1 Eylül 1939 Tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7

1 Eylül 1939 tarihli Anadolu Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ru— a LEYLÜL 1939 CUMA HBİKÂYE * Abani sarıklı ile keçe külâhlı Altı, yedi küçük arkadaştık. Her| doğrülmağa çalışarak harekete geç-| Balıkesir' de a sabah kahvaltılarımızı eder etmez,|mek niyetini gösterdi mi, biz bir kuş evlerimizden fırlar, mahallenin bir|kümesi hafifliğiyle havalanır, bulun toplanırdık. 'duğumuz yerden fırlar, bize yetişe- köşesindeki yerimizde Burada birçok oyunlar oynayarak, miyeceği taraflara kaçardık. Amma hoplayarak, sıçrıyarak vakit geçirir. elimizden kurtulamazdı. Gene dö- giderdik.. Velhasıl iyi Bizim asıl en büyük eğlencemiz, 'söyler, kötü söyler olmazdı. Dilenci- daha doğrusu zevkimiz, annelerimi- yi kâh eşek arısı iğnesi gibi sokar zin gözleri önünden sıyrılıp şehrin |kaçar, kâh ona ansızın bir diken gibi batardık. Artık saçı sakalı buruşuk yüzü içerlek bakışlı acayip parıltılı gözleri biribirine karışır, küçük bir çocuk yüzüyle ağlar, bağırırdı. O, kimbilir neden başka bir yer dik. çarşısı başında bulunan bir dükkâ- na uğramaktı. Dükkânin sahibi abani sarıklı, yüzü sakaldan görünmiyen bir adamdı. Ondan çengel sakızı âl- mayı ve onu kızdırmayı çok sevet dik. Bir de daima bu dükkânın ya- ninda oturan ve dilenen, abani pıklı dükkâncı kadar ihtiyar bir di lenci ile eğlenmeğe, onunla alay et- meğe bayılırdık.. » Dükkâncı bir hacı olacaktı. Ona ekseriya namazını kılarken rastlar- Adam gelişimize Yavaş yavaş eğilir doğrulur, ayni eda 'jilea düua eder. Uzun uzadıya başını sağa sola çevirirdi. Seccadesini de N güyet ağır kaldırıp bir kenara ko- yyunca bir müddet te dükkânın için- de dolaşırdı. Dükkânı koyu kahve rTengi küçük beyzi tahta kutularla döluyordu. Bunlarda baharat vardı. Pek ehemmiyetli olmuyan birkaç iş gördükten sonra tahta bir sedirin Üstündeki postekinin üzerine oturur, eline tesbihini alır, önüne nargilesini koyardı. Hülâ dükkânında olduğu- muzu bildiği halde gene bir hayli bizi görmemezliğe gelirdi. Bir ara- lik başını tesadüfen çevirmiş gibi yü- zümüze sert sert «ne geldiniz..» Der gibi bakar: — Çabuk söyleyin! Diye istediği- mizi sorardı.. Halbuki o ne alacağımızı bilirdi. Böyle her önüne dikilişimizde bize karşı bir unutkanlık gösterirdi. — Parayı almadan sı ner, yanına seçmezdi oturürdu. da.birer parça pay ederdik. Dükkân-| &2dırm. ©1 öna uzattığımız parayı elimizden “Kaparcasını alır, Döğenmemiş gibi de suratını buruşturarak çekmecesi- me koyardı. Sakızı kafamıza atar gi- bi verirken elini «haydi> der gibi ileri uzatır, bizi dükkânmdan kovar| gibi olurdu. Fakat biz gitmezdik!., Yana kıv- mılır, azıcık dürür, tekrar karşisina çıkardık. Uzaktan konuşmadan, sez. Sİz sadasız alaycı hareketlerle, şıma- Tık mimiklerle ihtiyarı oturduğu yer- de kabına sığamıyacak bir hale ge- tirirdik. Sapsarı kansız yüzü horoz ibiği kadar kızarırdı. * Bu aban; sarıklı dükkâncı dükkâ- nin yanında dilenen dilenci ile meş- gül olduğumuz zaman kurtulmuş olurdu.. Bu dükkâncı ile dilenci arasında esasta bir fark yoktu, yardı. Yüzlerinin kırışıklıkları, renk- leri, sakallarının kırçıllığı ve çevre- leri biribirlerinin ayni Idi. Açık kah- rengi aba elbiseleri de ayni biçim. © Ayni eskilikte bulunuyordu. Ga- Mba vücutlarının cesameti de bir idi. İkisinin de gözleri siyah, bakışları içerlek ve acayip parıltılı idiler, Yal- Huiz birinin başında abani sarık, öte- kinde keçe külâh vardı. Biri bir dük- kân sahibi posteki üstüne bağdaş ku- Tar tesbih çeker, nargile tokurdatır alış veriş ederdi. Diğeri de kuru top-| Taklara eski bir çuval halıyle oturur, dilenirdi, biri kızınca büsbütün sararırdı. Süadeca kodırırdık. Yopmadğımız kalmaz Oklarımı zla taş'ır te: atmar aık, ya- Hina sokulup saçını, sakalırı mı çek- Mezdik, Ona dostluk gösterişlerimiz- 'den bile acı verirdik, Biberli karan Til ikram ettiğimiz de, samimiyeti- Mizden asla şüphelenmemişti. * Ona düşman değildi. Etrafında Yızlayışımız, kendisiyle bu tarzda €ğlenmek, hoşumuza *O mcak parlak havada kara sinek inadiyle ihtiyara musallat olurduk. Asabiyetten ne yapacağımı — şaşırdı. — Bizi dağıtmak maksadiyle yerinden Dilenci için kuru topraklara otu- Turdu, diyorum. Çünkü bugünler çok “Sleak, çok ışıklı günlerdi. Güneş gök- | te sallana sallana yayıldıkça insana | olacak, ancak bizden ikisi de ihti- yorum. kızarır, biri Ona ufaklAyız. gidişindendi. | de gelirdi, daima oraya Bu üçü de ihtimal dahilindedir. Ertesi sene tekrar göründü mü, bunu da asla bilmiyorum. Nihayet| yeneye göre, Hamdinin yarası ağır| Halkevi salonunda toplanmışlardır. oralı olmadığımız için babamı başka| olduğu anlaşılmış ve hemen mem- bir yere tayin etmişlerdi. Bu süretle | Jeket hastanesine kaldırılmıştır. Al-| halka; dileklerinin her ne olursa ol- ranın ağırlığına daha fazla ta-|sun bilâ tereddüd söylemeleri hak-| £ hammül edemiyen Hamdi yolda öl-|kında kısa bir hitabesinden sonra, arkadaşlarımdan da ları görmemek Üüzere ayrılmıştım. Bugün bu hatıradan dolayı ben de| müştür. iki his var. O abani sarıklı dükkâncı. azı vermeğe|Ya karşı hâlâ müstehziyim. Tuhaf,| kalanarak tüfekle birlikte adliyeye — Ezcümle bu dilekler ve derdler |arasında kayda şayan senelerdenberi büyük acısı olmuştu. Ben bugün o küçük, o şımarık arkadaşlarımın — isimlerini, hatta yüzlerini, şekillerini, renkleri-| mahalline gelindi. ni unuttum. Onlar neredeler? İçle- rinde ölen Lostor Bakteryolog A. Kemal Tonay Balaşıcı, salgın — hastalıklar Mmütekana (Verem ve saire ) Basmnahane polis karakolu yar mında 747 Tetefan: Gene bir gün ayn; şekilde uğraşı- yorduk. Birdenbire yerinden kalktı.| ten bırakmıştır. Fırının müstahdem- Bu defs kuvvetli görünüyordu. Üze-| lerinden Hüsnü tüfeği alarak ha -| £ rimize geleceğini sanmıştık, İlk ola- rak ondan çok korkmuştuk.. Hayır, aldırmazdı. |ihtiyar dilenci bize doğru gelmedi. ğıra, bağıra aksi tarafa. giderek bir sokağın içine girdi ve kayboldu. Abani sarıklı dükküncı her zamanki yerinde, her zamanki v Hâhi bir veed içinde nargilesini tokur| olan Hamdiye isabet ederek ağır su- datıyordu. Adamın büğürtüyü andı-| çette nralamıştır. ran feryadına hiç aldırmamıştı. tindeydi. *? Aradan ne kader gün, hafta, ay geçti, seçemiyorum. Biz bir daha ne) tır. orada, ne bir yerde o ihti r keçe bir daha on-| dığı davranmazdı. Hep yüzer — paralık|tâhlil edemiyeceğim bir haleti ruhi-| teslim edilmiştir alırdık. O gün parası bulunmıyanlara|Ye ile onu karşımda — mıncıklamak, onu için için rahatsız et- mek istiyorum. Bu, şimdi de benim için 0 günkü kadar kuvvetit bir zevir Dilenciye karşı bambaşkayım.. O man halinden korkmuştuk amma, ona acımamıştık. Çocuk kafalarımız- —— a, duygularımızla bir adama bu de-| py .e . s> rece tesir edebilmek bize büyük ma | BÜyYÜR zaferin bütün heyecanı ha- öldüren sevinç him bir iş göründü, sonsuz bir haz duymuştuk.. Dilenciye bugün de acımıyorum.. Hayretteyim.. rmı? Sağ iseler de aca-| törene başlan ba onlar da bu yaptımız şehir içi ser-|âbidenin bütün etrafımı kaplamış- gençleri, N ” güzeşti hatırasından iz kaldı mı, bultı. Başta Afyon valisi Ahmed Dur -| cden köylüler büyük bir geçid resmi| — Raynman harpten evvel İngilterede yaşamakta iken 1914 de Al- vakaya dair ne düşünüyorlar, bilmi-| muş Evrendilek tarafından — minnet| yapmışlardır. Evet, ben arkadaşlarımı — bugün hatırlayamıyorum amma birlikte ta-| kiben —millet mec: nıldığımız abani sarıklı çengel sakı- zı satan dükkâncı ile dükkânın ya - nında eski bir çuval gibi oturan keçe külâhlı ihtiyar dilenci her zaman, bütün canlılıklariyle içimdeler.. Vatandaşı Bütün dünya kanatlanıyor. Gök | siyasetini tayin ettrmek zamanı vüzü, insanlığı en çok düşündürer bir tehlike kaynağı olmuştur. Türk| Balkan devleti, Bulgaristan inf'radı- tğır bir uyku hali çökerdi. Biz bullkanatlarının da sayısını artlırmak,| ma ve hatta düşmanlığına kıymet Gdilenciye neler yapmazdık, neler.. uçan gençliği kısa bir zaman İçi Dükkâncıyı sessiz sadasız uzaktan, İlde kurmak iç'n Türk hava kurumu-İt gizliye, çelme takmak, arkadan vur- at d“enelyelEna yardımı milli bir vazife saymalı- 4115 (ANADOLU) EE LA KA Ü el Ha zünden ölüm Bir fırıncı arkadaşını öldürdü Balıkesir, (Hususi rimizde dikkatsızlık yüzünden bir ekmekçinin ine sebebiyet ve- rilmiştir. Öğrendiği şöyle ceteyan etmiştii Eski belediye meydanındaki G: ret fırınına köy korucularından biri-| #i kendine ait çifte tüfeğini emane- murhaneye çıkmış ve orada çalışmak ta olan arkadaşı Hamdiye tüfeğin iliğini ve beraberce ava gitmelerini lemekte ve hem de t ğ aini berisini kurcalıyormu Boş zannettiği av t bire patlayınca saçmalar işle meşgul Adnan Mendres, Nuri Köktepe, Hüsnü neye uğradığının farkına varamamış ve arkadaşından kanlar. le karşılanmışlardır. Orada yapılan tahkikat ve mua-| yüzlerce halk kasabaya gelmişler herkes birer, birer " söz almışlar Bunun üzerine Hüsnü derhal ya-, derdlerini söylemişlerdir. kk— Tarihi destanın şah- landığı toprakta raretli şekilde yaşatıldı Afyon, 30 (A.A.) — Bu sene Dum| parti genel merkezi, vekâletler, Meğer biz ne çocuk| gupınar merasimi her yı olduğu gibi| lâyetler namına mümessilleri farafın mışız!.. Kendi hayati çevresinde, hu. zur içinde olmasa bile onu belki en oldu. sakin hakiki kederlerimi, ıstırapla- rımı bir an için unutmuş olabilece-İletler ve vilâyotlerden gelen hey ö 3 Mösyö Raynman, Alm: rağını Naziler eline gim demelerinde, o sıcak parlak ha-|lerle Ankara ve istanbul yüksek tah- özlü ve büyük mücüdele ve zafere OaLa aynman, Alman olmasına rağmnen eenolerce Naziler vada, güneşin sallana sallana yayıl-|si) gençlerinin bütün vilâyetler par- dığı saatlerde., Kara sinek vızıltısına|ti, halkevi mümessilleri ve civar ka- benziyen hareketlerimizle sükünunu | zalardan gönder'len heyetlerin de iş ihlâ) edişimiz ömrümün en son, tirakiyle 80 Ağustos zafer bayramı| g v a ü y e dis en Coîkün tezahüratla kutlandı. — |Zh eden çok geniş heyecan ve göz İhtiyar adam Frankfurttan tayyareye bindikten yarım saat sonra Sabah eaat 6,30 ve 7,15 de Af - |terilere sebpp olan nutku takip eyi yüksek bir sevgi tezahürüne vesile| dan çelenkler konulmuştur. Porti genyönkuru! ü B. Rahmi Apakın bulunduğu vekâ |nin harekâtı arazi üzerinde tarif yondan kalkan iki trenle merasim | mi: ve tazimlerle konulan reisicumhuru- |— Bu süretle büyük zaferimizin muz milli Şefimizin başvekâlet, mimi tözuhürlerle kutlanmıştır. Düşündüklerim — Baştarafı 3 ncü Sahifede — Yugoslav ittihadı tahakkuk ett'k. ten sonra, artık Bulgaristana da kati oktor , M. Şevki Uğur Bir'nci sınıf dahili has- talıklar mütehassısı İzmir Beylersokak No. 82 Telefon No. 3286 gelmiş oluyor. Muhakkak ki, dört verecek değillerdir. Fakat gizliden mak, herhangi bir zaaf anından isti- | fade etmek (stiyen bu devleti açık bir şekilde vaziyetini tesbite icbar etmek te bir haktır. Zaman gelecek, Köse İvanof ka- binesi, kendi milletin'n taşkınlıkla- rına mani olamıyacaktır. Nitekim bu eder. daj yapmak hiç te yersiz olamaz. Bulgar milleti şunu bilmelidir nın bir kasmında, diğer kısmının 'Balkanlılar, bu taşkınlığın çok ağıra | mal olabileceğin! Bulgar hüküme- belki biraz külfet ihtiyarına mecbur|bir ihtilâfı hangi topraklarda tesvi kalacaklardır. Binaenaleyh şimdiden | edeceğ hesaplıyacak kadar müşterek bir sivasi hareket ve son-İakıllı değil midir? A n d a AT d yem N $ (Dikkatsizlik yü: | Aydın Meb'usları Bozdoğanda | Aydın meb'usları halk arasında Bozdoağan, (Hususi) — Aydın| Akçay nehrinin tuğyan ederek teb- saylavlarından - Mümtaz Kaynak, Doktor Şakir ve Aydın Parti başka- nı Etem Mendresten müteşekkil bir| buna bir çare bulunması temenniya- heyet Bozdoğana gelmişlerdir. Aha-| tını teşkil etmekte idi. Bununla be-|| aktığını görünce büsbütün şaşırmış- Ni ve memurin taraflarından hararet- Silâh sesine ve yaralı Hamdinin| — Vaktin geç olması ve halkin bah- külâhh dilenciyi görmemiştik.. Onalacı acı bağırmasına aşağıda çalışan| Selerinde bulunması hasebiyle ayni e olmuştu.. Tebdili mekân m et-|diğer arkadaşları gelmişler ve der-| gün tcdl:ıklenn! yapamamışlardır. mişti, çıldırmış mıydı. Ölmüş müydü. |hal eczahaneye ve bilâhare karakola Ertesi gün meb'usların gı haber vermişlerdir. haber alan kasaba ve köylülerden iklerini Saylav Bay Mümtaz Kaynağın tekaddüm eden hâdisatı anlatan nu- tuklarını, kolordu kumandan vekili- |bir sırada müthiş heyecana tahammül edemiyerek kalbi durmak sure- ir. Sonra resmi zeçid mahalline | gidilmiş, Afyon valisi ile kumandan Tam saat 11 de istiklâl marşı ile vek'linin huzurunda evvelâ askeri ağzına alkol a ! Ve ta T g . Elliden fazla çelenk kıtalar sonra izeiler ve yüksek tahsil| dar tak iki saat ölünün kalbini uğuşturmuştur. Fakat bütün gayretlere aya ve atlı olarak iştirak | "âğmen Raynmanı kurtarmak mümkün olamamıştır. Hastalarını sabahtan - itibaren ve gece vakti kabül ve muayene, artık bir Trakya yoktur-ve Trakya. | doğru değildir. Pek büyük ve pek küçük başlar müstesna olmak üzere, statikosunun aynen ibkasını istiyen | gç » bir Türkiye vardır. Eski tebeamız ' tine ihtar etmezlerse, yarın öbür gün | buzünkü Türkiyenin muhteme! böyle | yece yoken, başının şekli ile de hiçbir alâkası yoktur. Zekâ ancak be- iye | yindeki krvrımların adedine tabi. (SAWİFE 7) daşlar B. Hüseyin Özbaş, bir köye mektep ve cami vaptırıyor Söke, (Hususi) — Sökenin hami-i yetli zenginlerinden merhum Hacı| Halil (paşa) nn oğlu B. Hüseyin Özbaş, kazamıza bağlı Özbaş ki iyünde üç dershaneli bir mektep ve, bir de cami aptırmaktadır. Mektep ve cami inşasına 12 bin lira sarfe- dilecektir, B. Hüseyin Özbaş, Sökeye yapılacak te- & lefon hattı için de- mir direk mübayaa- sına — sarfedilmek ü0- zere de bin. İlra te- berrü etmiştir. Bütün kaza halkı- nin hürmetini kazan- mış olan B, Hüseyin ma yardım elini uzatmaktadır. Bul bhamiyetli vatandaş, bundan evveli de Sökede bir mektop yaptırmış ve| bu mektebe kızının ismi verilmi tir. Kazamızda oturan Selânik öşrı fından B, Sami zade B. kımcı da Sökenin Batnas dil mecra etmesinden münbit arazi- B.| lerinin sular altında kalması ve bu yüzden mutazarrır olduklarını ve raber kasabanın eczahanesi olmadı- raflara girmek suretiyle Nazilli, Ay- dın gibi uzak mesafelerden tedarik edilmekte ve buyüzden hastalarının ||dan tebrik ederiz. tedavi çarelerine vaktiyle imkân bu- lamamakta olduklarını ve kezlik or-| Yakından alükadar olmuşlardır. Ka- man ve ziraat işlerinde gördü aaba ve civarında tedkiklerini yapan müşkilâtı anlatmışlardır. saylavlarımız, buradan Yenipazar Kıymetli saylavlarımız dileklerle! nahiyesine gitmişlerdir. İKABLTO UAO KKAKEESON KA SAA bökANebA ĞA SERA AA bEresAEAKA ve an-Bundan MA ÜRAKARAABULARENAK KA dot kekNGAkAEnANEveLSASANANGanAR A DANADAkb LA SANENAAARSAKAkANA BRKSERNADANAA a. Amerika hakkında bir istatistik Milletler Cemiyetinin neşrettiği son istatistiklere nazaran şimali v merkezi Amerikanın mesahaisathiye 22706000 kilometre ı:ılınhhı dır. Bu yerlerde yaşayan insanların sayısı da 168.706.000 dir. Ş vî::lo;nueî::uıabbunn 7.? insan isabet etmekte olup bu miktar Görüldüğü veçhiyle Rusya dahil olmaksızın Amerika memleketleri Avrupa kıtasından bir buçuk defa dahı büyüktür. Amerikanın en zen- zinlec:'nııîıkuıiî“edcri Kanada, Meksikadır. Müttehit Amerika devletle- riyle birlikte buralarda 200 milyon insan yaşar. Avruj in- sanlar 385 milyondur. y SRARA ve Londradan yazıldığına göre, Midleks'de Heston tayyare meydanın.- da Ernvet Rayuman isminde 55 yaşlarında bir Almanoğlu ve kızı baba- larını beklerken tayyare S. O. S, işareti vermiş ve bir yolcunun ölmüş olduğunu bildirmiştir. Vİ- adan l B Binç Bir'sabay. Tüknbal Tei Tayvore yere indiği zaman zavallı çocuklar babalarının cesedini se- kara yüksek tahsil) gençliği namına |birer ve Afyondan halk namına çok Tâmlıyahilmişlerdir. Mösyö Raynman tayyarede sevincinden ölmüş idi. de inledikten sonra nihayet Almanyadan çıkmağa, srbest yaşamağa ve senelerdenberi görmediği çocuklarını görmeğe muvaffak olabileceği ve| tiyle ölmüştür. le-|oturduğu koltukta sessizce can vermiş, faciayı gören garson, pilota vaziyeti bildirmiş ve sonra oturduğu koltukta sessiz ceşedi alarak baş- ir yere nakledip hayatı devam ettirmek için her çareye başvurmuş, nün ağzına alkol akıtmış ve tayyare yere inip doktor gelinceye kar manyaya dönmüştü.. Bu kere tekrar İngilterede yaşamak müsaadesini 17 /| almıştır lenklerini ta-| inci yıldönümü büyük heyecan ve sa- [kı idam mahkümu evlendi Bükreşteki Vikareşti hapishanesinde iki idam mahkümu geçen hafe ta evlendirilmiştir. ı Bir Bulgar kızı olan Hrietina Stançeva Varnada bir adamı öldür- müş,, Romanyaya firar ettikten sonra başka bir katil hâdisesinden do- Hayı idama mahküm edilerek Bükreşteki hapishaneye atılmıştır. ı Diğer bir suçtan idama mahküm edilen Floresku isminde bir Ru- men genci ile hapishanede tanışan kız, evlenmek arzusunu izhar et. miş, ve delikanlı bu teklifi kabul ederek geçen hafta hapishane direk- törünün odasında nikâhları kıyılmıştır. Kanun mucibince evli addedilen bu çift halen, hapishanenin ayrı, ayrı koğuşlarında yaşamaktadırlar, Yeni bir hakikat Dr. Hymas Göldetcin isminde tatmınış bir âlim artaya yeği birlüs kikat atıyor, daha doğrusu, eskidenberi hakikat gibi telâkki edilen bir şeyi cerhediyı Dr. Goldsteina göre, çehrenin şekli, ağzın, burnun, çenenin biçimi ki, | insanların zekâsını şeklindeki kanaat esassızdır ve zerre kadar ' çehrenin şekli anın zekâsını göstermekte hic bir işe yaramaz (bu pek büyük ve pek küçük başlarda anormal hallerdir ve pek nadir tesa- ) , Âlime nazaran, insanın ismindeki harflerle zekâsının alâkası ne de- r ki bu da ancak insan öldükten son- dı; ra görülebilir.» 5

Bu sayıdan diğer sayfalar: