oorsa-Piyasa | Kadı daktilo niçin tercih ediliyor İş sahipleri niçin kadın daktiloyu tercih ediyorlar? Bir Amerikan ticaret ünivresitesinin yaptığı tetkike göre, iş sa- hiplerinin yüzde elli ikisi kadın daktilo tercih ediyor. Yüzde yirmi biri bilâkis erkek daktilo tercih ediyorlar. Geri kalanlar da hiç bir tercih gözetmiyorlar. *şeef Cadın daktilo kullananların ekserisi bu tarcihlerinin sebebini şöyle izah ediyorlar. Kadınlar daha uysaldır ve söylenenli şı[ı_ılıımuoınıınıı Yateflâr. ” Erieklerde | gildir. Erkek daktilo tercih edenler de kad giştirdiklerini, ıklarını söylüyorlar. Halbuki er- k evlenseler bile, gene işlerine devam ediyorlar. Ayni tetkike göre, kadın daktilo kullananların tercih etmektedir. Fakat, bu şahsen esmer sevdikleri içi kis asıl sarısınları sevdikleri içindir. Zira, iş saatlarında ciddi olmak is- tiyen Amerikalı kendisini en az meşgul edebilecek bir tip kadın ara- makta, iş eaatlarından sonra sarışın kadınlarla buluşmaktadır. Banyo hakkında yeni bir keşif Doktorlar deniz banyosunun faydasını söyliye söyliye bitireme- dilerdi. Şimdi de galiba aksini iddia edecekler. Amerikalı bir kadın doktorun yaptığı keşif bu merkezdedir. Mis Agnes Helmer ismindeki bu kadın doktor Cincinatideki yük- sek mektep talebeleri üzerinde tecrübeler yapıyor. Her gün talebenin jimnastikten sonra banyo yaptığı suları topluyor, Sonra bu suyu kim- yevi bir muayeneden geçiriyor. O zaman su da bir yağ mevcud oldu- ğunu görüyor. Suyu tahlil ederek bu yağı çıkarıyor ve lâboratuvarda- ki farelere yediriyor. O zaman farelerde, D vitamininin noksanliğıne dan ileri gelen kemik hastalığının geçtiğini görüyor ve şu neticeye va- rıyor: İnsan, banyo yaparak, vücudünden bir miktar vitamin kaybet- mektedir. Onun için doktor Agncs Helmer bilhassa zayıf kimselere deniz banyosunun veya sık sık yıkanmanın sırri olacağını söylüyor. Ve bu hakikatin eski Romalılar tarafından bilindiğini ilâve edi: ya getirldi. Otobüs bugünden iti-|sında munt 'i derhal yapmak ve bu $u- Bunü 'Bulmak” 'kablil"'de- n sebatsız olduğunu, iki risi esmerleri değil, bilâ- arasında bir futbol maçı yapılmıştır. rasında bir blok yapılması düşün mektedir. Şarköy kazasının bu seneki tütün “İmahsulü yüz elli bin kilodur. Müref- e önlerinde tutulan kolyoz ve sar- Tekirdağındaki ihracatçı tacirler a- İzmir Yün delya balıklarının kilosu yedi buçuk kurü; Yunanistena satılmıştır. Mensucatı Hakikaten eski Romalılar yıkandıktan sonra vücudlarına yağ rerlerdi ki, bu suretle banyoda kaybolan yağı telâfi etmek isterlerdi. Dil başka neye yarar? Fransanın Bretonya havalisi köylüleri arasında tuhaf bir âdet vardır, Birinin gözüne bir şey kaçtı mı, hemen başka birine koşar ve dil ile gözünden bu çöpü veya tozu çıkarmasını rica eder. : Şüphesiz, bu, pek te sıhhi bir usul değildir. Fakat göze kaçan bir şeyi çıkarmak için müessir bir çaredir. Çünkü dil, yumuşak olduğu için gözü acıtmaz. Sonra islak olduğu için tozu, yapışarak alır. Bu köylüler, gözlerine konacak ilâçlarda da ayni şekilde dilden istifade ederler. Demek ki, dil, ekseriya olduğu gibi sade başkasına fenalıkı yapmağa değil, iyilik yapmağa da yararmış. T. A. Sirketinin Halkapınar kumaş fabrikası Lâkırdılarınızı hesapladınız mı? Tarafından mevsim dolayisiyle yeni çıkardığı kumaşlar SAĞLAM ZARIF VE"ULUZDUR Yeni yaptıracağmız elbiseler in bu mamulâtı t EŞSATIŞ YERLERİŞE B'rinci kordenı ŞARK HA da 186 numarada LE TAŞ Gevezeler için: — Amma çok lâkırdı söylüyor ha! deriz. Fakat, bu «çok» lâkırdının miktarını tam olarak tayin edebilir. miyiz? Hakikaten bir insanın konuşması vasati olarak dakikada kaç ke- hümedir?? Konuşurken kullandığımız kelimeler pek zannettiğimiz kadar Bildir. Yani ayni kelimeleri tekrar eder dururuz. lan bir hesaba göre, ne çok hızlı, ne çok yavaş olmamak ü- zere insan dakiakda 150 kelime söylermiş. Çabuk çabuk konuşanlar da aded yüz yetmiş beşe çıkıyor. Ayni istatistiğe göre erkekler aralarında en £ da erkeklerden bahsederle çok azla işten, kadınlar $. Sonra erkekler de spor ve eğlence, kâ- or. Üçüncü mevzu erkeklerde diğer er- adınlara ait bahislerdir

Bu sayıdan diğer sayfalar: